606) AVRUPA, AYDINLAR VE CEMİL MERİÇ

Yayin Tarihi 28 Mart, 2012 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Avrupa, Aydınlar ve Cemil Meriç

Cemil Meriç

Batılılaşma putunu düşman ilan eder kendine Meriç. 

Her makalesinde, her düşünce aktarımında, aklına her geldiğinde uyarmayı görev beller. Hükümetleri, aydınları, halkı… 

Batılılaşma yaygaralarından sonra, hedef eskiyince yerine ulaşılması elzem yeni bir hedef konulur. Çağdaşlaşma. Bakın çağdaşlaşma hakkındaki sözlerine; “Batılılaşma miti eskiyince, yeni bir yalan çıktı sahneye, daha doğrusu aynı nazenin taze makyajla arz-ı endam etti: çağdaşlaşma. İntelijesiyamızın uğrunda şampanya şişeleri patlattığı bu ihtiyar kahpe, Tanzimat’tan beri tanıdığımız Batı’nın son tecellisi, çağdaşlaşma, karanlık, kaypak, rezil bir kavram. Rezil, çünkü tehlikesiz, masum, tarafsız bir görünüşü var. Çağdaşlaşmanın kıtası ne? Hippilik mi, bürokrasi mi, atom bombası imal etme gücü mü…  Çağdaşlaşmak, Avrupalılaşmaktır. Avrupalılaşmak, yani yok olmak.” 

Bugün yazılmışçasına taptaze duruyor ‘Umrandan Uygarlığa’ kitabının sayfalarının arasında. Bir var ki, bugün çağdaşlaşmayı da itelediler. Yeni kavramları bulup dayadılar kafası karışık milletin önüne. Yardım daima içeriden geldi. Milletin öz kaynaklarından beslenen, eğitilen ‘aydınlar’ eliyle. Hepte güzel kelimeleri, reddedilemeyecek, herkesin kabul edebileceği kelimeleri kavramlar dünyamıza iteklediler. ‘Değişim’le başladı bu istila, ‘insan hakları’, ‘demokrasi’, ‘ileri demokrasi’ aydın kesimin ağzında sakız, kaleminde bedava mürekkepti adeta. Yanına ‘ordu düşmanlığını’ da koyunca gerçek ‘demokratlar’ arz-ı endam ediverdiler sahnede. . Şimdi biz de Üstadın sözlerini söyleyebiliriz. İleri demokrasi, karanlık, kaypak, rezil bir kavram. Rezil çünkü tehlikesiz, masum, tarafsız görünüşü var.

Cemil Meriç; “Apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız, düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asil, çok daha insanca bir medeniyetin.” Cümlelerini yazarken, şimdilerde içine düştüğümüz, ‘Dinler arası Diyalog’, ‘Medeniyetler arası İttifak’ isimlendirmeleriyle düşünce ve siyaset dünyamıza zorlanan yapılanmalar daha hayatta değillerdi. Kim bilir neler yazardı şimdi? 

Kandırmacalar dünyasında daima yeni ‘put’lara ihtiyaç vardır. Kimsenin itiraz edemeyeceği, itiraz sesini yükseltenlere de, bu putlar üzerinden ‘faşist’, ‘gerici’, ‘yobaz’.. Yakıştırmalarının hemence kondurulduğu putlar. Her gün onlarca yazar tarafından, ısıtılıp ısıtılıp önümüze getirilen putlar. Gönüllü hizmetkâr zavallı aydınlar, gönüllü yıkım müteahhitleri bizim aydınlarımız.

Ortaya sürülen ‘put’un ömrü uzun değildir Meriç’in zamanlarındaki gibi. Ta Tanzimat’tan beri ‘çağdaşlaşma’ tartışılmışken, yerine, çok kısa zamanda yepyeni ‘put’laştırılan kavramlar düşünce dünyamızı alt üst eder oldu. Avrupa Birliği müktesebatından uygulanmak üzere ithal edilen kavramlar (put). Meriç’in üzerinde durduğu,“çok daha insanca bir..” bir medeniyet sahibi olduğumuz göz ardı edilerek. Varsa da yoksa da Avrupa, çağdaşlaşmak, demokrasi, insan hakları, değişim… Nasıl da propaganda tezgâhında işleyip allayıp-pullayıp sürüyorlar piyasaya, sadece kendilerinin anladığını, kendilerinin dışındakilerin bu kavramlardan anlamadığını yüksek sesle haykırıyorlar. En yükseklerde bulunan bir zat-ı muhteremin “bu işlerden biz anlarız” dediği kulaklarımızdadır. Biz anlarız, yani siz bilmezsiniz.

Bakınız A. Bayramoğlu köşesinden nasıl kurşunluyor:“Türkiye değişiyor otoriter ve vesayetçi bir düzenden demokratik bir düzene doğru hareket ediyor, bu iddiayı taşıyor, bu iddianın aktörlerini siyasette, bürokraside, basında, üniversitelerde üretiyor.

Ancak değişim süreciyle meşruiyet ve görecelik arasındaki bağlar git gide zayıflıyor. Keskin, kuvvetli fikirler alan temizliği yaparken, yeni değerlerde zorlanıyor.

Bu bir ölçüde doğal…

Kabul etmek gerekir ki hiyerarşi, kapsayıcı otorite ve itaatin egemen olduğu bir düzenden, özerklik, özgürlük ve eşitliğin düzenine geçiş, kolay ve sıradan değildir.” (Y.Şafak, 24.3.2012)

Kısaca, teslim olun bize, Avrupa’ya diyor. Özgürlük, özerklik, demokrasi Avrupa’da diyor. Siz isteseniz de istemeseniz de sistem bu inançtaki kişileri üretiyor diyor. Bizim inançlarımıza ‘vesayetçi’, ‘otoriter’, ‘itaatin egemen olduğu’ yaftalarıyla hakaretler ediyor. Aydın’ımızın hali bu. 7000 yıllık Türk’ün devlet kurma birikimi, 1500 yıllık Türk-İslam külliyatı bir kenarda dururken, güdük Avrupa’nın kirli emellerine ‘aydın’ tipi hizmet. Asla Türk olmayan, asla Türk-İslam olamayan Türk aydını, zavallı hizmetkâr.

Ülkemizin bir tarafında bölünme provaları, kendi devlet yapılanmaları sürdürülürken ‘özerklik’ (ne anladığı da belli değil) söylemini zihinlerimize kazımaya devam etmeleri de acınacak bir vaziyetin resmidir. Sanki mal bulmuş mağribi edasıyla, hiç bilinmeyen bir sistemi anlatıyor edasıyla ortaya sunulan karışık meyve tabağı tadında… 

Beylik yönetiminden bihaber kafalar, yeniymiş gibi aldıkları ve aldıkları gibi (işlemeden) sundukları ‘özerklik’.

Tekrar söyleriz…

Zavallı hizmetkâr…

EMRAH BEKÇİ

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap