5) LAWRENCE’İ ÖLDÜRMEK…
Yayin Tarihi 5 Ocak, 2008
Kategori TEŞKİLAT-I MAHSUSA
Lavrens’i öldürmek onu kahraman yapmak olurdu ( 5 )
Şerif Hüseyin isyanını hazırlayan İngiliz casusu Lavrens, Osmanlı’nın dikkatini 1914 yılı başlarında çekti. Yemen’de görevli bir Teşkilat-ı Mahsusa ajanı, Bedevi kılığında dolaşan Lavrens’i tespit etti.
Bugünkü Suud-i Arabistan sınırları içinde başlayan Şerif Hüseyin İsyanı’nı hazırlayan İngiliz casusu Edward Thomas Lawrence’ydi, Lavrens, Teşkilat-ı Mahsusa’nın dikkatini ilk defa ne zaman çekmişti? Kuşçubaşı Eşref, bu sorunun cevabını Cemal Kutay’ın neşrettiği anılarında veriyordu. Lavrens’i ilk ifşa eden Yemen’de görevli bir nüfus memuru olan Ahmet Hamdi Bey’di. Hamdi Bey Teşkilat-ı Mahsusa ajanıydı. Teşkilat, Yemen’de Müslüman kisvesine bürünmüş İngiliz muhtedisi iki ajanı tespit etmişti. Ahmet Bey’in görevi bu iki ajanın ilişki kurduğu kişileri belirlemekti. Ahmet Hamdi, Hacı Ali ve Abdullah Mansur adındaki iki ajanın ziyaretçileri arasında ilginç bir kişiyi tespit etti. Şeyh kılığı içinde, Arapça konuşan, çelimsiz biri olan bu İngiliz, civardaki bazı aşiret reislerini ziyaret etmişti. Eşref Bey, Ahmet Hamdi’den bu kişiyi takibe almasını istedi. Şam’da görevli teşkilat ajanı Eczacı Nejat Bey de İngiliz le bizzat temas edecekti. Çok iyi İngilizce ve Fransızca konuşan Nejat Bey, İngiliz’in adını tespit etti. Arkeolog kisvesinde dolaşan bu adam Lavrens idi.
LAWRENS OLTAYA DÜŞTÜ
Lavrens’in Balebek’te olduğunu öğrenen Nejat Bey, Balebek harabelerinde araştırma yapan Müze-i Hümayun görevlisi kimliğine girdi. Lavrens’in dikkatini çekmek için annesi Türk Yahudisi olan Alman ajanı Hans Gürzoch’la dostluk kurdu. Gürzoch’tan bilgi sızdırmak için Lavrens, Nejat Bey’e yanaştı. Nejat Bey, Lavrens’e zararsız bilgiler verdi. Lavrens’in birlikte çalışma teklifini geri çevirmeyerek onunla birlikte bazı gezilere katıldı. Bu arada Lavrens’in resminin de içinde olduğu dosyayı İstanbul’a göndermişti. Lavrens’in Nejat Bey’den öğrenmek istediği en önemli konu, hilafetin Türk milleti üzerindeki tesiri idi. Nejat Bey İstanbul’a geldiğinde Lavrens’in şeceresini bile çıkarmıştı. 1914 başlarıydı. Lavrence adı henüz duyulmamıştı.
ATİNA’DA BİLE İZLEDİLER
Eşref Bey, Lavrens’in ileride oynayacağı rolü yeterince anlayamadığını itiraf edecekti. Kahire’deki Hizbül Vatani örgütüne mensup bir Teşkilatı Mahsusa elemanından Lavrens’in Mareşal Lord Kitchener ile görüştüğünü ve Atina’ya hareket edeceğini öğrenmişti. Lavrens, İskenderiye’de bir gemiye bindi. Yandaki kamaraya bir teşkilat ajanı yerleşmişti. Lavrens’in ilk durağı, Atina’daki İngiliz Elçiliği idi. Elçi, Lavrens’in şerefine bir akşam yemeği verdi. Eşref Bey, silik bir İngilizin, elçiden gördüğü ilgiyi merak etti. Atina’daki bir gayr-i müslim dostunu devreye soktu. Gelen bilgilere göre Lavrens, Arabistan bölgesindeki Rum-Yunan şirketleriyle yakın mesaiye girmek istiyordu. Bu yüzden İngiliz sefirini devreye sokmuştu.
LAWRENS’İN PEŞİNE DÜŞTÜ
Lavrens’in Balebek’te olduğunu öğrenen Eşref bey, bir bedevi şeyhi kılığına girdi. önce Balebek harabeleri çevresindeki Yahudiler dikkatini çekti. Eşref Bey, anılarında şöyle anlatıyordu: “Balebek 7 sene öncesine göre tanınmaz haldeydi. Harabelerin etrafında bir çok Yahudi müstameresi peyda olmuştu. Bunlar, çoğu casus olan topluluğun sadece parasını mı almak için gelmişlerdi? Biz, Teşkilat-ı Mahsusa olarak, Rum, Ermeni, Arap ayrılıkçı hareketleri içinde Yahudiliğin de nasıl gizli çalışmalar yaptığını biliyorduk. Nitekim Filistin cephesinin sükutu ile bu gizli hazırlık, diğerleri gibi arkamızdan vurdu”
HAREBELERDE BULDU
Eşref Bey, Balebek’te Musa El Atraş adında çok taraflı bir muhbiri sıkıştırdı. Atraş’ı Merzifon Amerikan Koleji’nden bir muallimle görüşürken yakalamıştı. Atraş, Eşref Bey’e çeşitli fotoğraflar gösterdi. Resimlerden birine gözü takıldı. “Bu kimdir?” dedi. Atraş, “Aradığınız adamın bu olduğunu bilmiyor muyum? Ya Bek, itimadınız yoksa, neden istihza ediyorsunuz?” dedi. Eşref Bey, dikkatlice baktı, Nejat Bey’in gönderdiği resimdeki adamdı. Atraş, Lavrens’in Araplar arasında dostça karşılandığını ve Çereş’e geleceğini söyledi. Eşref Bey ve ajanları Çereş’teki casus kaynayan Britanya Şark Enstitüsü’ün Müsteşrikler Toplantısı’na katıldı. Atraş, Lavrens’in yanına gidecek, böylece Eşref Bey de onu tanıyacaktı.
ŞEYH KILIĞINDA SOHBET ETTİ
Çereş harebeleri civarında Atraş, kıyafeti Yukarı Hicazlı bedevilerinkine benzeyen, çelimsiz, soluk renkli, zayıf birisine doğru ilerledi. Lavrens’ti. Eşref Bey bu anı anlatırken, “Lavrens karşımda idi. Nejat Bey’in ilettiği fotoğrafa tıpatıp benziyordu. İlk uyandırdığı intiba, hasta, mariz, dertli, renksiz, şahsiyetsiz, gelişmemiş bir kişi ile karşı karşıya oturduğumuz duygusu idi” diyor. Lavrens ile tanışan Eşref Bey onu bir bedevi şeyhi olduğuna inandırdı. Lavrens’i öldürmeye gerek duymamıştı. Lavrens tehlikeli bir casus olarak anılmaya başladığında bile bunu düşünmedi. Niyeti, Lavrens’i tuzağa düşürüp, savaş sonuna kadar Anadolu’da hapsetmekti. Nejat Bey’in yakalanması planı akamete uğrattı.
PİŞMAN DEĞİLİM
Eşref Bey, Lavrens’i öldürmediği için pişman mıydı? Şöyle diyordu: “Öldürmeyi, düşünmüyordum: Daima en sona bıraktığım bu tedibi, Lavrens için o anda düşünmeğe sebep de yoktu. Hadiseler, benim hata ettiğimi gösterdi ama, o gün kolaylıkla yapabileceğim bu işi, kanlı bir şekilde bitirmediğime pişman değilim. Bu, yarı şarlatan bir adamı kahraman yapmak olurdu. Eşref Bey,1917’de Hayber’deki cenkte esir düştüğünde Lavrens onu ziyaret etti. Bedeviler arasında adı efsane gibi dolaşan Eşref Bey’i merak etmişti. Karşısındaki kişi, yıllar önce Çereş’te sohbet ettiği bedevi idi.
İngiliz casusları Sudan ve Libya’ya nüfuz edemedi
Lavrens’in nüfuz edemediği iki bölge, Trablusgarp ve Sudan’dı. Lavrens anılarında şöyle diyordu: “Türklerin buralardaki nüfuz ve itibarının asıl sebeplerini anlayabilmek için bir ömrün bu çöller içinde gömülmüş olması kafi gelmez. Şeyh Sünnusi’ni dini nüfuz mıntıkası içinde olan bu yerlerde Osmanlı Türklerine ait anlatılan hikayeler hakikatle ilgisi olmasa bile, asırlardır nesillerin birbirlerine söylediklerini hafızalardan silebilmek mümkün değildir. Tarihin kendilerine ‘Sizin sonunuz geldi’ diye haykırmasına rağmen direnen bu bir avuç mecnun Trablusgarb’ı elde etmek isteyen İtalyanları nasıl durdurmuşlar ve ancak, Balkan Hıristiyanlığının el birliği ile üzerlerine atılarak onları Konstantinopol kapılarına kadar kovalamasından sonra buralardan ayrılmışlarsa, ilk fırsatta gizlice ve çoğu Alman denizaltılarıyla sahillere çıktılar, harbin sonuna kadar da hiçbir yabancı kuvveti sokmadılar”
Lavrens: Kuşçubaşı Eşref, çöllerin eşine rastlamadığı müthiş bir haydut
Vaktiyle Hicaz Valisi ve Sultan Hamid’in en sevgili paşasının oğlunu, iki tabur asker arasından alıp dağa kaldıran bu haydudun en cüretkar hareketi, Hicaz kuvvetlerinin içinden sıyrılıp çölün en zor yerinden aşıp Yemen’e gitmek teşebbüsü idi. Eşref Bey, kendisi için aksi bir tesadüfle ve bizim haberimiz üzerine Şerif Abdullah’la çarpıştı. Türkler, teslim olmayı adetleri üzerine reddettiler ve bir sıcak su gölüne atılmış şeker parçaları gibi eridiler. Eşref’in planı Hicaz’da, Filistin zaferimize imkan veren bu isyanı bastıracak son Osmanlı teşebbüsü idi. Bu çok cesur ve bedeviler arasında ‘Uçan Şeyh’ unvanıyla tanınan korkunç adam, İbn-i Reşid’in ve İmam Yahya’nın dostu idi. O sırada İbn-i Suud bize düşmanca vaziyet aldığında, Eşref’in telkinleri ile Mekke ve Medine’yi isyancı Hicaz kuvvetlerine bırakmamak isteyebilir, bu, neticede Türk planının zaferi olurdu. Bu tehlikeli adamın yaralı olarak Hayber’de ele geçmesi, neticelere doğrudan doğruya tesir etti.
Kuşçubaşı Eşref: Lavrens kurnaz riyakar, aşağılık biriydi
Lavrens cesur muydu? Hayır. Pervasızdı. Zeki mi idi? Hayır. Kurnazdı. Atak, utanmaz, sırasına göre riyakar ve iki büklüm, fakat başarılarının ana sebebi olarak sabit fikri olan, çalışkan bir insandı. Bazen kendisini , mücadeleye layık olmayan ve karşılaşmaya değmeyen biçare, zavallı, manyak bir hüviyete bürütürdü. Ne için, kimin için çalışıyordu? Buna sarih olarak cevap vermek güçtür. (..) Peygamberimiz’den 1285 sene sonra, yine O’nun yolundan, O’ndan oldukları iddiası içinde , O’ndan ayrılmış olanların da katıldığı düşman bir dünya safına karşı yapılan Hayber şahlanışını takip eden devrede Lavrens, en kesif faaliyetini gösterdi. Türk esirlerine zulme vesile olması, Hayber cenginden sonradır. (..) Eline geçen fırsatta Lavrens, ne kadar gaddar olduğunu ispat etti. Sadece Türklere karşı değil, bütün insanlara karşı nefret beslerdi. Kendisinin bir piç ve cinsi sapık olmasında zulüm duygusunun büyük tesiri olduğunu söyleyebilirim.
Abdullah MURADOĞLU
[email protected]
Yorumlar
“5) LAWRENCE’İ ÖLDÜRMEK…” yazisina 19 Yorum yapilmis
Yorum yap
Ezelden beri Türk!ün düşmanları olmuştur ama asla yılmayacağız.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
yAZILARINIZLA BİZLER AYDINLATTIĞINIZ İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM.
Keşke kahraman olsaydı ama ölü bir kahraman.Lavrens zamanında susturulsaydı tarihin akışı çok farklı olacaktı.
Umarim en azindan bu olaylar gunumuzde MIT ajanlari tarafindan ibret alinir ve bu hatalar tekrar yapilmaz
hey gidi ing. ajan lawrence tıpkı hakettiğın gibi ölmüşsün zaten senin gibi bir piçten bir kahramanlık beklenmezdi devran döner bu yaptıklarının acısını alırız…
Butun T.M. uyelerinin gecmisine rahmet. O zor gunlerdeki fikri ve zihni uyanikliklarini, sadakatlerini, vatan-millet-Allah yokunda verdikleri hizmetleri gunun gencligine ornek olmasi babindan yazan ve yayinlayanlara sonsuz tesekkurler.Umariz ki bugunun T.M. uyelerine moral ve calisma nesesi verirken, bu yolda calismaya aday genclerimize de cosku verir. Selam ile..
ALLAHU TEALA BU AYDINLATICI BİLGİLERİNİZDEN DOLAYI SİZLERE UZUN VE HAYIRLI ÖMÜRLER VERSİN.HAYATINIZ DÜŞLEDİĞİNİZ ŞEKİLDE YOL ALIR İNŞAALLAH..TÜM TÜRK İSLAM ALEMİNE SABIR VE METANET DİLİYORUM .ELBET O GÜN GELDŞİĞİNDE SABIR TAŞIMIZIN TAŞTIĞINDA BOĞULACAK KESİMİN VAY HALİNE
eşref bey keşke öldürseydi.kahraman olmasın diye öldürmemiş ama sanki şimdi kahraman değilmi.suudi arabistanda müzesi bile var.osmanlının bıraktıklarını görmeye tahammül edemeyip yıkıp talan eden suudiler ona müze yaptılar.daha nasıl kahraman olsun kendi öldü fikirleri yaşıyo.
ne kadar kurnaz olsanda ne kadarinsanları zulüme de uğratsa biz tükler dünyada her konuda siziden daha üstün olacağımız kesindir eziyetler içinde de olsak,zulümede de olsak ,bu baş başka bi baş önünde eğilmemiş ezilse bile eğilmemiş çileli yolların ardında zaferi hep elde etmiştir tüm kahpelik ve düzenbazlığa karşı.MİT teşkilatının önemi çok büyüktür geçmiştede gördüğümüz gibi harici tehtitler ajanlar çiyan sürüsü gibi kol gezmektedir ve bunlardan daha üstün bir zekaya ve damarlarında asil bir kana sahip olan bizler onlardan daha üstün bir şekilde dişe diş,göze göz savaşmalıyız.bizim gücümüzün temeli inançtan gelir yüce Allah biz inanan kullarını bir birinede bağlı ve vefakar bir millet etmiş ve sonsuz kudretli bir güç vermiştir tarihte önerneği sınırsızdır.Bizlere düşen bu inanç ve birliği kendi aramızda sağlam tutmak inanç ve güvenimizi kaymetmeden desteğimizi her zaman tam ve yürekten olarak vermektir…
Sanma Şâhınm Sen Herkesi Sâdıkâne YâR Olur…
Cezmi Yurtseverin Şifre isimli kitabında Lawrence hakkında derin bilgiler vermektedir. Gaziantep ilinin Karkamış ilçesinde yapılan aerkolojik kazılarda baş aerkolog olarak görev yaptığı ve ortadoğuda bağımsız devlet anlayışıyla arağları kışkırtarak Türk düşmanları olarak beyinlerini yıkarak milli mücadele döneminde Türk dünyasına Bir dert olmuştu. Reklam olarak algılanmazsa eğer Şifre kitabını okmanızı isterim.
Neden lawrence takıldıkki şuan ülkenin başbakanı lawrence’den aşağı kalır neresi var oda müslüman takkesi takmıştı buda bi farkı varsa ve bilen varsa bana söylesin
şerif hüseyinin 40 bin kişilik birligine yanlız 39 kahraman bunların içinde deve bakıcısı bulaşıkcısı vs kuşcubaşı eşrefin milletine yaptıgı büyük fedakarlık asla unutulmıcak ruhunuz şad olsun vatan size minnettAR ALLAH TÜRKÜ KORUSUN.
LAVRENS VE ONUN GİBİLER TÜRK MİLLETİNE HİÇBİER ŞEY YAPAMAZLAR BİZLERE YÜCE RABBİM YARDIM EDİYOR.ZORLARINA GİDİO EVET ONLARI SON HAÖLI SEFERİNDEDE YENDİK(ÇANAKKALEDE).İSTANBUL BİZİM BİZİM KALACAKTIR OSMANLI TORUNLARIYIZ BİZİ ÖLE KOLAY KOLAY YIKAMAZLAR NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!!!!
Lawrence’in yaptigi hainlikleri biz biliyoruz ama Ingilizler bu alcak adami dunyaya kahraman, Araplari bagimsizliga kavusturan adam diye tanitti,boyle reklamini yapmaya da devam ediyorlar, zamaninda cevirdikleri hatta Peter O’Toole’un basrolunde oynadigi ‘Lawrence of Arabia’ filmi ile propaganda yapmislardi,simdi de ayni filmin dvdsini en prestijli sinema kluplerinde satiyorlar, biz ne yapiyoruz bunlara karsi? Kurtulus Savasimizi, Teskilat-i Mahsusa uyelerinin kahramanliklarini anlatan bir film veya belgesel yapabildik mi? Bu mesele propaganda meselesidir!
Türklerle Savaşmak Tanrıyla Savaşmaktır. (R.Ford)Bir İngiliz Subayı /1924/
Gecmişteki ajanların benzerleri günümüzde faliyetlerini yürütmekteler.Kendilerini topluma benimsetip yeri geldiğinde sahiblerine itaat etmekteler.Fetullah günümüzde türkiyenin aleyhine dış güclerin lehine açıkca faaliyet göstermekte dir.Ona ve benzerlerine dikkat etmelidir.
Lawrens denen adam, İngilizlerin propagandasını yaptıkları gibi biri değildir. Çöllerde köpek gibi dolaşan, aşşağılık, pis, homoseksüel yari deli bir adamdır. Ancak İngiliz altınları ile kandırdığı Şerif Hüseyin hainini 2000 baldırı çıplak bahtsız bedevi ile isyan ettirmiştir.Bu büyük bir başarı mı? o altınları kime versen senin tarafına geçer.Ama bu beş kuruş etmez homoseksüelin filimini çekmişler, her tarafta satılıyor. Hükümetin en basitinden bu filimin Türkiye’de satışını ve gösterimini engellemesi gerekir. Böyle gereksiz ve yalan yanlış bilgiler içeren filimler yasaklanmalı ve gençlerimize gerçek tarih anlatılmalıdır.
INGILIZ CASUSU THOMAS EDWARD
LAWRENCE
http://www.akintarih.com/turktarihi/osmanli/lawewnce.htm
https://en.m.wikipedia.org/wiki/T._E._Lawrence
https://en.m.wikipedia.org/wiki/T._E._Lawrence
Irak’ı Kuran İngiliz KADIN CASUS Gertrude Bell ve Kerkük
http://www.acikistihbarat.com/Sayfalar/haberdetay.aspx?id=9249
[…] 5) LAWRENCE’İ ÖLDÜRMEK… […]