7) KÜRŞAD

Yayin Tarihi 5 Aralık, 2007 
Kategori KAHRAMANLAR VE BİLGİNLER

KÜRŞAD

image00115.jpg

Kürşad; 621 senesinde Çinli eşi İ-çing Katun tarafından zehirlenerek öldürülen Doğu Göktürk Devleti kağanı Çuluk Kağan’ın küçük oğludur. Çuluk Kağan’ın ölümünden sonra kardeşi Bağatur Şad, Kara Kağan adını alarak hükümdar oldu ve ağabeyinin Çinli eşi ile evlenerek Ötüken’deki Türkler arasında huzursuzluğa yol açtı…

Bir tarafta Çinliler, diğer yanda da Sırtarduş Bayurku, Dokuz Oğuz, Uygur gibi Türk boylarının Göktürkler’e başkaldırıp savaşmaları ve ayrıca İ-çing Katun’un Ötüken’de esir durumda yaşayan Çinli azınlığa destek çıkarak bunların zenginleşmesini sağlaması sayesinde giderek zayıflayan ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkler, 629 senesinde Çinlilerle yaptıkları savaşta tuzağa düşerek yenilince Doğu Göktürk Devleti yıkıldı.

Başta Kara Kağan ve Kürşad olmak üzere binlerce Göktürk Çinlilere esir düşerek Çin’in başkenti Siganfu’ya götürüldüler ve orada kendilerine tahsis edilen bölgede yaşamaya mecbur edildiler.

Türkleri asimile edebilmek amacıyla Göktürk soylularını hassa ordusunda subay olarak görevlendiren Çinlilerin bu taktiği bir işe yaramamış, Türkler bağımsızlıklarına kavuşup yeniden devlet kurmak amacıyla fırsat kollamaya başlamışlardır. Kürşad da Çin hükümdarının ordusunda subay durumundadır fakat kılıcını milletinin özgürlüğü için çekeceği günü beklemektedir.

Esaretin beşinci yılında Kara Kağan kahrından ölür. Esaretin onuncu yılında, yani 639 senesinde, Bozkurt soyunun en büyüğü konumundaki Kürşad durumun iyice kötüye gittiğini görerek kırk çerisi ile birlikte ihtilal yapmaya karar verir.

Geceleri kılık değiştirerek Siganfu sokaklarında tek başına dolaşma adeti olan Çin hükümdarı Tay-tsung’u yakalayarak rehin almaya ve bu sayede Çin sarayına girerek orada bulunan Kürşad’ın ağabeyinin oğlu Urku Tigin’i kurtarıp, toplayabildikleri kadar Türk ile birlikte Ötüken’e giderek tekrar devlet kurmaya, Urku Tigin’i de kağan ilan etmeye karar verirler. Bu uğraşta başarılı olurlarsa budun kurtulacak, başaramazlarsa da dökülecek kanları geride kalanlara ödevlerini hatırlatacaktır.

Fakat ihtilal için harekete geçtikleri gece sağanak halinde yağan yağmur yüzünden Çin hükümdarı sarayından dışarı çıkmaz. İhtilali ertelemenin sakıncalı olacağını düşünen Kürşad, kırk çerisiyle birlikte Çin sarayına yürür, amacı sarayı basarak hükümdarı esir almaktır. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yüce dileğe doğru yürüyen kırkbir Türk yiğidi sarayın kapısına vardıkları anda cenk başlar. Yüzlerce Çinli askeri öldürürler ama binlercesi üzerlerine saldırmaya devam eder.

Göktürklerin bir kısmı sarayın içinde savaşırken şehit olur, sağ kalanlar ise Kür Şad’ın önderliğinde saraydan çıkarak Vey ırmağına doğru ilerlerler, niyetleri ırmağı geçerek Ötüken’e doğru at koşturmaktır. Ama sağanak halinde yağan yağmur yüzünden yükselen sular köprüyü sürükleyip götürdüğü için karşıya geçemezler ve peşlerinden gelen Çin ordusu ile son kez cenge tutuşurlar. Binlerce Çinli askere karşı savaşan bir avuç Türk yiğidi peş peşe uçmağa varırlar. Sadece Kürşad sağ kalmıştır, tek başına Çin hükümdarlığına karşı savaşmaktadır. En sonunda O da şehit olur fakat elinde kılıcıyla atının üzerinde durmaktadır, öldüğü halde yere düşmemiştir…

Kürşad ölmüş fakat yenilmemiştir… Kürşad ve kırk çerisinin yaptıkları ihtilalden sonra korkuya kapılan Çinliler, Siganfu’daki bütün esir Göktürkleri mecburen serbest bırakırlar. Göktürkler kırküç yıl boyunca dağınık bir şekilde yaşarlar, bazı Göktürk soyluları yeniden devlet kurma girişiminde bulunsalar dahi başarılı olamazlar… Fakat 682 senesinde Bozkurt başlı sancak tekrar kaldırılır ve Kutluk Şad (İlteriş Kağan) ile Bilge Tonyukuk İkinci Göktürk Devleti’ni kurarlar…

ÜSTTE MAVİ GÖK ÇÖKMEDİKÇE,

ALTTA YAĞIZ YER DELİNMEDİKÇE,

SENİN İLİNİ VE TÖRENİ, KİM BOZABİLİR?

EY TÜRK! TİTRE VE KENDİNE DÖN!

image0026.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“7) KÜRŞAD” yazisina 6 Yorum yapilmis

  1. Gökhan BOZKURT yorum tarihi 5 Aralık, 2007 04:41

    KÜRŞAD VE KIRK ÇERİSİ

    Bu yer Çin Seddi’dir,
    Bozkurtlar da düşecektir esir,
    Bu yer Çin Seddi’dir,
    Bozkurtların da kahır gecesidir.
    Bir elleri ateş tutar,
    Bozkurt ufkudur.
    Bir elleri kılıç tutar,
    Kahramanlığın sembolüdür.
    Gökyüzünde özgürlüğün havası,
    Yaralı Bozkurtların kanar yarası,
    Yiğitlik inkar edilmez,
    Teke tek dövüşte yenilmediler.
    Bin yıllardan bu yana,
    Gel haberi nerden verek.
    Korkak takımı değil bu,
    Gökte ay burcu değil,
    Kırk bir kılıçlı yürek,
    Kırk bir kan pınarı,
    Akmaz.
    Göl olmuş Ney Irmağında,
    Derenin kenarından kalktı Kürşad,
    Kollarında kan,
    Yüreğinde ok yarası,
    Sanki iki canlı kahraman,
    Tövbeye getirir insanı,
    Tenhaydı, tenhaydı vakitler,
    Çırılçıplak kusursuz bir yağmurdu yağan,
    Baktı gerilerden Bozkurtlar,
    Karnında açlığın ağır boşluğu.
    Kınlarında kılıç,
    Baktı kolları vurulu…
    Cehennem yürekli bir yiğit,
    Baktı bir garip Ötügene,
    Bir gerilere,
    Düştü geride bıraktığı yavruları aklına,
    Düştü, Kürşad’ın oğlu aklına,
    Düştü, gerilerde bıraktığı Tay’ı
    Nasıl uçarlardı Çin Seddi’nde.
    Şimdi böyle çaresiz ve bağlı,
    Böyle kaderinde esirlik,
    Sığana bilirdi Tanrı Dağlarına,
    Bu dağlar kardeş dağlardır,
    Nice Bozkurtlar doğurandır,
    Bu dağlar utandırmaz adamı,
    At koşturan kahramanları,
    Bir atımda Çinli vuran,
    Usta elleri utandırmaz,
    Bu oklar bir kere bile faka basmadı,
    Çinliydi karşısındaki korkup kaçmadı,
    Esir düşse de kırk bir kahraman asla yılmadı.
    Yamtar bir devdi,
    Oturunca bir sürü et yerdi,
    Güreşte yere gelmezdi sırtı,
    Karnı tokken, bir vuruşta Çinli sererdi,
    Ne yazık ki bu esirlik onu da bitirdi.

