225) RUSYA’NIN YENİDEN DİRİLİŞİ

Yayin Tarihi 16 Nisan, 2010 
Kategori SİYASİ

Rusya’nın yeniden dirilişi

image00112.jpg

Kırgızistan’da Bakiyev’in devrilmesi sonucu bölgede Rusya’nın rolü yeniden tartışılmaya başlandı.

Rus yanlısı güçlerin Kırgızistan’da kontrolü ellerine aldıkları geçen hafta, Rusya’nın eski Sovyet topraklarında yeniden dirilişi doğrultusunda bir başka kilit başarıya şahitlik etti. Kırgız devrimi çabuk ve çetindi. Aylardan beri kaynamakta olan protestolar 24 saat içerisinde ülke çapında ayaklanmaya dönüştü, başkan kaçtı ve geçici hükümet kuruldu. Bir hükümetin diğeriyle yer değiştirmesi için gerekli olan her bir parça öylesine kısa bir sürede yerli yerine oturdu ki bunun, “tatmin edicilikten uzak ekonomik şartlara tepki olarak halkın kendiliğinden ayaklanması” olduğu savını gözden düşürmektedir. Önceden tertiplenmiş bir devrimdir bu.


Önceden hazırlanmış bir devrim

Kırgızistan’daki muhalefet güçleri, 2005 yılında yapılan ve devrik cumhurbaşkanı Bakiyev’i iktidara taşıyan Lale Devrimi’nden bu yana protesto gösterileri düzenliyorlardı. Ancak hiçbir muhalefet grubu bir devrimi sonuçlandırabilecek güce sahip değildi ta ki Rusya’nın dahli olana dek.

Kırgız muhalefetinin ileri gelenleri, devrimden önceki haftalarda Moskova’yı ziyaret etmiş ve Başbakan Vladimir Putin’le görüşmüşlerdi. Kırgızistan’daki Stratfor kaynakları, Rusya Fedaral Güvenlik Servisi’nin kriz süresince olay yerinde yaygın ve fark edilir bir varlık gösterdiklerini, Moskova’nın devrimden sonra Kırgizstan’daki Rus üslerine 150 seçkin Rus paraşütçü gönderdiğini kaydettiler. Toz bulutu dağılmaya başladığında, Rusya kurulmakta olan hükümeti onayladı.

Rusya’nın kendi sınırlarından yaklaşık 1.000 km (başkent’ten başkente yaklaşık 3.000 km) uzaklıktaki bir ülkeyi hedef alması için birkaç neden var her ne kadar bizâtihi Kırgızistan ödülün kendisi değilse de. Ülkenin bahse değer bir ekonomisi veya stratejik kaynakları yok, gıda ve enerji bakımından çevresindeki tüm komşularına aşırı bağımlı. Fakat değerli bir coğrafi konumu var.

Orta Asya, bir milyon kilometre kareden büyük bir bozkır alandan oluşmaktadır, ki bölgenin işgal edilmesini kolaylaştıran bir etmendir. Bozkırların dışında bölgenin önemli bir coğrafi niteliği Orta Asya’yı Güney Asya ve Çin’den ayıran Tanrı Dağları’dır. Bu dağların arasında ise tarıma elverişli toprakları ve dağların sağladığı koruma sayesinde Orta Asya nüfusunun büyük bir kesiminin yaşadığı Fergana Vâdisi bulunur. Fergana Vâdisi, Orta Asya’nın merkezidir. Sovyetler, bu merkezin pekişerek bölgenin güç merkezi olmasının önüne geçmek amacıyla Fergana’yı üç ülkeye dağıttı. Özbekistan, bu vâdinin aşağı kesimini, Tacikistan girişini, Kırgızistan ise yukarı kesimlerini tutmuştur. Kırgızistan, vâdinin ekonomik bakımdan değerli kesimlerinden yoksundur fakat vâdiyi çevrelemenin faydalarını devşirmektedir. Kırgızistan kontrolü, Fergana Vâdisi’nin dolayısıyla da Orta Asya’nın kontrolüne eştir.

Dahası, Kırgızistan’ın başkenti Bişkek, Kazakistan’ın en büyük şehri (tarihi ve ekonomik başkenti) Almatı’ya sadece 200 km mesafededir. Kırgızistan’ın Tanrı Dağları’ndaki konumu ona bölgede Çin hareketini izleme imkanı sunmaktadır. Yüksek kesimler, Sincan Özerk Bölgesi’nin devamı olan ve Çin’e bağlı Tarım Havzasına da nâzırdır.
Stratejik konumuna bakınca, Kırgızistan’ın kontrolü, Kazakistan’a, Özbekistan ve Tacikistan’a ve de Çin’e baskı imkanı sunmaktadır. Dolayısıyla Kırgızistan, Rusya’nın eski Sovyet sahasında yeniden dirilme planı çerçevesinde can alıcı bir parçadır.

