61) ATATÜRK’ÜN SİYASAL KİŞİLİĞİ

Yayin Tarihi 15 Haziran, 2008 
Kategori ATATÜRK

ATATÜRK’ÜN SİYASAL KİŞİLİĞİ

image00115.jpg

İngiltere Başbakanı Lloyd George, Anadolu’daki başarısızlığı gerekçe gösterilerek verilen gensoru ile başbakanlıktan düşürülürken Parlamento’da kendini şöyle savunuyordu: “Arkadaşlar! Yüzyıllar nadir olarak dâhi yetiştirir. Şu talihsizliğe bakın ki, o dâhi çağımızda Türkler’e nasip oldu ve benim karşıma çıktı.”

Mustafa Kemal Atatürk, İstiklâl Harbi’nin muzaffer Başkomutanı, çağdaşlaşma hareketinin önderi ve inkılâpların felsefesini yansıtan görüşleri ve söylevleriyle de bir fikir adamı idi. Onun yalnızca Türk tarihinde değil, dünya tarihinde de iz bırakan özelliği devlet kurculuğudur. O bu özelliğiyle bir milletin tarihinin akışını değiştirdiği gibi büyük devletlerin Ön Asya projesini de büyük ölçüde bozmuştur. İngiltere Başbakanı yukarıdaki sözüyle, uluslar arası politikalardaki gücünü anlattığı gibi, bu politikaları engelleyen siyasî dehâyı da kabullenmektedir; İngiltere kendinden ve gücünden o kadar emin ki, onu ancak bir siyaset dâhisi durdurabilirdi.

           Mustafa Kemal, öğrencilik yıllarından itibaren milletinin geleceğiyle ilgili fikirler üretmiş, siyasal faaliyetlerde bulunmuş, gelecekten sorumluluk duyan bir aydın insan portresi çizmiştir. Askerlik mesleğinin ilk yıllarında, Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurmuş (1905), daha sonra çoğunlukla asker aydınların oluşturduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde yer almıştır.

Bir şey yapmak isteyen hedefini bulur, yapmak istemeyen de nedeni bulur.” özdeyişini haklı çıkartırcasına karşılaştığı güçlüklerden yılmayan Mustafa Kemal bir taraftan siyasal faaliyetlerde bulunurken, bir taraftan da askerlik mesleğinde hızla yükselmektedir; çeşitli savaş cephelerinde bulunmuş olması ondaki siyasal düşüncenin belirginleşmesine, adeta kristalize olmasına katkıda bulunmuştur; bu dönemlerde üstlerine yazdığı mektuplarda, çektiği telgraflarda Anadolu çocuklarının, Anadolu’dan çok uzak yerlerde heba edilmesinin bir gün Anadolu’yu savunmasız bırakacağı hususunda uyarıyordu. 

13 Kasım 1918′de, Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığının kaldırılmasından sonra İstanbul’a geldiği gün Müttefik donanması da Boğazı işgal ediyordu; “Geldikleri gibi giderler.” demişti. Teslimiyetçi olmayan, mücadeleci bir siyasal kişilik … Fakat Saltanat ve İstanbul Hükümeti tam tersi bir siyaset izleyince, kurtuluş çaresini bizzat Türk halkına müracaatta görecektir. 

Tarih, olacak olanların değil olmuş olayların hikâyesidir denir: Mustafa Kemal Paşa İstanbul’da kalarak ve geleneksel Osmanlı siyasetiyle kurtuluşun olamayacağını görmüş ve düşünülen çeşitli kurtuluş çareleri karşısında kendi kararını şöyle tespit etmiştir. Millî hakimiyete dayalı, kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Mustafa Kemal Paşa, “Daha İstanbul’dan çıkmadan evvel düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz tatbikatına başladığımız karar, bu karar olmuştur.” diyor. Mustafa Kemal Paşa’nın düşündüğü bu siyasal hedefin adı konacaksa “Cumhuriyet”, demek lâzım gelir. Çünkü o, millet büyük fedakârlıklarla bağımsızlığını temin etse bile, bu bağımsızlığın tamamlanmış sayılamayacağı düşüncesindedir. Tarihî tecrübe de bunu doğrulamaktadır. Saltanat/Monarşi kendini güçlü hissettiği anda yeniden yüksek egemenliği elinde bulundurmak istemiştir. Demek ki, daha başlangıçta Millî Mücadelenin askerî cephesinin yanında bir de siyasal cephesi vardır. Bu da geleneksel Osmanlı toplum ve devlet yapısının değişeceğidir. 

Teokratik, monarşik bir imparatorluk olarak tanımlanan Osmanlı Devleti’nin tarihî süreç içinde lâik, demokratik ve millî bir devlete dönüştüğü görülecektir… Amasya Genelgesi ile başlayıp Erzurum ve Sivas Kongreleri kararlarıyla devam eden süreçte alınan karaların siyaseten ne anlama geldiği Saltanat ve İstanbul hükümeti mensuplarınca da anlaşıldığı için Mustafa Kemal Paşa sadece işgal ve istilâya karşı değil, İstanbul Hükümeti’ne karşı da mücadele etmiştir. Başka bir ifadeyle bu siyasal gidişi ve değişimi gören Saltanat ve İstanbul Hükümeti, Millî Mücadele’ye karşı düşmanca bir politika izlemiş ve bu durum onları İtilâf güçleriyle aynı çizgiye getirmiştir. Nitekim Ali Rıza Paşa, Ahmet İzzet Paşa’yı ziyaretinde, Mustafa Kemal Paşa hakkında konuşurken; “Cumhuriyet yapacaklar, cumhuriyet yapacaklar.” der (Nutuk I, 233).

Millî Mücadele’ye Mustafa Kemal ile birlikte başlayan bazı asker veya siyaset arkadaşları “Millî hayatın bugünkü Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet kanunlarına kadar gelen tekâmülâtında, kendi fikriyat ve ruhiyatının ihatası hududu bittikçe…” Mustafa Kemal Paşa’ya karşı çıkmaya ve direnmeye başlamışlardır.

Bütün bu çok yönlü olayların ortasında dengeleri bulan ama hedefinden hiç sapmadan yoluna devam edebilmek başarısını gösteren ve başaran Mustafa Kemal nasıl bir siyaset izlemişti? Mustafa Kemal Atatürk bu siyaseti, “uygulamayı bir takım safhalara ayırmak ve vakalardan ve hadiselerden yararlanarak milletin hislerini ve fikirlerini hazır hale getirmek ve kademe kademe yürüyerek hedefe ulaşmak…” biçiminde açıklamaktadır (Nutuk I, 14). Böylece Mustafa Kemal Paşa’nın gerçekçi bir siyaset izlediğini görüyoruz; halkın, yüzlerce yıllık geleneksel siyaset alışkanlıklarından birden vazgeçemeyeceğini görmektedir. 

Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal kişiliğinin de, kurduğu devletin de özünde “Millî hakimiyet”, fikri bulunmaktadır: “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” Aynı ifadeye bir de kimin değildir sorusuyla bakarsak, o zaman siyaset anlayışı daha da aydınlanır: Hakimiyet bir şahsın, dinsel veya siyasal bir zümrenin değildir… Böylece saltanat ve hilâfet gibi kurumların siyasal geleceği hakkında fikir sahibi olunur. Bu noktada lâik ve demokratik bir devlet geleneğine geçiş sürecinin başladığı savunulabilir.

Siyasal anlamda bir değişimin yaşanmakta olduğu, siyaseti iyi gözlemleyenler tarafından tespit edilmektedir. İşgal kuvvetleri de bunu görüyor olmalılar. Çünkü, 16 Mart 1920′de İstanbul’un işgali günü yayımladıkları tebliğde, “Osmanlı Devleti’nin yıkıntılarından yeni bir Türkiye’nin kurulması için son bir ümidi cinnetleriyle mahvetmek…” isteyenlere kapılınmaması hususunda halk uyarılmaktaydı. 

Misâk-i Millî, Türk milletinin bir bağımsızlık beyannâmesiydi. Fakat İtilâf devletlerinin buna tepkisi sert oldu.. Bu belge geleneksel saltanatçı politikaların da önünde bir engeldi. Bu engel ve bu belgeyi kabule eden Mebusan Meclisi, İtilâf devletlerinin İstanbul’u işgaliyle aşılmak istenmiştir. 11 Nisan 1920′de Mebusan Meclisi’nin feshedilmesiyle Saltanat/Monarşi egemenliği yine mutlak anlamda ele geçirmiş olur ama, bu durum Ankara’da TBMM’nin toplanması olayını hızlandırmıştır.

23 Nisan 1920 TBMM’nin açılmasını yeni Türkiye devletinin kuruluş tarihi olarak kabul eden araştırmacılar da vardır; gerçekten bu meclis yeni bir anayasa yapmış ve bu anayasada “Türkiye Devleti” (md: 3) ifadesi kullanılmıştır. Bu anayasanın 1. ve 2. maddelerinde hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir denilmekte, yürütme ve yasama yetkilerinin “milletin yegâne ve hakiki mümessili olan” TBMM’ye ait olduğu belirtilmektedir. Böyle bir oluşumun mahiyeti kolayca anlaşılabilir. Mustafa Kemal Paşa’nın ifadeleriyle, “Böyle bir hükümet, hakimiyet-i millîye esasına müstenit halk hükümetidir. Cumhuriyettir…”(Nutuk II, 438) 

Bu gelişmelerin Mustafa Kemal’in, 19 Mayıs 1919′dan itibaren uygulamayı bir takım safhalara ayırmak, milletin hislerini ve fikirlerini hazır hale getirerek kademe kademe yürürlüğe koymak siyasetine tamamen uygun olduğunu söyleyebiliriz. Saltanat / Hilâfet makamıyla çatışmamaya özen gösterip, İstanbul Hükümetlerinin yanlış politikalarını eleştirerek ve olayların gelişmelerinden yararlanarak “yeni bir Türk devleti kurmak” hedefine de ulaşılmaktadır.

23 Nisan 1920′ye kadar Temsil Kurulu ile İstanbul Hükümetleri arasında görülen çatışmayla ortaya çıkan iki başlılık, bu tarihten sonra İstanbul hükümetleriyle, Ankara hükümetleri arasında sürecektir: Bu mücadelenin siyasî nedeni Türk milletini temsil iddiasıdır. İtilaf devletleri de bu durumdan yararlanmaya çalışmışlardır. Fakat Mustafa Kemal Paşa izlediği siyasetle ne bir iç çatışmaya, ne de İtilâf devletlerinin bir oyununa fırsat vermemiştir. 

Millî Mücadele’nin bu döneminde Mustafa Kemal Paşa, bütün dikkatini Anadolu’ya yönelen işgal ve istilâyı sona erdirmeye yöneltmiştir. Büyük askerî zaferleri onu karizmatik bir lider yapmış ve halkın büyük desteğini ve güvenini kazanmıştır. Halk, başta padişah / halife bulunmadan da kurtulabildiğini, zafer kazanıldığını görmüştür. Adetâ ayrı bir dünyanın farkına varmıştır. 

Bu siyasal ortamda TBMM, hemen hemen oy birliğiyle (1 oy hariç) 1 Kasım 1922′de Saltanat’ı kaldırmıştır. Burada saltanatın hilâfetten ayrılması da siyasî bir manevradır. Böylece büyük devletlerin Anadolu’yu Saltanatçı – Cumhuriyetçi çatışmasına sürüklemesinin önüne geçilmiştir.

TBMM, 30 Ekim 1922 tarih ve 307 no’lu kararıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun sona erdiğini, padişahlığın artık tarihe intikal ettiğini ve yeni Türkiye Hükümeti’nin onun yerine kurulduğunu kabul ve ilân etmiştir. 1 Kasım 1922′de Saltanat’ın kaldırılmasını sağlayan kanunla da, Osmanlı Devleti’nin İstanbul’un işgal edildiği 16 Mart 1920′de sona erdiği belirtilmiştir. 

Şimdi yeni bir dönem  başlıyordu; ya bütün olumsuzlukları, düşmanca tutumları, ihaneti, düşmanla yaptığı işbirliği unutularak geleneksel Osmanlı saltanatı sürdürülecek ya da, yüzyıllarca süren musibetlerden alınan derslerle ve vatanın her köşesini sulayan kanların bahşettiği bağımsızlıkla batılı devletlerle eş, egemen ve çağdaş bir devlet kurulacaktı. 

Saltanat’ın kaldırılmasıyla bir dönem bitti: Batının karşısında ezik, güçsüz, sömürülen bir devlet ve toplum olma dönemi bitti. İlimci, araştırıcı zihniyet sahibi, kalkınmış, çağdaş bir Avrupa devleti olmaya yönelinmiştir. İlginç olan böyle bir hedefe yine Avrupa ile savaşılarak gelinmiş olmasıdır. Bu durumu Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekçi siyasetiyle anlamak mümkündür. 

Mustafa Kemal Atatürk, yeni Türk devletinin izleyeceği siyaseti “millî siyaset” diye tanımlamıştır. Bu siyaset içte bütün millî kuvvetleri, millî sınırlar içinde yığarak millet ve memleketin mutluluğunu ve refahını sağlamaktadır. Dışta ise çağdaş ve insanî ilişkiler kurmak, karşılıklı saygı ve eşitlik ilkesini esas alır. 

Millî siyasetin içe dönük iki esası vardı: Milliyetçilik ve Lâiklik.

Milliyetçilik politikaları bağımsızlık ve ekonomik bakımından kendine yeterlik ilkelerini öngörüyordu. Özellikle kültür politikalarında belirginleşmiştir. Yeni Türk alfabesinin kabulü, Türk Tarih Kurumu’nun, Türk Dil Kurumu’nun kurulması, tarih ve yurt bilgisi derslerinin içeriği, devleti ve toplumu tanımlayan ögelerin Türk ve Türkiye adlarıyla tanımlanması, yeni devlet ve toplum yapısının ekseninin Türk kültürü olduğunu gösterir. 

Hilâfetin, Evkâf ve Şeriyye Vekâleti’nin kaldırılması, Tevlüd-i Tedrisat Kanunu’nun çıkarılması, Türk Medenî Hukuku’nun çıkarılması ve hukuk alanındaki yeni düzenlemeler lâik devlet ve lâik toplum politikalarının kanıtıdır. Böylece Osmanlı geleneksel siyasetindeki dinsel toplum ve dinsel devlet politikaları terk edilmiştir. 

Türkiye Cumhuriyeti aynı zamanda bir demokrasi hareketi olarak ortaya çıkmıştı; daha başlangıçta Sivas Kongresi’ne çağrı yapılırken Amasya Genelgesi’yle “milletin güvenini kazanmış” delegelerin hemen yola çıkarılması istenmekteydi. 

Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde halkı temsil etmek üzere “Heyet-i Temsiliye”ler seçilmiş ve Mustafa Kemal Paşa, Kongre çalışmalarında daima delegelerle birlikte hareket etmiştir. Bu hususta kendisi, “Ben istese idim derhal askerî bir diktatörlük kurar ve memleketi öyle idareye kalkışırdım. Fakat ben istedim ki, milletim için modern bir devlet kurayım ve onu yaptım.” demiştir. 

Mustafa Kemal Atatürk, millî hakimiyet siyasetini devlet yönetiminin esası yaparken Osmanlı dönemine, bir “şahıs devleti” olduğu eleştirisini yöneltir. Ona göre Osmanlı dönemindeki icraatlar milletin arzusu ve gerçek ihtiyaçları istikâmetinde olmaktan çok, Saltanatın ve onun etrafındaki küçük bir zümrenin arzuları, emelleri istikâmetinde idi.. Bu çevre Padişahın arzularını bir ilâhî gerek, dinsel bir icap gibi göstermekten de çıkar umuyorlardı. Bu şahıs yönetim mutlakiyet tarihî seyir içinde iyice güçsüzleşti ve “devletin ölmesiyle” sonuçlandı. Devletin ölmesi demek, fonksiyonlarını yerine getirememesiydi. Amasya Genelgesi’nde belirtildiği gibi “vatanın bütünlüğünün, milletin istiklâlinin tehlikede” olması demekti. Mustafa Kemal Paşa, bu döneme yönelik eleştirilerinde devlet ölmüştü, bir millî devir yaşamıyorduk der: “Türk milleti bu defa doğrudan doğruya kendi nam ve sıfatıyla bir devlet” kuruyordu. 

Mustafa Kemal Paşa, 27 Ocak 1923′de İzmir Hükümet Konağı’nda yaptığı konuşmada “hakimiyeti milletin uhdesinde tutmak, bu hakimiyetin bir zerresini sıfatı, ismi ne olursa olsun hiçbir makama vermemek, verdirmemektir.” demiştir. Nitekim, kendisine yapılan halife olma teklifini reddetmiş, ömür boyu cumhurbaşkanı olma şayiaları üzerine de, bu tür söylentilerden ciddî biçimde incindiğini belirterek, “Benim gayem Türkiye’de, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nde millet egemenliğini takviye etmek ve ebedîleştirmektir.” demiştir. 

Mustafa Kemal Atatürk, bu demokratik siyaset anlayışını kurumlaştırarak, ebedî kılmak istemişti: Çok partili siyasî hayata geçme çabaları, kadınlara siyasî haklar tanınması demokratik devlet ve demokratik toplum politikalarının kanıtıdır. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün millî hakimiyet ve demokrasi siyasetiyle, çağdaş kalkınmış bir Türkiye siyasetini özetle anlatması bakımından Arnold Tynbee’nin şu sözlerini nakletmek yerine olacaktır. O, Atatürk’ü tanımlarken, “Bir insan ömrünün boyutları içinde Fransa İhtilâli ve Sanayi İhtilâli çakışmıştır.” demektedir.

Sonuç olarak; Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatı ve eseri incelendikten sonra karşımıza şöyle biri siyasetçi profili çıkmaktadır:

a) Mustafa Kemal Atatürk, tam bağımsızlık, millî hakimiyet ve modernleşme / çağdaşlaşma ilkelerinden kaynaklanan bir siyasetin takipçisi olmuştur.

b) Mustafa Kemal Paşa’nın siyasal kişiliğinin en güçlü yanı devlet kuruculuğudur. O bu özelliğiyle kendisinden önceki reformlardan ve reformculardan ayrılır; Teokratik, monarşik, geleneksel Osmanlı Devleti’nin çöküntülerinden millî, lâik, demokratik bir devlet kurabilmiştir.

c) Mustafa Kemal Atatürk, Millî Mücadele yıllarında ve Cumhuriyet dönemindeki inkılâp hareketlerinin uygulanmasında siyasetin uygun ortamını gözlemiş, halkın desteğini kazanmaya itina göstermiş, inkılâpların halk tarafından haklılığının kabulü anını beklemiştir.

d) Mustafa Kemal Atatürk, iç ve dış politikada gerçekçi bir siyasetin kurucusu ve takipçisi olmuştur. Bu hususta onu genellikle Enver Paşa ile karşılaştıranlar Mustafa Kemal Paşa’yı askerî ve siyasî bakımdan gerçekçi bulmuşlardır.

e) Atatürk’ün siyasal kişiliğinin en önemli yanlarından bir de  Türk milletine ve onun geleceğine olan inanç ve güvendir; Onuncu Yıl Nutku’nda “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş medenî vasfı ve büyük medenî kabiliyeti, bundan sonraki inkışafıyla, geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” diye haykırışındaki heyecan ve  hissiyatı duymak lâzımdır.

1 Nisan 1937′de Cumhuriyet gazetesinde çıkan konuşmasında, 19 Mayıs 1919′da Samsun’a çıktığı günkü ortamı anlatırken elinde hiçbir maddî kuvvetin olmadığını söylüyor ve “Ben Türk ufuklarından bir gün mutlaka bir güneş doğacağına, bunun hararet ve kuvvetinin bizi ısıtacağına, bundan bize bir güç çıkacağına o kadar emindim ki, bunu adetâ gözlerimle görüyordum.” diyor.

Mustafa Kemal Atatürk, siyasal kişiliğiyle ve dehâsıyla, her şeyin sona erdiği, bittiği zannedildiği bir zamanda milletine güvenle ve onunla elbirliği yaparak nelerin olabileceğini ortaya koymuştur. Atatürk bu kişiliğiyle bir milletin kurtuluşunu sağladığı gibi, geleceğini de inşa eden bir siyaset adamı olmuştur.

Hatırası ve eseri önünde saygıyla ve minnetle eğiliyoruz.

Yrd. Doç. Dr. Nuri YAZICI

NOT: Bu Yazı,  Selçuk Üniversitesi tarafından 11 Kasım 2002 tarihinde  düzenlenen Atatürk’ü Anlamak  konulu panelde bildiri olarak sunulmuştur.

Paylaş:

Yorumlar

“61) ATATÜRK’ÜN SİYASAL KİŞİLİĞİ” yazisina 25 Yorum yapilmis

  1. FikirYolu.com » Blog Arşivi » yenidenergenekon.com’dan Son Yazılar yorum tarihi 15 Haziran, 2008 01:27

    […] 61) ATATÜRK’ÜN SİYASAL KİŞİLİĞİ […]

  2. E.Mustafa Selimoğlu yorum tarihi 15 Haziran, 2008 09:19

    Türklerin Atatürk’e sevgiden başka gösterecekleri başka bir şeyleri olmazdı; çünkü, O Türk Ulusunun şahsiyetini bulması için çırpınıyordu, asla,parçalanması için değil.O , Koca Osmanlı Türk Devletinin yeni bulunan petrol sahaları için parçalanmasını hedef edinen yabancı uşaklarının yanlış tedavi şeklinde tezgahlanan ihanetine maruz kaldı.Bir başka ihanet şebekesi de zaruri ve önemli harf değişimini sözde dini eksende tutarak, O’na deccal diyecek kadar hain ve cehil dinle ilgisi olmayan din ve Türk düşmanlarıdır. Bugün devrimci geçinenler ve Komünist-Rus emperyalizmi nedeniyle Nazım’ı etkisiz kılmaya çalışan CHP ,şimdi onu ATA’nın sanki en yakın arkadaşı gibi gösteriyor.Hele İnönü konusunda: CHP deki bir gurup pusuda yatarak O’nu ölümünden hemen sonra İnönü liderliğinde resimlerini her yerden söküp Ulusun hafızasından silmeye kalktılar.1943 de Almanlar yenilmeye başladığında Devlet kitapların da Milliyetçiliği kafatasçılık diye tanımlayan CHP değil mi ? Türkçülük ve Milliyetçilik yüksek bilgi ve akıl seviyesi hedeflerdir. Türkçü ve Milliyetçi kendisini halkına sevdiren ve onu anlayan ,şiddeti en son kaçınılmaz olduğu zaman kullanan Kutsal Ülkü sahibi kişidir,hedefi öncelikle Türklerin Bir ve İlim ve Teknolojide ilerlemesini ve bunu aralıksız sürdürmesini şiddetle isteyen kişilerdir.En hakiki Mürşid İlimdir.İlim Müslümanın yitiğidir……Yüce Peygamber ve Önder in İlimi neden hedef gösterdikleri Açıktır….Selamlar..

  3. Samet Acar yorum tarihi 15 Haziran, 2008 14:37

    GENÇ DÜŞÜNEN,FENÇ ARKADAŞLAR,ATATÜRK’Ü SATİH BİR BİLGİ İLE ANLAMAK VE ANKASINI ÖNEMSEMEMEK ATATÜRK’Ü TANIMAK DEĞİLDİR.YUKARDAKİ YORUMA UFAK İLİŞMEK İSTİYORUM.GERÇEĞİ GÖRÜPDE GÖRMEMEZLİKTEN GELMEK,”ABESLE İŞTİKALDIR.”OSMANLI NEZAMAN TÜRKLÜĞÜ ÖNE ÇIKARMIŞ,OSMANLIDA TÜRK SÖZCÜĞÜ GEÇMEMİŞTİR.BELGELERİ İYİCE OKUYUN ,ARAŞTIRIN,YOKSA MI EMİN OKTAY’DAN,NİYAZİ AKŞİT’DEN Mİ OKUDUNUZ?ATATÜRK TÜRK MİLLETİ’Nİ DÜNYÜ ÜZERİNDE VAROLDUĞUNU VE BİR DEVLETİN BÜTÜNLÜĞÜ İÇİNDE YAŞADIĞINI,VURGULAMIŞ,KURMUŞ OLDUĞU DEVLETİN ADI,TÜRKKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ ADINI VERMİŞTİR.ÜMMETÇİLİKLE KARIŞTIRILMAMALIDIR.ATATÜRK’ÜN POLİTİK GÖRÜŞLERİ UYGAR,MUASSIR MEDENİYETİN SEVİYESİNDE,ÇAĞDAŞ GÖRÜŞLÜ BİR MİLLETİN VAROLMASINI ARZU ETMİŞTİR.NE ARAP,NE HÜMEYNİ,GÖRÜŞLERİ DEĞİLDİR.KALDIKİ OSMANLI GÖRÜŞÜ VE SİYASİ POLİTİKALARI HİÇMİ HİÇ UYGULAMAMIŞ,UYGULANMASINI ARZU ETMEMİŞTİR.ŞUNU DA SÖYLİYE BİLİRSİNİZ,ATATÜRK TÜRKİYE’Sİ TÜRK ÖZDE TÜRK OLMAYAN ,SÖZDE TÜRK OLAN MEFUMLAR TARAFINDAN PARÇALANIP,ORTADADAN KALDIRMAK İÇİN ADETA GECE GÜNDÜZ ÇALIŞIYORLAR,DİĞEBİLERSİNİZ.BU GÖRÜŞE KATILIRIM.BİZ NE TOPLUM PSİKOLOJİ HATİPLERİNİ GÖRDÜK.GERÇEK GİBİ CAHİL HALKI MEYDANLARDA,KAPALI SALONLARDA CEMİYET,CEMAATLARDA ,DİREKT VEYA ENDİREK,ATATÜRK’Ü KÖTÜLEMİŞLERDİR.BUGÜN DENESİNLER BAKALIM,UNUTMAYALIM,DENEYİM KURALI VARDIR.BÖYLE DURUMLARDA ,İYİYE,GÜZELE,DOĞRUYA ÇAĞRILIR,DAVET EDİLER,SAĞ DUYU ÇAĞRILARI YAPILIR,OLMADIĞI TAKDİRDE,”SU BULANMAYINCA DURULMAZ”KURALI UYGULANIR.ÇÜNKÜ BİR ÇOĞUNLUĞUN,DEVLET KAVRAMI BİR AZINLIĞIN (ÇOK GÖRÜNEBİLİR İŞİN ASLI GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİL)CEMAAT ANLAYIŞINA TERK EDİLEMEZ.DİN KİMSENİN TEKELİNDE DEĞİLDİR.ATATÜRK’ÜN SİYASİ POLİTİKALARI HERZAMAN GEÇERLİDİR.”SITATUKOCU ANLAYIŞLARA DA KARŞI OLDUĞUMUZU BİLMELİLERDİR.ACAROĞLU

  4. Turkish Forum » Blog Archive » ATATÜRK’ÜN SİYASAL KİŞİLİĞİ yorum tarihi 16 Haziran, 2008 03:56

    […] Selçuk Üniversitesinde Yrd. Doç. Dr. Nuri YAZICI tarafından, 11 Kasım 2002 tarihinde düzenlenen “Atatürk’ü Anlamak” konulu panelde sunulan bu yazı’nın tamamı için : http://www.yenidenergenekon.com/61-ataturkun-siyasal-kisiligi/ […]

  5. esraünal yorum tarihi 29 Ağustos, 2008 22:49

    Atatürk büyük bir kahramandır.ama asla tapılcak derecede ilahi bir varlık da degildir.Ona saygı ve minnet duyabiliriz ancak.Ama ona ibadet edemeyiz.Osmanlıyada saygı duyarız.sonucta büyük bir imparatorluktu.ve bizim gecmisimiz.bir fatihin kahramanlıgını nasıl görmezden geliriz.türklügü öne cıkaramazdı osmanlı.cünkü cok uluslu imparatorluktu.herkesin yanlısları olmustur.OSMANLININDA,ATATÜRK’ünde.bu onların büyüklüklerini asla gölgelemez.artık gelecege ve avrupaya bakmalıyız.biran önce avrupa birligine girerek muassır medeniyetler seviyesine ulasalım.

  6. esraünal yorum tarihi 29 Eylül, 2008 20:28

    Bu sitenin adını elestirmek istiyorum.ERGENEKON EVET BÜYÜK BİR TÜRK destanıdır.Ama suan ergenekon adında devleti yıkmak için olusturulmus büyük bir örgütün adıdır.ve bu ismi kullanmak sanki o örgütün yaptıgı türk devletini yıkmak icin varolan olusumu yeniden canlandırmak gibi algılanır.bu büyük ihaneti ve hainligi desteklemek yeniden olusturmak gibi.

  7. Yılmaz Karahan yorum tarihi 29 Eylül, 2008 23:39

    ESRA HANIMEFENDİ,
    “YENİDEN ERGENEKON” SİTESİ, BU OPERASYONLAR BAŞLAMADAN ÖNCE KURULMUŞTUR. ERGENEKON OPERASYONUN DA TUTUKLANANLARLA HİÇ BİR İLİŞKİSİ YOKTUR.
    ANCAK BU OPERASYONUN ADININ “ERGENEKON” OLMASINDAN RAHATSIZ OLDUĞUMUZU DA BELİRTMEK İSTERİM.
    LÜTFEN AŞAĞIDA LİNKİNİ VERDİĞİMİZ YAZIDA BU KONU HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİMİZİ OKUMANIZI İSTİRHAM EDERİZ.
    SAYGILAR SUNAR, İYİ BAYRAMLAR DİLERİZ.
    YILMAZ KARAHAN
    http://www.yenidenergenekon.com/51-operasyon-isimleri/

  8. esraünal yorum tarihi 30 Eylül, 2008 23:46

    evet tabiki haklısınız.ergenekon büyük bir türk destenıdır.Ama bu türk destanını elestirmek olabilirmi.tarih bilicimizle alakası yok.ergenekon destanına umacı gibi yaklasan hangi türk vatandası olabilir.bu ceteye onu kullananlar vermis ergenekon diye.Bu büyük destanı kullanmaları zaten cok kötü.Türk olduklarından bile süpheliyim.bizim kahraman askerlerimize bile gebersinler diyebilicek kadar nefret eden.ama Atatürkcülügü ve milliyetciligi kullanacak kadarkücülen insanlar.Adınızı tabiki önceden koymus olabilirsiniz.ama ortada bir acık gercek var.İnsanlar süpheyle yaklasabilir.bence degistirmeniz daha uygun olur.benim kendi düsüncem.tabiki katılmayabilirsiniz.Ama hala bu sekilde düsünüyorum

  9. esraünal yorum tarihi 2 Ekim, 2008 21:40

    Sizin bu siteyi kurmanızdaki amacı merak ediyorum.neyi amaclıyorsunuz.okul gibi dersmi veriyorsunuz.ansiklobedik bilgilermi veriyorsunuz.ATATÜRKÜN KAHRAMALIGINI VE BÜYÜKLÜGÜNÜ her türk yurttası biliyor.ezbercilik asla dogru degildir.eger gecmisimizi anlatmak istiyorsanız neden osmanlı imparatorlugunun büyüklügünü veya istanbulun fethini anlatmıyorsunuz.bütün kitaplarda ATATÜRK VE CUMHURİYET DÖNEMİ EN İNCE AYRINTILARINA KADAR sanki beyin yıkama yaparcasına ezberletiliyor.ama ya osmanlı devleti.DEMOKRASİ,İNSAN HAKLARI,AZINLIKLAR HAKLARI,HAYVAN HAKLARI,İNSAN SEVGİSİ.kürt olsun laz,ermeni yahudi rum olsun.özgürlük.Bence artık verilmeyen ögretilmeyen ders kitaplarında izine rastlyamadıgımız bunların nedemek oldugunu verin ki.Türk gencleri dünya yuttasları gibi olsun.cagdısı kalmasın.Atatürkü üc yasındaki cocuk biliyor.

  10. ZÜHAL ASMA yorum tarihi 3 Ekim, 2008 01:01

    aferdersiniz,
    selamlar efendim,
    Degerli YKHAN,
    Yukarıdaki ‘YORUM BOMBARDIMANINA SEBEP NEDİR’anlayamdım!
    3 yasındaki cocuk biliyorsa o satırları yazan kac yasındadır?o da merak edilecek bir konu olmalı!Aksi takdirde osmanlının kaybettıgı toprakları ve nedenlerinide bilirdiniz.O vakitler halkın cektigi SIKINTILARI da..padisahların SEFAHATİNİDE!
    NEDEN HEPSININ YABANCI KADINLARLA EVLENDİKLERİNİDE=:(DOGAN COCUKLARIN AKLİ SORUNLARINIDA!HALKIN KESİK BASALRINI SOKAKLARDA GEZDİRDİKLERİNİDE:(**YAHUDİLERİN DAHA O VAKİTLERDEN!OSMANLININ KASASINA SAHİP OLUSUNUDA!
    YÜCE ATATÜRK OLMASAYDI.ÜLKENİN ELDEN GİTTİGİNİDE!
    **BURASI HER YASDAN İNSANIN BİLGİ TAZELEDİGİ+HERGÜN BEYİNLERİ YENİLEYEN BİR SİTE.
    -AMA SİZE BİRSEY VEREMİYORSA?YADA İHTİACINIZ YOKSA!OKUMAYINIZ!BURADA SADECE YÜCE ATAMIZIN YAPTIKLARINI ÖRNEKLEYEN YAZILAR DEGİL, FARKLI YAZILARDA VAR.ONLARI NEDEN OKUMADINIZ?
    *İSMİ KONUSU İSE TARİHİ OLDUGU İCİN ACIKCASI ‘YANLI’:( DÜSÜNMEYENLERİ HİCBİRSEKİLDE RAHATSIZ ETMIYORDUR.ÜZERİNDE DÜSÜNMEDİK BİLE.
    ÜLKEMİZİN ENDER BEYİNLERİNİN GEREKSİZ HABER DİNLEMEDİGİ,DİZİ SEYRETMEDİGİ ORTADADIR.
    *BURASI NADİDE İNSANLARIN BULUSTUGU,SESSİZ KÜTÜPHANE GİBİDİR.
    *BU NEZİH ORTAMA KATKISI OLURSA,PEK GÜZEL,
    OLMAZSA?BURADAN HİCKİMSE BASKA SİTELERLE İLGİLENMEDİGİNE,YETİNDİGİNE GÖRE,
    SİZLERDE;BEGENMEDİGİNİZ YAZILARI OKUYARAK? NE KENDİNİZE EZİYET EDİNİZ!NEDE BİZLERİ TUS’A GETİRDİGİNİZİ DÜSÜNÜNÜZ.
    O VERİLMEDİGİNİ DÜSÜNDÜGÜNÜZ KONULAR BURADAKİ OKURLAR ICIN COK ÖNEM ARZETMEDİGİNDEN BOSUNA YER VE ZAMAN İSGALİNDEN KURTULUNUYOR.AYRICA BEYİNLERİMİZİNDE GEREKLİ BİLGİLERLE DONATILMASI SİZLERDEN FARKLI DÜSÜNMEMİZİ SAGLIYOR.
    BİZLER DERS KİTAPLARINDA DAHA COK OSMANLI OKUMUSTUK.SİZLERİN İHTİYACINIZI GİDERİCEK BİLGİLERE ULASMANIZ ZOR OLMASA GEREK.
    GECMİSİ BİLMEK GEREK,BİZ BİLİYORUZ!O YÜZDEN BİZE KİMLİK SUNAN/TÜM ÜLKELERDEN FARKLI+ÖZEL OLMAMIZI SAGLAYAN ATATÜRK İLKELERİNE SAYGILIYIZ.
    *SANIRIM;BURADAKİ DEGERLİ BİLGİLERİ OKUMAYA İHTİYACINIZ VAR!YOKSABİLGİYE 3 YASINDAKİ COCUKDAN DAHAMI AZ DUYARLISINIZ!
    -SİZ KİMİ?NEYİ?NİYE DEMORİLİZE ETMEYE CALISIYORSUNUZ!PEK BELLİ DEGİL!AMA TAD KACIRMAK ISTIYORSANIZ?BİZLERİN MUTSUZLUGA İHTİYACI YOK.BUNU BİLİN YETER.
    O SON YAZDIGINIZ SATIRLARIN HEPSİ BÜYÜK PALAVRALARDIR.ÖYLE OLMASAYDI!O KURUMLARI KURANLAR ONCA HAKSIZ KARARA VARMAZDI!İCİNDE BULUNDUGUNUZ ÜLKEYİ NEDEN DOST DEGİLDE EZİLİYORMUS GİBİ!ELESTİRİYORSUNUZ!BİZDE BUNU ANLAYAMADIK:(OYSA YURT DISINDA GAYET İYİ ÖGRENİLİR!2.HATTA 5.SINIF VATANDAS OLMAK NE DEMEK?ORADA İNSANI PSİKOLOJİK YIKARLAR:( HERSEY GÖSTERİ SANATI GİBİDİR.BİZİM ÜLKEMİZİN VE TÜRK/MÜSLÜMAN AHALİNİN BENZERİ YOKTUR.O YÜZDENDE O İ.H.VE D.GİBİ KELİMELERİ ORALARDA KALIP YANSIZ!İNCELEDİGİNİZDE BU SATIRLARIMIN ANLAMINI KAVRARSINIZ.
    *GÜZEL SÖZLERDE BULUSMAK DİLEGİYLE,SAGLIKLI KALINIZ.TÜM ÜLKE DOSTLARI.

  11. esraünal yorum tarihi 3 Ekim, 2008 19:28

    Neden bu kadar kızgınlık .Ben anlayamadım sizi.Sadece basit bir soru veya elestiride diyebiliriz.Biraz daha medeni ve cagdas konularla ilgilenelim.bu benim kendi düsüncem.HANGİ SİTEYE GİRİP GİRMEMEM sadece beni ilgilendirir.Cünkü internetin parasını ben ödüyorum.kimin haddine buna karısmak.osmanlı tarihini hic okumamıssınız.ATTÜRK kimseyi asmadımı.Öldürmedimi.BU ONUN BÜYÜKLÜGÜNÜ GÖLGEYEBİLİRMİ.kÖTÜ OLSA DAHİ GECMİSİMİZ BUNU BİLMEK ZORUNDAYIZ.osmanlı kötülük yaptıysa onu bsakası amerikalı veya uzaylı yapmadı.Bizim köklerimiz yaptı.Kötü olan herseyi silelimmi.Türk soyu Türk milleti ATATÜRKLE BASLADI yalanınamı inandıralım kendimizi.BU İDEOLİJİLERİ,TAPINMALARI BIRAKALIM.Biraz dünya vatandası olmaya calısalım.hümanist olalım.nefret kin savas ayırımcılık saplantı hicbir millete birsey kazandırmamıstır.kaybetmeye mahkumdur.demokrasi barıs insanlık dürüstlük sevgi herzaman kazanmıstır.Yasasın özgürlük .

  12. esraünal yorum tarihi 3 Ekim, 2008 19:45

    Siz insan degilmisinizki sevgiye halkların kardesigine insan haklarına hayvan haklarına ihtiyacınız yok.demokrasiden korkuyormusunuz.demokrasiye ihtiyacınız yok.siz televizyondamı seyretmiyorsunuz.soyutladınızmı herseyden kendinizi.kimin taraflı oldugu ve saplantılı oldugu belli.tabiki asırı tepkinizden ben bunu anladım.her düsünceye saygı göstermeyi ögrenin.ATATÜRKÜ ÖZÜMSEMİS OLSAYDINIZ DÜNYA VATANDASLIGININ ÖNEMİNİ ANLARDINIZ.YAZIKKİ BU KADAR ATATÜRKÜ SEVMENİZ ONU ALGILAMANIZA Yetmemis.Cünkü onu gercekten derinden sevememişsiniz.ve onun neden kahraman oldugunu anlayammıssınız.ezber böyle birsey.beyin yıkanmak böyle birsey.anlamadan sevmek.ANLAYARAK VE ONUN NEDEN BÜYÜK KAHRAMAN OLDUGUNU ANLAYARAK ,KUSURLARIYLA SEVMEK BAMBASKA.BUNU TATMANIZI YASAMANIZI COK İSTERİM.SİZDE BENİ TARAFSIZ OKUYUN.NE SÖYLEDİGİMİ ANLARSINIZ.

  13. esraünal yorum tarihi 3 Ekim, 2008 21:40

    SİMDİ DÜNYADA BİRCOK MÜSLÜMAN ÜLKESİ VAR.ve seriatla yönetilen mezhebi sii olan yani alevi olan ülkesi iran var.Ve bircok iskencee adam kesme kol kesme cezası verebilecek kadar vahsice yönetilen iran.biz simdi bunlar yapılıyor diye islami inanıstan vazgecelim.islam kötü bir din diyelim.bu nasıl bir anlayıs.ben sizi gercekten cok saplantılı bir kişi olarak gördüm.

  14. esraünal yorum tarihi 3 Ekim, 2008 21:54

    ndide insanlarsınız belli.neden tek birey olarak yazmıyorsunuz.baskalarınında sizin gibi düsündügünü söyleyerek cogulculuk kullanıyorsunuz.siz tek basına bireysiniz.tek tip degilsiniz.herkes kendi düsüncelerini söyleyebilir.nadide insan.nadide beyin.evet dogru sizin gibiler orta cagda kaldı bencede.bırakın bu soguk savas dönemlerinin felsefelerini.türk halkını kücümsemeyin.onların hepsi birer kahramandır.onlar artık bos hikayelere inanmayacak kadar akıllandı artık.kurumlar hangi kurumlar.cumhuriyetin kurumlarınamı hakaret ediyorsunuz siz.bu suctur.

  15. ZÜHAL ASMA yorum tarihi 5 Ekim, 2008 23:45

    *DÜNYA VATANDASI ZİHNİYETLERİ YÜZÜNDEN 20 YASINDAKİ YAVRULARIMIZI SEHİT EDİYORLAR!
    -VİCDANLI OLMAK,SAGDUYULU OLMAK,YASADIGI ÜLKEYE DOST OLMAK COK BASKA BİRSEY.HERKESİN HARCI DEGİL.
    CUMHURİYETİN KURUMLARI KALDIMI?KİM VAZİFESİNİ İCRA EDEBİLİYOR?BASKIDAN!BUNU DÜNYA DESTEKLİYOR,TÜRKİYEDE BİLİYOR.YAPANLARDA HERGÜN HİKAYE SATIYOR.
    *HÜDA BÜYÜKTÜR.LAF EBELİGİYLE SİRRETLİK, DÜSÜNCE KISIRLIGININ TÜMÖRÜDÜR..DERDİ.SIKI BİR YAZARIMIZ.
    HOSKALINIZ,SAGLIKLI/SEHİTSİZ/DOSTLARLA DONATILMIS GÜNLERE İNSAALLAH.

  16. esraünal yorum tarihi 6 Ekim, 2008 21:11

    nedemek cumhuriyetin kurumları kaldımı.sizin gibiler yüzünden bitti cumhuriyetin kurumları.onları bu sekilde yıprattıgınız için.cumhuriyetin kurumları ve ordaki insanları,temiz insanları kimsenin lekelemeye kirletmeye hakkı yok.onların hepsi cumhuriyetin cocukları.ve bütün kararları herseyiyle sonuna kadar dogru.ve bunlrı elestirmeye kimsenin hakkı yok

  17. İlknur Arkun yorum tarihi 8 Ocak, 2009 01:53

    ben eleştirirm Esra hanım.ben bu milletin bir bireyiysem,sizin şimdiye kadar yaptığınız eleştirlier gibi benimde en doğal hakkım.güdülmekten bıktım.evlat yetiştiriyorum.bunlara cevap vermekle yükümlüyüm.sitenin kuruluş maksadı bence aleni ortadadır.siz buradaki bilgilerin,hangi okulda verildiğini gördünüz!ben iki evlat sahibi olarak 12-13 yıldır bu kitaplarla boğuşuyorum.benim dönemimden beri değişen hiç bişi yok sadece makyaj değişti.ayrıca sitedekiyazılarda yanlış bir bilgi nerede ben anlayamadım.belkide siz sadece bu konuya odaklanmış ve burdaki bazı arkadaşlarla,ego tatmini için söz yarışına girmiş olmayasınız!Osmanlı tarihini hiç okumamak ne mümkün! zaten,saçma sapan bilgilerle donatılmış,sadece rant için çocuklarımıza, bizlerin vaktinden beri süregelen birtakım kaynaklar var.buradaki bilgiler hangisinde var söylermisiniz?Belkide siz başka kaynaklardan edindiniz bilgileri!buda olabilr ama o zaman ortada bir tezat yokmu?okullarda okuduğumuz tarihimizle ilgili hangi bilgi doğru söylermisiniz lütfen.hangi liseden mezun bir genç kendi tarihinle ilgili bu kadar bilgiye sahip?o zaman,kendi tarihini bilmeyen birinin,şu anda bu topraklarda yapılmaya çalışılanlarla ilgili,canının yanmasını bekleyebilirmisiniz.?sizin bütün yazılarınızdan,siteyle ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadığınız kanısına vardım.Atatürk’ün herkes biliyor demişsiniz!elbette tüm dünya biliyor fakat adını bilmek yetmiyor ne yazıkki!insan hakları v.s hakları demişsiniz,onlara zaten hiç girmeyelim.gerek yok.Benim milletimin haklarını bilmek istiyorum,tarihini bilmek istiyorum,bundan daha doğal ne olabilirki!nerden geldim vede en önemlisi nereye gidiyorum?Bunları bilmeye ihtiyacım var.Buda benim en doğal hakkım.kim engel olabilirki?bu arada medya derken sanırım devlet televizyonu olan TRT de bunun içerisindedir.sizin yazdığınız süreçten buyana fikirlerinizde değişen birşey oldumu merak ettim.cumhuriyetin kurumları derken!kurulduğundan buyana kurumlarda olan birtakım yolsuzluk v.s nasıl görmezden gelinebilir?hergün televizyonlarda izlediğimiz vede çok alıştırıldığımız bir durumdur bu!Ben kendi tarihimi bile bilmeden,dünya vatandaşı v.s olmak istemiyorum hanımefendi.Ben öncelikle kendi tarihimi öğrenmek istiyorum.çocuklarımda bunu bilsinler istiyorum.hayat sadece fizik,kimyadan ibaret değil.

  18. İlknur Arkun yorum tarihi 8 Ocak, 2009 01:56

    Atatürkün bu güzel sözünüde eklememek haksızlık olur;Evvela millete TARİH’ini, ASİL bir MİLLET’e mensup bulunduğunu, BÜTÜN MEDENİYETLERİN ANASI olan İLERİ bir MİLLET’in çocukları olduğunu göstermeliyiz.

  19. esraünal yorum tarihi 29 Ocak, 2009 22:37

    evet tabiki elestirebilirsiniz.ben o kadar siddetli elestriler yaparken buna karsı olmam mümkünmü.özgürlükleri savunurken.demokrasiyi savunurken.benim bu yorumuma sebep örnekleme verilmeden genel olarak bütün kurumu süphe altında bırakan yazıdan dolayı olmustu.çünkü bu iftiraya girer.cumhuriyetin krumlarındaki tüm kişiler potansiyel suclu gibi gösterilmiştir.yani iftira atılmıstır.bu bana göre hem suc hemde ayıptır.benim hiçbir egom yok.sadece sizin gibi düsüncelerimi ifade ediyorum.bana göre yanlıs olan seyleri ifade ediyorum.bu egoları tatminse bütün yorum yapanlar sizde dahil egolarını tatmin ediyor.yda aykırı düsüncelere tahammül edemeyince bu sekilde sanki karsıdaki kişiyi ruh saglıgı bozuk gibi göstererek asagılamak yoluna gidiliyor.kimliginizi ögrenmeniz dünya vatandaslıgına engel degildir.yani hem türk vatandası ve aynı zamanda bu kimlikle dünya vatandası olunur.korkmayın.bu acaip birsey degildir.hayvan haklarıda kötü birsey degildir.benim kedim var.ve onun rahat yasama hakkının eziyet görmeme hakkının aclıktan ölmeme hakkının olmasını istemek.insanı bir duygudur.bu hakları korumak kimsye zarar vermez.insan oldugumuzu hatırlatır.tarihimiz dogru anlatılmıyor.bu sitede ezberden baska birsey vermiyor.ben atatürkün gercek dogum tarihi nedir bilmek istiyorum.bilinmiyorsa bunuda bilmek istiyorum.neden agır hastalıgında hastenede bakılmdıgını.dolmabahcede kaldıgını bilmek istiyorum.inönüye öldürülmesi için emir verip vermedigini bilmek istiyorum.ve bu kararına karsılık inönün esine maas baglanıp baglanmdıgını ögrenmek istiyorum. vatanı kurtarırken kimlerle hangi ülkelerle işbirligi yaptıgını vb…ayrıca türk tarihimizi anlatırken bu site galiba osmanl imp.bizim tarihimizden padisahlarımızıda anlatmdıgına göre baska bir ülkeni padişahları olarak görüyor.böyle kopuk gercek tarih anlatılırmı.burda tarih degil atatürkümüzü klasik ilkokul bilgilerimizin stilinde ezbercilige dayalı anlatıyor.benim elestirim bunaydı.ama sanırım yanlıs anlamışsınız beni.

  20. esraünal yorum tarihi 29 Ocak, 2009 22:47

    vede ayrıca ben kimseyi okumudan sadece konu hakkında yorum yapmıstım.ve bu konu sitenin adıyla ilgili bir elestiriydi.yanlıs buldugumu söylemiştim.sayın karahan cok saviyeli ve medeni sekilde acıklama yapmıstısonradan baska bir yorumcu kendisiyle ilgili olmdıgı halde bana agır elestiriler yapınca buna karsı cvp yazmak zorunda kaldım.siz bunu nasıl okudugunuz halde anlamamışsınız.gercekten cok garip geldi bana.

  21. aysun güneş yorum tarihi 11 Mayıs, 2009 14:51

    ee çok güzeldi salun hocam bana 5 verdi

  22. mine güneş yorum tarihi 11 Mayıs, 2009 14:52

    ben bu ödevden 5 aldım çok salun çok ama çok teşekkür eder,m

  23. gamze güneş yorum tarihi 11 Mayıs, 2009 14:53

    daha büyük yetenek saibi oldum çok salun

  24. rana semerci yorum tarihi 26 Mayıs, 2011 16:21

    atam sen her zaman bizim kalbimizdesin…

  25. zehra çiçek yorum tarihi 6 Ekim, 2011 11:38

    Ya bu ne biçim bi sayfa ben dil olmasaydı insanlık bugünkü seviyesine ulaşabilir miydi diyorum siz başka şeyler yazıyosunuz

Yorum yap