    Kıtlık başlayalı,
    Ay üçe bölüneli,
    Acaba Tanrı Türklere mi kızmıştı?
    Bozkurtlar esir düşmüştü,
    Kara Kağan kahrından ölmüştü,
    Şimdi ne olacaktı,
    Çıktı kırk birlerden biri,
    Baktı sonu gelmez bu esirliğin,
    Vakitlerden bir güneş doğumu,
    Düşündü Kürşad,
    Düşü gecelerden kara,
    Bir hayra yoran çıkmaz,
    Yer bitirir bu esirlik adamı,
    Sığdıramaz kaygısını kainata,
    Düşünür Kürşad, sorgusuz sualsiz,
    Ey Türküm! Hallarımı aynen böyle yaz,
    Rivayet sanılır belki,
    Rüya değil, bu bir gerçek,
    Paramparça olmuşum,
    Okumuzu, atımızı ve avımızı
    Töremizi, kağanımızı alıp gittiler,
    Hepside armağandı bize Ötügen’den,
    Düşmanımızdı, kanlımızdı,
    Çin Seddi’yle komşuydu sınırlarımız,
    Kız alıp vermişiz yılar boyu
    Komşuyuz yaka yakaya,
    Birbirine karışırdı insanlarımız,
    Bilmezlikten değil,
    İyi niyetten,
    Budur katlimize sebep suçumuz,
    Yoktur Türk’ten başka dostumuz,
    Gayri barbara çıkar adımız,
    Kavgacıya,
    Türküm! Hallarımı aynen böyle yaz
    Öğüt sayılır belki,
    Rüya değil,
    Bir destan, bir kahramanlık,
    Vurun ulan! Vurun dedi Kürşad,
    Ben kolay kolay ölmem,
    Özümde yiğitlik,
    Kavmime verilmiş sözüm var,
    Halden bilene,
    Nice kan döktük,
    Ömrüne doymadan
    Nice Kağanlar yitirdik,
    İçing Katun denen bir illete yenildik,
    Kalleşçe… hayınca Çinli’ye yakışır şekilde,
    Arkadan…
    Dağlardan, tepelerden, at üstünden
    Çocuk, çoluk, ana, bacı, Bozkurtlar
    Çin baskınına karşı koyanda,
    Yaşları daha on yedi de,
    Çinli vuranda,
    Bizim genç Bozkurtumuz Kürşad
    Yakışıklı, kahraman
    Vurun yiğitler vurun! demiş,
    Namus günüdür,
    ve şaha kaldırmış atını,
    Türküm! Hallarımı aynen böyle yaz
    Rivayet sanılır belki
    Rüya değil bu
    Gerçek
    Kırk bir yürekli yiğit saldırmış,
    Kürşad, Yamtar, Gök Böğü, Bögü Alp, Yumru,
    ve daha niceleri…
    Gök çökse, yer delinse vazgeçmem demiş yiğitler,
    Tanrı kızmış mı acaba Türklere,
    Bu fırtına, bu yağmur, bu rüzgar
    Nasıl yağardı, nasıl boşalırdı bardaktan,
    Bir hayra yoran çıkmaz,
    Bir bilseniz!
    Kala kala kalmıştı on üç kılıçlı yürek,
    Çıkmış içlerinden Kara Ozan,
    Kılıçsız, kopuzuyla gider Kara Ozan
    Oyalamak için çalarda bir türkü,
    Çinli almak istemiz kopuzu,
    Demiş Kara Ozan;
    Çin Sarayını versen de değişmem kopuzumu,
    Çin çekerde kılıcı ozana,
    Fırsat vermeden vurur kafasına,
    Vey Nehrine varınca,
    Çare yok,
    Barmarkal ve Çobayıkmış
    Suya atlayacak,
    İpi tutacak,
    İki canlı kahraman uçmağa varacak.
    Vurun, vurun! dedi Kürşad;
    Namus günüdür,
    Kaldırmış kılıcı havaya,
    Birer birer yıkılırken Bozkurtlar toprağa,
    Kalan varsa ayakta, o da Kürşad,
    ‘Yirmi ok yesem de düşmem’ dedi Kürşad,

    Siz uçmağa varsanız da, yaşayacaktır Budun,
    Kanımızın son damlasına kadar kanlanır Yurdun,
    Gözün arkada kalmasın,
    Yüce Kürşad Başbuğum…

    (alıntıdır)

  2. BÜYÜK TÜRKELI yorum tarihi 19 Haziran, 2008 00:30

    SAYIN SIE YAPIMCILARI MP3 OLARAK BU TÜR MÜZIKLERI SITENIZE EKLESENIZ IYI OLAMZMI
    EMEGINIZE SAGLIK
    TÜRKMENBEY

  3. YURDAKUL CEKER yorum tarihi 19 Haziran, 2008 22:02

    EY DUNYA TURKLERI !!! EY NE MUTLU TURK’UM DIYENLERE !!! EY HAKKA TAPAN, ALLAH’A KAYITSIZ VE SARTSIZ IMAN EDENLERE !!!
    “NE MUTLU TURK’UM. NE MUTLU TURK’UM DIYEN KARDESLERIME, CANLARIMA, TANLARIMA,SOYDASLARIM VE TUM DUNYA TURK VATANDASLARIMA. ALLAH’A EMANET OLUN. VARLIGIM TURK VARLIGINA ARMAGANDIR.
    EN DERIN SAYGI VE SEVGILERIMLE BILGILERINIZE ARZ EDERIM. BIZLER ICIN MUMKUN OLACAK EN KISA ZAMANDA YINE BIRLESEMEMIZI RICA EDER. CENAB’I’ALLAH’DAN NIYAZ EDERIM.
    Yurdakul CEKER
    “YURDATURK”
    “ISTE O TURK.”

    “NE MUTLU TURK’UM. NE MUTLU TURK’UM DIYENE.” ASIL MEVZUBAHIS OLAN BUDUR. GERISI BENIM ICIN TEFFERUATDIR. YA TURK’SUN ! YADA MASON “MURK” ALLAH SAHIDIMDIR KI; BU DOGRUDUR.
    [email protected]
    [email protected]
    [email protected]
    [email protected]

  4. mustfa arlı yorum tarihi 22 Haziran, 2008 14:19

    çok güzellllllllllll

  5. oktay aydın yorum tarihi 19 Aralık, 2008 16:09

    elinize gönlünüze ve yüreğinize sağlık kürşat gibi bir kumandan gerçekten bu devirde lazım bize allah ülkücüyü korusun ve yüceltsin

  6. hakan yorum tarihi 29 Haziran, 2010 10:04

    ŞAD kelimesi öz türk’ce bir ünvandır bunu göktürklerde açık bir şekilde görüyoruz.

Yorum yap