Rusya’nın yeniden dirilişi

Rusya’nın dirilişi, coğrafi savunmasızlığın bir fonksiyonudur. Rusya, kendisi ve diğer bölgesel güçler arasında tanımlanabilir coğrafi engellerden mahrumdur. Rusya’nın merkezi, Moskova’dan Volga bölgesine kadar uzanan kuşaktır. Ortaçağlarda bu alana Muskovi denilirdi. Sınırlarını çizen nehir, okyanus veya dağlar yoktur. Sahici tek savunması, misafir sevmeyen havası ve sık ormanlardır. Moğol sürülerinden Töton Şövalyelerine ve Nazilere kadar sonu gelmeyen işgal ve talan tarihine yol açmıştır bu.
Rusya, bu tabiî savunmasızlığı dengelemek amacıyla genişleme ilkesini benimsemiştir. Tarihte Rusya işte bu yüzden tanımlanabilir bir coğrafi engele – mesela dağ silsilesi – demir atana dek veya kendisi ile bölgesel güçler arasında tampon bir bölge oluşturmaya yetecek kadar genişlemenin yoluna bakmıştır. Bu genişleme gâyesi, Rusya ulusal güvenliğinin ve ulusal bekâsının kilididir. Her bir Rus lider bunu iyice anlamıştır. Korkunç İvan, güneybatıya, Ukrayna bataklıklarına doğru, Büyük Katerina Orta Asya bozkırlarına ve Tanrı Dağlarına doğru, Sovyetler Birliği ise Doğu ve Doğu Avrupa’ya doğru genişlemiştir.

Rusya’nın genişlemesi, dört stratejik yöne doğrudur. Birincisi, Ural Dağları’nın sağladığı koruma adına kuzey ve kuzeydoğu yönüne. Bu strateji, ne olur ne olmaz diye girişilmiş bir genişlemeden daha fazlasıdır. Moskova’nın düşmesi durumunda Rusya Urallara sığınsın ve gelecekteki diriliş için hazırlansın diyedir. Stalin II. Dünya Savaşı sırasında bu stratejiyi uyguladı; Nazi işgalinden korumak amacıyla Rusya’nın birçok sanayi şehri, Ural topraklarına taşınmıştı.

İkincisi, batıya, Karpat Dağlarına ve Kuzey Avrupa ovalarına doğrudur. Karpatlara kadar olan topraklar – Ukrayna, Moldova ve bir de Romanya’nın bazı kesimleri – Rusya’yı güneybatıdan koruyabileceği Avrupa’daki çapalardı. Bu arada, Kuzey Avrupa ovaları, Rusya’ya doğru uzanan en savunmasız güzergâhtır ve Rusya’ya hiçbir tampon sunmamıştır. Rusya’nın amacı bu ovaya alabildiğince derin nüfuz etmek, potansiyel işgalcilerin Rusya’ya doğru alacakları mesafeyi göz korkutucu bir düzeye taşımaktı.
 

Üçüncüsü, güneye, Kafkaslara doğrudur. Rusya ile Türkiye ve İran gibi bölgesel güçler arasında çetin bir coğrafi engel yaratmak amacıyla Küçük ve Büyük Kafkas Sıradağlarını kontrol etmeyi de içermektedir. Rusya’nın Müslüman bölgelerini (Çeçenya, İnguşetya ve Dağıstan), Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ı kontrol etmek anlamını da taşır bu.

Dördüncüsü, doğuya, güneydoğu’ya, Sibirya ve Orta Asya içlerine doğrudur. Rusya’nın merkezi ve Asya arasındaki tek coğrafi engel, Tanrı Dağları’dır; Orta Asya bozkırları, adından da anlaşılacağı üzere düzdür ve Kırgızistan’ın dağlarına kadar uzanmaktadır.
Kuzey Avrupa ovaları müstesna, Rusya’nın genişleme stratejisi, coğrafi engel olarak dağların önemine odaklanır (Karpat Dağları, Kafkasya Sıradağları ve Tanrı Dağları). Bu tanımlanabilir engellere kadar olan toprakların kontrol altında tutulması, Rusya stratejisinin bir parçasıdır, ki onlar olmaksızın Rusya tehdide açık ve zayıftır.
Sovyet dönemi Rusyası bu amaçlara ulaşmıştı. Dağ engellerine ulaşmış, Batı Almanya sınırına kadar Kuzey Avrupa düzlüklerine varmıştı. Fakat Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte bu çapalarla bağları sarsıldı. Bu çöküş, Moskova, Sovyetlerin diğer ondört cumhuriyetinde kontrolü kaybettiğinde başlamıştı. Sovyet çözülüşü, Rusya’nın bir başka şekilde yeniden ortaya çıkmayacağını elbette ki garantilememişti. Batı – bilhassa da ABD – Soğuk Savaş’ın bitişini Rusya’nın bir daha asla Avrasya hegemonu olarak ortaya çıkmamasını sağlama alma fırsatı olarak gördü.

ABD, bu amaç doğrultusunda ve en nihayet Rus nüfuzunu Rusya havzası sınırlarına hapsedecek bir süreç dâhilinde, Rusya ve coğrafi engeller arasında kalan devletleri avlamaya başladı. Washington, nüfuzunu Rusya’yı çevreleyen ülkelere genişletmeye baktı. Amerikan askeri klubünün, yani NATO’nun 2004’te Baltık devletlerine genişlemesiyle başladı bu, ki Rusya’nın Kuzey Avrupa ovalarındaki en zayıf noktalarından biri üzerinde Batının kelimesi kelimesine Rusya’nın eşiğine dayanması demekti (Baltıkların en yakın noktası, St.Petersburg’a 160 km uzaklıktadır).

Washington bir sonraki adımda eski Sovyet cumhuriyetleri’ndeki Amerikan yanlısı, batı yanlısı demokratik hareketleri yüreklendirmeye başladı. 2003 yılında Gürcistan’da başlayan, 2004’te Ukrayna’ya, 2005’te de Kırgızistan’a ulaşan “renkli devrimlerdi” bunlar. Rusya’nın üç dağlık bölgeyle, çapayla, bağlarını kesmişti.

Ama ne ki Ukrayna’da yapılan Turuncu Devrim, ABD-Rusya ilişkilerinde kırılma noktası oldu. Moskova bu noktada ABD’nin Rusya’yı kalıcı olarak sakatlamak istediğini kabul etti. Rusya turuncu renge büründükten sonra Rusya vereceği bir cevabı örgütlemeye başlamıştı.

Fırsat penceresi

Rusya, Amerika’nın Afganistan, Irak savaşları ve İran krizi sayesinde eski Sovyet cumhuriyetleri’nde Amerikan nüfuzunu geri geri sürmek ve bölgeyi yeniden tanımlamak için altın bir fırsat yakalamış oldu. İslam dünyasına odaklanması, Washington’ın eski Sovyet sahasında koşturma veya Rusya’nın batı nüfuzuna verdiği tepkiyi dengeleme yeteneklerini sınırladı. Moskova biliyor ki Washington’ın İslam dünyası üzerinden çekilme vakti çok uzak değildir. Bu yüzden de batının eski Sovyet sahasındaki nüfuzunu tersine çevirme ve Rusya ulusal güvenliğini sağlama alma gayretlerini artırdı.
Rusya, son birkaç yıldır eski Sovyet sahasındaki batı nüfuzunu ülke ülke geri püskürtmek için çalışıyor. Moskova 2010’da bir dizi büyük başarılara imza attı. Rusya’yı ekonomik olarak Kazakistan ve Belarus’la yeniden bütünleştirmek amacıyla Ocak ayında gümrük birliği anlaşması imzaladı. Yine Ocak ayında, Ukrayna’da Rus yanlısı bir hükümet iktidara geldi. Şimdi de Kırgızistan’da Rus yanlısı bir hükümet iktidarda.
Rusya ile sınırı olmadığına bakınca, Kırgızistan, Moskova nezdinde önemli bir kilometre taşı ve Moskova’nın Rusya merkezinden Orta Asya bozkırlarına kadar uzanan toprakların kontrolünü sağlama aldığına işaret eder.

 Rusya, Batı nüfuzunu geri püskürtmeye bakarken, her bir eski Sovyet cumhuriyetinde bir dizi araçları da test etti. Bunların arasında siyasi baskı, sosyal istikrarsızlık, ekonomik ağırlık, enerji bağlantıları, güvenlik hizmetleri ve doğrudan askeri müdahale var. İçlerinden en kullanışlı olanı, Ukrayna ve Litvanya örneklerinde görüldüğü üzere, enerji bağlantılarıdır. Rusya, bu ülkeleri incitmek ve Avrupa’nın bu devletlere tepki vermesini sağlamak için arz kesintilerini kullandı. Doğrudan askeri müdahale, Gürcistan’da görüldüğü üzere, başarılı oldu ve Rusya şu an bu ülke topraklarının üçte birini kontrolü altında tutuyor. Belarus ve Kazakistan üzerinde tesis edilen siyasi baskı, bu ülkeleri demin bahsettiğimiz gümrük birliği anlaşmasını imzalamaya sevketti. Şimdi de Kırgızistan örneğinde görüldüğü üzere, Amerikan senaryo metninden bir yaprak almaya ve batı yanlısı renkli devrimlerin yanı sıra bir devrim ateşlemeye istekli olduğunu gösterdi. Rus stratejisi her bir ülkeye özel hazırlanıyor yani onları Moskova’nın cebine indirmek yahut en azından Rusya’ya karşı daha pragmatik olmalarını sağlamak için farklılıklarını nazar-ı itibara alıyor.

 Rusya, her ne kadar Kuzey Avrupa ovalarını henüz kontrolü altına almadıysa da, dağlık çapalarına her yönde hani neredeyse ulaşmış durumda. Dolayısıyla da Amerika bakışlarını Avrasya’ya çevirdiğinde mücadele edeceği daha güçlü bir Rusya ile karşılaşacak.

Lauren Goodrich

Kaynak: Stratfor

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap