409) Göktürklerde Bilim ve Düşünce

Yayin Tarihi 24 Aralık, 2020 
Kategori KÜLTÜREL, TÜRK DÜNYASI

Göktürklerde Bilim ve Düşünce

Hunlardan sonra tarihte en büyük iz bırakan Türk devletlerinden biri Göktürk Devleti olmuştur (552-745). Türklerin kökenleriyle ilgili olarak, şüphesiz ki, bizim nispeten daha iyi bilgilendiğimiz dönem Göktürkler Dönemi’dir.

Göktürk Devleti’nin kurucusu Bumin Kaan ölünce yerine oğulları geçti. Belli bir süre Çin hakimiyetinde kalan Göktürkler İltiriş Kaan (680-682) zamanında toparlandı. Onun iki oğlu Bilge ve Kültigin (Költigin) Kaan ve Vezir Tonyukuk’un yardımı ile devlet birlik ve beraberlik adına önemli adımlar attı.

Göktürklerden kalma birçok eser mevcuttur. Bunlar arasında sunaklar, balbal taşları vb. vardır. Ancak, Göktürklerin en önemli eseri Orhon Abideleridir. Onların yanındaki iki mezarın Bilge ve Kültigin Kaan’a ait olduğu kabul edilmektedir. Bu taş eserler incelendiğinde Türk töresi ile ilgili önemli bilgiler ediniyoruz. Orhon Abidelerinden biri Bilge Kaan zamanında, 734’te dikilmiştir. Kitabelerin önemi ilk defa Türk adının geçtiği yazılı belgeler olmasıdır. Kültigin Abidesi devletin güçlenmesine önderlik etmiş ve ona gerekli zemini hazırlamış olan Bilge Kaan hakkındadır. Kaplumbağa şeklinde bir taş üzerinde durmaktadır. Bunun muhtemelen anlamı devletin uzun ömürlü olması dileği ve düşüncesidir. Kitabe bir nevi kireç taşından, saf olmayan bir mermerdendir; yüksekliği 3.75’m.’dir. Batı cephesinde Çince bir yazıt vardır. Bu kitabede Çin ve Türkler arasındaki dostluktan söz edilmektedir.

Kitabelerden Kültigin Kaan için yazılan kitabede Bilge Kaan, milletin fakir olduğunu, ancak devlet adamı olarak, ‘sanı kaybolmasın diye’ gündüz ve gece demeden, durmaksızın milleti için çalıştığını ifade etmektedir. Kitabenin kuzeydoğu cephesinde ise, Kültigin’in koyun yılının on yedinci gününde uçtuğu ifade edilmektedir. Yine bu kitabede, Çin’den kağıt getirtildiği ifade edilmektedir. Ayrıca, iki kardeşin neler yaptığı da, yine bu kitabelerde anlatılmaktadır.

Kültigin’in mezarı başında ayakta el ele tutuşmuş iki heykel bulunmaktadır. Bunun benzerleri Bilge Kaan’ın mezarı üstünde de bulunmaktadır, ancak burada figürler ayakta değil, oturmaktadır. Ayrıca başka mezarlarda da aynı şekilde heykellere rastlanmaktadır. Bu heykellerin bazısı hayvan heykelleridir.

Bilge Kaan’ın mezar taşında damga vardır. Damgadaki resim geyik figürüne benzemektedir. Göktürk mitolojisine göre, geyik, atayı simgeler. İlginçtir ki, Ankara yöresinde, günümüzde de, Güneşli havada yağan yağmur, geyiklerle ilişkili olarak anılır ve geyiklerin yavruladığı şeklinde nitelendirilir, bir başka ifade ile, çoğalma, gelişme, genişleme şeklinde yorumlanır.

Orhun Abideleri bize sosyal hayat, askerlik düzeni ile ilgili bilgi vermektedir. Böylece bir devlet düzeni içinde neler yapılabileceği de, burada açıkça gözlenmektedir.

Göktürklerden kalma kültür mirası incelendiğinde, onların, daha önceki Türk kavimlerinde görüldüğü gibi, yün ve iplik dokumayı bildikleri görülmektedir. Buna ilave olarak kürk ve ipeği de giysilerinde kullanmaktadırlar.

Göktürklerdeki çeşitli buluntular, onların Çin etkisinde olduğunu göstermektedir. Zaten, bizzat hakan bu konuda adeta önderlik etmiştir. Çin’den resim ve kağıt getirtmiş olduğunu söylemektedir. Türkler kağıdı daha çok pamuktan yapmaktaydılar. Bu kalın ve biraz da kaba bir kağıttı. Çin kağıdı daha ince idi ve özel bazı muamelelerden dolayı da yazının bozulmayacağı bir kimyasal yapıya sahipti. Daha sonra, pamuktan yapılmış olan bu kağıt, aharlanmak suretiyle, ya da aharsız olarak, yaygın olarak Semerkant ve çevresinde kullanıldı. Buna dayalı olarak Semerkant kağıdı adı verilmiştir. Hatta İslam dünyasında da genellikle, bu kağıt kullanılmıştır.

Yine Göktürklerle ilgili olarak yapılan araştırmalarda, demirin çok iyi bilindiği; sert çelikten ve yumuşak çelikten söz edildiği görülmektedir. Çelikten, silah yapımında yararlanmışlar ve eğri kılıçlar yapmışlardır. Ayrıca mızrak yapımında da yine metal kullanılmıştır. Yaylarını daha çok kemik, tahta ve sinirden yapmışlardır.

Göktürkler Dönemi’nde pulluk ve küreklere rastlanmaktadır. Bu bize, Göktürkler Dönemi’nde insanların tarımla ilgilendiğini göstermektedir. Ayrıca, onlar, Tötö nehrinden açtıkları bir kanalla bölgeyi sulamışlardır. Bu kanala AkTura kanalı denir. Kanalın uzunluğu yaklaşık 10 km. kadardır. Bu kanala bağlı olarak bir su dağıtım şebekesi yapmışlardır.

Genellikle Göktürklerin yerleşik bir toplum yapısına sahip olmadığı söylenirse de, yukarıda söz konusu edildiği gibi, tarımla uğraşmaları ve sulama kanalları yapmaları, onların yerleşik toplum olmalarını gerektirmektedir.

Göktürk bölgesinin bir kısmı daha sonra (Göktürk Devleti’nden sonra), kısmen Kırgız, kısmen de Uygurların idaresi altına girmiştir.

Prof. Dr. Esin KAHYA

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi

NOT: Makalenin tamamına bu linkten ulaşılabilir:

http://www.larendem.com/turk-tarihi/eski-turklerde-bilim.html

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap