551) DUMLUPINAR FACİASI (4 NİSAN 1953)

Yayin Tarihi 4 Nisan, 2011 
Kategori TÜRK DÜNYASI

DUMLUPINAR FACİASI

(4 NİSAN 1953)

“VATAN SAĞOLSUN”

 image0015.jpg

———————————————————————————————————

Yıl 1953, günlerden 4 Nisan… Sabahın ilk ışıklarında Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı, güneşle birlikte tüm Türkiye’yi saracaktı. Naraburnu açıklarında Naboland adlı İsveç şilebi ile çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81 Türk Denizcisi tarihin sayfalarına ve Türk Milleti’nin kalbine şu sözlerle kazınacaktı: “Vatan sağolsun!”

Akdeniz’de yapılan NATO tatbikatına katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri, manevraların ardından Gölcük’e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece Çanakkale Boğazı’na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.

Dumlupınar, Naraburnu açıklarına yaklaşırken geminin güvertesinde Süvari Kıdemli Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hüseyin Yumuk, Astsubay Hüseyin Akış ve Astsubay Hüseyin İnkaya bulunuyordu.

Ancak Çanakkale Boğazı’nın sularında sessiz sedasız ilerleyen tek gemi Dumlupınar değildi. İstanbul yönünden gelen İsveç Bandıralı “Naboland” şilebi de aynı dakikalarda Naraburnu açıklarına gelmişti. Kaptanlığını Oscar Lorentzon’un yaptığı Naboland ile Dumlupınar, birkaç dakika sonra korkunç bir gürültüyle çarpışacak ve bu çarpışma Eceabat sahilinde dahi duyulacaktı.

Astsubay Hüseyin İnkaya, nöbetçi olmamasına karşın vardiya dışı görevine devam ediyordu. Nara önlerine gelinirken rotada dikkatini çeken değişiklik üzerine köprü üstüne çıktı. Tam bu sırada güvertede bulunan sekiz kişi, ne olduğunu anlayamadan suya yuvarlandı. 

Naboland, Dumlupınar’a tam baş tarafından bindirmişti. Çarpışmanın gürültüsü Eceabat Limanı’nda demirlemiş olan gemilerce de duyuldu. Darbenin şiddetine dayanamayan Dumlupınar, birkaç saniye içinde Çanakkale Boğazı’nın karanlık ve soğuk sularına gömüldü.

Denizaltının tüm elektriği kesilmişti. Gemilerinin baş taraftan itibaren su aldığını gören denizciler hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçti. Kıç torpidoya varana kadar da arkadaşlarının birçoğunu kaybettiler. Dumlupınar batarken sadece 22 denizci de kıç torpido dairesine ulaşmayı başarmıştı. Dumlupınar ilk şehitlerini böylelikle vermiş oldu.

Aynı gece Eceabat Limanı’nda demirli bulunan Gümrük motorundaki personel, acil olarak kaza mahaline çağırıldı. Gümrük motoru, Naboland’dan atılan tahlisiye sandallarına çıkmış ve can yeleklerine sarılmış Dumlupınar mürettebatını görerek motora aldı ve Çanakkale’de hastaneye ulaştırdı.

Gün ağarmıştı. Balıkçı tekneleri, Dumlupınar’ın batarken su yüzüne fırlattığı haberleşme şamandırasını gördü. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı okudu:

“Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun.” 

Yoludüz kapağı açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle “Alo” dedi.

Telefondaki ses, “Buyrun, ben Astsubay Selami” dedi. 

Beklediği karşılığı alan Selim Yoludüz, Astsubay Selami’ye ne durumda olduklarını sordu. Astsubay Selami, geminin 15 derece sancak yönünde yatık ve elektriğin kesik olduğunu, 22 kişi olarak kıç torpido dairesine girebildiklerini söyledi.

Selim Yoludüz, “Endişelenmeyin. Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız” dedi. Astsubay Selami’nin cevabı, Selim Yoludüz’ün kulağına ve kalbine işledi: 

“Ailelerimize selam söylüyoruz. Bizi kurtaracağınızdan eminiz. Vatan sağolsun…”Bu, Astsubay Selami’nin boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk konuşma oldu. Saat 11:00 sularında olay mahaline gelen Kurtaran gemisinin tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı. Ahizenin diğer ucundan sadece dualar, ezan sesleri ve iniltiler geliyordu. Saat 15:00 sularında ise muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu koptu. Bir daha Dumlupınar mürettebatından haber alınamadı.

Son sözleri: ”VATAN SAĞOLSUN” oldu…! Dumlupinar faciasi 4nisan 1953

image0041.jpg

image0031.jpg

 

Paylaş:

Yorumlar

“551) DUMLUPINAR FACİASI (4 NİSAN 1953)” yazisina 6 Yorum yapilmis

  1. Oğuzhan YAĞIZ yorum tarihi 4 Nisan, 2011 04:00

    Allah o şehitlerden razı olsun. Mekanları cennet olsun inşallah…

  2. Mevlüt Uluğtekin Yılmaz yorum tarihi 4 Nisan, 2011 17:40

    Dumlupınar denizaltısı benim yüreğimde kapanmayan bir yaradır. Şehtlerimizin durağı uçmak olsun!

  3. ZEYNEP İNCİ yorum tarihi 4 Nisan, 2011 17:59

    –İCİMDE HÜZÜNLE..DERİN BİR ACIYLA OKUDUM;;((
    *CAANIMIZ ASKERLERİMİZ,YAVRULARIMIZ..ISIKLAR İCİNDE YATSINLAR;;((
    O APTAL,KÖR?NORVECLİ KAPTAN NİYE GÖREMEMİS!ANLAMAK NE ZOR!=VARLIKLARINI BİLE SEVMİYORUM BİZDEN GAYRİLERİN..NEDENMİ?CÜNKÜ TARİHİMİZ HEP ONLARIN BİZLERE YAPTIGI HAKSIZLIK VEDE İFTİRALAR VEDE ERKEKLERİMİZİ CESİTLİ YOLLARLA YOK-ETME HADİSELERİYLE;( DOLU!HAYRET DEGİLMİ?AMA NE YAZIKKİ!=
    BİZİ SAVUNMAYANLAR:(DAN SEBEP
    İFTRALARLA DOLU GECMİS VAR ARKAMIZDA:(HEPDE KAHRAMANLIKD ERİZ..NE GURURLUYUZ DEGİLMİ?TABİİKİ;KAHRAMANLIKTIR*AMA TÜRKLERİ YOK EDEN SEBEPLERİ YARATANLARDAN NEFET EDİYORUM..HATIRLADIKCA;(COK ACI..COOK ACI;(
    —AKDENİZ*****NE COK EMELLERİ VAR DEGİLMİ?HALA DAHA!AKDENİZ ÜZERİNDE!ONUNLA ALAKALI!

  4. Özkan EKEKON yorum tarihi 5 Nisan, 2011 16:43

    RADYO’DA ŞEHİDİN SON SÖZLERİ VE NEFESİ
    İskenderun’da bir yaşam anısı
    İnsanlar yaşamları boyunca birçok anılarını unutamaz ve onlarla yaşar. Yazar ve çizerler ise daha şanslı olarak bu anılarımızı yazarak ve anlatarak gelecek nesillere hediye ederken tarihin doğruluğunu teyit eder ve gerçek kahramanlıkları efsaneleştiririz.
    Kıskanıyorum. Evet kıskanıyorum. Genç yaşta İslam şuuru ile Cenabı Allaha inanarak ve Türklük gururu ile çarpışarak şehit olanlar ile savaşlara katılıp tüm günahlarından arınmış ikinci hayatlarını devam eden Gazilerimizi tarihin canlı tanıkları olarak inanın imreniyor ve kıskanıyorum.
    Kısacık ömründe şahadet şerbetini içerek Cennette taht kuranların Cenabı Allah’ın gölgesinde onun nuru ile aydınlananların bizlere kendilerini anımsatarak onların manevi nur ışıkları ile aydınlanmak, Cennet bahçelerinin kokusunu duymak onlara bu duygu içinde bir fatiha okumak kaç kişiye nasip olur bilemem ama milyonlarca Türk ellerini açarak yüce yaratana sığınarak en az bir fatiha okuyan, Kur’an-ı Kerim hatmini hediye edenlerimizin tüm dualarını Cenabı Allah Kabul etsin. AMİN.
    1953 yılının Nisan ayının ilk haftasında 4 Nisan sabahı Türkiye Radyolarından acıklı bir haber ile tüm ülke de hayat durmuştu. Çanakkale kutlama törenlerinden sonra normal devriyesini tamamlayarak İzmit’teki üstüne, deniz üstü seyri ile dönen DUMLUPINAR denizaltımız sisin yarattığı doğa olayı ile Karadeniz’den gelen İsveç bandıralı Naboland isimli kuru yük şilebiyle Çanakkale’nin NARA burnu açıklarında saat 02,15 de karanlığın esiri olarak karanlık sularda çarpışarak 81 denizcimiz ile batmıştı.
    İnsanlarımızın o günkü koşullarda her evde bulunmayan, kahvehanelerde ve varlıklı ailelerin evlerinde bulunan lambalı radyoların başında bu haberi duyduktan sonra 72 saat süren ve Kurtarma çalışmalarını yöneten Albay Vedat DORA’nın çalışmalarını naklen veren o günkü Türkiye Radyoları bugünkü TRT’nin ortak yayını ile İskenderun’daki hayat durmuş şarkı, Türkü hatta ajans haberleri susmuş insanlarımız çalışmaz olmuştu. Aralıklı verilen naklen yayında Dumlupınar denizaltısınız battıktan sonra su yüzüne bıraktığı şamandıradan Dumlupınar denizaltısına ulaşan Telefon irtibat kablosundan yapılan konuşmaları veren spiker yayın daki anlatımları denizaltı batarken bir odasında mahsur kalmış kişilerin konuşmaları isimlerini söyleyerek ulusa nakledişlerini ailelerine ve tanıdıklarına gönderdikleri mesajları unutmak ne mümkün. İskenderun Tüm Türkiye gibi sessizliğe bürünmüştü.
    8 yaşında bir çocuk olarak evde ve İskenderun’daki Özvatan Matbaamızda Haber ajansın ve ara haberlerin verilmesini bekler, haberler kısaca okunur ve naklen yayın hemen verilirdi. El pedalında çalışanın durması ile nefesler tutulur, kulaklara eller kepçe yapılır ve daha iyi duyma çabası sarf edilirken sanki bir dakikalık saygı duruşu anı gibi sessizlikte yürüyen karıncalar bile durmuş, kuşlar ötmez ve uçmaz iken yolda atlı fayton arabalar ile sayıları az olan otomobillerin seyrinin durmaları ile adeta hayat durmuştu.
    Radyo insan ağlatırmıydı? İşte o zaman insanların radyo tarafından ağlattığını gördüm. İnanın hala kulaklarımda. O şehitlerimizin sesleri.
    72 saat süren kurtarma çalışmaların Çanakkale boğazının kademeli olarak katmanları ve özel hatları varmışçasına Ege’den Marmara’ya . Marmara’dan Ege’ye ve tekrar Ege’den Marmara’ya istikametine sanki gücünü gösterircesine ters istikametlerde akan
    kuvvetli akıntıların şiddetinden dalgıçların Dumlupınar denizaltısına ulaşmaları o günkü teknoloji ve insan gayretlerinin birleşmeleri imkansızlıkları aşamamış ve Denizaltının bir bölümünde mahsur kalan o aziz insanlarımız uyur gibi şahadet şerbetlerini içerken aralarında bir tanesinin son gayreti ile ahizedeki son konuşması ve nefesinden çıkan hava sesini duymak ve onun son bir gayretle hece, hece zorla söyleyebildiği şahadetin sesi olan “VATAN SAĞOLSUN” cümlesini milyonlarca insanımıza söylerken ve bunu nakleden Türkiye radyolarının tüm yurtta insanlarımızın gözyaşlarının aktığını nutukların tutulduğunu unutmak mümkün mü…?
    Dumlupınar denizaltımızın odasında cesetleri bozulmadan bu güne kadar yatan şehitlerimizin bedenlerini çıkarmanın mümkün olmadığını ve hava ile temas anında tüm bedenlerinin bir anda küle döneceğini bir araştırma yazısında okumuştum. Bizi burada bırakınız biz nöbetteyiz der gibiler adeta ölmedik, şehitler ölmez diye ispat edercesine mahşere kadar nöbetlerine devam kararı vermişçesine nöbette kaldılar
    Bu satırlarımı 62 yaşımda yazarken bile içimin titrediğini gözümdeki yaşlarımı sizlerden saklayamadım.
    Çanakkale boğazında ebedi istirahatgahlarında Denizci leventlerimiz Çanakkale, Yemen, Balkanlar, Kafkaslar, Kore, Kıbrıs ve Güneydoğu şehitleri ile beraber nöbet tutan alnı pak yüreği ak inançlı ve İmanlı insanlarımız Mehmetçiklerimizi kıskanmamak ne mümkün.
    Dünya coğrafyasında Türk insanımızın şehitlik ile sulamadığı toprak parçası adeta yok iken denizlerinde içinde şehit kanlarımızın bulunması Dünya tarihindeki sayfaların onurlu ve gururlu altın mürekkeple yazılmış sayfalarıdır.
    Tüm gelmiş geçmiş şehitlerimize ve ahrete intikal etmiş Türkiye Cumhuriyetimizi ilelebet payidar kılarak bizlere hediye eden başta Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere Gazilerimize Cenabı Allah’tan Rahmet Mekanlarının Cennet olmasını niyaz ediyorum.
    Başka İskenderun anılarında buluşmak üzere…
    ———————————————–
    Bu yazım Antalya gazetesinde 2007 yılında yayımlanmıştır.

  5. Yılmaz Karahan yorum tarihi 4 Nisan, 2014 14:47
  6. Yılmaz Karahan yorum tarihi 20 Haziran, 2018 12:02

Yorum yap