730) Sultan Abdülhamid Han’ın Ecdadına Vefası

Yayin Tarihi 22 Ekim, 2014 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Sultan Abdülhamid Han’ın

Ecdadı Karakeçili Aşireti ve Ertuğrul Gazi’ye Vefası

image001

Sultan Abdülhamid Han, Söğüt’e; ecdadı Karakeçili aşireti ve Ertuğrul gazi törenlerine hususi bir ihtimam ve ilgi gösterirdi. Özellikle Söğüt ve Bilecikli Karakeçili askerlerden oluşan “Ertuğrul Alayı” adı altında bir Türk muhafız taburu teşkil etmişti.

Ayrıca kendisinin binmesine mahsus maiyet vapurlarından birine“Söğütlü” diğerine de “Ertuğrul” isimlerini vermişti.
 
Padişah, Ertuğrul Gazi’nin türbesini mükemmelen tamir ettirdiği gibi, türbeye ayrıca kıymetli bir halı, bir avize, bir gümüş şamdan, iki büyük saat ve bir de -sanduka üzerine örtülmek için- eliyle verdiği çok değerli şal hediye etmiştir.

Millî mücadelede, düşmanlar bu türbeyi tahrip etmişler, içindeki eşyanın bir kısmını söküp kırmışlar; bir kısmını da alıp götürmüşlerdir.

Ertuğrul Gazi Törenleri

Çok eski devirlerde Anadolu’nun muhtelif yerlerinden (bilhassa Bilecik, Kütahya, Eskişehir, Bursa, Balıkesir, Afyon, Manisa ve Muğla bölgelerinden) gelen bir takım aşiret halkının katılmasiyle Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesinde her yıl bir tören yapılırdı. Şu kadar var ki bu törene, büyük bir çoğunlukla, Karakeçili oymakları iştirak ederdi. Karakeçili aşiret Beyi, törenden onbeş gün önce bu aşiretin bulunduğu yerlerdeki oymak reislerine birer mektup göndererek halkı ziyarete davet ederdi. Bunun -kabile an’anesine göre- sebebi de Ertuğrul Bey’in Karakeçili aşiretine mensup olması ve bu aşiretin Başbuğu bulunması idi.

Büyük ve kalabalık bir aşiret olan Karakeçililer, Oğuz Türklerinin Kayı boyuna mensup olup, bunların bir kısım oymakları Moğolların baskı ve saldırışları üzerine Ertuğrul Bey ile beraber Horasan-Azerbeycan -Ahlat yoliyle Anadolu’ya gelmişlerdir. Ertuğrul Bey’in Söğüt çevresine gelişi komşuları bulunan Germiyan Oğullarından sonra olup, XIII. yüzyılın ikinci yarısına rastlar.

Ertuğrul, Söğüt’te bir Uç Beyi olarak yerleştiği zaman, bu oymaklar da onunla beraber, Söğüt ve çevresinde yerleşmiş ve az sonra kurulan Söğüt Beyliği’nin etnik dayanağını teşkil eden birer unsur olmuşlardı. Bilâhare Osmanlı Türklerinin fütuhatı Batıya doğru genişledikçe, Karakeçili oymakları da Anadolu’nun bu bölgesine yayılmış, buralarda yüzyıllarca yarı göçebe halinde yaşamıştır.

Yörük Bayramı

Ertuğrul Bey’in hayat ve hâtırasını anmak maksadiyle Söğüt’teki türbesinde yapılan bu tören, önceleri, tamamen aşiret geleneklerine dayanmak üzere, sadece millî bir renk taşıyor ve o gün Karakeçili aşireti için bayram sayılıyordu. (Söğüt ve dolayları halkı yapılan bu törene bugün dahi “yörük bayramı” demektedir). Bu tören, gitgide millî-dinî bir vasıf almıştır. Abdulhamîd zamanında ise, hemen hemen resmî bir hüviyet kazanmıştır.

Tören günü, Söğüt ve dolaylarında oturanlardan başka bilhassa Batı Anadolu’nun muhtelif yerlerinde bulunan Karakeçili oymakları ve diğer Türkmen Obaları, alay alay Söğüt kasabasına gelirler, bu bayrama katılırlardı.

Törene katılan aşiretler halkı, eski sancakları, sırmalı çepkenleri, mor püsküllü puşu (yâni serpuş) ları, tarihî miğferleri, meşin silahlıkları, bunların arasına sokulmuş yatağanları, mercanlı hançerleri, çakmaklı piştovları (yâni tabancaları) ve ayaklarında geniş sokmanları (yani meşin çizmeleri), kısacası millî kıyafetleri, levendâne tavırları ile davetlilerin dikkatini çekerlerdi. Büyük bir kısmı atlı olan bu halk, önde ihtiyarlar, arada orta yaşlılar ve arkada da gençler olmak üzere kasaba dâhilinden türbeye kadar bir de “resmi geçit” yaparlardı.

Tören günü, mevlûtlar okunur, kurbanlar kesilir, uzun ve geniş sundurmalı misafirhane önünde kazanlarla etli pilâvlar pişirilir, bütün davetlilere ziyafet verilirdi. Türbe önünde ve yüzyıllık çamlarla dolu bahçenin içinde yapılan bu millî törenden sonra, seçkin efeler tarafından civardaki alanda cirit ve kılıç-kalkan gibi gene millî oyunlar oynanırdı.

Yine vaktiyle bilhassa Karakeçili Beyleri, dünyaya bir erkek evlâtları gelince 50-60 kadar atlı ile Söğüt’e gelerek türbeyi ziyaret ederler, kurbanlar keserler, üç gün üç gece türbe bahçesinde kalırlardı; bu sırada bazan meydanlara çıkıp cirit de oynarlardı,

Resmi bir hüviyet kazanmıştı

İşte Söğüt’te Ertuğrul Gazi türbesinde yapılan bu millî ve tarihî tören, Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarına kadar devam etmiş, hattâ -yukarda da işaret ettiğimiz gibi- Sultan Abdulhamîd zamanında buna, başta padişahın bir temsilcisi bulunmak suretiyle, aşağı yukarı resmî bir hüviyet kazanmıştı. O gün, Karakeçili Beylerine, Oymak Reislerine, hükümdarın temsilcisi tarafından nişanlar dağıtılır; törene Yıldız’ın Ertuğrul Alayından ayrılmış askerî bir kıt’a ile bir de bando iştirak ettirilirdi.

Söğüt’ün Türk tarihinde büyük ve müstesna bir yeri olduğunu unutmamalıyız. Bu güzel yurt köşesi, Bursa – İstanbul – Sofya – Belgrad – Beç ve oradan Viyana kapılarına dayanan büyük ve tarihî yolun başı, daha açık bir ifadeyle Osmanlı-Türk Devleti’nin ilk hareket ve kuvvet noktası olmuştur. Nitekim büyük Türk Hükümdarı Alparslan’ın Malazgirt zaferi (26 Ağustos 1071) de daha önce Anadolu ülkesini ebedî bir “Türk Yurdu”, bölünmez bir “Oğuz ili” olarak taçlandırmıştı.

M. Şakir Ülkütaşır

http://www.turkalemiyiz.com

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap