123) TARİH BAŞA SARIYOR-9

Yayin Tarihi 18 Şubat, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

image00164.jpg

 

 

İşgal bayraktarı işbirlikçi basın

İşbirlikçi yerli basın ise, tehlike karşısında halkı uyarmıyor, yabancı sermayeye ve hükümetin lütuflarına bel bağlayıp, çanak yalayıcılığı yaparak İngiliz işgali istiyordu. “Özü sözü doğru, siyasi Osmanlı gazetesi” (!) sloganıyla yayınlanan Alemdar (Bayraktar, Önder!..) adlı gazete, bu hainliğini “işgal bayraktarlığı” na kadar götürmüştü. İşgalin ana sorumlusu İngiltere’yi övmek için binbir yola başvuruyor, “İngilizler’in bizi hiçbir zaman çelme takıp sendeletmediğini” ileri sürerek şöyle yazıyordu:


“İngilizleri istiyoruz..

Türkler’in kendi güçleri ile adam olmalarına imkân yoktur. Bu acı ama hakikattir. Yatağımıza serilmeden önce, bir kere daha Türkler ellerini İngiltere’ye doğru uzatmalıdır. Zaten 3 gündür şehrin her tarafında, Türkiye’nin İngiliz mandasına terk edilmesi için imza toplanıyor. İmzalar 40 bine ulaşmıştır. Türkler’i ancak İngiliz idaresi koruyup, kurtarabilir.”

image00226.jpg
Hain Ahmet Anzavur, Kurtuluş Savaşı yıllarında inanılmaz kışkırtıcılık yaparak, çok sayıda vatanseverin şehit olmasına yol açmıştı.

image00319.jpg

Milli Mücadele karşıtı Alemdar gazetesi,

9 Nisan 1920 tarihli nüshasında

Ahmet Anzavur’a övgüler yağdırıyordu. 

Atatürk diyor ki: 

“Yabancı parasıyla satın alınmış derneklerin etkinliklerine ve bu gibi gazetelerin zararlı yayınlarına son verilmelidir. (Özellikle subayların ve memurların bu gibi derneklere üye olmaları kesinlikle yasaklanmalıdır.)”

Mustafa Kemal (1919)

 “Ülkeyi satma” sözleşmesi…

TÜRKİYE, 15 yıl İngiltere’nin sömürgesi olsun!

Padişah Vahidettin ile hain Damat Ferit ikilisi, İngiltere’ye dehşetengiz bir teklifte bulundu. Halktan gizlenen bu anlaşma metninde korkunç istekler yer aldı

Padişah Vahidettin’in eniştesi olan Başbakan Ferit, istifa etti!.. Paris konferansındaki başarısız temaslarının ardından İstanbul’a dönen Damat Ferit, güven tazelemek için Vahidettin’e istifa dilekçesini sunarak, yeni bir hükümet ile yoluna devam etmek istedi.

 “Bakanlar arasında uyum olmadığını” ileri süren Damat Ferit, yine Vahidettin tarafından hükümeti kurmakla görevlendirildi.

Bu arada, kayınbirader-enişte ikilisinin üç ay kadar önce İngiltere’ye dehşetengiz bir teklifte bulunduğu ortaya çıktı:

 “Türkiye, 15 yıllığına İngiltere’nin sömürgesi olsun!..”

Halktan saklanan gizli anlaşmanın ilk görüşmesinin 30 Mart 1919’da yapıldığı belirlendi. 4 Mart’ta padişahın başbakanlığa getirdiği Damat Ferit, ay sonunda, İstanbul’da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Kaltorp’a (Galthorpe’a) giderek, Vahidettin’in hazırladığı anlaşmanın (muahedenin) taslağını sundu.


Halktan gizlenen bu anlaşma metninde şu korkunç istekler yer aldı:

1- (…) İngiltere 15 yıl boyunca, Türkiye’nin yabancılara karşı bağımsızlığını korumak ve iç güvenliğini sağlamak için gerekli bulduğu yerleri işgal edecektir. (Bu, artık bu yüzyılda “örtülü işgal” ile yapılıyor. “Paralel yönetim” yöntemi ile yapılıyor. AB gibi “Birlikler” ve IMF gibi  “uluslararası ekonomi anlaşmaları” ile gerçekleştiriliyor. -HC)


2-
Ermenistan, diğer büyük devletlerle anlaşacak olan İngiltere’nin isteğine göre bağımsız bir cumhuriyet olacaktır.


3- Boğazlardaki (Karadeniz ve Çanakkale’dekiler de dahil olmak üzere) bütün tahkimat yıkılacak ve buraları İngilizler tarafından işgal edilecektir.


4-
İngiltere bir “dostluk işareti” olarak, padişah tarafından Osmanlı Bakanlarına İngiliz Müsteşarlar (yani onları idare edecek bakan yardımcıları -HC) tâyin edilmesine -lütfen- onay verecektir!. (Yani, “lütfen bizi denetleyin” mantığı. Ya da, bugün AB’nin dayatmaları karşısında söylenen “onlar istediği için değil, biz istediğimiz için yapıyoruz” mantığı!.. -HC)


5-
Her vilâyete atanacak İngiliz Konsolosları 15 yıl boyunca Türk valilere “danışman” (!) olacaklardır. (Onlar da valileri yönetecekler!.. Günümüzde, devlet kurumlarına yerleşmiş yabancı danışmanlar ne yapıyor acaba? -HC)


6-
Parlamento seçimleri ile yerel seçimler İngiliz Konsoloslarının gözetimi altında yapılacaktır. (İstenmeyen sonuç çıkma olasılığı görünürse -KKTC’de Annan Referandumu ve Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde olduğu gibi- seçim sonuçlarına müdahale edebilirsiniz, demek. -HC)


7-
İngiltere ister başkentte, ister taşrada “mâli denetim birimi” kurma hakkına sahip olacaktır. (Düyun-u Umumiye İdaresi, IMF denetçisi gibi çalışabilirsiniz. Ekonomimizin denetimini tümüyle elinize alabilirsiniz, demek. -HC)


8-
Anayasa, Doğu milletvekillerinin yetenek ve siyasi kabiliyetlerine göre sadeleştirilecektir. (Yani, Ermenistan gibi Kürdistan kurmanın yolu da Anayasa’da açılacaktır. -HC)


“Türkler Avrupa’dan atılmalıdır. Amerikalı senatör Lodge’un dediği gibi İstanbul Türkler’den tamamen alınmalı, bir veba tohumu olan, harplerin yaratıcısı, komşuları için bir küfür olan Türkler Avrupa’dan silinmelidir.”

Lord Curzon


“Türkler’i Avrupa’dan kovmak gerekir. Ancak önce taksim (parçalayıp, paylaşma) konusunda anlaşmalıdır.”

Jean Louis Carra


“Bugün Türkler’in ayakları altında ezilip inleyen Hıristiyanlar, zamanı gelince onları yargılayıp, cezalandıracaktır. Türk Ordusu şeytanın ordusudur.”

Martin Luther


image00421.jpg

Vahidettin, istifaya rağmen yine hükümeti kurma görevini eniştesi hain Damat Ferit’e veriyordu. 


İstanbul’u işgal İngiliz askerleri, tüfeklerine süngü takılı halde Galata Rıhtımı’nda yürüyüşte…

image00516.jpg

Nutuk’ta tarihi cevap:

Korkak insanlar ulusun duraksamasına yol açarlar

image00611.jpg

Mustafa Kemal, Meclis’te okuduğu Nutuk’ta, işbirlikçileri suçlamıştı.

Ulu Önder, çanak yalayıcı işbirlikçi basının alçaltıcı yayınları için bu ifadeleri kullanıyordu

“Yetersiz (âciz) ve korkak insanlar, herhangi bir yıkım karşısında Ulus’un da duraksamasına ve çekingen bir duruma gelmesine yol açarlar. Güçsüzlük ve duraksamada (beceriksizlik ve tereddütte) öylesine ileri giderler ki, sanki kendi kendilerini alçaltırlar. Derler ki: ’Biz adam değiliz ve olamayız! Kendi kendimize adam olamayız. Varlığımızı, bağılsız (kayıtsız) koşulsuz (şartsız) olarak yabancı bir devletin eline bırakalım. ’Balkan Savaşları’ndan sonra ulusun, özellikle ordunun başında bulunanlar da, başka biçimde, ama gene bu anlayışla iş görmüşlerdi.

Türkiye’yi, böyle yanlış yollarda dağılma ve yok olma uçurumuna sürükleyenlerin elinden kurtarmak gerekir. Bunun için bulunmuş bir gerçek vardır, ona uyacağız. O gerçek şudur: ’Türkiye’nin düşünen kafalarını büsbütün yeni bir inançla (imanla) donatmak. Bütün ulusa sağlam bir iç gücü (mânevî güç) vermek.’” Hükümet ve ordunun başında bulunanlara Atatürk’ün yanıtı buydu!..

“İngiliz parası burada Türkiye’yi mahvetmek için harcanır.”

Mustafa Kemal (1919)

Damat Ferit’e suikaste hayır!..
image0079.jpg

“Bu adamın bir adalet divanında ihanetinin sabit olacağına hiç şüphe yoktur” diyen Mustafa Kemal, Damat Ferit’e suikast düzenlenmesine izin vermemişti

Kendisine suikast yapılması için her yol denenen Mustafa Kemal, hain Damat Ferit’e düzenlenecek suikasta izin vermeyecek kadar da büyüktü.

1919’un 17 Eylül’ünde arkadaşlarına durumu anlatan Mustafa Kemal, şöyle diyordu:

Hakim değiliz
“Bir genç arkadaşımız, Sadrazam Ferit Paşa’nın öldürülme teşebbüsü için benden onay istiyor. Bu adamın bir adalet divanında ihanetinin sabit olacağına hiç şüphe yoktur. Büyük fenalıklarına devam ediyor ve elinden geldiği kadar da devam edecektir.

Fakat biz mahkeme değiliz, hakim de değiliz. Adaleti uygulama yeri ve yetkisinde de değiliz. Ancak adalet isteyebiliriz. Bunu da fert yapar. Kaldı ki bu adam, halen nazariyede bile olsa şeklen meşru durumda sadrazam, çünkü Padişah’ın güvenine sahip… Faaliyet halinde Meclis-i Mebusan yok ki, güvensizlik beyan etsin ve düşürsün. O halde onunla ancak, şimdilik onu oraya getireni ikna ederek, yarın da bu ülkede böyle sonuçlara meydan vermeyecek yolları kapayarak mücadele edebiliriz.(…)

Ne dersin çocuk?

Bu yolun dışındaki hiçbir tarz, ne vatana ve ne de sahiplerine hayır getirir. Anlaştık değil mi?”

Sonra da, düşüncenin sahibi gence dönerek,  “Sen ne dersin çocuk? Bir şaşkını kahraman veya kurban mı yapmak istiyorsun? Bırakın bu komitacı kafasını…”  dedi.

 “Vatanın sînesinde (bağrında) kurtuluş çarelerini birlikte, ölünceye kadar aramaya, temin etmeye çalışacağız.”

Mustafa Kemal (24 Aralık 1919)

 

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap