220) TÜRK SÖYLENCE SÖZLÜĞÜ

Yayin Tarihi 11 Ocak, 2013 
Kategori KÜLTÜREL, TÜRK DÜNYASI

TÜRK SÖYLENCE SÖZLÜĞÜ

(Açıklamalı Ansiklopedik Mitoloji Sözlüğü)

Deniz Karakurt

Türk söylencelerindeki temel unsurlar ve bileşenlerin tespit edilip bir sözlük halinde dizgeli bir biçimde ortaya konulması amaçlanan bu çalışma bu anlamda belki de bir ilk olacak kadar geniş kapsamlıdır. Bu amaçla var olan tüm çalışmalar tek tek taranmış ve gözden geçirilmiştir. Buna rağmen gözden kaçmış, eksik ve ayrıca derlemelere girmeyen başlıkların olması da kaçınılmazdır. Ayrıca belirtilmesi gereken diğer bir husus da bu sözlük oluşturulurken sadece derlemlerden veya başkalarına ait yapıtlardan yararlanılmadığı, ilave olarak Anadolu’nun değişik yerlerinde kırsal hayatın içinde bulunarak pek çok motifin, figürün bizzat işitilmiş olduğudur. Örneğin Radloff’un Asya’da derlediği bir cümle, Anadolu’nun küçük bir köyünde benzer bir üslupla hatta birebir aynı yapıyla işitilebilmektedir. Bu duruma defalarca, sayısız kereler tanık olunmuştur. Çünkü halk kültüründe, köy odalarında anlatılanlar ister Asya’da ister Anadolu’da olsun aynı kökenden kaynaklanmaktadır. Tüm Türk Dünyasının ortak olarak kabul edeceği bir biçimde listedeki kişi ve tanrı adları ayrıntılı olarak derlenip genişletilmeli ve her birinin nitelikleri açıklanmalıdır. Yapılan çalışmada Türk ve Moğol ayrımına çok fazla gidilmemiş, iki kültürün de ortak ve iç içe geçmiş unsurlara sahip olduğu gerçeğiyle hareket edilmiştir. Hatta ortak geçmişe sahip olduğumuz Macar söylenceleri de yer yer ele alınmıştır. Tam olarak ifade etmek gerekirse, izlenen yöntem şudur. Türk kültürüne dışarıdan giren etkiler mümkün mertebe dışarıda bırakılmaya çalışılarak, binlerce yıllık öze inilmeye çalışılmış, dışarıdan gelen unsurlara sınırlı olarak ve gerek görüldüğü için yer verilmiştir. Moğol kültüründe ise ister dil, isterse kültürel olarak tamamen Moğol olan ve Türklere bütünüyle yabancı olup, anlaşılması bile mümkün olmayan etkenlere de yer verilmemiş ancak bu iki kültürün kesişim bölgesi ve tamamen ortak paydası olan kavramlar ise hiç düşünmeden ele alınmıştır. Hatta biraz zorlama yapılarak, ama çok da aşırıya kaçmadan Moğolca tabirlere de yer verilmiştir. Bunun dışında Macar, Nart, Çeçen, Ugor kültürlerine ise katkı yaptığımız unsurlar oranında yer verilmiş, onlardan gelenlere yer vermemeye gayret edilmiştir. Sümerlere ise henüz ispatlanmamış olmakla birlikte Ön-Türk bir kavim oldukları çerçevesinde yaklaşılmış ve gerekli bağlantılar kurulmaya çalışılmıştır. Her ne kadar bu durum ispatlanmamış olsa da, tersine bir iddianın geçersizliği kesinleşmiştir. Yani Sümerlere kesin olarak Türk kökenli bir kavim olarak bakamasak da, en azından dilleri açısından Hint-Ari (ve İran-Avrupa) ve Hami-Sami (ve Arap-İbrani) kökenli olmadıkları yüzde yüz kanıtlanmıştır.

 

Günümüzde kültürel etkileşim kapıları sonuna kadar açıktır ve Dünya toplumlarının düşünsel ve toplumsal birikimlerine dair bilgi edinmek ve yararlanmak son derece kolaydır. Fakat buradaki en sakıncalı durum, egemen kültürlerin küçükleri yok etmesi, tekdüzeliğin belirmesidir. Aynı durum doğrudan söylenceler için de geçerlidir. Yunan-Roma eksenli söylence anlayışı baskın ve başat olarak filmlerden, dizilerden, kitaplardan ve en tehlikelisi bilimsel terminoloji üzerinden tüm Dünyaya empoze edilmektedir. Astoronomi, kimya, psikoloj vs. hep bu kültürlerden oluşturduğu terimlerle genişletilmektedir. Etkileşim kaçınılmazdır ancak dengeli ve karşılıklı olduğu müddetçe olumlu sonuçlar doğurabilir. Türk kültürü tarih boyunca etkileşime açık olmuş, ve pek çok şey aldı kadar, pek çok kültürel katkıyı da komşu kültürlere aktararak gerçekleştirmiştir. Macar, Fin, Kafkas (Çeçen, Adıge, Kabartay) halkarıyla iç içe geçmiş, Fars ve Arap kültüründen etkilenmiştir. Asya’da ise Çin ve Hint medeniyetlerinin kaçınılmaz sonuçları olmuştur. Dinler açısından da Budizm, Maniheizm, Hıristiyanlık ve İslam çok büyük rol oynamıştır. İslamiyet’e girişle birlikte Tek Tanrılı bir din anlayışı yavaş yavaş yerleşmiş ve nihayetinde mutlak geçerlik kazanmıştır. Bunun sonucunda da yine yavaş yavaş eski Tanrı ve Ruhlar geniş coğrafyalarda etkilerini yitirerek unutulmaya başlanmışlardır. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, İslam öncesi döneme ait çok Tanrılı sistemi inceleyip sınıflandırmak her şeyden önce bilimsel bir çalışmadır ve bu durumun dinsel olarak çekinilecek bir yönü yoktur. Örneğin Kuran-ı Kerim kimi ayetlerinde tarihten sildiği bazı Tanrıların adlarını saymaktadır (Necm Suresi 19, 20. ve Nuh Suresi 23. Ayetler). Kuran-ı Kerim’in dünya durdukça yok olmayacağı anlayışı da göz önüne alındığında; İslam dininin yasakladığı hususlarda dahi insan ve toplum hafızasını yok etmeye değil, korumaya açık bir yaklaşıma sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Orta Asya’da Şamanist geleneği İslam ve Hrıstiyanlıkla bir biçimde bağdaştırarak sürdüren topluluklar olduğu gibi, bir inanç sistemi olarak Kamlık (Türk Moğol Şamanizmi) dışında başka bir din kabul etmeyen topluluklar da az da olsa günümüzde dahi mevcuttur. Bunun dışında geçmiş dönem inançlarına ait pek çok uygulama ve anlayışın örtülü bir biçimde günümüzde varlığını sürdürdüğü de görülmektedir. Belirli düzeydeki belirli istisnalar (mesela Gagavuzlarda ve Ruslara yakın bazı Türk boylarında Hrıstiyanlık, Karaylarda Musevilik, Moğollarda Budizm, kimi Sibirya boylarında Kamlık gibi) dışında İslam tüm Türk Dünyasının ortak değerlerinden ve en önemlilerinden birisidir.  

 

Türk – Moğol kültüründeki söylencesel unsurlar genel olarak dört sınıfta toplanabilir. Türk kültüründe bu unsurların arasında kesin çizgilerle belirlenmiş net farklar ve ayrımlar yoktur. Hemen hepsi de bir ruh ve koruyucu niteliğindedir. Burada ruh kavramından anlaşılması gereken şey de yine soyut bir varlıktır. Bilinen anlamda insan ruhunu düşünmek bu kavramları çok fazla daraltmaya ve yanlış algılamaya sebebiyet verecektir. Türk kültüründe bitkilerin, hayvanların hatta cansız varlıkların da ruhları vardır. Fakat bu ruhlar insandaki gibi onunla kaynaşmış olmayıp, ona bağlı ve onu koruyan bir olgu olarak ele alınmalıdır. Ancak yine de mümkün olabilecek temel farklılıklarla yapılabilecek bir sınıflandırma şu şekildedir.

Lütfen pdf halinde sunulan dosyayı açın: turksoylencesozlugu.pdf

 image00111.jpg

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap