48) ANTAKYA’DA YEMEK KÜLTÜRÜ

Yayin Tarihi 1 Haziran, 2008 
Kategori KÜLTÜREL

ANTAKYA’DA YEMEK KÜLTÜRÜNÜN

SOSYAL YAŞAMDA YERİ

kunefe.jpg

Hatay coğrafi konumu nedeniyle tarihi boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve bu sayede de çok zengin bir kültürel mirasa sahip olmuştur. Hatay, Anadolu ile Ortadoğu dolayısıyla Mezopotamya arasında bir köprü konumundadır. Doğu ile batı kültürünün kesiştiği bir noktada yer alması nedeniyle sürekli kültürel bir alışveriş söz konusudur.  Hatay bir tek kuzeyden güneye-güneyden kuzeye giden anayolların geçtiği bir yer konumunda olarak kalmamış, doğudan gelen ve tarihte İpek Yolu diye adlandırılan önemli ticaret yolunun da önemli bir kavşağı ve bir  ticaret merkezi de olmuştur.

Hatay’da günümüzde, geçmişte olduğu gibi birçok dinden ve inançtan insanlar bir arada yaşamaktadır. Cami, Kilise ve Havra yan yana varlıklarını ve görevlerini sürdürmektedir. Çeşitli din ve inançtan insanların yüzyıllardan beri beraber yaşaması kültürel bir zenginlikle beraber büyük bir hoşgörüyü de  beraberinde getirmiştir. Bu kültürel zenginlik ve hoşgörü toplumsal yaşama, sanata, örf, adet ve geleneklere de  yansımıştır.

Çoğu zaman dinsel öğeler ve gelenekler birbirine girmiş özde var olanla karışıp yeni bir kültür olarak ortaya çıkmıştır. Ama her zaman, bir dayanışma ve özveri, birbirlerinin hakkına saygılı güzel komşuluk ilişkileri içinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Farklı etnik gruptan olan komşular birbirlerinin bayramlarını kutlar dini inanışına göre yapmaması gerekli şeyi komşusu onun adına yapar ya da kolaylaştırır. Örneğin cumartesi günü ateş yakmaması gereken Musevi komşusunun sobasını yakar veya yemeğini pişirir. O da oruç tutan Müslüman komşusuna iftarda yemek verir ya da birbirlerinin bayramını kutlamak için ziyaret ederler. Bunlar toplumsal dayanışma ve hoşgörünün en güzel örnekleridir.

Bir toplumda yemek kültürü, yemeğin üretilmesinden tüketilmesine kadar izlediği serüvene bağlı olarak ortaya çıkan maddi-manevi kültür öğelerinin oluşturduğu önemli bir kültürel dizgedir. Görünüşte içgüdüsel ve önemsiz bir olay gibi görünse de günlük yaşantının önemli bir bölümü yemek için, yiyecek üretme, üretilenleri satın alma için gerekli ekonomik gelir ve yemeği ortaya çıkarmak için çabayla geçer.

Yemek yeme temelde fizyolojik bir olay olmakla birlikte, toplumdan topluma bölgeden bölgeye değişiklik gösterir. Bu nedenle yemek kültürü,  toplumlar arası farklılıklardan birini oluşturur.

Yemek kültürünün çeşitlenip özelleşmesinde ana etken; ekolojik çevre, dinsel inanç, kültürel birikim, sosyal ve etnik gruplar, eğitim düzeyi ve kültürel mirasın toplamının damak zevkleri ile bütünleşmesidir. Bu bütünleşme Antakya yemek kültüründe çok güzel bir şekilde izlenmektedir. Antakya’nın bulunduğu ekolojik çevre, farklı dinsel grupların bulunması, renkli bir tarihsel geçmiş ve buna bağlı oluşan zengin bir mutfak kültürü oluşmuştur.

  Her aile, gündelik besin ihtiyacının karşılanmasının yanında, damak zevkine verdiği önem derecesine göre gündelik yaşamın büyük bir bölümünü yemeğe ayırmaktadır. Eğlence, dost sohbetleri, misafir ağırlama, düğün, nişan, adak, bayram, gibi sosyal olgular yemek kültürünün fenomenlerinden olup, insanların birbirleriyle iyi ve kötü günlerde iletişimlerini sağlar.

İnsanları birbirine yaklaştıran davetlerin hemen hepsinin ana çatısını yeme-içme ile ilgili yapılan hazırlıkların, misafirlere sunulması oluşturmaktadır. Bir misafire verilen değer, bir davette yer alan yemeğin türüne, harcanan emek ve zamana göre belirlenir. İşte bu insanların birbirine verdiği değerin ifadesidir. Genellikle tüm dünya toplumlarında yemek birleştirici bir öğe olarak karşımıza çıkar. Yemek ve yeme kültürüyle ilgili her türlü öğe geçmişten günümüze insanların zevkine, ruhsal doyuma yönelik gelişmeler gösterir. Yemek kültürü bir toplumda var olan sınıf farklılaşması ve sınıfsal ayrımları yansıtır. Kentsel ve kırsal bölgelerde aile boyu yemek yeme insanlar için özel bir anlam taşır. Kentsel yaşamın insanlara getirdiği ekonomik şartların ağırlığı, sosyal ilişkilerin kopukluğu dolayısıyla misafir ağırlama yemek davetinden çok, yine yemek kültürünün bir parçası olan içecekler ve unlu mamuller ile gerçekleştirilir. Kırsal kesimde ise o öğünde sofrasında ne varsa misafiriyle onu paylaşma şeklindedir.

Yemek kültürü dinsel törenler, evlilik, ölüm, askere gönderme, adak, festivaller, konuk ağırlamak gibi birçok sosyal olgu ile iç içedir. Tabu olan yiyeceklerin yanı sıra yapılması kutsal olan yemekler ve yenilmesi kutsal yiyecekler halkın dinsel inanışını uygulamada önemli işleve sahiptir. Ölüm yaşamın sona ermesi gibi üzücü bir olay olsa da cenaze evine gelen insanlar bile yemekle ağırlanırlar. Antakya’da ölü evinde yemek pişmez. Komşu ve akrabalar 3 gün cenaze evine yemek getirirler. Sonra 7.  ve 40. gün yemekleri yapılır.

Yemek kültürü ve eğlence hayatı arasında sıkı bir bağ vardır. Bu toplumdan topluma kişiden kişiye değişen bir olaydır. Geçmiş ve bugün arasında önemli bir fark olmasına rağmen insanlar bir rahatlama şekli olan eğlenceden hiç vazgeçmezler. Yazılı kaynaklara göre Antakya’da eğlence hayatı Antik çağlardan günümüze kadar her dönemde çok önemli bir olgudur.

1950’li yıllarda çok canlı bir sosyal yaşamı olan Antakya’da, aile gazinoları, kapalı ve açık hava sinemaları, mesire yerleri, hafta sonu baloları, ev toplantıları, davetler, düğünler, bayramlar ve tabi bunun uzantısı olarak zengin sofralar ve yemek çeşitleri gelmektedir. Dönemin ünlü sanatçılarının hepsi gelmiş geçmiş Antakya’dan ve hepsi de belleklerde izler bırakmıştır. Yemekli gazinolar olduğu gibi evde yemek hazırlanılarak götürülen mekânlarda yer almış. Geçmişte Antakya ile ilgili hatıralarımda en önemli yer tutan şey büyük parkta çeşitli gruplardan yükselen darbuka sesleridir. Hatta Antakya için bir deyiş vardır  “kapı gıcırtısına bile oynarlar”  İşte Antakya böyle yaşamayı,  eğlenceyi ve yemeği seven, ilginç bir toplumdur. Her yemek bir seremonidir Antakya’da. 

Antakya ve eğlence hayatı denildiği zaman akla ilk gelen yer Harbiye’dir. Harbiye geçmişte bugün sahip olduğu ünden çok daha fazlasına sahiptir. Antakya’nın kuruluş efsanelerinde bir söylenceye göre Antakya şehrinin harcı yoğrulurken biraz uyku tozu, birkaç damla zevki sefa, bir kadeh gözyaşı ve bir şişe hıyanet şarabı dökülmüş. Harbiye Roma döneminde çok önemli bir sayfiye yeridir ve çok güzel mozaik eserlerle süslü villalar yer alır. Eğlence hayatı çok gelişmiştir, bölge insanı için yemek içmek o dönem için de çok önemlidir. Hatta Pompeililerle benzerlik kurulur. Harbiye günümüzde lokantaları ile ün yapmıştır. Mezeleri, taze pişmiş susamlı pideleri ve ızgara tavuğuyla hoş damak zevkleri sunar.

Hafta sonları pikniğe gitmek bir gelenek gibidir. Antakyalılar kalabalık yaşamayı sevdikleri için kalabalık gruplar halinde pikniğe gidilir. Piknikte mangal yakmak, etleri şişler takmak genelde erkeklerin görevidir ve bu yemek işlemi zevkle ve seremonisel bir şekilde gerçekleştirilir. Bol yeşillikli zerzevatlar yapılır. Yemek üzerine mangal ateşinde pişmiş Türk kahvesi içilir ve yine mangal ateşinde pişmiş künefe yenir. Künefe yapmakta genelde erkeklerin görevidir. Antakya mutfağının yemekleri genelde zahmetli olsa da hanımların işini kolaylaştıracak pratik yemekleri de vardır. Kasap ve fırıncılar arasında hazırlanıp pişirilen yemekler Antakya hanımlarının çoğu zaman hayatlarını kolaylaştırır. Bu yemekler; sini kebabı, kâğıt kebabı,  lahmacun, ıspanaklı ekmek( katıklı ekmek), biberli ekmek gibi yiyeceklerdir.

Antakya’nın kendine özgü birçok geleneksel yemekleri yapılış ve içeriklerinde tarihsel etkiler, farklı kültürlerin etkileşimi, ekolojik çevredeki zenginliğin yanı sıra, kuşaktan kuşağa aktarılan benimsetilmiş ve öğretilmiş damak zevkinin oluşturduğu alışkanlıklar yer alır.  Antakya Akdeniz bölgesi ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi illeri ile ortak bir geleneği paylaşmakta hem de onlardan oldukça farklı ve kendine özgü bir geleneği korumaktadır. Bu farklı geleneğin Arap kültürünün etkisinden kaynaklanır. Hem güney illerinin mutfağından hem de Suriye özellikle de Halep’ten etkileşmiştir.  Bol baharat katılması, köfte türleri ve meze çeşitleri Suriye’nin yanı sıra Irak’la da benzerlikler gösterir.

Yemek konusu görünüşte çoğu insana yaşamı sürdürmek için gerekli basit bir konu gibi görünse de, Antakya için basit bir olay değildir. Kentte günün her saatinde bir yemek hareketliliği hâkimdir. Günün erken saatlerinde başlayan hazırlıklar, alışveriş, ekonomik gelir için verilen çabalar öncelikle güzel bir damak zevki içindir.

Dr. Kadriye ŞAHİN 

Mustafa Kemal Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi 

YEMEK ÇEŞİTLERİ VE TARİFLERİ:

http://www.antakyarehberi.com/yemekrehberi/default.asp

http://www.antakyaturu.com/index.php

Paylaş:

Yorumlar

“48) ANTAKYA’DA YEMEK KÜLTÜRÜ” yazisina 6 Yorum yapilmis

  1. FikirYolu.com » Blog Arşivi » yenidenergenekon.com’dan Son Yazılar yorum tarihi 3 Haziran, 2008 01:39

    […] 48) ANTAKYA’DA YEMEK KÜLTÜRÜ […]

  2. aslı büyüküstün yorum tarihi 23 Eylül, 2008 11:17

    Antakya’da yemek kültürü isimli tülin Tümaya ait yazı sitenizde tarafınızdan mı yayınlandı yoksa yazar sizden yayınlamanızımı istedi. Bu sorunun cevabına göre gerekçemi size açıklayacağım.Yardımcı olursanız teşekkür ederim

  3. Yılmaz Karahan yorum tarihi 23 Eylül, 2008 15:28

    Bu yazı, sayın Tümay’a ulaşılmadan, tarafımca yayınlanmıştır. Bende, Antakyalıyım.
    Bir sorun varsa bilmek istiyoruz.
    Saygılar

  4. sezgin bakır yorum tarihi 22 Mayıs, 2010 04:17

    Antakyada yemek kültürünün temelinde et ve baharat vazgeçilmez bir ikilidir. Kasaplarda kağıt kebabı tadılması gereken bir lezzettir.Uzunçarşıda Pöç kasabında yediğimiz kağıt kebabının tadı mükemmeldi. Kasap dükkanında gözümüzün önünde et kesiliyor, kıyılıyor ve yağlı kağıt üzerinde tepsiye konarak fırına gönderiliyor. 20 dakikada da önümüze geliyor. Müthiş …

  5. tülin tümayın yazısı yorum tarihi 2 Nisan, 2012 21:34

    bu yazı mahkeme kararı ile tarafıma ait bir çalışmamdan alındığı ispatlanmış bir çalışmadır. Bilginize sunulur.

  6. Yılmaz Karahan yorum tarihi 4 Nisan, 2012 01:16

    Sayın Dr. Kadriye Şahin’e bizi uyardığı için teşekkür ederiz.

Yorum yap