69) TÜRKLERİN SAĞLIK İKSİRİ: KEFİR

Yayin Tarihi 29 Eylül, 2008 
Kategori KÜLTÜREL

KEFİR

 

image00110.jpg

 

Kefir Orta Asya’da göçebe olarak yaşamlarını sürdüren Türkler tarafından 5000 yıl önce bulunmuştur. Hayvanları ilk evcilleştirdikleri zaman onların sütlerinden yararlanan Türkler yaşamlarının her alanında mayaladıkları süt ürünlerini her yere taşımışlardır. Sürekli yanlarında bulunan atlardan, keçi ve koyunlardan yararlanmışlar; at sütünden kımız, keçi veya koyun sütünden kefir üretmişlerdir. Daha çok yerleşik topluluklar tarafından üretilen peynirden, yoğurttan önce kefir üretilmiş ve insanların temel besin maddesi olmuştur. Sürekli göç eden topluluklar Orta Asya’dan gelerek Avrupa’ya yaptıkları akınlarda beslenmeleri ile Avrupalıların dikkatini çekmişlerdir.

Bu yüzden Avrupalılar Türklere ‘’Laktafagüs’’( süt obur) adını vermişlerdir.

Beyinsel ve fiziksel gücü yüksek, protein beslenmesi fazla, çok güçlü ve sağlıklı vücut yapıları ile araştırmacıların ilgi odağında olmuşlardır.

Avrupa’nın salgın hastalıklardan kitlesel ölümleri yaşadığı zaman diliminde, büyük Hun imparatoru Atilla’nın orduları Roma’ya saldırdığı tarihlerde Türklerin hastalıklara karşı dirençli olmaları Avrupalılar için hep soru işareti olmuştur. Türklerin beslenmelerinde dikkat çeken kefir; Avrupalı tarihçiler tarafından o tarihlerdeki kayıtlara sihirli, mucizevi içecek olarak geçmiştir. Macaristan, Polonya ve İskandinav ülkelerinde bugün yerel olarak çok yaygın olan kefir Orta Asya’dan gelen Türkler tarafından getirilmiştir.

Ünlü gezgin Marko Polo seyahatlerinde kefirden söz etmekte, ancak bir türlü elde edemediğinden Avrupa’ya getiremediğini belirtmektedir. Tibet’te budist rahiplerin elde ettikleri kefiri sürekli mayalayarak tapınaklarında gelen ziyaretçilere şifa olarak dağıttıkları, hastaları kefirle iyileştirdikleri bilinmektedir. Kefir bütün dünyada dilden dile dolaşarak bir efsane haline gelmiştir.

Rusların uzun yıllar kefiri elde etmek için Türk toplulukları ile mücadele ettikleri ve bir türlü kefiri alamadıkları yine efsaneler arasındadır. 5000 yıllık tarihsel gelenek Kafkasya’daki Elbruz dağlarındaki Türklerin geleneklerini sürdürmeleri sonucu günümüze ulaşabilmiştir.

Kefirin üretilmesinde kullanılan orijinal kefir daneleri babadan oğula geçen bir miras gibi değer taşımış, bir mücevher gibi diğer topluluklardan korunmuştur. Sürekli göç edenlerin kendi çadırlarının yanında özel topluluğa ait kefir çadırları kurdukları bilinmektedir.

Hastalıklara şifa olması nedeniyle kefir ‘’ Peygamber danesi, peygamber darısı‘’ gibi isimler almıştır. Kefir isminin Kafkas dillerinde ‘’en iyi yapıldı’’, Orta Asya Türkçesinde ve Arapça’da  if veren, coşturan anlamında ‘’f’’ veya köpük anlamında ‘’kef’’sözcüklerinden türediği öne sürülmektedir.

Uzun yıllar saklanan kefir; dilden dile dolaşan hikayeleri ile Kafkasyalıların Gençlik İksiri olarak anılmıştır. Uzun yaşam öyküleri olan,  sık sık anlatılan bir asrı devirmiş 120- 140 yaşındaki Kafkaslılar ile yapılan söyleşilerde su yerine kefir içtiklerini belirtmişlerdir. Kafkasya’da hiçbir kanser vakasına rastlanmaması, hastalıkların çok az olması kefiri bin bir derde deva şifa kaynağı ve sağlık mucizesi olarak benimsenmesini sağlamıştır.

 

TIP DÜNYASINDA KEFİR VE PROBİOTİKLER

1900 ‘lü yılların başında Kafkasyalıların uzun ve sağlıklı yaşamları bilim dünyasının da ilgisini çekmiştir. Rus bilim adamı Elie Metchnikoff’un Kafkaslarda yaptığı araştırmalarda kefir keşfedilmiştir. Laboratuarlarda yapılan analizlerde probiotik özellikleri ortaya çıkmıştır. Probiotik bakteri ve maya zenginliği itibariyle kefir, sağlık yönünden yararları olan doğal fermente bir süt ürünü olarak literatürlere geçmiştir. Tedavileri destekleyici yönüyle çok önemli bir besin maddesi olarak sürekli önerilmiştir.

Elie Metchnikoff Tıp dünyasında Probiotiklerin kaşifi sayılmış ve bu alandaki çalışmaları ile 1908 yılında Nobel tıp ödülünü kazanmıştır. Bu alandaki çalışmalarını Paris’te Pastör ile paylaşmış, fermente süt ürünlerinin üretiminde yaptığı araştırmalar üreticilere kaynaklık etmiştir.

Kefir; yoğurt gibi Türklerin bulduğu ve bütün dünyada bir Türk buluşu olarak tanınan bir süt ürünüdür. Orijinal adı ile tüm dünya dillerinde yer edinmiştir. Orta Asya’dan ve Kafkaslar’dan Rusya, İskandinav ülkeleri ile Avrupa ve Amerika’ya yayılmıştır. Probiotik doğal bir süt ürünü olarak fonksiyonel gıdalara kaynaklık eden kefir; günümüzde doğal ürünlere yönelimin öncüsü olmuştur. Her geçen gün daha fazla artan ilgi ile karşılanan kefir bütün dünyada yaygınlaşmaktadır. Hastanelerde ve kliniklerde tedavilerin desteklenmesinde temel besin olarak hastalara verilmektedir.

 

TÜRKİYE’DE KEFİR

 

Türkiye’de evlerde yapılan ve çoğalan mayasının elden ele dağıtılması ile yaygınlaşan kefir, bu geleneksel yöntemle günümüze gelme şansı bulmuştur.

1966 yılında Prof. Dr. Hasan YAYGIN ’ın Almanya’dan kefir danelerini Türkiye’ye getirmesi ile üniversiteler kefir ile ilgili akademik çalışmalara başlamışlardır. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinde başlayan ve bugün halen devam eden çalışmalar diğer üniversitelere yayılmıştır. Bugün İstanbul, Akdeniz, Uludağ, Ankara ve Kars üniversitelerinde kefir ile ilgili araştırmalar sürmektedir.

Tıp dünyası yurtdışında çok yaygın olarak yapılmış olan klinik deneyleri ülkemizde yapmak için çalışmalara başlamıştır. Çeşitli üniversitelerde sürdürülen bu çalışmalar artarak devam etmektedir.

Kefir; bizim geleneğimiz ve tarihsel bir mirasımızdır.

Geçmişten günümüze uzanan sağlık kaynağımızdır.

 

ÖNEMİ

İnsanoğlunun biyolojik yapısında ve metabolizmasında süt ürünlerinin yadsınamaz büyük bir rolü vardır. Asırlardır beslenme zincirinde süregelen çok önemli biotik enerji kaynağına bugün daha fazla ihtiyacımız var. Sentetik, katkılı, yapay içeceklerin sağlığımızı ciddi derecede etkilediği, zihinsel ve fiziksel gelişime hiçbir olumlu etki yapmadığı gibi zararlarının hayli fazla olduğu günümüzde, sağlıklı ve uzun yaşama mucizevi derecede olumlu etkiler yapan kefir sağlık yönünden toplumsal bir ihtiyaçtır.

Kefir yeni nesillerin doğru ve sağlıklı beslenmesi açısından sosyal bir gereksinimdir.

Anti-Aging (Gençlik bilimi) üzerine araştırma yapanlar aktif ve sağlıklı bir bedende en yüksek biyolojik yaş sınırının 120 olduğunu saptamışlardır. Suni, sentetik besinlerle; bize armağan edilen bedenimizi kendi ellerimizle hızla yaşlandırmaktayız.

Doğalın yerini kesinlikle tutmayan, hiçbir şekilde özdeş olmayan sahte besinler ömrümüzün törpüsüdür. Hastalıklara çıkartılan davetiyedir. Vücudumuza doldurduğumuz zararlı maddeler hızla çoğalmakta ve sağlığımızı kemirmektedir. Mutlu yaşamımız, acı içinde kıvrandığımız azap çektiğimiz bir işkenceye dönüşmektedir.

