401) Eski Türklerde Evlilik ve Düğün Gelenekleri

Yayin Tarihi 29 Kasım, 2020 
Kategori KÜLTÜREL

Eski Türklerde Evlilik ve Düğün Gelenekleri

Aile olgusu, Türk Tarihi boyunca önemsenen ve el üstünde tutulan bir olgu olmuştur. Öyle ki dünya milletleri içinde aile ve akrabalık bağlarının en fazla önemsendiği toplumlardan birisi hiç şüphesiz Türk Toplumu’dur. Türkler, tarih boyunca çok sağlam bir aile yapısına sahip olmuş, aile bağlarıyla son derece sıkı bir toplumsal yapı oluşturmuşlardır.

Tek Eşlilik

Kadim Türk Kültürü incelendiğinde Türklerin tarih boyunca genel olarak tek eşli bir hayat tarzını benimsediği göze çarpmaktadır. Öyle ki İslâm sonrası Türk toplumlarında şer’i hukuk bir anlamda erkek için çok eşe izin verse de bu oran hiçbir zaman genel nüfusun % 10’unu geçmemiştir. Öyle ki Osmanlı’da bile çok eşliliğin en yaygın olduğu dönemde bu oran % 8’i aşmamış ve toplumun %92’si tek eşli bir hayatı benimsemiştir (1).

Bu durum hiç kuşkusuz Orta Asya Türk Tarihinde de geçerli olmuş, her ne kadar bazı istisnalar olsa da Türk Toplumu tek eşli bir profil çizmiştir. Dahası, konar-göçer bir hayat tarzında, Ordu-Millet anlayışıyla hareket eden Türkler, her ne kadar ataerkil bir toplum yapısına sahip olsalar da kadınlara ve kadın haklarına büyük bir önem vermişlerdir.

Türklerde Bazı Düğün Gelenekleri

Kalın Geleneği

Kadim Türk Kültüründe, gençler karşılıklı niyetlerini belli ettikten sonra kız isteme faslına geçilirdi. Erkek tarafının kızı alabilmesi için kızın babasına para veya hayvan vermesi gerekirdi. “Kalın” ve “kalınlık” olarak adlandırılan bu gelenek, bir güvence bedeli olarak görülürdü. Kalın geleneği Türklerde çok erken çağlardan beri uygulanan bir gelenek olmuştur (2). 

Düğünlerin törenselliği tüm kültürlerde ortak bir özelliktir. Aile kurmak, her toplumda bir törensellikle yapıldığı gibi, kadim Türk toplumlarında da pek çok özgün gelenekler ortaya çıkmıştır. Örneğin İslâm Öncesi Türk Toplumlarında da bekârete büyük bir önem verilmiş ve bakire kızlara “kapaklığ” (kapalı kız) denilmiştir (3).

Dışarıda evin erkeğinin sözü geçerken, Orta Asya Türk Toplumları’nda evin sahibi kadın sayılmış ve ev kadınları için eve sahip olmalarını belirten “evci” ifadesi kullanılmıştır. Ayrıca Köktürkler’de kadınlar “eş” olarak anılmıştır (4) ki, bu tabir eş-itlik ilkesinin de uygulandığını kanıtlar niteliktedir.

Elbette her Türk boyunda aynı görüş ve gelenekler uygulanmamıştır. Sözgelimi daha evvel ele aldığımız Kırgız Türkleri’nde kız kaçırma geleneği çok yaygınken ve kaçırılan kız, mutlaka kendisini kaçıranla evlendirilirken, Türkistan’da görücü usulü diyebileceğimiz yöntem uygulanmıştır.

Buna göre bir kıza talip olan kişi, önceden haber vererek 4 er olarak o kızın ailesinin kapısını çalar, kız babası onları kapıda karşılar, onlara misafir ekmeği ikram edilir ve eğer ailenin kızı vermeye gönlü varsa, damat adayının boynuna kız babası tarafından bir yazma takılırdı. Bu gelenek, hiç şüphesiz o kızın sorumluluğunun babanın omzundan, damadın omzuna geçtiğini gösteren bir sembol olmuştur.

Dahası, kız tarafı sonra bu yazmayı geri almak ister ve damat onu geri vermemek için herkese para dağıtırdı ki, bu gelenek günümüzde makasın kesmemesi, çeyiz sandığının üzerine oturulması gibi pek çok gelenekle örtüşmektedir.

Kız ve erkek, tuzlu suyla ıslatılmış ekmeği beraber yiyerek, bir anlamda hayattaki tüm acılara birlikte katlanacakları sözünü verir ve kız, atlı bir alay ile damat evine şenliklerle gönderilirdi. Eve gidildiğinde de kız, kesinlikle eşiğe basamaz, kucakta eve sokulur –ki bu gelenek çok uzun yüzyıllar devam etmiştir- ve gelin ile güvey üç gün boyunca aynı evde birbirlerinden uzak kaldıktan sonra, üçüncü gün damat, geline bir hediye –yüzgörümlüğü- vererek onun yüzünü açabilmiştir.

Bu durum, hiç şüphesiz gelin ve damadın birbirlerinin kıymetlerini bilmeleri için uygulanan bir gelenektir. 

Eski Türklerde Boşanma

Kaşgarlı Mahmud’un eseri Divanü Lügati’t Türk’de boşanma ile ilgili şu ifadeler geçer: Er kissi birle tek tek boldu: koca, karısı ile geçimsizliğe düştü, ol işler boş: o kadın boştur, boşanmıştır (5). Kaşgarlı eserinde boşanma için ‘baş yolmak’ ifadesini de kaydetmiştir. “Uragut başın yoldı= kadın başını kurtardı, mihrinden ve başka bazı şeylerden vazgeçerek kocasından ayrıldı” (6). 

Kaşgarlı bu durumu bir diğer ifadesinde şu şekilde kullanmıştır:  ‘uragut yolundı= kadın para vererek kocasından boşandı (7). Buradan anlaşılacağı üzere, Eski Türklerde kadın, kocasından ayrılmayı dilemesine rağmen kocasının bunu kabul etmemesi durumunda, bazı haklarından vazgeçerek veya üzerine para vermek kaydıyla kocasını bu duruma razı etmektedir. 

Türklerin tarih boyunca evlilik gelenekleri, Ziya Gökalp, Mümtaz Er Türköne ve Orhan Türkdoğan gibi pekçok yazar tarafından irdelenmiş ve bazı geleneklerimizin tâ Orta Asya Türkleri’ne kadar dayandığı bir kez daha kanıtlanmıştır.

Yusuf Güldür

1- Corci Zeydan, İslam Medeniyeti Tarihi
2- Atalay, Besim, çev. Divanü Lûgat-it-Türk Tercümesi, I-III; Divanü Lûgat-it- Tiirk Dizini “Endeks”, IV, Türk Dil Kurumu yayınları: 521-524, 2. baskı, Ankara 1985
3- Türkdoğan, Orhan, “Türk Ailesinin Genel Yapısı”, SosyoKültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi. s.35
4- A.g.e. s.36
5- Mahmud, Kaşgarlı, Divanü Lügati’t Türk (Çev: Besim Atalay), TDK Yay., Ankara, 19391941, s. 330-332
6- Mahmud, Kaşgarlı, a.g.e., s. 330
7- A.g.e., s. 85

https://www.turktoyu.com/eski-turklerde-dugun-gelenekleri

Nesilden Nesile Aktarılan Kazak Evlilik ve Düğün Adetleri

Kazak kültüründe nesilden nesile aktarılıp yaşatılan birçok örf ve adet bulunuyor. Bu adetlerden en önemlilerinden birisi de evlilik geleneğidir. Kazaklarda bu geleneğe bağlı olarak birkaç aşamadan oluşan çeşitli merasimler yapılır. Kız isteme merasimi ile başlayan bu evlilik geleneklerinin gerçekleştirilmesinde, hem kız hem damat tarafının merasim kurallarına uyması çok önemlidir. 

Herhangi bir köy veya mahallede evlenme çağına gelen kız varsa evlenmek için ilk ”Kız ayttıru”ya(kızı istemeye) gelinir. Daha sonra iki tarafın da rızası varsa geleneğin “Kuda tusu”(dünür olmak) aşamasına geçilir.

Dünürler, yani kız ve damadın ebeveynleri, altın takılar başta olmak üzere çeşitli hediye alışverişinde bulunurlar. Bu merasim sırasında ”Sırga salu” merasimi de gerçekleştirilir. Bu merasimde damat tarafından kızın kulaklarına altın küpe takılarak iki genç nişanlanır.

Tüm bunlar yapıldıktan sonra kız tarafının maddi durumuna bağlı olarak ”Kız uzatu toyı”(kız düğünü) yapılır. Bu düğünde kız çeyizleri ile birlikte uğurlanır. 

Kızın varsa çeyiz, oğlun varsa “kalın” hazırla

Kazakların evlilik geleneği için önemli adetlerden birisi de ”Kalın ödeme”dir.  Kalın (başlık), evlenecek erkeğin ya da ailesinin kız tarafına, çoğu kez kızın babasına verdiği eşya, büyükbaş hayvan veya nakit paradır. Eskiden kalının at üzerinden hesaplandığı ifade edilir. Günümüzde ise modern şartlara uygun olarak nakit para olarak verilir. Para miktarı da bölgeye göre ailenin maddi durumuna göre değişir ve tarafların anlayışına göre belirlenir.

Kız için verilen kalınla ilgili farklı görüşler de bulunuyor. Bazıları bu geleneğin kızı bir eşya gibi satın almak, kadınları hor görmek anlamına geldiğini ve eski bir gelenek olduğunu düşünürken başka bir görüş ise bunun kızın çeyizinin, eşyalarının, kıyafetlerinin “erkek tarafından karşılanması” anlamına geldiğini savunmaktadır. Erkek tarafı kalın verir, kız tarafı da çeyiz verir. Böylece denklik sağlanır. 

Kalın adeti, Kazakların hayvancılıkla uğraşmaları ile ilgili ortaya çıkmış bir gelenektir. İnsanlar, başlığı kendi imkânlarına göre vermişlerdir. Zengin olan, kendine yakışır bir şekilde; fakir olan da gücünün yettiği ölçüde vermiştir. Önceleri kalın (başlık) miktarının 47 at olduğu söylenir. Günümüzde Çin’de yaşayan Kazakların başlık parasının halen hayvan olarak verildiği biliniyor. Eskiden Kazakların en çok başlık miktarı zenginler için 20 dana, 1000 koyun, 100 tay, maddi durumu orta gelirli insanlar için 75-100 dana, fakirler için 20-40 dana, çok fakir ise 10 dana idi.

Aynur Toleubayeva

https://www.turktoyu.com/kazaklarda-kalin-mal-baslik-gelenegi

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap