56) ABD’NİN ASKERİ STRATEJİSİ

Yayin Tarihi 23 Aralık, 2008 
Kategori SİYASİ

Dengeli Bir Strateji

image00147.jpg

ABD Savunma Bakanı Robert Gates, ‘Yeni bir Çağ için Pentagonu’un yeniden düzenlemesini’ yazdı.

Pentagon, konvansiyonel kuvvetlerini yenilemekten daha fazlasını yapmalı bugünün ve de yarının gayri nizami çatışmalarına da odaklanmalıdır.

Denge, Pentagon’un hazırladığı Ulusal Savunma Stratejisinin tanımlayıcı ilkesidir. Birleşik Devletler, yüksek savunma harcamalarıyla, herşeyi yapmakla ve herşeyi satın almakla ulusal güvenliğe yönelik tehditleri yok etmeyi bekleyemez. Savunma Bakanlığı, öncelikleri belirlemeli ve kaçınılmaz değiş tokuşları ve fırsat mâliyetlerini göz önünde tutmalıdır.

Bu strateji, üç sahada denge gözetmektedir. Mevcut ihtilaflarda etkili olmaya çalışmak ile  diğer beklenmedik durumlara hazırlıklı olmak arasında denge; isyanla mücadele (counterinsurgency) gibi askeri yetenekleri kurumsallaştırma ve dış askeri yardım ile ABD’nin mevcut konvansiyonel ve stratejik teknoloji sınırını diğer askeri kuvvetlere karşı muhafaza etme arasında; ABD silahlı kuvvetlerini başarılı kılan kültürel hususiyetler ile yapılması lüzumlu olanları yapması için gerekli yetenekleri körelten unsurları üzerinden çıkarıp atması arasında.

Gayri Nizâmi Düşünüş

ABD’nin gelecekteki tehditlerle başa çıkma kabiliyeti, câri çatışmalarda sergilediği performansa bağlı olacaktır. Açık sözle ifade etmek gerekirse, Irak’ta yahut da Afganistan’da başarısız olmak – veya başarısız görünmek – hem dostlar ve müttefikler hem de potansiyel hasımlar nazarında Amerika’nın itibarına amansız bir darbe indirecektir.

Irak’taki savaşçı birliklerin sayısı zamanla azalacaktır – Kasım’da her kim başkan seçilirse seçilsin böyle olacaktı. Bununla birlikte ABD’yle istişareler ve terörle mücadele çalışmaları gelecek yıllarda da sürecektir.

Başkan G.W.Bush’un geçen Eylül ayında söylediği gibi, Afganistan’daki asker sayısı artıyor ve önümüzdeki yıllarda daha da artması muhtemel. Coğrafi yapısı, fakirliği, komşuluk muhiti ve acıklı tarihine bakınca, Afganistan, Irak’a nazaran pek çok bakımdan daha karmaşık, zorlu, uzun vadeli bir meydan okumadır; büyük çaplı uluslararası çabaya rağmen daha bir süre ABD’nin askeri ve iktisâdi sorumluluklar almasını gerektirecektir.
Gelecek için hazırlanmamak ve gelecek için düşünmemek sorumsuzluk olacaktır ve Pentagon’dakilerin, askeriye ve savunma sanayisindeki kişilerin çoğunluğu buna kafa yormaktadır. Ancak Amerika Birleşik Devletlerinin bugün içinde bulunduğu çatışmalarda savaşmak ve kazanmak adına gerekli tüm yetenekleri bulundurmayı ihmal edecek şekilde gelecekteki nizâmi ve stratejik çatışmalara hazırlıkla aşırı derecede meşgul olmamalıyız.

Savunma Bakanlığı bütçesinde, bürokrasisinde, savunma sanayisinde ve de Kongre’de konvansiyonel yenileme programlarına derin bir destek her zaman vardır. Benim asıl endişem, bugünün savaşlarını ve gelecekte onun yerine geçecek muhtemel diğer savaşları kazanmak için gerekli yeteneklere buna benzer bir kurumsal desteğin olmayışıdır.

Terörle savaşa adını veren, acı gerçek, uzatmalı ve dünya çapında süren intizamsız kampanyadır – şiddet ve aşırılığın kuvvetleriyle ılımlı kuvvetler arasındaki bir mücadeledir. Teröristlere ve diğer aşırılıklara karşı uzun vadeli çabalarda doğrudan askeri kuvvet, kendi rolünü icra edecektir. Ancak ABD, bu yolla [terörizmin] zafere giden yolunu uzun vadede kesemez ve ele geçirmez. Askeriyenin kinetik operasyon dediği şey, iyi yönetimin teşvik edilmesini, kalkınmayı kamçılayan ekonomik programları ve teröristlerin üye kazandıkları hoşnutsuz kesimlerin mağduriyetlerine yönelik çabaları hedefleyen tedbirlere – mümkün olduğu yerde- ikincil kılınmalıdır. Aşırı hareketleri ve onların ideolojilerini mağlup etmek ve gözden düşürmek için sessiz başarıların uzun vadede sabırla birikmesi gerekecektir.

Birleşik Devletlerin bir diğer Irak veya Afganistan denemesi – yani güç kullanarak rejim değişikliği ve ardından ateş altında ulus inşası – yakın gelecekte ihtimal dâhilinde değildir. Fakat bu, çeşitli mahallerde benzer meydan okumalarla karşılaşmayacağı anlamına gelmez. ABD stratejisi, sorunların iltihaplanarak külfetli ve tartışmalı doğrudan askeri müdahaleler gerektirecek krizlere dönüşmesini engellemek için, mümkün olduğu yerde, dolaylı yaklaşımları – öncelikle dost hükümetlerin ve onların silahlı kuvvetlerinin kapasitelerinin artırılması yoluyla – benimsemelidir. Bu nevi bir çabada, ABD’nin müttefik ve ortaklarının yetenekleri, ABD’nin kendi yetenekleri kadar önemlidir; ve onların kapasitelerinin artırılması, ABD’nin kendi başına savaşması kadar -tartışmaya açıktır- ya da ondan daha fazla önemlidir.

Yakın geçmiş, isyan (insurgency) ve başarısız devletlerden kaynaklanan tehlikelere kâfi derecede hitap etmede yaşanan zaafiyetin sonuçlarını berrak bir şekilde göstermiştir. Terörist şebekeler, zayıf bir ulusun sınırları dâhilinde sığınak bulabiliyorlar ve sosyal çözülmenin yarattığı kargaşadan beslenerek güçleniyorlar. Nükleer silahlı bir devlet kargaşaya düşebilir ve suça yönelebilir. Amerikan topraklarına yönelik en yıkıcı tehditlerin – örneğin bir Amerikan şehrinin terörist saldırıyla zehirlenmesi veya enkaza çevrilmesi – saldırgan devletlerden ziyade başarısız devletlerden yönelmesi çok daha muhtemeldir.

Bu tür senaryoların hakkında gelmek için ihtiyaç duyulan yetenek / kapasite, egzotik oyalanmalar yahut ilginin geçici olarak başka yöne sapması şeklinde değerlendirilemez. Bu senaryolar, Amerikan tarzı savaşın gözde nosyonlarına uymuyor diye Birleşik Devletlerin vazgeçmek gibi bir lüksü yoktur.

Bundan başka, en büyük savaşlar bile “küçük savaş” yeteneklerini zorunlu kılar. General Winfield Scott, 1840 yılında ordusunu Meksiko’ya sevkettiği tarihten beri, ABD kuvvetlerinin istikrarı muhafaza etmek için gerçekleştirdiği neredeyse tüm büyük mevzilenmeler daha uzun bir müteakip askeri mevcudiyete yol açmıştır. Büyük çatışmaların ister ortasında ister sonrasında olsun, ABD ordusunun güvenliği sağlama, yardım ve huzuru temin etme, yeniden inşaya başlama, mahalli hükümetlere ve kamu hizmetlerine arka çıkma vazifesi sona ermeyecektir.

