459) CERN, KABALİST BİR PROJE Mİ?

Yayin Tarihi 7 Nisan, 2010 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

CERN, KABALİST BİR PROJE Mİ?

Bilimin ‘Yeni Boyutu’, Kabalistlerin ‘Üst Dünyası’ mı?

“Günümüzün önde gelen kabalistlerinden” Dr. Rav Michael Laitman’ı iyibilgi okuyucuları gayet yakından tanıyor. Kabalanın öğretilmesine ve yaygınlaşmasına kendini adamış Dr. Laitman, Bnei Baruch Kabbalah Eğitim & Araştırma Enstitüsü’nün kurucusu ve başkanı. Aynı zamanda felsefe konusunda doktorası, biyosibernetik dalında da yüksek lisansı var. Kendileri geçen sene Antalya’nın ev sahipliği yaptığı, 1’inci Avrasya Kabala Kongresi’nin önde gelen davetlilerindendi. Yaptığı bir açıklama ile bütün semavi dinlerin kökenine kabalayı yerleştirmeye kalkmıştı. (Hafıza tazelemek isteyenler için iki adet iyibilgi özel makalemiz var: Bu kabala hangi kabala? Ne istedikleri artık sır değil!)

Kabalacı Dr. Laitman bir kez daha karşımızda. Nasıl mı? İşte o hikaye:

Konumuz İnsanlık tarihinin en önemli deneylerinden biri sayılan, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndaki deney. Evrenin sırrını ifşa etmek amacıyla yola çıkan CERN’deki bilimadamları, 2008’de başlayan deneyin devamını 30 Mart 2010’da, çizilen korku senaryolarını atlatarak, başarıyla gerçekleştirdi. Son deneyi yorumlayan, projede görevli Türk biliminsanı Dr. Bilge Demirköz deneyin yolaçabileceği sonuçları şöyle yorumlamıştı:

Daha yüksek boyutlarda yaşıyor olabiliriz. Fakat farkında olmayabiliriz. Görmediğimiz boyutlar olabilir. Bu da evrenin sırrı olabilir… Bu boyutları şu anki doğada değil ama yüksek enerjilerde görme ihtimalimiz artıyor. Mesela burada bulmaya çalıştığımız olaylardan bir tanesi ekstra boyutların izini bulabilmek. Tüm maddeye kütlesini verdiğini düşündüğümüz ‘Higgs’ parçacığını bulmaya çalışıyoruz. Bunun olduğunu tahmin ediyoruz ve varsa bulmak istiyoruz.” (Yeni boyutlar açılabilir)

Böylesine önemli sonuçlar doğurabilecek bu deney ve CERN bütün dünyanın gündemindeyken, biz de iyibilgi olarak konuya dikkat çekmek amacıyla bir araştırmaya girdik. Tesadüfe bakın ki, yerin kilometrelerce altından bakın kimler ve neler çıktı? Birazdan, Dr. Laitman’ın bu projeye ‘dolaylı ve dolaysız yollardan’ nasıl dahil olduğunu okuyacaksınız. Biz nasıl haberdar olduk, diye soruyorsanız, cevabı çok basit. Laitman’ın kendi sitesinden. Ve açıklamaların hepsi, deneyin ilk bölümün gerçekleştiği 2008 senesine ait.

Öncelikle, CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda gerçekleştirilen parçaçık deneyi için Laitman gibi bir Kabalacı neden yorum yapar? Bir tarafta bilim, öbür tarafta bir “mistik”…İkisi bir araya nasıl gelirin cevabını merak ettik. Ve gördük ki, Dr. Laitman bu deneye iki yoldan dahil oluyor. Biri uzun zamandır öğrencim dediği, projede yer alan doktor ünvanlı bir şahıs yoluyla. Diğeri de kendi sitesinde, kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplarla. Genelde bu sorular, deney öncesi üretilen felaket senaryoları üzerine kurgulanmış. Laitman da kimi zaman eski öğrencisi ile sohbet ederek, kimi zaman da soruları cevaplandırarak, CERN’deki deney ve Kabala hakkında detaylı bilgiler veriyor.

Başlangıç olarak şu soruyu ele alalım: Bu deney yüzünden oluşması muhtemel kara delikler, dünyanın sonunu getirir mi sorusuna şöyle bir yorum getiriyor, Sayın Laitman:

İnsan kısıtlı algılara sahiptir, bu yüzden isteklerinin ve düşüncelerinin kaynağı olarak kendini görür, fiziksel hareketle şeyleri değiştirebileceğini sanır. Oysa gerçekte bu sadece yukarıdan, Yaratıcı (Çevreleyen Işığın – Ohr Makif) yoluyla gerçekleşebilir. O yüzden sakin olmanızı tavsiye ederim, keza bilim insanları kukla gibidir, bütün hareketleri Yaratıcı tarafından yönlendirilir.” (http://www.laitman.com/2008/07/is-a-gigantic-underground-particle-accelerator-a-cause-for-worry/)

Konusunda uzman bilimadamlarının bile korku senaryoları ürettikleri bu deneye, Laitman’ın yaklaşımı ne kadar sakin, değil mi? Ortalıkta kara-delik senaryolarının gezdiği bir dönemde, Laitman bilim insanlarını ‘onlar zaten Ohr Makif’in kuklaları’ diye nitelendiriyor. Kim bu Ohr Makif denilen yaratıcı? Laitman’ın felaket senaryolarına karşı “güvencesi” ve bilgisi neye dayanıyor?

image0017.jpg


Yukarıdakine benzer, kendine yöneltilen soruları sitesinde cevaplandırmasının dışında, CERN ve Laitman arasındaki ilişki daha dolaysız ve kişisel boyutlara varabiliyor. Örneğin “Fiziğin kaderi, Büyük Hadron Çarpıştırıcısına bağlı” başlıklı yazısında şöyle denmiş:

” İsviçre’deki küresel fizik deneyinin katılımcılarından biri olan eski öğrencim Dr. Valdas Rapsevichus ile LHC üzerine sohbet ettik. Özetle, fizik yeni veriler aldıkça gelişir. Yüksek enerji fiziği dalında, 30 yıla yakın bir zamandır ciddi anlamda yeni veriler alınmamıştı. Eğer bu LHC sayesinde yeni keşifler olursa, örneğin Higgs Boson parçacığı, süper-simetri vs…- işte o zaman fizik bir bilim olarak ilerleyebilir, ve bunun için ödenek alabilir. Eğer hiçbir keşif yapılmazsa, o zaman finansman duracak ve fiziğin bilim olarak sonu olacaktır.” (30 Ekim 2008’deki konuşması)

Çok ilginç, değil mi?
1) Deneyde çalışan bir bilim adamı (Dr. Valdas Rapsevichus), Kabalacı Laitman’ın uzun süredir öğrencisiymiş. Hem bir bilim adamı hem de Kabala öğrencisi…
2) Yeni keşifler olmazsa, finansman da bitecek ve fiziğin sonu gelecekmiş bir bilim dalı olarak. Kim finansman sağlayacak peki bu deneylere? CERN’e yatırılan milyarlarca avronun sahibi gerçekten hükümetler mi? Yoksa Laitman’ın bildiği, bizim bilmediğimiz bir finansör mü söz konusu?

Biz de sayın Laitman’a soruyoruz: Diyelim ki, petabytelarca verinin analiz edilmesinden sonra, bekleneni veremedi bu deney. O zaman fizik bir bilim olarak bitmiş sayılacaksa, yerine  yeni bir şey gelecek mi? Mesela Kabala?

Laitman bu soruyu aslında cevaplamış. Hem de aylar önce!

Kendisine yöneltilen “Teklik maddesi ve Yüksek Işık (Partzufim ve Sefirot) bilimsel olarak kanıtlanırsa, o zaman Kabala öğretisi dünyayı ele geçirir! Ama öteki taraftan fizik, kabalanın bir parçası değilse, bu asla mümkün olmayacak. Bu yüzden kabalanın savunduğu şeyler gerçek dünyada mümkün olamaz” şeklinde bir ‘eleştiriye’ şu şekilde cevap vermiş:

“Yüksek ışık” (Sefirot) insan tarafından kendi içinde üretilmediği sürece varolmaz. Ayrıca insanlar bu ışığı yaratmak için gerekli olan algılardan yoksundurlar. O ışığı üretebilmek için algıları genişletmek gerekir. Kabbalah bu algıların geliştirilmesi için bir metodtur. Maddi olarak nitelendirdiğimiz dünyayı doğuştan edindiğimiz algılar sonucu vardır. Yüksek dünya ise Kabbalah sayesinde geliştirdiğimiz ruhani algılarımızla duyumsayabiliriz. Bu manevi algılarımızla hissetiğimiz şey de ‘ışıktır’.

Kabbalah’ın bilimi, dünyamızın bilimini asla yenmeyecek, çünkü biz her ikisini birbirinden tamamen farklı iki dünya olarak algılıyoruz: maddi ve manevi.”

(Bundan sonrasına çok dikkat! Bir önceki paragrafta Laitman’ın şu varsayımını göz önünde bulundurmanızı rica ediyoruz: “Eğer bu deney sonucu yeni bir keşif olmazsa, fizik bir bilim olarak sona erer…”)

Laitman devam ediyor:
“Peki nasıl olacak? İnsanlar gayet basit bir şekilde kavrayacaklar ki, doğal algılarıyla edindikleri hisler, kendilerini tatmin etmeyecek, ve amacı bu algılarımız gelştirmek olan müspet bilimlerin ne kadar beyhude olduğu anlaşılacak. Bunu anladıklarında, kendi algılarını ve müspet ilimleri reddecekler, yüzlerini Kabbalah’a dönecekler.” (
19 Haziran 2008’deki konuşması)

Kısaca toparlayalım. Bir Kabala uzmanı olan Prof. Laitman’ın uzun süreli öğrencilerinden biri, CERN’deki LHC deneyinde görev alıyor. Onunla yaptıkları bir programda, bu deney, fiziğin kaderini belirleyecek manasına gelen sözler ediliyor. Ve şöyle bir fikir ortaya atılıyor: Eğer keşif sağlanırsa, finansman gelir, fizik bir bilim dalı olarak devam eder. Yok eğer keşif sağlanmazsa, fizik bilimsel bir disiplin olarak sona erer. Laitman, bu sözlerinden tam 4 ay önce ise, müspet ilimlerin insanları tatmin etmeyeceğini ve herkesin kabalaya döneceğini ‘öngörüyor’.

Şimdi sıra iyibilgi sorularında:
1- Laitman’ın, benim uzun süreli öğrencim dediği Dr. Rapsevichus dışında daha kaç tane kabalist, bu deneyde görev alıyor?
2- Madem Kabala, beyhude olarak nitelendirdiği müspet ilimlerden daha iyi, neden Laitman’ın öğrencisi(leri?) bu projede yer alıyor? Madem bütün insanlık müspet ilimi bırakacak, kabalistler neden bu projeyle ilgileniyorlar?
3- O kadar para harcanan bu proje ve deneyden hiçbir sonuç alınamazsa, yetkililer halka nasıl hesap verecek? Sonuçta bu para, katılımcı 20 ülkenin vatandaşlarının ödediği vergilere ait. Acaba birileri, bütün bu deney ile birlikte insanların müspet bilimlere olan güvenini mi sarsmayı hedefliyor?

Asıl tehlikeli soru şu: Kabala ne? Masum bir mistik akım mı? Yoksa işin içinde simya ve kara büyünün olduğu ezoterik bir öğreti mi? Kabala’nın Ohr Makif diye nitelendirdiği ve ışıkla bağdaştırdığı ‘yaratıcısı’ kim? Kabalistler, yerin altında ne arıyor?

CERN’DE ESRARENGİZ YOK OLUŞ DANSI

Aşşağıdaki resim Fransa-İsviçre sınırında bulunan Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN)’in kampüsünde çekildi. Hani şu yerin altındaki Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda  “Büyük Patlama”yı taklit etmeye çalışan, “Tanrı parçacığı” olarak da bilinen Higgs Boson parçacığının varlığını araştıran deneyin yapıldığı yer.

image0021.jpg

Resimde gördüğünüz heykel, bir tanrıya ait:

Hindu tanrısı Şiva’ya…

“Neden nükleer araştırma merkezinde bir Hindu tanrısının heykeli var?” 

CERN’de bir tanrı heykelinin, Şiva heykelinin, ne işi var sorusunu anlamak için, Hinduizm’de Şiva neyi temsil eder ona bakmak gerekiyor.

Hinduizm çok-tanrılı dinler içersinde, öğrenilmesi en zor olanlardan. Binlerce tanrının bulunduğu, bir o kadar mezhebin boy gösterdiği bu din hakkında, makalenin konusundan sapmaması için şunu bilmemiz yeterli olacaktır: Şiva, Hinduizm’in tanrılar hiyerarşisinde en büyük tanrılardan biri. Milyonlarca insan tarafından en büyük tanrı olarak kabul ediliyor. Neyi temsil ediyor diye sorarsanız, en basit şekliyle “yokoluş/varoluş çemberini” diyebiliriz.

Ama temsil ettiği kavramdan öte, daha önemli bir şey var ki, o da heykelin içinde bulunduğu durum.

image0031.jpg

Dikkat ederseniz, Şiva bu heykelde bir çemberin içinde bulunuyor. Elinde alev topu tutarken, bacaklarının pozisyonundan dans ettiğini görebiliyoruz. Heykelin pozisyonuyla ilgilenmemizin sebebi, bu imajın Hinduizm’de temsil ettiği anlamı kavrayabilmek. Tanrı Şiva’nın dans eden figürü, Hinduizm’de ‘Nataraja’ (Dans tanrısı) adıyla biliniyor. Ve Nataraja’nın iki türlü dansı var. Biri maskulin, öbürü feminen. Maskulin dansın adı Tandava olarak biliniyor, yokoluşu sembolize ediyor. Feminen dansın adı ise Lasya, o da varetmeyi sembolize ediyor. Yokoluş ve sonrasında varoluş ve tam tersi, bir döngü halinde. Bu yüzden tanrı, çemberin içinde. Bilin bakalım, kampüsteki Şiva hangi dansı yapıyor? 

 image0041.jpg

Kampüsteki dans Tandava…Yani yokoluş.

Kafalar karışmadıysa, bu iki resme bir bakın. Üstteki, LHC olarak bilinin Büyük Hadron Çarpıştırıcısının parçası.

image0051.jpg

Hayalgücümüzü zorlayalım biraz. Ve…

image006.jpg


Unutmadan: Aşşağıdaki resimler de CERN’in kampüsünden. Çeşitli alfabelerde yazıtlar. Çince, Sanskritçe ve Latince belli oluyor da diğerleri nece? Daha da önemlisi orada ne yazıyor? Aynı şeyin farklı alfabelerde temsili mi? Alttaki mavi ışıklar lazer mi? Güvenlik için mi? Yoksa basit ışıklandırma mı? Vs. vs…


image007.jpg

image008.jpg

image009.jpg


Şimdi iyibilgi soruyor:

CERN’deki Hindu tanrısı Şiva’nın yokoluş dansı, bir mesaj mı? Tüm dünyayı ilgilendiren bu kadar büyük bir deneyin yapıldığı yere, kim neden bu tür sembolleri yerleştiriyor? Neden “bilimsel bir deney”, bu kadar çok dini motifi (tanrı parçacığı, yok oluşu sembolize eden tanrı figürleri) içersinde barındırır? Geçen yazımızda yerin altındaki Kabalistler’i gördük. Şimdi de yerin üstünde hindu tanrısı. Kimbilir daha karşımıza neler çıkacak…

Editör’ün notu: İnternette Fritjof Capra isimli bir fizik uzmanının (Fiziğin Tao’su isimli kitabın yazarı) sitesinde, bu heykelin 18 Haziran 2004 senesinde, Hindistan hükümeti tarafından hediye edildiği iddia edilmiş. Siteye buradan ulaşabilirsiniz.

CERN, KABALA VE 248

248 sayısının sizin için bir özelliği var mı?

Antony Garrett Lisi adındaki kuramsal fizik uzmanı için çok büyük bir anlamı var. “Herşeyin fevkalade basit bir teorisi” adlı makalesi ile mikro ve makro fizik teorilerini bir araya getirerek, bilim insanlarının yıllardır hayalini kurduğu, herşeyi tek bir formül ile açıklayacak teoriyi bulmaya çok yaklaşmıştı. Dahi çocuk olarak lanse edilmişti, 2008’in Mart ayında Scientific American dergisinde makalesi yayınlandığında. Tüm bilim dallarında etkisini gösterecek, Einstein’in rölativitesi ile kuantum fiziğini aynı sepete koyacak, mucize teori olacaktı. Lisi mucize teorisini, matematik konusunda doktora yapmadıysanız, detaylarını pek de kolay anlayamayacağınız Lie Cebiri adında bir matematik dalı üzerine temellendirmişti. Kısaca E8 Lie Grubu olarak bilinen bir cebir modeli üzerine kurulu. Bu grupla ilişkili olarak bizi ilgilendiren kısım ise kimi matematikçi tarafından, matematiğin en güzel şekli olarak adlandırılan 248 boyutlu şekil. Aşşağıdaki resim, E8 kök sisteminin 2 boyut üzerinde temsili.

image010.jpg


Bu da CERN’deki Büyük Hadron Çarpıştırıcısından bir kesit.

image011.jpg


Daha sonra Jacques Distler ve Skip Garibaldi adlı iki uzman, Lisi’nin teorisinin “ne yazık ki” doğru olmadığını, yazdıkları bir makaleyle, bilim dünyasına gösterdiler. Fakat Lisi’nin attığı taş, hala dalgalanmaya sebep oluyor. Daha doğrusu onun attığı taşı kullanan birileri. Kısaca iki ayrı grup var. Birincisi Lie Grubu Atlası ve Temsili adlı 20 kişilik bilim insanı topluluğu. Konu üzerinde en detaylı çalışmaları yapan uzmanların yayınladığı makaleler ve çalışmalar, CERN’deki bilim topluluğu tarafından takip ediliyor ve kimi çalışmalarda kullanılıyor. Hatta kimi uzmanlara göre E8 grup cebiri, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda gerçekleştirilen deneyin temeli sayılıyor.(Ancak tüm bilim insanları aynı görüşte değil, bunu da belirtelim) Son safhada Atlas grubundaki uzmanlar için CERN’deki deney bu sebeple gayet önemli, keza onların ilgilendikleri matematik, CERN’deki bilim insanlarınca da kullanılıyor. Ve LHC deneyinde o matematikten yararlanılırsa, hem kendilerinin hem de E8 cebirinin prestiji artacak.

Bir başka grup daha var ki, onların matematiğin bu dalı ve 248 sayısı ile ilgilenmelerinin bilim dışı bir sebebi var. 248 sayısı Yahudiler’in kutsal kitabı Torah’daki mitzvot aseh (“pozitif emirler”) denk geliyor. Torah’ın mistik yorumu olan Zohar kitabına göre 248 sasyısı,  insan vücudundaki parça sayısını temsil ediyor.Ve Kabala ile ilgilenen bir takım Musevi “mistiği”, E8 grubundaki 248 boyut / parçacık ile yüzyıllardır inceledikleri Kabala mistisizminin kesiştiğini düşünüyorlar. Örneğin Torah’da, kabalistlerin en çok önem atfettikleri isim Hz. İbrahim, kabala numerolojisine göre 248’e denk geliyor. Kabala içersinde daha buna benzer o kadar çok hesapta 248 sayısı geçiyor ki, hepsini burada tek tek anlatmaya kalkarsak, günlerce yazmamız gerekebilir.

Kısaca şunu bilmek yeterli olacaktır: CERN’deki deneyi takip eden matematikçiler, 248 boyutlu E8 grubundan ne kadar faydalanıyor bilinmez. Ama onların arkasında, deneyin sonuçlarından 248 elementi çıkartmak için bekleyen onlarca Kabalacı olduğu kesin.

www.iyibilgi.com özel

Paylaş:

Yorumlar

“459) CERN, KABALİST BİR PROJE Mİ?” yazisina 6 Yorum yapilmis

  1. ŞÜKRÜ ADATEPE yorum tarihi 7 Nisan, 2010 02:28

    SAYGI DEĞER YILMAZ HOCAM BENİM GÖRÜŞÜM ŞU YÖNDE.DÜNYANIN SONUNU GETİRMEYİ DEĞİL TÜM DENGELERİ KENDİLERİ KURMAK ÜZERELER.GWEEN TEKNOLOJİSİYLE BUNA ADIM ATTILAR GEN HARİTALARI KLONLAMA BUNLARIN BAŞLANGICI OLDU ABD SINIRLARI İÇERSİNDE YER ALTI PATLAMALARI DEPREMLERE FAYLARIN KIRILMASINA SEBEP OLMAKTADIR GWEEN PROJESİNİN DEVAMI CERN OLAYIYLA DEVAM EDİYOR YANİ DÜNYAYI ELE GEÇİRİP TEKNOLOJİNİNDE İMPARATORU HALİNDELER.

  2. Har Kec yorum tarihi 13 Haziran, 2010 02:40

    Belki bir paranoya sanisi ile baslanyan web sorfu macerasi buraya dek surukledi …Sadece ve sadece kulluk icin yaratilan insan Allah c.c.kulluk yapmamak icin ne kadar ugrasiyor heyhatttt.Mujdecim Kurtaricim Tek onderim efendim sana uymayan olcu hayat olsa teperim vesselam maili bekliyorum

  3. oğuzhan bulut yorum tarihi 24 Ağustos, 2010 05:14

    Selamlar…

    Sitenizde Kabala Hakkında bulunan yazı için bu maili yollamak istedim.

    Herşeyden önce Kabalistlerin Yaratılışı ve Yaratanı nasıl tanımladıklarını anlamanız için aşağıda linkini vereceğim makaleyi okumanızı öneririm.

    http://old.kabbalah.info/turkishkab/Makaleler/khm/ondan_baskasi_yok.htm

    sonrasında…

    Bnei Baruch uzun yıllardır Raşbi, Ari, Haim Vital, Baal Şemtov ve son neslin son Kabalistleri Baal HaSulam ve Rabaş’ın bırakmış oldukları kaynakları çalışarak Kabalistlerin oluşturduğu bir çerçeve ve prensiplerde Kabala çalışmaktadır.
    Kabala hakkında doğru olmayan bilgilerin kaynağına baktığınızda söz konusu kişilerin Kabalist olmadığını görebilirsiniz. Bunun yanında az önce ismini saydığım Kabalistlerin kaynaklarına baktığınızda bu tip asılsız bilgilerle ilgili tek bir satır geçmez. Bu Kabalistlerin eserleri hala günümüzde ve tüm insanlığa kitapları açılmıştır. Karşılaştırmak, kontrol etmek hiç de zor değildir.
    Bnei Baruch ise Kabala Bilgeliğini tüm insanların istifadesine sunmak için herhangi bir ticari amaç gütmeden tüm kaynakları parasız ve din, dil, ırk ayrımı yapmadan çalışmaya devam etmektedir.
    Tavsiyemiz; okuyun ve tekrar değerlendirin.
    Türkçe Ana sitemiz: http://www.kabbalah.info/tr/
    Bloglarımız: http://kabalainfo.wordpress.com/
    Genel Sitemiz: http://www.kabbalah.info
    Hakkımızda: http://www.kabbalah.info/tr/hakkmzda
    http://kabalanedir.wordpress.com/
    Selam ve sevgiler

  4. Yılmaz Karahan yorum tarihi 24 Ağustos, 2010 14:34

    SAYIN BULUT,
    AÇIKLAMALARINIZDAN DOLAYI TEŞEKKÜR EDERİZ.

  5. fazlakalem yorum tarihi 25 Aralık, 2010 17:25

    Global dünyazmıda paylaşımın kolaylıgında yararlanmak ve portallarda ve forumlarda bilgi paylaşımı dahada kolay güvenli bilgi paylaşma forum ,blog,portal sitelerinde insanların gereksinimi duydugu bilgileri hkarşılık beklemden paylaşan kardeşlerime çok teşekkürler ediyorum..

    sitemizde makale ve yazarların görüşlerini bula bilirsiniz

    http://www.fazlakalem.com

  6. Mine Zengin Gül yorum tarihi 20 Eylül, 2018 01:47

    Merhaba,
    Bnei Baruch ve Michel Laitman’ın madde dünyasından maddi bir talebi ve buna istinaden beklentisi yoktur. Nasıl ki bilim insanı bir konuyu araştırır ve dünyaya faydası olduğunu bildiği bir konuyu kamuoyuna açarsa, Laitman’ın yaptığı da budur. Kendisi tasavvufi ya da dini konuların sözelliğinden ziyade, kabalanın bilime daha yakın oluşu sebebiyle bilim hakkında konuşabilecek biridir. Çünkü hocalarının manevi yolu betimleme tarzı bilimde olduğu şekilde ve kabalistik bilimsel terimlerledir.

    Tüm dinlerin kökeni olduğunu söylemesinin temelinde de Hz. İbrahim’in öğretisi oluşu vardır. Bilinir ki dinler Hz. İbrahim’den sonra doğmuştur. Kur’an-ı Kerim’de bir ayet vardır. ”Dediler ki: “Yahudi veya Hristiyan olun ki hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır (doğru yol) Hanif (muvahhid) olan İbrahim’in dini(dir); O müşriklerden değildi.” (Bakara, 2/135)” İşte bahsedilen bu hanif din kavramı olan öğretidir. Bnei Baruh’un savunduğu kabala. Kabala bir din değildir ve kutsal kitapların bu dünyayı değil, sembolizmle manevi dünyanın basamaklarını anlattığını söyler. Kutsal kitapların dünyeviliğe indirilmesinin de aynı Allah’ın üç farklı dinle, her dinin çeşitli mezhepleriyle bölünerek ayrılıklara gittiğini söyler. Haklıdır da. Dünyeviliğe indirilen bir maneviyat savaş ve yıkıma, kine, nefrete bulanır.

    Fizik Biliminin bitmesi konusuna gelince; fizik öyle çok ilerledi ki; artık dünyeviliğin ve maddeselliğin ötesinde birşey olduğunu ve bu şeyin de kusursuz bir sistem olduğunu farketti. Ama hala onu maddeselliğe indirme çabasında. Çünkü veriler elle tutulur, gözle görülür kanıtlara sahip olmadan ve tüm insanlarca kabul görmeden bilimde sadece bir varsayımdır.

    Fakat maddesel dünyanın ötesindeki o sistem bu şartlar altında maddeselliğe inemez. Her bireyin bencilliklerinden uzaklaşıp, diğer tüm insanlar için yaşayarak ve çabalayarak içsel huzur ve dengeye ulaştıktan sonra, tıpkı anahtar gibi kapıyı açarak yapabileceği bir durumdur dünyanın ötesinde olan biteni görmek. Bunu da aynı gemide olduğumuzu ve birilerin o gemiyi delmeye değil de gemideki herkesin birbirleriyle bütünlükle denizde yol almalarıyla mümkündür.
    Sizce bu şartları fizik bilimiyle sağlayabilir miyiz? Fizik de en uç noktaya kadar gelmişken bu duruma başka nasıl kanıt olarak dünyaya indirebilir ki?
    Rav’ın bahsettiği konu ve bu konuda konuşmasının sebebi bu. O birliği istiyor. Bu birlik de bilim, din, felsefe, yaşam.. vs. herşeyin birlikte hareketiyle, birbirlerini tamamlamalarıyla mümkün. Bir kini veya düşmanlığı yok, kazancı veya kaybı da yok.Farklı inanç sistemleri, dinler veya bilimle de zoru yok. Onun tek bir amacı var;

    Bunca zaman kendimiz için yaşadık, kendi menfaatimiz olmadan kolumuzu bile kaldırmadık kimse için. Tıpkı kanserli bir hücre gibi. Ama biz görünmez iplerle birbirimize bağlıyız. Birimizin yaşadığından tüm insanlık etkileniyor. Bunu bilim de söylüyor her şekliyle zaten. Artık birliğe gelmeli ve birbirimizin iyiliğini görmeliyiz. Mistik bir öğreti değil kabala. Kabala edinmediğin içselliğe tanım vermez, sadece edindikten sonra doğru olup olmadığını içsel olarak kanıtlarsın; tıpkı bilim gibi.. Herkesin yolu farklı olsa da ana tema aynıdır; tıpkı bilim gibi.. Felsefe yapmak yoktur Bnei Baruch’ta, çünkü edinmediğin şey sadece hayaldir; tıpkı bilim gibi..

    Michel Laitman bu yüzden bilimle ilgili konuşuyor. Ama o büyük resimden bakıyor bu yüzden yargıları kesin dile getiriyor. Bilim dünyadan ilerlerken, o içselliğinin dengesinden anahtarı çevirip bilimin sonsuzluğunda bir yerden değerlendiriyor.

    Sadece dünya olsa anlamsız ve amaçsız beyhude peşinden koştuklarımızın bize birşey kazandırmadan hayatların sona erme sahneleriyle karşılaşmazdık. İnsan hissettikleriyle insandır. Bilim hissedilenlere bir açıklama getiremez. Bize, bu et parçası bedenimiz; dünya denen oyun bahçesinde, zekamızı geliştirip büyümemiz için verilmiş bir kıyafettir. Bilim ve diğer tüm meslekler, felsefeler veya ilgi alanları da tıpkı oyuncakçı dükkanında satılan oyuncakların çeşitlilikleri arasında hangi çocuğun neye ilgisi varsa ona yönelmesi ve o yönde zekasını ilerletmesi gibi bize verilmiş oyun ve oyuncaklardır.
    Elbet büyümek zorundayız ve bu oyunun daha ötesinin olduğunu farketmek zorunda…

    Yazınız genel anlamda o kadar karamsar ve kuşkucu geldi ki; şunu da belirtmek isterim ki kimi insan negatif yargılarıyla, kimi pozitif yargılarıyla neyi yargılarsa beyinlerinde bu bilgiye ait olan bölgeleri harekete geçirir. Özellikle negatif olarak yargıladıkları şeylere karşı sevgileri daha büyük olur. Ok ve yay misali…

    Birşeyi tanımadan, bilmeden yargılamak bilime yakışmaz. Bilim olumlu umutla ilerleyebilir. Olumsuz umutlar birlik bilincinden bir süre uzaklaşıp karanlık yaşatır ve sonrasında büyük bir aydınlığa gelir.

    http://www.kabala.info.tr

    Kabalayı seveceğinize eminim çünkü Kabala manevi bir ilim ve bilimdir.

Yorum yap