581) VATİKAN’IN AFRİKA ÇIKARMASI

Yayin Tarihi 22 Kasım, 2011 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Vatikan’ın Afrika çıkarması

image00113.jpg

Vatikan yardım kuruluşlarının bütün imkanlarından yararlanarak evangelistlerin ilerleyişini önlemeye çalışıyor. Bu durum yalnızca Afrika için geçerli değil, Latin Amerika’da ki evangeslistler içinde geçerli.

 

Asırlardan bu yana Afrika ilgi odağı.  Özellikle Avrupa’dan yeni dünyaya giden gemilerin önemli bir çoğunluğu -köle ticareti çerçevesinde- Afrika’ya uğradıktan sonra yollarına devam ederlerdi. Kolonyalizmle birlikte Afrika Batılı büyük devletlerin rekabet sahalarının başında yer aldı. 1990’dan sonra küreselleşmenin hızlanmasıyla BRİC, Güney Kore ve Türkiye gibi hızla büyüyen devletler düne kadar Batı’nın önbahçesi kabul edilen Afrika’ya açılarak oyuna dahil oldular. Analizimiz büyük devletlerin Afrika serencamına değinmeyi hedeflemiyor tam aksine yüzölçümü olarak dünyanın en ufak devleti kabul edilen ve büyüklüğü birkaç hektarı geçmeyen  Vatikan’ın Afrika açılımını mercek altına almayı hedefliyor.

Papa XVI. Benedictus haftasonu Benin’e giderek Afrika’ya ikinci ziyaretini gerçekleştirdi. 2009’da Angola ve Kamerun’u ziyaret etmişti. Papa, Cumartesi günü Afrika için yol haritasını açıkladı.  Yol haritası 2009 Vatikan’da toplanan Afrika sinodu sonuçlarının toplandığı “Africae Munus” başlıklı 135 sayfalık metne dayandırılıyor. Papa açıklamasında  barış, iyi yönetim,  şeffaflık, kadın ve çocuklara uygulanan şiddetin durdurulması çağrısında bulundu. XVI. Benedictus’un açıkladığı yol haritası BM raporlarından okuduklarımızdan çok farklı değildi. Papa’nın Afrika ziyareti yalnızca bu yol haritasını açıklamak için gerçekleşmedi.  Evangelistlerin hızla yayıldığı bir dönemde Vatikan, var olduğunu bu tür diplomatik gezilerle göstermeye çalışıyor.

Vatikan’ın Afrika kıtasına ilgisi yeni değil. Uzun asırlara dayanıyor. Özellikle köle ticaretinin yaygın olduğu dönemde ve  kolonyalizm yıllarında hızla yayıldı ve etkisini artırdı. Misyonerlerin faaliyetleri kolonyal güçlerin desteğiyle varlık buldu. Hristiyanlık yaşanılan fakirlik ve adaletsizliğe tek çare olarak sunuldu. Var olan dinler ve inançlar geriliğin sebebi olarak gösterildi ve yok sayıldı. Batı’nın judeo-hristiyan kökenlerinin üstünlüğüne inancı,  yalnızca yerli kültürleri ezmekle sonuçlanmadı, hristiyanlığa geçenleri de yeni dinlerini kültürlerini-kökenlerini retederek yaşamaya zorladı. Afrika kültürü ancak II. Vatikan Konsili’nden sonra kabul görmeye başaldı.

Vatikan  yüzölçümü olarak dünyanın en ufak devletleri arasında yer alıyor olsa da, geniş diplomatik ağıyla dünyanın en büyük bilgi ve istihbarat ağına sahip ülkelerin başında yer alıyor. 16. yüzyılda bu sahada birinci olan Vatikan site devletinin bu gücü bu gün zayıfladıysa da tamamen ortadan kalktığını söylemek zor. Katolik dünyasının merkezi kabul edilen Vatikan’ın hierarşik yapısı bu ağın oluşturulmasında önemli  rol oynuyor.

Afrika’ya ilk ayak basan VI. Paulus oldu. Ardından II. Ioannes Paulus Afrika’ya 15 gezi düzenledi. XVI. Benedictus’un ikinci ziyareti. Bu geziler Vatikan diplomasisinin önemli araçlarından. Afrika’nın hristiyanlığa geçişlerin en hızlı olduğu kıta olması Vatikan’ın ilgisiz kalmasını engelliyor. Ayrıca Vatikan  İtalya, İspanya ve Polonya’nın da desteğiyle ulaşamadığı yerlere ulaşmaktadır.

Vatikan devletinin 178 ülkeyle diplomatik ilişkileri var.  XVI. Benedictus’ün papa seçilmesinde bu yana yeni dört devletle diplomatik ilişkiler kurdu. Bunlar Karadağ, Birleşik Arap Emirlikler, Rusya Federasyonu ve Afrika kıtasından Botsvana. Vatikan 16 devletle diplomatik ilişkiye sahip değil. Bunları iki kategoriye ayırmak gerkiyor. İlk kategori hiçbir diplomatik ilişkisi olmayan devletlerden (Afganistan, Çin, Vietnam, Suudi Arabistan, Kuzey Kore…) ; ikinci kategori apostilik düzeyde -katolikler nezdinde- Vatikan’ın temsil edildiği ülkelerden (yedi devlet) oluşuyor.

Vatikan, devletlerarası ve diğer dinlerle olan ilişkilerine yönelik  diplomatik çalışmalarında iki boyutlu bir diplomasi yürütüyor. Diğer dinlerle ve mezheplerle olan ilişkilerinde İslam ve Budizm’in dışında neo-evangelistlerle olan ilişkileri büyük önem taşıyor. Çünki dünyanın her bir noktasında doğrudan rekabet içinde olduğu grup evangelistler. Özellikle Latin Amerika ve Afrika’da.

Pew Research Center’ün verdiği donemlere bakılırsa 1900-2010 tarihleri arasında Afrika’da müslüman nüfus 11 milyondan 234 milyona ulaşırken, aynı dönem içinde, hristiyanların sayısı 7 milyondan 470 milyona ulaştı.  Pantkotistlere mensup olanların sayısının 140 milyon olduğu tahmin ediliyor. Evangelistlerin yıllık doğrudan bağışlarla elde ettikleri 297 milyar dolarlık yardımlarla Vatikan’ın bütçesini çok gerilerde bırakıyorlar. Bu maddi güçle bulundukları ülkelerde ki –özellikle Afrika’da-  hükümetleri dahi etkileme gücüne sahipler.

Papa’nın Benin’de açıkladığı yol haritasındaki ifadelerin BM raporlarında da görülebileceğini ifade etmiştik. Evangelistlerin kullandıkları söylemlere bakıldığında daha pragmatik bir yaklaşımla konuya yaklaştıkları anlaşılıyor. Afrikalılara hristiyanlığı kabul etmeleri durumunda zengin olacaklarını, şifa bulacaklarını (bazı toplu dua merasimlerinde şifa dağıtılırken, bazı toplantılarda kötü ruhlar kovuluyor) , mutlulu olacaklarını, barışa ve zafere ereceklerini söylüyorlar. Her iki söylemde (Vatikan ve evangeslistler) de aranan mutluluk ama maddi olanın kulağa daha  hoş geldiğini söylemek mümkün (Maşrıkten Mağribe müslümanları da aynı söylemlerle etkilemeye çalıştıklarını ifade etmek gerekiyor).

Vatikan yardım kuruluşlarının bütün imkanlarından yararlanarak evangelistlerin ilerleyişini önlemeye çalışıyor. Bu durum yalnızca Afrika için geçerli değil, Latin Amerika’da ki evangeslistler içinde geçerli. Her gün 8 bin Latin Amerikalı’nın evangelist harekete katıldıkları ifade ediliyor. Nigeria’da -evangeslist- Redeemed Church’ün  4 bin ibadethanesi ve yaklaşık 2 milyon taraftarı olduğu biliniyor. Aynı ülkede Anglikan klisesinin 18 milyon gönüldaşı bulunmakta.

Vatikan ve evangelistlerin yayılmacılığı yalnızca Afrika ve Latin Amerikayla sınırlı değil. Ortadoğu ve Asya’da da önemli ölçüde bir ilerleyiş gözlemleniyor. Özellikle Fas ve Cezayir’in Kabili bölgesinde yerel halk ve merkezi iktidarla sorunlar yaşamasına rağmen evangelistlerin başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Mağrib ve Maşrık ülkeleri Afrika’dan önce evangelistlerin birinci derecede ilgi gösterdikleri bölgelerin başında geliyor. Vatikan farklı dinlere veya inançlara mensup olanları kazanmaya çalışırken evangeslitler katolikleri de etkilemeye çalışıyor.

Büyük ve gelişmekte olan devletler yer altı ve  üstü zenginlikleri sebebiyle Afrika’ya açılırken, Vatikan dini sebeplerle diplomasisini seferber etmekte (ikili ve uluslararası organizasyonlar aracılığıyla). Afrika’da hızla yayılan evangelistlerin dokuz bin farklı hareketle temsil edilmeleri Vatikan için bir tehdit oluşturmakta. Ayrıca Afrika’da gözlemlenen istikrarsızlık ve çatışmaların farklı inanç sahiplerini müdahaleye de açık hale getirmekte. Kuzey Afrika’da esen değişim rüzgarı evangelistler için tarihin yedinci safhasının son perdesinde olduğuna yorumlanıyor. Bu sebepten çalışmalarını hızlandırdıkları ifade ediliyor.

Bir yanda tarihin son perdesinde olduğunu düşünenler, diğer yanda sahneye dönemeye hazırlananlar. Vatikan ve evangelistlerin, Afrika ve Ortadoğu çıkarması, yaşanan kargaşanın yalnızca askeri, ekonomik ve sosyal derinliği olmadığı aynı zamanda kültürel ve inanç boyutunun da olduğunu hatırlatmalı.

Sinan Özdemir/ Dünya Bülteni- Brüksel

Paylaş:

Yorumlar

“581) VATİKAN’IN AFRİKA ÇIKARMASI” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. PERLE İNCİ yorum tarihi 23 Kasım, 2011 14:27

    ELMASLAR…AFRİKA KITASI*–ORAYA SİLAH GÖNDEREN ÜLKELER!!ORADAKİ CETELER!–10 SENE ÖNCE ALMANYADADA AFRİKAYA YARDIM!!DENİYORDU..SOKAKLARDA,HABERLERDE,KİLİSELERDE!SİMDİ EVANGELSİTLER ORTOKSLARLAMI?,RUSYA..İLEMİ?!GENEMİ!!!ELELE VERİYOR?
    TÜRKİYEMİ?HEP AYNI;(ELLERİNDE OYUNCAK:(GÖRÜNTÜ O!BİZİMKİLER GİDİYORLAR EL ETEK ÖPMEYE;(–TIMESDAKİ SON HABER?BUGÜN YANINLANDI TV.DE!

Yorum yap