Birleşik Devletler ulusal güvenlik aygıtının askeri ve sivil unsurları inişli çıkışlı tepkiler veriyor ve gittikçe dengesiz bir şekilde büyüyor. Sorun, irade sorunu değil; kapasite sorunu. Ülkenin ulusal güvenlik yetenekleri pek çok bakımdan 1990’ların sonuçlarıyla başa çıkmaktadır Pensilvanya caddesinin her iki ucunun iştirakiyle, ABD gücünün kilit araçlarında yurt dışında indirime gidildi veya bürokrasi sarmaşığında bozulup gitmesine izin verildi. Savunma Bakanlığı, yurt dışı görevlileri istihdam etmeyi dondurdu. ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’nın Vietnam savaşı sırasında 15.000 olan daimi kadrosu bugün 3.000’e düştü. Ve bir zamanlar müdürleri arasında Edward R.Murrow gibi isimlerinde yer aldığı ABD Enformasyon Ajansı vardı; parçalara ayrıldı ve katlanıp Savunma Bakanlığının bir köşesine bırakıldı. 11 Eylül’den beri önce Dış İşleri Bakanı Colin Powell ve sonra şu an Savunma Bakanlığı yapan Condoleezza Rice’ın çabaları sonucu Savunma Bakanlığı eski formuna kavuştu. Başkan Bush göreve geldikten sonra yurt dışında görev yapacak memur alımları tekrar başladı ve dış işleri harcamaları iki katına çıktı.

Gelecekteki komutanlar, Savunma Bakanlığı ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı daha fazla mâli kaynaklara kavuşsalar bile, güvenliği sağlama ve istikrarı koruma görevlerinden kurtulamayacaklar. Zaferi, Clausewitz’in tanımladığı gibi hakiki mânada kazanmak – siyasi hedefe ulaşmak – için Amerika Birleşik Devletlerinin kapıyı kırma yeteneği, pisliği kaldırma ve hatta daha sonra evi yeniden inşa etme yeteneğine denk bir orduya ihtiyacı var.
Bu gerçekler çerçevesinden bakınca, ABD ordusu son yıllarda bazı etkileyici adımlar attı. Özel harekâtlara ayrılan mâli kaynak ve personel sayısı artırıldı.

Hava kuvvetleri, insansız hava harekâtları için yeni bir istişare programı ve yeni bir kariyer yolu oluşturdu. Donanma, yeni bir seferi harekât komutanlığı oluşturdu ve nehir birliklerini geri çağırdı. İsyan bastırma (counterinsurgency) ve ordu harekât talimatnâmeleri / el kitapları artı yeni bir deniz stratejisi, son yıllarda alınan dersleri de içeriyor. “Eğitim ve teçhizat” programları, ortak işbirliği yapılan ulusların güvenlik kapasitelerinde hızlı iyileşmelere imkan tanıyor. ABD askeri çabalarını, sivil birimlerin çabalarıyla bütünleştirecek ve bu ikisinin eşgüdümlü hareket etmelerini sağlayacak, sivil toplum örgütleri ve akademya dâhil özel sektörün uzmanlığına yer veren çeşitli inisiyatifler ise yolda.

Perspektif’teki Konvansiyonel Tehditler

ABD, ordusu bileylenir ve yeni ve gayri nizâmi yetenekleri kurumsallaştırırken dahi diğer ülkelerin silahlı kuvvetlerinden yönelen güvenlik tehditleriyle her hâlükarda mücadele etmek zorundadır. Gürcistan’da paletleri dönen Rus tanklarının geçen Ağustos ayındaki görüntüleri, ulus devletlerin ve onların ordularının halen bir mesele olduklarını hatırlattı. Rusya ve Çin, hava savunma ve savaş uçağı kapasiteleri dâhil savunma harcamalarını ve yenileme programlarını artırdılar ki bazı durumlarda ABD’nin çapına erişmektedir. İlave olarak, haydut devletler, terörist gruplar, nükleer, biyolojik veya kimyasal silahlardan öldürücü bir karışım söz konusu. Kuzey Kore çeşitli bombalar imal etti ve İran nükleer klübe katılmanın yollarını arıyor.

Tüm bu – terörist hücrelerden haydut devletlere ve yükselen güçlere kadar- potansiyel hasımların müşterek yönü, ABD’yle, konvansiyonel askeri şartlarda doğrudan yüzleşmenin akıllıca olmadığını öğrenmiş olmalarıdır. Birleşik Devletler, câri hâkimiyetini çantada keklik göremez; hâkimiyetini devamlı kılmayı sağlayacak programlara, platformlara ve personele yatırım yapması gereklidir.

Ancak bütüncül bakmak da önem taşır. ABD donanması soğuk savaşın sonra ermesinden bu yana küçülmüş de olsa tonaj ve savaş filosu bakımından bir sonraki 13 donanmanın toplamından daha büyüktür – ve bu 13 donanmanın 11’i ABD müttefikidir. Rus tankları ve topçu bataryaları Gürcistan’ın zayıf ordusunu kahretmiş olabilir. Fakat ABD bir sonraki soğuk savaş için yeniden silahlanmaya başlamadan evvel Rusya’yı sürükleyen güdünün, geçmişte küçük düşmesinin verdiği utancı def etme ve “yakın çevreye” hâkim olma arzusu olduğunu hatırlamalıdır – küreye egemen olmak için ideolojik bir dürtü yoktur. Sovyet ordusunun gücü hakkında çeşitli başkanlara tahminler sunmuş bir isim olarak şunu söyleyebilirim ki, Rusya’nın konvansiyonel ordusu – her ne kadar vurduğu dipten yükselerek 1990’ların sonlarına doğru muazzam iyileşme kaydettiyse de – selefi Sovyetlerin gölgesi hükmündedir. Ve Rusya’da tersine dönmüş demokrafik eğilimlerin konvansiyonel kuvvetleri kontrol altında tutması muhtemeldir.

Genel olarak 2008 Ulusal Savunma Stratejisi, ABD’nin konvansiyonel harp’te sahip olduğu üstünlük itiraz kabul etmez dememekle birlikte, mevcut temayüllere bakınca orta vadede sürdürülebilir olduğu sonucunu kaydetmiştir. ABD’nin büyük bir kara savaşında, kısa süre içinde sıkışık durumda kalacağı doğrudur fakat daha önce de sorduğum gibi o savaşı yerküre üzerinde nerede yapacağız ki? Saldırıyı caydırma ya da cezalandırma gereği doğduğu takdirde – ister Kore Yarımadasında, Basra Körfezinde isterse Tayvan boğazında olsun – Amerikan hava ve deniz kuvvetleri henüz içi keşfedilmemiş yeterli vurucu güce sahiptir. Bundan dolayı, mevcut strateji bu alanda ilave bazı riskleri bilerek farzetmesine rağmen, ihtiyatlı ve yönetilebilir risklerdir.

Diğer uluslar Amerika Birleşik Devletlerine bire bir meydan okumada isteksiz olabilirler. Fakat ABD gücünün tesirini azaltmak, ABD’nin askeri seçeneklerini daraltmak ve ABD ordusunun dolaşım ve hareket özgürlüğünü inkar etmek için bozucu araçlar geliştiriyorlar.

Çin’e gelince, Pekin’in siber savaşlara, karşı uydu savaşlarına, uçaksavar ve gemisavar silah sistemlerine, denizaltılar ve balistik füzelere yaptığı yatırımlar, ABD’nin güç gösterimine gideceği ve Pasifik’teki müttefiklerine yardım edeceği birincil araçlarını tehdit edebilir: Üsler, hava ve deniz mevcûdatı ve onları destekleyen şebeke.

Her ne kadar insanın tüylerinin diken diken eden süpergüç karşılaşması son erdiyse de diğer uluslar nükleer bombaya ve onu fırlatma araçlarına sahip oldukları müddetçe, Amerika Birleşik Devletleri inandırıcı bir stratejik caydırıcılığı muhafaza etmek durumundadır. Savunma Bakanlığı ve hava kuvvetleri bu amaç doğrultusunda emin adımlar atarak nükleer silah seyisliğine seçkinliğini (excellence) ve de mesûliyet duygusunu (accountability) iade etti. Kongre, emniyet, güvenlik ve itimada daha şâyan bir caydırıcılık adına kendi payına düşeni yaparak Güvenilir Savaş Başlığı Değiştirme Programına mâli kaynak aktarmalıdır.

Tehditlerin dağılımı düşünüldüğünde, alt uç-üst uç, nizâmi-gayri nizâmi ve bir yanda zırhlı bölükler öte yanda AK-47 taşıyan gerillar şeklinde bir takım bölümlere ayırmak yaygın bir yaklaşımdır. Siyaset bilimcisi Colin Gray’in kaydettiği gibi, harp kategorileri gerçekte bulanıklaşmakta ve düzgün, derli toplu târiflere artık uymamaktadır. Karma ve karmaşık harp şekillerinde aynı anda kullanılan çok sayıda yıkım araçları ve taktikleri mevcuttur – iler teknolojiden basite kadar dağılım gösterir.

Rusya’nın Gürcistana nispeten kaba – ama vahşice etkili – konvansiyonel saldırısı sofitike bir siber saldırıyla ve de derli toplu, eşgüdümlü bir propaganda kampanyasıyla katmerlenmişti. ABD, Irakı işgal sırasında farklı bir bileşimle karşılaşmıştı; Saddam Hüseyin, Devrim Muhafizlarının T-72 tanklarının yanısıra akın halinde saldıran milis savaşçılarını, Fedaileri de sevketmişti.

Öte yandan milisler, isyancı gruplar, diğer devlet dışı aktörler ve gelişmekte olan ülke orduları – Hizbullah’ın 2006 yılında İsraile verdirdiği kayıplar ve zafer propagandasının resmettiği gibi – gittikçe daha fazla teknoloji, öldürücü yetenekler ve incelikler ediniyorlar. Hizbullahın yeniden doldurduğu roket ve füze cephaneliği pek çok ulus devletin envanterini gölgede bırakır. Bundan başka, Çin ve Rusya’nın silah satışları, daha fazla ülke ve grubun eline daha ileri saldırı ve savunma yetenekleri bahşediyor. Savunma uzmanı Frank Hoffman’ın kaydettiği gibi bu karma senaryolar “devlet çatışmalarının ölümcüllüğünü gayri nizâmi harbin fanatik ve dinmez ateşiyle birleştirir; ve bir diğer savunma uzmanı Michael Evans’ın tanımladığı gibi “Microsoft’un palalarla birlikte var olduğu ve gizli teknolojinin intihar bombacılarıyla karşılandığı savaşlardır.”

Hasımların ve çatışma cinslerinin yüksek-düşük aralıkta bir harmanı söz konusudur ve aynı şekilde ABD, portföyündeki yeteneklerde – savaş sahasındaki birlikler, satın alınan silahlar, verilen eğitimler – denge gözetmelidir

Askeri tedariğe gelince, son elli yılın büyük bir kısmında teknolojik kazanımlar her bir sistemin yeteneklerini daha da artırırken rakamlar daha da küçüldü. Bu platformlar son yıllarda daha şatafatlı ve daha mâliyetli oldular; üretimleri daha fazla zaman alıyor ve araziye daha az sayıda yerleştiriliyorlar. Kaynakların sınırsız olmadığı göz önüne alındığında, askeri yeteneklerle ilgili rakamlardaki bu değişim, azalan verimler yasasının çalışmaya başlayacağı bir noktaya gidiyor belkide. Ne kadar yetenekli veya iyi teçhiz edilmiş olursa olsun belirli bir gemi veya savaş uçağı, belirli bir zamanda belirli bir mekanda bulunabilir.

On yıllarca hüküm süren baskın görüş, üst uçtaki hedefler için tasarlanan silahların ve birliklerin alt uçtaki hedefler içinde kullanılabileceği şeklindeydi. Bir yere kadar doğruydu da: Stratejik bombardıman uçakları şehirleri imha etmek için tasarlanmıştır ama at üstündeki piyade erine yakın hava desteği vermek için de kullanılmıştır. M-1 tankları esasen Batı Avrupa’ya bir Sovyet saldırısı karşısında Fulda Boşluğunu doldurmak üzere imal edilmişti ama Felluce ve Necef’deki Iraklı direnişçileri (insurgents) hezimete uğratmada kullanıldı. Milyar dolarlık gemiler korsanların izini sürmede ve insanı yardım ulaştırmada kullanılıyor. Ve ABD ordusu, çizim tahtasından gerçeğe tahvil olan Geleceğin Muharebe Sistemleri programında mesafe kaydediyor; öyle ki Afganistan ve Irak’taki askerlerin hizmetine amâde olabilecektir.

ABD’nin karşı karşıya kalacağı şartların nevîne bakınca – ve örneğin Irak’a zırhlı humvee’ler, MRAP’lar gönderme ve istihbarat, gözlem ve keşif (ISR) programlarının uygulanması için yapılan mücadeleye bakınca – istikrar ve isyan bastırma görevlerine daha uygun uzmanlaşmış, genellikle nispeten düşük teknolojik teçhizatlara ihtiyaç olup olmadığını ele alma vakti gelmiştir. Bu tür yeteneklerin tedariğinin kurumsallaştırılması ve derhal muharebe meydanına sevki üzerinde kafa yormanın vakti gelmiştir. Uydurma patlayıcı aygıtlara mukabil teknolojileri geliştirmek, MRAP’lar üretmek ve ABD’nin istihbarat, gözlem ve keşif yeteneklerini hızla geliştirmek için normal bürokratik sürecin dışına çıkmak niçin gereklidir? Kısaca, ABD askerlerini korumak ve bugünün sürmekte olan savaşlarını yürütmek için mevcut kurum ve kuralları atlamak niçin gereklidir?

Savunma Bakanlığının konvansiyonel yenileme programları, yılları alan bir dönem dâhilinde yüzde 99 çözüm ister. İstikrar ve isyan bastırma görevleri aylar alan bir dönem dâhilinde yüzde 75 çözüm ister. Mesele, bu iki farklı paradigmanın ABD askeri zihniyeti ve de bürokrasisinde birlikte var kılınıp kılınamayacağıdır.

Savunma Bakanlığı şu konunun üzerinde düşünmelidir: ABD’nin topyekûn hava  hâkimiyetinin olduğu şartlarda, düşük mâliyetli, düşük teknolojili çok sayıda uçağın hizmete alınması ve Amerika’nın ortakları tarafından kullanılması bir anlam ifade eder mi etmez mi? ODIN görev kuvveti’nin şu an Irak’ta yaptığı aslında tam da bu; elektronik hedef tespit  cihazlarını turbo pervaneli uçaklara uydurarak gözlem ve keşif kapsamında muazzam bir artış sağlamak. O halde mesele bu nevi yenilikçi düşünce ve esnekliğin ülke içindeki katı tedarik süreçlerinde nasıl sağlanacağıdır. Buradaki kilit nokta, tedarik sürecininin, stratejinin ve risk değerlendirmesinin yönlendirmesinde olmasıdır, başka bir şeyin değil.

Kurumun İdamesi

Savaşma ve muhtelif dağılım gösteren çatışmalara intibak yeteneği, Amerikan muharib sınıfının uzun tarih ve de en nefis geleneklerine dört köşesinden de tam olarak uyar. Devrim Savaşında Baron Friedrich von Steuben’ın sıkı talimden geçirdiği askerler Kuzey’de İngilizlerle savaşırken Francis Marion’ın liderliğindeki gerillalar, onları Güney’de tâciz ediyorlardı. 1920’lar ve 30’lar boyunca donanma piyadeleri, Karayiplerde bugün adına istikrar sağlama operasyonu denilen şeyi ifa ettiler, Küçük Savaşlar El Kitabı yazıldı ve aynı zamanda amfibi çıkarma tekniklerini geliştirdiler ki on yıl sonra Avrupa ve Pasifiğin özgürleştirilmesine yardımcı olacaktır. Mesela General John “Black Jack” : I.Dünya Savaşı sırasında Avrupa’daki Amerikan Yurt Dışı Sefer Kuvvetlerini komutanlığından önce bir kızılderili müfrezesini komuta etmiş, Buffalo askerleriyle San Juan Tepelerinde at sürmüş, Filipinler’de Moro’nun saygısını kazanmış ve Meksika’da Pancho Villa’nın peşine düşmüştür.
ABD’nin Soğuk Savaş yıllarına nazaran daha küçük versiyonu olan bir ordu zamanla Irak’ta isyan bastırma harekâtlarının etkin bir aracı oldu. Ancak bu geçiş korkutucu bir mâli, siyasi ve insani mâliyetle oldu. Muharebe meydanındaki asker ve komutanların kahramanca ve her işin altından kalktıkları her bir yenilikleri için Pentagon’da üstesinden gelmeleri gereken kurumsal kusurlar vardı. Bir sonraki albayların, kaptan ve astsubayların her yönüyle böylesine kahramanca veya her işin altından kalkar olmalarını gerektirmeyecek kurumsal değişimler yapılmalıdır.

Askeriyenin boğuştuğu uzun soluklu meselelerden birisi de Amerikan askerlerinin komutasını ödüllendirmek için tasarlanmış personel ve terfi sistemlerinin, yabancı askerlere danışmanlık ve eğitim vermenin ve onları teçhizatlandırmanın önemini yansıtıp yansıtmayacağıdır – en iyi ve en parlak subayların kariyerde ilerleme yolu olarak görülmemektedir hala. Bir diğeri ise düşmanları yok etmek üzere örgütlenen, eğitilen ve teçhizatlandırılan bölük ve birliklerin, düşmanları vazgeçirmek veya yanlarına çekmek için yeterince iyi ve yeterince hızlı intibak ettirilip ettirilemeyecekleri – veya daha mühim olanı, bu vazgeçirme veya yok etme işi için mahalli güvenlik güçleri oluşturma kapasitesinin inşa edilip edilemeyeceği meselesidir.

Savunma Bakanı olarak, isyan bastırma becerisi ve istikrar ve destek operasyonları yapabilme yeteneklerinin kurumsallaştırılması lehine mükerrer defalar görüş bildirdim. ABD’nin konvansiyonel savaş üstünlüğünü sürdürmenin önemini tasdik etmede zaafa düştüğümden değil konvansiyonel ve stratejik güç yenilemenin askeriyede, Kongrede ve savunma sanayisinde hâli hazırda zaten yeterince desteklenmesinden dolayı böyle yapıyorum. Tedarik (procurement), araştırma ve geliştirme için ki çoğu konvansiyonel sistemler içindir, 2009 mâli yılı taban bütçesi 180 milyar dolardan fazla bir meblağ tutuyor.

Özel kuvvetler câmiası ve bazı muhalif albaylar bir yana, Pentagon ya da başka bir kurumda,   asimetrik yahut gayri nizâmi savaşları yürütmek ve bu savaşlara katılan kuvvetlerin daha önce hiç olmadığı kadar değişen ihtiyaçlarını hızla karşılamak için gerekli yeteneklerin kurumsallaşmasını savunacak güçlü ve köklü bir kesim on yıllardır ne yazık ki yok
ABD kuvvetlerinin son 40 küsür yıldır nerelere gönderildiğini ve nerelerde çarpıştığını bir düşünün: Vietnam, Lübnan, Granada, Panama, Somali, Haiti, Bosna, Kosova, Afganistan, Irak, Afrika Burnu ve benzer diğer yerler. Doğrusu, iki nesildir sürekli askeri çatışmalarla geçen Birinci Körfez Savaşı, başlangıçtan bitişe kadar üç aşağı beş yukarı konvansiyonel bir savaş olarak bir başınadır. O zamanlar Donanma Komutanı olan General Charles Krulak’ın on yıl önce tahmin ettiği gibi Batı orduları, “Çöl Fırtınasının Aziz Oğlu” yerine, Çeçenya’nın istenmeyen üvey evladıyla karşılaşmıştır.

Konvansiyonel yenileme programlarının güçlü kurumsal desteğe, Kongre desteğine sahip olmayı sürdüreceğine ve de bunu hak ettiğine şüphem yok. Ben sadece ABD’nin gerçekte zaten içinde bulunduğu ve görünür gelecekte de yüz yüze gelmesi muhtemel karmaşık çatışmaların yürütülmesi için gerekli askeri yeteneklere uzun vadede güçlü ve sürekli bir kurumsal desteğin verilmesinden emin olmak istiyorum. Ve muharebe sahasındakileri destekleyecek kararları alıp bu kararları hızla hayata geçirebilecek bir savunma kurumu görmeyi istiyorum.

Nihayetinde, ihtiyaç duyulan askeri imkan ve kabiliyet, kültürel hususiyetlerden ve ABD kurumlarının ödüllendirme yapılarından ayrılamaz: Neye mâli kaynak ayrıldığı, kimin terfi edildiği, harp okulları ve akademilerde neyin öğretildiği ve personelin nasıl eğitildiği.

Vietnam’da huzur kampanyasını yönlendiren CIA’den meslektaşım Robert Komer, örgütsel davranış üzerine ” Bureaucracy Does Its Thing” adlı klasik eserini bundan otuz altı yıl evvel kaleme aldı. Vietnam savaşı süresince ABD’nin sivil ve askeri ulusal güvenlik aygıtının  performansına bakınca, problemlerin teşhisinden ve çözümlerin teklif edilmesinden uzun zaman sonra bile kurumların intibak etmesine mâni olan bir dizi temayülü teşhis etti: Tercih edilen işleyişi değiştirmede gönülsüzlük, barış zamanı yönetim yapısı ve de uygulamalarıyla bir savaşı sürdürme teşebbüsü, eldeki sorunların bir aberasyon / sapma olduğuna yahut çok geçmeden sona ereceğine dair bir inanç beslenmesi ve örgütlerin mirâs olarak devraldıkları yapılara ve tercihlere uymayan problemlere önem vermeme eğilimi.

Bu çalışmadan bahsetmemin sebebi, o savaşın aleyhinde bulunmak veya askeriyenin attığı dev adımları önemsememek değil bilakis bu eğilimlerin büyük ve hiyerarşik her kurumda her daim mevcut olduğunu ve bunların üstesinden gelmek için herkesin didinmesi gerektiğini hatırlatmak içindir.
Ulusal güvenlik alanındaki 42 yıllık hizmetim süresince pek çok şey öğrendim. Bunlardan ikisi, sınırların idrâkinde olmak ve tevâzu hissidir. ABD, yeryüzündeki en güçlü ve en büyük ulustur fakat yapabileceklerinin bir sınırı vardır. Ordusunun gücü ve küresel menzili, dünya barışına vazgeçilmez bir katkı sağlamaktadır ve öylece devam etmelidir. Ne ki her zulüm, her saldırı eylemi veya her kriz ABD’nin askeri cevabına yol açamaz, açmamalıdır.
Askeri gücün ve teknolojinin nelerin üstesinden geleceği hususunda mutedil olmalıyız. Hedefe isabet, sensör, enformasyon ve uydu teknolojilerinde kaydedilen ilerlemeler, ABD ordusunun yapabileceklerinde olağanüstü kazanımlara yol açmıştır. Taliban, üç ay içerisinde dağıtıldı, Saddam rejimi üç hafta içerisinde devrildi. Nevada’da düğmeye basıldıktan birkaç saniye sonra Musul’daki bir kamyonet havaya uçurulabilir. Gökyüzünden bırakılan bir bomba hedefteki evi, bitişiğindekine zarar vermeden yıkabilir.

Fakat harbin ruhi, kültürel, siyasi ve insani boyutları asla ihmal edilmemelidir. Savaş kaçınılmaz olarak acıklı, müsrif ve belirsizdir ve aksini telkin eden sistem analizleri, bilgisayar modelleri, oyun teorileri veya doktrinler hakkında şüpheci olunsa yeridir. Savaşın değişmez ilkelerini ve iğrenç gerçeklerini aşmayı arzu eden, dağ taş, ev ev, köşe bucak düşman izi sürmek yerine bir düşmanı itaata yönlendirmek için onu sindirmenin, sarsmanın / şoka sokmanın veya dehşete düşürmenin mümkün olduğunu tahayyül eden geleceğin savaşlarıyla ilgili idealist, muzafferiyetçi veya etnik merkezli nosyonlara şüphe nazarıyla bakmalıyız. General William Tecumseh Sherman’nın dediği gibi “savaşı kolay ve daha güvenli kılmak adına yapılan her teşebbüs, rezillik ve felâketle sonuçlanacaktır.”

Amerikalılar ABD’nin uzak yerlerdeki olaylara karışmasına gerek olmadığı inancına son bir yüzyıldır tekrar tekrar yöneldiler. Avusturya aşridükü’ne meçhul Bosna Hersek’te suikast düzenlenmesi ya da Sudetenland adındaki küçük bir toprak parçasının ilhakı veya Dien Bien Phu adlı bir yerde Fransızların mağlubiyeti yahut karanlık bir mollanın Tahrana dönüşü veyahut da bir Suudi kodamanın oğlunun radikalleşmesi Amerikalıları nasıl etkileyebilirdi ki?

Tarihçi Donal Kagan’ın On the Origins of War and the Preservation of Peace adlı kitabında yazdığı gibi, dünya meselelerinde “işe en yarar görüneni”, ” baskın gücün (preponderant power) barışını muhafaza etmeyi dileyen devletlerin bu gâye için gerekli külfet ve sorumlulukları kabullenme iradesine sahip olmalarıdır. Birleşik Devletler Ulusal Savunma Stratejisinin, bu sorumlulukların ifasına yönelik, Birleşik Devletlerin özgürlük, refah ve güvenliğini korumaya yönelik dengeli bir yaklaşım sunduğuna inanıyorum.

Robert M. Gates

Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap