217) GİZEMLİ MADDE CAM

Yayin Tarihi 1 Ocak, 2013 
Kategori KÜLTÜREL

GİZEMLİ MADDE CAM

image001.jpg

 

“Bu yazı; kaynağı ‘tesadüf’ olarak gösteren zihniyetlere bir cevaptır.”

 

Varolan herşeyin bir yaratılış hikmeti, bilginin de bildireni vardır. Materyalist zihniyet açıklayamadığı her oluşumu ‘tesadüfen’ yani bir rastlantı sonucu oluştuğu kolaycılığına başvurarak, kendi fikri varlıklarını tatmin ederek insanlığı da kandırmaktadırlar. Bu bağlamda taassubun içine kendileri yuvarlanmaktadır.

 

Yaşamımız da sürekli gördüğümüz ve kullandığımız bir madde var! “Cam”. Bu maddenin nasıl keşfedildiği ve oluştuğu hakkında kesin bir bilgi yoktur. Rivayetler üzerine cama bir öykü yazılmış ve keşfedilişini de tesadüfe dayandırmışlardır. Uzayın sonsuzluğunu araştıran, atomu çözümleyen bilim; camın yaratılış özelliğini bulmaktan ve hikmetini anlamaktan aciz mi kaldı?

Neden şu sorunun sorulmasından imtina ediliyor?

“Cam maddesi olmasaydı, hayat zorlaşacak mıydı?”

Elbette yaşam olurdu. O halde camın var oluşundaki hikmet nedir?

 

Öncelikle camın keşfediliş rivayetlerini kısaca hatırlayalım:

“M.Ö. 2500 yıllarında tarih sahnesinde görünen Fenikeliler, deniz ticareti yapmakla ünlü idiler. Birgün Fenikeli denizciler deniz kıyısında yemek pişirmek için güherçile blokları ile ocak kurarlar. Odun ateşi ile yakılan ocaktan güherçile ve kumun bileşiminden saydam bir sıvının aktığı görülür. Böylece cam tesadüfen keşfedilmiş olur…”

Bu tesadüfü keşif, ne yazık ki acizlikten veya inkarcılıktan dolayı kabul görmüştür. Soruyoruz:

a)   M.Ö. ikibinli yıllarda, barut yapımında ve tarımda gübreleme de kullanılan güherçile denilen potasyum nitratı hangi kavim kullanıyordu da Fenikeliler güherçile ticareti yapıyordu?

b)   Odun ateşinin en yüksek ısı değeri 500-600 derecedir. Camın ana maddesi olan kumun, kireç ve soda karışımı ile cama dönüşmesi için asgari 1500-2000 derecelik ısı gerekiyor. Fenikeliler odun ateşinde bu ısıyı nasıl elde ettiler?

c)   M.Ö. 6 bin-4 bin tarihlerinde Sümer ve Mısır uygarlıklarında cam eşyaların kullanıldığı biliniyor. Neden camın keşfi, insanlık tarihine ışık tutan Sümer ve Mısır uygarlığına yakıştırılmıyor? Sümer ve Mısır uygarlıklarının alt kültür veya kök kültürden gelmesi ihtimali yani “Mu” uygarlığı gerçeğinden mi korkuluyor?

 

Cam yeryüzünde iki şekilde elde ediliyor:

1.   Doğal: Yanardağların 2000 derece sıcaklığında püskürttüğü erimiş kayalardan oluşan mağmanın soğumasıyla…

2.   Yapay: Kum, kireç ve sodanın belirli oranlarda bileşiminin yüksek ısı ile eritilmesiyle…

Cam; dört elementten (ateş-toprak-hava-su) oluşuyor. Dört elementten oluşan başka bir madde var mı?

 

Camın sırrı hikmetini daha iyi anlayabilmek için, Kur’an-ı Kerim’in Nur Suresi Ayet 35 mealini okuyalım:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki, doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip-iletir. Allah insanlar için örnekler verir. Allah her şeyi bilendir.”

 

Ayet’te bahsedilen “sırça” cam demektir. Kur’an-ı Kerim de sadece bir kere cam kelimesi geçer. O da bu Ayet’tedir.

Müfessirlere göre; çerağ, ışık veren aydınlatan kaynak. Bu kaynak, saydam bir camın içinde gizlidir. Saydam olduğu halde içindeki görünmeyen bu kaynak ne olabilir? Ancak nur saçarak aydınlatan ve körelten bu güç kainatı görebiliyor…

 

Bilgiyi bildirenlerin varlığına iman, insanlığın müspet bilim ile yücelmesi demektir. Çünkü; “tesadüf” diye bir şey yoktur, “tevafuk” vardır. 
Her şey birbiri ile ilgili, herkes birbirinden sorumlu, her oluşumun ve gelişmenin de bir sebebi vardır.

01.01.2013

YILMAZ KARAHAN

Paylaş:

Yorumlar

“217) GİZEMLİ MADDE CAM” yazisina 5 Yorum yapilmis

  1. Hüseyin SAÇIKARA yorum tarihi 1 Ocak, 2013 17:51

    Demek ki güherçile ile kumu birşeltirmezsen cam elde edemezsin. Oturup “Allahım bana cam ihsan eyle” dediğin zaman oluvermez. Camcıya ihtiyacın var ve satın almak zorundasın. Buna materyalist düşünce denir.

  2. Ayça' Seda Uzun yorum tarihi 1 Ocak, 2013 21:23

    Hocam dediğiniz üzere bu kadar ısıyı o zaman da nasıl üretebildiler ve neden finikelilerin buluşu olarak bahsedilir? çok doğru bir soru işeretine sevk ettiniz.Ve ayet ile açıklaması oluşu bambaşka bir boyut kazandırıyor.
    Allah herşeyi bilen Ol dediği zaman oldurandır.
    Hiç birşey tesadüf değildir doğru Allah’ın olması gerektiği,belirlediği bir zaman vardır.Bu bağlamda herşey yazılıdır.Bilimin açıklayamadığı bir çok enerji var mesela atom altı parçacıklarının hareketleri gibi kuzey kutbunda olan bir parçacık güney kutbunda ki ile aynı harekette bulunabilmesi gibi bunu Mevlana ve Şems’in karşılaşmalarına benzetirim.Kozmik çarpışma misali..
    Bilgilendiren yazınız için teşekkürler,elinize yüreğinize sağlık.

  3. perle inci yorum tarihi 1 Ocak, 2013 21:55

    GEREKLİ BİR BİLGİ,COGU İNSAN İCİN*TESEKKÜRLER SN.KHAN(*YAPIMINI BİRKAC KEZ GÖRMÜSTÜM..AMA BİRLESİMİNİ GÖRMEDİM..

  4. Muharrem Öçalan yorum tarihi 2 Ocak, 2013 14:54

    Yılmaz Bey kardeşim teşekkür ederim. Kaleminize, zihninize sağlık. Sayın Saçıkara, materyallerden hareketle “buna materyalist düşünce denir.” buyurmuşlar. Benim de anlamakta zorlandığım husus şudur; bu muhterem materyalist kardeşlerimiz maddeyi aşan noktaya niçin gelemiyorlar. “Mânâ”yı kabûl, “madde”nin inkârı anlamına gelmez ki! Maddenin de bir mimarı var. Asıl mes’ele nizamlanmış olanı fark edemeyerek tesadüflerle işin içinden sıyrılma kolaycılığı. Materyalizmin açmazı da bu. Kumun ve güherçilenin madde olarak yaratılmışlığının planında toprak olmak da var, kül olmak da var, cam olmak da var. Dahası da mutlaka vardır. Lakin, belki ihtiyaç duymadığımız belki yeteri kadar fehmetmediğimiz için ya da daha başka bir ifadeyle zahirin “fevki”ne çıkamadığımız için hangi tevafuklarla bu varlıkların hangi gizemlere sahip olduğunun tam anlamıyla farkında bile değilizdir. Şüphesiz ki varlığın gizemlerini keşfetmek insana bahşedilen aklın ve akıl sahiplerinin işidir. İnanç, mânâviyat, âlemi anlamayı ve kavramayı va’z eder. Kur’an’da sürekli; “akletmezler mi/ düşünmezler mi/ bilmezler mi?…” hatırlatmalarının esbabı mucibesi de bu olsa gerektir. Materyalist kardeşlerimiz, şu basit “bize cam ihsan et deyince cam olmaz” gibi repliklerden neden vaz geçmezler? Akıllı bir inanan tefekkürün tevekkülden önceliğini bilir. “Fikr”in üretimini yapmadan “vekil” tayin etmek de bir başka replik. Yaradan, bize bahşettiği akıl ile fehmetmeyi, fikretmeyi, maddenin “fevk”ine çıkmayı nasip etsin. Selam ve muhabbetle hayırlı, sağlıklı, huzurlu yıllar dilerim.

  5. Hüseyin SAÇIKARA yorum tarihi 3 Ocak, 2013 21:42

    Sayın Muharrem Öçslan;
    Ben kaba materyalizmden sözetmiyorum. Marks’ın hayalleri olmasaydı Diyalektik Materyalizm tezini ortaya atmazdı. Hayaller olmasa keşif ve icatlar olmazdı. Kaba materyalistler hayallere inanmazlar. Einstein, “Hiçbir din devleti din ile kalkınmamıştır. Aksine bilimle kalkınmıştır” der. Örneğin ortaçağda Galileo’nun başı hep din adamlarıyla derde girmiştir? Tanrı Müslümanların yanında ise neden en sorunlu ve geri kalmış ülkeler Müslüman ülkeleridir? Din hakkında sonsuz eserler yazılmıştır ve yazılacaktır. Tanrı var idiyse belki de “ol” demiş ve büyük patlama olmuştur. Ama daha sonra gerisine karışmamış ve şimdi de karışmamaktadır. Bu benim inancım. Bu yüzden sizlerin de inancına saygı duyuyorum. Yalnız bu maddelerin nasıl meydana geldiklerine dair eleştiri hakkımın da olduğuna inanıyorum. Din devletleri hiçbir gelişme sağlayamaz. Tüm teknolojik, astronomik, kimyasal ve diğer gelişmeleri bilim ve fen sağlar. Hubble teleskobunun keşiflerini Osmanlı döneminde açıklasaydık kellemizi uçururlardı. O dönemlerde uçmaya kalkan ve roket imal etmeye kalkan kişilerin başlarına geldiği gibi!

    Kalın sağlıcakla! Bu arada Yeni Yılınız da kutlu olsun.

Yorum yap