Kefir; sentetik içeceklere alternatif % 100 doğal enerji içeceğidir.

Kefir; unutturulan ve unutulmaya yüz tutmuş doğal besinler adınabugün hatırlamamız gereken gelenekselliğin bir simgesidir.

Kefir; doğaya dönüşün parolasıdır.

 

KEFİR NEDİR?

Kefir fermente bir süt içeceğidir. Koyu ayrana veya sulu yoğurda benzeyen hafif ekşimsi aroması, ferahlatıcı tadıyla nefis bir süt ürünü. Mucizevi sırları ise içerdiği maya ve bakterilerde gizli. Bunlarda fermantasyon sırasında oluşuyor. Dost bakteriler olarak adlandırılan, bağırsak sisteminde tutunma özelliği olan probiotik bakteriler içeriyor. Bir kaşık kefirde 70-100 milyon arası probiotik bakteri bulunmaktadır.

Kefirde doğal olarak bulunan işbirlikçi bakteriler bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bu özelliği ile simbiotik bir etkileşim alanı oluşturuyor.

Düzenli kullanım halinde simbiotik güç evrimsel çevrime yol açıyor.

İçerdiği diğer vitamin, mineral ve proteinler kolay ve tamamen sindirildiği için enfeksiyonlara karşı koruyucu, doğal antibiotik görevini yerine getiriyor.

Kefir; doğal sağlık iksiridir.

Kefirin yoğurttan artı olarak özelliği; sindirim sistemini temiz tutarak konakçı olan diğer faydalı organizmalar için besin sağlamasının yanı sıra sindirim sistemini kolonize etmesidir.

Kefirde, yoğurtta bulunmayan faydalı bakterilerden Lactobacillus cancasus, Leuconostoc Acetobacter türleri ve Streptococcus türleri bulunmaktadır.

Kefirin yapısı; vücut için yıkıcı patojen özellikte olan mayaların gelişimini kontrol altına alan ve emiline eden Saccharomyces kefir ile Torula kefir gibi mayaları da içermektedir. Kefir; sindirim sisteminde zararlı bakteri ve mayaların bulunduğu ortamda mukoz asta yapı oluşturarak ortamı temizler ve bağırsakların direncini arttırır. Bu nedenle Escherichia coli gibi patojenlere ve diğer bağırsak parazitlerine karşı daha dirençli bir yapı oluşturur.

Kefir; sindirim sisteminde tam beslenme sağlamaktadır.

Kefirde bulunan bakteri ve mayalar, tam olarak parçalanmamış besinlerin sindirimine etkin bir şekilde yardımcı olarak besin kaybını önlemektedir. Kefirin; yoğurda nazaran daha ince tanecikli yapıda olması nedeniyle gerek bebekler gerek yaşlılar gerekse sindirim bozuklukları olanlar için kullanımı kolaylaşmaktadır. Mide ve bağırsaklarda şişkinlik yapmamaktadır.

Kefirdeki laktoz oranı fermente işleminden sonra süte nazaran çok azalmaktadır. Laktoza duyarlı kişiler rahatlıkla içebilirler.

Ayrıca kefirde bulunan CO2 ‘de sindirimi kolaylaştırıcı etki yapmaktadır.

Başta B12 olmak üzere B grubu vitaminleri sentezlemiş olarak barındıran kefirdeki L(+) süt asidi kolayca sindirilmektedir.

Bileşiminde Eksogen yağ asitleri ve aminoasitleri ‘de bulunmaktadır.

Kefir; her derde deva şifa kaynağıdır.

Kefirde bol miktarda bulunan ve Esansiyel aminoasitlerden birisi olan Triptofan, mineral maddelerden Kalsiyum ve Magnezyum sinir sistemi üzerinde rahatlatıcı etki yapmaktadır. Mineraller ayrıca kemik ve kas yapısını güçlendirmektedir. Kefirdeki vitaminler kan dolaşımını düzenleyip, kan bozukluklarını giderir. Kandaki antikorları kuvvetlendirip attırırlar.

Kefir; Hepatit A ve B hastalıklarının tedavisinde yardımcı rol oynamaktadır.

Kefir; doğal enerji kaynağıdır.

Diğer ikinci önemli mineral madde olan Fosfor; hücre gelişimi ve enerji ihtiyacı için karbon hidratların, yağların ve proteinlerin vücuda yararlı olması için büyük kolaylıklar sağlamaktadır.

Tansiyon üzerine renin-anjiotensin etkisi yaparak düzenleme görevi görür. Kefirdeki fosfor hücrelerin büyüme, bakım ve onarım işlemleri için protein sentezine katılır.

Kefir; doğal antibiotiktir.

Kefirde oluşan Asetik asit, H2O2 gibi antibakteriyel maddeler ve doğal antibiotikler ; E.coli ( Tüberküloz – Verem ), Salmonella

( Malta Humması ) gibi patojen bakterilere karşı koruyucu kalkan etkisi yapmaktadır.

Bileşimindeki bulunan mucize mineral; Selenyum, hücreler üzerinde antioksidatif etki göstermektedir. Kansere karşı çok önemli faktör olarak değerlendirilen selenyum etkisi, kalp hastalıklarını önlemekte, yaşlanmayı yavaşlatmakta, cinsel gücün devamlılığında popüler bir antioksidan olarak günümüzde öne çıkmıştır.

Kefir; doğal gençlik iksiridir.

Yaşamımız boyunca mükemmel olarak işleyen vücudumuz, yaşımız ilerledikçe dışarıdan gelen saldırılara karşı koruyucu kalkanlarını yitirmektedir. Toksik maddeler, cildi tahrip eden serbest radikaller, ağır metaller, hava kirliliğinden oluşan karbon monoksit gibi zararlı gazlar vücudumuzu bir nevi paslandırmaktadır. Kanser tümörü oluşumu aşamasında oksidasyon sonucu oluşan hücre dışı yapılar hücre bozulmalarına yol açmaktadır.

Doğru beslenme ile alacağımız vitamin ve mineraller paslanmayı giderir ve güçlü bir temizlik işlemi yapar. Dolayısıyla yaşlanmayı yavaşlatır ve birçok hastalığın oluşumunu engeller. Kefirdeki Anti oksidan vitamin ve mineraller hücre yenilenmesini sağlar.

Kefir; biolojik olarak insan metabolizmasının sürekli yenilenmesini sağlar.

Kefir sağlıklı ve doğal beslenmeyi sistemize ettiğinden çeşitli hormonların seviyelerini dengeler ve normalleştirir. Başta üreme hormonları olmak üzere kortizol, ensülin ve beyinde önemli işlevi olan serotonin (mutluluk) hormonu ile adrenalin hormonu üzerinde olumlu etkiler yapar.

Kefir mide ve pankreas gibi bazı organların salgılarını arttırarak başta ülser olmak üzere sindirim rahatsızlıklarına karşı iyileştirici rol oynar.

KAYNAK: ALTINKILIÇ FİRMASI

image0021.jpg

 

Atalarımızın çağlar boyu içtiği kefirin İnsan Sağlığı Üzerine Bilinen Etkileri

 

* Bebeklikten ergenliğe kadar; kemiklerin ve dişlerin oluşumu ile sağlıklı dokuların ve kasların gelişimini olumlu etkiler.

* Vücudun gelişmesi için gerekli olan vitamin, mineral ve protein desteğini sağlar.

* Bağışıklık sistemini güçlendirdiği için mikrobik enfeksiyonlara karşı direnci arttırır.

* Aşırı çikolata, şeker ve sakız tüketen çocukların sağlık risklerini azaltır.

* Diş çürüklerini önler.

* Şekerin özümlenmesini sağlar ve şekeri enerjiye dönüştürür.

* İştah açar ve beslenmeye güçlü destek oluşturur.

* Asabi hastalıklarda rahatlatıcı görevi görür.

* İshale ve kabızlığa karşı etkindir.

* Kansızlığı önler ve kan bozukluğunu giderir. Tırnakların sağlıklı kalmasını sağlar.

* Görme yeteneğini güçlendirir.

* Kesiklerin ve yaraların hızla iyileşmesini sağlar.

* Zekâ gelişimine önemli katkı ve zihinsel aktiflik sağlar.

* Astım ve alerjiye karşı direnç oluşturur.

* Çocukların büyümesinde doğal koruma ve güvenli beslenme sağlayan nefis bir süt içeceğidir.

* Büyümeye güçlü destek sağlar.

* Boy uzamasına ve sağlıklı gelişime yardımcı olur.

* Ergenlik dönemine pozitif etkinlik katar.

