474) İRAN’IN ASİMİLE ETTİĞİ TÜRKLER: HAZARALAR

Yayin Tarihi 15 Haziran, 2010 
Kategori AZERBAYCAN SAYFASI, KATEGORİLENMEMİŞ

İRAN’IN ASİMİLE ETTİĞİ TÜRKLER:

HAZARALAR

image00116.jpg

—————————————————————————–

Son yazılarımda; güçlü bir ülke olmamız gerektiğini özellikle vurgulamış ve bunun neden gerekli olduğunun altını çizmiştim: (Diğer Türk topluluklarının ve dışarıda bulunan gurbetçilerimizin haklarını korumak ve gelecekte parçalanmamak için.)
Bazıları pek anlamamış sanırım!..

Ben de olayı biraz daha genişletmeye karar verdim. İşte size güçlü olmamızı gerektirecek bir neden daha…

Orada… Uzakta kardeşlerimiz var… Ve diğer Türkler gibi onlar da baskı altındalar, yaşam savaşı veriyorlar. Belki de bir çoğumuzun adını bile bilmediğimiz bu kardeşlerimiz, yavaş yavaş yok ediliyorlar.

Kim mi bunlar?

Hazara Türkleri…

‘‘Uzun bir süre İran dilinin hakim olduğu bir bölgede yaşayan, okumalarına izin verilmeyen, hiçbir zaman yazı öğrenemeyen, 20-30 yıl öncesine kadar köle muamelesi gören ve hatta çocukları köle olarak satılan Hazaralar, bütün bu baskıları sonunda kendi dillerini unutmuş, bugün Farsça’nın bir lehçesi olan Dari dilini konuşur hale gelmişlerdir. Çoğunlukla, hamallık, çobanlık, lağımcılık gibi ağır işlerde çalışan ve büyük bir kısmı bugün de hayvancılıkla uğraşan, geçimlerini bu yolla temin eden Hazaralar gördükleri zulümlerden sonra diğer Türk topluluklarına daha fazla yaklaşmışlar ve onlarla birlikte hareket etmeğe başlamışlardır.’’

Türk toplulukları konusunda ciddi araştırmaları bulunan Doç. Dr. Ali Çelik’in Hazara Türkleri hakkındaki tespitleri kısaca böyle…

İyi, güzel de…

Kim bu Hazaralar?

Bizi neden ilgilendiriyor?

İşte size cevabı…

Dünyanın gözü adım adım ABD ile savaşa giden İran’da. Çok sayıda azınlık halkın yaşadığı ülkede egemenliği tamamıyla elinde bulunduran Farslılar ülkede Azeriler başta olmak üzere hiçbir etnik gruba özgürlük şansı vermiyor. Eğitim Farsça, dünyayla tüm bağlar kesiliyor eylem yapmak bile yasak. Ancak Farslıların bu ırkçılığa dayanan aşırı milliyetçiliği sadece kendi ülkelerinde sınırlı kalmış değil. Amerika ve müttefiklerinin işgali altında bulunan Afganistan’da Hazara Türkleri’ni asimile etmek için büyük bir kampanya uygulanıyor. 35 milyona yaklaşan nüfusu ile savaşın ortasında kalan Afganistan’da, ülkedeki en büyük azınlık grup yaklaşık % 20’lik oranıyla Hazara Türkleri’dir. Ancak 6 milyonu aşkın bu grubun kökenine dair kasıtlı olarak çeşitli uydurma yorumlar ve tarih haberleri yapılıyor. Çeşitli yorumlardan ziyade Güney Türkistan olarak adlandırılan bu coğrafyada yaşayan kimsesiz Hazaralar’ın Farslı oldukları propagandası yapılıyor. Eğitimleri İran’da olduğu gibi zorunlu olarak Farsça, asırlardan gelen kültürlerini anlatmaları yasak, Türkçe kesinlikle yasak (onlar yine de bu yasağı deliyorlar ve sözcükler arasına pek çok Türkçe sözcük ekliyorlar). Ancak onlar tüm bu çirkin oyunlara rağmen kimliklerini korumak için tüm güçleriyle çaba sarf ediyorlar. Ülkedeki diğer Türklere (Türkmen, Özbek, Kırgız) ‘amca oğlu’ yada ‘kuzen’ anlamına gelen kelimelerle sesleniyorlarmış.
Peki Farslılar’ın bu iddiaları gerçekten doğru olabilir mi?

Hazaralar Farslı olabilir mi?

Objektif araştırmalar yapan tarihçilere göre HAYIR.

Hazaralar kimdir?
Her an ‘tepemize bomba düşebilir’ düşüncesiyle korku içinde yaşanan savaş ülkesi Afganistan’da gelen kısıtlı bilgilere rağmen Güney Türkistan’ı yalnız bırakmayan soydaşlarımız…
İşte kısıtlı imkanlara rağmen http://guneyturkistan.wordpress.com adlı internet sitesinin Hazara Türkleri için yaptığı derleme: Bilindiği gibi Afganistan’da yaşayan ve nüfusları % 35’e varan Türkler hakkında maalesef Türk Dünyası yeterli bilgiye sahip değildir. Afganistan’da yaşayan en büyük Türk grubu olan Hazaralar’ın tarihi ve etnolojik yapısıyla ilgili çalışmaların Türkçe olmaması ise ayrı bir sorun yaratmaktadır. Biz bu çalışmamızda Hazara tarihi ve etnolojik yapısını kısa da olsa açıklamaya çalışacağız. Afganistan, bulunduğu konum itibariyle her zaman istilacıların akınlarına uğramıştır. Hazaracât’ın, Afganistan’ın ortasında olması sebebiyle istilacılar, ülkenin bir tarafından diğer tarafına ulaşmak için bu bölgeden geçmek zorundaydılar. Bu sebepten dolayı Hazaracât, tarihin çeşitli dönemlerinde istilacıların hâkimiyeti altında kalmış ve Hazara Hanları veya Mirleri tarafından merkezi hükümete haraç vermek suretiyle idare edilmiştir. IX. yüzyılın sonlarında Hazaracât’ta Emir Zunnün Ergün tarafından kurulan Ergüniye Hazara Emareti’nin son emiri olan Şah Beg Ergün’ün, Şah İsmail Safevi tarafından öldürülmesinden sonra bu Emaret sona ermiştir.

Abdurrahman Han, Afgan tahtına geçtikten sonra Hazara Hanları ve Mirleri yeni Emiri desteklemişlerdir. Bu durum fazla sürmemiş, Abdurrahman Han ilk iş olarak İngilizlerin yardımıyla Hazaracât’ı istila etmiştir. Adurrahman Han, Hazaralarla olan savaşlarını meşrulaştırmak için bahane bulmak zorundaydı. İlk olarak Hazara Hanlarını Şir Ali Han’a destek verdikleri suçundan dolayı tutuklattırmış ve halkın ödeyemeyeceği şekilde 16 çeşit ağır vergi koymuştur. İnsanların bu tür ağır vergilerini ödemeye gücü yetmeyince de önde gelen ve nüfuzlu kişileri tutuklattırmıştır. Abdurrahman Han, binlerce insanı katletmiştir. Hazaralarla birlikte Özbekler ve Nuristanlılar’ı da öldürtmüştür. Abdurrahman Han’ın Hazaralara karşı kin ve nefreti ise diğer etnik gruplara göre daha fazla olmuştur. Çünkü Abdurrahman Han’a karşı tek güç ve tehlike Hazaralar olmuştur.

Hazaracât 1893 savaşlarından sonra ekonomik açıdan canlılığını kaybetmiştir. Hazaralar’ın bütün otlaklıkları ve verimli toprakları devletin malı sayılarak zapt edilmiştir. Göçebe Peştunlar, devletin himayesini alarak sürülerini rahatlıkla Hazaralar’ın tarlalarında ve otlaklıklarında otlatmışlardır. Bu durum onların kış aylarında biçilecek mahsulü kalmayınca ucuz bir fiyatla topraklarını Peştunlar’a satmak zorunda kalmalarına sebep olmuştur. Abdurrahman Han’ın oğlu tarafından öldürülmesinden sonra Hazaralar için af çıkartılmış, Peştunlar’a verilen toprakları geri iade edilmeye başlanmış ve bunun üzerine bir kısmı Hazaracât’a dönmüşlerdir.

1978 yılından sonra mücahit partiler, komünist hükümetine karşı ülkenin çeşitli yerlerinden direnişe geçmişlerdir. 1978-1985 yılları arasında Hazaralar 50’ye yakın grupla direnişe katılmışlardır. 1979 yılının sonunda Hazaralar’ın dinî liderleri ve aydınları bir araya gelerek Afganistan İslam Devremi İttifakı Hükümeti’ni kurmuşlar ve Seyit Ali Behişti’yi cumhurbaşkanı olarak seçmişlerdir. Bu tarihten sonra Hazaracât yıllardan sonra özerk bir bölge durumuna gelmiştir.

Hazaralar’ın etnolojisi ile ilgili görüşler toplam üç kategoride sınıflandırılmaktadır. Afganistan üzerinde ve özellikle antropolojik ve linguistik alanlarda pek fazla bilimsel bir çalışma mevcut olmadığından dolayı konunun araştırılması zor olacaktır. Birinci nazariyenin savunucularından biri Ferrier’dir. Ona göre Hazaralar en eski kavimlerden biridir. Daha sonra Fletcher de bu nazariye.Savunmuştur. Ferrier, görüşlerinde Yunan tarihçisi olan Cartsius’a dayanarak Hazaralar’ın, Büyük İskender zamanında bile Hazaracât’ta yaşadıklarını söylemiştir. Bu nazariye, Hazaralar’ın Cengiz Han’ın bu bölgelerde bıraktığı askerlerinden meydana geldikleri yönündeki nazariyeyi reddetmektedir.
Batılı araştırmacılardan biri olan Bellew’in ortaya koyduğu ikinci nazariyede ise Hazaralar tamamen Moğol olarak zikredilmiştir.

Üçüncü nazariyeyi Dorn ortaya atmıştır. Ona göre Hazaralar tamamen Türk’türler. Türklerin bugünkü Afganistan bölgelerine geldiklerini çok eski bir tarih olan Kuşaniler’in, Çin’in kuzeybatısından Seyhun ve Ceyhun ırmakları arasındaki topraklara göç etmelerine rastlanmaktadır. Son araştırmalara göre Kuşaniler’in ve Yefteliler’in Türk oldukları tespit edilmiştir. Tarihçilerin birçoğu ve özellikle Dorn, Hazaralar’ı Moğol olarak kabul etmemektedirler. Ona göre Hazaralar, tamamen Türk olup Afganistan’da hâkim olan Mengü Han zamanında bugünkü yaşadıkları bölgede yerleşmişlerdir. Cengiz Han; Belh, Kabil, Gazne, Herat ve Hazaracât’ı istila etmeden önce bu bölgelerde Halaç Türkleri ile Karluk Türkleri’nin yaşadıkları bilinmektedir. İbni Haldun’un ifade ettiği gibi Belh ve bugünkü Hazaracât Türklerin merkezi durumundaydı. Bu bölgelerde yaşayan Türkler, Cengiz Han’la savaşmışlardır. Hem Moğollar hem de Türkler sarı ırka mensup olduklarından dolayı birbirlerine kaynaşmaları çabuk olmuştur.

Hicri III. ve IV. yüzyıla ait tarih ve edebiyat metinlerinde Hazaralar, Garçe Türkleri olarak zikredilmiştir. Dr. Cavit ve Ömer Salih’e göre Hazaralar, Moğollardan önce Garze (Garçe) olarak bilinmekteydiler. Hazaralar, Ural Altay kavimlerine mensupturlar ve Gur hükümdarları bu kavimdendirler. Hazaralar’ın etnolojik yapısıyla ilgili çeşitli görüşlerin hem Batılı hem de Afganistanlı araştırmacılar tarafından ortaya konulduğu daha önce belirtilmiştik. Ama öne sürülen görüşlerin bir çoğunun Hazaralar’ın sosyo-kültürel gerçekleriyle uyuşmazlık halinde olduğu görülmektedir. Batılı araştırmacıların bir çoğu Hazaralar üzerinde araştırma yaparken Hazaracât’a gitmemişler ve ikinci elden kaynakları kullanmışlardır. Bu, sosyolojik açıdan ve özellikle bir milletin etnolojisi ve antropolojisi söz konusu iken kabul edilemez….

Değerli okurlar.

Yerimizin darlığı nedeniyle daha fazla detay veremiyorum. Umarım diğer detayları internetten veya kütüphaneden edinirsiniz. Gerçek olan şu ki; Türklerin yaşadıkları yerlerde ‘sinsi’ çalışmalar sürdürülüyor. İşin acı yanı; düşmanlarımız her koldan harıl harıl çalışırken, biz ipe sapa gelmez şeylerle uğraşıyoruz. Daha doğrusu sudan sebeplerle ve çeşitli oyunlarla meşgul ediliyoruz.

Bir kez daha vurguluyorum: UYANMALIYIZ…

Geç olmadan!..

Sözü; Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalında doktora Öğrencisi olan Abdullah Mumammadi’ye bırakıyorum: ‘‘Umarız Çin’in Uygur Türkleri’ne uyguladığı soykırım sonrası oradaki soydaşlarımızı hatırlayan Türk dünyası, gizlice yürütülen bu kampanyaya seyirci kalmaz ve 35 milyonluk ülkede sayıları 12 milyonu geçen Türkler’e sahip çıkar. Yoksa bugün kardeşini hatırlamayanlar, bunun hesabını unuttukları kardeşlerine değil, tarih kitaplarında torunlarına karşı verir. Bir gün bu kâbustan uyanmak ve Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar tüm halkımızla el ele, barış içinde güneşli güzel günler yaşamak dileğiyle…’’

Metin Yener

Azerbaycan Belcika Dostluk Cemiyeti

İLGİLİ YAZI: http://www.yenidenergenekon.com/274-ismaili-hazara-turkleri/

Paylaş:

Yorumlar

“474) İRAN’IN ASİMİLE ETTİĞİ TÜRKLER: HAZARALAR” yazisina 3 Yorum yapilmis

  1. Mehmet akgül yorum tarihi 26 Haziran, 2010 09:53

    Gerçekten de bütün Türklerin ve kafkas halklarının ümidi Türkiye iken bizler hala neler ile uğraşıyoruz.Bu ülkeyi bu hale getirenler dünya üzerindeki diğer Türklerin yurtlarını perişan eden kişilerdir.Giremedikleri tek Türk yurdu Anadolu Coğrafyasıdır ve giremedikleri bu Türk yurdunda 1. Anadolu İhtilali ile öyle güçlü bir ateş yakılmıştır ki bu ateş bütün dünya Türklüğünü ve Türkiye’ye ümit bağlamış bütün halkları aydınlatacak güçtedir fakat ne yazık ki Türkleri yeryüzünden silmeye yemin etmiş olanlar büyük planlarla üzerimize gelemkte ve ülkemizi çok şiddetli bir şekilde sarsmaktadır.Yıkamadıkları bu ülke yaşadığı sarsıntılarla çok büyük zararlar görmektedir.Artık kendimize gelmeliyiz ve Atatürk’ün dehasından düşmanlarımız yerine bizler faydalanmalıyız.Atatürk’ün 15 yıllık devlet adamlığı döneminde bugünümüze örnek olucak herşey mevcuttur.Atatürk’ün Afganistan politikaları bellidir ve en büyük savunma taaruzdur.Bize savaş açanlara bizler de savaş açmalıyız.Bu savaşlar yalnızca cephelerde olmaz.Ekonomik alanlarda,siyasi-kültürel alanlarda,propaganda faaliyetleri alanlarında ve diğer bütün alanlarda karşı atağa geçmeliyiz.

    Atatürk
    ”Asıl savaş şimdi başlıyor” derken bunları kastetmişti.

  2. Mehmet ASLAN yorum tarihi 15 Mart, 2011 21:34

    Asimilasyon ve inkar politikası gerçekten çok kötü bir insanlık suçudur. Çoğunluğu çekik gözlü ve altaic karakteristik özellikler gösteren bu insanlar nasıl farslı olabiliyor anlamak zor fakat onları fars gösterenler malesef bu gerçeklere gözlerini yummuş ve asimilasyona devam ediyorlar. Oysa hiç bir insan hangi ırktan, milletten doğacağına karar veremez. Hatta hangi ana babadan doğacağına ve doğuştan hangi dine mensup olacağına karar veremez. Bu gerçek bilindiği halde çindeki türkler asimilasyona uğratılmaya çalışılarak çinli yapılmak istenmekte, yunanistandaki türklerde müslümanlaşmış helenler olarak görülmekte, irandaki türkler fars olarak görülmekte,
    türkiyedeki kürtlerde dilini unutmuş türk olarak lanse edilip asimile edilmeye çalışılmakta.
    Görüldüğü gibi bu ülkelerin kendi halklarına karşı tavırları aynı özellikleri yansıtmakta.
    Yani Anlayacağınız kimse sütten çıkmış ak kaşık değil. Bütün bu ülkeler insanlık suçu işlemeye devam etmektedirler. Yalan yanlış hikayelerle tarih çarpıtılmakta bu konularda araştırma yapmış bilim adamları yalanlanmakta veya dikkate alınmamakta. Çuvaldızı başkasına batırırken iğneyide unutmayalım. Saygılar…

  3. Hakan yorum tarihi 24 Ağustos, 2011 23:11

    @Mehmet ASLAN:

    Caldiran muharebesi sonucu onbinlerce ve yüzyillarin neticesinde yüzybinlerce ve milyonlarca türkün “kürtlerce” nasil asimile edildigini biliyormusun ?

    16.yy. Türklerin neler cekip mahv edildigini biliyormusun. Bu konuda “kürtlerin” payini biliyormusun ? Bilmiyorsun.

    Bu gün “kürtler” arasinda bir yigin tipik türk fiziki özellikleri tasiyan insan var. Bunlarin hepsi “Türktür” fakat asimile edilmistir.

    Kazak Türküne benzeyen bir kürt olabilir mi ?

    Kürtlere hani Irani diyorlarya. Iranilerin hicbirisi cekik gözlü, belirgin elmacik yanakli, acik beyaz tenli…degildir.

    Yüzbinler böylece mahv edildi. Simdi karsimiza gecip konusma hakkiniz var mi düsünün. 1990 larda bir askeri darbe neticesinde olumsuzluklar olmustur, ki bu Türklere en büyük zarari vermistir.

    Kart Kurt hikayesi bir “kürt” olan Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu’nun görüsü imis. Ilginc degil mi ?

    Ayrica “Kürtlerin” kökenine dair, atalarina, ve nereden geldiklerine dair bu güne kadar kesin bir belge bulunmamistir. Hicbir tezin dogrulugu kanitlanmamistir. Medler cazibesine egilim ise beyinsizlikten ve asaglik kompleksinden kurtulmak icin benimsenmistir. Bir baglantinin varligina dair hicbir belge yok. Yazili belge ise hic yok.

Yorum yap