247) ÇAĞDAŞ ULUSALCILIK

Yayin Tarihi 8 Eylül, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Çağdaş Ulusalcılığı Görmek İstemeyenler…

Ulusalcılığı saptırmaya çalışan çevreleri iyi anlamamız gerekir. Çağdaş ulusalcılığa kimler karşıdırlar?

1) Vahşi kapitalizm, ulusalcı hareketleri, önündeki en büyük engel olarak görür. Kapitalist piyasaların küresel sömürülerini sürdürebilmeleri için, “ulusalcıların tasfiye edilmesi gerekir”.– Mustafa Kemal’in kapitülasyonları yırtıp atması, Avrupalı (ve Batılı) sömürgeciler için milliyetçileri en büyük tehdit haline getirdi.

– Chavez, Venezüella’nın petrolünü sömürgeci tekellere terk etmeyip millileştirdiğinde, saldırganlar bu ulusalcı ve halkçı çıkışlardan hiç hoşlanmadılar.

Vahşi kapitalizm kendi çıkarına olan “tek yanlı bozuk düzeni” sürdürebilmek için ulusalcı (milliyetçi) hareketleri ortadan kaldırmaya çalışır.

2) Katılımcı demokrasi ve çağdaş sosyal hukuk devleti yerine, “şeriat düzenini getirmek isteyen dinciler” de, ulusalcı ve halkçı hareketlere şiddetle karşı çıkarlar. Şeriat düzeni içindeki “ümmetçi anlayış”, milliyetçiliği kendisine rakip olarak görür.

Ancak özünde “sömürgecilerin işine yarayan milliyetçilik karşıtlığı”, dinciler için de çelişkili sonuçlar doğurur. Ulusalcılığa karşı çıkarak sömürgecilerin ekmeğine yağ süren dinciler, önünde sonunda kendileri de emperyalistlerin hedefi durumuna düşerler.

3) Azgelişmiş ülkelerdeki “oligarşi çevreleri”, ulusalcılardan hoşlanmayan diğer bir kesimi oluştururlar. Bu çevreler, “sömürgecilerden pay aldıkları için”, bozuk düzenin değişmesini istemezler.

Sömürgecileri tehdit eden ulusalcı hareketler oligarşi için de zararlı görülür. Çünkü azgelişmiş ülkedeki oligarşinin çıkarları, “Batı oligarşilerinin çıkarları ile bütünleşmiştir”. Liberallerden kimi eski solculara, bazı sermaye çevrelerinden bürokrasiye kadar bu bozuk düzenden beslenenlere rastlanır.

Nasıl tanımlamalıyız?

Oligarşinin içinde yer alan kimi yazar çizerler ulusalcılığı, “kendi kafalarında kurguladıkları bir model içinde” pazarlarlar. Onlara göre ulusalcılık “kapanmaktır”; statükoyu korumak ve değişimi engellemektir. Hatta işi kafatasçılığa kadar götüren ilkel yaratıklara bile rastlanabilir.Aslında bu yanlış tanımlamalar, “emperyalizmin ulusalcıları tasfiye etmek için kullandıkları araçlardır”.

Teknik ve siyasal boyutları ile çağdaş ulusalcılığın (milliyetçiliğin) taşıdığı özellikler şunladır:

1) Uluslararası ilişkilerde karşılıklı çıkarların dengeli bir biçimde korunması; iktisadi, siyasi, kültürel ve güvenlik ilişkilerinde bu ilkenin göz önüne alınması gerekir. Bunlar kapanmakla, statükoculukla uzaktan yakından ilgili değildir. Bu yalanı söyleyenler sömürgecilerin, dincilerin ve oligarşinin sözcüleridir.

Uluslararası ilişkilerde karşılıklı çıkarların gözetilmesi ve dengenin sağlanması, “demokrasinin ve çağdaş olmanın bir gereğidir”. Ancak bu yolla ülkeler kendi halklarının iktisadi, siyasi ve kültürel haklarını koruyabilirler.

2) Ulusalcılık, katılımcı demokrasiyi gerektiren bir düzen peşindedir.

– İçerde toplumsal dengenin sağlanması,

– Toplumsal sınıfların paylarını gereği gibi alabilmeleri,

– Oligarşik dayatmalara karşı yapılanmaların hedef alınması..

Bütün bunlar ulusalcı (milliyetçi) politikaların alt başlıkları olmak zorundadır.

Ya sahte milliyetçiler?


1950’li yıllarda Amerika, bürokrasiyi, siyasileri, toprak ağalarını ve kimi sermaye çevrelerini kullanarak soğuk savaştaki “Amerikancı milliyetçileri” üretti.
1970’li yıllarda yine Amerika, “anti Amerikan sola karşı sağcı milliyetçileri yarattı”.

2000’li yıllarda ise mafya ve kaçakçılar milliyetçi yaftası yapıştırılarak sahneye çıkarıldılar.

Bütün bunlardan yararlanan kim? ABD ve AB’nin Türkiye ve bölge üzerindeki planlarının bir parçası olduklarını iyi görmemiz gerekiyor.

Çağdaş milliyetçilik uluslararası ilişkilerde “karşılıklı çıkarları dengeleme amacını güttüğü için” hukuka saygıyı öne çıkarır. Sömürgeci baskılara karşı çıkar, antiemperyalist bir duruşu simgeler.

Dış ilişkilerde çıkarların dengelenmesi için “içerde katılımcı demokrasinin işlemesini destekler”. Çağdaş ulusalcılık özünde budur. Bundan rahatsız olan sömürgeciler ve ortakları, “kendi kurguladıkları saçmalıkları, naylon milliyetçilik olarak” sahneye çıkarırlar.

Güney Amerika’daki antiemperyalist gelişmelere Batılılar bile, “ulusalcı sol hareketler” adını vermişlerdir.

Çağdaş ulusalcılık, sömürgeci, dinci ve oligarşik hareketlere karşı duruşa verilen isimdir.

Prof. Dr. Erol MANİSALI

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap