391) GIDA GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE, SOYUMUZU KURUTACAKLAR!

Yayin Tarihi 30 Haziran, 2009 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

GIDA GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE,

 SOYUMUZU KURUTACAKLAR!

image0018.gif           

              

İnsanların sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenerek yaşamlarını sürdürebilmeleri için bitkisel ve hayvansal kaynaklı gıdalara ihtiyaçları bulunmaktadır. Ancak bu gıdaların sağlık yönünden güvenilir olması zorunludur. Son yıllarda gıda güvenliğini olumuz yönde etkileyen faktörlerin başında organizmaların  genleri ile oynanması gelmektedir. Genleri ile oynanmış organizmalara transgenik  organizmalar denilmektedir. Yapılan araştırmalar, gen transferinin genellikle bitkisel organizmalar üzerinde yapıldığını göstermektedir. Bu genetik çalışmaların amacı; bitki yetiştirmede daha az zirai ilaç kullanılması, soğuğa ve kurağa dayanıklı çeşitler yetiştirilmesi, gıdaların raf ömrünün uzatılması, maliyetlerin düşürülmesi gibi hususlardır.

Dünyada hiçbir besin sıfır riskli değildir. Ancak genleri ile oynanmış organizmalardan elde edilen gıdaların çeşitli riskleri bulunmaktadır. Bunların başında vitamin yetersizliği gelmektedir. Genleri ile oynanmış bitkilerden üretilen gıdalarda B12 vitamini eksikliği görülmektedir. Bunun sonucunda insanlarda unutkanlık baş göstermektedir. Unutkanlığın ileri yaşlarda alzeymıra dönüştüğü hepimizin malumudur. Diğer taraftan genleri ile oynanmış pirinçlerde A vitamini sentezi yapılamadığından bu pirinçlerle beslenen insanlarda gece körlüğü baş göstermektedir.

Bu konuda Hindistan’da 170 milyon insana A vitamini takviyesi yapılarak gece körlüğünün tedavi edilmesine çalışılmaktadır.

Bitkilerde gen transferinin en tehlikeli yönü kısırlaştırma programıdır. Gen transferinde Terminatör gen adı verilen gen, organizmanın soyunu yok etmeye programlandığından, bu bitkilerin tohumları kısırdır. Ayrıca bu terminatör gen programlanarak, söz konusu transgenik gıdalarla beslenen kadın ve erkeklerin kısırlaştırılması da yapılabilir. Dolayısıyla genleri ile oynanmış gıdalarla beslenen insanların sağlık sorunlarının yanında çok büyük bir genetik risk altında olduklarını söylemek mümkündür.

Transfer edilen genlerin toksik ve alerjik etkileri bulunmaktadır. Bu sebeplerle insanlarda zehirlenmelere yol açtığı gibi, vücutta sivilceler ve deri dökülmelerine de sebep olabilirler. Ayrıca bu gıdalardan bol miktarda yiyen erkeklerin spermlerinde Y kromozomu olan erkeklik kromozomunun azaldığı iddia edilmektedir. Bu durum muhtemel doğumlarda erkek çocuğu dünyaya gelmesini olumsuz yönde etkileyeceğinden, dünya nüfusu içindeki dişi erkek oranının bozulmasına neden olacaktır.

Genleri ile oynanmış bitkilerin çiçekleri kokularını kaybetmektedir. Bitkilerde çiçek döllenmesine yardımcı olan arı, sinek ve kanatlı böcekler çiçekleri kokularından bulabilmektedir. Kokular, kaybolunca arı ve böceklerin döllenmeye olan katkıları ortadan kalkacağı gibi, beslenmeleri de engelleneceğinden bu canlıların yok olmaları gündeme gelecektir. Doğal dengenin bozulması yönünden arıların yok olması telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir.

Gen transferinin ayrıca doğal çevrenin bozulmasında da olumsuz etkileri söz konusudur. Transgenik bitkilerden diğer bitkilere yatay gen kaçışı yoluyla gen aktarılarak biyolojik çeşitlilik bozulabilir. Transgenik bitkiler, toprağın mikroorganizma yapısını da bozabilir. Doğadaki kuş ve böceklere beslenme yoluyla aktarılacak dayanıklılık geni ihtiva eden virüsler, ölümlere ve tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yol açabilir. Diğer taraftan genetik yapısı bozulan zararlı otlar, zirai ilaçlara dayanıklılık gösterirse yok edilmesi imkansız hale gelebilir. Bu durumda bitkisel ürünler yabancı otların tehdidi altında kalabilir.

Yapılan araştırmalara göre, raflardaki ürünlerin yaklaşık %60-70 oranında genleriyle oynanmış organizmalardan üretildiği iddia edilmektedir. Bilim adamlarının konu ile ilgili araştırmaları devam etmektedir. Ancak bu aşamada ortaya koydukları şu tez çok önemlidir. “Bu denklemde bilinmeyenlerin oranı, bilinenlerden çoktur.” Dolayısı ile risk de çok yüksektir.

Dünya tarımsal üretiminin %80’i halen 6 çok uluslu şirket tarafından kontrol edilmektedir. Biyoteknoloji yoluyla dünyada bitkisel tohumların tekelinin çok uluslu şirketlerin eline geçme tehlikesi bulunmaktadır. Bu durumda gelişmekte olan ülkelerin tarımsal geleceği çok uluslu şirketlere bağımlı hale gelebilir. Halen Türkiye’de 300 milyon dolar tutarındaki tohumculuk piyasasının yaklaşık 70 milyon dolarının bu şirketlerin kontrolünde olduğu tahmin edilmektedir. Transgenik bitkilerin üretimi, dünyanın 23 ülkesinde yaklaşık 120 milyon hektera ulaşmıştır. Türkiye buğday ekiliş alanının 10 milyon hektar olduğu dikkate alınırsa tehlikenin ne kadar büyük olduğunu anlamak hiç de zor olmaz diye düşünüyorum.

Artan dünya nüfusunun beslenmesi karşısında çözüm olarak Biyoteknolojiyi savunanların sayısı hiç de az değildir. Ancak dünyanın tarımsal üretim potansiyelinin, geleneksel tarımsal üretim teknikleri ile üretim yapıldığı takdirde bile 10 milyar insanı beslemeye yeterli olduğu unutulmamalıdır.

Türkiye, 24 Mayıs 2000 tarihinde “Uluslararası Biyogüvenlik Protokolü”nü imzalamış ve bu konu 17 Haziran 2003 tarihinde TBMM’de görüşülerek 4898 sayılı Kanunla kabul edilmiştir. Bu yasaya göre insanların ne yediklerini bilme hakları vardır. Dolayısıyla Türkiye’de de AB ülkelerinde olduğu gibi transgenik bitkilerden üretilen gıdaların ambalajları etiketlenerek açıklayıcı bilgiler verilmelidir. İmzalanan uluslararası protokole bağlı olarak, “Ulusal Biyogüvenlik Kanunu” çıkartılmalıdır. Yine bu kanun çerçevesinde kurulması öngörülen Referans Enstitüler kurulmalı ve gümrüklerde transgenik gıdalar tahlil edilmelidir.

Dünyanın bütün medeni ülkelerinin insanlarının olduğu kadar, Türk insanının da güvenilir gıdalarla beslenme hakkı bulunmaktadır. Türkiye çok uluslu şirketlerin ürettiği transgenik gıdaların yol geçen hanı olmamalıdır. Son günlerde “Biyo Güvenlik yasası”nın çıkarılacağından söz edilmektedir. Genleri ile oynanmış organizmalardan üretilen gıdaların insan sağlığına olan zararlarını aklımızın erdiği dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalıştık. Şimdi yetkililere sesleniyorum, insanların sağlıklı yaşayabilmesi için bu kadar önemli olan bir yasa tasarısı neden kamu oyundan saklanıyor? Çok uluslu şirketlerin çıkarları Yurttaşlarımızın sağlığından çokmu önemli? Dünya nüfusunu gen teknolojisi ile planlamaya çalışan ve tohum tekelini ellerine geçirerek bütün insanlığı kontrolü altına almayı hedefleyen anlayışı kınıyorum. Felaketin sonunu bildikleri için Norveç’de bir buzdağının altına Dünyanın en büyük tohum deposunu kuruyorlar. Bütün bitkilere ait tohumlar insanlığın ortak mirasıdır. Çokuluslu şirketlerin onların genlerini değiştirerek kendi mülkiyetlerine almaları asla kabul edilemez. Genetiği değiştirilmiş her organizma doğaya salıverilmiş gizli bir tehdittir. Bunlar bir defa yayıldılarmı tekrar laboratuara geri çağırmanın imkanı yoktur.

“Ulusal Biyogüvenlik Kanunu”çıkartılmalıdır. Ancak biyolojik çeşitliliğimizi yok etmek veya başkalarının tekeline bırakmak için değil. Dünyanın en zengin endemik bitkilerine sahip olan Anadolu’nun biyo çeşitliliğini korumak için  çıkartılmalıdır. Bu sebeple sözkonusu Yasa Tasarısı  bir an önce Türk Kamuoyunun bilgisine ve tartışmasına açılmalıdır.

Necdet TOPÇUOĞLU

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Eski Müsteşar Yardımcısı

[email protected]

 

image00225.jpg

 

Paylaş:

Yorumlar

“391) GIDA GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEDE, SOYUMUZU KURUTACAKLAR!” yazisina 3 Yorum yapilmis

  1. Barış AYKUL yorum tarihi 30 Haziran, 2009 17:41

    Bir kısım entellektüellerimiz Türkiyeyi sanayileşmekte olan ülkeler arasında gösterirler.

    Bir başka kısımsa ”Ne sanayileşmesi?Biz apaçık tarım ülkesiyiz.”diye cevap verirler.

    Ben kendi cevabımı vereyim:”Biz ne sanayi ne tarım ülkesiyiz arkadaşlar.Biz 90 ın cebinden toplanan katrilyonların %10 luk bir azınlığın cebine aktarıldığı,dünyada eşi benzeri görülmemiş antisosyal ve antihukuksal bir sisteme sahip emsalsiz bir ülkeyiz …”

    DUYURU
    5 aydır Egenin köylerinde çocukluğumuzdan beri aklımızda kalmış o mis kokulu yerli domatesimizin genetiğiyle oynanmamış tohumunu aramaktayım.Bulabilenlerin [email protected] adresine bildirmeleri rica olunur,teşekkürlerimle…

  2. Ertuğrul Kapusuzoğlu yorum tarihi 2 Temmuz, 2009 07:56

    İşte benim korktuklarımı, bir bilim adamı dile getirmiş.
    Bendeniz de aynen böyle düşünüyordum.
    Her türlü alçak savaş,plan ve düzenle beceremediklerini şimdi gıdalarla yapıyorlar.
    Rusya domatesi almamış, kolay, iç pazara süreriz.
    Avrupalır kaysıyı geri çevirmiş.
    Kolay…

    Bir liste okudum.
    Bırakın ağza alınmasını, el vurulmaması gereken ve marketlerde satılan gıda ve katkı maddelerinin listesi.
    Aman allahım.
    Listenin hemen hemen tamamı, bildik, ünlü ve para verdiğimiz şeyler.
    Bu listeyi hazırlayının bir Prof. olduğunu biliyorum.
    Bu memlekette bir sağlık bakanı yok mu.
    Bu memleketin namuslu kalemleri yok mu.
    Hoca bu listeyi yayımlatacak yer bulamamış, fotokopi yaparak esnaf dükkanlarına asmış.
    Türk milletinin soyu kurutuluyor.
    Allah rızası için, hükümet nerde.
    Allah rızası için muhalefet nerde.

  3. nevin birdoğan yorum tarihi 20 Temmuz, 2009 11:54

    iyi günler,ben hep merak etmişimdir bu konuyu.bir gün kayınbiraderimle ekeceği bitki sordum oda mısır olduğunu söyledi ama tohumu çok pahalı ya dedi torbasını şu fiyattan alıyoz dedi.Bayağı masraflı oluyo dedi.Bende çocukluğumdan hatırladığımda annem mısırı, patlıcanı,domatesi,fasulyeyi ektiğinden ayırır tohumluk yapardı.Neden öyle yapmıyosunuz deyince olmadığını tohumları israilden alıyorlarmış ve kısırlaştırılmış tohum satıyorlarmış.bunların çoğu yazın tezgahlarımızı süslüyo cazibesine dayanamayıp alıp yiyoz.Peki bunları yediğimizde bize ve çocuklarımıza ne kadar zararı olacak diyede düşünmedim degil.Fazla bilgim olmadığı icin düşünmeden yedik tabi.şimdi sitedeki yazıyı okuyunca şok oldum.devletimizin tarım bakanı buna nasıl izin veriyo valla şaşırdım.Halkının sağlğıyla oynuyorlarbunlar.Benim sizden ricam lütfen bunların zararlarını haberlerde yada özel proğramlarda tv de paylaşmalısınız bu aynı zamanda bir insanlık görevidir . teşekür ederim.

Yorum yap