1027) ABD’nin Osmanlı Devleti’ndeki Faaliyetleri

Yayin Tarihi 23 Aralık, 2019 
Kategori ERMENİ SORUNU, TÜRK DÜNYASI

ABD’nin Osmanlı Devleti’ndeki faaliyetleri

Em. Kurmay Albay Dr. Ömer Lütfi Taşçıoğlu

Giriş

Türk-Amerikan ilişkilerinin başlangıç tarihi olarak birçok akademisyen ABD ile Osmanlı İmparatorluğu arasında 1830 yılında yapılan ve 5 Ekim 1831 tarihinde imzalanan Seyr-ü Sefain ve Ticaret Anlaşmasını esas almaktadır. Oysa ABD’nin Osmanlı topraklarında faaliyetleri söz konusu anlaşmanın imzalanmasından çok daha öncesine dayanmaktadır.

ABD’nin Osmanlı İmparatorluğu ile ilk teması 1784 yılında ticari ilişkileri geliştirmek için Osmanlı Devleti’ne gönderdiği John Adams, Benjamin Franklin ve Thomas Jefferson’dan oluşan ticaret heyetiyle başlamıştır[1]. Bu heyet vasıtasıyla Osmanlı Devleti ile irtibata kuran ABD takip eden süreçte misyoner örgütlerini kullanarak başta Ermeniler olmak üzere bölgedeki gayr-ı Müslim unsurlarla temasa geçmiştir.

ABD, Osmanlı Devletindeki misyoner faaliyetlerini değişik bir yöntemle sürdürmüş ve Osmanlı Devleti’nin tebaası olan Ermenilerden seçtiklerini 1840’lardan itibaren ABD’ye götürerek eğittikten sonra asıl faaliyet alanları olarak belirlediği Osmanlı Devleti’ne geri göndermiştir. Takip eden süreçte Osmanlı Devleti’nde çıkarılan isyanlarda ABD’de eğitilen Ermeniler önemli rol üstlenmişlerdir.

ABD Osmanlı Devleti’ndeki faaliyetleri sırasında misyoner örgütlerinin yanı sıra sefaret ve konsolosluk görevlilerini de yoğun olarak kullanmış ve İstanbul sefareti ile konsolosluklarında görevlendirdiği kişileri Ermeni kökenliler arasından seçmiştir. ABD’nin sefir ve konsolosları diplomatik görevlerinin yanı sıra hatta ondan daha önemli bir görev olarak azınlıklar ve özellikle Ermeniler arasında faaliyet gösteren misyoner örgütlerinin, eğitim ve sağlık kuruluşlarının ve Osmanlı tebaası ile irtibat kuran benzeri kuruluşların faaliyetlerinin koordinasyonu ve yönlendirilmesi görevini de üstlenmişlerdir.

Bu çalışmanın giriş bölümünde Osmanlı-ABD ilişkilerinin kısa bir özeti verildikten sonra ABD’li Protestan Misyonerlerin Osmanlı Devleti’ndeki faaliyetleri, Osmanlı Ermenilerinin ABD’ye Götürülerek Eğitilmeleri, Osmanlı Devleti’ndeki ABD Sefirlerinin ve Konsoloslarının Faaliyetleri, ABD’nin İstanbul Büyükelçisi Morgenthau ile Lord Bryce’ın İşbirliği, ABD Senatosu’nun I. Dünya Savaşı Öncesinde Ermenilere İlişkin Kararları, ABD’nin Ermenistan Mandasına İlişkin Yaklaşımı ve ABD’nin Lozan’daki Ermeni Politikası ayrı başlıklar halinde ele alınarak incelenmiş, sonuç bölümünde ise önceki bölümlerde ele alınarak incelenen konuların genel değerlendirilmesi yapılmıştır.

ABD’li Protestan Misyonerlerin Faaliyetleri

ABD’nin Protestan misyoner teşkilatı ABCFM (American Board of Commissioners for Foreign Missions-Amerikan Yabancı Misyon Örgütü) 1810 yılında Boston’da kurulmuştur. 1819 yılında Osmanlı Devleti’ni programına alan ABCFM 1820’lerden itibaren ilk misyonerlerini Anadolu’ya göndermiş[2] ve ilk misyonerler 9 Ocak 1820’den itibaren İzmir’de faaliyet göstermeye başlamıştır.

Ermeniler ile misyonerlerin ilk teması ise misyoner rahip Levi Parsons vasıtasıyla 1821 yılında gerçekleşmiştir. Daha sonra misyoner H.G. Otis Dwight Ermenice öğrenmiş ve Ermeni tarihi ile ilgili araştırmalar yapmaya başlamıştır[3].

ABCFM tarafından “Ermenistan” adı verilen Anadolu topraklarına gönderilen Eli Smith ve Dwight önce İzmir’e çıkmış ve Balıkesir üzerinden İstanbul’a geçip Ermeni patriği ile görüştükten sonra İzmit, Ankara, Tosya, Merzifon, Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kars, Arpaçay, Tiflis, Şuşa, Datev, Nahcivan, Erivan, Eçmiyazin, Tebriz ve Urmiye’yi ziyaret ederek Ermenilerin nüfus, sosyal, ekonomik, idari, eğitim ve kültür yapıları hakkında detaylı bilgi toplamışlardır[4].

Amerikan Protestan Kilisesi’nin hedef kitle olarak Osmanlı Ermenilerini seçmesi ve Anadolu’daki Ermeniler üzerinde faaliyet göstermesi Osmanlı Devleti’ndeki siyasi Ermeni hareketinin filizlenmesinde önemli rol oynamıştır.

ABD’li misyonerlerin Ermeniler üzerindeki çalışmalarının Ermeni milliyetçilik fikrini filizlendirdiğini bizzat Ermeni tarihçi Robert Mirak “Torn Between Two Lands: Armenians in America 1890 to World War I” adlı eserinde yaptığı tahlillerle ortaya koymuştur. Mirak, Yunanlılar, Bulgarlar ve Makedonyalılara aşılanan milliyetçilik şuurunun aynısının ABD’li misyonerler tarafından Osmanlı Devleti’nde yaşayan Ermenilere aşılandığını bildirmektedir[5].

ABCFM’nin 1825’te Beyrut ve Suriye’de, 1828’de İzmir’de açtığı istasyonlar 1830’da rahatsız edici siyasi faaliyetleri sebebiyle kapatılmıştır[6]. 1831’de Beyrut’taki istasyonu tekrar faaliyete geçiren ve Ermenistan ve Gürcistan’a misyonerler gönderen ABCFM, 1831’de İstanbul’da, 1835’te Trabzon’da, 1839’da Erzurum’da misyoner merkezleri açmıştır. Bunları 1847’de Antep’te, 1851’de Sivas’ta ve 1852’de Adana ve Merzifon’da açılan misyoner merkezleri izlemiştir[7].

Anadolu’daki merkezlerine her geçen gün yenisini ekleyen ABCFM, 1853’te Diyarbakır’da, 1854’te Maraş, Kayseri ve Urfa’da, 1855’te Harput’ta, 1859’da Tarsus’ta, 1872’de Van’da merkezler açmıştır. Bu merkezlerde Amerikan binaları kurulmuş ve özellikle Ermeniler arasında yürütülen faaliyetler sonucunda 1860’larda Ermeniler, artık Amerikan kitaplarını ve süreli yayınlarını takip edebilir hale gelmiştir[8].

Misyonerlerin ilk temasları sırasında onlara en sıcak yaklaşanlar Hıristiyan Araplar ve Ermeniler olmuş ve ilk Protestanlaştırılan grup Ermeniler arasından çıkmıştır. Misyonerler, Ermeniler arasındaki çalışmalarına sessizce ve dikkatli bir şekilde başlamışlar, Smith ve Dwight yaptıkları araştırmalarda Ermenilerin Osmanlı Devleti içindeki en büyük ve enerjik grubu oluşturduğunu belirlemişlerdir[9].

Ermeniler arasındaki misyonerlik faaliyetlerinin iki önemli ismi olan William Goodel ve Dwight’ın 1832’de birlikte kaleme aldıkları mektupta yer alan aşağıdaki bilgiler misyonerlik faaliyetlerine ilkokuldan başladıklarını göstermektedir:[10]

“Sorun Ermenilerin iyiliği için mümkün olan en yararlı işi hangi yoldan yapacağımızdır. Onlarla ilgili olarak işe doğru uçtan başlamak için ilkokullar açmalıyız… Bir çocuğun kafasında yetişkin insanınkinden çok daha kolay iz bırakabiliriz…”

1840-1850’lere gelindiğinde misyonerler ortaokul ve liseleri de faaliyet alanına almış ve ilk Amerikan kolejleri İstanbul ve Suriye’de eğitim vermeye başlamıştır[11].

Ermeniler arasında milliyetçilik duygularının kışkırtılması için ABCFM’nin yanı sıra Osmanlı Devleti kontrolü dışındaki okullar da kullanılmış[12] ve bu okullarda okuyan öğrenciler, Ermeni, Bulgar ve Yunan bağımsızlık hareketlerinin öncüleri olmuştur[13].

Kiliseler ve okullar yoluyla faaliyetlerini sürdüren misyonerler bir yandan da kendi kurdukları matbaalarda gazeteler çıkarmaya başlamıştır. İlk olarak Avedaper[14] adlı gazeteyi çıkaran misyonerler bu gazeteyi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde bulunan misyoner merkezlerine dağıtmışlardır. Başlangıçta faaliyetlerini belli merkezlerde yürüten misyonerler zaman içinde faaliyetlerini Karadeniz ve Akdeniz bölgeleri de dâhil iç bölgelere doğru genişletmişlerdir[15].

Misyonerler kilisenin yanı sıra Anadolu halkına iki kanaldan daha nüfuz sağlamaya çalışmışlardır. Bunlardan biri eğitim, diğeri ise sağlık hizmetleridir. Özellikle iyi teçhiz edilmiş sağlık ekiplerinin uzun yıllar süren isyan, yağma, talan gibi etkilerle ezilmiş Anadolu halkına güler yüzle ve şefkatle yaklaşmaları halk üzerinde çok etkili olmuştur. Sağlık hizmetlerinde kadın doktor ve hemşirelere öncelik verilmesi de Müslüman ve Hıristiyan kadınların sempatisinin kazanılmasını kolaylaştırmıştır. 1831 yılında sağlık personeli maskesi ile Anadolu’ya gelen Amerikalı kadın Doktor Isabel Grant, tıp personelinin Anadolu’da görevlendirilip örgütlenmesini sağlamıştır[16]. Bu faaliyetler en ziyade Gregoryen Ermeniler üzerinde etkili olmuş ve Merzifon ve Harput Ermenileri başta olmak üzere Ermeniler toplu olarak Protestanlaşmaya başlamıştır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk hedef olarak Müslümanları seçen, ancak 1861 yılına kadar sadece 23 Müslümanı Protestanlaştırabilen misyonerler, Ermeniler ve Yahudiler üzerinde odaklanmış ve misyonun adı “Ermeniler için Misyon ve Yahudiler için Misyon” olarak değiştirilmiştir. 1857’de Rum ve Yahudi misyon çalışmalarını durdurarak Ermeniler üzerinde yoğunlaşan Amerikan misyonu 1858’de tekrar ad değiştirerek üç bölge hâlinde yeniden teşkilatlanmış ve “Merkezî Türkiye Misyonu”, “Batı Türkiye Misyonu” ve “Doğu Türkiye Misyonu” adlarını almıştır[17].

Merkezi Harput olmak üzere Bitlis, Erzurum ve Mardin’i içine alan Doğu Türkiye Misyonu Üçüncü Bölge’deki Ermeni nüfusu diğer bölgelerden daha fazla olduğundan bu bölgede misyonerler çalışmalarını Ermeniler üzerinde yoğunlaştırmıştır[18].

Amerikan misyonerleri; 1848’de Antep’te, 1850’de Musul’da, 1853’te Arapkir’de, 1854’de Tokat ve Kayseri’de, 1855’te Maraş, Halep ve Sivas’ta, 1856’da Urfa, Antakya ve İzmit’te, 1857’de Diyarbakır’da, 1858’de Mardin, Bitlis ve Edirne’de, 1863’te Adana’da istasyonlar kurarak faaliyete geçmiş, 1870 yılında ana istasyonların sayısı 17’ye, ana istasyonların yanı sıra kurulan uç istasyonlarla birlikte istasyon sayısı 180’e ulaşmıştır[19]. Bu sayı sadece Türkiye coğrafyasındaki istasyonların sayısıdır[20]. Bu sayıya Lübnan, Suriye ve Balkanlardaki istasyonlar dâhil değildir.

Bu dönemde sadece Malatya, Arapkir, Eğin ve Diyarbakır’da misyonerlere ait 26 Protestan kilisesi, 32 hizmet merkezi, 58 tali merkez, 9 yüksekokul ve 71 adet okul faaliyet göstermekteydi[21]. Dört yörede bu kadar çok kurumun toplanmış olması bile Amerika’nın Ermeniler üzerinde ne denli yoğun çalışma içinde olduğunu ve Ermeni projesine ne kadar önem verdiğini göstermektedir. 1850 yılında sadece 6.000 Ermeni’nin yaşadığı Bitlis’te 50 Amerikan misyoner okulunun bulunduğu dikkate alındığında Amerikalı misyonerlerin bu bölgede neredeyse her Ermeni’ye bir misyoner düşecek şekilde çalışma yaptıklarını göstermektedir[22].

Amerikan Board’ın faaliyetlerini özetleyen Samuel Colcord Bartlett’in raporunun ilk cümlesi şöyledir[23]: “Misyoner faaliyetler açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır”. Tek başına bu cümle bile ABCFM’in Türkiye coğrafyasındaki faaliyetlerine verdiği önemi ve bu topraklarda Amerikalıların yürüttüğü misyoner faaliyetlerinin hedeflerini göstermeye yeterlidir. Gerçekten de ABCFM, Osmanlı Devleti topraklarında o kadar yoğun bir çalışma yürütmüştür ki 1840’larda sadece Suriye’de yıllık kutsal kitap basım ve dağıtımı altı milyon sayfanın üzerine çıkmış[24], 1869’da 21 ana istasyonla tüm Osmanlı topraklarına yayılan ABCFM, 1870’de okul sayısını 185’e çıkarmıştır[25].

Misyonerler 1893 yılına kadar Osmanlı topraklarında 624 okul[26] ile 436 ibadethane açmıştır. Bu okul ve ibadethanelerde görev yapan misyoner sayısı ise 1317’dir[27]. Misyonerler 1893 tarihine kadar Osmanlı topraklarında üç milyon İncil ile dört milyon muhtelif kitap dağıtmıştır[28]. Misyonerlik faaliyetleri için sadece ABCFM’nin harcadığı para ise 7 milyon Doları aşmıştır[29].

ABCFM’nin kurucularından C. Young’ın “Osmanlı Devleti’nin yumuşak karnının Ermeniler olduğu ve Osmanlı Devleti’ne bu damardan girilerek nüfuz edilebileceği”[30] tespitinden sonra misyonerler Ermenilere öncelik vermiştir.

Jeremy Salt, 1895 yılı itibariyle Osmanlı topraklarında görev yapan misyonerlerin yanında yardımcı olarak 878 Ermeni’nin çalıştığını, ayrıca 12.787 üyesiyle 125 kilisenin bulunduğunu ve 20.496 öğrencisi ile 423 misyoner okulunun faaliyet gösterdiğini bildirmektedir. ABCFM’nin sekreteri Judson Smith, Jeremy Salt’ın “Imperialism, Evangelism and the Ottoman Armenians” adlı eserinde verdiği rakamların bir bölümünü sıraladıktan sonra[31]; “Bütün bu asil hizmetlerimiz, Ermeni milletini bize karşı sonsuz sevgi ve şükran duygularına gark etti ve Ermenilerin yüreklerini çelik bir çengelle misyonerlere bağladı. Artık Ermeni milleti, bu koruyucularının ve velinimetlerinin ellerinde bir balmumu parçası gibidir”[32]  diyerek Ermenilerin ABD’ye nasıl bağımlı hâle getirildiğini açıklamaktadır.

ABCFM tarafından Osmanlı topraklarına gönderilen ve Harput Amerikan Koleji’nin kurucusu olan rahip George W. Dunmore, Doğu Anadolu’yu karış karış gezmiş ve bölgede yoğun bir Ermeni nüfusu olduğunu tespit etmiştir. Bu nüfusun Protestanlaştırılması hâlinde bölgede Amerikan uydusu bağımsız bir Ermenistan kurulabileceğini değerlendiren Dunmore, Anadolu’da yaptığı etnik araştırma ve incelemelerden sonra Boston’daki teşkilat merkezine gönderdiği raporda Harput bölgesi hakkında şu bilgiyi vermiştir [33]:

“Misyonerlik faaliyetlerimiz için en elverişli yer Harput ovasıdır”. Boston’daki ABCFM merkezi raporu hemen işleme koyarak 1852’de Harput ’da önce bir misyoner istasyonu kurmuş, 1859’da ise bir Amerikan koleji açmıştır.

Eğitim dili Ermenice olan ve Ermeni koleji adı verilen kolejin adı Osmanlı Devleti’nin itirazı sonucu Fırat Koleji olarak değiştirilmiştir[34]. Ancak Ermeniler kolejin adını, Yeprud (Ermenistan) Koleji olarak telaffuz etmeye devam etmiştir. Amerikalı misyonerler, kolejin öğretmen kadrosunun tamamına yakınını ihtilalci fikirler taşıyan fanatik Ermeni milliyetçileri arasından seçerek eğittikleri kişilerden oluşturmuşlardır. Harput, Amerikalı misyonerler için Doğu Anadolu’ya giriş kapısı olarak kullanılmış ve buradan işe başlayan misyonerler Ermeni nüfusunun bulunduğu Tunceli, Diyarbakır, Van, Bitlis, Kars gibi bölgelere giderek faaliyetlerini buralarda da sürdürmüştür[35].

Amerika’nın Harput Ermenilerine çok büyük önem verdiğini ve buradan Doğu Anadolu bölgesindeki tüm Ermenileri kışkırtmaya çalıştığını gösteren en önemli işaret, Harput Amerikan Konsolosluğu’ndaki Amerikan vatandaşlarının sayısıdır. ABD’nin Harput Konsolosu David J. Hill 13 Mart 1901 tarihli raporunda, konsoloslukta görevli 300 Amerikan vatandaşı ile 16 Ermeni’nin tamamının konsolosluğun ajanları olduğunu bildirmiştir[36]. 5.000 nüfuslu bir Anadolu kasabasındaki konsolosluk hizmetlerini yürütmek için üç görevli bile fazla iken 350 kadar kişinin görevlendirilmesi[37] Amerika’nın Anadolu’daki Ermenileri kendi devleti aleyhine kışkırtarak Osmanlı Devleti’ni bölmek üzere Harput’u merkez aldığını göstermektedir.

ABCFM’nin okul faaliyetleri Harput Amerikan Koleji ile sınırlı kalmamış, İstanbul’da Robert Kolej ve Amerikan Kız Koleji, Antep’te Merkezî Türkiye Koleji, Merzifon’da Anadolu Koleji[38], İzmir’de Uluslararası Kolej, Van’da Van Koleji, Tarsus’ta St. Paul Koleji[39] gibi okullar açılmak suretiyle eğitim kurumları üzerinden yürütülen misyonerlik faaliyetleri tüm Osmanlı coğrafyasına yayılmıştır.

Osmanlı topraklarında 51 yıl misyonerlik yapan ABD’li Joseph K. Green, ABCFM’nin Osmanlı coğrafyasındaki faaliyetlerinin değerlendirmesini yaptığı “Leavening the Levant” adlı eserinde; 1859 yılında 40 olan Protestan kilisesi sayısının 1909’da 140’a çıktığını, ayrıca 17 Yunan ve 19 Bulgar kilisesinin açıldığını, kilise cemaatinin sayısının ise 1.277’den 15.748’e çıktığını, kayıtlı Protestan sayısının 7.000’den 54.000’e yükseldiğini, 1859’da kız ve erkekler için 1 adet olan lise sayısının 52’ye yükseldiğini, 1859’da ABD yönetiminde hiç kolej yokken 1909’da Osmanlı topraklarında 10 Amerikan kolejinin görev yaptığını anlatmaktadır[40].

1914 yılına gelindiğinde Türkiye coğrafyasında açılan Protestan misyoner okulları ve kolejlerinin sayısı 426’yı bulmuştur. Bunların içinde sekiz kolej, üç teoloji fakültesi, 46 orta dereceli okul ve 371 diğer okul bulunmaktaydı. Bu okullara kayıtlı 1700 kolej öğrencisi, 4000 lise öğrencisi, ilkokullarda ise yaklaşık 19.500 kişiden oluşan kız ve erkek öğrenci kayıtlıdır. Bu okullardaki öğrencilerin tamamına yakını Ermeni öğrencilerden oluşmaktaydı[41].

Osmanlı Devleti ABD’li misyonerlerin azınlıklar üzerindeki zararlı faaliyetleri sebebiyle zaman zaman misyoner faaliyetlerini kısıtlama yoluna gitmiş, ancak bu dönemlerde ABD Osmanlı limanlarına harp gemileri göndererek ve kısıtlama kararı alan valilerin görevden alınmasını isteyerek[42] Osmanlı Devleti’nin kararlarını geri çekmesini sağlamıştır.

Osmanlı Ermenilerinin ABD’ye Götürülerek Eğitilmesi

ABD, bir yandan Osmanlı coğrafyasında açtığı ana ve tali misyoner merkezleri, misyoner okulları, kiliseler ve hastaneler yoluyla Osmanlı vatandaşı Ermeniler arasında etnik milliyetçilik ve din farkını ön plana çıkartarak onları devlet aleyhine kışkırtırken, diğer yandan seçtiği bir takım Ermenileri Amerika’ya götürerek eğitmiş ve birer Amerikan ajanı hâline getirdiği Osmanlı Ermenilerini yeniden kendi topraklarına döndürerek bu ajanlardan Osmanlı coğrafyasındaki misyonerlik ve bölücülük faaliyetlerinde yararlanmıştır.

Osmanlı Devleti’nden Amerika’ya Ermeni göçünü ilk kez misyonerler başlatmıştır. Misyonerler, Ermeni çocuklarına verdikleri eğitim-öğretimle Amerika özlemi yaratmışlar[43] ve Yeni Dünya’yı gidip görme arzusunu kamçılamışlardır[44]. Böylece misyonerlerin eğitiminden geçen her Ermeni çocuğu birer Amerikan hayranı olmuştur.

Misyonerler, 1840’lardan itibaren ABD’ye Ermeni öğrencileri genellikle teoloji tahsili için göndermişlerdir. ABD’deki en önemli misyoner okulu Massachusetts’teki Andover Teoloji Fakültesi’ydi (Andover Theological Seminary). ABD’ye göç ettirdikleri Ermeni gençlerini ilk olarak bu fakülteye yerleştiren misyoner örgütleri, bir süre sonra Yale, Princeton, Amherst, Clark gibi öteki Amerikan yüksekokullarına ve üniversitelerine de Ermeni öğrencileri yerleştirmişlerdir. Buralarda misyoner eğitimlerini tamamlayan Ermeni gençlerine mühendislik, tıp, dişçilik gibi eğitim imkânları tanınmıştır[45]. Misyonerlerin amacı Osmanlı Devleti’nde yetiştirmiş oldukları Protestan Ermeni gençlerinin ABD’de yüksek tahsil alarak Osmanlı Devleti’ne kalifiye birer Protestan misyoner olarak dönmelerini sağlamaktı[46].

ABD’ye ilk göç eden Ermenilerin sayıları az olmasına rağmen, bunlar genç ve dinamik kişiler arasından seçilmiş, yükseköğrenimlerinden sonra koyu birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmiş ve bunlara ABD’de normal eğitimin yanı sıra özel olarak silah eğitimi de verildikten sonra Osmanlı Devleti’ne geri gönderilmiştir[47].

Arşiv belgelerinde I. Dünya Savaşı öncesinde Türklerle savaşmak üzere 50.000 Ermeni’nin Amerikan ordusunda üç-dört yıldır eğitim gördüğüne ilişkin kayıtlar yer almaktadır[48]. Amerika’da yaşayan bir Ermeni’nin Mamuret-ül Aziz’de dava vekili olan Murat Muratyan’a yazdığı mektupta, bir kısım Ermeni’nin Rusya’ya ve Amerika’ya gittiği ve Amerika’da eğitilen 50.000 askerin Kafkasya’ya hareket etmekte olduğu açıkça ifade edilmektedir[49].

ABD’nin, kendi ülkesine göç eden Ermenilerin bir bölümünü askerî eğitime tabi tuttuğu ve eğitimi müteakip askerî birlik halinde teşkilatlandırılan Ermenilerin Rusya’ya gelerek Osmanlı Devleti ile çarpışan kuvvetlere katıldığı 8 Ocak 1915 tarihli The New York Times gazetesinde de yer almış[50], gazete Ermenilere ilişkin söz konusu haberinde “Amerika’dan Savaşa Geldiler, Ermeni Birliği Tiflis’te Hararetle Karşılandı” başlığını kullanmıştır[51].

ABD’deki ilk yerleşik Ermeniler olan ve misyonerler tarafından birçok alanda yetiştirilen gençler ABD’de Türk düşmanlığını yaymak konusunda da sayıları ile kıyaslanamayacak ölçüde büyük bir rol oynamışlardır[52]. Bunlardan Osmanlı topraklarına geri dönenler ise Ermeni isyanlarının planlayıcısı ve lider kadrosu olarak görev almıştır.

ABD’ye göç ederek yerleşen ikinci Ermeni grubu Osmanlı topraklarında ticaret ve misyonerlik yapan Amerikalıların ABD’ye getirdiği küçük Ermeni tüccarlarıydı. Birinci gruba oranla daha az eğitimli olan bu grubun en önemli özelliği misyoner okullarında ve hizmetinde bulundukları misyonerlerin yanında iflah olmaz birer Türk düşmanı olarak yetiştirilmiş olmalarıydı[53]. Bu tarihlerde filizlenen düşmanlık babadan oğula adeta bir miras gibi devredilmiş[54], bu Ermenilerin çocukları ABD basınına, senatosuna, başkanına mektuplar, telgraflar yollayarak Türk aleyhtarı kamuoyu oluşturmanın yanı sıra ABD’de yaşayan Türklere yönelik tedhiş hareketlerinde de bulunmuşlardır[55].

ABD’ye göç eden üçüncü grubun amacı siyasi idi. Osmanlı Devleti’nden ABD’ye göç eden bu grubun en önemli beklentisi ABD’nin kendilerine gösterdiği ilgiden yararlanarak Osmanlı Devleti içinde kurdukları ihtilalci örgütlenmeyi ABD’nin de desteğini alarak güçlendirmek, böylece ayrılıkçı Osmanlı Ermenilerine siyasi destek sağlamaktı[56].

Siyasi amaçla ABD’ye giden Ermeniler, Osmanlı Devleti’ne yönelik karalama kampanyalarına başlamışlar ve ABD basınında bu grubun etkisiyle Osmanlı Devleti ve Türkler aleyhine yapılan neşriyatta büyük bir artış görülmüştür[57]. Söz konusu neşriyatın artışında Avrupa basının da rolü olmakla birlikte en büyük rolü ABD tarafından Osmanlı Devleti’ne gönderilen misyonerler oynamıştır.

1890-1900 yılları arasında 10.000’in üzerinde Ermeni ABD’ye göç etmiş ve göçler 1916 yılına kadar devam etmiştir[58]. Özellikle göç sınırlamalarının gevşetildiği II. Meşrutiyet döneminde Ermenilerin topluca ABD’ye göç ettikleri görülmüştür. 1908 yılında 3.300, 1910 yılında 5.500, 1913 yılında 9.355 Ermeni ABD’ye göç etmiş ve ABD’deki Ermeni kolonisinin nüfusu 50.000’i aşmıştır. 1914 yılına kadar bu rakam 70.982’ye ulaşmıştır[59].

Bu arada 1909’da Washington’da kurulan Amerikan Dış Politika Karar Alma Komuta Merkezi’ndeki Yakın Doğu İşleri Bölümü (The Division of Near Eastern Affairs), Türkiye işlerinden sorumlu hâle getirilmiş, 1915 yılında ise “Ermeni ve Suriyeliler için Amerikan Yardım Kurulu” (American Commission for Armenian and Syrian Relief) kurulmuştur[60]. Teşkilatın başkanı olan James Barton ile teşkilatın baş propagandacısı olan William Rockwell “Blue Book”un oluşturulmasında Toynbee’ye en çok propaganda malzemesi sağlayan kişiler olmuştur[61].

Osmanlı Devleti’ndeki ABD Sefirlerinin ve Konsoloslarının Faaliyetleri

Berlin Antlaşması’yla Ermeni sorununun siyasi gündeme taşınmasından bir süre sonra ABD, Anadolu’da yeni konsolosluklar açmaya başlamıştır. İlk konsolosluğunu gayr-ı resmi statüde olmak üzere 1802 yılında İzmir’de açan ABD, William Steaward’ı bu göreve getirmiştir. Ermeniler ve Anadolu’da faaliyet gösteren ABD’li misyonerlerle irtibatı sağlamak ve misyoner faaliyetlerini desteklemek için teşkil edilen ilk ABD konsolosluğu ise 1886’da Sivas’ta açılmıştır. Konsolos olarak atanan ve Amerikalı bir misyonerin oğlu olan H. M. Jewett, Tokat’ta doğmuş, çocukluğu Ermeniler arasında geçmiş[62] ve misyoner yetiştirme merkezlerinden biri olan Massachusetts’te eğitime gönderilmiştir. 20 Kasım 1886’da Sivas konsolosu olarak göreve başlayan ve konsolosluk binası olarak Derbarbian adlı bir Ermeni’nin evini kiralayan Jewett, konsolosluk tercümanlığı görevine de misyonerlerin yetiştirdiği Robert Kolej çıkışlı Ananie Haralaniyades ve misyoner eğitimi almış olan Isaiah Moutisantos adlı iki Rum’u getirmiştir[63]. Jewett, Ermeniler arasındaki zararlı faaliyetlerinin yanı sıra bölgedeki Türk ve Ermeni nüfusu konusunda da ABD’ye çarpıtılmış raporlar göndermiştir. Jewett 26 Mayıs 1887’de Washington’a gönderdiği Sivas’ın nüfusu ile ilgili raporda 766.000 olan Türk nüfusunu 650.000 olarak, 160.000 olan Ermeni nüfusunu ise 250.000 olarak göstermiştir[64].

ABD’nin Sivas Konsolosluğu’nun açılmasından bir süre sonra Ankara’da Sivas Konsolosluğu’na bağlı ikinci bir Amerikan Konsolosluğu daha açılmış ve konsolosluğun başına Dikran Tabipyan[65] isimli bir Ermeni getirilmiştir. Jewett, ABD’ye gönderdiği raporda Tabipyan’ın altı yıl ABD’de kaldığını, Amerikalı misyonerler tarafından hararetle tavsiye edilen birisi olduğunu ve konsolosluk ajanı olarak görev yapacağını bildirmiştir[66].

Jewett’in raporunda da belirtildiği gibi ABD’nin Sivas Konsolosluğu’nun haber kaynağı bölgedeki misyonerler ve Ermenilerdi. 1886 yılında sayıları 25 olan Sivas bölgesindeki Amerikalı misyoner sayısı 1892 yılında 73’e çıkmıştır. Bu kişiler tarafından Ermenilerden alınan bilgiler çarpıtılarak konsolosluğa rapor edilmekte, bu raporlar konsolosluktaki Ermeni ve Rum tercümanlar tarafından resmî raporlara aktarılmaktaydı[67].

ABD 1895’te Erzurum’da yeni bir konsolosluk açarak Chilton’u konsolos olarak atamış, ancak Osmanlı Devleti’nin Chilton’a berat vermemesi üzerine bir yıl kadar boş kalan konsolosluk görevine 10 Temmuz 1896 günü Bergholz getirilmiştir[68]. Konsolosluk binası olarak Manag Garabedyan adlı bir Ermeni’nin evini kiralayan ABD Konsolosu Bergholz’un Erzurum Konsolosluğu’na aldığı dört kişinin tamamı Ermeni idi [69].

ABD, Anadolu’daki üçüncü konsolosluğunu 1890’lardan itibaren Harput bölgesinde faaliyet gösteren ABCFM misyonerlerinin ısrarları üzerine Harput’ta açmıştır. 1895 yılında Harput Konsolosu olarak atanan Hunter’ı Osmanlı Devleti kabul etmeyince uzun süre bu görev boş kalmış ve 1900 yılında Harput Konsolosluğu’na Thomas H. Norton atanmıştır. Harput’taki ABD konsolosluğu da Serkis Kürkçiyan adlı bir Ermeni’nin evinde kurulmuştur[70]. Konsolosluk tercümanlığına sekiz yıl Harput Amerikan misyoner kolejinde okuduktan sonra bu okulda öğretmen olan Kevork Kayaryan adlı bir Ermeni atanmış, konsolosluğun posta memurluğuna ise Avedis Mıgıryan adlı bir başka Ermeni getirilmiştir[71].

Bu tarihlerde Harput konsolosluk çevresinde 40 Amerikan misyoneri bulunmaktaydı. Yaklaşık yarım yüzyıldan beri misyonerlerin yoğun çalışma merkezlerinden biri olan Harput’ta yaşayan Ermeniler, artık yarı yarıya Amerikanlaşmıştı. Sadece Harput içerisinde Amerikan vatandaşlığına geçmiş 260 Ermeni yaşamaktaydı. Harput ve çevresindeki Ermenilerin yarısı ABD’ye göç etmiş, geri kalanların neredeyse hepsi de göç etmek niyetindeydi. Sadece 1901 yılında 1000 nüfuslu 200 Ermeni ailesi göç hazırlığındaydı[72]. Ayrıca hemen her yıl 100 kadar Harputlu Ermeni kızı, Amerika’ya bekâr gitmiş olan Ermeni gençleriyle evlendirilmek üzere Atlantik ötesine gönderiliyordu[73].

Diğer yandan ABD’nin gerek Erzurum’da gerekse Sivas ve Harput’taki konsoloslukları Ermeni evlerinde kurulmuştu ve üç vilayetteki konsolos yardımcıları da Ermenilerden oluşmaktaydı. Personelinin tamamına yakını Ermeni olan bu konsoloslukların çevreleri ise Türk düşmanı fanatik Protestan misyonerleriyle çevrilmişti. İsim olarak bu konsolosluklar Amerikan konsolosluğu olarak görünmekle birlikte sadece Ermeni çıkarlarına hizmet eden irtibat büroları şeklinde çalışmaktaydı[74]. Bu tarihlerden itibaren, Amerika’daki millî arşivler bu Ermeni tercümanlarının yazmış olduğu belgelerle dolup taşmaya başlamıştır. Bu belgeler ve ABD’nin İstanbul sefiri Morgenthau’ın Ermeni sekreterinin etkisiyle ABD’ ye gönderdiği raporlar; günümüzde Ermenilerin, “ABD’deki ulusal arşivler, yaklaşık 30.000 sayfalık Ermeni soykırımını ispatlayan belgelerle doludur” dedikleri belgeleri oluşturmaktadır[75].

ABD’nin İstanbul Büyükelçisi Morgenthau ile Lord Bryce’ın İşbirliği

1. Dünya Savaşı başlarında Osmanlı ordusunda silahaltında bulunan Ermenilerin silahlarıyla birlikte firar ederek Rusya’ya geçmesi ve Rus işgal kuvvetlerinin öncü unsurları olarak Anadolu’ya girerek Osmanlı ordusu ile savaşması, bir kısım Ermenilerin ise çeteler kurarak Osmanlı ordusunun ikmal ve haberleşme hatlarına ve erkekleri askerde olan Türk köylerindeki kadın, çocuk ve yaşlılara saldırılarda bulunması üzerine Osmanlı Devleti’nin zorunlu göç kararı almak zorunda kaldığı dönemde Amerikalı misyonerler ve konsoloslar Ermenileri kışkırtma faaliyetlerine devam etmişler ve bunların zorunlu göçün uygulanması hakkında ABD’nin İstanbul sefaretine gönderdikleri raporlar İstanbul Sefiri Henry Morgenthau tarafından kâtibi Andonyan’ın da katkılarıyla bazı ilaveler yapılarak Washington’a iletilmiştir.

Almanya’dan ABD’ye göç eden Aşkenaz[76] bir ailenin çocuğu olan ve hukuk tahsilini müteakip emlak komisyonculuğu yaparak zengin bir iş adamı haline gelen Henry Morgenthau ABD Başkan adayı Woodrow Wilson’ın seçim çalışmalarına büyük miktarda maddi katkı sağlamıştır. Daha sonra Osmanlı Devleti’ne ABD büyükelçisi olarak atanan Morgenthau, büyükelçilik görevini yaptığı süreçte zamanının çoğunu Mısır’a, Filistin’e, Beyrut’a, Rodos’a ve Yunanistan’a deniz yoluyla yaptığı gezilerde harcamıştır. Bu geziler sırasında tercümanı Arşak Şimavonyan’ı da yanına alan Morgenthau Mısır gezisi sırasında tanıştığı Lord Bryce ile Beyrut gezisini birlikte yapmıştır. İngiltere’nin ABD eski büyükelçisi olan Bryce gençliğinde Doğu Anadolu’yu karış karış gezmiş ve Hristiyanlığı ilk kabul eden kavim olduğunu iddia ettiği Ermenilerce kutsal sayılan Ağrı Dağı’na tırmanma teşebbüsünde bile bulunmuştur. Bryce daha sonra İngiliz Savaş Propaganda Bürosu Wellington House’da görevlendirilmiştir. Ermeni meselesi konusunda ABD’li misyonerlerden ve büyükelçilik görevlilerinden gelen raporlar Morgenthau tarafından Bryce’a iletilmiştir[77]. Söz konusu raporlar Bryce ve tarihçi Arnold Toynbee işbirliği ile oluşturulan “Blue Book (Mavi Kitap)”ın kaleme alınmasında malzeme olarak kullanılmıştır. Böylece İngilizler “Mavi Kitap” vasıtasıyla ABD’nin ve tarafsız ülkelerin Rusların Polonya’daki Yahudi katliamı üzerinde yoğunlaşan dikkatlerini bu konudan saptırarak Ermeni sorunu üzerine çekmeyi hedeflemişler ve bunu büyük ölçüde başarmışlardır[78].

Büyükelçi Morgenthau’ın raporları Ermenileri mazlum ve mağdur, Türkleri ise barbar ve zalim gösteren ifadelerle doludur. ABD konsolosları tarafından gönderilen raporların ise Morgenthau’ın raporlarına göre daha az mübalağalı olduğu ve gerçeklere daha yakın olduğu görülmektedir.

Bu dönemde İngiltere başta olmak üzere İtilaf Devletleri, bir yandan propaganda merkezleri aracıyla dünya kamuoyunu Türkler aleyhine yönlendirmeye çalışırken, diğer yandan esas amaçları doğrultusunda ABD yönetimini Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtarak Osmanlı Devleti ve Almanya ile harbe girmesini sağlamak için büyük çaba harcamıştır. İngilizler bu amaçla yukarıda görüldüğü gibi misyonerlerle ve Morgenthau gibi bazı diplomatlarla da işbirliği yapmıştır[79]. 1914 sonbaharında Osmanlı Devleti’nin, Almanya ve müttefiklerinin safında savaşa katılma kararı alması, ardından kapitülasyonları kaldırması ve “cihat” ilân etmesi, ABD-Osmanlı ilişkilerini gerginleştirmiştir.

ABD Başkanı Wilson’un, Amerika’nın savaşa katılımını meşrulaştıracak ve bunun için kamuoyu oluşturacak bir takım olayların bulunması yolundaki talimatı doğrultusunda, ABD’nin İstanbul sefiri Henry Morgenthau, Ermeni zorunlu göçü meselesini ele almıştır. Morgenthau, ezilmekte ve yok edilmekte olan mazlum bir Hıristiyan millet olarak değerlendirdiği Ermenilerle ilgili gelişmeleri ve Ermenilerin zorunlu göçü sırasında meydana gelen bazı ölüm olaylarını bir katliam propagandasına dönüştürmüştür. Morgenthau’ın asıl raporlarıyla açık çelişkiler taşıyan bir “senaryo”, Büyükelçinin danışmanı ve tercümanı olan Türk Ermenisi Arshag K. Schimavonian, gazeteci Burton J. Hendrick ve ABD dışişleri bakanı Robert Lansing tarafından hazırlanmış[80] ve “Ambassador Morgenthau’s Story (Büyükelçi Morgenthau’ın Hikâyesi)” adıyla 1918’de New York’ta yayımlanmıştır.

Morgenthau’ın raporları belge sahteciliği yoluyla tarih oluşturmanın somut örneklerinden biridir. Büyükelçi Morgenthau’ın tercümanı Arşak Şimavonyan ile kâtibi Agop Andonyan tarafından kaleme alınan ve hayal mahsulü olayları olmuş gibi gösteren düzmece raporlar, görev süresinde deniz gezilerinin dışında karayoluyla İstanbul’un dışına bile çıkmayan ve olayları bu iki Ermeni’nin verdiği raporlarla izleyen Morgenthau tarafından bir yandan ABD Dışişlerine, diğer yandan Mısır ve Lübnan gezisi sırasında dostluk kurduğu Lord Bryce’a gönderilmiştir. “Ambassador Morgenthau’s Story” adıyla basılan bu raporlar Ermeniler tarafından halen soykırım delili olarak kullanılmaya devam edilmektedir. Kitap esasen Morgenthau tarafından değil, 15.000 Dolar karşılığında Burton J. Hendrick tarafından kaleme alınmıştır[81]. Kitapta yazılanlar ile Morgenthau’ın kendi tuttuğu “Günlük Hatıra Defteri” karşılaştırılınca kitapta yer alan saptırmalar ve sahtecilik açıkça ortaya çıkmaktadır. Heath Lowry kitapta yer alan bilgilerin gerçekleri nasıl saptırdığını “The Story Behind Ambassador Morgenthau’s Story (Büyükelçi Morgenthau’ın Hikâyesinin Perde Arkası)” adlı kitabında detaylı olarak anlatmaktadır[82].

Morgenthau’ın raporlarından birer kopya verdiği Lord Bryce’ın Arnold Toynbee ile birlikte ürettiği “Blue Book” da tıpkı Morgenthau’ın kitabı gibi Ermeniler tarafından üretilen iddialarla Türkleri mahkûm etme görevini günümüzde de sürdürmektedir. Daha önce belirtildiği gibi Wellington House’un yayımladığı ve çoğunlukla söylentilere ve misyoner raporlarına dayanan Blue Book’un veri alt yapısı ABD büyükelçisi Morgenthau tarafından sağlanmıştır.

ABD Senatosu’nun I. Dünya Savaşı Öncesinde Ermenilere İlişkin Kararları

ABD Senatosu’nun Ermenilere ilişkin kararları 1894 yılına kadar gitmektedir. Osmanlı Ermenilerinin Bitlis ayaklanmasından hemen sonra 3 Aralık 1894 tarihinde ABD’nin Louisiana senatörü Newton Blanchard, ABD Senatosu’na Osmanlı Devleti’ni Ermenileri katletmekle suçlayan bir karar tasarısı sunmuş, aynı gün oylanarak kabul edilen kararda; Osmanlı Devleti’nin, ABD vatandaşlığına geçmek isteyen Ermenilere zulüm yapıp yapmadığının ve Hıristiyan olmalarından dolayı zulüm gören Osmanlı vatandaşları bulunup bulunmadığının tespiti için ABD’nin Osmanlı Devleti nezdinde girişimde bulunması ve ABD başkanının bu konuda diğer Hıristiyan devletlerle işbirliği yapması konusunda çağrıda bulunulmuştur.

ABD başkanı Grover Cleveland cevaben Osmanlı Devleti’nin, ABD vatandaşlarının veya ABD vatandaşlığına geçmek isteyen Ermenilerin zulüm gördüklerine ilişkin bir bilgi alınmadığını bildirmiştir[83]. Söz konusu tasarı daha o yıllarda Ermeni lobisinin ABD makamları üzerinde ne kadar etkili olduğunu göstermektedir.

Bu ilk tasarıyı takiben aynı hususların araştırılması talebi ile Aralık 1895’te ikinci bir Ermeni tasarısı daha Senato’ya sunulmuş, ABD dışişleri bakanı konuya ilişkin haberlerin basın tarafından abartıldığını bildirirken, ABD başkanı; “Anadolu’daki durumun iyileşmediğini, ancak ABD’nin bu konuda bir şey yapabilecek durumda olmadığını” belirtmiştir[84].

22 Ocak 1896’da ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu yeni bir karar alarak Berlin Antlaşması’nın hükümlerini uygulamadığı gerekçesiyle Osmanlı Devleti’ni protesto etmiş[85] ve ABD Başkanı’nın Avrupa Devletleriyle anlaşarak Osmanlı Devleti’nin Ermenilere yaptığı zulümleri durdurmasını istemiştir[86].

ABD Dışişleri Komisyonu’ndan geçen ve aşağıda metni sunulan tasarı, 24 Ocak 1896’da Senato’da görüşülmeye başlanmış, 29 Ocak 1896’da Osmanlı Devleti’nin Ermenilere katliam yaptığı şeklinde onaylanarak 31 Ocak 1896’da Kongre tarafından yayımlanmıştır[87]:

“Temsilciler Meclisi ile eş zamanlı olarak Senato tarafından aşağıdaki karara varılmıştır: Bütün medeniyetlerin üzerinde kurulmuş olduğu prensipler olan, insanlık ve din ya barışçıl yollarla ya da silahlı güç kullanılarak; Türkiye tarafından Ermeni tebaasına uygulanan katliam ve zalimlikleri medeni güçlerin garantisi ve otoritesi ile kalıcılığı sağlanacak şekilde kendi insanlarına[88] ait bir hükümetin kuruluşuyla önlemeli ve bastırmalıdır”[89].

31 Ocak 1896’da yayınlanan kararda yer alan ifadelerin “ABD’nin Ermeni isyanlarını önlemenin yolu olarak Ermeniler tarafından bağımsız bir devlet kurulmasını ve bu çözüm Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmediği takdirde Ermenilerin bağımsızlığının güç kullanılarak gerçekleştirilmesini” öngördüğü dikkate alındığında ABD’nin Türk toprakları üzerinde bağımsız bir Ermenistan kurma hayalinin Woodrow Wilson’un 8 Ocak 1918’de ortaya attığı Wilson Prensiplerinden 22 yıl öncesine dayandığı anlaşılmaktadır.

Tasarının Senato’da görüşülmesi sırasında Ohio Senatörü Charles Henry Grosvenor: “Ermeniler kurtarılmayı bekliyor, onlara sadece sempati göstermemiz yetmez” demiş ve Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkilerin kesilmesini ve ABD’nin Osmanlı Devleti’ne silahlı müdahalede bulunmasını istemiştir. Kongrede görüşmeler devam ederken ABD Başkanı Cleveland, ABD vatandaşlarının canlarını ve mallarını korumak bahanesiyle iki ABD harp gemisini Osmanlı sularına göndermiştir[90].

ABD’nin Ermenistan Mandasına İlişkin Yaklaşımı

ABD’nin I. Dünya Savaşı sonrası için çözüm önerileri çalışmaları devam ederken 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında Mondros Mütarekesi imzalanmış ve mütarekenin 1. maddesine istinaden 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri tarafından Çanakkale ve İstanbul boğazları işgal edilmiş, Aralık 1918 ve Ocak 1919 aylarında ise Fransız ve İngiliz birlikleri, mütarekenin 10. ve 16. maddelerine dayanarak Antakya, İskenderun, Adana, Tarsus, Kilis ve Antep’e girmiştir.

Takip eden süreçte ABD’nin İstanbul komiseri Heck 29 Nisan 1919 tarihinde Osmanlı Devleti’nin parçalanması konusunda düşünülen çözüm önerileri hakkında bir rapor hazırlamıştır. Heck raporunda[91]; “ABD’nin İstanbul ve Küçük Asya’nın tümü üzerinde ve Ermenistan’da manda yönetimi kurabileceğini, böyle bir Ermeni devletinin güneyinde Fransız ve İngilizler tarafından sağlanan kontrolün sınır güvenliğini sağlayabileceğini, batıda ise Türk sınırı sorun yaratacağından bölgede sürekli ve güçlü bir askerî ya da polis gücünün bulundurulmasının gerekeceğini” bildirmiştir.

Raporun hazırlanma sürecinde Paris Barış Konferansı’nda bulunan ABD dışişleri bakanı Robert Lansing, 2 Nisan 1919’da ABD başkanı Wilson’a Paris’ten gönderdiği yazıda; Henry C. King ile Charles R. Crane’i ABD Araştırma Kurulu yetkilileri olarak atamasını istemiştir[92]. ABD Başkanı Wilson’ın emriyle Henry C. King ile Charles R. Crane’den oluşan bir ABD Araştırma Kurulu 15 Nisan 1919’da Osmanlı Devleti’nde araştırma yapmak üzere görevlendirilmiştir.

Başkan Wilson, King-Crane Kurulu’nun çalışmalarının sonuçlanmasını beklemeden Ağustos 1919’un ikinci haftasında General James G. Harbord başkanlığında Wisconsin Üniversitesi’nden ve çoğu asker olmak üzere diğer bazı kuruluşlardan alınan görevlilerden oluşan 12 kişilik bir Kurul teşkil ederek ABD mandaterliğinde Türkiye topraklarında bir Ermenistan’ın kurulması ve bu kapsamda Anadolu ve Güney Kafkasya’daki şartların incelenmesi için görevlendirmiştir[93].

1 Eylül 1919’da İstanbul’a ulaşan General Harbord yaptığı incelemelerin sonucunda bölgede meydana gelen olayların Ermenilerin anlattığından tamamen farklı olduğunu tespit etmiştir. Özellikle Erzurum bölgesinde yaşayan Ermenilerle görüşen Harbord, kendilerine yönelik bir katliam olup olmadığını sormuş, Ermeniler böyle bir hadise olmadığını Harbord’ın kafilesindeki Ermeni tercümanlar vasıtasıyla anlatmışlardır. Harbord, bölgedeki incelemeleri sırasında Erzurum ve çevresinde Ermenilerin yaptığı Müslüman katliamının kalıntılarını da kendi gözleri ile görmüş ve sadece Hasankale’de 43 Köyün Ermeniler tarafından yerle bir edildiğini tespit etmiştir[94].

ABD’nin ACRNE (American Committee for Relief in the Near East-ABD Yakın Doğu’ya Yardım Komitesi) adlı kuruluşu ise Doğu Anadolu’daki insan kayıplarını araştırmak amacıyla Yüzbaşı Emory H. Niles ve Arthur E. Sutherland Jr.’ı bölgeye göndermiş, bu ikili Bitlis’ten Trabzon’a kadar geçtikleri tüm noktalarda Ermenilerin Müslümanlara çok büyük saldırı ve zulümlerde bulunduklarını, köylerde ve kasabalarda meydana gelen yıkımlardan büyük oranda Ermenilerin sorumlu olduğunu, Ermeni saldırıları sonucunda, ülke halkından geriye eski nüfusunun sadece dörtte birinin kaldığını ve ülkede bulunan binaların sekizde yedisinin Ermeniler tarafından talan edildiğini tespit etmiştir[95]. Niles ve Sutherland’ın ve General Harbord’ın söz konusu tespitleri rapor hâline getirilerek ABD yönetimine sunulmuş ve “heyetin Karadeniz’den İran’a kadar tüm Türkiye sınırını geçtiği ve Ermenilere yönelik örgütlü saldırılara ilişkin raporları doğrulayan hiçbir şeye rastlanmadığı” bildirilmiştir[96].

Ancak Türklerin Ermenilere yönelik katliamı olmadığını, tersine Ermenilerin bölgedeki Türk halkını katlettiğini tespit eden Niles ve Sutherland ile Harbord’ın raporları ve bu raporlarla benzer gözlemleri ihtiva eden King-Crane raporu, ABD kamuoyuna duyurulmamış ve gizli tutulmuştur[97].

2000 millik alanda yaptığı araştırma sonuçlarını içeren raporunu 16 Ekim 1919’da tamamlayan ve savaşta Türklerin de öldürüldüğünü ve Ermenilerin Türklerden çok daha iyi şartlar altında bulunduğunu belirten Harbord[98]; “Ortadoğu sorununun ancak bütün bölgenin ABD’nin mandası altına alınmasıyla çözümlenebileceğini, ayrı bir Ermenistan mandası kurmanın kargaşaya neden olacağını, bu kapsamda İstanbul ve Ermeni vilayetleri olarak adlandırılan yerleri içeren ve Türkiye ile Gürcistan, Rus Ermenistan’ı ve Azerbaycan’ı kapsayan bir manda yönetiminin bölgede düzeni sağlayacağını” bildirmiştir.

Takip eden süreçte 1920 Mart ayında Türk birlikleri Maraş’ı Fransızlardan geri alınca Fransız topçu ateşi ve Ermenilerin kasti kundaklamaları sonucunda Maraş şehri büyük bir tahribata uğramış ve Maraş’tan çekilen Fransız sömürge askerleri ve Ermeniler çekilişleri sırasında yolları üzerindeki tüm Müslüman köylerini yakıp yıkmışlardır. Bu konu İstanbul’daki ABD Yüksek Komiseri Amiral Bristol tarafından ABD Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen belgede aşağıdaki sözlerle rapor edilmiştir:[99] “Birliklerin çoğu Fransız askerlerinden ve Ermenilerden oluşuyordu. İlerleyişleri sırasında cezalandırma eylemi diye, birçok Türk köyünü, Maraş’tan çekilişleri sırasında da hemen hemen bütün Türk köylerini yakıp yıktılar”[100].

Amiral Bristol’ün raporunda Ermeni soykırımı diye bir olayın meydana gelmediğinin ve iddiaların aksine Ermenilerin Türkleri katlettiğinin ABD dışişleri bakanlığına rapor edilmesine rağmen ABD Senatosu, 11 Mayıs 1920 tarihinde Ermenilere mezalim yapıldığına ilişkin 359 numaralı Kongre kararını çıkartmıştır[101].

ABD Kongresi’nde Türkler aleyhine karar alınması süreci devam ederken İtalya’nın San Remo şehrinde 18-26 Nisan 1920 tarihleri arasında toplanan konferansta Osmanlı Devletinin Asya ve Kuzey Afrika’da bulunan topraklar üzerindeki bütün haklarından vazgeçmesi, bağımsız bir Ermenistan’la özerk bir Kürdistan’ın kurulması ve Suriye ve Lübnan’ın Fransa mandasına, Irak ve Filistin’in ise İngiltere mandasına bırakılması kararlaştırılmıştır.

San Remo görüşmelerinin sona ermesinden bir gün önce 25 Nisan 1920’de Yüksek Konsey’in Ermenistan politikası şekillenmiş ve aşağıdaki taslak hazırlanmıştır:

Ermenistan’ın mandaterliğini üstlenmesi yolunda ABD Başkanı Wilson’a müracaatta bulunulacak

ABD mandaterliği kabul etmezse ABD Başkanı’ndan Ermenistan’ın sınırlarının çözümüne yönelik arabuluculuk yapması

Türkiye ile Ermenistan, aralarındaki sınır anlaşmazlığı konularında ABD Başkanı’nın hakemliğini ve alacağı kararları kabul edecekler, Erzurum, Trabzon, Van ve Bitlis sorunları ve bağımsız Ermenistan’ın denize çıkış noktalarında ABD’nin düşüncelerine uyulacaktır. Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan sınırları ise Yüksek Konsey tarafından belirlenecektir[102].

Kafkasları terk ederken bölgede bıraktığı boşluğu ABD’nin doldurmasını ve bu kapsamda ABD mandasında bir Ermenistan kurulmasını isteyen İngiltere’nin de teşviki ile ABD yönetimi Anadolu topraklarında bir Ermenistan kurulmasına sempati ile bakıyordu. ABD Başkanı Woodrow Wilson’un 8 Ocak 1918’de Kongre’de yaptığı konuşmada ortaya attığı ve tarihe Wilson Prensipleri diye geçen ilkelerin on ikincisi Osmanlı İmparatorluğunda yaşayan Türk olmayan halklara bağımsızlık verilmesini öngörüyordu. Wilson 21 Ocak 1918’de Paris Barış Konferansı’na giderken, on ikinci maddenin açılımını gösteren ve Doğu Anadolu’yu Ermenistan, Güneydoğu Anadolu’yu ise Kürdistan olarak gösteren haritayı da beraberinde götürmüştür.

22 Nisan 1920’de Paris Konferansı’na çağırılan Osmanlı Devleti’ne Ege bölgesinin Yunanistan’a, Akdeniz bölgesinin İtalya’ya, Güneydoğu Anadolu bölgesinin Fransa’ya bırakılması, Doğu Anadolu bölgesinde bir Ermeni Devleti kurulması ve Ermenistan’ın sınırlarının ABD Başkanı Wilson tarafından belirlenmesi 10 Mayıs 1920’de ön şart olarak bildirilmiştir.

San Remo Konferansı’nda ve Paris Anlaşmasında alınan kararlar gereğince Ermenistan’ın sınırlarını belirleme görevini kabul eden ABD Başkanı Wilson, 24 Mayıs 1920’de Ermenistan’ın mandaterliği için Kongre’ye müracaatta bulunmuş, konuyu görüşen ABD Senatosu 29 Mayıs 1920’de Ermenistan’ın mandaterliğini kabul etmediğini açıklamıştır[103].

Amerikan senatosu mandaterliği kabul etmese de Türk-Ermeni sınırını uygun bulduğu biçimde yeniden çizmeye davet edilen ABD Başkanı Wilson 22 Kasım 1920’de Ermenistan’ın sınırlarını çizmiştir[104]. “Wilson tarafından sınırları çizilen Ermenistan; Van, Bitlis ve Erzurum’un büyük bir kısmı ile etnografik ve coğrafi sebeplerle olabilecek en güney ve en batı bölgeleri de içine almıştır[105]. Trabzon şehri ve limanı ile birlikte Doğu Karadeniz kıyılarının büyük bir bölümü de Ermenistan’a denize açılması için bir çıkış bölgesi olarak verilmiştir[106]. Böylece kâğıt üzerinde Birleşik Ermenistan Devleti imal edilmiş, ancak fiilen hayata geçmemiştir[107].

Takip eden süreçte İstiklal Harbinin kazanılması ile İtilaf Devletleri’nin Türkleri Anadolu topraklarından çıkartma projesinin önüne geçilmiş ve ABD, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın Türk topraklarında Ermenistan ve Kürdistan kurma hayalleri suya düşmüştür.

ABD’nin Lozan’daki Ermeni Politikası

Millî Mücadelenin kazanılmasını müteakip 20 Kasım 1922’de başlayan 4 Şubat-23 Nisan tarihlerinde verilen aradan sonra 27 Temmuz’a kadar devam eden Lozan Konferansı’na ABD, yetkili temsilcileri olarak; Roma Büyükelçisi Richard Washburn Child, İstanbul’daki Yüksek Komiseri Amiral Mark I. Bristol ve Bern Büyükelçisi Joseph C. Grew’u atamış, dolayısıyla konferansa gözlemci statüsü ile katılmıştır[108].

Konferansta Ermenilerle ilgili tüm oturumlarda İngiliz temsilcilerle birlikte ABD temsilcileri de Türk karşıtı bir tutum izlemiştir[109]. ABD temsilcisinin 30 Aralık 1922’de Azınlıklar Alt Komitesi’ne Ermeniler için ulusal yurt talebini içeren bir muhtıra vermesi üzerine Türk heyeti oturumu terk etmiştir[110].

24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması ile Türkiye Cumhuriyeti savaştığı ülkelerle diplomatik ilişki kurmuştur. 1925 yılına gelindiğinde Türkiye’nin normal diplomatik ilişki içerisinde olmadığı tek ülke ABD idi. 1923 yılında Lozan barış görüşmeleri sırasında Türk ve Amerikalı yetkililer arasında görüşmeler yapılmış ve Lozan’ın imzalanmasından iki hafta sonra 6 Ağustos 1923’te Türk-ABD İkili Antlaşmaları imzalanmıştır[111].

ABD’deki Lozan İkili Antlaşması tartışmaları 1926 yılı sonuna kadar sürmüş ve nihayet 18 Ocak 1927’de Amerikan Senatosu Lozan İkili Antlaşması’nı reddetmiştir[112]. ABD’nin ret gerekçesi ret kararından daha önemlidir.[113] Bu gerekçe antlaşmanın kapitülasyonları kabul etmemesi ve asılsız Ermeni iddialarını tanımamasıdır[114].

Sonuç:

Osmanlı Devleti’nin çöküş ve yıkılma sürecinin başladığı 1820’lerden itibaren azınlıkları kullanarak Osmanlı toprakları üzerinde kendi ulusal çıkarlarına hizmet edebilecek milletleri yerleştirme politikası uygulayan devletlerden biri de ABD olmuştur.

Amerikan Protestan Kilisesi’nin kendisine hedef kitle olarak Osmanlı Ermenilerini seçmesi ve Yunanlılar, Bulgarlar ve Makedonyalılara aşılanan milliyetçilik şuurunun aynısının ABD’li misyonerler tarafından Ermenilere aşılanması Osmanlı Devleti’ndeki Ermeni hareketinin filizlenmesinde önemli rol oynamıştır.

ABD, Osmanlı Ermenilerinin devlet aleyhine kışkırtılmasında misyonerlerin yanı sıra eğitim ve sağlık kuruluşlarını da kullanmış, bu üç unsurun faaliyetlerinin koordinasyonu ve yönlendirilmesi görevini ise ABD’nin sefir ve konsolosları yürütmüştür. Ayrıca ABD’ye götürülerek eğitilen Ermeniler Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan isyanlarının planlanması ve icrasında lider olarak görev yapmıştır.

ABD, Osmanlı Ermenileri üzerindeki faaliyetlerinin yanı sıra ABD Kongresinde aldığı siyasi kararlarla da Ermenilere destek vermiştir. Bu kapsamda ABD Kongresinde Osmanlı Devleti’ni suçlayan ve Ermeniler tarafından bağımsız bir devlet kurulması ve bu çözüm Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmediği takdirde Ermenilerin bağımsızlığının güç kullanılarak gerçekleştirilmesi konusunda kararlar alınmıştır.

ABD I. Dünya Savaşı sırasında da Ermenilere desteğini sürdürmüş ve ABD’de eğitilen ve teçhiz edilen 50.000 Ermeni Rusya saflarında Osmanlı Devleti’ne karşı savaşa katılmak üzere Rusya’ya gönderilmiştir.

ABD 1919 yılında Ermeni sorununu araştırmak amacıyla Osmanlı Devleti’ne üç Araştırma heyeti göndermiştir. ABD heyetleri yaptıkları incelemelerin sonucunda Türklerin Ermenilere yönelik katliamının olmadığını, tersine Ermenilerin bölgedeki Türk halkını katlettiğini tespit etmiştir. Ancak her üç heyetin de raporları ABD ve dünya kamuoyuna duyurulmamış ve gizli tutulmuştur.

22 Kasım 1920’de ise ABD Başkanı Wilson Ermenistan’ın sınırlarını çizmiş, böylece kâğıt üzerinde bir sözde Birleşik Ermenistan Devleti üretilmiştir, ancak fiilen hayata geçmemiştir.

Millî Mücadelenin kazanılmasını müteakip Lozan Konferansı’nda ABD temsilcileri Ermenilerle ilgili bütün oturumlarda Türk karşıtı bir tutum izlemiştir. Lozan’ın imzasından iki hafta sonra Türk-ABD İkili Antlaşmaları imzalanmış, ancak Amerikan Senatosu bu Antlaşmada kapitülasyonların kaldırılmış olması ve asılsız Ermeni iddialarının tanınmaması sebepleriyle imzalanan ikili antlaşmayı onaylamayı reddetmiştir.

Bu çalışmada ele alınan konular ve yapılan bütün incelemeler Osmanlı Devletinde Ermeniler tarafından çıkartılan isyanların arkasındaki azmettirici devletler olan Rusya, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra ABD’nin de küçümsenemeyecek bir role sahip olduğunu, ABD yönetiminin Osmanlı Devletinin yıkılması sürecinde Türk topraklarından kopartılacak parçalar üzerinde bağımsız bir Ermenistan kurma düşüncesinde olduğunu ve Ermeni yanlısı tutumunu 1820’lerden başlayarak I. Dünya Savaşı süresince ve harp sonrası dönemde de sürdürdüğünü göstermektedir. Bu kapsamda ABD’nin günümüzdeki Ermeni politikaları incelenirken ABD’nin 1820’lerden başlayarak Ermeniler arasında yürüttüğü faaliyetlerin göz önünde bulundurulmasının bu ülkenin gelecekte alacağı kararların önceden tespitine, ABD tarafından Osmanlı Devleti’ne gönderilen 3 heyetin raporlarının ise bu kararlara karşı yürütülecek Türk dış politikasının kullanacağı araçların ve tezlerin belirlenmesine katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

KAYNAKLAR

Arşiv Belgeleri

Osmanlı Arşivi

Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA.), Hariciye Siyasi Kısmı (HR. SYS.), Dos. No: 64, G. No: 7. BOA, HR. SYS. Dos. No: 65, G. No: 43-48.

BOA, HR: SYS. Dos. No:73, G. No:59. BOA. HR. SYS. 2886/38-40-45-47-48.

BOA. Dâhiliye Emniyet Umum Müdürlüğü ( DH. EMN. UM. MD.) 2. Şube, No: 2F/14.

Cumhuriyet Dönemi Arşivi

Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar-Belgeler, 2001.

ABD arşivi

ABCFM, Annual Report 1899. ABCFM, Annual Report, 1914.

ABD Senatosu 66. Kongre, 2. Dönem, Belge No:266.

U.S. 184.021/175. U.S. 867.001/1128.

Kitaplar

Armaoğlu, Fahir (1991), Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara

Aya, Şükrü Server (2008), The Genocide of Truth, Istanbul Commerce University Publications No:25, İstanbul

Aya, Şükrü Server (2013), Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau, Belfast

Başak, Tolga (2008), İngiltere’nin Ermeni Politikası (1830-1923), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul

Bolayır, Enver (1946), Talat Paşa’nın Hatıraları, Güven Yayınevi, İstanbul

Bostanoğlu, Burcu (1999), Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, İmge Kitabevi, Ankara

General Harbord Raporu (16 Ekim 1919), ABD Senatosu 66. Kongre, 2. Dönem, Belge No:266, Washington Devlet Matbaası, 1920, çev. Lale Akalın, Kırkdokuzellibir/Kitap 3, Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, Nisan 2015

Greene, Joseph K. (1916), Leavening the Levant, Pilgrim Press, Boston

Günay, Tuncer (2004), Misyoner Örgütleri ve Misyoner Faaliyetleri, ATO Yayınları, Ankara

Halaçoğlu, Yusuf (2001), Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918), Türk Tarih Kurumu Yayınları Sayı 90, Ankara

Hovannisian, Richard G. (2004), The Republic of Armenia, the Armenian People from Ancient to Modern Times, Volume 2, New York

Kantarcı, Şenol (2004), Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, Aktüel Yayınları, Ankara

Kocabaşoğlu, Uygur (1989), Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, İmge Kitabevi Yayıncılık, İstanbul

Lang, David Marshall (1981), The Armenians: A People in Exile, London

Lowry, Heath W. (2001), The Story Behind Ambassador Morgenthau’s Story, The Isisi Pres, Istanbul

McCarthy Justin, McCarthy Carolyn (1989), Turks and Armenians A Manuel on the Armenian Questions, Washington D.C.

McCarthy, Justin, Ölüm ve Sürgün (1995), Çeviren: Bilge Umar, İnkılap Yayınları, Ankara

Mazıcı, Nurşen (2005), ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu, Pozitif Yayınları, İstanbul

Mirak Robert (1983), Torn Between Two Lands: Armenians in America 1890 to World War I, Cambridge

Özdemir Hikmet, Çiçek Kemal, Turan Ömer, Çalık Ramazan, Halaçoğlu Yusuf (2004), Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara

Haydaroğlu, İlknur Polat (1990), Osmanlı İmparatorluğunda Yabancı Okullar, Kültür Bakanlığı, Ankara

Salt, Jeremy (1993), Imperialism, Evangelism and the Ottoman Armenians 1878-1896, London

Şimşir, Bilal (1989), British Documents on Ottoman Armenians, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara

Makaleler

Aydın, Mithat (2006), “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri ve Bunun Osmanlı-Amerikan İlişkilerine Etkisi”, OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi) Dergisi, Sayı 19

İskefiyeli, Zeynep (2013), “Bir Amerikan Misyonerinin Balkan Savaşı Analizi”, Gazi Akademik Bakış, Cilt 6, Sayı 12, Yaz 2013

İskefiyeli, Zeynep (2006), “İngiliz Diplomasisinin Ermeni ve Ermenistan Politikaları”, Geçmişten Günümüze Ermeni Sorunu ve Avrupa, Sakarya Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Yayını, (Ed. Haluk Selvi), Sakarya

Johnson, Brian (2010), “Americans Investigating Anatolia” The Journal of Turkish Studies, Cilt: 34, No: 2, Ankara

Karpat, Kemal (1985),” The Ottoman Emigration to America 1860-1914” International Journal of Middle East Studies, VII, 17, Cambridge

Köse, İsmail (2014), “ABD’li Misyonerlerin 1830-1917 Yılları Arasında Osmanlı Topraklarındaki Faaliyetleri ve Bu Faaliyetlerin İki Ülke Diplomatik İlişkilerine Etkisine Genel Bir Bakış”, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara

Şafak, Nurdan (2001), “Osmanlı Devleti’nden ABD’ye Ermeni Göçü” Türk Dünyası Araştırmaları (Ermeni Meselesi Özel Sayısı), Sayı: 131 (Nisan 2001)

Şimşir, Bilal N. (1985), “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984, Erzurum), Ankara

Taşcıoğlu, Ömer Lütfi (2017), ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti Dönemindeki Ermeni Politikaları, The Journal of Academic and Social Sciences (Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi), Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017

Tezler

Ralph Elliott Cook, “The United States and Armenian Question 1894-1924”, Massachusetts, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), 1957

Gazeteler ve İnternet Kaynakları

The New York Times, “From America to Fight-Detachment of Armenians Welcomed Enthusiastically in Tiflis”, January 8, 1915.

Times, “Armenia’s New Frontiers”, January 3, 1921

Notlar:

[1] Nurşen Mazıcı, ABD’nin Güney Kafkasya Politikası Olarak Ermenistan Sorunu, Pozitif Yayınları, İstanbul, 2005, s.19.

[2] Şenol Kantarcı, Amerika Birleşik Devletleri’nde Ermeniler ve Ermeni Lobisi, Aktüel yayınları, İstanbul, 2004, s.5455.

[3] İsmail KÖSE, “ABD’li Misyonerlerin 1830-1917 Yılları Arasında Osmanlı Topraklarındaki Faaliyetleri ve Bu Faaliyetlerin İki Ülke Diplomatik İlişkilerine Etkisine Genel Bir Bakış”, Tarihte Türkler ve Ermeniler, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara, 2014, s. 147.

[4] Mithat Aydın, “Amerikan Protestan Misyonerlerinin Ermeniler Arasındaki Faaliyetleri ve Bunun OsmanlıAmerikan İlişkilerine Etkisi”, OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi) Dergisi, Sayı 19, 2006, s.81.

[5] Robert Mirak, Torn Between Two Lands: Armenians in America 1890 to World War I, Cambridge, 1983, s.26.

[6] Nurşen Mazıcı, age, s.19-20.

[7] ABCFM Arşivi, Annual Report 1899.

[8] Şenol Kantarcı, age., s.60-61.

[9] Şenol Kantarcı, age, s.62-66.

[10] Uygur Kocabaşoğlu, Kendi Belgeleriyle Anadolu’daki Amerika, İmge Kitabevi Yayıncılık, İstanbul, 1989, s.68.

[11] Şenol Kantarcı, age., s.72.

[12] Justin McCarthy ve Carolyn McCarthy, Turks and Armenians A Manuel on the Armenian Questions, Washington D.C. 1989, s.35-36.

[13] Şenol Kantarcı, age, s.55.

[14] Ermeni dilinde “hayırlı haber getiren” anlamına gelmektedir.

[15] Şenol Kantarcı, age., s.73.

[16] Tuncer Günay, Misyoner Örgütleri ve Misyoner Faaliyetleri, ATO Yayınları, Ankara, 2004, s.204.

[17] Nurşen Mazıcı, age, s.22.

[18] Tuncer Günay, age, s.205.

[19] Tuncer Günay, age, s.205.

[20] Nurşen Mazıcı, age, s.22.

[21] Tuncer Günay, age, s.210.

[22] Tuncer Günay, age, s.210-211.

[23] Şenol Kantarcı, age, s.76.

[24] Şenol Kantarcı, age, s.76.

[25] Nurşen Mazıcı, age, s.22.

[26] Bu miktar diğer misyoner örgütleri de dâhil Osmanlı Devleti’nde açılan toplam okul sayısını göstermektedir.

[27] Şenol Kantarcı, age, s.76.

[28] Ralph Elliott Cook, The United States and Armenian Question 1894-1924, Massachusetts, 1957, s.33 (Yayımlanmamış Doktora Tezi).

[29] Şenol Kantarcı, age, s.76.

[30] Tuncer Günay, age, s.202.

[31] Jeremy Salt, Imperialism, Evangelism and the Ottoman Armenians 1878-1896, London, 1993, s.31.

[32] Şenol Kantarcı, age, s.76-77.

[33] Tuncer Günay, age, s.207-208.

[34] Nurşen Mazıcı, age, s.23.

[35] Tuncer Günay, age, s.208.

[36] İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğunda Yabancı Okullar, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1990, s.122

[37] Tuncer Günay, age, s.208-209.

[38] Merzifon Kolejinin amaçlarından biri de Pontusçuluk faaliyetlerini yürütmekti. Bakınız: İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğunda Yabancı Okullar, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1990, s.139.

[39] Jeremy Salt, age, s.31.

[40] Zeynep İskefiyeli, “Bir Amerikan Misyonerinin Balkan Savaşı Analizi”, Gazi Akademik Bakış, Cilt 6, Sayı 12, Yaz 2013, s.135; Joseph K. Greene., Leavening the Levant, Pilgrim Press, Boston, 1916.

[41] ABCFM Annual Report, 1914.

[42] İsmail Köse, agm, s.155-158.

[43] Bilal N. Şimşir, “Ermeni Propagandasının Amerika Boyutu Üzerine” Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu (8-12 Ekim 1984, Erzurum), Ankara, 1985, s.103.

[44] Şenol Kantarcı, age, s.88.

[45] Robert Mirak, age, s.25.

[46] Şenol Kantarcı, age, s.88.

[47] Enver Bolayır, Talat Paşa’nın Hatıraları, Güven Yayınevi, İstanbul, 1946, s.46-49.

[48] Yusuf Halaçoğlu, Ermeni Tehciri ve Gerçekler (1914-1918), Türk Tarih Kurumu Yayınları Sayı 90, Ankara, 2001, s. 77-78; BOA, Dâhiliye Nezareti, Emniyet Umum Müdürlüğü 2. Şube, No: 2F/14.

[49] Yusuf Halaçoğlu, age, s.77-78.

[50] Şükrü Server, Aya, The Genocide of Truth, Istanbul Commerce University Publications No:25, İstanbul, 2008, s. 41.

[51] “From America to Fight-Detachment of Armenians Welcomed Enthusiastically in Tiflis”, The New York Times, Jan. 8, 1915.

[52] Şenol Kantarcı, age, s.89.

[53] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hariciye Vekâleti, Siyasi Ks. (HR. SYS.), Dos. No: 64, G. No: 7.

[54] Bilal N. Şimşir, agm, s. 103-104.

[55] Şenol Kantarcı, age, s.90.

[56] Nurdan Şafak, “Osmanlı Devleti’nden ABD’ye Ermeni Göçü” Türk Dünyası Araştırmaları (Ermeni Meselesi Özel Sayısı), Sayı: 131, (Nisan 2001), s.92.

[57] BOA.HR.SYS., Dos. No: 65, G. No: 43-48.

[58] Kemal Karpat,” The Ottoman Emigration to America 1860-1914” International Journal of Middle East Studies, VII, 17, Cambridge, 1985, s.184.

[59] Şenol Kantarcı, age, s.92-95; David Marshall Lang, The Armenians: A People in Exile, London, 1981, s.124.

[60] Nurşen Mazıcı, age, s.23.

[61] Tolga Başak, İngiltere’nin Ermeni Politikası (1830-1923), IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2008, s.222.

[62] Bilal N. Şimşir, British Documents on Otoman Armenians, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1989, s.115.

[63] Bilal N. Şimşir, age, s.115.

[64] Şenol Kantarcı, age, s.138-139.

[65] Tabipyan’ın soyadı gibi mesleği de tabipliktir.

[66] Bilal N. Şimşir, age, s.115.

[67] Bilal N. Şimşir, age, s.115.

[68] Bilal N. Şimşir, age, s.116-117.

[69] Şenol Kantarcı, age, s.140.

[70] Bilal N. Şimşir, age, s.118-119.

[71] Şenol Kantarcı, age, s.141-142.

[72] Bilal N. Şimşir, age, s.118-119.

[73] Şenol Kantarcı, age, s.142.

[74] Bilal N. Şimşir, age, s.118-146.

[75] Şenol Kantarcı, age, s.142.

[76] Avrupa kökenli Yahudiler Eşkenaz, Afrika kökenli Yahudiler ise Sefarad olarak adlandırılmaktadır.

[77] Şükrü Server Aya, Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau, Belfast, 2013, s.5-7.

[78] Şükrü Server Aya, age, s.7.

[79] Hikmet Özdemir, Kemal Çiçek, Ömer Turan, Ramazan Çalık, Yusuf Halaçoğlu, Ermeniler: Sürgün ve Göç, Türk Tarih Kurumu yayınları, Ankara, 2004, s. 67-68.

[80] Hikmet Özdemir, vd , age, s.67-68.

[81] Şükrü Server Aya, Preposterous Paradoxes of Ambassador Morgenthau, age, s. 11-182.

[82] Heath Lowry, The story Behind Ambassador Morgenthau’s Story, The Isisi Press, İstanbul, 1990.

[83] Şenol Kantarcı, age, s.134-135.

[84] Bilal N. Şimşir, age, s.112.

[85] Bilal N. Şimşir, age, s.112-114.

[86] Şenol Kantarcı, age, s.136.

[87] BOA. HR. SYS., Dos. No: 73, No:59.

[88] Ermeniler kastedilmektedir.

[89] Şenol Kantarcı, age, s.136.

[90] Şenol Kantarcı, age, s.137-138.

[91] Nurşen Mazıcı, age, s.44-47.

[92] Nurşen Mazıcı, age, s.53-54.

[93] Nurşen Mazıcı, age, s.54.

[94] Şenol Kantarcı, age, s.149-150.

[95] Brian Johnson, “Americans Investigating Anatolia” The Journal of Turkish Studies, Cilt: 34, No: 2, Ankara, 2010, s. 129-147; The Report of Emory Niles & Arthur Sutherland in U.S. National Archives, 184.021/175.

[96] General Harbord Raporu (16 Ekim 1919), ABD Senatosu 66. Kongre, 2. Dönem, Belge No:266, Washington Devlet Matbaası, 1920, çev. Lale Akalın, Kırkdokuzellibir/Kitap 3, Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti., İstanbul, Nisan 2015.

[97] Nurşen Mazıcı, age, s.56-57.

[98] Nurşen Mazıcı, age, s.56-57.

[99] Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, çev. Bilge Umar, İnkılap Yayınları, Ankara, 1995, s.237.

[100] U.S. 867.001/1128.

[101] Şenol Kantarcı, age, s.150.

[102] Tolga Başak, age, s.503.

[103] Tolga Başak, age, s.511-512.

[104] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Hariciye Vekâleti, Siyasi Ks. (HR. SYS.), 2886/38-40-45-47-48.

[105] “Armenia’s New Frontiers”, Times, 3 January 1921.

[106] Richard G. Hovannisian, The Republic of Armenia, the Armenian People from Ancient to Modern Times, Volume 2, New York, 2004, s.333.

[107] Zeynep İskefiyeli, “İngiliz Diplomasisinin Ermeni ve Ermenistan Politikaları”, Geçmişten Günümüze Ermeni Sorunu ve Avrupa, Sakarya Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Yayını, (Ed. Haluk Selvi), Sakarya, 2006, s.196.

[108] Ömer Lütfi Taşcıoğlu, ABD’nin Türkiye Cumhuriyeti Dönemindeki Ermeni Politikaları, The Journal of Academic and Social Sciences (Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi), Yıl: 5, Sayı: 58, Kasım 2017, s. 381

[109] Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar-Belgeler, 2001, s.242-279.

[110] Zeynep İskefiyeli, agm, s.202-203.

[111] Taşcıoğlu, agm, s.381

[112] Bilal N. Şimşir, age, s.36-53.

[113] Burcu Bostanoğlu, Türkiye-ABD İlişkilerinin Politikası, İmge Kitabevi, Ankara, 1999, s.328-329.

[114] Fahir Armaoğlu, Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1991, s.89-90.

Paylaş:

Yorumlar

“1027) ABD’nin Osmanlı Devleti’ndeki Faaliyetleri” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Tuncay NEHİR yorum tarihi 24 Aralık, 2019 16:10

    Amerikan deniz piyadelerinin marşının ikinci satırında “To the shores of Tripoli” geçer. Bu ifade 1805 yılında Amerikan deniz piyadelerinin Osmanlı’nın Libya valisini değiştirmek için yaptıkları savaşı ve kazandıkları zaferi belirtmektedir. İşin vahimi 40-50 Amerikan deniz piyadesi Osmanlı’nın başka eyaleti Mısır’dan rum, arap ve Türk paralı asker kiralayarak bu savaşı yapmıştır.

Yorum yap