702) Şair, Yazar “Göktürk Mehmet Uytun”

Yayin Tarihi 27 Haziran, 2014 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

ŞAİR/YAZAR GÖKTÜRK MEHMET UYTUN

 

 image001

“Öz Kültürümüze karşı sevdalı ve ilgili, öz kültürümüz dışında kalan her türlü etkinliklere karşı ilgisiz yaşamaktayım.”

(Göktürk Mehmet Uytun)

Göktürk Dedem, 1935-2001 zaman diliminde Türk-İslam Ülküsü ile çağlayan coşkulu bir ırmaktır benim için…

Çok büyük bir yüreğe sahip olmakla beraber, “hep çocuk kalan” çok da hüzünlü bir kalptir ve “kalbimdir” Göktürk Mehmet Uytun.

“Allah hüzünlü kalbi sever.” Hz. Muhammed (SAV)

Yüreğindeki İslam ahlakı ve Türklük ateşi günlük hayatında yaptığı her harekete güzellik olarak yansırdı. Yüksek İnançlı ve hisleri çok güçlüydü.

“Hakk’a yürüyüp de arkasında iz bırakmak ve güzel anılmak biz faniler için çok önemlidir.”

Gönül gözüm dedem Göktürk Hocam da, Anadolu’nun muhtelif İl, İlçe ve köylerinde görev yapmış binlerce Türk evladı yeşertmiştir. Binlerce yetişmekte olan gençleri Türk Milliyetçisi olarak eğiterek “Allah, vatan, bayrak milli şuurunu” aktarmıştır. Ömrünü milletinin geleceği olan çocuklar ve gençleri yetiştirmek uğruna vakfetmiştir. Biz ailesine de bu hizmetin şerefini bırakmıştır.

Kimseden bir şey istenmeyeceğini, göz tokluğunu, devletçiliği, Devlet’in Millet için olduğunu, Devlet’in makamlarında dürüst çalışmayı, alacağın maaşı hak etmeyi, Devlet malının asla eve gelmeyeceğini, verilen söze sadık kalınması gerektiğini, ”Sözün namus, ar olduğunu”, Türk töresinin ilk şartının evvela Türk Milleti’ni sevmek Türk Milleti’nin kuvvetine, büyüklüğüne inanmak olduğunu Türk nizamına, İslam inancına göre yaşamayı sevgili dedemden öğrendik…

Uytun soyadının “kutlu” olduğunu, dik ve doğru taşımamız gerektiğini, bayrak gibi lekeletmememiz gereken kutsalımız olduğunu ve soyağacımızı bize yine sevgili dedem öğretti.

Gerek ev içerisinde, gerekse çalışma hayatında çok düzenli ve titizdi. Evde çalışma odasında masasından izinsiz bir dergi alındığını hemen fark ederdi.

Sağlığına önem verir, daima sağlıklı gıdalar tüketir; alkol ve sigara hiç kullanmaz, kullananları da bir eğitimci olarak uyararak uzun uzun zararlarını anlatırdı.

Gece saat 02.00’ye kadar çalışma odasından gelen daktilo sesini duyardım. Yazılarını ve şiirlerini bugün en kıymetli yadigârlarından biri olarak sakladığımız daktilosunda yazardı. İman gücüyle beslenmiş bitmek bilmeyen bir enerjiye sahipti. Gece mutlaka teheccüd namazlarını eda ederdi.

Türkiye’nin dört bir tarafından “bugün bile aktif olan posta kutusuna” gelen binlerce mektuba titizlikle cevap verir; kimsenin gönlünü kırmaz, gelen mektuplardaki sıkıntıları çözmek için çırpınır, “Ayça bu hizmeti Allah rızası için yapıyorum” derdi.

Her akşam yemekten sonra bir tane şekerli kahve içer, yanında da mutlaka bir bardak iyi su isterdi.

Dedemin kahvelerini hep annem Güneş UYTUN yapardı. “Güneş sen güzel kahve yapıyorsun, bir şekerli kahve yap ta içeyim kızım.” Derdi.

Sırtındaki onca yükü, bir küçük fincanla atacak edasıyla yudumlardı kahvesini…

Su’ya çok önem verirdi, asla çeşmeden su içmezdi. Sürekli gidip geldiği Tokat Niksar’dan özel olarak su isterdi. Bir çok İlimiz gibi Tokat’ın tarihi önemini anlatır,Ulu Camii yapısının farklılığını, Artova’da bulunan Atalarımızın şiirsel bir akış ile dokunduğu bugüne kadar gelen  tarihi yeraltı yerleşiminden bahsederdi. Dedem Hasta yatağında son günlerinde bile hastaneye Niksar SU rica etmişti. Hemen gidip terminalden alıp dedeme yetiştirmiştim.  Hayatımızda Suyun önemini sürekli anlatırdı. Bir bardak su içtikten sonra şükrederdi. O günden bu güne halen Niksar’ın şifalı Suyu evimiz de bulunur.

“Niksar’ın kalesi tarihtir bize,

Melik Gazi gibi Bayraktarım var

Kelkit çayı akar gider denize

Bu yeşil vadide sonsuza kadar..”

 

Geceleri mutlaka Peygamberlerin ve evliyaların hayatından kıssalar anlatırdı.

Her akşam yemek sonrası mutlaka meyve salatası yapar, hane halkına ikram ederdi.

Meyvenin her çeşidini severek yer, her meyvenin bir faydası, bir güzelliği olduğunu söylerdi.

Göktürk Hoca’nın ağzı dualıydı. Yüce Yaradan’ın insanlar için yarattığı nimetlere daima hamdederdi.

Her bir meyveye tefekkürle bakıp:  “Yüce Rabbim ne güzel yaratmış, şükürler olsun” derdi.

Göktürk Hocam her yaratılanda Rahman olan Allah’ı anardı.

Şiir yazmayı çok severdi. Şiire muhabbet duyanlara özel ilgi gösterir ve şiir yazmaya teşvik ederdi.

Annem Güneş Uytun’u da bu manada etkileyerek, yazdığı şiirleri çeşitli dergilerde yayınlamıştı.

Sürekli şiir geceleri düzenler, şair arkadaşları ile hoş sohbetler ederdi…

Şiir gecelerinde çocuk neşesi içinde olur, çok heyecan duyar, titizlikle hazırlanırdı. Giyimine ve temizliğine çok düşkündü ve önem verirdi.

Şiir hayat felsefesiydi. Dünyaya şiir penceresinden bakışı; “sevincinin, hüznünün, dargınlığının, özlemlerinin, bekleyişlerinin” daktilo tuşlarından beyaz kâğıda akışıydı…

Annemin dediği gibi ; “Şiir babamdı, babam şiir gibiydi.”

Engin yürekli Göktürk Dedem, çok neşeli, pozitif ve güzel bir insandı. Herkesin ruh haline göre hareket eder ve konuşurdu.

Tüm çevresine duyarlı ve saygılı davranırdı. Olağanüstü farkındalığa sahipti.

Her akşam ajans dinler; dünyada ve Türkiye’de olumsuz gelişen haberlere üzülürdü. Yakın arkadaşlarının Hakk’a yürüyüşü onu derinden yaralar; acısını kaleme alır, sessizce daktilosunun başına geçer, hiç konuşmadan beyaz kâğıda, hiç susmadan anlatır, anlatır, anlatırdı…

Çocuk yürekli büyük çınar, çocukları çok severdi. Eğitimin çocuklardan başlamasının gerektiğini söyler, her akşam evine dönerken yolunu bekleyen Keçiören Bahtiyar Sokağın güzel çocuklarına kitaplar dağıtır, okumalarını ister ve anlatmaları içinde şekerler verir; gönüllerini alırdı.1968de Türkiye’de ilk defa Çocuk Gazetesini çıkaran Uytun Hocam, çocuklarımızın yetişmesin de teknolojinin doğru kullanılması, verilen mesajların Milli Ruhu yansıtması gerektiğini iletirdi. Eğer ömrü yetmiş olsaydı uzun süredir üzerinde çalıştığı projeyi hayata geçirmek istiyordu. Türk Tarihimizi; kendi kahraman çizgi karakterlerimiz şeklinde kaliteli çizimli animasyonlar ile ekranlarda çizgi film olarak yayımlanması için çalışmalar sürdürüyordu.

Her kitabında mutlaka onlara seslenirdi. İşte o seslenişlerden birinde şöyle diyordu:

Bir anne, bir baba ve bir öğretmen olarak yarının gençleri sayılan sizlere parlak ümitlerle bağlıyız.

Kanuni’lerin, Yavuz’ların, Fatih’lerin ve Barbaros’ların evlatları olan biz Türkler; dünyada kahraman, cesur, çalışkan ve şerefli bir millet olarak tanınmaktayız. Pek yakın bir gelecekte bu şerefli milletin çeşitli işlerini gören bir elemanı olarak çalışmanın ve aziz vatana hizmet etmenin sonsuz zevkini sizlerde duyacaksınız. İşte o zaman içten gelen bir sesle “Ne mutlu Türküm” diyerek bir kere daha haykıracaksınız.

Kahraman bir milletin fedakâr evlatları olarak vatana ve millete hizmet etmenin ne kadar zevkli ve şerefli bir vazife olduğunu o zaman daha iyi anlayacaksınız.

Sevgili çocuklar şu anda her birinizi karşımda; yarının birer bahadırı, doktoru, avukatı, hâkimi, kaymakamı, öğretmeni, mühendisi, hemşiresi ve sanatkârı olarak görüyorum. Zamanla bizlerin yerini sizler, sizlerinkini sizlerden sonra gelecek nesiller alarak bu milleti dimdik ve modern bir millet olarak ayakta tutacağız. Kalplerimizdeki iman bunu istiyor, damarlarımızdaki asil kan bunun için çarpıyor.

Her gün batımında evine dönüşünde yolunu dört gözle bekleyen çocuklar günbegün onun rahleyi tedrisatında eğitiliyor, gelecekleri için bilinçleniyorlardı.

Her karşılaştığı insanı sabırla dinler, muhabbetle konuşur tatlı diliyle örnekler ile süsler, doğru yola sevk ederdi. Türkçeyi çok düzgün konuşurdu.

Toplu taşıtlarda (otobüs, dolmuş) dünya ve Türkiye gündemini, ters giden işleri korkusuzca anlatır, tanımadığı insanlarla bile sohbet eder, çantasında bulunan kitaplarından hediye verir ve yazmaları için teşvik ederdi.Yani her ortamda insanlarla doğru iletişim kurardı.

Hep sevgi ve şefkatle bakan güzel gözlerinin de yeşil olması sebebiyle “yeşil” rengi çok severdi.

Müthiş doğa aşığı olan Göktürk Dedem tüm mahalleyi toplar güzel Yurdumuzun farklı köşelerine pikniğe götürür, herkesin hoşnut kalması için koştururdu…

Malazgirt Zaferinin piyesini gençlere anlatıp, öğretip Anadolu’nun her köşesinde canlandırılmasını ister; bu piyesi oynayan gençleri alınlarından öperdi. Şanlı tarihimizi gençlere coşkuyla anlatıp bilinçlendirir, tarihimizi Atalarımızdan emanet Vatanımızın kutsal olduğunu yarın ki sahibinin Türk Gençliği olduğunu özellikle vurgulayarak Tarihimizi Türk Gençliğine sevdirmeyi başarırdı.

 Türk Musiki eserlerinden en çok “ Yemen Türküsünü” severek dinler, her seferinde gizli gizli ağlardı.

Vefatından sonra hakkında N.Rana GÜLER / D.YAĞAR / Zeki GÜREL tarafından kaleme alınan “Göktürk Mehmet Uytun”isimli kitabı ve birçok yazıda yadedilmiştir. Bunlardan biri de Tokat KÜMBET dergisi bir özel sayı yayımlamıştır.Göktürk Mehmet Uytun’da bu derginin ilk baştan beri yayın danışmanlarından biriydi.

Her işine “Besmele”  ile “Rabbi yessir” başlar imanın gücünü, imanla her atıldığımız görevi yapabileceğimizi, gücün imanımızda olduğunu Amentüler ile anlatırdı.

Saygılarımla,

AYÇA UYTUN

Merhum Mehmet Uytun Hocamızı Rahmet ve Saygı ile Anıyoruz

Paylaş:

Yorumlar

“702) Şair, Yazar “Göktürk Mehmet Uytun”” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Metin Yılmaz yorum tarihi 27 Haziran, 2014 22:24

    Son nefesine kadar “milletinin evlatlarını” yetiştirmek uğruna koşturdu.Ruhu şad, mekanı Cennet olsun.

  2. Güneş UYTUN yorum tarihi 28 Haziran, 2014 01:40

    Hocam,çok duygulandım..Var olun..Saygılarımla.

Yorum yap