7) ATATÜRK VE BOZKURT DÖNEMİNE GİRERKEN

Yayin Tarihi 6 Ekim, 2011 
Kategori BOZKURT

ATATÜRK VE BOZKURT DÖNEMİNE GİRERKEN…

image0013.jpg


Osmanlı Devleti’nin dünyaya meydan okuyan kuvvetli ve kudretli dönemi artık sona eriyordu. Gittikçe güç kaybeden Osmanlıya karşı, 1800′lü yılların sonunda yabancı güçler onu artık parçalamak üzere bir seri savaş başlatmışlardı. İşte,1893 yılındaki Türk-Yunan savaşında Mehmet Emin (Yurdakul)un:
“Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur” diye başlayan “Cenge Giderken” şiiri, uyanan Türk aydınları arasında ilk kıvılcım olmuştur. Bundan sonra yeni arayışlara geçen Türk aydınları arasında ”kendini kendinde arayış” başlamış ve ilk adımlar dil, edebiyat ve fikir yönünden halkın uyandırılması ile atılmıştır. Selanik’te çıkarılan gazete ve dergilerle Türk dili ve şiiri işlenirken, fikir yönünden de ilk adım Yusuf Akçura’nın (Akçuraoğlu Yusuf) önce Paris’te yayımlanan “Şûrayı Ümmet” gazetesinde “Bir Tavsiye” başlıklı makalesi(1) ile ve daha sonra da 1904 yılında Kahire’de çıkan “Türk” gazetesindeki” Üç Tarzı Siyaset” adlı incelemesinin seri bir halde yayımlanması(2) ile atılır ve sonunda kurtuluşun yolu “Türkçülük” ile bağlanır.
Aydınlar ve halk arasında büyük ilgi gören Türkçülük fikri hızla yayılır ve kurumlaşır. Önce Türk Derneği (1910), sonra Türk Yurdu dergisi(1911)
(3), ve daha sonra da Türk Ocakları(1912) kurulup çalışmalara hız verilmiştir. Ali Canip(Yöntem) Türk Yurdu’nda o yılları anlatırken şöyle der: “Türkler hakiki bir millî edebiyata mazhar olacaklardır; çünkü ‘millî vicdanları’ doğmuştur; ben bu millî vicdanın doğuşunu hayli zaman evvel birçok tezahürlerle görmüştüm.(4) Ancak düşmanlar Osmanlıya son darbeyi vurmak isterler. I. Dünya Savaşı’nda müttefikimiz Almanlar’ın yenilgisi, Türklerin de mağlup sayılıp, büyük darbe yediği yıldır. Bunu fırsat bilen güçler 1915′de Çanakkale Boğazı’nı geçerek, İstanbul’u almak isterler. Fakat umduklarını bulamazlar; karşılarında bitti zannettikleri Türk ordusu ve başında da Mustafa Kemal vardır ki; zekasıyla, dehasıyla ve milletine olan güveniyle düşman kuvvetlerini perişan eder. Mağlup düşman, Osmanlı’yı savaşla teslim alamayacağını anlayınca, Osmanlı hükümetine masa başında imzalattıkları anlaşma sonucu, başta İstanbul olarak Anadolu’yu işgale başlarlar.
Reşat Nuri Güntekin, hatıralarında 1914′deki bir olayı anlatıyor ve din kardeşimiz Arapların nasıl hainlik ettiklerini ve Türkler hakkında neler düşündüklerini, kendi yaşadığını, halkına önemli uyarılarda bulunarak şöyle belirtiyor:
“Umumi harpte(I.Dünya Savaşı) Arapların Türk’e ve Türklüğe yaptıkları büyük ihanet ve Türk fertlerine reva gördükleri zulüm ve hakarettir. Milletler kendilerine yapılan iyilikleri, hele daha ziyade kötülükleri unutmamalıdırlar. Unutan millet perişan olur” dedikten sonra Gazze cephesinde iken, Osmanlı ordusunda subay olarak bulunan Suriyeli Arap’ın, Türk ordusu aleyhine casusluk yaptığını ve bunu bizzat anlattıktan sonra da: “Biz Türkiye’den ayrılmak ve Türkiye’nin batması fikrinde değiliz. Yine bu imparatorluk kalmalı. Yalnız adı Türkiye değil, ‘Arap Sultanlığı’ olacaktır. Bu duruma hayret eden Reşat Nuri’ye devamla: “Siz zaten Araplaşmışsınızdır… Sizin dininiz Arap dini, Allah’ınız Arap, Peygamberiniz Arap; duanız, namazınız Arapça, dilinize bakınız; üçte ikisi Arapça kelimedir. Elbette Araplaşmışsınızdır” diyor. İşte o günlerde Arapların Türklere bakışı böyle idi. Artık gayri Müslim azınlıkların durumunu sizler düşünün…
——————————
(1)Cafer Seydahmet Kırımer, Ülkü ve Türkçülük, 2. Baskı,Su yayını, İstanbul-1978, s.68.
(2)Bu makaleler 1911′ed ilk defa kitapçık halinde basılmıştır.(Türk Yurdu, Tutibay yayını,C.3, S.66, 28 Mayıs 1914, s.311-314, Dipnot-1,Ank.1999.
(3)Türk Yurdu(der.)halen çıkmakta olup,100.yılını kutlayan tek dergi özelliğini taşımaktadır.
(4)Ali Canip(Yöntem),”Edebiyat ve Milliyet”,Türk Yurdu, Tutibay yayını, C.3, S.57, 20 Ocak 1914, s.149-151, Ankara-1999.
—————————————
Bu sohbetimizi de 1922 yılında Balkanlar’da çıkan bir gazetede yayımlanan ve şairi tarafından “Bozkurtlulara” ithaf edilen bir şiir ile bitirelim:
B O Z K U R T
Bilir misin “Bozkurt” kim, bilir misin ey Türk sen
“Bozkurt” Türk mucizesi, onun halâskârıdır.
Türk’ü Ergenekon’dan çıkaran o. İlk deden
Türk’ün her bir destanı onun gayretkârıdır.
***
“Bozkurt” kurtardı senin dünyalara ün veren
O kahraman ceddini “Ergenekon” ininden.
“Bozkurt” feyz aldırdı Muhammed’in dininden,
Türk’ün soylu oğluna, batıda el uyurken…
***
Ceddimizin önüne düştü “Bozkurt” kurtuldu;
Tarihimiz yıllarca süren esirlikten.
Böylelikle TURAN’ın altın tâcı kuruldu;
Böylelikle nûr aldı âlem, Türk Birliğinden…
***
“Bozkurt” olmasa idi Türkler esir kalırdı;
Türkler esir kalınca, âlem cahil kalırdı.
Hâbil ile Kâbil’in devri hâlâ yaşardı;
Batılıların zulmü dünyaları sarardı.
***
Bilinmezdi dünyada saat, metro ve tren,
Bilinmezdi âlemde, sulhu nedir getiren.
Senin ceddinin elinde parıldadı ilim, fen,
Düşün nasıl bir neslin evlâdısın, düşün sen.
***
Haydi Türk oğlu! Bir kalp, bir imânla bezensin;
Kurultaylar kurmağa başla. Komşuna yetiş;
Yalvarırım Tanrı’ya, ben de bütün kalbimle;
Bulgaristan Türkü’ne olasın sen meşale.
Mehmed Behçet (Perim)
——————————–
*halâskâr-kurtarıcı
*gayretkâr-mukaddesler için verilen uğraş
*Bu şiir, Bulgaristan’da çıkan AHALİ gazetesinin 10 Aralık 1922 tarihli nüshasının 1. sayfasında
yayımlanmıştır. (Altan Deliorman, Türk Kültüründe Bozkurt, Bayrak yayını, İstanbul-2009, s.84)

FAHRETTİN SAVAŞ KONAR

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap