220) KAPİTALİZM, DİN VE AKP ÜZERİNE

Yayin Tarihi 2 Ağustos, 2008 
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ

Kapitalizm, Din ve AKP Üzerine

 

Protestan mezhebiyle başlayan kapitalizmin, Hıristiyanlıkla olan tarihteki zoraki beraberliği, 21. yüzyılda mutlak bir evliliğe dönüşmüştür. Hele 11 Eylül 2001’i izleyen dönemde “Yeni Muhafazakârların” bu evliliğe ivme kazandırmaları, Batı kapitalizmi açısından “Müslüman dünyanın” köşeye sıkıştırılmasına yol açtı.

Batı kapitalizminin önerdiği (ve dayattığı) seçenekler şunlar oldu;

1) Ya dinini değiştirerek, yavaş yavaş devşirilmeyi kabul edeceksin.

2) Ya da, “Ilımlı İslam” adı altında denetimime girip sömürgem olacaksın.

3) Bunları kabul etmeyenler, “Radikal İslam” olarak algılanıp Hıristiyanlığın ve Batı kapitalizminin düşmanı ilan edileceklerdir.

ABD’nin açıktan açığa kurgulayıp uyguladığı; Avrupa’nın “Evet demese bile, fiilen kabul edip desteklediği” yeni anlayış ve politika budur. Irak’ın “Batı kapitalizmi tarafından işgal edilerek birkaç yıl içinde bir milyon masum insanın öldürülmesi”, bu politikaların varlığının en açık kanıtını oluşturur.

Tarihte Batı kapitalizminin analizini yapan ve bunun Hıristiyan dünyasının değerleri ile ilişkisini kuran bilim adamı Max Weber , aralarındaki örtüşmeyi ısrarla savunur. Özellikle de Kalvenist (ve Püriten) ahlaki ve dini değerlerin kapitalizm ile örtüştürmesinin teorisini, zoraki bir biçimde oluşturur. “Kazanma hırsı, çalışma disiplini ve iş ahlakı ile akılcılığın”, dini ve ahlaki unsurlar olarak kapitalizmin esasını teşkil ettiğini söyler. Bu yaklaşımın, “özenle seçilmiş ve ayıklanmış bir zorlama olduğu”, bilim çevrelerinde genellikle kabul görür.

AKP ideologları ve Ülgener

Aynı kürsüde 20 yıl beraber bulunduğum, hocam Sabri Ülgener de bu zorlamaya, kısmen katılanlar arasındadır.

AKP’nin 2002 yılında iktidara gelişinden sonra, “Kapitalizm ile İslam arasındaki bağlar ve örtüşmeler” bu çevreler tarafından deşilmeye başlandı.

Dr. Yalçın Akdoğan bunların başında gelir (X). Şu mantıktan hareket ediyorlar;

– Biz İslamcı (dinci) siyasiler ve çevreler olarak Batı ve onun kapitalizmi ile bütünleşmek istiyoruz.

– Batı’nın kapitalizmi ile Batı’nın dini ve ahlaki değerleri arasında örtüşmeler vardır.

– Bu bütünleşmelerle, dini ve ahlaki değerler iktisadi sistemin içinde ve onun ayrılmaz bir parçası durumundadırlar.

– Böyle bir küresel anlayış, İslam dünyası için de geçerli olmalıdır. İslamın dini ve ahlaki değerleri Müslümanların iktisadi yaşamlarının bir parçasıdır.

– Tabii, Müslümanların iktisadi yaşamlarının bir parçası olursa sonuçta, “Siyasal ve sosyal yaşamlarının da ayrılmaz bir uzantısı haline gelir”.

– Böylelikle İslam ile iktisadi, siyasi ve sosyal hayat bütünleşmiş olur. Din devletine yumuşak geçiş, bu yolla sağlanmış olur (XX).

Kısacası, bir din devletinin kuram ve altyapısı hazırlanmış oluyor.

Z. Brzezinski bu nedenle 1996’da Büyük Satranç Tahtası’nda, “21. yüzyıl, manevi ve dini değerlerin sistemde egemen olacağı bir dönemdir” diyerek, “Toplumcu, halkçı ve demokratik gelişmelere karşı” Ortadoğu’da, dinci ve antidemokratik bir Amerikan politikasının altyapısını hazırlıyordu.

Son yıllarda ABD ve AB’nin bölge politikalarına yakın duran kimi bilim insanlarımızın, gazetecilerin ekranlarda ve köşe yazılarında şu düşünceleri öne çıkardıklarını sıkça gördük;

– Türkiye’de tarikatlar ve cemaatler, toplumsal gerçeklerdir; öne çıkarılmaları gerekir, toplumdaki yerlerini almalılar.

Atatürk Devrimleri bunlara karşı çıktığı için, toplumda çatışmalar arttı. Bu tezlerin gerisinde Türkiye’deki dinci (ve İslamcı) yeniden yapılanmanın önünün açılması hedefi vardır. AKP ideologları, Kristof Kolomb gibi Batı’dan Doğu’ya gitmeye çalışıyorlar.

Metodoloji ve gerçek politikayı karıştıranlar…

– Batı kapitalizminin özellikle 21. yüzyılda, Hıristiyanlıkla daha da iç içe geçtiği gözleniyor. İlginç bir çelişki yaşanıyor; Sokaktaki Avrupalı, “dinle imanla pek ilgisi olmayan bir görüntü veriyor”. Buna karşılık din, “kurumsal anlamda siyaset, kültür, güvenlik ve ekonomi ile bütünleşiyor”.

Bazı örnekler verelim; İspanya futbol liginde ilk defa bir hakemin istavroz çıkardığına şahit oldum. Papa’nın Avrupa ülkelerindeki etkisi, bugün 40 yıl öncesinden çok daha fazla. AB’nin Türkiye politikalarında, “dini ve kültürel öğeler”, 30 yıl öncesine oranla daha çok önem kazandı. 1990 sonrasında AB ülkelerinde yapılan seçimlerde, “Tutucu, dinci ve yabancı düşmanı unsurlar ön plana çıkıyor.”

– Türkiye’de AKP ideologlarının, “Batı kapitalizmi ile Hıristiyanlık arasındaki örtüşmeyi”, İslama ve Türkiye’ye zoraki olarak uydurmaya çalışmaları, işin özünde yanlış bir yaklaşımdır. Metodolojik olarak buldukları bu formül işlemez.

Çünkü Türkiye ve İslam dünyası, “Batı kapitalizminin hedefleri içindedir”.

Düşmanla işbirliği yapanlar, yalnızca Truva atı olurlar. Türkiye’ye (ve İslam dünyasına) hizmet etmiş olmazlar.

Acaba garip bir rastlantı mı? Ben Sabri Ülgener’in kürsüsünde asistanlık yaptım; Abdullah Gül, bir süre benim asistanım oldu. Şimdi, hocamla asistanımı Max Weber ve din üzerinden bütünleştirmek isteyenler var!.. AKP’nin teorisyenleri bu gayretin içindeler… Fazla zoraki bir gayretkeşlik diyorum. Bilimsel olmaktan uzak ve fazla Amerikancı bir bakış açısı…

Prof. Dr. Erol MANİSALI

(X) AK Parti, Dr. Yalçın Akdoğan, Alfa, 2004

(XX) AKP, Ordu, Amerika Üçgenindeki Türkiye,Truva, 2008

Paylaş:

Yorumlar

“220) KAPİTALİZM, DİN VE AKP ÜZERİNE” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. şükriye erkal yorum tarihi 22 Ağustos, 2010 00:34

    yıllardır kapalı olan hiristiyanların din evlerinin ibadete acılması,ılımlı islam politikasına gecişimizdir.oysaki kulelerin yıkılma yıldönümünde kuran ı kerim in yakılmasını istediklerini cok acık olarak belirtiyorlar.bu da bizim onların gözünde dinlerini satan bir toplum olarak gözükmemizdir…

Yorum yap