• Ana Sayfa
• İletisim
• RSS

542) PKK’NIN İPİYLE KUYUYA İNİLİRSE!

Yayin Tarihi 7 Mart, 2011 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

PKK’nın İpiyle Kuyuya İnilirse!

PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Mart 2011 başına kadar “tanıdığı” sözde “eylemsizlik” süreci Şubat 2011’in sonunda nihayetlendi. Bu sürecin yerine çatışmanın yeniden başlayacağı bekleniyordu. Nitekim ilki Yüksekova/Hakkâri’de bir polis memurunun linç girişimiyle patlak verdi. Zaten Yüksekova, ne yazık ki Ekim 2010’da bir gazete köşe yazarının bölgeyle ilgili yazı dizisinden anlaşıldığı kadarıyla “Kürdistan” olarak adlandırılacak kadar “kurtarılmış!”[1] idi.

12 Eylül 2010 tarihli “Anayasa Referandumu”ndan 20 gün kadar önce, “eylemsizlik” kararı bizzat İmralı’daki Öcalan tarafından alınmıştı. Böylelikle milleti referanduma “huzur” içerisinde sokan hükümet, sonucunda savunduğu yönde çoğunluğu sağlamıştı. Bunu takiben BDP’nin eşbaşkanları ile hükümetten iki bakan (Devlet bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Adalet bakanı Sadullah Ergin) görüşmüşler, görüşme sonucunda da alışılmadık şekilde tarafları tahrik edecek açıklamalardan kaçınmışlardı.

Eylül sonlarına doğru İmralı’ya giden avukatlardan Aysel tuğluk da, “eylemsizlik” sürecinin Haziran 2011 sonlarına kadar uzatıldığını söyledi. Bu durum kamuoyunun bir kısmı tarafından “hükümetle PKK’nın pazarlığı” gibi yorumlandı.

“Eylemsizlik” Neden Sona Erdi?

Bu “pazarlığı” baltalayan bir diğer gelişme vardı. Ağustos 2010’da duruşmaları başlayan KCK/TM (Koma Ciwaken Kurdistan Türkiye Meclisi-Kürdistan Topluluklar Birliği) davası idi. Zira içinde 12 belediye başkanı ve çok sayıda siyasinin de bulunduğu bu davanın sanıkları, mahkemede ısrarla “ana dilde savunma” yapmak istiyorlardı. Aslında istek masum gibi görünse de, sanıkların Türkçe’ye hâkim oldukları da bir gerçekti. Bu dava ve güvenlik güçlerini bazı yerlerdeki cılız terör mücadelesi, sonraki süreçte hükümetin PKK ve destekçisi gruplarla “uzlaşma” arayışından uzaklaşması gibi hususlar bir araya gelince, İmralı’dan yeni bir ses yükseldi: “Gelişmeler böyle devam ederse, Mart 2011 başlarında yeni bir durum değerlendirmesi yapılacaktır!”

Terör elebaşısı Öcalan’ın, AKP Hükümeti’nin daha 2009 ortalarında ortaya attığı ve bir süre sonra gerçekleştiremeyeceğini anladığı “Açılım”ın ilk günlerinde, kendisine göre bir “yol haritası” belirlemişti. O günlerde kamuoyunda çok tartışılan bu PKK patentli çözüm önerisinin neleri kapsadığı bilinmekteydi. Ama Mart 2011 başlarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) adresli olarak açıkça ortaya çıktı. AİHM’den Öcalan’ın avukatlarına teslim edilen bu “yol haritasının” 156 sayfa olduğu, 10 ilke ve 3 aşamalı planı kapsadığı anlaşıldı. Bu sözde yol haritasında öne çıkan hususlar; (1) PKK’nın silahlı güçlerinin yurt dışına çıkarılması, (2) Genel af ilan edilmesi, (3) Yeni bir mahalli yapılanma içerisinde “Öz Savunma Güçleri” kurulması idi.

     İmralı çıkışlı anılan “Yol Haritası”şu üç aşamayı kapsamaktaydı:

     a. PKK’nin çatışmasızlık ortamını kalıcı olarak ilan etmesi: Bu aşamada provokasyonlara dikkat edilecek, kamuoyu hazırlanacaktı.

     b. Hükümet, TBMM’den geçireceği bir yasayla bir “Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu”nu teşkil ettirecekti. Tüm tarafları azami uzlaşmasıyla tesis edilecek komisyonda, itiraflar ve savunmalar dikkate alınarak TBMM’ye af önerilecekti. Böylelikle PKK’yla ilgili yasal engeller ortadan kaldırılacak, terör örgütünün yasadışı varlığı ABD, AB, BM, Irak Kuzey Yönetimi ve Türkiye’nin oluşturduğu bir kurulun denetiminde Türkiye sınırlarının dışına çıkarılacaktı.

     c. PKK elemanları başta olmak üzere, “sürgün yaşayan, vatandaşlıktan çıkarılmış ve mülteci konumuna düşmüş olanlar”ın Türkiye’ye dönmesi başlayacaktı.[2]

Aslında yukarıda özetlenen hususlar, 9 Temmuz 2010’da bir kez daha İmralı’an duyurulmuştu. Ama, “silahlar sussun!” denilirken, 26 Temmuz 2010’da Hatay’ın Dörtyol kazasında 4 polis memuru PKK tarafından katledilmişti. Aslında bu fiil, bir bakıma Anayasa Referandumu öncesi hükümeti “ikna” hareketlerinden biri gibiydi…

Dörtyol’dan bir gün önce de Bursa İnegöl’de farklı bir kargaşa çıkmış, Anayasa Referandumu öncesi tırmanan bu kargaşa, muhtemeldir ki hükümeti “ikna”ya yönlendirmişti. Nitekim Ağustos 2010 ayı ortalarında terör örgütünün inisiyatifiyle bir “eylemsizlik” kararı alındı. Anayasa Referandumu sükunetle gerçekleşti. Bunun devamında da basın-yayın organlarının bazıları tarafından “umut” ve “barış” söylemleri abartıldı. Ancak, yılsonuna doğru PKK’nın istekleriyle ilgili gelişmeler gerçekleşmeyince, İmralı’nın Mart 2011 ayında kozlarını masaya getireceği tehdidi duyulmuştu. İşte Şubat 2011 sonunda bildirilen “eylemsizlik süreci” bu şekildeydi. Bunun ilk işareti de Yüksekova’da 2 Mart’ta verildi ve devletin ne yazık ki zafiyet içerisinde olduğu izlenimi veren bu ilçede bir polis memuru linç edilirken, 4 memur hayatını zor kurtardı.[3]

Terör elebaşısı da “Nelson Mandela” örneği verilerek, cezasının “ev hapsi”ne çevrilmesi istendi. Neredeyse Öcalan’ın sonu da Mandela’ya benzetilerek, “Nobel Barış Ödülü” için aday gösterilecek. Sanki bir zamanlar yakıştırılan “Bebek Katili!, 40 bin kişinin katili” gibi sözler unutulmuş gibi…

Sonuç

12 Haziran 2011’de genel seçimler yapılacak. Bu seçimler öncesinde hükümeti köşeye sıkıştırıp, “pazarlık” yapmak isteyecek terör örgütü, muhtemeldir ki yeni pusular ve yeni cinayetler işleyecektir. Ya da, yeni bir “eylemsizlik” kararı alınacaktır…

Her ne olursa olsun, PKK’ya “Açılım” sonucu verilen, daha doğrusu bu şekilde algılanan “umutlar” sebebiyle, hem örgüt, hem de örgütün destekleri çok büyük beklentiler içerisine girmişlerdir. 12 haziran 2011 genel seçimleri sonucu yenilenecek Meclis, bir bakıma “Kurucu Meclis” gibi görev yapacaktır. Ya yeni Anayasa, ya da Anayasa’da önemli değişiklikler gündeme gelecektir. Bu maksatla Meclis’e sağduyu sahibi, sabırlı, bilgili ve bilgi-belgeyle tartışmalara zenginlik kazandıracak üyelerin seçilmesi önemlidir. Zira başka bir Türkiye yoktur. Bu ülkede farklılıkların değil, ortak değerlerin “zenginlik” olduğunu savunanlar çoğunlukta oldukça kargaşa ortamı daha kolay sonlanabilecektir.

Doç. Dr. Celalettin YAVUZ

TÜRKSAM Başkan Yardımcısı

[1] Hasan Cemal, “Kendimizi Türk Halkına Anlatamadık”, Milliyet, 14.10.2010.

[2] Namık Durukan, “Önce ‘Çatışmasızlık’ Sonra Genel Af Önerdi”, Milliyet, 03.03.2011.

[3] Yüksekova’da Polise Linç Girişimi”, 2.3.2011, http://www.haberpan.com/haber/yuksekovada-polise-linc-girisimi-MUa

http://www.turksam.org/tr/a2351.html

Yorumlar

• Sayfalar

  • Ana Sayfa
  • İletisim

• Kategoriler

  • AHMED YESEVÎ VE DİVAN-I HİKMET
  • ANADOLU BEYLİKLERİ VE ATABEYLİKLER
  • ATATÜRK
  • AZERBAYCAN SAYFASI
  • BASIN-YAYIN
  • BOZKURT
  • ÇANAKKALE
  • ERMENİ SORUNU
  • GILGAMIŞ DESTANI
  • İSLAMİYET
  • KAHRAMANLAR VE BİLGİNLER
  • KAŞGARLI MAHMUD VE DİVANÜ LÜGATİ'T TÜRK
  • KATEGORİLENMEMİŞ
  • KIRMIZI-SİYAH (RED-BLACK) BRİÇ SİSTEMİ
  • KRONOLOJİ
  • KÜLTÜREL
  • MARŞLAR
  • MİZAH
  • ÖYKÜ
  • SİYASİ
  • SLAYTLAR-RESİMLER
  • SOSYAL
  • TEŞKİLAT-I MAHSUSA
  • TÜRK ATASÖZLERİ
  • TÜRK DÜNYASI
  • TÜRK VE DÜNYA DESTANLARI
  • TÜRKÇE
• Arama:

• Son Yazılar

  • 443) Bitişik Yazılan Birleşik Kelimeler
  • 480) Faşizmin Fikir Babası “Henry Ford”
  • 442) PUURA
  • 414) Hoşgeldin ya şehri Ramazan-ı şerif”
  • 441) Gizemli yazılarla kaplı 2 bin yıllık bronz el bulundu
  • 413) Dönüşüm mü, Değişim mi?
  • 412) Sosyetizm Türkçülüğü
  • 411) YIKILMIŞ KENTİN ÖYKÜSÜ: BİR ANTAKYA ANLATISI
  • 410) Kaybolabiliriz
  • 409) Uzay Uyarısı
  • 479) Ermeni Soykırımı İddiası Hukuken Çözüme Ulaşmıştır
  • 1069) Truvalılar mı Türk, Türkler mi Truvalı?
  • 478) Aldanmayın
  • 408) İNSANLIK 3 GRUP
  • 440) Türkiye İçin Önemli Bir Gün: Nardugan Bayramı
  • 1068) 57. Alay’ın Sancağı esir edildi mi?
  • 407) 10 ay sonra Antakya bilançosu: Devletin ‘yaşatmacılık ödevi’
  • 477) Beşinci Kol Faaliyeti Nedir? Nasıl Çalışır?
  • 122) NİZAMİ GENCEVİ
  • 986) BOP’layıp Hoplayan AKP’ye

• Bağlantılar

  • Giriş Yap