* Hormon dengesinin kuruluşuna yardımcı olur.

* İhtiyaç duyulan enerji için mükemmel destek verir.

* Zihinsel ve fiziksel gelişime benzersiz katkı sağlar.

* Beyin hücrelerini aktifleştirir ve beyinsel dinamizmi arttırır.

* Aşırı şişmanlamaya veya zayıflamaya karşı frenleyici görev üstlenir.

* Sindirim sistemini inşa eder ve tam beslenme sağlar.

* Sindirim esnasında protein sentezine olumlu yardım eder.

* Bağırsak florasını inşa eder.

* Böbrek fonksiyonlarını düzenler.

* Vitamin ve mineraller arasında işbirlikçi yapısıyla simbiotik çimento görevi görür.

* Cilt güzelliğine ve parlaklığına olumlu etkiler yapar.

* Ciltteki yağlanmayı ve kepeklenmeyi önler. Saçları kuvvetlendirir.

* İç ve dış kanamalarda kanamaları durdurmaya yardımcı olur.

* Yanıkların hızlı iyileşmesini sağlar.

* Dokuları tamir eder.

* Vücudun sıvı dengesini optimum seviyede tutar.

* DNA sentezini ve yenilenmesini olumlu etkiler.

* Hücrelerin oksijen almasında etkili görev üstlenir.

* Gençlik döneminin etkin, enerjik ve aktif bir dönem olmasında unutulmaz bir partnerdir.

* Gençlik ve dinçlik duygusunun sürekliliğini sağlar.

* Yorgunluk ve strese karşı koruyucu bir kalkandır.

* Cinsel fonksiyonların devamlılığında aktiflik kazandırır.

* Vücudun bütün organlarının uyumlu ve senkronize çalışmasını düzenler.

* Kanı temizler, klosterolü dengeler ve yüksek tansiyonu düşürür.

* Damar sertliğini ve kalp krizi riskini önler.

* Uykusuzluğu giderir. Spor yapanlar için enerji deposudur.

* Ferahlatıcı hoş kukusu ve benzersiz tadıyla rahatlık verir, dinlendirir ve gevşetir.

* Yemeklerde keyfinize keyif katar.

* Hazmı kolaylaştırır.

* Diyet yapanlar için en ideal içecektir.

* Kilo aldırmaz ve beslenme sentezi oluşturur.

* Kemoterapi tedavisi sürerken vücudun güçlü kalmasını ve beslenmenin devamlılığını sağlar.

* Kas kasılmalarını ve krampları önler.

* Selülitlere karşı etkindir.

* Yağ dokularını çözümleyici fonksiyon içerir.

* Sindirim sistemindeki trafiği düzenler.

* Birçok hastalığın oluşumunu ilk başlangıçtan itibaren hemen önler.

* Başta üreme hormonları östrojen, progesteron, testesteron olmak üzere kortizon, ensülin, trioid, serotonin ve adrenal hormonları üzerine olumlu etkiler yapar.

* Mide asitleri ile salgıların düzenli ve verimli üretilmesine katkıda bulunur.

* Alkol alanlar açısından kaybolan vitaminlerin geri alımında tam bir takviye sağlar.

* Zehirlenmelere karşı kanı temizler.

* Vücuda giren siyanürü etkisizleştirir.

* Saç dökülmesini azaltır.

* Doğum kontrol hapı ve idrar söktürücü ilaç alanlara yardımcı olur.

* Antibiyotik ilaçlar vücuttaki tüm vitaminleri ve bakterileri öldürdüğünden; doğal savunma ve savaş ordularını kurarak doğal antibiyotik görevi üstlenir.

* Sinir sistemini sürekli reorganize ettiğinden çelik gibi güçlü yapı oluşturarak sakinlik ve rahatlık verir.

* Antioksidan özellikleri ile hücre yenilenmesine katkı sağlar.

* Menopoz dönemindeki riskleri azaltır.

* Aşırı yıpranmayı ve yaşlanmayı yavaşlatır.

* Damar sertliğini engeller.

* Uzun ve sağlıklı bir ömür trendine yönelik metabolizmanın mimarıdır. Kemiklerin ve kasların güçlü kalmasına destek sağlar.

* Osteoporoz ve Alzheimer hastalığına karşı direnç oluşturur.

* Prostat ve bağırsak kanseri başta olmak üzere birçok kanseri önleyici etkisi olduğu bilinmektedir.

* Adale kasılmaları ile felce karşı etkindir.

* Ellerdeki titremeler ile bellek zayıflığını ve dikkat azalmasını önler.

* Kronik güçsüzlüğe karşı kuvveti arttırır.

* Sinir iltihaplarına bağlı olarak el ve ayaklardaki uyuşma ile karıncalanmaları azaltır.

* Görme zayıflığını ve katarakt oluşumunu engeller.

* Serbest radikallerin, ağır metallerin ve zehirli gazların vücuttaki olumsuz etkilerini azaltır.

* Kronik depresyona karşı olumlu iyileştirmeler yapar.

* Genç yaşlanmayı sistemize eder.

* Mutlu bir yaşlılık dönemi için vazgeçilmez doğal bir dosttur

 

Paylaş:

Yorumlar

“69) TÜRKLERİN SAĞLIK İKSİRİ: KEFİR” yazisina 4 Yorum yapilmis

  1. hilmi bilir yorum tarihi 29 Eylül, 2008 17:02

    Hoş sohbet arkadaş toplantılarında Türklükten Türk ün dünya tarihine kattıklarından latin alfabesinin (kazım mirşan çalışmaları ) bile kökeninde Türk runik harf yapısının olduğunu söylediğimde .. dalga geçer gibi yaa Hilmi Bey yaa tüm dünyayı Türk yapacaksınız sonunda yaa dediklerinde hep kefiri örnek vermişimdir… Evet başlı başına kefir bir Türk kültür birikiminin eseridir … Hani yoğurdun ilk mayası Hıdrellezin sabaha karşısında yapraklara düşen ilk çiğ taneleridir ya … Hani bunu bilmeyen yörük de tam yörük değildir ya… Onun gibi bir şey işte …..
    Atalarım Boşuna dememiş TANRI TÜRKÜ KORUSUN diye… Selamlarımla..

  2. Yavuz Selim yorum tarihi 4 Kasım, 2008 14:13

    Kefir hafif ekşimiş yoğurt tadında ayran süt kıvamında ve tadında,Hastalıklarımıza Kefaret olan ancak Türk’lerin unutup geleneklerinde taşıyamadığı,duyduğunda ise kola kadar el üstünde tutamadığı şifa içeceği yeniden keşfedilmesi gereken bir üründür.ben bir ara içtim o kışı iğne yemeden geçirdim.fakat süte ve ayrana nazaran biraz pahalı olması nedeniyle bıraktım.dilerim talep artar.keçi sütü daha bol elde edilir ve Kefir varken kola alanlara marketçiler ters ters bakar.diYORUM.

  3. İlknur Arkun yorum tarihi 18 Ocak, 2009 22:24

    kefir,hayatımda adınıda,tadınıda ilk kez 2005 yılında dağıstanda duydum.orada ayran hiç bilinmiyordu.ve bana ayran diye içirdikleri içecek kefirdi.tadının çokda burada alıştığımız marketlerde içtiğimiz kefirlere benzememekle birlikte,faydalarını duyduğum zaman,çok şaşırtmıştım.Türkiye’ye döndükten 7-8 ay sonrada ülkemizde marketlerde kefir adı altında satılanları gördüm.tadı bana orada içtiğimden çok farklı geldi.kendim ve ailem için ben denemedim çünki ülkemizde kullanılmakta olan katkı maddeleri beni oldukça endişelendiriyor.bana oradaki akrabalarım,kefirin hayatlarında, sağlık açısından ne kadar önemli olduğunu anlattılar.özelliklede orada gördüğüm,başta kefir olmak üzere beslenme tarzlarından dolayı insanların ilerlemiş yaşlarına nazaran, ne kadar sağlıklı ve aktif olduklarını gördüm.

  4. reyhan olgun yorum tarihi 1 Nisan, 2009 18:39

    Merhaba
    Ben Reyhan OLGUN
    Ben evimde kefir mayası hazırlayıp İstanbul’un çeşitli semtlerındekı aktarlara satıyorum.İlgilenirseniz yada bu konuyla ilgili kefire ihtiyacı olan birilerini tanıyorsanız yardımcı olmak istiyorum.Çünkü bizim de burada yaşlı ve bakıma muhtaç bir teyzemiz var.Ve ona yardımcı olmak için u konuda elımden gelenı yapıyorum.
    Görüşmek dileğiyle
    İyi günler.
    Tel:02122719024/05452132362

Yorum yap