333) GÜNEY AZERBAYCAN MİLLİ HÜKÜMETİ VE SEYİD CAFER PİŞEVERİ-1

Yayin Tarihi 16 Aralık, 2008 
Kategori AZERBAYCAN SAYFASI, TÜRK DÜNYASI

GÜNEY AZERBAYCAN MİLLİ HÜKÜMETİ (1945-46) VE SEYİD CAFER PİŞEVERİ 

İran ve dünya siyasi tarihinde “Azerbaycan Krizi” (Bohran-e Azerbaycan) olarakadlandırılan olgu Azerbaycan Milli Hükümeti’nin kod ismidir. Tebriz başkentliğin de kurulan Azerbaycan Milli Hükümeti (1945-46) küresel sistemi nitelik değişimine zorlamıştır. Söz konusu hükümet ; Orta Doğu ve dünya da ABD’yi daha aktif politika üretmeye itmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB karşıtı ABD’nin aktif politika üretmeye kalkışması “ Soğuk Savaşın” başlanması ile sonuçlanmıştır. Azerbaycan Milli Hükümeti, Soğuk Savaşın ortaya çıkmasını tetikleyen ve bu sürecin ilk somut güç çekişme alanı olmuştur. 

Azerbaycan Milli Hükümetin kürsel nitelikteki önemi, onun yorum ve çözümleme çalışmalarını da zorlaştırmıştır. SSCB yakınlığı ile bilinen Azerbaycan Milli Hükümeti hakkında tarafsız rapor ve çalışma bulmak ciddi şekilde zordur. 1945’ten günümüze kadar Azerbaycan Milli Hükümet hakkında yazılar Soğuk Savaş mantığı ve zihniyeti çerçevesinde yazılmıştır. Soğuk Savaşın yaratığı sert, dışlayıcı ve komplocu politik ortamı çerçevesinde Azerbaycan Milli Hükümetinin kuruluşu “ SSCB’nin komplosu” olarak değerlendirilmiştir.  Soğuk Savaşın bitmesinin ardından Azerbaycan Milli Hükümet hakkındaki yargı değişmeye başlansa da ama söz konusu siyasi oluşumun ortaya çıkmasında etkili olan iç ve dış faktörlerin etkisi doğru ve tarafsız şekilde yorumlanmamıştır. Azerbaycan Milli Hükümeti, bütün büyük ve tarihi niteliği olan siyasal ve sosyal olgular gibi çok çeşitli faktörlerin etkisi sonucu doğmuştur. Milli Hükümetin ortaya çıkmasında hem küresel sistemde gerçekleşen olaylar hem de ülke içinde cereyan eden siyasal, ekonomik toplumsal ve kültürel faktörler etkili olmuştur. Başka bir ifade ile Milli Hükümet, kürsel sistemdeki trendler ile ülke içinde süreçlerin anlamlı bütünleşmesi ve birleşmesinden doğmuştur. 

Yazımızın amacı yukarıda belirtmeye çalıştığımız hususlar – kürsel sistemdeki trendlerin ülke içinde faktörler ile anlamlı bütünleşmesi- ışığında Milli hükümetin doğuşunu analiz etmeye çalışmaktır.  

Rıza Han İktidarı ve Azerbaycan Politikası

Kaçarlar döneminde (1780-1924) Azerbaycan İran’ın ticaret ve sanayi merkezi olarak tanınıyordu. Azerbaycan ekonomik alanda birinci güç siyasi alanda ise ikinci merkez konumdaydı. Başka bir ifade ile Tebriz, başkent Tahran’dan sonra İran’ın ikinci siyasi ağırlığı olan kent sayılmaktaydı. Fethali Şah döneminden başlayarak Tebriz, veliahtların oturduğu bölge olmuştu. Bu durum, Tebriz’in siyasal ve ekonomik anlamda öneminin artması anlamına gelmekteydi.

Tebriz’de de Tahran’da olduğu gibi bir saray ortaya çıkmış,bu sarayın varlığı sebebi ile Azerbaycan’ın yabancı ülkeler gözünde önemi artmıştı. Diğer taraftan sarayın varlığı sebebi ile de başkentin siyasal sürecinde etkisi daha fazla olmuştu.Abbas Mirza, Müzefferudin Şah ve Mehmet Ali Şah, kendi veliahtlık dönemlerinde Tebriz’de vali olarak çalışmışlardır.[1] Güney Azerbaycan’ın jeopolitik konumu ve dönemin siyasal koşulları nedeni ile dış ticaret ciddi gelişme göstermişti. Bu dönemde İran’ın güney sınırı İngiltere kontrolünde olduğu için ticaret yoluna kapatılmıştı. İran’ın doğu sınırlarında Afganistan olduğu için ticarete uygun değildi. [2] İran’ın en önemli ticaret bölgesi, Azerbaycan eyaletiydi. Hem Rusya hem Osmanlı ile sınırı olan Azerbaycan’da tüccarların bu bölgeler ile önemli ticari ilişkileri vardı. Bu durum, Tebriz’de ticaretin gelişmesine neden olmuştur.[3] Güney Azerbaycan’ın İran siyasal ve ekonomik hayatındaki önemi, 1924‘te Rıza Han Pehlevi’nin iktidara gelmesi ile değişmeye başlamıştır. Kendisini “Pers Kralı” olarak ilan eden Rıza Han ordu, iktisat ve toplumun bütün güç odaklarını denetimine almıştır. Rıza Han 1926 yılından sonra (saltanat töreninden sonra) devlet mekanizmasını kendisine bağlamıştır.[4] Rıza Han’a direnç gösterebilen partiler ve politikacılar susturulmuşlardır. Rıza Han 1927 yılında partileri yasadışı ilan ederek siyasileri tutuklamaya başlamıştır. Aşırı baskıcı yöntemler uygulayarak toplumun direnç gösteren kurumlarını çökertmiştir.

Hasan Modderres, Kaçar hanedanına mensup olan Dr. Muhammed Musaddık ve Hasan Pirniya gibi ünlü siyasi adamlar meclisten uzaklaştırılmıştır. Rıza Şah iktisadi çalışmaları da kendi elinde toplamıştır. Rıza Şah döneminde kurulan fabrikalar ya Şah’ın özel mülküdür veya ortaklığında kurulmuştur.  Rıza Han sadece siyasal ve iktisadi yapıyı değiştirmekle yetinmemiş, ülkenin toplumsal, kültürel ve etnik yapısını da değiştirmeye yönelmiştir.

Rıza Han göçebe aşiretleri zorunlu iskana yönelmiştir. “Tahta Kapı” politikası diye adlandırılan bu politika süresinde direnç gösteren bütün aşiretler çok kanlı bir şekilde itaate zorlanmışlardır. Rıza Han kültürel farklılığı ortadan kaldırmak ve Farslaşmayı geliştirmek için 1927’de “Düşünce Geliştirme Kurumu”nu kurmuştur. Bu kurumun görevi kültürel farklılıkları ortadan kaldırmak ve türdeş bir milli kimlik oluşturmaktır. Rıza Şah ulus-devlet anlayışını yaygınlaştırmaya çalışmıştır. Bu amaç merkeziyetçi bir devleti ve türdeş bir halkı gerektirmekteydi. Rıza Han bundan dolayı çeşitli etnik kimlikleri inkar politikasını benimsemiştir. Modern İran’ı kurmayı amaçlayan Rıza Han şoven bir Fars milliyetçiliği anlayışına sarılmıştır. Rıza Han’ın modernleşme için kullandığı araçlar dinsizleştirme, kavimcilikle mücadele, Fars milliyetçiliğini yayma, eğitim sistemini geliştirme ve devlet kapitalizmidir”.[5] 

Rıza Han iktidara geldikten sonra Tebriz ve Azerbaycan’ın sahip olduğu bütün güç ve ayrıcalıklarını almaya çalıştı. Aşırı merkeziyetçi zihniyete sahip olan Rıza Han Azerbaycan’ın merkezi yönetimde siyasi etkinliğini kırdı. Tebriz siyasi etkinliğinin kırılmasını ardından ekonomi alanda da güçsüzleşmeye başladı. Türkiye ve Kafkas sınırlarının kapatılması Güney Azerbaycan ekonomisine zarar verdi. Rıza Han’ın Tahran’ı ekonomik bir güç haline getirmeye çalışması Azerbaycan’a büyük zarar vermişti. Çünkü bu politikanın sonucu olarak esnaf Tahran’a göç etmek zorunda kalmıştır.[6] Rıza han iktidara geldiği zaman İran’ın diğer bölgeleri ile karşılaştırdığımızda Azerbaycan gelişmiş düzeyde sanayi merkezi idi.[7] Rıza Han’ın hedefi Azerbaycan’da olan sanayi ve iş merkezlerini ya Tahran’a çekebilmesi veya yok edebilmesi doğrultusundaydı. Tahran’ın ekonomik merkez olması Azerbaycan’da işadamlarını yoksullaştırmış ve Tahran’a göç etmek zorunda bırakmıştır. Rıza Han’ın politikası sonucu kitlesel yoksulluk ortaya çıktı ve Azerbaycan halkının ekonomik durumu çok zorlu bir döneme girdi. Chon Foran yukarıdaki tarihi gerçekleri “Rıza Han’ın politikaları neticesinde Tahran’ın gelişmesi ve kalkınmasına karşın ticaret ve tarım zengini olan Azerbaycan fakirleşti” ifadesi ile özetlemektedir.[8]  

Azerbaycan’ın merkezi Devlet tarafından bilinçli ve planlı olarak yoksullaştırma politikası Tahran ’da ki basın çalışanlarının da dikkatini çekmişti ve çeşitli itiraz yazıları yazılmıştır.[9]  İran’a modernleşme olgusunun taşıyıcıları, Azerbaycan Türkleri olmuştur. İlk modernleşme çabası Abbas Mirza tarafından Azerbaycan’da gerçekleşmiştir. Bu sebepten ilk modern okul,basım ve gazete Azerbaycan’da çıkmıştır.[10] Söz konusu sebepten dolayı Azerbaycan’da geniş bir aydın kesim oluşmuştu. Azerbaycan Türkçesini seven ve bu dilde edebi çalışmalarda bulunan kesim ortaya çıkmıştır. Rıza Han’ın kültür politikası Azerbaycan Türk dilini ve kültürel hayatının mahvedilmesi doğrultusundaydı. Rıza Şah döneminde devlet dairelerinde Türkçe konuşmak yasaklanmıştı. Bu yasağın kapsamı o kadar genişlemiştir ki, yas meclislerinde Türkçe ağıt söylemek suç sayılmıştır. Türk dilinin mahvı doğrultusunda büyük çapta kültürel ve psikolojik savaş başlatılmıştır.[11]

Kaçarlar(1780-1925) döneminde Azerbaycanlı olmak ayrıcalık idiyse de, Pehlevi dönemi aşağılık konumuna getirilmeye çalışıldı.[12] Kültürel-psikolojik savaş Azerbaycan Türklüğünü milli kimliğinden uzaklaştırmayı amaçlamıştır. Türklük aşağılanırken Azerbaycanlıların Türk olmadığı vurgulanmıştır. Azerbaycan Türkleri, Türkçe konuştukları için aşağılanmışlar ve etnik olarak Ari oldukları savı ile yüceltilmişlerdir. Bu ikili ve karmaşık politika, eş zamanlı “aşağılama-yüceltme” politikası olarak nitelenebilir.[13]  Tahran bu aşağılama-yüceltme politikasını eğitim sistemine de yerleştirmiştir. Baskıcı uygulamaların temel amacı, Güney Azerbaycan Türklüğünü psikolojik ve kültürel olarak asimle etmektir. Azerbaycan Türklerine getirilen Farsça konuşmak zorunluluğu dışında, Türkçe yer, bölge ve insan isimleri değiştirilmiş ve Türkçe isim koymak yasaklanmıştır.  

İkinci Dünya Savaşı ve İran’ın İşgal Edilme Serüveni

Rıza Han’ın politikaları İran içinde ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel sorunlar yarattığı bir dönemde 1939’da İkinci Dünya savaşı gerçekleşti. İkinci Dünya Savaşı, İran’ın hem iç siyasi sistemini hem de küresel sistemdeki konumunu değiştirdi. Savaş, İran ekonomik hayatını çok olumsuz etkileyerek halkın daha fazla fakirleşmesini sağladı.[14] İran, İkinci dünya Savaşı başladıktan hemen sonra bildiri yayınlayarak tarafsızlığını ilan etti.[15] İran tarafsızlığını ilan etse de Rıza Han’ın Almanya ile yakın olma isteği biliniyordu.Rıza Han, Hitler’in “Arı ırkın üstünlüğü” söylemini ciddi şekilde beğeniyordu. Bu sebepten 1933’ten Hitler iktidara geldikten sonar İran-Almanya ilişkileri çok ciddi şekilde ilerleme kaydetti.[16]

 İran’ın Almanya ile olan yakınlığı Rusya ve İngiltere’yi de rahatsız etmekteydi. Ancak İran, savaş sırasında tarafsızlık politikası ilan ederek bu rahatsızlığı daha fazla körüklemek istemediğini gösterdi.  İran dünya ile olan ilişkilerinde denge politikası yürütmeye çalışsa da İkinci Dünya Savaşının seyri İran’ın kaderini alt üst etti. Almanlılar, SSCB ordusunu yenerek Rusya topraklarına girmeyi ve o topraklarda ilerlemeyi başarmışlardı. Almanlıların bu başarısı İngiltere’yi harekete geçirdi. İngiltere, Ruslara yardım edilmesi gerektiğini ve bu yardım için en iyi ve güvenilir koridor İran olarak düşünüyordu. İngiltere ve Rusya bu konu üzerinde anlaşarak İran’ı işgal etmeği kararlaştırdılar. Bu doğrultuda, 25 Ağustos 1941’te İran’ın kuzey bölgesi Ruslar ve Güney bölgesi ise İngiltere tarafından işgal edildi. İran’ın işgali, Rusya-Almanya savaşında Rus ordusuna silah, sağlık ve gıda ulaştırmak amacı ile gerçekleştirildiği bildirdi. Müttefik güçlerin işgal girişimi karşısında ne İran ordusu ne de halk tarafından hiçbir direniş gösterilmedi Söz konusu durum Rıza Han’ın kendisini de şaşırtmıştı. İşgal meselesi Rıza Han Pehlevi’nin halk içinde hiç meşruiyet ve tabanı olmadığını açıkça göstermişti.[17] Müttefikler, Rıza Han’dan ülke içindeki Almanlıların görevine son vermek ve sınır dışı edilmelerini istediler. Rıza Han bu isteğe olumlu yanıt vermediği gerekçesi ile 1941’te iktidardan uzaklaştırıldı ve yerine veliahdı olan oğlu Muhemmet Rıza Pehlevi getirildi.[18]

Rıza Han’ın Devrilmesi ve Azerbaycan 

Rıza Han işgal güçleri tarafından iktidardan uzaklaştırıldı. Rıza Han’ın devrilmesinden sonra ülkede toplumsal ve siyasal değişimler gerçekleşmiştir. İşgal altındaki İran, özgürlükçü bir İran olmuştur. Ülke çapında bazı özgürlükler verilmiştir. Siyasi mahkumlar serbest bırakılmıştır. Basına yönelik sansür kaldırılmış, siyasal ve toplumsal örgütlenme başlamıştır.  Aşırı merkeziyetçi Devletin çöküşü toplumun genelinde bazı istek ve çatışmaların siyasal alana taşınmasına neden olmuştur. Bütün diktatörlerin yıkılışın ardından ortaya çıkan siyasi olaylar İran’da da kendini göstermeye başlamıştır. Hesaplaşma ve ifşa süreci başlamıştır.20 yıl boyunca sessiz kalan basın sert dille Pehlevileri yargılamaya başlamıştır.[19] İran toplumu radikal siyasal ve toplumsal hareketler için hazır hale gelmiştir. Radikal siyasal ve toplumsal eğilim ve isteklerin temeli Rıza Han’ın kurduğu despot siyasal ve toplumsal yapı içinde doğmuştur. Rıza Han döneminde temelleri pekişen çatışmalar üç boyutta, sınıfsal, milliyetçi (etnik ve dilsel) ve dinsel çatışma esasında patlak vermiştir.[20] Rıza Han’ın gitmesinin ardından Güney Azerbaycan’da çok geniş siyasal hareketlilik ortaya çıkmaya başlamıştır. Nıkkı R. Keddıe bu dönemdeki Güney Azerbaycan’ı şu cümlelerle ifade etmektedir: “Rıza Han’ın devrilmesinin ardından en güçlü isyanlar İran’ın kuzeyinde yerleşen Azerbaycan eyaletinde gerçekleşmiştir. Azerbaycan’ın sol ve radikal eğilimlere yatkınlığının tarihi kökenler vardı. Azerbaycan’ın merkezi yönetimden olan hoşnutsuzluğu ve rahatsızlığı çok derin idi. Azerbaycan, İran ’in diğer eyaletlerinden daha fazla vergi ödemek zorundaydı ancak ödediği vergilerden yararlanamıyordu.

Azerbaycan’da Türk dili okullarda eğitilmiyordu ve resmi yazışmalar da kullanılması yasak olmuştu. Fars dilini Azerbaycan halkına dikte edilmesi rahatsızlık ve hoşnutsuzluk doğurmuştu”.[21]  Rıza Han’ın devrilmesinin ardından Azerbaycan’da etnik ve dilsel sorun ön plana çıkmıştır. Rıza Han’ın Azerbaycan’ı yok etme politikasının sonucu olarak Azerbaycan’ın politik hayatında milliyetçilik söylemi başat ve belirleyici söylem haline gelmiştir. Azerbaycan’da kurulan partiler ya milliyetçi partilerdi veya milliyetçi slogan ve söylemleri önemsemek zorunda kalan partiler olmuşlardır.[22]  Rıza Şah devrildikten sonra “Cemiyet-e Azerbaycan” adlı teşkilat oluşturuldu. Bu teşkilat Ali Şebesteri ve İsmail Şems tarafından kurulmuştur.[23] Yarı Türkçe ve yarı Farsça olan “Azerbaycan” adlı bir gazete çıkarmağa başlamış, kültürel çalışmalarda bulunmuş ve Türk dilinde tiyatro eserleri sahneye koymuştur. “Cemiyet-e Azerbaycan” altı ay sürmüş ve Tahran’ın baskısı ile cemiyet dağıtılmış; “Azerbaycan” gazetesi de kapatılmıştır.[24]

Cemiyet-e Azerbaycan, Azerbaycan’ın temel sorununun milli olduğunu söylüyordu. Bütün dinsel ve bölgesel (köy, kent) farklılıkların bırakılarak Azerbaycanlı kimliği altında birleştirilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Cemiyet-e Azerbaycan’ın düşüncesine göre Azerbaycanlılar Fars değildir ve kendilerine özgü dilleri ve kültürleri vardır. Azerbaycan’da okullar ve idari işlemler Azerbaycan dilinde olmalıdır. [25] Azerbaycan Cemiyeti’nin yanı sıra başka siyasi teşkilatlar da ortaya çıkmaya başladı. Azerbaycan Emekçiler Teşkilatı (Azerbaycan Zehmetkeşler Teşkilatı) Azerbaycan Milli Hareketi açısından çok önem ifade etmekteydi. Bu teşkilat Ocak 1942’te kurulmuştur. Bu teşkilatın yayınladığı ilk bildiride Eyaleti ve Velayeti Encümenlerin kurulması istenilmişti.[26] Azerbaycan Emekçiler Teşkilatı kısa süre içinde çok büyük güç ve nüfuz kazanmayı başarmıştır. Söz konusu teşkilatın sadece Tebriz kentinde 10 binden fazla üyesi olmuştur .Bu teşkilat çok çeşitli klüpler kurarak halk içinde geniş tebligat işini yürütmüştür.[27]

Azerbaycan Emekçiler Teşkilatı’nın başarısı milliyetçi söyleme sahip olmasından kaynaklanmaktaydı. “ Azerbaycan Cemiyeti ve Emekçiler teşkilatı bir çok konuda farklı görüş ve bakış açısına sahip olsalar da Azerbaycancılık (Azerbaycançılık) konusunda ortak tutum ve bakış açısına sahiplerdi. İki teşkilatın Azerbaycancılık meselesinde bakışı açıları bir birleri ile örtüşüyordu.[28] Bu dönemde Azerbaycan’da faaliyet gösteren diğer önemli teşkilat Tudeh Partisi (Hezeb-e Tudeh) olmuştur . 1941’de Rıza Han’ı sürgüne gönderilmesinin hemen ardından Tudeh Partisi kurumuştur.Komünist ideolojiye sahip olan Tudeh Partisi, Süleyman Mirza İskenderi liderliğinde ve İran çağdaş tarihinde 53 Kişi olarak bilinen grubun 27 üyesi tarafından kurulmuştur.[29] 1941’de kurulan Tudeh Partisi aynı yıl içinde ilk il teşkilatını Azerbaycan’da örgütlemiştir. Tudeh Partisi, Azerbaycan’da güçlü bir parti olsa da istediği güç ve kapasiteye sahip olamamıştır. Tudeh Partisi, Azerbaycan’da siyasal ve toplumsal seferberlik yaratacak güce sahip olmamıştır ve olacak potansiyeli de söz konusu değildi. Çünkü Azerbaycan’da ki siyasal dinamikler milliyetçi ve Azerbaycancı hareketlere daha fazla yatkınlığı var idi.[30] 

Azerbaycan’da milliyetçi eğilim Tudeh Partisinin Azerbaycan il teşkilatını da ciddi şekilde etkilemiştir. Söz konusu durum Azerbaycan teşkilatı ile merkez arasında Azerbaycan meselesi konusunda görüş ayrılığını doğurmuştur. Azerbaycan’daki Tüdeh Partisi’nin İl Teşkilatı, Tahran’dan farklı olarak etnik ve dilsel farklılıklar öne sürmeye çalışıyordu. Milli sorun konusunda Tebriz ve Tahran arasında fikir birliği yoktu. “Tebrizlilere göre İran çok etnikten oluşan bir ülkedir. Tahran’a göre ise İran milleti bölünmez bir bütündür”.Tebriz Tüdeh partisine göre, Azerbaycan dili Azerbaycanlının farklı bir milliyetten olduğunu gösteriyordu. Buradan hareketle Azerbaycan’a kendi kendisini yönetme hakkı ve eyalet meclisini kurma izni verilmeliydi. Azerbaycanlı Tudehlileri, Güney Azerbaycan’da Azerbaycan dilinin eğitimde, mahkemede, devlet dairelerinde resmi dil olmasını istiyorlardı. Ancak Tahran’ da ki Tüdeh Partisi Genel Merkezi, Azerbaycan Türkçesini bir lehçe olarak görüyor ve bu isteğe muhalefet ediyordu.[31]

Paylaş:

Yorumlar

“333) GÜNEY AZERBAYCAN MİLLİ HÜKÜMETİ VE SEYİD CAFER PİŞEVERİ-1” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Turan yorum tarihi 10 Şubat, 2009 18:32

    Bu yazı üçün təşəkkür edirəm!!!

Yorum yap