38) ATATÜRK’LE KONUŞMA-7

Yayin Tarihi 18 Nisan, 2008 
Kategori ATATÜRK

ATATÜRK’ÜN

United Press Ve Petit Parisien’e Verdiği Mülâkat

image00144.jpg

 

 

 

UNITED PRESS MUHABİRİNİN TELGRAFLA GÖRÜŞMESİ

Bursa: 22 Eylül 922 – (Özel muhabirimizden) Sekiz yüz Amerikan gazetesi adına hareket eden United Press muhabiri Doktor Edward King İstanbul’dan Başkumandan Paşa Hazretleriyle telgrafla bir görüşme yapmıştır. Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri Amerikan muhabirinin sorularına çok önemli cevaplar vermişlerdir. Muhabirin sorularını ve Paşa Hazretlerinin cevaplarını aynen gönderiyorum:

– Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin barış programındaki esaslı noktalar nelerdir?

”- Misak-ı Milli.”

– Boğazlar konusunun çözümü için öneriler açıkladınız, çözüm şekli nedir?

”- İstanbul ve Marmara’nın güvenliği korunmak şartıyla Boğazların dünyaya açık bulunması temel amacımızdır. Bu konuda ilgili devletler ile beraber bulacağımız şekil, akıllıca ve değerli olacaktır.”

– Amerika Birleşik Devletleri hakkında ne türlü bir iktisadi siyaset izleyeceksiniz!

”- Amerika’nın milli çıkarlarımızı üst derecede tahmin edebilecek olan geniş sermaye ve kaynaklarından yararlanmayı önemsiyoruz.”

– Amerika ve Avrupa halkına daha başka şeyler bildirmek istiyor musunuz?

”- Amerika, Avrupa ve bütün uygar dünya bilmelidir ki Türkiye halkı her uygar ve yetenekli millet gibi kayıtsız şartsız hür ve bağımsız yaşamaya kesinlikle karar vermiştir. Bu yasal kararı bozmaya yönelik her kuvvet Türkiye’nin daima düşmanı kalır. Bu konuda insanlığın ve uygarlığın vicdanı kesinlikle Türkiye ile beraberdir. Memleketimizin uğradığı tahribatı imar ve senelerden beri türlü türlü engeller altında sıkıştırılan ekonomimizin yasal gelişimini sağlayan ve fen ve kültür içinde çalışan bir hayata kavuşmak başlıca ilkemizdir.”

EDWARD KİNG
(Hâkimiyet-i Milliye’den, 24 Ekim 1922)

PETIT PARISIEN MUHABİRİNİN GÖRÜŞMESİ

Paris’te yayımlanan ve dünyanın en çok tiraja sahip gazetesi olan Petit Parisien Bursa’daki muhabiri aracılığıyla Başkumandan Gazi Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri ile bir görüşme yapmıştır.

Fransız muhabiri, Gazi Başkumandanın sadeliğini ve onun yüzündeki kararlılık belirtilerini aktardıktan sonra diyor ki:

Gazi Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri’ne doğuda yabancılara karşı başlayan ve Ankara’dan gelir gibi görünen hareketin Fransız Kamuoyunda oluşturduğu endişeden bahsettim.

İzmir’de, Bursa’da, Ankara’nın siyaseti yüzünden Fransız çıkarlarının zarar görmeye başladığını, Fransızlar Türkler hakkındaki dostane siyasetlerinden ötürü bütün bütün müttefiklerinden ve özellikle Romanya ve Sırbistan’dan türlü sitem ve hücumlarla karşı karşıya kalırken, Türklerden zorluk görmeleri onları acıklı bir şaşkınlığa düşürdüğünü, Fransa Hükümeti Türk iddialarını ateşli şekilde savunduğu bir sırada Anadolu’da Fransız ticaret ve endüstrisinin sarsıntısını gerektirecek bir meslek tutulmakta olmasını anlayamadığımızı söyledim, ve Türk dostu bir Fransız sanatkârının bana dediği gibi Kuvay-ı Milliye ordusunun zaferi doğuda Fransız yararlarını mahvetmek demek olup olmadığını sordum.

Gazi Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri sözlerimi pek fazla dikkatle dinledi.

Gazi Mustafa Kemâl Paşa Anadolu’da yaşayan Fransız ve yabancıların birkaç haftadan beri işlerini düzelterek ve milliyet duygusunun yüksek bir devreye girmiş olan bu memleketi boşaltarak diğer Hıristiyanlar gibi göçe zorunlu kalmak üzere bulunduklarını bilecek kadar durumdan haberdardır.

Gazi Başkumandan söze başlayarak dedi ki:

”- Bana, Avrupalıların ve özellikle Fransızların doğudaki çıkarlarından söz ediyorsunuz. Her şeyden önce şurası bilinmelidir ki Büyük Millet Meclisi Hükümeti kapitülasyonların bırakılmasını asla kabul etmeyecektir. Eğer yabancı tebaa eskiden olduğu gibi bundan sonra da kapitülasyonlardan yararlanmayı düşünüyorlarsa aldanıyorlar. Kapitülasyonlar bizim için var olmamıştır ve asla var olmayacaktır. Fakat Türkiye’nin bağımsızlığı her alanda tamamen ve açıklıkla onaylanmak koşuluyla kapılarımız bütün yabancılara genişçe açık olacaktır.

Türkiye ve büyük devletler arasında sonradan yapılacak sözleşmelere uyarak, yabancılarla iyi ilişkiler kurup ve devam ettireceğiz.
Size güvence veririm ki bu nedenden ötürü müttefiklerin çıkarlarında beliren endişe gereksizdir.

Birtakım ekonomik meseleler vardır ki biz bunları kendi kaynaklarımızla halledemeyiz ve bize yardım edecek dostlar aramaya zorunluyuz. Halkımızın Fransa hakkında dostluk duyguları beslemesi doğaldır, çünkü Fransa Kamuoyu’nun Türklere uygun olduğunu gördük ve her gün görüyoruz.”

– Türklerin Barış Konferansı’nda ileri sürecekleri önerilerin esas hatlarını lütfen açıklar mısınız?

”- Şartlarımız çok açık ve çok sadedir. Bağımsızlığımızın kayıtsız, şartsız onaylanmasını istiyoruz. Bu kısa cümlede programımızın bütün temel çerçevesi bulunmaktadır. Milli Sınırlarımız içerisinde bulunan toprakların bize verilmesinde ısrar edeceğiz. Ondan sonra bu topraklar içerisinde tamamıyla bağımsız, yani kapitülasyonsuz bir Türkiye yaşamasını istiyoruz. İşte bütün istediklerimiz budur. Şu aralık ortada dünyayı ilgilendiren bir konu vardır ki bu da Boğazlar konusudur. Boğazlardan geçiş serbestliğinin sağlanması bizim için bir esas olduğunu bütün dünya bilir. Biz Boğazların açılışını ve serbestisinin güvencesini veriyoruz . Biz bu meselede tek bir şart ileri sürüyoruz. O da İstanbul’un ve Marmara Denizi’nin güvenliği konusudur.

Bu konunun yalnız Türkiye’nin arzu ve özel çıkarları çerçevesinde çözülmeyeceğini bilmez değiliz. Bu işte Avrupa’nın genel çıkarlarını da göz önüne almak gerektiğini biliyoruz ve bunun için konferansta belirlenecek bir şekli kabule biz de hazırız.”

Paşa Hazretleri’ne sordum:

– Şu halde M. Poincare tarafından barış konferansının iki bölüme ayrılmasıyla ortaya atılan öneriyi siz de kabul ediyorsunuz demektir.

Gazi Mustafa Kemâl Paşa cevap verdi:

”- Türkiye, müttefikler ve Yunanistan arasında barış anlaşması için düzenlenmesi gereken sorunlar özellikle işbu devletleri ilgilendirir. Ancak Çanakkale meselesinin halli için özel bir konferans gerçekleştirilmesi ve bu konferansa bütün ilgili devletlerin ve özellikle Sovyet Hükümeti’nin katılmasını uygun buluyoruz.”

Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemâl Paşa Hazretleri’ne şu soruyu yönelttim:

– Ankara Büyük Millet Meclis Hükümeti’nin Anadolu’da oturan yabancılara karşı hareket tarzı Bolşevikler tarafından kabul edilmiş olan önlemlere pek benziyor, kısaca İzmir’de bazı bankalarda ve hatta Fransız bankalarında yabancılara ait kasaların zorla açılması İstanbul’da müttefiklerin düşüncelerinde pek acıklı bir etki yaratmıştır. Türkiye’de komünizm şeklinde bir idare mi kurmak istiyorsunuz?

Gazi Mustafa Kemâl Paşa şu cevabı verdi:

”- Yeni Türkiye’nin eski Türkiye ile hiçbir alakası yoktur. Osmanlı hükümeti tarihe geçmiştir. Şimdi yeni bir Türkiye doğmuştur. Tabii millet değişmemiştir. Aynı Türk unsuru bu milleti oluşturuyor. Ancak yönetim şekli değişiyor. Ankara Hükümeti’nden evvel İstanbul’da bir sultan ve bunun hükümeti vardı. Millet, memleketin işlerine, görevi kanun yapmaktan ibaret olan bir Meclis aracılığıyla katılabiliyordu. Bu şekildeki hükümet, millete arzuladığı bağımsızlık ve özgürlüğü vermeye yeterli değildi. ………………………………….. (noktalı yerler sansür tarafından çıkarılmıştır). Yaşamak ve bunun için de ne gerekirse onu yapmak istiyoruz. İşte bunun içindir ki üç seneden beri idaresini değiştirdi. Yukarıda açıkladığım hükümete karşılık, doğrudan doğruya milletten çıkan bir hükümeti kabul etti. Bu yeni hükümet milletin içinden, millet tarafında seçilmiş ve aynı zamanda hem yürütme, hem de yasama gücü olan vekillerden oluşur. Bu vekillerin bazıları önemli idarenin ayrıntılarını yürütmeye ve halk komiserleri görevini yerine getirmekle görevlidir. Gerçekte hâkim olan ve her şeyi idare eden merci, Millet Meclisidir. Düşünceme göre yeryüzünde buna benzeyen diğer bir hükûmet mevcut değildir.

Şurasını unutmamalı ki bu idare şekli tamamen bir Bolşevik sistemi değildir. Çünkü biz ne Bolşeviğiz, ne de komünist! Ne Bolşevik ne de komünist olamayız. Çünkü biz milliyetperver ve dinimize saygılıyız. Sonuçta bizim hükûmet şeklimiz tam bir demokrat hükûmetidir. Ve dilimizde bu hükûmet ”halk hükûmeti” diye anılır.

Bu hükûmet doğrudan doğruya milletin isteklerini gerçekleştirmeye hizmet eder ve millet, memleketin idaresine bizzat sahiptir. Bu önemle, kendi geleceğini kendisi belirler. Memleketimizdeki dare şubelerimizin tümünde uygulanacak olan yöntem de budur.”

– İstanbul’a dönüşünüzde padişahı tanıyacak mısınız?

”- Yirminci asırda bizim elimizden özgürlüğümüzü alıp başkalarının egemenlik yetkisine vermek ve kurmak olamaz.

Hilâfeti koruyacağız. Şu şartla ki Büyük Millet Meclisi ve millet, halifenin yaslanacağı bir temel ve kuvvet olacaktır.”

– Hilâfette şimdiki kalıtım şeklini koruyacak mısınız?

Gazi Mustafa Kemâl Paşa burada biraz kararsızlıktan sonra:

”- Bu noktada kesin bir şey söyleyemem. Yine de şimdiki usulün korunmasına öncelik tanınacağını düşünüyorum. Çünkü en sade ve en kolay uygulanan yol budur. Aslında bu konu yalnız Türkiye’ye ait olmayıp bütün İslâm âlemini ilgilendiren bir konudur.”


(İkdam’dan: 3 Kasım 1922

HEDDAM

ziyaretcidefteri21111126.gif

Paylaş:

Yorumlar

“38) ATATÜRK’LE KONUŞMA-7” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. okan turan yorum tarihi 20 Nisan, 2008 15:12

    ÇOK G,ÜZEL BİLGİLER BUNLAR TEŞEKKÜRLER..

Yorum yap