40) İSTANBUL-RUMELİ TÜRKÜLERİ (MP3)

Yayin Tarihi 12 Mayıs, 2008 
Kategori KÜLTÜREL

 

İstanbul – Rumeli Türküleri

Çavus


 

Telgrafin Telleri


 

Su Gelen Atli midir


 

Kirmizi Gülün Adi Var


 

Gel Ey Denizin Nazli Kizi


 

Anam Olasin Ömer


 

Sigaranin Dumani


 

Bakmiyor Çesmi Siyah


 

Baglamamin Dügümü


 

Kalamis


 

Aziz Istanbul


 

Çikar Yücelerden


 

Istanbul Çiftetellisi


 

Üsküdar’a Gideriken


 

Hayat Gülerken Aglatir


 

Geceleyin Gitmek Istiyorum


 

Istanbul Kasap Havasi


 

Kasap Havasi


 

Arap Oyun Havalari


 

Mecnunum Leylami Gördüm


 

Çiftetelli


 

Kantolar

Karakiz


 

Daktilo


 

Rampa


 

Karsiyakali


 

Tangolar

Özleyis


 

Mazi (Ilk Türk Tangosu)


 

Emelim


 

Sana Nerden Gönül Verdim


 

Papatya


 

Edirne Romanlari

Vardar Ovasi


 

Yagmur Yagdi


 

Mastika


 

Safarad (Ladino)

Bre Sarika


 

Ben Seni Severim

 

T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI

Paylaş:

Yorumlar

“40) İSTANBUL-RUMELİ TÜRKÜLERİ (MP3)” yazisina 10 Yorum yapilmis

  1. cem oğuz yorum tarihi 12 Mayıs, 2008 22:22

    emeği gecen herkeze tebrikler ve çok çok teşekkürler

  2. saadettin yüksel yorum tarihi 13 Mayıs, 2008 15:05

    rumeli türkülerini göndererek bize dinleme olanağı sağlayan, ve emeği geçen herkese teşekkür eder saygılar sunarım.

  3. TÜRKMENBEY TÜRKMEN yorum tarihi 29 Mayıs, 2008 16:27

    ALLAH RAZI OLSUN………..
    INSALLAH TAMAMMINI SUNARSINIZ…….
    BEKLIYORUZ
    TÜRKMENBEY

  4. http://mayisyasemenleri.blogspot.com/ yorum tarihi 14 Eylül, 2008 16:00

    Türkülerin HikayeLeri

    Ah Bir Ateş Ver
    Ah bir ataş ver cigaramı yakayım
    Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım
    Uzun olur gemilerin direği
    Ah çatal olur efelerin yüreği

    Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın
    Arkadaşlar uykulardan uyansın
    Uzun olur gemilerin direği
    Ah çatal olur efelerin yüreği
    Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları
    4 Nisan 1953, Saat 02:15

    Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi.

    Çarşambayı Sel Aldı
    Çarşamba’yı sel aldı
    Bir yar sevdim el aldı
    Keşke sevmez olaydım
    Elim koynunda kaldı

    Oy ne imiş ne imiş
    Kaderim böyle imiş
    Gizli sevda çekmesi
    Ateşten gömlek imiş

    Çarşamba yollarında
    Kelepçe kollarımda
    Allah canımı alsın
    O yarin kollarında

    Oy ne imiş ne imiş
    Kaderim böyle imiş
    Gizli sevda çekmesi
    Ateşten gömlek imiş

    Çarşamba yazıları
    Körpedir kuzuları
    Allah alnıma yazmış
    Bu kara yazıları

    Oy ne imiş ne imiş
    Kaderim böyle imiş
    Gizli sevda çekmesi
    Ateşten gömlek imiş
    Ahmet, Abdal Deresi’nin kıyısındaki yoksul köylülerden birinin oğluydu. Kara sevdası karşılık bulmuş, Melek ona kalbini açmıştı. Nişanlandılar ve Ahmet askere gitti. Ağa oğlu Mehmet Ali, Melek’e göz koydu. Melek, Mehmet Ali’yi reddedince, ağa oğlu ve adamları tarafından dağa kaldırıldı. Kötü haberi alınca firar eden Ahmet, silahını alıp, yollara düştü. Gece gündüz Melek’i aradı. Bir gün yağmur yağdı, Yeşilırmak taştı. Çarşamba bir anda göle döndü. Sel, Canik Dağları’ndan aşağı bir çığ gibi, önüne kattığı herşeyi sürükledi. Selin ardından hayat yeniden normale döndü. Abdal Deresi’nin Yeşilırmak’a döküldüğü yerde ahali toplandı. Derenin nehre bağlandığı yerdeki kayanın üstünde, selin getirdiği iki kişinin cesedi görüldü. Cesetler, Melek ve Ahmet’e aitti. Elele tutuşmuş öylece yatıyorlardı. Rivayete göre büyük kaya parçası, yedi yerinden ayrıldı ve her birinden bir servi boyu su fışkırdı. Ahali dua etti. Dualar, yıllardır can alan, insanların acısını dile getiren dizelere dönüştü.’ Çarşamba’yı sel aldı’ türküsü de, o acı mırıltılardan doğdu. Kayanın bulunduğu yere daha sonra bir su değirmeni kuruldu ve o yöre ‘Değirmenbaşı’ olarak anıldı. Ahşap değirmenin yedi taşı vardı. Yedi oluğuna su veren set üzerinden yedi kez yürümek, sağ ve sol omuz üzerinden yedişer kez su atmak uğur sayıldı. Her Hıdırellez’de tekrarlanan gelenek, 1970’lerde değirmenin yıkılmasına kadar sürdü.

    Çökertme Zeybeği ( Halilim )
    Çökertme’den çıktım başım selamet
    Bitez yalısına varmadan koptu kıyamet
    Arkadaşım İbrahim Çavuş Allahıma emanet

    Burası da Aspat değil Bitez yalısı
    Yüreğime ateş saldı kurşun yarası

    Gidelim gidelim Çökertme’ye varalım
    Kolcular görürse nerelere kaçalım
    Teslim olmayalım yaylım ateş saçalım

    Burası da Aspat değil Bitez yalısı
    Yüreğime ateş saldı kurşun yarası

    Güvertede gezer iken kunduram kaydı
    İpek de mendilimi Halilim ürüzgar aldı
    Çakır gözlü Gülsüm’ü Çerkes kaymakam aldı

    Burası da Aspat değil Bitez yalısı
    Yüreğime ateş saldı kurşun yarası
    Bodrum daha Bodrum olmadığı zamanlarda yöre insanı turizmden bihaber iken buralardaki geçim kaynaklarından biri de hemen karşıdaki Yunan adasından illegal ticaret yapmakmış.Türkünün kahramanı Halil’de hayatını bu şekilde kazananlardanmış. Buradan oraya tütün götürür, oradan da mastika rakısı falan getirirmiş.Halil’in yavuklusu da güzelliği Bodrum’da dillere destan olan Gülsüm’müş,ama Bodrum’un Çerkez kaymakamının da gözü Gülsümdeymiş.Bu yüzden kaçakta Halil’i yakalamak için tüm gücünü ortaya koyuyormuş kaymakam.Yine birgün Halil kaçağa çıkmadan dönüşte Bitez Yalısına çıkacakları haberini salmış ki muhbirleri yanıltsın.Aslında arkadaşları Aspat koyunda bekleyeceklermiş. Kaçak dönüşünde Halil ve can arkadaşı İbraham Çavuş yolu şaşırıp karanlıkta Aspat diye Bitez yalısına girince kıyamet kopmuş.Pusudaki kaymakam önderliğindeki kolcular basmışlar kurşunu.Çatışma sırasında bir kolcu tarafından hançerlenerek öldürülmüş Halil.Gülsüm başta olmak üzere tüm Bodrum yasa bürünmüş ve adına bu türkü yakılmış.

    Kırmızı Gül Demet Demet
    Kırmızı gül demet demet
    Sevda değil bir alamet
    Gitti gelmez o muhannet
    Şol revanda balam kaldı

    Kırmızı gül her dem olsa
    Yaralara merhem olsa
    Ol tabipten derman gelse
    Şol revanda balam kaldı

    Kırmızı gülün hazanı
    Ağaçlar döker gazeli
    Kara yağızın güzeli
    Şol revanda balam kaldı
    Ali diye bir oğlan varmış zamanında. Ali anasini cok sever ve her anasinin yanina geldiginde kirmizi bir gul getirirmis..Savaş patlak vermeden evvel gönül vermiş bir güzele, evlenmiş ve evliliğinin daha kırkı çıkmadan askere çağrılıvermiş.Ali sevdiğini anası ile bir başına bırakıvermiş ve askere gitmiş.Ali askere gitmesinden epey bir süre geçmesinden sonra savaşın bittiği haberi gelmiş köye Ali’nin anası ile sevdiği mutluluk sarhoşu olmuşlar.Ali’nin içinde bulunduğu grubun şehre dönüş tarihi belli olmuş bunun üzerine anası ve karısı başlamışlar hazırlığa.Ve o gün geldiğinde anası demiş ki:

    “Kızım ben gidip tren istasyonunda bekleyeyim oğlumu sende hazırlıkları tamamla evde” deyip tren istasyonun yolunu sabahın köründe tutmuş.Anası başlamış beklemeye.Bir tren gelir biri gider ve oğlan gelmezmiş.Anası hava kararıncaya kadar beklemiş ve oğlan gelmemiş.Umudunu kesen ana evin yolunu tutmuş.

    Eve geldiğinde gelinin odasında sesler geldiğini duyup kapıya yanaştığında içerde bir erkek olduğunu anlar.Bizim Anadolu’nun anası namusunu kirli bırakır mı içerden tüfeği kaptığı gibi odaya dalıverir ve yorgana doğru boşaltır mermileri.Ortalık kan gölüne dönmüştür.O arada yorgan sıyrılıverir yatağın üstünden.Birde ne görsün iki yıldır askerde olan oğulcuğu ile ona gözü gibi bakan gelini yatağın içersindedir. Ve aynanin yaninda da bir adet kirmizi gul.. Meğersem anası istasyonda beklerken görememiştir oğlunu, oğlanda koştura koştura eve gitmiş ve sevdiceğini yalnız bulunca dayanamamıştır.Bundan sonra ana az olan aklını da yitirip yollara düşer ağzında bir türkü;

    Kırmızı Gül Demet Demet…

    Hekimoğlu
    Hekimoğlu derler benim de aslıma
    Aynalı martin yaptırdım narinim kendi nefsime
    Konaklar yaptırdım döşetemedim.
    Ünye de Fatsa bir oldu narinim baş edemedim

    Konaklar yaptırdım mermer direkli
    Hekimoğlu sorarsan narinim demir yürekli
    Bahçe armut dibinde kaymak yedin mi
    Hekimoğlu´nu görünce narinim budur dedin mi

    Çiftlice Muhtarı puşttur pezevenk
    Hekimoğlu geliyor narinim uçkur çözerek
    Hekimoğlu derler bir ufak uşak
    Bir omzundan bir omzuna narinim yüz arma fişek
    Ordu dolaylarında yaşayan Hekimoğlu, yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik yoksul bir anneden başka hiç kimsesi yok. Çevresinde dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan bir gençtir.

    Yörede egemenlik kurmuş bir Gürcü Beyi vardır. Bu Gürcü Beyi, Ayşa adında güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ne ki, bu kız Gürcü Beyini sevmemekte, Hekimoğlu´na bağlanmıştır. Bu, dostlukla, arkadaşlıkla karışık bir sevgidir. Üstelik Hekimoğlu´yla görüşmeye başlamıştır.

    İşte Bey, iki gencin ilişkisinin bu noktaya vardığını duyar duymaz Hekimoğlu´na düşman olur ve ona savaş açar. Hekimoğlu´yla teke tek görüşüp, hesaplaşmayı önerir; bir de yer belirtir. Hekimoğlu, gözüpek, mert bir gençtir. Aynalı mavzerini kuşanıp, tek başına buluşma; yerine gider. Gitmeye gider ama, Bey sözünde durmamış adamlarıyla gelmiştir. Üstelik adamlarından biri, buluşma yerine varır varmaz, sabırsızlanıp Hekimoğlu´nu yaylım ateşine tutar. Ötekiler de çevresini sararlar. Hekimoğlu´yla Beyin adamları arasında yaman bir çatışma olur. Hekimoğlu, çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Olaydan hemen sonra, Bolu da tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve artık şehir yerinde duramayacağını bildirir. Anasıyla helallaşıp, yanına Mehmet adlı iki amca oğlunu alarak dağa çıkar. Çıkış bu çıkış ve ölünceye kadar Hekimoğlu artık dağdadır.

    Hekimoğlu´nun dağa çıkış nedenini ve biçimini bilen, duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü köylüleri daha da etkiler ve her açıdan kendisine yardım ederler. Özellikle yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarıyla onlara yardım eder.

    Hekimoğlu, artık Gürcü Beyinin korkulu düşü olmuştur. Bu yüzden Bey,
    kendisini sürekli jandarmaya şikayet eder ve kesintisiz izletir. Hekimoğlu´nu ihbar etmeleri için çeşitli yörelerde adamlar tutar. Fakat halk koruduğu için, Hekimoğlu´nu bir türlü ele geçiremezler.

    Hatta bir defasında, Beyin adamlarından birinin ihbarı üzerine Hekimoğlu´nun kaldığı evi jandarmalar basıyorlar. Bütün çevre kuşatılmıştır. Evin altında bir fırın vardır. Hekimoğlu fırıncının yardımıyla fırının ekmek pişirilen yerini arkadan delip kaçmayı başarır.

    Hekimoğlu, kaçmaya kaçıyor ama, Beyin, iki amca oğlunu öldürttüğünü haber alıyor ve doğru Çiftlice köyüne iniyor. Gittiği ev muhtarın evidir. Bu Muhtar, Hekimoğlu´ndan yana görünüyor, oysa gerçekte Beyin adamıdır ve onunla
    işbirliği içindedir. Nitekim adamlarından biri aracılığıyla ihbarda bulunur ve Hekimoğlu jandarmalarca sarılır. Hekimoğlu, Muhtarın yüzünden kıstırılmıştır. Büyük bir çatışma çıkar taraflar arasında. Adeta namlular kurşun kusmaktadır. Özetle olur orada.

    Olayın sonucuna ilişkin iki söylenti var halk arasında :

    1-Hekimoğlu, çatışma sırasında. çemberi yarıyorsa da, aldığı yaralar yüzünden fazla uzaklaşamadan ölüyor.

    2 -Atına atlıyor, elini karın bölgesinden aldığı yaralara basarak Ordu´ya kadar geliyor ve burada ölüyor.

    Hekimoğlu, tipik bir örneğidir. Haklı bir nedenle dağa çıkıyor. Mertliği, yiğitliği ve iyilikseverliğiyle halk arasında büyük ün yapıyor. Yoksulların dostu, onları ezen varsılların düşmanıdır.

    Hekimoğlu denince, hemen akla gelen bir özelliği de dir. Hekimoğlu Türküsü´nde geçen ve kendisinin adıyla özdeşleşen in özelliği şudur. Hekimoğlu, özel olarak yaptırdığı mavzerinin üstüne bir ayna taktırıyor. Çatışmaya girdiğinde, bu aynayı: düşmanının gözüne tutarak, gözünün kamaşmasına, dolayısıyla hedefini şaşırmasına yol açıyor.
    Bu yüzden Hekimoğlu´nun, adı, Hekimoğlu´nun adı “aynalı martin” le özdeşleşmiştir

    Yüksek Yüksek Tepelere
    Yüksek yüksek tepeler ev kurmasınlar
    Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
    Annesinin bir tanesini hor görmesinler

    Uçan da kuşlara malum olsun
    Ben annemi özledim
    Hem annemi hem babamı
    Ben köyümü özledim

    Babamın bir atı olsa bise de gelse
    Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse
    Kardeşlerim yolları bilse de gelse……

    Uçan da kuşlara malum olsun
    Ben annemi özledim
    Hem annemi hem babamı
    Ben köyümü özledim
    Eski zamanlarda Malkara’da 15 yaşlarında Zeynep isimli güzel bir kız vardır. Bir gün köyde Ağa’nı bir düğünü olur. Düğünde eğlenceler ve at yarışları yapılır. At yarışlarına uzaklardan gelen Ali adında bir genç te katılır. Ali gönlünü düğünde gördüğü Zeynep’e kaptırır. Köyüne dönünce babasına Zeynep’i istetir. Ali’nin Köy’ü uzak olduğundan Zeynep’in ailesinin pek gönlü olmaz ama gönüllü gönülsüz verirler. Düğün yapılır, Zeynep Aili’ni köyü’ne gelin gider. Ancak ailesinden ayrı olmaya alışık olmayan Zeynep tam yedi yıl ailesini göremez. İçindeki hasret büyüdükçe türküler yakmaya başlar, düğünlerde söyler. Zeynep’in kocası Ali’de bu duruma aldırış etmez, yeri geldilçe Zeynep’i döver, O’nu hor görür. Zeynep üzüntüsünden hastalanıp yataklara düşer. Çevredekiler en sonunda dayanamayıp Zeynep’in anasını, babasını çağırırlar. Annesi bası geldiğinde Zeynep onlara bu türküyü mırıldanır ve bir daha da iyileşemez. Bu duruma çok üzülen çevresindeki halk bu türküyü dilden dile günümüze kadar aktarmıştır.

  5. http://mayisyasemenleri.blogspot.com/ yorum tarihi 14 Eylül, 2008 17:07

    Ah Bir Ateş Ver
    http://www.youtube.com/watch?v=FGFFi2MRqQk
    ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪♫♪
    Çarşambayı Sel Aldı
    http://www.youtube.com/watch?v=17778XZ98H8
    ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪♫♪
    Çökertme Zeybeği ( Halilim )
    1-Zeybek Danse
    http://www.youtube.com/watch?v=hhR5fFIas5M&feature=relat
    2-Bülent Ersoy
    http://www.youtube.com/watch?v=23z2LmtPzK8&feature=relat
    ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪♫♪
    Kırmızı Gül Demet Demet
    http://www.youtube.com/watch?v=Dy7oaPvTinc&feature=relat
    ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪♫♪
    Hekimoğlu
    askeri bandodan
    http://www.youtube.com/watch?v=71MkSNE-e9k
    ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪ ♫♪♫♪
    Yüksek Yüksek Tepelere
    candan Ercetin
    http://www.youtube.com/watch?v=ZXq76tomCuQ

  6. saadettin Yüksel yorum tarihi 17 Eylül, 2008 18:44

    teşekkürler emeği geçen herkese,kendi öz müziğimizi dinlemek çok güzel,gençlerimizi yabancı müziklerin etkisinden kurtarmalıyız.

  7. Samet Acar yorum tarihi 18 Eylül, 2008 14:29

    Babam, İstiklam Şavaş’ı Gazilerindendi.Allah rahmet etsin.Atatürk değince gözleri yaşarır,hüzünlenirdi.Bize vasiyeti:”Kendi anlatıklarının dışında çok dah büyük başarılarını duyum okuyacaksını,Türklük kimliğinizi ona borçlu olduğunuzu ve bir vatanınızın olduğunu onun dahihane çalışmalırı neticesinde kavuştuğumuzu unutmayın “derdi.O’nun izinden mutlak gidiniz grur ve şeref duyunuz derdi.Babamız bize ,eğerki,atatürk’ü kalbinizde yaşatmazsanız malım mülküm size haram olsun demiştir.Biz ailece O’nun sevgisiyle büyüdük bugünlere geldik.Genç arkadaşlarıma demem oki,Atatürk sevgisini okuyarak geliştirmeliyiz.Sadece belirli günlerde değil ,sohbetlerimizde örnek vererek ,hatırlamalıyız.O’NUN siyasi politikalarını iyi kavramalıyız.Bildiklerimizi genç kardeşlerimize bilgi olarak aktarmalıyız.Atatürkçüyüm demekle Atatürk’çü olunmuyor.Kimse O’NU KENDİ İDEOLOJİSİNE çekmeye kalkışmasın.Atatürk’ün kendi çizgisi vardır.O DOĞRRULTUDA GİTMEK DURUMUNDAYIZ.o MUASIR medeniyetein kapısını açmış,ileri demiştir.Acaroğlu

  8. ahmet altın yorum tarihi 11 Ekim, 2008 18:53

    bulamadığım rumeli türküleri ve havaları buradan indirebildim emeği geçen herkese teşekürler.

  9. emel yorum tarihi 11 Mart, 2009 18:12

    gerçekten çok güzel olmuş ayrıca orjinal olarak söylendiğinden çok keyif verici:)

    emeğinize sağlık

  10. defne altun yorum tarihi 26 Ekim, 2010 13:15

    saolun cok gzl bi site

Yorum yap