227) DELİ HAMZA

Yayin Tarihi 13 Nisan, 2010 
Kategori SOSYAL

DELİ HAMZA

image00111.jpg

 ————————————————————-

1950 li 60 lı yılların Antakya’sında yaşayanlar bilir! “Hamza …..” adında köşkerlik yapan dev cüsseli biri vardı… Bu kişiye saflığından ve her denilene inanmasıyla birlikte kolayca kızdırılmasından dolayı “Deli Hamza” derlerdi.

Merhum Hamza ile aynı mahallede ikamet ettiğimiz için, O’nu hemen hemen hergün görürdüm. Şalvar giyer, beline işlemeli bir kuşak sarardı.  Kuşağına sıkıştırılmış bir kırbaç sallanırdı. Göbeğinden yukarısı ya çıplak olur ya da bir gömlek giyerdi. Ayağında kendi yaptığı kırmızı yemeni bulunurdu. Çocukları çok severdi. Gördüğü çocuklara şalvarının cebinden şeker çıkarır o kürek genişliğindeki elleri ile, avcumuza renkli şekerleri verirken “Ye de, kuvvetlen” derdi… Çocukluğumuzda haylazlığımız çok ileri safhadaydı. Çocuklarla birlikte oyuna başladık mı bizi kimse durduramaz, oyunumuzu bozamazdı… Fakat biri “Deli Hamza geliyor!” dediğinde ne oyun kalır, ne de sesimiz çıkardı! Hepimiz duvar kenarına sıralanır, O’nun geçmesini bekler, şekerlerimizi alır sus pus evlerimize giderdik…

Birgün ağabeyimle birlikte merhum Hamza’nın işyerine gittik. Köşker  neymiş o gün öğrendim. Hamza, elinde sarı metalle yapılmış muşta ile kalın bir kütük masanın üzerinde derileri öyle bir eziyordu ki, sanki yer sallanıyordu. Dükkanın içi deriler ve boncuklarla dolu idi. Tavanda asılı kırmızı ve siyah yemeniler, kuşaklar, çevreye hoş bir koku salıyordu …

Yaz’ın hafta sonları Antakya Halkı, serin ve sulak mesire yerlerine gitmeyi çok önemserdi. Genelde Harbiye, Soğuksu, Kiliseönü, Batıayaz, Atık, Ziyaret, Yenişehir, Çevlik, Arsuz ve köyler tercih edilirdi… Evlerde, cumartesinden başlardı bir hazırlık telaşı. Yemekler pişirilir, künefe malzemeleri alınır, kilimler hazırlanır, oyun için top ve ipler bulunur… Pazar sabahı ise daha önce sözleşmiş olduğumuz kamyonun arkasına bir kaç aile birlikte doluşur, Antakya türkülerini söyleyerek giderdik… Bu mesire yerlerine ne kadar erken gidersen sulak ve gölgelik iyi bir oturma yeri bulabilirdin… Bizim aile, her zaman geç kalmıştı! Veya kamyonumuz yavaş gitmişti!

Orada insanlar eğlenerek dinlenir, görüşür, tanışır, davetleşir, haberleşirdi… Benim için unutulmaz bir yönü vardı: “Deli Hamza”

Mesire meydanlarında Hamza, sırtüstü yere yatar belindeki kuşağı göbeğine açarlar ve üzerine büyük bir kaya koyarlardı. Başka bir kişi elindeki balyozla Hamza’nın karnı üstündeki kayayı vurarak parçalardı. Hamza’da, kaya kırıldıktan sonra “Allah” diye nara atarak yerden kalkar seyredenlerden para toplanırdı…

Bizim çocuk gözü ile gördüğümüz bunlardı. Ancak Hamza’nın çok daha ilginç bir öyküsü vardı:

Hamza, bir münakaşa sonucu hasmına bir tokat atar. Adamın bu tokatla beyni dağılmış! Hamza uzun yıllar mahkum olarak cezasını çekmiş. Cezaevinden çıktıktan sonra, kimseye dokunmayacağına dair yemin etmiş. Ancak Hamza saf ve çabuk kızdırılan biri olduğu için, bazı muzır kişiler buna takılmaya bayılıyorlarmış. Hamza’da karşıdakilerine zarar vermemek için, kendi yaptığı deri kırbacı ile öfkesi geçene kadar sırtını kırbaçlarmış…

Bugün!!!

Gençliğin kimlik bunalımını gördükçe,

Halkımızın yoksulluğuna şahit oldukça,

Haramizedelerin itibarlarını anladıkça,

Deli Hamza gibi kendimi kahrediyorum…

Ey Hamza! Ruhun şad, mekanın cennet olsun. İnanıyorum ki; Senin sırtüstü yerde yatar iken karnın üzerinde kırdıkları o kayanın altından “ALLAH” diyerek sıçrayarak kalkışın gibi, verdiğin şekerlerde elbet birgün kuvvetini gösterecek ve mazlum halkımızda sırtını yerden kaldıracaktır…

YILMAZ KARAHAN

Paylaş:

Yorumlar

“227) DELİ HAMZA” yazisina 10 Yorum yapilmis

  1. Zerrin TAYFUR yorum tarihi 13 Nisan, 2010 11:49

    Saygı değer Yılmaz Karahan ibret verici bir hihaye
    kaza ile cinayet işlemiş fakat gönlü yüreği güzel
    bir adammış namusu ile emeği ile çalışan ve çocuklara şeker verip sevindiren Allahını bilen
    biri şimdilerde bu karakterde insan türü kalmadı
    ruhu şad olsun sizede teşekkürlerimi sunuyorum
    sevgiler saygılar..

  2. Oruç Yıldırım yorum tarihi 13 Nisan, 2010 12:11

    Çok güzeldi.Duygulandım.Ellerinize sağlık.Saygılarımla…

  3. perle yorum tarihi 13 Nisan, 2010 13:08

    HAY ALLAH!ÖYLE iclendimki;;(( SANKİ ORALARDA YASAMISIM GİBİ..EPEYCE DERİNİM ACIDI DESEM?..aynen öyle oldu..gözlerimden yaslara engel OLAMADIM;(
    —-BU ARADA DERSİMİDE ALDIM.

    ANTAKYADA,SAMANDAGDA,MERSİNDE DOGAL GÜZELLİKLERİNDEN TAMDA GENCLİKDE YARARLANMIS BİRİ OLARAK,ORAYA HAYRANLIGIM BASKADIR..KESKE ORADA YASASAYDINIZ..SİZİ ZİYERETE GELEREK galiba kurumus?OLAN ASİ* NEHRİNDE HİKAYESİNİ TEKRAR SİZDEN DİNLERDİK..
    **TÜM DİNLERİN BİR ARADA YASADIGI NASILDA SAYGILI İNSANLARIN OLUSTUGU SEHİR **BUGÜN HER SEHİRE..HEPİMİZE MODEL OLMALIDIR.

  4. Sedat ergenç yorum tarihi 13 Nisan, 2010 13:23

    Maalesef, atın iyisine “doru”, adamın iyisine “deli” denilen bir zamandayız….

    Her türlü adaletsiz, haksız, hukuksuz, zalimane düzene/gidişata yerinde müdahale için, mevcudu düzeltmek için hakketen akıllı olmamak gerekir.

    Nasıl ki -vakt-i zamanında- yaşayışını ve yaptıklarını hiçbir pozitif düşünce usulle normal görmeyeceğimiz akıncılar (moderin deyimle şövalye ruhlu insanlar) tarihin akışını değiştirmişse, bu gün de bu kural aynen geçerlidir. Yine o akla ziyan (deli) adamlara şiddetle ihtiyaç vardır….

  5. Mevlüt Uluğtekin Yılmaz yorum tarihi 13 Nisan, 2010 17:26

    Yılmaz Bey,
    Çok güzel bir anıydı. Yüreğine, kalemine sağlık.
    Deli Hamzalara o kadar ihtiyacımız var ki…

  6. Nuriye Özdinçer Karakurt yorum tarihi 13 Nisan, 2010 23:36

    Harika bir ifadeyle anınızı paylaşmışsınız..Çok duygulandım..Kutluyorum ..

  7. Osman Bülent ÇAKMAK yorum tarihi 18 Nisan, 2010 00:37

    Yılmaz Beyin yaşadığı mahallede, sokakta ,zamanda rahmetlik DELİ HAMZA’yı bende yaşadım . Öykü gerçek hayattan bir kesit.Antakyanın her kesitinde öykü olabilecek deliler vardı: Kamışa binen EYYÜP,ütücüde çalışan HEKKO, Postahanede nöbet tutan KORELİ, bayramlarda tören mangası önünde yürüyen ENKEBÜT EFENDİ, hambal ABBUŞ ÇAVUŞ, külhancı BERDÜŞ, sarhoş ŞAHAP, dilenci ABO, araba takipçisi HELİL, Güreşçi ÇİVİ ve daha niceleri sayın Yılmaz bey abim. Bunların herbiri bir ANTAKYA DEVİ……

  8. Yılmaz Karahan yorum tarihi 18 Nisan, 2010 01:24

    ALLAH CÜMLESİNE RAHMET ETSİN…
    BÜLENT’İM, “HEM DON, HEM GÖMLEK YAHU” DİYE ŞEKER ÇUVALLARINI SIRTINDA TAŞIYARAK SATMAYA ÇALIŞAN MERHUM ARAP’I VE “TEK TEK GEÇİN” DİYEN TRAFİKÇİ ABDÜLMECİT KARDEŞLERİ DE HATIRLAYALIM…
    DELİSİ ÇOK OLAN YERDE, VELİLER DE ÇOK OLURMUŞ.
    ŞÜKÜRLER OLSUN.

  9. ÖZER DÖKMECİ yorum tarihi 4 Mayıs, 2010 20:26

    DELİ HAMZA HER YERİN SAHİBİYDİ. PETROL KUYULARI ARABİSTANDA, HALEP, ŞAM IN SAHİBİ BÜYÜK HAMZA. ABİSİ KALAYCIYDI.
    ALLAH RAHMET EYLESİN.
    AMCA TEŞEKKÜR EDERİZ BU DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKTIĞIN İÇİN, ELLERİNDEN ÖPERİM.

  10. gevher demirkaya aktaş yorum tarihi 8 Eylül, 2013 13:18

    güzel bir hikaye güzel bir anlatım ve güzel türkiyemin güzel günleri ne güzel anlatılmış. ben eminim ki bugün de bu ülkede deli hamzalar vardır. güzel günler dileğiyle elinize sağlık diyorum.

Yorum yap