424) Türk Kültüründe Liderlik

Yayin Tarihi 7 Temmuz, 2021 
Kategori KÜLTÜREL

TÜRK KÜLTÜRÜNDE LİDERLİK

Atatürk – Özel Öyküm Anaokulları

Uzakdoğulu bir bilge, sanatı şöyle tanımlar: “Sanat vücudu göstermez; vücudu yaratan güçleri keşfeder ve onları gösterir”. İnsana ait her gerçeklik, görünün parçaların toplamından daha fazladır. O parçalar; yani, cesaret, kararlılık, neşe, iyimserlik, umut, adalet duygusu gibi, bir tek insanda da toplumlarda da dağınık halde dolaşır dururlar. Ve ilginç bir biçimde, hepsi de, ışığı zaman içinde sönen yıldızlar gibi, bir süre aydınlık verirler, fakat işlenmezlerse; diğer parçacıklarla birleştirilip “bir başka şey” haline getirilmezlerse sönüp giderler. Yok olmamaları için, insanı oluşturan bu parçacıklardan sürekli olarak farklı terkiplerin yapılması gerekir. Örneğin “adalet duygusunu” “cesaretle” birleştirmeniz gerekir. Ya da “ümidi” “kararlılıkla” birleştirmeniz gerekir. İnsan da, toplumlar da ancak bu şekilde varlığını sürdürür, tamama erer ve bir “vücut bulur”. Milletlerin karakterini oluşturan şey, bu birleştirmelerde görünen tekrarlardır. Uygarlıkları oluşturan şey de özünde budur. Liderler, tıpkı sanatçının vücudu yaratan güçleri keşfettiği gibi, toplumu yeniden yaratacak bu güçleri keşfeder ve doğru parçaları doğru biçimde birleştirir1 Bu birleştirme ameliyesini doğru anlamak ve layıkıyla takdir etmek gereklidir. Çünkü bizler tarihçiler olarak bugün, geçmişte hangi parçaların nasıl ve hangi şartların zorlamasıyla bir araya geldiğini anlamaya çalışmakla meşgulüz. Devletler, büyük kitle hareketleri, keşifler, ordular hep bu “birleştirme” işinin bir sonucudurlar. Dağılıp giden, yok olan topluluklar ya da bir iz bırakamadan kaybolup gitmiş insanlar, kendilerini “bambaşka” bir biçimde var edebilecek bu cevherlerini keşfedememiş varlıklardır.

Bu birleştirme işlemi, insanlık tarihinde genellikle “devletlerin kurulması” şeklinde tezahür eder. Liderler, İnsanların ihtiyaçlarını ve isteklerini onların yetenekleriyle birleştirir. Bu yetmez ve kendi akıl, cesaret ya da hayallerini de bu terkibin içine katar2 Geçtiğimiz yüzyıla kadar bu birleştirme işlemi anlaşılabilir bir işti. Ancak bu son yüzyılda o kadar aceleci, uygunsuz ve kimi zaman da insanlık dışı biçimlerde yapıldı ki, geçtiğimiz elli yıl içinde sosyal bilimler en çok liderlikle ilgilendiler. Bilim insanları, “dil ağrıyan dişin üzerinde dolaşır” sözünün hatırlattığı gibi, en çok liderlik olgusu üzerinde konuştular. Dünyanın iki büyük savaş geçirmesi, insanlık dışı sistemlerin içinde insanların özgürlüklerinden mahrum edilmeleri gibi korkunç sonuçların yanı sıra, liderliği bilimsel bir problem olarak düşünmeye zorlayan başka faktörler de vardı. Dünya nüfusunun büyük şehirlerde yoğunlaşması, geleneksel ilişki ve hayat biçimlerinin terk edilmesi, rekabetçi çalışma ortamı gibi bazı faktörler, liderlik olgusunu farklı zeminlerde yeniden gündeme getirdi3. İnsanlar yaptıkları işlerle, birlikte çalıştıkları hatta yaşadıkları diğer insanlarla öyle yabancılaştılar ki, doğru parçacıkların doğru biçimde birleştirilmesi işi artık profesyonellik gerektiren bir meslek halini aldı. Liderlik, eskiden Tanrı vergisi iken, şartların, kültürün ve bütün genişliğiyle ihtiyaçların zorlamasıyla ortaya çıkan bir “ilahi müdahale” iken, bugünlerde iki haftalık seminerlerde öğrenileceği umulan bir sosyal beceri haline geldi.

Bununla birlikte, yönetme ya da liderlik etme olgusunun bilimsel olarak ele alınışı sadece geçtiğimiz, elli yılla sınırlı değildir. Hemen her kültürün içinde insanları yönetmeye ilişkin bazı ipuçları bulunur. Her kültür, devlet yönetirken, ordu yönetirken, bir işi ya da bir süreci yönetirken nasıl davranılması gerektiğine ilişkin öneriler sunar4. Özellikle Türk kültüründe liderlik ya da yöneticilik ile ilgili sonsuz sayıda örnek vardır. Bu örnekler sefere çıkmış bir ordunun nasıl yönetileceğinden bir düğün merasiminin nasıl yönetileceğine kadar çok geniş bir yelpaze oluşturmaktadır. Türk klasik eserlerinde, sözlü kültürde, geleneklerde ve yazıtlarda liderliğe verilen bu incelikli ve takdir dolu ipuçlarını görmek mümkündür.

Türk kültüründe liderlik olgusunun özel bir yer tutmasının nedenleri, Türklerin sürekli bir organizasyonu zorunlu kılan göçebe hayat tarzları ile yaşadıkları coğrafyaların son derece riskli oluşudur. Liderlik, Türk kültüründe doğrudan doğruya bir varoluş problemidir. Liderin vasıfları, doğrudan doğruya milletin varlık ya da yokluğu ile ilişkilendirilir. Bu nedenle Türkler liderlik ya da yöneticilik modellerini, insan varoluşu ile doğrudan bağlantısı olan iki ana kaynaktan devşirmişlerdir. İlki, adalet, hoşgörü, cömertlik, civanmertlik, yiğitlik gibi temel değerleri hayata geçirmeye zorlayan risk coğrafyasıdır. Liderler, böyle bir coğrafyada adil, cömert, yiğit ya da hoşgörülü olmak zorundadırlar5. Bu nedenle Türk tarihinde liderler, bağımsızlığa alışkın boyları tek bir çatı altında toplayabilmek için bu önemli kavramların sorumluluğunu şahsen üstlenmekle mükelleftirler. Bilge Kağan bu sorumluluğu üstlendiğini Orhun Yazıtlarında açıkça dile getirir6 ve liderliğinin dayanağı olarak, bu riskli coğrafyada kendisinin sergilediği çalışkanlığı, özveriyi, kararlılığı gösterir. Liderler için, Tanrı’nın onayı kadar milletin takdiri de gereklidir.

İkinci kaynak ise tabiatın ta kendisidir. İslam öncesi Türkler, bütün evrenin de insan toplulukları gibi örgütlenmiş olduğuna inanmaktaydılar. Tıpkı insan toplulukları gibi hayvanlar da, bitkiler de hatta madenler de topluluk halinde varlık bulmaktaydılar. Türk efsanelerinde geçen “Kağan aslan geldiğinde…” “Cümle kuşların sultanı Çalkarakuş…”7 gibi ifadeler, tabiat varlıklarının da bir düzenli bir topluluk olarak görüldüğünü kanıtlar. Hayvanların ruhları da şüphesiz Tanrı tarafından üflenmiş bir ruhtu ve onlar kendilerini yaratanla dolaysız bir ilişki içindeydiler. Bu yönleriyle hayvanlar değerli varlıklardı. Şamanların dini ayinlerde hayvan figürlerini kullanmalarının nedeni budur. Üstelik bazı hayvanlar bazı bakımlardan üstün özellikler taşımaktaydılar. Uçmak, iz sürmek, avlanmak, zor iklim şartlarına dayanmak gibi. Onlar bu üstün özellikleriyle, insan türünün zayıflıklarını adeta yüzlerine vurmaktaydılar. İnsanlar, bozkır yaşamında tabiatın zorlamaları karşısında sürekli olarak kendi zayıf yönlerinin farkına varırlar. Bu farkına varış, onları, kendileri kadar zayıf olmayan diğer canlıları takdir etmeye ve onların üstün yanlarını kendilerinde geliştirmeye iter.

Türklerin liderliği tanımlamalarında tabiatı bir kaynak olarak gördüklerinin pek çok kanıtı bulunmaktadır. Bu konuda liderlerin isimleri bizlere şaşırtıcı ipuçları vermektedir. Liderlerin isimleri genellikle hayvan isimleridir. Toğrul, Aslan, Doğan, Buğra, Laçın gibi. Türk klasiklerinde liderlik nitelikleri ile ilgili olarak yapılan açıklamalarda da yine hayvan benzetmelerinin sıklıkla kullanıldığı görülür.

Türklerde liderliğin iki kaynağı, coğrafyanın gerektirdiği bireysel erdemler ve tabiatın takdir edilmesinin getirdiği üstün bireysel özelliklerdir. Bu iki kaynak, kısaca “tabiat ve ahlak” olarak özetlenebilir. Bu iki kaynaktan edinilen ve kolaylıkla ifade edilen liderlik kültürü tarihteki Türk devlet ve topluluklarına şekil veren temel unsurdur. Özü itibariyle tabiatı ve insanı yüceltmeye dönüktür. Tabiatla uyumu, diğer insanlarla ilişkilerde erdem ve fazileti, kişisel olarak da sürekli zayıf yönlerini geliştirmeyi amaçlayan çok boyutlu bir liderlik anlayışıdır. Bu anlayış, liderlerin özelliklerinin belli başlı hayvanların özelliklerine benzetilmesiyle şaşırtıcı bir basitlikle ifade edilir ve nesilden nesile aktarılır.

Kültürlerin örtük olarak barındırdıkları bu bilgi birikimi, dünyada liderlik üzerine çalışanların ilgisini çekmeye başlamıştır. Liderliğe ilişkin evrensel sınıflamalar ya da tanımlamalar hala geçerli olmakla birlikte, liderliğin kültür değişkenlerini gözetmesi gereği artık pek çok bilim insanı tarafından vurgulanmaktadır. Bu durum Türk kültüründe beliren liderlik anlayışı için de geçerlidir. Hatta bu anlayışın liderliğe ilişkin evrensel tanımlamalarla örtüştüğü de gözlenmektedir.

Örneğin, literatürde evrensel liderlik değerleri şöyle belirlenmiştir: “İnandırıcı, Adil, Dürüst, İleri görüşlü, Geleceği planlayan, Bilgili, Mükemmellik yönelimli, Olumlu, Dinamik, Anlam yaratan, Motive edici, Koordinatör, Zeki, Güvenilir, Kararlı, Tedbirli, İyi pazarlık yapan, Birleştirici, İyi iletişim kuran, Ekip kuran, İdari açıdan yeterli, vb”8. Bu değerlerin çoğunun birbirinin ön şartı olduğunu, birbirini içerdiğini, birinin doğal olarak diğerinin sonucu olduğunu görebilirsiniz. Liderlik hakkında konuşan herkes, farklı bağlamlar içinde bu değerlerden söz eder. Bu değerlerin dayanağı genellikle başarılı işletmelerde yapılan araştırmalardır. Şimdi bu değerlerin Türk kültüründeki karşılıklarına bakalım.

Örneğin, Yusuf Has Hacib, lider için şöyle demektedir9:

“Onun yüreği, savaşta aslan yüreği gibi

Dövüşürken de bileği, kaplan pençesi gibi olmalı”

(Cesaret, Dinamik, İnandırıcı)

“O domuz gibi inatçı, kurt gibi kuvvetli, ayı gibi azılı ve yaban sığırı gibi kinci olmalı”

(Kararlı, Dinamik, İdari açıdan yeterli)

“Aynı zamanda kızıl tilki gibi hilekar olmalı. Deve gibi kin ve öç gütmeli”

(İyi pazarlık yapan, ileri görüşlü)

“Kendisini saksağandan daha ihtiyatlı tutmalı, gözünü kaya kuzgunu gibi uzaklara çevirmeli”

(Tedbirli, Vizyoner, ileri görüşlü)

“Aslan gibi hamiyeti yüksek tutmalı. Baykuş gibi geceleri uykusuz geçirmeli”

(Adil, Dürüst, Çalışkan)

Yusuf Has Hacip, daha sonraki mısralarında bu benzetmeleri açıklamaktadır. Türk kültüründe liderlik ve liderin sahip olması gereken üstün özellikler, genellikle bazı karakteristik özellikleriyle öne çıkan hayvanlara yapılan benzetmelerle açıklanır. Bu durum, Türklerin liderliği olduğu kadar tabiatı da bir anlam çerçevesi içinde gördüklerini kanıtlar. Aynı zamanda bu benzetmeler, liderlik eğitiminin kolay ve yaygın olmasını da beraberinde getirir. Çünkü, ayının güçlü, kızıl tilkinin kurnaz, baykuşun da geceleri avlandığını bilmeyen yoktur. Dolayısıyla liderliğe ilişkin bu öneriler ilave açıklamalara ihtiyaç duymadan anlaşılabilir.

Bir başka örnekte, Türklerin bir komutandan beklediklerini görmek mümkündür: Ordu komutanı on hayvanın niteliklerine sahip olmalıdır:

“Horozun yürekliliği, tavuğun iffeti, aslanın cesareti, yaban domuzunun saldırganlığı, tilkinin kurnazlığı, köpeğin sebatı, turna kuşunun uyanıklığı, karganın ihtiyatı, kurdun savaş arzusu, ineğin sağlığı”10.

Bununla birlikte, hayvan benzetmeleri, liderliğin sadece üstün özelliklerini tanımlamak için kullanılmazlar. Kimi zaman, liderliğin dayanağı olarak da hayvanlardan yararlanılır. Örneğin Salur Kazan, kendi soyunu şöyle anlatır:

“Akkaya’nın kaplanının erkeğinde bir köküm var

Aksazın aslanında bir köküm var

Azvay kurt eniği erkeğinden bir köküm var

Aksungur kuşu erkeğinde bir köküm var” 11

Bu ifadelerde, liderin güçlü, çevik, atılgan gibi özelliklerinin, bu özellikleri doğal biçimde yaşayan hayvanlar yoluyla anlatıldığı görülür. Liderlik anlayışı, hem tabiata değer vermekte ve onun güçlerini takdir etmekte ve hem de insana bir gelişim yönü göstermektedir.

Görüldüğü üzere liderlik, Türk kültüründe tabiat gözlemleri yoluyla belirlenen bir yetkinlikler ve üstünlükler birikimidir. Bu üstünlükler kimi zaman liderin meşruiyetini kimi zaman da hareketinin yönünü belirler. Fakat önemli olan, liderliğe ilişkin özelliklerin tabiatın diğer canlılarından yararlanılarak tanımlanmasıdır. Bazı hayvanların Türk kültüründe değerli ve üstün olmaları, hatta bazılarına hani neredeyse kutsiyet atfedilmiş olması, onların özelliklerini taşıyan liderlerin de toplum üzerindeki güç ve nüfuzlarını arttırmıştır. Göçebe Türklerin yüzyıllar boyunca kolayca örgütlenmeleri, üstelik bu örgütlenmelerin “başka kıtalara göç” ve “savaş” gibi uç noktada sınavlardan geçmesine rağmen dayanıklılık göstermesi, liderliğin bu kültürel dayanaklarına bağlanabilir. Türk kültüründe liderlik, toplumsal yapıyı oluşturan parçacıkların birbirlerine kutsiyet ve uyumla bağlanmasını içerir.

Liderlik üzerine yapılan çalışmaların, liderliğin ve insan ilişkilerinin kültürel dayanaklarına inmesi, her kültürün içinde barındırdığı önsel bilgilere ulaşılmasını sağlayabilir. Bu çerçevede Türk kültürü liderlik ve yöneticilik açısından son derece zengin bir potansiyele sahiptir. Bu potansiyelin incelenerek bilimsel literatüre kazandırılması, Türk dünyası açısından son derece önemlidir. Liderliği, “bir grup insandan daha fazla verim alma yeteneği” olarak değerlendirmek, kabaca bu tür tanımlarla açıklamak, derin insanlık tecrübesini bir kenara bırakıp, Amerikalı Pazar araştırmacılarının pratik önerilerine yönelmek anlamına gelmektedir. Attığımız her adımın, yaptığımız her şeyin hayatımızı oluşturan, kendimizin ve başkalarının hayatlarına anlam katan değerler bütünüyle ilişkisi bulunmaktadır. Bunların yerine son elli yıldır “kariyer, verimlilik, başarı, kazanmak” gibi kavramlara hak ettiklerinden daha fazla değer verilmeye başlandı. Üstelik bu kavramları birer hayat amacı haline getirmeye çalışan insanlara da kabaca “lider” denildi. Oysa, tek tek bireylerin hayatlarında ve bütünüyle insanlığın hayatlarında büyük dönüşümler yapan liderler, şirketlerdeki başarılı “ekip liderleri” gibi davranmamaktadırlar. Onlar tıpkı Türk kültüründe örneklerini incelediğimiz gibi, kendilerini üstün ve değerli bir üstyapının parçası olarak görmekte ve insanları da o yapı ile bütünleşmeye çağırmaktadırlar. Böyle bir liderlik, toplumun ve insanın parçalarının daha barışçı bir biçimde yeniden birleştirilmesinin tek yoludur.

Mustafa SAFRAN

(Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi, Ortaöğretim Sosyal Alanlar Eğitimi Bölümü, Tarih Öğretmenliği Anabilim Dalı, e-posta:[email protected])

DİPÇE

1 H. Meydan, M. Polat, “Liderin Güç Kaynaklar ı Üzerine Kültürel Bağlamda Bir Araştırma”, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fak. Dergisi, C. 65, s. 124.

2 Kara, 2009: 465

3 L. Eraslan, http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/162/ eraslan. htm)

4 S. Turan, B. Durceylan, M.Şişman, Üniversite Yöneticilerinin Benimsedikleri Kültürel Değerler, journals.manas.edu.kg/ mjsr/oldarchives/Vol07_Issue13_2005/ 428, s. 248.

5 Kazım Mir şan, https://www.facebook.com/note.php?note_id=442976692039

6 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Boğaziçi Neşriyat, İstanbul, 2012, s.12.

7 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı, Boğaziçi Neşriyat, İstanbul, 2011, s.3

8 L. Eraslan, http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/162/ eraslan. htm

9 Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig, Kabalcı yay. Ç. R. R. Arat, İstanbul 2008, s. 450; B. Sarıca, “Kutadgu Bilig’de Komutan ve Ordu’nun Nitelikleri”, A.Ü. Türkiyat Araştırmalar ı Enstitüsü Dergisi, 2008. s. 87.

10 Kazım Mir şan, https://www.facebook.com/note.php?note_id=442976692039

KAYNAKÇA

Eraslan, L., http://dhgm.meb.gov.tr/yayimlar/dergiler/Milli_Egitim_Dergisi/162/ Eraslan.htm

Ergin, M., Dede Korkut Kitabı, Boğaziçi Neşriyat, İstanbul, 2011.

Ergin, M.,Orhun Abideleri, Boğaziçi Neşriyat, İstanbul, 2012.

Meydan, Ch., H., Polat, M., Liderin Güç Kaynaklar ı Üzerine Kültürel Bağlamda Bir Araştırma, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fak. Dergisi, C.65.

Mir şan, K., https://www.facebook.com/note.php?note_id=442976692039, Erişim, 01.04. 2014-04-08

Sarıca, B., Kutadgu Bilig’de Komutan ve Ordu’nun Nitelikleri, A.Ü. Türkiyat Araştırmalar ı Enstitüsü Dergisi, 2008.

Turan, S., Durceylan, B.,Şişman, M.,Üniversite Yöneticilerinin Benimsedikleri Kültürel De ğ erler , journals.manas.edu.kg/mjsr/oldarchives/Vol07_Issue13_2005/428

Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig, Kabalcı Yay., Ç. R. R. Arat, İstanbul, 2008

MAKALENİN ALINTI KAYNAĞI

2014 yılının Kırgız Cumhuriyeti Tarafından Devletçilik Yılı ilan edilmesi münasebetiyle 3-4 Nisan 2014 tarihlerinde Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nde düzenlenen I. Uluslararası Türk Devlet Yönetimi Geleneği Kongresi’nde sunulan bildirilerden alınmıştır.

Düzenleyen: Yılmaz Karahan

Paylaş:

Yorumlar

“424) Türk Kültüründe Liderlik” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Cumhuriyetimiz İçin yorum tarihi 7 Temmuz, 2021 22:36

Yorum yap