52) OLAY SÖYLEŞİ: TÜRK BİRLİĞİNİ İSTEMEDİK, KÜRDİSTAN’I TANIDIK!

Yayin Tarihi 3 Aralık, 2008 
Kategori SİYASİ

OLAY SÖYLEŞİ:

TÜRK BİRLİĞİNİ İSTEMEDİK,

 KÜRDİSTAN’I TANIDIK!

image0018.jpg

Kamran İnan. O Türk siyasetinin duayen isimlerinde birisi. Eski bir diplomat. Dış politika konularında çok yetkin olmasına rağmen hiçbir zaman Dışişleri Bakanı olamadı. Enerji bakanlığı, Özal’ın Anap’ında devlet bakanlığı yaptı. 2002’de aktif siyaseti bırakan İnan 79 yaşında ama kendi deyimi ile rahat durmuyor. Milli Egemenlik Haraketi’nin öncülerinden. Çok yakında partileşebilirler.

Kamran İnan’la Türk dış politikasını konuştuk. Her ne kadar konuşmam desede kıyısıdan köşesinde iç politik meselelere de biraz daldık. Türkiye’nin dış politikasını günübirlik bulan ve “Biberonlu Dış Politika” diye tanımlayan İnan, Ermenistan açılımını da yanlış buluyor. Kuzey Irak’la direk temasa geçmeyi ise “Türkiye ‘Kürdistan’ı tanıdı” şeklinde yorumluyor.

Stratejikboyut: Eski bir diplomatsınız. Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanlığı yaptınız. Türkiye’nin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz. Başarılı mı?

Bana göre mevcut iktidarın bir dış politikası yok. Günübirlik politikaları var. Rüzgar nereden esiyorsa yelkenlerini oraya tutuyorlar. Bu iktidar döneminde Türkiye, dış politika konusunda en önemli kaybını yaşadı; güvenilirliğini ve inandırıcılığını yitirdi.

Stratejikboyut: Türkiye’nin dış politikası şimdi güvenilir ve inandırıcı değil mi?

Hayır, bu dönemde dış politikamız güvenilir değil. Eskiden bizim en çok tutulan ve beğenilen tarafımız güvenilir bir müttefik olmamızdı. ABD bize bu gözle bakıyordu.

ABD BİZİ DEFTERDEN SİLDİ

Stratejikboyut: Peki ne zaman dış politikada güvenilirliğimizi yitirdik?

1 Mart Tezkeresi ile bu güvenilirliğimizi kaybettik. Tezkere bunun başlangıcıydı. Amerika o olaydan sonra bizi defterinden çıkardı.

ARTIK “BÜYÜK KÜRDİSTAN” VAR

Stratejikboyut: ABD bizi sildi öyle mi?

Evet. ABD’nin o tarihe kadar Ortadoğu stratejisinin iki temeli vardı. Birincisi İsrail, ikincisi Türkiye. O tarihten sonra İsrail artı “Büyük Kürdistan” oldu.

Avrupa bize her zaman bölmek, yıkmak, bin yıllık tarihi intikamını almak için uğraşmıştır. Çünkü biz 600 yıl Avrupa’nın anti teziydik. Kuvvet dengelerine hakimdik. Bir ara Papa Avrupa’yı dolaştı. “Aman Türkler geliyor, gelin Hıristiyanlığı kurtarın” diye çağrıda bulundu. Açıkçası Türkiye’den intikam almak için fırsat bekliyorlardı. Bunu frenleyen ise Amerika idi. ABD bu freni kaldırdı.

TÜRK DIŞ POLİTİKASI GÜNÜBİRLİK VE TUTARSIZ

Türkiye’nin dış politika konusundaki yanlışlıkları bununla da kalmadı. NATO üyesi Türkiye, İran’daki Bağlantısızlar Konferansı’na katıldı. Bağlantısızlar, NATO’ya karşı kurulan bir kuruluştur. Eğer siz oraya katılırsanız NATO üyeleri siz hangi kamptasınız diye size bakar.

Bir diğer durum, Türkiye’nin İslam Konferansı Örgütü’nün toplantılarına katılması. O bizim laik anayasamıza aykırıdır. Oraya da katılıyorlar. Türkiye bu olaylardan sonra dünyanın gözünde cebinde 3-4 hüviyet kartı olan bir ülke durumuna düştü. Hangi gümrük kapısından geçecekse oranın pasaportunu gösteriyor. Bugünkü dünyada bunlar geçerli değil. Entrika üzerine kurulu bir diplomasi, dış politika olmaz. Bugünkü dünyada berraklık açıklık, güvenirlik var. Bu tamamen angaje olacaksınız anlamına gelmiyor tabii. Manevra kabiliyetiniz olacak; ama manevra yaparken asıl limandan koparsanız o zaman dönüşünüzde limanı kapalı bulursunuz.

İKÖ’YE KATILMAMIZ LAİKLİĞE AYKIRI

Stratejikboyut: Türkiye’nin İslam Konferansı Örgütü’nün toplantılarına katılması laikliğe aykırı mı?

Evet. Adı üstünde İslam Konferansı. Biz de kanunen yasaktır. Dini kuruluşlara katılamaz. Dini dernek kurulabiliyor mu Türkiye’de? Hayır.

Stratejikboyut: Türkiye o toplantılarda İslam ülkeleri ile bir diyalog kuruyor. Orası uluslararası bir platform.

Onu yaparsınız, onda bir sorun yok. Ama oranın faal üyesi olursanız… Bugün İslam dünyası ile Batı dünyasının ilişkileri malum. Bazı aşırı uçların etkisiyle Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezi doğru çıktı. Şimdi siz medeniyetin bir o tarafında bir bu tarafında olamazsınız. Şimdi bir de Medeniyetler Buluşması çıkardılar. Türkiye güya Doğu medeniyetinin temsilcisi. Bunlar ciddiyetten uzak.

Kafkaslarda herkes boğaz boğaza. Türkiye ile Ermenistan arasında diplomatik ilişki yok. Ermenistan ile Azerbaycan savaş hali devam ediyor. Barış yapılmadı. Gürcistan ile Rusya ilan edilmemiş savaş yaşadı. Böyle bir ortamda Türkiye burada işbirliği ve istikrar paktı kuralım dedi. Amerika da Türkiye’ye bu nereden çıktı diyor.

Türkiye, ABD ile İran arasında arabuluculuk yapalım dedi. Amerika, “biz böyle bir şey düşünmüyoruz; ama İran’la madem bu kadar iyi durumdasınız, etki yapın da İran’ı bu maceradan vazgeçirin” diye karşılık verdi.

Türkiye’yi bu durumlara düşürmemek gerek. Bunların neticesinde devletin prestijini ve otoritesini angaje ediyorsunuz. Bu girişimler neticesiz kalıyor. O zaman da devlet hafifliyor.

Stratejikboyut: Arabuluculuktan söz açılmışken Türkiye, İsrail ve Filistin arasında da bir arabuluculuk rolüne soyundu. O da mı başarısızdı?

Yine tutmadı. Hiçbir netice vermedi. İstanbul’da birkaç defa gizli toplandı yaptılar sonra kesildi.

Stratejikboyut: Peki burada yapılanların hiçbirisi elle tutulur bir politika değil miydi?

Türkiye aslında güçlü bir devlettir. Devletin gücü ise devlet adamları ile gösterilir. Hafif kimselerle devletin gücünü ifade edemezsiniz. Kimse sizi ciddiye almaz. Türkiye’nin problemi aslında bu. Herkes Türkiye’yi büyük görüyor; ama Türkiye adına karşılarına çıkan insanlar… Siz gidin Beyaz Saray’da haftalarca müzakere edin. Yıllarca size yardım eden, son olarak da terörist başını paketleyip size veren müttefikiniz oyalayın, evet deyin, sonra da bir ayak oyunu ile dünyanın bir numaralı devletinin prestijini kırın. ABD Savunma Bakanı, “Irak Savaşı bize bu kadar pahalıya mal olduysa Türkiye yüzündendir” dedi. Türkiye’nin dış politikası diye bir şey yok.

KAFKASLARDA RUSYA’DAN ŞAMAR YEDİK

Şimdi bir şey söyleyeceğim. Devlet Başkanı kalktı topun peşinden Erivan’a gitti. Onun devamı olarak Dışişleri Bakanı, Ermenistan ve Azerbaycan Dışişleri Bakanlarını New York’ta bir araya getirdi. Peki ne oldu sonunda. Bir hafta sonra Moskova ses verdi. Medvedev, Azerbaycan ve Ermenistan Devlet Başkanları çağırmış. Orada toplandılar ve Yukarı Karabağ sorunu konusunda bir mutabakat metnini ilan ettiler. Bu bize bir darbedir, bir şamardır. Burada Rusya şunu demek istiyor: Kafkaslar benim arka bahçemdir. Buraya gelip at koşturamazsınız. Verilen mesaj budur. Peki neden kendinizi bu hale düşüyorsunuz.

Stratejikboyut: Ali Babacan’ın Dışişleri Bakanı olarak performansını nasıl buluyorsunuz?

Gayet temiz bir Anadolu çocuğu. Ama bu işler için yetişmemiştir. Sayın Bakan’ın Dışişleri’ne tek ilgisi dış seyahatlerdir.

BİBERONLU DIŞ POLİTİKA

Stratejikboyut: En çok eleştirilerden birisi bu. Ama Dışişleri Bakanı gezmez mi?

Böyle bir dışişleri makamı olmaz. Kusura bakmasınlar. Halkın dilinde neler söylüyorlar. Ben buna biraz daha nazikçe yaklaşmak istiyorum: Biberonlu dış politika.

Stratejikboyut: 2007 yılında yaptığınız bir açıklamada, “Türkiye tarihindeki en büyük iç ve dış tehditlerle karşı karşıyadır” demiştiniz. Sizce bu tehdit hala devam ediyor mu?

Çok daha büyüyerek ve artarak devam ediyor. Tehdit aslında kapımızın önünde ama kimse görmek istemiyor. Türkiye gayet net bir şekilde iç ve dış tahriklerle kardeş kavgasına götürülüyor. Avrupa’nın desteği ve ABD’nin de artık frenlemediği bir federal sisteme götürülmek isteniyor. Yaşlanan Avrupa ve bilhassa Almanya ve Fransa bizi bir tehdit olarak görüyor. Çünkü karşılarındaki genç ve dinamik Türkiye, enerji terminali durumundaki bir Türkiye ve onun stratejik bir konumu var. İşte böyle bir durumda Avrupa, “bunların yine iştahı kabarır ve Viyana yollarına düşerler mi” diye düşünüyor ve bunların hesaplarını yapıyor. Yani bizi zayıflatmak, federal sisteme götürmek ve bir başka deyimle Sevr’i taksit taksit kabul ettirmek istiyorlar. Bugün bu plan işliyor.

Stratejikboyut: Taraf’a konuşan Kürt politikacı Nurettin Yılmaz, Özal’ın o dönemde, Talabani ve Barzani ile Türk-Kürt Federe Devleti konusunda anlaştığını söyledi. Sizi bu konudan haberiniz var mıydı? Siz ne diyorsunuz bu konuda.

Ben bunları hiç duymadım. Türkiye spekülasyonlar okyanusudur. Erkekseniz insan hayatta ve güçlüyken bunları söylersiniz. Ama öldükten sonra spekülasyon üretmek kolay. Tarihi olayları kendi şartları içinde değerlendirmek gerekir. Seneler sonra bir sürü spekülasyon üretebilirsiniz.

Stratejikboyut: Gerçek değil mi sizce?

Ben şahit olmadım böyle bir şeye. Benim tanıdığım Özal böyle bir şey yapmaz.

Stratejikboyut: Ama Kürt sorununu çözmeye ilişkin önemli yaklaşımları vardı…

Yaklaşımları vardı. Kalkın Türkiye’den gidin demedi.

Stratejikboyut: Öyle demedi ama Talabani ve Barzani ile o dönemde sıcak diyalogları içindeydi…

Talabani ve Barzani’yi Türkiye’ye zarar vermeyecek şekilde idare etmeye çalışıyordu. Ama bunlar ABD’ye oynadıkları ayak oyunu ile Talabani’yi Irak Devlet Başkanı yaptılar. Barzani’yi de Kuzey’deki oluşumun başına getirdiler. Bunlar Ankara politikasının meyveleridir. Erbil’e gittiler. Oradaki üniversitenin açılışına Başkonsolos katıldı. Bu ne demek? Ankara Kuzey Irak’ı resmen tanımış oluyor. Bağdat’la görüşüyorsunuz, güzel ama Bağdat’ı bırakıp, Kuzey ile temasa geçerseniz orayı resmen tanımış olursunuz.

Stratejikboyut: Türkiye bir süre önce Kuzey Irak açılımı çerçevesinde Barzani ile doğrudan temasa geçti. Sanırım PKK’yı Kuzey Irak’tan atmak için başlatılan bir girişimdi. Çünkü Türkiye ile temasta olan Barzani, PKK ile beraber olamaz. Değil mi?

Yani burada da bir ayak oyunu oynayacağız. Bunlar ancak ilkokul çocuklarının planlayacağı şeyler. Devlet büyük bir müessesedir. Ciddiyet ister. Kararlılık ister.

Stratejikboyut: Türkiye, Kuzey Irak yönetimi ile temasa geçmemeli miydi?

Bir taraftan Irak’ın toprak bütünlüğünü istiyoruz, diğer taraftan da toprak bütünlüğüne karşı olan mahalli bir kuruluşla temasa geçiyoruz.

TÜRKİYE ‘KÜRDİSTAN’I TANIDI

Stratejikboyut: Türkiye böyle yaparak oradaki “Kürdistan”ı tanımış mı oluyor?

Evet oradaki fiili durumu kabullenmiş oluyor. Türkiye böyle yaparak Kuzey’in Bağdat’tan kopmasına bir bakıma göz kırpmış oluyor. Hem Irak’ın bütünlüğünü tanıyorum diyor hem de Kuzey yönetimi ile temasa geçiyor. Zaten hergün Ankara’dan çıkan sesler değişiyor. Dün söylenen, bügün başka bir şekilde söyleniyor ve kimse bundan rahatsız olmuyor.

GÜL’ÜN ERMENİSTAN’A GİTMESİ YANLIŞTI

Stratejikboyut: Fransa size Legion d’honneur nişanı vermişti. Ama siz Fransa’nın Ermeni soykırım yasasını onaylaması sonrası bu nişanı geri verdiniz. Türkiye’nin Ermenistan açılımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hareketin bizden başlamaması lazımdı. Devlet Başkanı kalkıp Erivan’a gitti. Bu ne demek? Bu “biz sizinle tavizler vererek açılım yapmaya hazırız mesajıdır” Arkasından Başbakan’ın çok talihsiz bir açıklaması oldu: Başbakan, “Biz masa adamıyız” dedi. Onların da istediği zaten sizi  masaya çekmek. Masaya çekip soykırımı kabul ettirmek. Masaya çekip  tazminat talebini kabul ettirmek. Masaya çekip toprak talebini kabul  ettirmek. Bu oyunlara çok dikkat etmek lazım. Fakat bizimkiler dış politikayı iç politikanın şov malzemesi haline getirdiler. Bu işler böyle olmaz. Türkiye’nin şunu unutmamalı: Bir avuç Ermenistan’ın arkalarında bütün bir Hıristiyan dünyası var. Bu konuda mevcut ekibin problemi tecrübesizlik. Dünya dosyalarına ve gelişmelerine hakim değiller. Bu konuda yetişmiş, uzman kuruluş olan Dışişlerini devre dışı bırakıp, kendi özel ve hiçbir sorumluluğu ve yetkisi olmayan müşavirleri ile işlerini götürüyorlar…

GÜL TURİST Mİ?

Stratejikboyut: Gül’ün Ermenistan’a gitmesi yanlıştı diyorsunuz…

Diplomatik ilişkilerinizin olmadığı bir ülkeye devlet başkanı olarak nasıl gidersiniz. Turist misiniz siz?

Stratejikboyut: Türkiye’de bazı konularda çözümsüzlük çözüm olarak görülüyor. En azından böyle bir düşünce var. Kıbrıs için de böyle, Ermenistan sorunu için de… Eğer Gül, Ermenistan’a gitmeseydi çözümü istemeyen taraf Türkiye olarak algılanabilir miydi?

Futbol çözüm olur mu?

Stratejikboyut: Ama görüşmeler için bir vesile oldu.

Yok efendim. Bu dünya konferansı değil ki. Nitekim Karadeniz Ekonomik ve İşbirliği Konferansı oldu ve Ermenistan Dışişleri Bakanı o vesile ile geldi. Onu anlarım ama futbol… Bunlar hep şov. Ama hep iflas…

Stratejikboyut: Obama seçim çalışmalarında Ermenileri cesaretlendirecek vaatlerde bulundu. Sizce soykırımı tanıyacak mı? Yoksa bu sözde soykırım Demokles’in kılıcı gibi Türkiye’nin üzerinde sallanmaya devam edecek mi?

Amerika’nın başkanının değişmesi Amerika’nın hedeflerini değiştirmez. ABD bizim gibi günübirlik yaşamıyor. 5, 10, 20, 50 senelik hedefleri var. Başkanlar o milli politikadan sapmazlar.

Stratejikboyut: Türkiye’nin dış politikası hükümetlere göre değişiyor mu? Bizde devletin milli bir politikası yok mu?

Bizde hükümetlere göre değil, partilere göre değişiyor. Amerika’da değişmez. Cumhurbaşkanı’nın yüzde 5 farklılığı olur. Ama temel hedeflerden bir sapma olmaz. Bütün kuruluşları tam bir ahenk içinde o milli hedefler doğrultusunda çalışır. Eski bir TÜSİAD başkanı bir ara şöyle bir beyanda bulunmuştu: “Kıbrıs önemli olabilir ama benim AB yolumda engel olmamalıdır” demişti.

Türkiye’nin milli hedefleri, milli politikası yok. Balkanlar politikası yok. Düşünebiliyor musunuz, Sovyetler Birliği dağıldığında Türkiye’nin kardeş cumhuriyetlerle ve Orta Asya ilgili bir bilgisi yoktu. Hazırlıksız yakalandı. O zaman kardeş devletler, Türkiye etrafında bir bağımsız devletler topluluğu kuralım diye teklifte bulundular. Bizimkiler karşı çıktı. Bir avuç Ermeni, kardeş Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’sini işgal etti. Türkiye seyirci kaldı. Böyle olunca ne oldu? Bütün o kardeş cumhuriyetlerin tarih boyunca bize karşı besledikleri büyük dev Türkiye, kardeş Türkiye imajı kayboldu. Onlar da gittiler, Moskova’nın etrafında toplandılar.

TÜRK CUMHURİYETLERİNİ RUSYA’NIN KUCAĞINA İTTİK

Stratejikboyut: Sovyetler dağıldıktan sonra Türki Cumhuriyetler Türkiye’ye, Türkiye etrafında bir bağımsız devletler topluluğu kuralım diye teklifte bulundular ama Türkiye bunu kabul etmedi…

Türkiye’deki yetkili zatın Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev’e cevabı: Bunu bir daha duymayayım.

Stratejikboyut: Bu kişi Demirel mi?

Ben söylemem, isim vermem (gülüyor). Ben Nazarbayev’in Meclis’te 20 milletvekili ile konuşmasında bulundum. “Biz istedik, siz istemediniz, siz kaçtınız” dedi.

Stratejikboyut: Bu çok önemli bir olay ama…

Türkiye artık bunlarla uğraşmıyor. Herkes ekmek derdinde. Henry Kissenger’in çok önemli bir sözü var. “Nereye gideceğinizi bilmiyorsanız her yol sizi oraya götürür” Bunu Türkiye için söylemiş galiba.

Stratejikboyut: Obama’nın seçilmesi tüm dünyada memnuniyetle karşılandı. Buna Türkiye’de dahil. Bu durum Bush’un gitmesinden mi kaynaklanıyor yoksa Obama’nın değişim vaadinden mi?

Bu Amerikan milletinin büyüklüğünü gösterir. 1951 yılında ABD’de Dünya Gençlik Kongresi’ne gittiğim zaman tam bir bölünme vardı. Bir zenci bana dert yandı. “Sinemaya beraber gitsek sokmazlar, bana dayak atarlar” dedi. O noktadan buraya gelmek Amerika için büyük bir atılımdır. Bunu saygıyla karşılamak lazım. Obama da güzel yetişmiş fevkalade başarılı bir insan.  Bu aslında siyah kıta ile dünyanın barışmasıdır, Amerika’nın barışmasıdır. Bu çok anlamlı bir sandık ihtilalidir. Amerika’nın en kuvvetli 50 kadınından biri olan Hilary Clinton’u yenerek aday oldu. McCain, ABD’nin en saygın senatörlerinden, devlet adamlarından biri. Tanıdığım birisi. Beraber toplantılarda bulunmuştuk. Bize de çok sıcak bakan birisi.

Stratejikboyut: Obama nasıl bir başkan olacak?

Amerikan basınına göre Obama’nın kabinesi, ABD’nin şimdiye kadarki en güçlü kabinelerinden birisi olacak.

HİÇBİR ABD BAŞKANI TÜRKİYE’Yİ GÖZDEN ÇIKARAMAZ

Stratejikboyut: Obama’nın PKK’ya bakışı nasıl olacak?

Genel terörizme bakışı nasılsa öyle olacak. Obama ya da herhangi bir ABD başkanı Türkiye’yi yüzde yüz gözden çıkarmaz. Ama Türkiye’nin ABD karşısındaki katsayısı azaldı. Bir Amerikan albayı Pentagon Dergisi’nde bir makale yazdı. O makalede Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesinden ve Büyük “Kürdistan”dan bahsetti. Başka bir albay da buna benzer şeyler söyledi. O zaman burada bir mesaj var. Ama Türkiye’nin mesaj falan okuduğu yok. Türkiye’nin politikaları günübirlik.

