229) AHİ EVRAN KİMDİR?

Yayin Tarihi 16 Mayıs, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI

AHİ EVRAN KİMDİR?

 

image00125.jpg

——————————————————————————

 

Ahi Evran, bugün İran sınırlarında yer alan, devrinin önemli kültür merkezlerinden Hoy kasabasında doğmuştur. Ahi Evran’ın doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak birçok kaynakta yer alan 93 yıl ömür sürdüğü bilgisinden hareketle, Hicrî 659’da (1261) öldüğü göz önünde bulundurulduğunda Ahi Evran’ın hicrî 566 (1171) yılında doğduğu anlaşılmaktadır.

Anadolu’da Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı Mahmud’dur. Babasının adı ve doğum yerine nispeten Mahmud bin Ahmed el-Hoyî (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Künyesi Ebu’l-Hakâyık (hakikatlerin babası), lakabı Nasîrüddîn’dir (dinin yardımcısı). Ahi şecerenâmelerinde iseNimetullah (Allah’ın nimeti) olarak anılmaktadır.

Evran (evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir.

Ahi Evran’ın çocukluğu ve ilk tahsil devresi, memleketi olan Azerbaycan’da geçmiş, gençliğinde Horasan ve Maveraünnehir’e giderek o yörede büyük üstatlardan ders aldı. Herat’ta zamanın en büyük âlimlerinden olan Fahruddîn-i Râzî’nin derslerine devam ederek ondan aklî (fen) ve naklî (din) ilimleri öğrendi.

Bir hac yolculuğu esnasında Râzî’nin talebelerinden ve evliyâdan Şeyh Evhadüddîn Hamid Kirmânî ile tanıştırılan Ahi Evran, daha sonra onun talebeleri arasına katılmış ve bağlılığını Evhadüddîn’in vefatına kadar sürdürmüştür.

Ahi Evran, Bağdat’ta iken fütüvvet teşkilâtının ileri gelen şeyhleriyle münasebette bulunduğu gibi, başta Evhadüddîn Kirmânî olmak üzere birçok üstattan yararlanmıştır. Bağdat’ın o yıllarda İslâm dünyasının en büyük ilim, sanat ve irfan merkezi oluşu, Ahi Evran’ın çok yönlü bir ilim ve fikir adamı olmasında etkili olmuştur. Tefsir, hadis, kelâm, fıkıh ve tasavvuf gibi dinî ilimler yanında felsefe ve tıp sahasında da sivrilmiş ve bu konularda eserler vermiştir.

Muhyiddîn İbni Arabî ve hocası Evhadüddîn Kirmânî’yle birlikte 602 (1205) yılında Anadolu’ya gelen Ahi Evran, Evhadüddîn’le birlikte çeşitli Anadolu şehirlerini dolaştı. Vaazlarında bir yandan esnafa dünya ve ahiret işlerini düzenli hâle getirmeleri için nasihatlerde bulunurken öte yandan yaklaşan Moğol tehlikesine karşı Anadolu halkının kuvvetlenip teşkilâtlanması için çalışmıştır.

Ahi Evran Anadolu’ya geldikten kısa bir müddet sonra Kayseri’ye yerleşerek burada bir debbağ (deri işleme) atölyesi kurdu. Debbağlık yaparak (deri tabaklayarak) geçimini temin eden Ahi Evran, bilhassa sanat sahibi kimseler arasında çok sevilmiştir. Bugünkü manada esnaf teşkilâtı diyebileceğimiz Ahilik müessesesini kurarak birçok şehir ve kasabada teşkilâtlanmasını sağlamıştır.  Ahi Evran-ı Velî, tarih boyunca debbağların pîri ve 32 çeşit esnaf ve sanatkâr zümresinin lideri olarak kabul edilmiştir.

Ahi Evran, 625 (1227-28) yılından sonra muhtemelen Sultan I. Alâaddîn Keykubad’ın (saltanatı 618-634 / 1221 -1237) isteği ile Konya’ya yerleşti. Burada hem sanatını icra ediyor, hem de müderrislik yapıyordu. Konya’da bulunduğu müddetçe gayet müreffeh ve itibarlı bir hayat süren Ahi Evran, Sultan I. Alâaddîn Keykubad’dan devamlı destek ve himaye görmüş ve bu arada yazdığı bazı eserleri sultana sunmuştur.

Anadolu Selçuklu Devleti’ne karşı meydana gelen bir hadise bahanesiyle, nüfuzundan rahatsız olan bazı kimselerin şikâyeti üzerine Ahi Evran tutuklanıp hapsedildi. Ahi Evran ile birlikte pek çok Ahi ileri geleni beş yıl süreyle Konya’da tutuklu kalmışlardır.

1243 yılında Anadolu’ya saldıran Moğollar’ın Kayseri şehrini kuşatmalarına direnen Ahiler, kale muhafızlarıyla birlikte şehri on beş gün savundular. Moğolların tam vazgeçecekleri sıra bir Ermeni dönmesi olan Kayseri iğdişbaşısının Moğol Komutanı Baycu Noyan’la gizlice anlaşması sonucunda Moğollar kente girerek Ahileri kılıçtan geçirdiler. Bu sırada Konya’da tutuklu bulunan Ahi Evran bu katliamdan kurtuldu.

II. Gıyaseddîn Keyhüsrev’in ölümünden (642 / 1245) sonra saltanat naibliğine getirilen Celâleddîn Karatay, tutuklu Ahi ve Türkmenleri serbest bıraktı. Ahi Evran, Denizli’ye giderek orada bir yıl kadar kaldı. Selçuklu tahtına geçen Sultan II. İzzeddîn Keykâvus’un çağrısı üzerine Konya’ya dönerek muhtelif medreselerde ders vermeye başladı.

Ahi Evran’ın Konya’ya dönüşünden bir müddet sonra Mevlânâ’nın hocası Şems-i Tebrizî’nin, bir suikast sonucunda öldürülmesi (645 / 1247) üzerine kimi çevreler, bu olayda Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de parmağı olduğu iddiasını yaymışlardı. Bu şartlar altında Konya’da kalamayan Alâaddîn Çelebi Kırşehir’e nakletmiştir ki, Ahi Evran’ın da aynı zamanda Kırşehir’e yerleşmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

 image0023.jpg

Ahi Evran ömrünün son on beş yılını Kırşehir’de geçirdi.

Türkmenler ve Ahiler, IV. Kılıç Arslan’ın (saltanatı 1257-1266) yönetimi ele geçirmesinden sonra Moğolların baskısıyla yaptığı atamalar sebebiyle, sultana ve Moğollara karşı direnişe geçmişlerdi. En güçlü direnmenin vuku bulduğu Kırşehir’de, IV. Kılıçarslan ve Moğol ilhanı, Kırşehir Emiri Nureddîn Caca’yı bu isyanı bastırmakla görevlendirdi. İsyan, Nureddîn Caca yönetimindeki Moğol kuvvetlerince çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Moğollar tarafından yapılan katliamda öldürülenlerin arasında Ahi Evran ve Mevlânâ’nın oğlu Alâaddîn Çelebi’nin de bulunduğu anlaşılmaktadır.

Ahi Evran’ın ölümü veya öldürülüşü konusu yakın zamana kadar üzeri sisli bir konuydu. Ancak son yıllarda ortaya çıkartılan kimi belge ve bilgiler Ahi Evran’ın şehirden katledildiği ihtimalini oldukça güçlendirmektedir.

Ahi Evran-ı Velî, Kırşehir’de Ahi Evran Mahallesi’ndeki Ahi Evran Câmii bitişiğindeki bütün gün ziyarete açık olan türbesinde medfundur.

AHİ EVRAN’IN ESERLERİ

Ahi Evran’ın hayatı ve eserleri üzerinde uzun yıllardan beri çalışmakta olan Prof. Dr. Mikâil Bayram’ın çalışmaları neticesinde Ahi Evran’ın bilinen yirmi kadar eserinin el yazması nüshalar hâlinde günümüze kadar geldiği anlaşılmaktadır. Bazı eserleri ise isim olarak bilinmekle birlikte günümüze ulaşamamıştır.

Ahi Evran’ın çoğu Farsça ve bir kısmı Arapça olan eserlerinden tespit edilebilenler şunlardır:

Menâhic-i Seyfî, Metâli’ü’l-Îmân, Tabsıra, Letâif-i Gıyâsiyye, Letâif-i Hikmet, Âgâz u Encâm, Mürşidü’l Kifâye, Yezdân-şinâht, Müsâri’ü’l-Müsâri, Medh-i Fakr u Zemm-i Dünyâ, Tercüme-i Elvâhu’l-İmâdiyye,  Tercüme-i Nefsü’n-Nâtıka, Tercüme-i Kitâbü’l Hamsin fi Usûli’d-dîn, Tercüme-i Teveccühü’l-Etemm Nahve’l-Hakk, Tercüme-i Miftâhü’l-Gayb, Tuhfetü’ş-Şekûr, Ulûm-ı Hakîkî, İlmü’t-Teşrîh.

KAYNAK:

AHİ EVRAN ÜNİVERSİTESİ

AHİLİK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA MERKEZİ

 

Paylaş:

Yorumlar

“229) AHİ EVRAN KİMDİR?” yazisina 16 Yorum yapilmis

  1. gamze çontar yorum tarihi 16 Aralık, 2008 16:50

    daha kısa yzsanız olmuyomuyaaaaa kardeşim……………..

  2. ilker inanoğlu yorum tarihi 16 Aralık, 2008 16:51

    ewt daha kısa

  3. ayşe aslan yorum tarihi 7 Şubat, 2009 15:30

    daha kısa bir hayatı yok mu ya bu adamın offffffff

  4. hazalkeskin yorum tarihi 31 Mart, 2009 19:19

    bence güzeldi herkes okumalı of dememeli

  5. hazalkeskin yorum tarihi 31 Mart, 2009 19:21

    bide öğrenci olacaklar kısa yazıyı bile yazamıyorlar

  6. hazalkeskin yorum tarihi 31 Mart, 2009 19:23

    bizebilgiverenlere yapılana bak siz öğrenci değilmisiniz

  7. furkan akbaş yorum tarihi 4 Mayıs, 2009 14:42

    eserleri için saolun

  8. kübranur inan yorum tarihi 3 Aralık, 2009 15:40

    daha uzunu yokmu
    masalahhhh supanallahhh
    çok kısa bir yazı

  9. pelin erdem yorum tarihi 11 Nisan, 2010 18:13

    biraz daha kısasını lütfen ayarlrmısınız

  10. sibel çelik yorum tarihi 16 Nisan, 2010 18:12

    şaştım dondum kaldım resmen yaniiiiiii biraz daha kısa lütfennnnnnnnnnnn

  11. sevda yorum tarihi 28 Nisan, 2010 19:15

    bence offffffffff denilmemelidir
    öğrenci böylemi olur

  12. asi süslü yorum tarihi 29 Mayıs, 2010 13:38

    yaa çooq uzun yaa kısası ykmu offffffffffff

  13. mustafa yorum tarihi 19 Eylül, 2010 13:00

    off cekmeyın kardesım adamın hayatı uzun ne yapalım yani önemli isler yapmiş… sizde onemli işler yapın sizide yazsınlar nasıl ögrencisiniz siz yeni nesil terbiyeli olsun her gecen gün kötüye gidiyorsunuz akıllı olun….

  14. burçak yorum tarihi 8 Aralık, 2010 18:39

    arkadaşım yha kısca hayat buysa uzunu hangisi

  15. esmanur yorum tarihi 5 Nisan, 2011 16:51

    yaa bu çoooookk uzun daha kısa olsa daha iyi olurdu ama neyse buda olur tşk ederiyorum…:)

  16. rabia yorum tarihi 2 Mayıs, 2011 22:24

    Ahi Evren, Ahi örgütünün kurucusudur. Ahi örgütlenmesi bir esnaf, zanaatçı, çiftçi örgütlenmesidir. Ahi örgütlenmesinin temelini Baba İlyas attı. Bir kurum olarak gelişmesini ise Ahi Evren sağladı.

    Ahi Evren 1169 yılında Azerbaycan’da doğmuştur. Hacı Bektaş Veli ve Mevlâna ile yaşıt ve aynı zaman diliminde yaşamışlardır. Hacı Bektaş Veli ile musahip oldukları bilinmektedir. Hacı Bektaş Veli’nin Vilayetnamesinde şu şekilde bahsi geçer: “Hacı Bektaş ile Ahi Evren birbirilerini çok severlerdi. Hatta bir sohbet anında Ahi Evren, ‘her kim bizi şeyh edinirse aslında şeyhi Hacı Bektaş Hünkâr’dır’ demiştir.”.

    Bazı olaylar günümüzde oldukça çarpıtılmaktadır. Tarihsel bilgiler tahrif edilmekte, saptırılmakta, gerçek ile bağlantısı koparılıp, yerine farklı amaçlara hizmet eden bilgiler eklenmektedir. Ahilik ve Ahi Evren için de aynı durum geçerli. Ahi Evren hakkında gerçeğinden çok farklı anlamlar yüklenmekte, tarihsel çıkış noktası unutulmakta, içi boşaltılmaktadır. Ahi Evren gerçeğini biraz anlatmaya çalıştık. Daha anlaşılır olması için özetleyelim:
    Ahi Evren inanç itibari ile bir Alevidir. Bazı art niyetliler gerçeği saklamak istese de gerçek böyledir. Ahi Evren, çağın çok çok ilerisinde bir kurumlaşma yaratmıştır. Yaratılan bu kurumlaşma bir çok ülkeye örnek olmuştur. Ahi Evren kurumlaşmasının sürekliliğini sağlamak için Ahiliği tekke ve zaviyelere bağladı. Herhangi bir meslekte çalışmak için o mesleğin zaviyesini bağlı olmak gerekiyordu. Atamalar için merkezi tekkeden atama yapılıyordu. Bu tekke Kırşehir’deydi. Ahi Evren 01.04.1261 yılında Kırşehir’de katledildi.

    bu bnce kısaa…

Yorum yap