792) Eski Türk Anıtlarında Halk Birliği ve Memleket Bütünlüğü Ülküsü

Yayin Tarihi 8 Ağustos, 2014 
Kategori TÜRK DÜNYASI

Eski Türk Anıtlarında

Halk Birliği ve Memleket Bütünlüğü Ülküsü

image001

“Tarihi olan halk tarihini taşla yazar, tarihi olmayan halk yaşla yazar” denildiği gibi, eski Türkler, tarihlerini, medeniyetlerini, kahramanlık geleneklerini ve askerî seferlerini “Taştaki yazıdan ibret alın!” diye, gelecek kuşaklar için ebedi taşa yontarak yazıp bırakmıştır. Eski Türk anıtları, uçsuz bucaksız bozkırı yurt yapan, at koşturup tuğ kapan, Türklerin hayat yolunu destana aktaran, paha biçilmez yadigârlardır. “Kültegin”, “Bilge Kağan”, “Tonyukuk” anıtları ve Orta Türkçe döneminde kaleme alınmış Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” adlı destanı işte bu eserlerdendir. Eski Türkler zamanından kalma eserlerin tümünde milliyetçilik duygusunun esintisi sezilir. İnsanoğlunun güzellik beğenisinin ta eski zamanlarda geliştiğini ortaya koyan bu anıtlar, eski Türk boylarının manevi hayatını gösteren edebi eserlerdir. Eski Türklerin toplumsal, edebi ve kültürel yaşamını anlatan bu anıtlar, sadece yazı kültürünün değil, o dönemdeki siyasi düşüncenin de çok değerli mirasıdır.

Eski devirlerden günümüze gelen manevi mirasların esas özeti şudur: “Tanrı, devlet güneşini Türklerin burcunda yaratmıştır”} Bu millet, halkın birliğini ve bağımsızlığını muhafaza etmek, Türk yurdunu parçalanmaktan korumak için yapılması gerekenleri, bu konuda ürettiği düşünceleri gelecek kuşaklara bırakmıştır.

Eski Türk yazıtlarında yurdu korumak, devlet kurmak ve toprakları genişletmek, milleti muhafaza etmek gibi fikirler açıkça, fakat öz halinde anlatılmıştır. XI. yüzyılda yazılmış Balasagunlu Yusuf ise “Kutadgu Bilig” adlı destanında, aynı yoldan devam ederek halkın geleneğini, manevi gücünü ve birlik yolundaki iradesini daha net bir şekilde ortaya koymuştur. Destanda devlet yöneticilerinin görevleri ve yöneticiliğin koşulları dile getirilmiştir. Eser, XI. yüzyılda çok geniş topraklarda saltanat süren Karahanlılar hanedanının devlet yapısını sağlamlaştırmak, yurtdışı ve yurtiçi sorunlarına yanıtlar bulmak amacıyla ortaya çıkmıştır. Destanda ele alınan konuların içindeki en önemlisi, devlet yönetimi, yöneticilerin vazifeleri ile hukuku ve genel olarak insanlık, milliyetçilik problemleridir. Destanın en güncel konusu ve başlıca amacı, halkın refah ve saadet içinde yaşamasını sağlamak, adaletli bir toplum kurmaktır.

Yurdun bağımsızlığını, Türk milletinin manevi geleneğini, dilin temizliğini esas değer olarak koruyup “anayurtta birlik halinde bir devlet kurmaktan daha üstün bir şey olmadığını” anlayan Türkler: “Türk halkı yok olmasın!”, “Bey olacak erkek evladı kul olmasın, temiz kızları cariye olmasın!” diye çalışmışlardır. Devlet yönetme geleneğinin devam etmesi, millî âdet ve örflerin korunması konusunda uyarılar yapmışlardır. Başka bir deyişle, “gece uyumadan, gündüz oturmadan” kazanılan hürriyeti elde tutabilmek için bir ve beraber olma meselesi, Türk milletinin birlik olması konusu tarih boyunca gündemden hiç düşmemiştir.

Yenisey nehri vadisinde bulunan yazıtlar, oraları yurt edinen eski Türk boylarından bize bırakılan edebi miraslardır.

Eski devir anıtlarını araştıran Mırzabek Joldasbekov: “Orhon” yazıtlarını yalın tarihî olayların kronolojisi saymak doğru olmaz, onları Türk milletinin ülküsünü ve can alıp can veren kahramanlarını özel bir ezgiyle şiire döken kahramanlık destanının ilk başlangıçtaki örnekleri olarak değerlendirmek daha uygundur”[1] diyor. Türkler dünyanın dört bucağını yurt tuttuklarını bu ilk destanlarında övünerek söylerler. Yeryüzünü ayağa kaldıran Türklerin kuvveti onların birliğindeydi. “Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında ikisinin arasında kişioğlu yaratılmıştır”. “Başlıların başını eğdiren, dizlileri çöktüren”[2] Türklerin bütünlüğü, birliği idi.

Ama bu birlik kimi zamanlar gevşemiş, Türkler Batı ve Doğu Kağanlıklarına ayrılmıştır. Türk yurdunun yabancı bir devlete bağımlı olmasının nedeni yazıtlarda şöyle açıklanıyor:

Küçük kardeşi ağabeyi gibi olmadı, Oğulları ataları gibi olmadı. Bilgisiz kağanlar oturmuşlardır, Çekingen kağanlar oturmuşlardır, Amirleri de hep bilgisizmişler, Hep korkakmışlar. Beylerinin uzlaşmazlıklarından, Çin halkının kötü olmasından, Türk milletinin devleti yıkıldı [3]

“Orhon” yazıtlarında Türk devletinin parçalanışı, yok oluşu açıkça söylenerek, gelecek kuşağın bundan ders alması isteniyor. Devletin yıkılış sebepleri tek tek sayılıyor. İlk önce devlet yönetimindeki geleneğin unutulmasından ve küçük kardeşin ağabeyi gibi, oğlunun babası gibi devlet yönetimini yürütemediğinden söz ediliyor. Bilgisizlik, korkaklık ve anlaşmazlığın ortaya çıktığı, Çin devletinin aldatıcı siyasetinin bunda etkili olduğu vurgulanıyor. Türklerin altın, gümüş, ipekli kumaş ve tatlı sözlere aldandığı, beyler ile yöneticilerin birbirine düştüğü, kardeşlerin arasının açıldığı ifade ediliyor. Bunun sonucunda bütünlüğün bozulduğu, Türk milletinin yok olduğu, oğulların kul, kızların cariye durumuna düştüğü, Türk beylerinin Türkçe isimlerini terk edip Çin ismini aldığı, yabancı devlete hizmet ettiği ve tam elli sene esarette yaşadığı dile getiriliyor. Yurt içinde anlaşmazlıklar çıkartmama ve boyları bir bayrak altına toplama işi ön plana çıkarılıyor. Birlik olduğu yerde refah, barış eksik olmaz.

Bir diğer mesele devlet yönetimine akıllı bireyler yerine yeteneksiz, sadece kendini düşünen alçak kişilerin gelmesidir. Eski Türk destanlarının tümünde güçlü devletin güvencesinin zeki ve öngörülü yönetici ile adil kanun olduğu, bu kanunun adaletle yürütülebilmesi lazım geldiği kaydedilmiştir. Yani zeki bir yönetici, kendi halkı için özgürlük ve bağımsızlık sağlayabilir ve devleti kuvvetlendirmeyi yaşamının esas amacı olarak bilir. Akıllı kağanların yönettiği toplumda halkın gelenek görenekleri ve kanunları kusursuz yerine getirilir, kötü niyetli kimse olmaz ve devlet kuvvetli olur. Yönetici kötü ise, beraberlik yoksa devletin temeli sarsılır ve egemenlik ortadan kalkar, halk da köle durumuna düşer. Bu yüzden “Halka alp yiğitler gerek şaşmayacak, büyük işlerde büyük asker kumanda edecek”[4] veya “Adil, aydın idareci gerek halka, halk için girebilecek cehenneme” [5]

Türk destanlarında devleti güçlendirmede büyük şahısların özel yeri olduğu söylenir. “Kültegin” yazıtında Türk devletini kuran ilk kağanların yurdun birliğini korumak için çok çalışkan, akıllı ve kuvvetli oldukları dile getirilir. Özellikle Türk devletinin birliğini sağlamada büyük başarılar gösteren Bilge Kağan ve büyük komutan Kültegin bahadır idi. Kültegin, tahta çıkmaktan ziyade milletin menfaatini üstün sayarak ağabeyi Bilge Kağan’la beraber Tonyukuk gibi bilgin bir kişinin desteğiyle hayatını Türk milletini birleştirme yolunda sarf etmiştir. Sonraları “Kutadgu Bilig” destanında Karahanlılar devletinin yöneticisi Küntuğdı Elig de veziri Aytoldı ile birlikte yurdun gelişmesi için bütün kuvvetini harcamıştır.

“Kutadgu Bilig” destanının 2016. beytinde “Nerede bey, kanunu doğru yürütürse, halkın da orada hali iyidir.” diye yazılmışsa, “Kültegin” anıtında da “Yurdunu o kadar iyi idare etmiş, devlet kurup kanun yürütmüştür.” diye iyi idare olmaksızın yurdu barış ile refaha ulaştırmak mümkün olmadığı dile getirilmiştir. “Kültegin” anıtında da, “Kutadgu Bilig” destanında da yurdu yönetme yetkisinin devlet başkanına Tanrı tarafından verildiği belirtilir. “Kutadgu Bilig”in 5469. beytinde “Hükümdarlığı sen dileyerek almadın, Allah buyruğuyla verildi sana.” diyor. “Kültegin” anıtındaki “Hükümdarları da bilge imişler ” satırı, Balasagunlu Yusuf un destanındaki beyler için aranan özelliklere, yani yurdu yönetmenin zeki, bilge kişilerin işi olduğuna dair uyarıya benziyor. “Orhon” anıtlarında halkın varlığı ve devletin bütünlüğü uğrunda yapılanlar nasıl belirli olaylarla dile getirilmişse, XI. yüzyıl destanı Kutadgu Bilig’de de o dönemin sosyal, siyasi, ahlaki problemleri, devlet yönetme hakkındaki değerli fikirler güzel bir şiir halinde ifade edilmiştir.

“Kutadgu Bilig”, Türklerin devlet kurma yolundaki toplumbilimsel bir destanı olarak değerlendirilmelidir. Orta Asya Türk tarihinde kargaşaların olmadığı, Türk kahramanlığının zirveye çıktığı bir dönemde yaratılmıştır.[6] Destan, XI. yüzyılda uçsuz bucaksız topraklan kapsamış Karahanlılar hanedanının devletini sağlamlaştırmak, “devletin iç ve dış nizamı nasıl olmalı, yurt yöneten hükümdar ile halk arasındaki bağlantı şekli nasıl olmalı, devleti korumak için ne gibi kanunlar yürütülmeli?” gibi yaşamın kendisinden doğan sorulara ve sorunlara cevap bulmak amacıyla yazılmıştır. Cahilliğin hüküm süren toplumda insan nasıl mutlu hayat sürecek? Kutlu yurt kurmak için ne yapmak lazım? Balasagunlu Yusuf acı çektiren zaman gerçeğini kızgınlıkla şiire döküyor. “Ne yapsak, temeli sağlam yurt kuracağız, mutlu millet olacağız” diyerek büyük ülküleri benimsemiş devlet yöneticileri nasıl olmalı şeklindeki soruya cevap olarak yöneticilerin öncelikle ahlaklı olmasını öne çıkarır. Halkın saadetinin ilk önce devleti yöneten hükümdarla ilgili olduğunu söyleyerek, beyler ve halka karşı hükümdarın kendisinin örneklik etmesi gerektiğini vurgular. Halkın mutlu olması hükümdarın başlıca amacı olmalıdır. Hükümdarın saygın olması ise kurduğu yönetim sistemine, yurt içindeki barışa bağlıdır. Hükümdar adil olursa saygın olacaktır. İyi hükümdar kötüyü de, iyiyi de adaletle yönetir. İyi hükümdarın yurdu da iyi olacaktır. Beyleri iyi olan memleketin halkı zenginliğe, kut ve berekete kavuşacaktır. İyi hükümdara özgü nitelikler: sabır, insaniyet, merhametlilik ve sertlik. Yurdun yurt olması için ilk önce beyleri bilgili, ferasetli olmalıdır. Yani, yurdun kutu bilgili, merhametli hükümdardır.

Kim dahi bey olursa, ilme yakın,

Bilgiliyi kendine çeker sonunda.

Yurt için emek harcayacak bey, en iyi beydir.

Bey iyi olup, yaparsa çok hayır,

Yurt il güzelleşip, halk zengin olur (880. beyit).

“Yurdu adil kanunla yönetme sayesinde halkı birlikte tutarak kuta, bolluğa yetiştirmek mümkündür” diyor ortaçağda yaşamış bilgin. “Zalimlikle hükümdarlık uzun sürmez, zorbalığı halk çok çekemez.” diyor destan beyitleri. Bununla beraber hükümdarda gayret, cömertlik ve tatlı dil olduğu zaman, yurdunu bütünlük içinde adaletle yönetebileceğini söyler. Bundan bin yıl evvel yazılan destan, hükümdarın fikri ile beden yapısını, yemek yiyişini, başkalarıyla nasıl bağlantı kurması gerektiğini ayrıntılı bir şekilde açıklıyor. Makam hırsının, devlet adamı için büyük kusur olduğunu delillerle kanıtlıyor. Bir de hükümdarın rüşvetçilikten uzak olması için uyarı yapıyor. “Kendin hükümdarsın mal mülke bağlı olma, hüküm bekleme, kendin yönet, yola koy”. “Eğer iyiyse yurdun yöneticisi onun bütün hizmetçileri de iyi olacaktır”. Balasagunlu Yusuf un bu fikirleri El-Farabi’ye göre, şehir yöneticisinin sahip olması gereken on iki niteliğe de benzer.

“Destanı yazmadaki yazarın amacı, Gök Türklerin tarihini yazıya dökmek değil, Türk milletinin eski geleneklerini kendi çağdaşlarına ideal olarak göstermek” diyor Nigmet Kelimbetov.[7] Yazarın önem verdiği şey, Türk yurdunun iç ve dış durumu değil, güçsüz halkı Bilge Kağan’ın nasıl varlıklı, mutlu ettiğini okuyucusuna şiir diliyle iletmek, kutlu toplum kurmak ve halkın durumunu iyileştirmek, yurt temelini sağlamlaştırmaktır. Kutlu toplum, güçlü devlet kurmak için lazım olan ne? Devlet yöneticisi kağan, memleket bağımsızlığını her şeyden üstün tutuyor. Gök Tanrısı: “Türk’ün kutsal yeri, suyu, Türk milleti yok olmasın, yurt olsun!” diye haber gönderip çökmüş olan devleti ayağa kaldırarak güç kazanıp Tanrı’nın esirgemesiyle yerinden, ilinden ayrılmış halk tekrar birleşip atalar yurduna dönmüştür. Türk yurdunun bütünlüğü ve bağımsızlığı hakkında “Kültegin” yazıtında şöyle satırlar var: “Türk milletinin adı sanı kaybolmasın diye babam kağanı, anam hatunu tahta çıkaran Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye beni kağan oturttu. Karnı aç, sırtı çıplak çaresiz halka baş oldum. Kardeşim Kültegin ile danıştım. Babamızın, amcamızın yönettiği halkın şanı kaybolmasın diye Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Gücüm kesilinceye dek çalışarak toprağı genişlettim, birleşen halkı ateş-su (düşman) etmedim”. Veya “güçsüz halkı güçlü, çıplak halkı giyimli, fakir halkı zengin ettim. Az halkı çoğalttım, halka iyilik yaptım.” Yazıcı, bu şekilde o dönemin kahramanlarının edebi tipini yaratmayı amaç edinmiştir. “Orhon” anıtları: “Beyleri de, halkı da güvenli imiş, onun için de yurdu öyle yönetmişler, il tutup, töre yürütmüşler…” diyor, “Kutadgu Bilig” destanında ise “Fakiri ortaya, ortayı da zengine” denkleştiren Küntuğdı Elik döneminde:

Halk zengin olup, rızkı arttı ilinin,

Överek halkı Elik’i yükseltti.

Uğur geldi, dünya görüşü açıldı halkın,

Kuzusuyla kurdu beraber gezer oldu.

diye destan yaratılmıştır. Bu satırlardan toplumun siyasi-toplumsal dilekleri açıkça görünmektedir.

Anıttaki Tonyukuk tipi, bilge hem de büyük komutan, muharip olarak karşımıza çıkar. Kendisi, her tür durumda fikir yürüterek, karar verebilmektedir. “Tonyukuk” yazıtının başlıca özelliği, esas olayların Tonyukuk tarafından söylenmesidir. “Tonyukuk”, anıtında önce kağanları övüyor, onlarla beraber gece uyumadan, gündüz oturmadan Türk milleti için, Türk yurdu için kızıl kanını su gibi akıtarak, terler dökerek işini gücünü sarf ettiğini ve azametli, kudretli bir toplum kurabildiklerini övünerek açığa vuruyor. Bilge kişi olarak her tür durumu değerlendirmektedir. Devlet yönetimini elinde bulunduran hükümdarla hakimin birliği ve sözle işin bir aradan yapılması daima dikkate alınmaktadır. Birlik, beraberlik ve istiklali sağlamak için kağanı saymak, hakime kulak vermek ve yurt tehlikeye maruz kaldığında yurt uğruna hayatını feda edecek kahramanları övmek, düşünce birliğini şiirleştirmek gibi görüşler bengü taşa yazılmıştır. Türk yurdunun bütünlüğünün uzlaşma ile mümkün olduğu ve bütün kuvvetlerin birleşmesinin esas amaç olduğu muhakkaktır. Birlik beraberlik içinde yaşayan Türk milletini alt edebilecek gücün dünyada mevcut olmadığı belirtilmektedir.

“Kutadgu Bilig” destanında ise bilgin vezir Aytoldı da Küntuğdı Elik’in hizmetine geliyor ve kendi yaşam tecrübesini, bildiklerini anlatıyor. Örneğin, “Tonyukuk”ta: “Küçüğü ezmek, inceyi koparmak kolaydır”, “Kağanı bahadır, veziri bilgin milletin kutu başındadır”; “Kutadgu Bilig”te: “Gelen kutu tutamazsan geçer, elindekine sahip çıkamazsan eskir”, “Kut gelirse kişi su gibi taşar, yeni ay gibi parlar” gibi satırların günümüzde bile anlamı gitmemiştir.

Devletin devlet olması için gerekli olan önemli şeylerden onun dili, hududu, başkenti sayılırsa, eski Türkler bunlara özel saygıyla bakmışlardır. “Orhon” anıtlarında atalar yurdu Ötüken çok büyük hürmetle dile getirilir. “Oraya gidersen Türk milleti ölmeyeceksin, Ötüken koynunda oturursan ebedi yurt tutacaksın. O zaman Türk milleti tok olacak.” diye yazılmıştır. Bilge Kağan hükümdar olduğu zamanda Türklerin başkenti Ötüken idi. Orada toplumsal ilişkiler yola koyulmuştur.

Devlet yönetmedeki başarılar ile eksiklikler beraber dile getirilip, ondan ders almayı nasihat eden eski Türk anıtlarının temel konusu kağanın halka, devlet yönetimine bakışı ve halkın kağanına bağlılığıdır. “Orhon” anıtları: “Eğer sen, Türk milleti kendi kağanından ve kendi beylerinden, kendi vatanından ayrılmazsan, o zaman kendin mutlu hayat sürerek, kendi evinde olacaksın, tasasız üzüntüsüz yaşayacaksın” diyor. Kağanın başlıca amacının ise “Halkı, milleti için çalışmak ve işini gücünü devlet çıkarı için harcamak” olduğu belirtiliyor. Kağan için dikilmiş taşta ise: “O kendi milletini istediği gibi besledi” satırı bulunuyor. XI. yüzyıl destanında da hükümdarın millet karşısındaki vazife ve yetkisi yanında, halkın da hükümdar üzerinde hakkı olduğu açıkça söylenir. İşte bu üç şart yerine getirildiği zaman devletin gelişip yurdun zenginleşeceğine inanılmaktadır.

Genel olarak, bildiriyi sonuca bağlarken, dünya kültürünün en büyük anıtlarından biri olan Eski Türk yazıtlarında siyaset, devlet yönetimi, halkın birliği ve hükümdarların görev ve yetkilerinin edebi eser halinde ortaya çıktığını belirtmek isterim. “Fakiri zenginleştirip azı çoğaltan” Bilge Kağan, Türk milletini birleştirerek, kutsal kahramanlığı överek, “Türk milleti nelerden sakınmalı, neleri bilmeli” diyerek, yeni neslin hafızasına iyice yerleşmesi için bunları bengü taşa yazdırmıştır. Bunlar insanlık için ebedi kalacak büyük manevi değerlerdir. Asırlardan asırlara ulaşarak yaşamaya devam edecek olan medeni yadigârlardır.

Bahıtgül KULJANOVA

Dipnotlar

[1] Joldasbekov, Mırzatay (1990). Asıl Arnalar. Almatı, 72.

[2] Kelimbetov, Nigmet (1991). Ejelgi Deuir Âdebiyeti. Almatı, 10.

Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl konulu 3. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu, 2010, 519-522

[3] Ejelgi Deuir Âdebiyeti. Seçmeler – derleyen Alma Kıraubayeva (1991). Almatı, , 11.

[4] Egeubayev, Aksar (1986). Kutadgu Bilig. Almatı, 1961. beyit.

[5] Egeubayev, Aksar (1986). Kutadgu Bilig. Almatı, 1964. beyit.

[6] Egeubayev, Aksar (1986). Kutadgu Bilig. Almatı, 21.

[7] Kelimbetov, Nigmet (1991). Ejelgi DeuirÂdebiyeti. Almatı, 43.

 

Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl konulu3. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu, 2010, 519-522

ESKİ TÜRK ANITLARINDAKÎ HALK BİRLİĞİ VE MEMLEKET BÜTÜNLÜĞÜ ÜLKÜSÜ («Orhon» ve «Kutadgu Bilig» Eserlerine Göre)

www.genelturktarihi.net

 

Paylaş:

Yorumlar

“792) Eski Türk Anıtlarında Halk Birliği ve Memleket Bütünlüğü Ülküsü” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. sevgi nesil turksu yorum tarihi 8 Eylül, 2014 13:05

    Bir anlam da sosyalizm yasanmis.

  2. Has Türkmen yorum tarihi 30 Ekim, 2017 10:31

    MILLI SÜTÜNLERIMIZ

    ▶ HALKYMYZYÑ GAHRYMANLARY

    KÜL TEGIN

    Göktürk galkynyşlarynyñ serdary Ilteriş Gutlug kagan aradan çykan wagtynda biri sekiz, biri ýedi ýaşly iki sany çagasy yzynda galypdy. Olardan birinjisi soñra Bilge Kagan adyny alan Mergendi, beýlekisi bolsa milletimiziñ nusgalyk gahrymanlarynyñ biri Kültegindir.
    Kakalarynyñ Hakyñ rehmetine gowuşmagyndan soñ, olar heniz kiçi bolansoñ tagta Ilterişiñ dogany Kapagan kagan geçdi. Kapaganyñ döwri göktürk(men)leriñ iñ gülläp ösen zamanasy boldy. Kapagan yzly-yzyna ýörişler geçirip, agasy Ilterişiñem gidip bilmedik ýerindäki türki kowumlary öz agalygy astyna alýar we Hytaýy türk(men) göçlerinden ýaña özlerini dürsäp bilmez ýaly ýagdaýa getiripdi. Ilterişiñ iki merdana ogly bu ýörişleriñ netijesinde halkyna we agalaryna uly-uly hyzmatlar etdiler.
    Türki kowumlaryñ agzyny birikdirip, olara şan-şöhratly ýeñişleri gazandyran Kapagan ömrüniñ soñky ýyllarynda ýerliksiz permanlary bilen halkyñ gözünden düşüp başlaýar. Şol sebäpli käbir uruglar oña garşy aýaga galyp başlaýar we ýañy bir suprañ başyna jemlenen türki kowumlaryñ dagama howpy abanýar. Kapagan bu eden etmişleriniñ netijesini agyr ödeýär, ony duzaga düşürip öldürýärler. Bu pajygaly ölüm onuñ halka eden adalatsyzlyklaryna berilen adalatly jezady. Şunuñ ýaly gapma-garşylykly we howply zamanada Ilterişiñ ogullarynyñ Türküstanyñ häkimiýetini ele almagy türki kowumlaryñ ullakan bähbidine boldy. Emma Ilterişiñ ogullarynyñ tagty eýelemegi çözgüdi wajyp bir meseläni orta goýupdy: Eýsem bir ýaş tapawutly iki dogandan haýsy biri kagan bolmalydy? Bu wajyp sowala jogap edip, iki merdana doganyñ görkezen nusgalyk artykmaçlyklaryny görkezýärler. Çünki tagt Mergeniñ pikiriçe özündenem edenli hasaplaýan dogany Kültegine mynasypdy, Külteginiñ pikiriçe bolsa tagta agasy Mergen geçmelidi. Ilterişiñ ogullarynyñ maksady kaganlygyñ başyna geçmek däldi. Doganlaryñ bar maksady halkyna hyzmat etmek, dagap barýan agzybirligi gaýtadan gurmakdy. Aýratynam Kültegin bu pikirleriñ içinde gaýnap-joşýardy. Kagan bolmagy däl-de, kaganyñ emrindäki goşunlary dolandyrmak, duşmanlary derbi-dagyn etmek, dagap barýan boýlary gaýtadan birleşdirmek isleýärdi.
    Iki dogan kaganlygy biri-birine kabul etdirjek bolup kän jan edýärler. Ahyrynda Kültegin özünden bir ýaş uly dogany Mergeni tagta geçmäge razy edýär. Mergen türk(men)leriñ kagany bolýar. Kültegin bolsa agasynyñ emrindäki goşunlaryñ baş serkerdebaşysy…
    Kültegin Mergeni kagan bolmaga razy eden wagtlary halkyñ ýagdaýy juda ýaramazdy. Iki dogan kakalarynyñ we agalarynyñ halas edip beýge galdyran halkynyñ ady ýerde galmasyn diýip gije-gündiz hars urup başlaýarlar. Olar soñky ýyllarda agzybirligini ýitiren türki kowumlary öñki durkuna getirýänçäler arman-ýadaman zähmet çekýärler. Kültegin heniz agasynyñ kaganlyk döwründe ýörişlere gatnaşýardy. Şol wagtlar ol ýañy 16 ýaşyny doldurypdy. Ol ýaşy kiçi-de bolsa, diýseñ ruhubelentdi. Ol soñam arkaýynlyga ýol bermedi we özüni diñe taplady. Otuz bir ýyllap arman-ýadaman söweşlere gatnaşdy. Külteginiñ duşmanlara we türki kowumlaryñ agzybirligine garşy çykan käbir türki taýpalara garşy alyp baran söweşlere özbaşyna bir dessandyr. Kültegin heniz 20 ýaşyndaka jigitleriniñ başyny çekip, 50 müñ adamlyk goşun bilen üstüne gelen hytaýly generaly derbi-dagyn etmegi başarypdyr.
    Kültegin juda köp gandöküşikli söweşleriniñ birini 21 ýaşynda başyndan geçirdi. Ýekme-ýek söweşde söz bilen beýan edip bolmajak okgunly hüjümleri gözsüz batyrlyk ýerine ýetirýärdi welin, türk(men) begleri onuñ görkezen gahrymançylyklaryny hiç haçan unutmadylar. Kültegin şol çaknyşykda üç gezek atyny çalyşdy. Ölen her atdan soñ ýene täzesine münüp, gaýtadan bat alyp hüjüme geçýärdi. Iñ soñky münen dor bedewiniñ üstünde söweşip ýörkä onuñ we atynyñ sowudynda ýüzdenem köp ok çümüp durdy. Tañrynyñ gudratyna haýran galaýmaly, hernä ol oklaryñ birem onuñ ýüzüne ýa kellesine degenokdy. Ahyrynda ol goşun söweş meýdanynda çym-pytrak edildi. Kültegin 26 ýaşyndaka gahryman kowumdaşlarymyz bolan gyrgyzlara garşy söweşdi. Gyrgyzlary boýun egdirmek üçin goşuny bilen gar bürenip ýatan Kögmen dagyny aşdy. Ganybir doganlaryna garşy ýaman elhenç söweşdi. Ak ata atlanyp hüjüme geçen Kültegin gyrgyz gerçeklerinden birini ok bilen ýere serdi, ikisini bolsa yzly-yzyna naýzadan geçirdi. Merdana gyrgyzlar garadan gaýtmaz batyr Kültegine boýun egmäge mejbur boldular.
    Şol ýyl güýçli türgişler (türkmenleriñ onok boýy) garşy söweşýär. Ol bu söweş üçin Altaý dagyny aşyp, Yrtyş derýasyny geçýär. Çabga ýaly dökülen doganlary türgişlere garşy gaýduwsyzlyk bilen söweşýärler. Türgişler juda edermendiler. Emma Kültegine garşy durmak mümkinmi näme?! Olaram ahyrynda boýun egdiler.
    Otuz bir yaşynda garlyklara garşy söweşdi. “Alp Salçy” atly ak atynyñ üstünde söweşen edermen Kültegin olary-da dyza çökerdi.
    Ömürboýy söweşen we elmydama-da ýeñen göktürk(men) gahrymanynyñ söweşleriniñ hemmesi biri-birine çalym edýär: Olaryñ hemmesinde görlüp-eşdilmedik gahrymançylyklar we hemmesinde-de arzyly ýeñiş…
    Külteginiñ gatnaşan söweşleriniñ arasynda iñ uly söweşini dokuz oguzlara garşy bolan söweş iñ ulusydy. Şol wagtlar dokuz oguzlar juda güýçlenipdi. Bilge kaganyñ deñsiz-taýsyz dogany olary-da boýun egdirmek üçin bir ýylda bäş gezek söweşe girmeli boldy. Birinji söweşde “Azman” atly atyna münüp, jigitleriniñ başyny çekip är meýdanyna girdi. Yzly-yzyna alty sany oguz ýigidini naýzadan geçirdi. Tyglar gynyndan çykyp, goşunlar ýüzbe-ýüz bolan pursatyndanam ýedinjisini gylyçdan geçirdi. Dokuz oguzlar juda ussat söweşijidiler. Emma merdana göktürk(men)leriñ öñünde olaram dyza çökýär. Bäş söweşiñ iñ gandöküşiklisi iñ soñky bäşinjisi boldy. Dokuz oguzlar bu çaknyşykda örän gorkunç hüjümleri edip göktürk(men) goşunynyñ karargähini (ştabyny) eýelemäge synanyşdylar. Eger garşylarynda Kültegin bolmadyk bolanda, geçirerdilerem… Emma Kültegin ýaly biriniñ elindäki karargähi almak añsat işmi näme?! Göktürk(men) serkerdesi bu söweşde görlüp-eşdilmedik derejede söweşdi. “Ögsüz” atly atyna atlanan Kültegin dokuz oguzlaryñ goşun bölümleriniñ hemme ganatyny yza serpikdirip, olary derbi-dagyn etmegi başardy. Karargähe hüjüm edenlerem edermen oguz-türkmen ýigitleridi. Emma Külteginem edermenleriñ edermenidi. Ol bu garpyşykda bir özi dokuz ýigidi atdan agdarypdy. Netijede karargäh göktürk(men)leriñ öz elinde galdy.
    Bu çaknyşyk Külteginiñ iñ soñky söweşidi. Onuñ ömürboýy türki kowumlaryñ agzybirligi ugrunda gaýnap joşan ýüregi bu söweşde durdy.
    Göktürk(men)leriñ gerçek ogly şehit düşende 47 ýaşyndady. Otuz ýyldan gowrak wagtyny jeñ meýdanlarynda geçiren türküstanly mert ýigidiñ göwresini gara ýer şol ýaşda dolap alypdy.
    Baş serdaryndan jyda düşen türk(men) ili agyr matama bürendi. Bilge kagan ullakan ýug (gadymy türkmenlerde jynaza ýa-da adamy ahyrky ýoluna ugratmak çäresi) dabarasyny gurnady. Hytaýdan, dürli ýurtlardan ony ahyrky ýoluna ugratmak üçin ýörite toparlar gelipdi. Ölen ölensoñ, boljak iş bolansoñ kim gelende näme, kim gidende näme diýsene…
    Ene toprak gujagyna gysan millionlarça oglunyñ ýanyna bu ogluny-da alypdy. Kaganyñ tutýan ýasynyñ soñy gelmedi. Ýogsa-da kim munuñ ýaly dogan üçin düýpsüz ýas ummanyna gark bolmazdy?
    Külteginiñ halk üçin topraga siñip giden gününden bäri häzire çenli 1200 ýyldanam köp wagt geçipdir. Eýsem Gündogar Türküstan täze Kültegini ýa-da Külteginleri haçan ýetişdirerkä?!.

    Neždet SANJAR, türk ýazyjysy.

    Terjime eden: © Has TÜRKMEN.

Yorum yap