TÜRKİYE’NİN AB’YE ÜYELİĞİ MÜMKÜN DEĞİL

Stratejikboyut: Türkiye Özal zamanında 17 Nisan 1987’de AB’ye direk başvuru yaptı. Bugün ise aday ülke ve müzakereler devam ediyor. Sizce Türkiye AB’ye girebilecek mi?

Mümkün değil. Onu unutun. Ayrıca artık Avrupa Birliği’ni meydana getiren dinamikler değişti. AB bile artık Roma Antlaşması’nın ruhuna uygun gelişme gösteremiyor. Anayasa reddedildi. Siyasi belge reddedildi. Avrupa Birliği eninde sonunda bir serbest mübadele bölgesi olacak ki zaten Dünya Ticaret Teşkilatı’nın nihai hedefi bu. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne alınması bugünkü dini sürtüşme ve gerginlik karşısında mümkün değil. Fransa eski Başbakanı Rafael bunu en açık şekilde ifade etti. Wall Street’teki makalesinde Rafel’in iki cümlesi çok önemli. “Hiçbirimiz Türkiye’yi istemiyoruz ve bütün mesele Türkiye’yi nasıl dışarıda bırakırız” İkinci cümlesi: “Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almak demek laik bir nehir yatağına İslami bir nehiri akıtmak demek” Bu da mümkün değil.

Stratejikboyut: Türkiye İslam ülkeleri arasıdan en laik ülke. Avrupa’da bunu takdir ediyor. Türkiye’yi laik bir ülke olarak görmüyorlar mı?

Avrupa AKP iktidarına İslami iktidar diyor. İktidarın da buna pek fazla bir itirazı yok.

Stratejikboyut: Muhafazakar demokrat diye kendilerini tanımlıyorlar.

Demokrat kelimesini orada tırnak için kullanmak lazım. Çünkü bir tek kişinin konuştuğu bir sisteme demokrasi diyemezsiniz.

Stratejikboyut: Genel olarak Türkiye’deki partilerde bir lider sultası var. Bu bir gerçek.

Derebeylik var. Ama en çok sağda oluyor. Bizimki gelişme halinde olan bir demokrasi.

DIŞİŞLERİ VEKİLİ BİLE OLAMADIM

Stratejikboyut: Siyaset yaptığınız dönemde adınız hep dışişleri bakanlığı için geçti ama dışişleri bakanı olmadınız. Sizce neden?

Dışişleri vekili bile olmadım. Ben o konuda objektif değilim. Birşey diyemem.

Stratejikboyut: Ekşi sözlükte sizinle ilgili şöyle bir ifade var: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda kendisinin dışişleri bakanı olamayacağına dair gizli bir madde olduğunu iddia eden politika insanı”

Bunlar arkadaşlarımın şakaları. Artık bunlar geride kaldı. Devletim bana güzel imkanlar, makamlar verdi. Bir daha dünyaya gelirsem bunu düşünürüz…

Stratejikboyut: Sizin geçmişte bir teziniz vardı: Dünya’nın Türkiye’ye bir elbise biçtiğini ama artık o elbisenin dar geldiğini söylüyordunuz. Şimdi bize biçilen elbise ne?

Başta Avrupa olmak üzere dünya bizden rahatsız. Türkiye’nin bu haliyle bırakılırsa ileride yeniden bir problem olacağı düşüncesi var. Hıristiyan dünyasında bu düşünce hakim. İslam dünyasında da böyle bir düşünce var.

TÜRK IRKI YALNIZ BİR IRK

Burada hassas nokta şu: Türk ırkı yalnız bir ırk. Latinler gibi, germenler gibi, Anglosaksonlar gibi, Araplar gibi tabi bir müttefiki yok. Orta Asya’dan gelmiş, imparatorluklar kurmuş, Batı’ya yönelmiş. Hem Hıristiyan dünyası hem de Arap dünyası Türkiye’ye şüphe ile bakıyor. “Bunların yükselişinde yeni bir Osmanlı tohumu mu var? Yeniden başımıza bela mı olacaklar?” diye düşünüyorlar.

TÜRKİYEDE ÇOK HAİN VAR

Makyavel’in çok iyi bir tespiti var. “Türk ırkını dışarıdan işgale kalkmayın, sizi paramparça eder ama içeriden ele geçirirseniz her istediğinizi yaptırırsınız.” Şu anda ve öncesinde de bu durum var. Ve maalesef içeride kendileriyle işbirliği yapacak kadar hainimiz var. Türkiye kendi içinde en çok hain yetiştiren memleket. Çünkü Türkiye’ye ihanete prim veriliyor.

Stratejikboyut: Geçtiğimiz günlerde İsviçre, Lozan Antlaşması’nın imzalandığı Lozan Masası’nı Türkiye’ye hediye etti. Bununla beraber Lozan Antlaşması da tekrar tartışılmaya açıldı. Lozan bir zafer mi yoksa bir hezimet mi?

Bunlar lüzümsuz şeyler. Türkiye en çok kendisine iğne batırmaktan, ayağına balta vurmaktan hoşlanan memleket. Lozan Antlaşması neticesinde ortaya bir cumhuriyet çıkmış. Siz önce o cumhuriyete sahip olun. Bu cumhuriyetin ne şartlar içinde doğduğuna bir bakın. Bir yabancıdan duydum bu sözü ama hatırlamıyorum kim olduğunu. Türkler Atatürk’ü Allah’a, onun dışındaki her şeyi de Atatürk’e borçlu. Maşallah iyi borç ödüyoruz.

ÖZAL ÇOK CESUR BİRİSİYDİ

Stratejikboyut: Özal’ın yanında yıllarca siyaset yaptınız. Özal nasıl biriydi?

Özal Türkiye’ye ekonomik ve sosyal alanda çok büyük hizmetler vermiştir. Türkiye’yi dünya vitrinine çıkarmıştır. Bir dönem herkes Türkiye’yi örnek gösteriyordu. Türkiye’ye çok büyük hizmetleri olmuştur. Ama biz minnet altında kalmaktan hoşlanmayan bir toplumuz. Hemen onu kötüleriz, arkasında başka bir şey ararız.

İnsanı tarafı çok kuvvetliydi. Hiç kimse için kötülük istemezdi. Mesela grup toplantılarında milletvekilleri memurlardan şikayetçi olurlardı. Onlara, “Beyler buraya memurla kavga etmek için gelmediniz, ben memurumu ezdirmem” derdi. Kini yoktu, garazı yoktu, ayrımcılığı yoktu. Çok cesur kararlar alırdı.

Stratejikboyut: Aktif siyaseti ne zaman bıraktınız?

2002 seçimlerinde aday olmadım. Çünkü yaşım ilerlemişti. Siyaseti o zaman fiilen bıraktım. Zamanında bırakmasını bilmek lazım. Türkiye’de bu da yok. Herkes kendisini vazgeçilmez sanıyor; o yüzden de dünyanın bütün mezarlıkları vazgeçilmez insanlarla dolu.

Stratejikboyut: Özal’ın yaptığı siyasetle bugün yapılan siyaseti karşılaştırdığımızda ne gibi farklar var…

Ayıp olur, kusura bakmayın. Böyle bir mukayese Özal’a saygısızlık olur.

Stratejikboyut: Eski bir Anap’lı olarak Anavatan Partisi’nin son durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Onu düşünmek bile insanı üzüyor. Yazık oldu. Özal’dan sonra O’nun gibi bir lider çıkmadı. Lidercikler geldi ama lider çıkmadı. Gerçek manada Türkiye’de lider, devlet adamı kalmadı. Türkiye’nin en büyük problemi devlet adamı yokluğu. Şimdi üçüncü lig’le gidiyor Türkiye. Üçüncü ligle devleti götüremezsin.

Stratejikboyut: 14 Ocak 2008 tarihinde Milli Egemenlik Hareketi diye bir hareket başlattınız. Bu hareketin amacı ne? Kimler var?

Diyalog grubu olarak başladık. Ben Meclis’te iken partiler arasındaki sürtüşmeleri nasıl hafifletiriz diye bir diyalog grubu kurmuştuk. Benden sonra da arkadaşlar devam ettirdiler ama bu dönemde böyle bir şey yok. Sivil hayatta da Türkiye’nin en büyük noksanlığı diyalog ve istişara… Bu aslında toplumun temel kanunudur, demokrasinin vazgeçilmezidir. Türkiye’de herkes her şeyi ben bilirim havasında. Buna o şekilde başladık. 2007 seçimleri sonrasında bunun şeklini değiştirelim, bir hareket haline getirelim dedik.

Stratejikboyut: Kimler var bu hareket içinde?

Her kesimden insanlar var. İsimlerini ben vermeyeyim.

PARTİ KURMAK GECEKONDU KURMAYA BENZEMEZ

Stratejikboyut: Partileşme yolunda ilerliyorsunuz ama bunun bir takvimi var mı? Bu hareket ne zaman partileşecek?

Parti kurmak gecekondu kurmak gibi değildir. Ciddiyet ister, bütün toplumu kucaklamalı, bir ümit kaynağı olmalı, bir fikir hareketi olmalı. Gerçek manada bir demokrasinin temellerini atacak, sandığı açık tutacak bir düşüncemiz var. En iyisini düşünüyoruz.

Stratejikboyut: Parti başkanı olarak Yaşar Nuri Öztürk’ün isminin geçtiğine dair haberler çıktı. Bunlar ne kadar doğru?

Şuana kadar öyle bir isimlendirme durumu olmadı. Ama partileşme çalışmalarınız devam ediyor.

Stratejikboyut: Bir sonraki seçimlerde partileşip seçimlere girer mi bu haraket?

Onun için çalışıyoruz. Ama sayın iktidar yerel seçimlerle mahalli seçimleri birleştirme eğiliminde.

Stratejikboyut: Yeni anayasa çalışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz?

Dünyada 85 yılda 4 anayasa değiştirmiş hiçbir devlet yok. İsviçre anayasası 719 yaşında, ABD anayasası 232 yaşında, Quebec Eyaleti anayasası 200 yaşında, Japonlara Amerika dikte etti ve onlarınki 60 yaşında. Biz metafizik düşünüyoruz. Kanunu çıkarırsak işin hallolacağını düşünüyoruz. 13 bin kanunu olan dünyada bizden başka bir devlet yok. O 13 bin kanunun yüzde 95 rafta. İngiltere’de anayasa yok. Ama en iyi işleyen demokrasi İngiltere’de. Anayasayı işletmek şahısların işi. Şahıslar anayasayı çiğnerse, hükümet çiğnerse, devlet çiğnerse anayasa tabiî ki işlemez.

Stratejikboyut: Hükümet anayasayı çiğnedi mi?

Herkes çiğniyor. Bizde demokrasi anarşi anlamına geliyor. Demokrasi, hukukun en etkin işlediği bir sistemdir. Türkiye’de daima zengin ve güçlü üstte, fakir ve güçsüz alttadır.

Stratejikboyut: 12 Eylül Anayasası, askeri cuntanın hazırladığı bir anayasa. Ve artık bu anayasa Türkiye’ye dar gelmiyor mu?

Asker yabancı asker mi? Bu memleketin evlatları. Yapan kim? Profesörler değil mi? Mevcut iktidar Avrupa Birliği’ni kullanarak Ordu’yu sindirmek istiyor.

SÖYLEŞİ: Yetkin YILDIZ

Paylaş:

Yorumlar

“52) OLAY SÖYLEŞİ: TÜRK BİRLİĞİNİ İSTEMEDİK, KÜRDİSTAN’I TANIDIK!” yazisina 5 Yorum yapilmis

  1. seyyit battal yorum tarihi 3 Aralık, 2008 16:02

    sözün bittiği noktaya geldik. milleti yıllarca kandırarak vatanını satanlara lanet olsun. Milletin yeniden istiklal ve bağımsızlık mücadelesi vermesi gerekir.

  2. HUSEYİN KOMBAK yorum tarihi 3 Aralık, 2008 22:42

    Sadece dış politikada değil iç politikada ve yerel yönetimlerde de tecrübesiz basiretsiz,hafif davranışlar sergileniyor.İçeride halk dilenciliğe alıştırıldı.Sosyal devlet vatandaşa BALIK TUTMASINI öğreten devlettir diye öğrendik.Dışarıda ise yeteri kadar yukarıda anlatılmış…

  3. Ertuğrul Kapusuzoğlu yorum tarihi 4 Aralık, 2008 14:54

    Kâmuran İnan Beyin şahsında, bir devlet adamının hassasiyetlerini görmek mümkün.
    Örneği bu hükümette, hatta bu mecliste bir tane olsu, sanki çok şey değişir gibime geliyor.

  4. cemal özgüroğlu yorum tarihi 6 Aralık, 2008 00:02

    Sn. K.İnan’ın yorumlarına tamamen katılıyorum.Kendisini Özal döneminden beri tanıyor ve izliyorum. Türkiye’ye çok iyi bir Dışişleri Bakanı olabilirdi.Zannediyorum bazı handikapları onu bu Bakanlıktan mahrum etti. Yeni bir Siyasi oluşum için artık çok geç.Ancak duayen olarak yol gösterici olabilir.İyi dileklerimle…

  5. Damla yorum tarihi 14 Ekim, 2009 04:51

    Yahu bu adam ne kadar ABD yanlisi. ABD’yi oyle anlatiyor, oyle ovuyor ki duyan da en iyi dostumuza ihanet ettik sanar.

Yorum yap