59) KUŞATILMIŞLIK

Yayin Tarihi 30 Aralık, 2007 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

KUŞATILMIŞLIK

image00190.jpg

 

Bu gece, saatın, uykuyu kovaladığı bu anda neler düşünüyor insan.
Belirleyicileri.
Kuşatılmışlıkları.
Her  alanda sınırlanmaları.
Sınırların dışına sakın çıkma, benim sana çizdiğim ölçüde düşün ve haddini bil, diyorlar.
Ekliyorlar, haddini bil ki seveyim seni.
Haddimi bildikçe içim sıkılıyor, ya hayır, öyle değil aslında, bunun çözümü var dedikçe, işler sarpa sarıyor.
O kadar ince psikolojik etkilenmelerin altına itiliyor ki toplum, ya bu adam, bunu söylememeliydi diyorum. Ama ok yaydan fırlıyor ve toplum karşı karşıya bırakılıyor.
Toplum mühendislerinin oyununa öyle bir gelmişler ki.
Ama ben tutarlılığımı korumalıyım, diye düşünüyorum. Sonuçta iş çözümsüzlük aşamasında, sağlıklı, aydın ve hoşgörü ye dayalı düşüncelere dayanacak.
Uçarı, aykırı, karıştırıcı, hesap sorucu, sorgulayıcı olma sakın, diyorlar.
Fitne fücur yok ha.

Emperyalizmin dünyayı kuşatma altına aldığı günümüzde, başka şeylerde geliyor aklına, insanın.
Dün Kızılderililerin yok oluşunu, Amerikan sineması bize öyle bir taraflı anlattı ki, ya dedik bu Kızılderililer de… Kristof Kolomb, yüceltilmişti ama ilk katliamları başlatanda oydu. Emperyalizm sömürgeleştirdiği topraklarda çağlar öncesinden işbirlikçiler buluyor, silah ve teknoloji ile sermaye birikimini arttırırken geleceğe kan ve gözyaşı bırakıyordu.
Sonra bir baktık ki Şili’de kayıplar, faşizm özgürlükleri ayaklar altına alıyordu. Paraguay’da aynı rezaletler sergileniyordu.
Vietnam’ı da sinemalaştırdı. Hem ülkeleri kana boğuyor, hem de sinemasında yaptıklarını çok açık sergiliyordu. Yaptıkları buysa, yapmadıkları ne idi, düşünmek istemiyorum.
Sadece, insanlığın emperyalizmin bu kanlı tutumunu seyretmesini ve buna karşı direnmemesini anlayamıyorum, içime sindiremiyorum.
Afrika  yerlileri nin çığlıkları, siyah ırkın 1970’li yıllara uzanan ezilmişlikleri hala gözlerimin önünde. Bugün, Afrika’da açlıktan ölen her çocuğun, bu tarihsel sürecin sonucudur diye düşünüyorum.
Emperyalizm, kendi planlarına denk düşecek bütün sosyal ve siyasal oluşumları kullanmaktadır. Kimi zaman dini oluşumları, kimi zaman sosyalist, kimi zaman faşist, kimi zaman muhafazakâr, kimi zaman diktatörleri, onlar için o ülkelerdeki oluşumların çerçevesi önemli değildi. Yeter ki kendine hizmet etsin, yeter ki planlarını bozmasın.
Bana küfret ama planlarımı bozma, bana küfrederek halkının gözünü boya ama asla dediklerimden çıkma.
Vakıflarla ve kuruluşlarıyla da açık gizli bunu ortaya koyuyordu ve koymaktadır, hala. Ülkelerin yerli işbirlikçileri buna çanağı hazırlıyordu. Kim ki ülkesinin kaynaklarını boşa harcıyordu, emperyalizm onları kendi ülkelerinde en iyi dost olarak ağırlıyordu. Kim ki emperyalizme karşı Ulusal çıkarlarını savunuyordu, onları yine o ülkelerdeki yerli işbirlikçileri ile alaşağı ediyordu. Emperyalizm utanmıyordu, yerli işbirlikçilerin utanma duyguları ise maskelerle örtülüyordu. Bazen bunlar benden daha çok sömürüye karşı çıkıyorlardı. Bu yerli işbirlikçiler sansürü ellerinde bulunduruyor, ülkenin geleceğine esenlik, aydınlık getirecek bütün sesler kısılıyordu. Emperyalizm, ülkelerde kardeşi kardeşe kırdırıyor, sinsi gülüyor, her tarafa aynı merkezden komutlar veriyordu.
Emperyalizm korkunç ve ilkesiz ekonomisini, yani, kapitalizmini kendi halklarına karşı bile acımasız kullanıyor.
Amerika’da yoksulların sayısı çığ gibi büyüyor.
İndirimlerde halk birbirini eziyor.
Ülkemizde de son yıllarda sergilenen tablo aynı.
Ha, ulaşmak istedikleri uygarlık buysa bir kısım kesim ulaştı.
İngiltere aynı,  Fransa’da aynı.
Bizdeki emperyalist işbirlikçiler, kendi halklarına acımayan bu emperyalizmi ülkemize yıllardır davet etmekteler.
Bize acıyacaklarını bizi kurtaracaklarını düşünüyorlar.
Düşünüyorum da, Kızılay’da, Taksim’de, Kordon’da insanlar yoksulluğun bütün göstergeleri ile çıksalar yani emperyalistler, vah vah mı diyecekler.
Bu ne, aymazlıktır.
Yani ve farklı yönden, yerli sömürücüler, vah vah mı diyecekler.
Hayır.
Şairler halkı anlatacaklar. Yazarlar. Sanatçılar. Aydınlar.
Halkı.
Gün o gündür.
Yoksa 2008’in ramazanında her mahalleye ramazan çadırı kurulsa, bu iş buna gitmeyi engellemeyecek hızlandıracak.
Bakıyorum da, ülkede kimse yoksulluktan ve bunun getirdiği dramlardan hiç söz etmiyor.
Artık halkın yaşadığı sorunlar, sanal gündemlerle bastırılmaya çalışılıyor.
Sistem televizyonlarda yaratılan abla ve ağabeylere sığınarak bu işi geçiştirmeye çalışıyor.
Medya ya bağlanan hali vakti yerinde olanlar, bireysel yardımlarla durumu hoşlaştırmaya çalışıyorlar.
Bak, Allah razı olsun ne yardımsever insanlar varmış diyerek hamaset okşanmaya çalışılıyor,
Ama ve aslında, oyun yutturulmaya çalışılıyor.
Sistemin yoksullaştırdığı kitleler uyuşturulmaya çalışılıyor.
Yani aslında siz ey yoksullar siz aslında ananızdan yoksul doğdunuz yoksa sistemin ne kabahati var ki diye savunuluyor. Neden kaderinizi kabullenmiyorsunuz. Bak şansın varsa, televizyonlara çıkarsan, senaryoya göre ağlar ve özel yaşamının bütün sırlarını açıklarsan, sana yardım edecek hayırsever ve yardımsever varsıllarda bulacağız.
Gel kuşatılmışlığa razı ol.
Ya benim sana çizdiğim yaşamı kabul et, ya da et. Etmezsen senden öncekilere ne uygulandıysa o.
İtelenen, ötelenen, dışlanan, yalnız bırakılanlardan olursun.
Ama açta olsan, fukarada olsan bunu sorgulama, gel kaderinin sana çizdiği şansı bekle.
Sayısal loto oyna, bak her hafta ülkeye milyonerler kazandırıyoruz.
Şansına güvenmiyorsun, birleşip, örgütlenip, bilinçlenip, aydınlanıp, insan onuruna yakışır, çalışarak alın teri dökerek haklarını aramaya kalkışıyorsun.
Bak hele.
Bak aklını başını topla.
Birleşip, örgütlenip, bilinçlenip hakkını arama.
İşte, öyle bir toplum yaratılmaya çalışılıyor.
Duyguların bu kadar oynak olan televizyon programlarında, biraz önce dertli ve hüzün dolu bir parçada ağlayın diye mendil dağıtılan izleyiciler bir dakika içinde bir dansözle yarışırcasına kıvırmaya başlıyorlar.

Buna dokunmadan geçemeyecektim.
O zaman yaratılmak istenen bu kesimlerce, ne şiir umursanır ne şair.

Şair ne demiş,

‘ne atom bombası
ne Londra konferansı
bir elinde cımbız,
bir elinde ayna;
umurunda mı dünya!’.

Dr. İlhami Şenol

 

Paylaş:

Yorumlar

“59) KUŞATILMIŞLIK” yazisina 2 Yorum yapilmis

  1. Nuriye Özdinçer yorum tarihi 30 Aralık, 2007 19:44

    Eğitim ve ekonomide Kemalizm den kopunca,emperyalizmin kuşatılmışlığına yine girdik.Kurtuluş savası öncesi gibi..
    Liderimiz Atatürk İlke ve Devrimleri etrafında toparlanınca ancak TAM Bağımsızlığımıza kavuşarak
    bu kuşatılmayı parçalayabiliriz..Em.Öğr.

  2. paşalı savaş yorum tarihi 30 Aralık, 2007 21:20

    s.a degerli hocam.ALLAH seni başımızdan eksik etmesin.inşaallah senin gibi degerli insanlarımız bizleri uyarmaya ve bilgilendirmeye devam eder.ALLAH’a emanet yılmaz hocam.bu arada Dr ilhami beyinde eline yüregine saglık

Yorum yap