154) PKK’NIN YENİ ÜSSÜ; KIBRIS

Yayin Tarihi 23 Ağustos, 2009 
Kategori SİYASİ

Güney Kıbrıs Rum Kesimi,

PKK İçin Yeni Üs mü Oluyor?

image00142.jpg

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde Suriye ve Türkiye kökenli Kürtler arasında yaşanan “rant kavgası”nın basına yansıması[1] bir yandan Rum Yönetimi’nin PKK’ya verdiği desteği hatırlatırken bir yandan da Türkiye’nin başlattığı demokratik açılımın PKK terör örgütünü etkisizleştirmede salt PKK’nın üçüncü ülkelerdeki örgütlenmesi nedeniyle dahi başarısızlığa uğrama ihtimalini ortaya koymuştur. Belki bunlardan daha önemli olanı, Kıbrıs’taki fiili bölünmüşlüğü nihayete erdirecek olan kapsamlı müzakere sürecine ve süreç iki halkın tek devlet çatısı altında birleşmesi kararıyla sonuçlanacaksa da sonrasındaki barış ortamına etkisidir. Aynı zamanda Türkiye’nin terörle mücadele politikasını da yakından ilgilendirmektedir. Çünkü olay salt teröristler arasındaki “rant kavgası” değil, aynı zamanda PKK’nın Rum tarafında nasıl da yerleşmiş olduğunun ifşasıdır. Kıbrıs Rum kesiminde örgütlenen PKK’lı teröristlerin, ülkede yaşayan Kürtlerden topladıkları “bağış” ve “vergilendirme” adı altındaki haraç, uyuşturucu ve insan ticaretinden sağlanan paranın idaresi -Orta Avrupa’daki bir bankaya aktarılması- Suriye kökenli ve Türkiye kökenli PKK’lılar arasında bir nevi çete savaşına dönüşmüştür. Diğer bir ifadeyle Rum tarafında PKK yerleşmiştir, örgütlenmiştir, burada ve muhtemelen KKTC’de yaşayan Kürtleri de haraca bağlamıştır, insan, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı faaliyetlerini de Rum topraklarında yapabilmektedir. Keza sözde dernek binasında bir grubun diğerini hapsetmesi ya da binanın basılmasına dek varan olaylar burada yaşanmış, olaylardan Kandil Dağı’ndaki sözde “Başkanlık Konseyi” haberdar olmuş ve “GKRY sorumlusu” değiştirilmiş ancak taze AB üyesi ve hatta NATO üyeliği hedefindeki Rum Yönetimi, bu kişiler hakkında sınır dışı etme kararı almadığı gibi soruşturma da başlatmamıştır.

Son gelişme, Türkiye’den 1974 sonrasında Ada’ya gelerek KKTC vatandaşlığını hak eden Türklerin durumunu “illegal” olarak gören ve Ada’nın demografik yapısının bu şekilde değiştirildiğini öne süren Rum Yönetimi’nin müzakere sürecinde barışın ön şartı olarak Türkiye’den gelen 45 bin Türk’ün geri gönderilmesi isterken düştüğü çelişkili durumu da gözler önüne sermiştir. Bu bir yandan Rum tarafına 1974 sonrasında 100 bini Yunanistan’dan olmak üzere göç eden 250 bin kişiye verilen “Kıbrıs Cumhuriyeti” vatandaşlığının Ada’nın demografik yapısını değiştirip değiştirmediği sorunsalını da oluşturmaktadır. Ancak öte taraftan topraklarında yuvalanmasına izin verdiği PKK terör örgütünün mensuplarının muhtemel birleşme sonrasındaki durumu da herhalde tartışma konusu olacaktır. Üstelik bu konu Türkiye’nin AB üyesi Rum Yönetimi ile ilişkilerinin geliştirilebilmesi ve ayrıca GKRY’nin terörle mücadele kararlığında olan NATO’ya üyelik isteği bakımından da önem kazanacaktır. Türkiye şimdi Kıbrıs müzakerelerine destek verme konusundaki kararlığı nedeniyle süreci zedelememek için BMGK’nın 1373 sayılı kararı[2] doğrultusunda GKRY’ye gerekli tedbirleri alma uyarısında bulunmayacaktır. Ancak herhalde “devlet aklı” bu son haberi de GKRY’nin PKK desteği başlığı altına yerleştirecektir.

Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, PKK’ya ve lideri Öcalan’a açık destek veren devletler listesindedir. Atina civarındaki Lavrion Mülteci Kampı 1980’lerden itibaren Yunanistan’a sığınan PKK ve DHKP/C’li teröristlerin barınma ve “savaş” eğitim merkezi olmuştur. Yunanistan’ın verdiği desteği ortaya çıkaran belgelerden biri de AHİM’in 46221/99 sayılı başvuru üzerine verdiği karardır. Burada Öcalan’ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılmasından sonra Yunanistan’a sığınmak istediği, Yunan gizli servislerince önce Moskova’ya orada kabul edilmeyince tekrar Atina’ya ve buradan da daha sonra 15 Şubat 1999’da teslim alınacağı Kenya’daki Yunanistan Büyükelçiliği rezidansına yerleştirildiği açık ifadelerle yer almaktadır. Her ne kadar dönemin Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos’un siyasi yaşamı olayların ardından sona ermişse de dönemin Başbakanı Kostas Smitis’in Öcalan’ın saklanması konusunda herhangi bir bilgisinin olmadığını söylemek güçtür. Kaldı ki, Pangalos, 16 Şubat 1999 tarihli basın toplantısında, Öcalan’ı misafir etme konusundaki sorumluluğu hangi hükümet mensubunun üstlendiği” sorusuna, “Bu karar, bütün Yunan Hükümeti’ne aittir” seklinde cevap vermiştir. Öte yandan, 300 sandalyeli Yunan Parlamentosu’ndan 10 Nisan 1997’de 157 milletvekilinin, 5 Kasım 1998’de de 109 milletvekilinin yaptıkları ortak açıklamayla Öcalan’ı “Kürt halkının yasal temsilcisi” olarak Yunanistan’a davet etmeleri PKK’ya verilen desteğin Yunan Parlamentosu’ndaki görüntüsüdür. Bu anlayışın izlerine Yunan basınında bugün de rastlamak mümkün.

PKK’ya Cennet Topraklar: GKRY


Yunanistan’dan aldığı cesaretle GKRY de yıllardır PKK’ya destek veriyor. Lefkoşa’nın Rum kesiminde Orpfeas Caddesi, 16 numarada bulunan ve 1988’de kurulan “Kıbrıs Kürdistan Dayanışma Komitesi” organizasyonun merkezini oluşturmakta ve PKK, Rum kesimindeki her türlü faaliyetini bu merkezden yürütmektedir. Rum Enformasyon Dairesi’nce desteklendiği iddia edilen bu komiteden başka 1990’da faaliyete geçen “Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesi” (ERNK) ve “Kürt Demokratik Halk Birliği” (YDK) de Lefkoşa’nın güney tarafında faaliyetlerini sürdürmektedir.[3] Örgütün Limasol ayağını da “Kürdistan Kültür Derneği Bürosu” oluşturmaktadır. Bunlardan başka PKK’nın KADEK ismiyle Limasol’da[4] ve Lefkoşa’da[5] önlerinde PKK ve GKRY bayrakları asılı olan birer irtibat bürosu da bulunmaktadır.

PKK üyelerinin askeri eğitimini sağlamak amacıyla Trodos, Maşera ve Stavrovoru’da kurulan terör kamplarının da faaliyette olduğu, Rum subayların teröristleri eğittiği, PKK’nın 400 militanının GKRY’den maaş aldığı iddialar arasındadır. Nitekim Genel Kurmay Başkanlığı’nın Mart 2002 tarihli “PKK Terör Örgütünün GKRY’deki Faaliyetleri” isimli kitapçığında[6] PKK’nın silah kaçakçılığında da Rum topraklarını üs olarak kullandığı, Avrupa ve eski Doğu Bloku ülkelerinden illegal yollarla gelen silahları Rum Limasol Liman’ından Suriye’nin Lâskîye Limanı’na ulaştırdığı,[7] uyuşturucu ticaretini de aynı rotada gerçekleştirdiği bilgileri yer almaktadır. PKK’nın Rusya’dan satın aldığı 7 milyon dolar değerinde ve 260 ton ağırlığındaki silah ve mühimmatı Rum bandıralı gemi ile adaya soktuğu ve Rum bandıralı NİSSOS isimli feribot ile 8 adet S-A 7 füzesinin Suriye’nin Hayfa Limanı üzerinden PKK’ya ulaştırıldığı yönündeki bilgiler de PKK’nın GKRY’de işbirlikçilerinin olduğu iddialarını güçlendirmektedir. Aynı kaynakta yer alan örgüt başı A.Öcalan’ın Mart 1996’da, GKRY kilisenin davetlisi olarak Baf’a geldiği ve 23.000 Kıbrıs Lirası ile Ortodoks Kilisesine ait olan ve Blatres bölgesinde bulunan 250 m²lik bir arsanın kendisine bağışlandığı, ayrıca Limasol kilisesi tarafından da, 100.000 Kıbrıs Lirası bağış olarak verildiği bilgisi, Rum Ortodoks Kilisesi’nin de PKK ile ilişkide olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir. Zaten PKK elebaşı Öcalan Şubat 1999’da Nairobi’de yakalandığında, Fileleftheros Gazetesi köşe yazarı Lazaros Mavros adına düzenlenmiş diplomatik bir Rum pasaportu taşımaktaydı. Rum medyasında yer alan haberlere göre Öcalan’ın, yine Kıbrıslı Rum olan Aristos Aristidou adına düzenlenmiş bir başka pasaportu daha bulunmaktaydı. Dahası terörist başı Öcalan’ın tutuklanması üzerine konuyu görüşen GKRY Temsilciler Meclisi “Öcalan’ın tutuklanmasını kınayan ve PKK’nın verdiği mücadeleyi destekleyen” bir karar almıştı. 21 Şubat 1999 tarihinde, Rum yazılı basınında GKRY Meclis Başkanı Spiros Kipriyanu’nun, RIK televizyonunda ise şimdinin Rum devlet başkanı, dönemin AKEL Genel Sekreteri Dimitris HRİSTOFYAS’ın pasaportlarını terörist başı Öcalan’a vermeye hazır oldukları ifade edilmiştir. Dolayısıyla Kıbrıs Rum Hükümeti’nin terörizme desteği, Rum kesiminde bulunan terörist kampları ve pasaportlar sayesinde tamamıyla ortaya çıkmışken üst düzey açıklamalar sebebiyle ilişkilerinin boyutu daha da ciddiyet kazanmıştır. Nitekim PKK’nın GKRY makamlarından destek aldığına ilişkin bilgilere Rum tarafında yayınlanan dergi ve gazetelerden ya da PKK yayın organlarına yansıyan haberlerden de ulaşmak mümkün.[8] 

PKK’nın Faaliyetlerinin KKTC’ye Kaydırılması Süreci

2005’in Ocak ayında Suriye’de Şam yakınlarındaki bir çiftlik evinde bir araya gelen Rum temsilciler ve Suriye’deki bazı Kürt siyasetçilerin, beş saat süren bir toplantı yaparak Rumlar’ın Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni “Kuzey Kürdistan”; PKK’lıların da Kıbrıs’ın tamamını Rum yönetimindeki “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanıması kararına varmaları uzun vadeli işbirliğinin göstergesidir. Aynı toplantıda teröristlerin kuzeyde etkin olmaları, eylem ve baskılarla huzuru bozup halkı göçe zorlamaları kararına varılmış[9] kısa süre sonra da karar fiiliyata dökülmüştür. Özellikle de 23 Nisan 2003’de KKTC-GKRY arasındaki kapıların açılmasının ardından KKTC’ye gelen Rumların KKTC sınırları içerisinde yaşayan birçok PKK destekçisi Kürt ile ilişki haline geçtiği iddia edilmektedir. Ziyaretlerin Karpaz, Lefkoşa, Minareköy bölgelerine yoğunlaştığı, KKTC üniversitelerinde okuyan Kürt öğrenciler üzerinde örgütlenme çabasının sürdürüldüğü, Kürt kökenli öğrencilere örgüt propagandası karşılığında burs sağlandığı ve hatta basına yansıtılmayan ama ciddi çatışmaların da üniversite yurtlarında yaşandığı iddialar arasındadır. Öte yandan Moldovalı beyaz kadın ticareti tekelini elinde bulunduran PKK’nın bu faaliyetini KKTC’deki hayat kadınlarına da yaydığı iddiası dikkate alınmalıdır. Açıkçası, KKTC’deki uyuşturucu ve kadın ticaretine ilişkin tutuklama haberleri bir başka açıdan daha değerlendirilmelidir. Görülüyor ki PKK, yine Türkiye’yle hesabı olan bir başka devlette kendine bulduğu yer ve destekle düşmanlığını Ada’dan üstelik de eylem, yürüyüş ve gösterilerini üniversitelerde topladıkları yandaşları yardımıyla KKTC’ye de taşıyarak sürdürmektedir. 2005’deki Şam zirvesinde ulaşılan kararın temel hedefinin KKTC’ye eylem ve baskılarla sirayet ettirilecek bir huzursuzlukla Ada Türkleri’nin göçe zorlanması olduğu düşünülecek olursa PKK aslında bir yandan da GKRY adına çalışmaktadır çıkarımı yapılabilecektir.

Beyaz Saray’ın (ABD) Ulusal Anti-terör Merkezi’nden sağlanan bilgilere dayanarak yayınladığı resmi rapor da, GKRY’nin PKK için bir cennet haline geldiğini ortaya koyuyor. 23 Mayıs 2006’da basına açıklanan raporda, -1500 Kürt asıllının yaşadığı- Kıbrıs Adası’nın hem Rum kesiminde hem de Türk kesiminde PKK’nın aktif halde çalıştığına ve adanın PKK için para, silah ve mühimmat transit merkezi olduğuna yer verilmektedir. Doğrusu bu rapor da bazı gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Bu süreçte KKTC’de Türkiye basınına yansımayan ancak oldukça düşündürücü kimi gelişmeler de yaşandı. Bunlardan birisi KKTC makamlarının “PKK faaliyetleri içerisinde aktif rol oynadıkları -ve bölgede komite içerisinde yer alan lider konumunda şahıslar oldukları- için KKTC güvenliği açısından vatandaşlıktan çıkarılmaları ve aileleriyle birlikte sınır dışı edilmesi” kararı aldıkları bazı kişilerin daha sonra KKTC’ye tekrar alınmaları konusudur.[10] 2001 yılındaki UBP-DP koalisyonu döneminde, PKK ile işbirliği yaptıkları gerekçesiyle ve terör örgütü adına para topladıkları, 1993 yılında Gazimağusa bölgesinde bombalı eylem yaptıkları ve yaralı teröristleri KKTC’ye getirerek tedavi ettirdikleri iddiaları[11] nedeniyle vatandaşlıktan çıkarılarak sınır dışı edilen bazı kişilerin KKTC’ye giriş yasakları, CTP hükümetinin aldığı bir kararla 2004’teki Annan Planı referandumundan üç gün önce kaldırılmıştır.[12] Burada ilgi çeken nokta, bu kişilerin 20 Şubat 2005’te yapılan erken genel seçimlerde ve 17 Nisan 2005’te yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yakınlarıyla birlikte CTP’ye ve Mehmet Ali Talat’a oy sağlamak için 15 bin doğulu ve güneydoğulu seçmen içinde yoğun bir siyasi çalışma yaptıkları iddiasıdır. Keza bu kişilerin yine aynı çevrelerde referandum için “evet” oyu verilmesi yönünde etkin çalışmalar yaptıkları iddialar arasındadır.

PKK terör örgütünün değişik ülkelerde yaşanan “çeteleşme” tartışmalarının GKRY ayağının açığa çıkması aslında en çok Rum hâkimiyetindeki toprakların PKK için bir cennet haline geldiğini gösteriyor. Kara para aklama noktası, her türlü kaçakçılığın ve terörün geçiş noktası PKK’nın ise yerleşkesi olan Güney Kıbrıs, uzun süredir örgütün silah ve malzeme ihtiyacının tedarik edildiği bir merkez. PKK’nın yasadışı tüm faaliyetlerini gerçekleştirebildiği GKRY, PKK için önemini uzun süre daha koruyacaktır. Belki, 16 Şubat 1999’da PKK’nın Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde Yunan elçilik ve konsolosluklarını işgal edip Yunan diplomatlarının ailelerini bombalı teröristlerle rehin aldığını hatırlatarak terörün bumerang etkisine vurgu yapmakta fayda vardır. Nitekim o dönemde Yunan Dışişleri Bakanı Pangalos, eylemi “canavarca” olarak nitelendirmiş ve “Biz bugüne kadar Kürt örgütlerine saygı gösterdik. Ancak bu son gelişmeler Yunanistan’ın Kürtlere karşı izlediği tutumu kınayanlar için bir ders olmalıdır.” ifadelerini kullanmıştı. Aslında ne PKK tehdidi bitti ne de böylesi bir tecrübeye rağmen Yunanistan veya Rum Yönetimi’nin PKK’ya desteği. Yunanistan gibi GKRY de eline geçen her fırsatı -legal veya illegal yollardan- Türkiye aleyhine kullanmaya devam ediyor. Ne var ki, Kıbrıs’ta bu kez her zamankinden daha “umut”(!) dolu bir müzakere süreci yürütülmektedir ve “en geç 2010 yılı başında” Ada halklarının bir devlet çatısı altında yaşamasına dönük bir plan referanduma sunulacaktır. Bu nedenle Rum Yönetimi, özellikle şimdi, PKK ile işbirliği yaparak Kıbrıs Türkü’nü yok etme, Ada’dan kaçırma planı yaptığı iddialarını ve endişelerini giderici önlemler almak zorundadır. Zaten Ada’nın demografik yapısının 1974 öncesine döndürülmesi talebindeki samimiyetini, Yunanistan asıllı kişilerin durumuyla birlikte diğer göçmenlerin geri gönderilmesi konusunu da masaya yatırarak göstermek durumundadır. Bundan başka PKK mensubu terörist olduğu belgelenen kişilerin sınır dışı edilmesi gibi “güven arttırıcı” işlemleri de acilen yürürlüğe sokmalıdır. Kaldı ki bunu sadece “Şam zirvesi” ya da diğer her türlü belgeli faaliyetler nedeniyle yıktığı güvenin tesisi için değil aynı zamanda BM üyesi olması ve AB’nin “çağdaş” üyelerinden biri olması sebebiyle de yapmalıdır. 

Gözde KILIÇ YAŞIN

TÜRKSAM

(1] “Kıbrıs Rum Kesimi’nde PKK İç Savaşı”, Hürriyet, 19 Ağustos 2009

[2] ABD’deki 11 Eylül terör saldırılarının ardından BM Güvenlik Konseyi’nce alınan 1373 sayılı karar, BM üyesi ülkelerden ”terör eylemlerini cezalandırmalarını, teröristlere güvenli barınak ve mali kaynak sağlamamalarını, sağlayanları cezalandırmalarını, teröristlerin sınırlardan geçmelerini önlemelerini ve terör saldırılarını durdurmada birbirleriyle daha çok işbirliği yapmalarını” ister. 

[3] Bkz. “Yavru Vatan Terör Kıskacında”, (Gamze Polat), Aksiyon, S. 533, 21.02.2005

[4] Limasol’da Makaryos Cad. üzerinde Mc Donalds’ın yakınında bulunan iki katlı bir binadır.

[5] Lefkoşa Emniyet Müdürlüğü’nün 200 m. arkasında 4 katlı beyaz binanın ikinci katında faaliyet göstermektedir.

[6] Kitapçık dönemin gazetelerinde de yer almıştır. Örnek için bkz. “Rum Desteği Kitap oldu” Sabah Gazetesi, 01.07.2002

[7] Suriye’den başka Lübnan üzerinden de silah kaçakçılığı yapılmaktadır. Örneğin Ekim 1996’da LIMASOL’dan LÜBNAN’a hareket eden ve PKK’ya malzeme taşıyan gemide, 10.000 Kalaşnikof ve 550 uçaksavar mermisi ile 4000 çeşitli tipte mayın olduğu tespit edilmiştir.

[8] (Rum) Filelefetheros gazetesinin pazar günleri yayımlanan “Selides” isimli derginin, 28 Kasım 1997 tarihli 314. Sayısında, “Kıbrıs-Kürdistan Dayanışma Komitesi”(KDK) Başkanı Lakis Pinguras’ın Rum bölgesindeki adı açıklanmayan terör kamplarında gerçekleştirdiği röportajların yayınlanması buna bir örnektir.

[9] Bkz. “Yavru Vatan Terör Kıskacında, (Gamze Polat), Aksiyon, S. 533, 21.02.2005

[10] Sınır dışı, KKTC İçişleri Köyişleri ve İskan Bakanlığı tarafından yapılan 1759/2001 sayılı önerge ve Bakanlar Kurulu’nun aldığı 19.11.2001 tarihli ve E-1812-2001 sayılı kararla yapılmıştır. İlgili kişilerin KKTC’ye giriş yasakları, 21 Nisan 2004 tarihinde KKTC İçişleri Bakanı (CTP) Özkan Murat’ın 22/77/A-43 sayılı ve 103/2004 nolu önergesi ve CTP hükümetinin 28.4.2004 tarihinde aldığı T-602-2004 numaralı kararla kaldırılmıştır.

[11]Hainler KKTC’de YakalandıAkşam gazetesi, 27 Ekim 2001

[12]KKTC’deki PKK’lıların hamisi kim?”, Kuzey Kıbrıs Haber Sitesi, http://www.haber.net.kk.tc/ic_haberler.php?haber=2309

Paylaş:

Yorumlar

“154) PKK’NIN YENİ ÜSSÜ; KIBRIS” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. zafer kurtoğlu yorum tarihi 23 Ağustos, 2009 22:35

    bunun anlamak bukadar zormu yav,bunun islamla dinlede alakası yok,türkün türkten başka dostu yokturrrrr bunu ne zaman anladık ve ne zaman yasamızdan yaşam şeklimize kadar buna göre düzenleme yaptık tıpkı osmanlıda olduğu gibi,işte o zaman kendimizi yeniden yüceltebiliriz,eskiden bizden öğrendiklerini şimdi bize satmaya kalkıyorlar,biz bu avrupa amerika sevdamızı bırakmzsak,hiç bir zaman bundan daha ileriye gidemeyiz,biz türküz ve türk gibi olmak zorundayız,bu belki çok ağır faturalara neden olabilir bu günki gelinen noktadan sonra ama biz tarihler boyunca hiç bir milletin bitarafının yemeyeceği kadar bedeller ödedik,bu günde öderiz,pkk falan tırıvırı şeyler bunlar,ilk önce biz neyiz ne istiyoruz ve ne yapmalıyız bunun kararını net vermeliyiz,yoksa çanakkeledeki dedelerimizin bize bıraktığı onuru çocuklarımıza bırakamayız,ve buda benim çok zoruma gidiyor…

Yorum yap