717) TÜRKİYE-İSRAİL KRİZ SÜRECİ

Yayin Tarihi 13 Ocak, 2010 
Kategori BASIN-YAYIN

TÜRKİYE-İSRAİL KRİZ SÜRECİ

image00115.jpg

11 OCAK

   

SAAT 15:30 – İLK AÇIKLAMA – Başbakan Erdoğan, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile düzenlediği basın toplantısında, “Bakın dün Gazze dün yine bombalandı. Ne oldu da Gazze bombalandı? Ne var?” diyerek, İsrail’in son operasyonlarına tepki gösterdi.

SAAT 16:40KURTLAR VADİSİ KRİZİ – İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, “Kurtlar Vadisi” dizisine ilişkin olarak diplomatik girişimde bulunarak, Türkiye‘nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’u çağırdı.

SAAT 21:00 – İsrail’in rahatsızlığını dile getirmesinin ardından Kurtlar Vadisi’nin yapımcısı Pana Film, “Dizi doğruları söylemeye ve yanlışları teşhir etmeye devam edecektir” açıklaması yaptı.

SAAT 22:15 SERT ÇIKIŞ – İsrail Dışişleri Bakanlığı, Erdoğan’ın açıklamalarına yanıt verdi ve “Türkler İsrail devletine  vaaz verecek en son kişiler” dedi.

12 OCAK

İki ülke arasındaki ipler yeniden gerilmeye başlamışken, esas kriz sabahın erken saatlerinde İsrail basınına yansıyan haberlerle patlak verdi.

SAAT 08:00 – AYALON KRİZİ – Haberler ve görüntüler, Ayalon’un büyük bir diplomatik ayıba imza attığını ortaya koydu.

SAAT 08:08 – AYIBIN GÖRÜNTÜLERİ – Ayalon, Bakanlığa davet ettiği Çelikkol’u daha alçak bir kanepeye oturttu ve bunu görüntülemek üzere medyayı davet etti. Çelikkol’a yiyecek veya içecek herhangi bir şey ikram edilmezken, Ayalon, İbranice olarak da “Bizim altımızda oturduğunu ve burada sadece bir bayrak bulunduğunun görünmesini istiyoruz” dedi. 

SAAT 08:30 – TÜRKİYE ÇATLAĞI – Bu diplomatik ayıp, sadece Ankara‘nın değil İsrail basınının ve askeri yetkililerin de tepkisini çekti. İsrail ordu yetkilileri, Ayalon’u sert dille eleştirdi. İsrail’de koalisyonun şahin kanadını temsil eden Avigdor Lieberman önderliğindeki Dışişleri Bakanlığı Türkiye’ye karşı sert tutumu savunurken, daha ılımlı kanattan Ehud Barak’ın Savunma Bakanlığı ise Türkiye’yi kaybedilmemesi gereken bir müttefik olarak görüyor. 

SAAT 08:45 – İsrail basını, Ayalon’un büyük ayıbının Lieberman’ın bir planı olduğunu öne sürdü. İddialara göre, Lieberman önderliğindeki şahinlerin amacı Barak’ın Pazar günkü Türkiye ziyareti iptal ettirerek iki ülke ilişkilerini iyiden iyiye koparmak.

SAAT 10:30 AYALON’DAN SAVUNMA – Ayalon, kendisine yönelik tepkilere sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yanıt vererek, dizide gösterilen sahnelerin, İsrail karşıtlığının “anti-semitizmin yeniden paketlenmiş” haline dönüştüğünü kanıtladığını söyledi. Ayalon ayrıca özür dilemeyeceğini ifade etti.

SAAT 12:00 İSRAİL ELÇİSİ ÇAĞRILDI – İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy, dışişleri bakanlığına çağrıldı ve “Herkes haddini bilecek” mesajı iletildi.

SAAT 14:10 CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Çelikkol’un maruz kaldığı muameleye, gereken cevabın verilmesi gerektiğini bildirdi.

SAAT 14:30 – İsrail Sanayi Bakanı Ben-Eliezer, diplomatik ayıbı “yakışıksız” olarak nitelendirdi.

SAAT 14:45 – Dışişleri Bakanlığı’ndan konuyla ilgili ilk açıklama yapıldı. Açıklamada, İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın Erdoğan’ın sözlerine yönelik değerlendirmesinin “iç siyasi mülahazalarla yapılan ve amacını aşan” ifadeler olduğuna inanıldığı belirtilerek, “şiddetle” kınadı.

SAAT 16:45 Başbakan Erdoğan, İsrail’deki mevcut yönetimin bir koalisyon hükümeti olmasının yapılanları mazur göstermeyeceğini söyledi.

SAAT 16:45ÖZÜR BEKLENTİSİ – Dışişleri Bakanlığı’ndan bu kez de Ayalon ayıbıyla ilgili açıklama geldi. Ayalon’un Oğuz Çelikkol ile yaptığı görüşme sırasında takındığı tavır ve bunu yansıtış biçimine ilişkin izahat ve özür beklendiği bildirildi.

SAAT 23.05 :  Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: “İsrail ile diyalog yok. Çok açık söylüyorum: Ülkeler birbirleriyle görüş ayrılıkları içerisinde olabilirler. Ülkeler birbirlerinin değişik politikalarını tenkit de edebilirler. Ama, bütün devletlerin uyması gereken diplomatik ve nezaket kuralları vardır. Bu konuda İsrail Dışişleri Bakanlığı’ndan gerekli, adımların atılmasını bekliyoruz.” dedi.

SAAT 23.15 :  İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Türkiye’nin İsrail Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un alçak kanepede ağırlanması emrini veren Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ı sonuna kadar desteklediğini açıkladı.

SAAT 23.25 :  İsrail’in en büyük gazetesi The Jerusalem Post, Türkiye Büyükelçisi Oğuz Çelikkol’un, yakında danışmalarda bulunmak üzere Ankara’ya gideceğini ve bir daha geri dönmeyebileceğini öne sürdü.

SAAT 23.30 :  Dışişleri’nden sızan bilgilere göre İsrail, bugün (Çarşamba) özür dilemez ise Türkiye Büyükelçi Çelikkol’u geri çekecek..

 http://www.hurriyet.com.tr/dunya/13458276.asp?gid=229

image00114.jpg

Paylaş:

Yorumlar

“717) TÜRKİYE-İSRAİL KRİZ SÜRECİ” yazisina 8 Yorum yapilmis

  1. perle yorum tarihi 13 Ocak, 2010 14:36

    *İSRAELİ ASLA*ONAYLAMASAKDA,
    -TÜRKİYE B.BABAKANI POZİSYONUNNUN*
    SAHSİ–LİGİ *ASLA*KALDIRAMAYACAGINI!!!!!
    GÖRMÜS BULUNUYORUZ.
    *MÜHİM OLAN BUNU,ANKARADAKİ HÜKÜMET YETKİLİLERİNİN GÖRMESİ DEGİLMİSİR?ASLOLAN!
    –İSRAELLE BAS EDİLEMEZ:(
    O SEBEPTEN*SAHSİLİK YERİNE!
    **DAHA ONURLU+++AKILCI,TÜRKİYEYİ KÜCÜK DÜSÜRMİYECEK!!!
    *POLİTİKA UYGULANMASI GEREKİR!
    -ANKARA KİMSENİN TEKELİNDE DEGİLDİR!
    -ANLAMI CIKIYOR TÜM BUNLARDAN..NACİZANE!
    *ALLAH BİZE TÜRKİYENİN CIKARLARINI,TÜRK MİLLETİNİN ONURUNU DÜSÜNEN HÜKÜMETİ,ULU ÖNDERDEN SONRA NASİP ETMEDİ ZATEN;;((
    COK YAZIK.

  2. şükrü adatepe yorum tarihi 13 Ocak, 2010 19:13

    ÖNCELİKLE ÇALIŞMALARINIZDA BAŞARILAR DİLİYORUM BENCE BİR İSTİKLAL SAVAŞININ GÜNÜ GEÇMEKTEDİR ARTIK TÜRKLERİN 2.HAKİMİYETLERİ YAŞANMALIDIR MİLLET OLARAK BUNUN BİLİNCİNDE OLMALIYIZ BU HÜKÜMETİN BÖYLE POLİTİKALARI MEMLEKETİ EL ÖPTÜRECEK DURUMA SOKTU YAZIKLAR OLSUN BU ADİLERE SAYGILARIMLA ALLAHA emanet olun.

  3. Yusuf Kağan Atalay yorum tarihi 13 Ocak, 2010 22:30

    Başımızdakiler Türk olsalar ve Türk olmanın gerektirdiği şekilde davransalar israil bunu yapamazdı.Balık baştan kokuyor.

  4. Alp Ergenekon yorum tarihi 5 Nisan, 2012 02:08

    Monşer değil, GÖKBÖRÜ ve ALP ruhlu Akıncı Beyleri yetişmeli!
    Gün geçmiyor ki ülke gündemini sarsan yeni bir tatsız olay olmasın !
    İSRAİL terbiyesizliğini kast ediyorum.
    Bu terbiyesizliğe değinmeden sanırım önce kendimize bakmamız gerekiyor.
    Hamas Lideri Sn. Erdogan tarafından Basbakan oldugu halde AKP lideri pozisyonu ile karsılandı. İSRAİL aninda cevap verdi ve Savunma Bakani konuyu görüsmek üzere Devlet Organlarini degil AKP Genel Merkezini ziyaret etti
    SONUÇ : T.C. Devleti yok sayilmis oldu !
    Davosta yine RTE.
    Bu defa Basbakan sifati ile ISRAIL Cumhurbaskanina çok net ve hak edilen bir posta koydu ben dahil milyonlarca Türk bu olayi gözyaslari içinde tekrar rekrar izledi ve taktir etti.
    ANCAK bu tepkinin İSRAİL ile yapilan ekonomik ya da diger anlasmalara YANSIMAMASI dikkatlerden kaçMadi ve birkaç ay sonra yapilacak olan yerel Seçimler için bir Mizansen oldugu ise kisa süre sonra anlasilmis oldu!
    İSRAİL bu olay karsisinda günümüze kadar bir kaç hamle denemesi yapti. Ama en büyük ve en sarsici hamlesi dün(12.01.2010) tarihinde gerçeklesti :
    BüyükElçi sahsinda Türk Milleti asagilanmisti !
    Bu tablo acemi, duygusal ve iç politika gereklerine göre hareket ediyor olmanin kaçinilmaz sonucudur.
    Devleti yönetmek ciddi istir diyenlerin Uluslar arasi iliskilerde acemi duygusal ve iç politika gereklerinden siyrilarak Ulusal Çikarlari dikkate alan ve gözeten bir yaklasim sergilemeleri gerekli.
    Bu noktada en temel stratejinin Ne ekersen onu biçersin sözü oldugunu Devleti yönetenlere hatirlatmis olalim.
    İSRAİLin terbiyesizligi de RTE nin ektigi tohumun dogal sonucudur !
    Insanligin yüz karasi ABD nin gayrimesru çocugu ahlak yoksunu İSRAİLin yaptigi terbiyesizlige gelince…
    Söylenecek birkaç söz var elbet !
    * 1376 yilinda Macaristan’dan
    1394 yilinda Fransa’dan
    1420 yilinda Venedik’ten
    1492 yilinda Ispanya’dan
    1527 yilinda Macaristan’dan
    1537 yilinda Italya’dan
    1542 yilinda Bohamya’dan
    1881 yilinda Rusya’dan
    1917 yilinda Rusya’dan
    1933 yilinda Almanya’dan
    kovuldugunda sana kucak açan Türk’ün torunuyum ben !
    Bu hatirlatmayi sunun için yapiyorum:
    Sakin bir daha kurtarilacak duruma düsme, SAKIN !
    Bu önemli hatirlatmadan sonra İSRAİL terbiyesizligine nerede ise çanak tutan Monser olarak ta adlandırılan bürokrat profilimizin nasıl olması gerektigıne bakalım…
    Bu konuda Vatansever herkesin söyleyecek sözleri mutlaka vardır. Bilgicik.com/yazi/pembe-incili-kaftan-omer-seyfettin
    Acaba Büyükelçilerimiz Monser dibi degil;
    • Gökbörü gibi Türk Devleti ve Türk Milletinin çıkarlarini her şeyin üstünde tutan
    • Alp gibi Gerektiginde canını feda edebilecek düzeyde savaşçı ruhlu
    • Akinci gibi Diş güvenligi tesis için sefer ve TURAN aşıgı
    yetiştirilmiş olsalardı İSRAİL bu terbiyesizliği yapmak bir yana aklından dahi geçirebilir miydi !
    Tanrı Gökbörüleri Alpleri ve Akıncıları korusun!
    http://www.guncelmeydan.com/anasayfa/index.php?option=com_content&view=article&id=2498

  5. Ahmet Karasu yorum tarihi 29 Mayıs, 2012 09:01

    İsrailde Diplomatsanız Gözünüzü 2Kere 4Açacaksınız
    http://www.kayseri.net.tr/yazar.asp?yaziID=5467

  6. Muharrem Bayraktar yorum tarihi 19 Haziran, 2012 02:22
  7. Abdullah Işık yorum tarihi 25 Temmuz, 2016 21:53

    TÜRKİYE İSRAİL İLİŞKİLERİNİN KRONOLOJİSİ —– ALINTIDIR

    TÜRKİYE İSRAİL İLİŞKİLERİNİN KRONOLOJİSİ

    1947-2011…
    Türkiye-İsrail İlişkileri

    29 Kasım 1947 – ABD ve SSCB’nin Filistin’in taksimi tezini savunmaları sebebiyle oluşturulmuş olan Ad hoc komitelerin üzerinde çalışarak revizyondan geçirdiği Çoğunluk Planı BM Genel Kurulu’nun 181(II)A sayılı kararı olarak 13 ret 10 çekimser oya karşılık 33 oyla kabul edildi.

    Plan BM’nin Filistin topraklarını Araplar ve Yahudiler arasında bölüştürülmesine karar vermiş oluyordu.

    Türkiye; Afganistan, Küba, Mısır, Yunanistan,

    Hindistan, İran, Irak, Lübnan, Pakistan, S. Arabistan, Suriye ve Yemen’le birlikte plana ret oyu kullandı.

    Karar gereği İngiltere Aralık ayı itibariyle askerlerini Filistin’den çekmeye başladı.

    14 Mayıs 1948 – İngiltere’nin manda yönetiminin sona ermesine birkaç saat kala Tel-Aviv’de toplanan Yahudi Millî Konseyi (Vaad Leumi) yayınladığı bir deklarasyonla Yahudi devletinin kurulduğunu ilan etti.

    Bağımsızlığın ilanı ile Ben-Gurion başkanlığında 13 kişilik Geçici İsrail Hükümeti kuruldu.

    ABD Başkanı Truman, İsrail devletinin bağımsızlığının ilan edileceği daha evvelden kendisine bildirildiği için basın sekreteri vasıtasıyla bağımsızlığın ilanından 11 dakika sonra İsrail’in ve De Facto hükümetin tanındığını açıkladı.

    14 – 15 Mayıs 1948 – İsrail’in bağımsızlık ilanından birkaç saat sonra Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak kuvvetleri üç koldan Filistin’e girmeye başladılar.

    Birinci Arap – İsrail Savaşı resmen başladı.

    BM Güvenlik Konseyi’nin çatışmalar durmaz ve taraflar ateş-kes ilan etmezlerse BM Antlaşması’nın 39. maddesini yürürlüğe sokacağını açıklaması üzerine 18

    Temmuz’da taraflar ateş-kes ilanını kabul ettiler.

    14 Ekim 1948 – Ateşkes bozuldu.

    Mısır ordusunun lojistik destek üsleri olan Gazze, Han Yunis ve Rafa’nın birbirleri ile bağlantısını kesen İsrail ordusu Sina Yarımadasına girdi.

    İsrail kuvvetleri Vâdi Arabâ’dan Kızıl Deniz’in Akabe Körfezi’ne ulaşarak Güney Filistin’i kontrol altına aldılar.

    İsrail – Mısır arasında mütareke 24 Şubat 1949’da; İsrail – Lübnan arasında mütareke 23 Mart 1949’da, İsrail – Ürdün arasında mütareke 3 Nisan 1949’da; İsrail – Suriye arasında mütareke 20 Temmuz 1949’da imzalandı.

    11 Aralık 1948 – BM Genel Kurulu toplantısında 194(III) nolu BM kararı alındı.

    15 maddeden oluşan bu karar temel olarak üç unsur içermektedir.

    Birincisi üç üyeli bir “Filistin Uzlaştırma Komisyonu” kurulmuştur.

    Komisyona Türkiye, ABD ve Fransa seçilmiştir.

    Türkiye’yi komisyonda Ulus Gazetesi Başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın temsil etmiştir.

    İkincisi Kudüs şehri, sınırları güneyde Bethlehem (Beytüllahim), kuzeyde Nazareth (Nasiriye) olacak şekilde BM gözetimine bırakılıyordu. Üçüncü unsur Filistinli mültecilerle ilgiliydi.

    Buna göre komşularıyla barış içerisinde yaşayacak olan Filistinlilerin evlerine dönmeleri sağlanacak, dönmek istemeyenlerin zararları karşılanacaktı.

    28 Mart 1949 – Türkiye İsrail’i resmen tanıdı. Türkiye İsrail’i tanıyan halkı Müslüman ilk ülke oldu.

    23 Ocak 1950 – İsrail Parlamentosu Kudüs’te toplanarak Kudüs’ü İsrail’in baş şehri ilan etti.

    2 – 9 Mart 1950 – Türkiye’de ve İsrail’de ilk maslahatgüzarlar göreve başladı.

    4 Temmuz 1950 – Türkiye ile İsrail arasında “Ticaret ve Ödeme Antlaşması” imzalandı. Türkiye ile İsrail arasında siyasi ilişkilerin ilk somut adımı atılmış oldu.

    Bu antlaşmadan sonra özellikle ticarî ilişkilerde gelişme gözlendi.

    5 Şubat 1951 – Türkiye ile İsrail arasında “Hava Ulaştırma Anlaşması” imzalandı.

    Eylül 1952 – Dünya Yahudi Kongresi başkanı Dr. Perlzweig Türkiye’yi ziyaret etti.

    Perlzweig ziyaretinde Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü ile de görüştü.

    Mayıs 1953 – İsrail’de bazı üniversitelerde “Türklerin İstanbul’u Fethinin 500.Yılı” başlıklı konferanslar tertip edildi.

    Etkinliklerin daha çok kutlama havasında geçmesi Ankara’da memnuniyet yarattı.

    19 Ekim 1954 – Türkiye ile Irak arasında yapılan ikili görüşmelerin ardından yapılan açıklamalar İsrail’de huzursuzluk yarattı.

    ABD Dışişleri Bakanı Dulles’ın “Çevreleme Politikası” stratejisi çerçevesinde SSCB’nin Ortadoğu’ya girişini jeo-politik olarak engellemek üzere bu ülkeler arasında bir pakt teşkil ettirilmesi düşünülüyordu.

    Yapılan görüşme, kurulması düşünülen Paktın temellerini attı.

    İsrail kurulan paktta Türkiye’nin aldığı rolün, Arap – İsrail uyuşmazlığında Araplardan yana tavır alındığının bir göstergesi olduğunu açıkladı.

    24 Şubat 1955 – Türkiye ile Irak arasında “Bağdat Paktı” adı verilen bir ittifak antlaşması imzalandı.

    İttifaka 4 Nisan 1955’te İngiltere de katıldı. Türkiye ve Irak Bağdat Paktı’na diğer Ortadoğu ülkelerinin de katılacağını umuyorlardı ama bölgenin siyasi atmosferi buna müsait değildi.

    Mısır, S. Arabistan ve Suriye Bağdat Paktı’nı batının İsrail’i korumak üzere yeniden bölgeye gelişi olarak yorumlarken; İsrail Paktın İsrail’i tehdit ettiğini, paktın İsrail’e karşı Arap saldırganlığını arttıracağını açıkladı.

    Bağdat Paktı Nasır’ın Batı’dan tamamen uzaklaşmasını ve SSCB’nin Ortadoğu politikasına yeniden angaje olmasının yolunu açtı.

    26 Şubat 1955 – Bağdat Paktı’nı yorumlayan Irak Başbakanı, İsrail’in bu pakta hiçbir zaman üye olamayacağını söyledi.

    Mart 1955 – İsrail hükümeti Türkiye’ye bir nota verdi.

    Notada Türkiye’nin İsrail’e yönelik geçmişte yaptığı olumlu açıklamaların altı çizilerek, Türkiye’nin politikasında bir değişiklik olup olmadığının açıklığa kavuşturulması istendi. İsrail’in Bağdat Paktı’na yönelik eleştirel tavrı Türk tarafında rahatsızlık yarattı.

    Türkiye İsrail Büyükelçisi’nin randevu taleplerine karşılık vermeyerek İsrail’in Türkiye misyonunu bir gözlem misyonu haline dönüştürdü.

    19 Ocak 1956 – Türkiye, İsrail’in Suriye ve Mısırlılara yönelik şiddet eylemlerinin tartışıldığı BM Güvenlik konseyi toplantısında ABD, İngiltere, Fransa, SSCB, Belçika ve Yeni Zelanda ile birlikte İsrail’i kınadı.

    BM Güvenlik Konseyi aynı gün aldığı kararla İsrail’in Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamamasından ötürü İsrail’i kınadı.

    26 Temmuz 1956 – Mısır Devlet Başkanı General Cemal Abdülnasır Süveyş Kanalı’nın millileştirildiğini duyurdu.

    Nasır’ın kararı üzerine durumu gözden geçiren ABD, İngiltere ve Fransa 1888 İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olan devletlerin katılacağı bir konferans çağrısı yapmaya karar verdiler.

    16 Ağustos 1956 – 1888 İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olan 22 devletin katılımıyla Londra Konferansı başladı.

    Türkiye de, 1888 İstanbul Sözleşmesi’ne Osmanlı Devleti de taraf olduğu için Londra Konferansı’na katıldı.

    23 Eylül 1956 – Fransa, Süveyş Kanalı’nın millileştirilmesi meselesini BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine getirdi.

    Güvenlik Konseyi’nde soruna ilişkin görüşmeler devam ederken Fransa İsrail’le birlikte bir takım askerî planlar üzerinde çalışmaya başladı.

    Plana göre İngiltere ve Fransa’nın saldırgan gözükmemesi için İsrail Mısır’a saldıracak; Fransa ve İngiltere saldırıyı bahane ederek Kanal bölgesine asker çıkaracaktı.

    29 Ekim 1956 – İsrail kuvvetleri Mısır’a saldırdı. İngiltere ve Fransa’nın taraflara gönderdiği ültimatom İsrail tarafından kabul edildi ancak Mısır ültimatomu reddetti.

    İngiltere ve Fransa kanal bölgesine asker çıkardı.

    Asker çıkarma kararı uluslararası kamuoyundan büyük tepki aldı.

    Fatin Rüştü Zorlu yaptığı açıklamada “İngiltere ve Fransa’nın Mısır’a karşı silah kullanmasından üzüntü duyduklarını, nedeni ne olursa olsun bu tür hareketleri uluslararası hukukun bir ihlali olarak değerlendirmek gerektiğini” söyledi.

    Kasım 1956 – Bağdat Paktı’nın İngiltere hariç dört üyesi Tahran’da toplanarak İsrail’i kınama kararı aldı.

    26 Kasım 1956 – Türkiye Süveyş Krizi sebebiyle oluşan ulusal ve uluslararası havanın etkisiyle İsrail Büyükelçisi Şevkati İstinyeli’yi merkeze çağırdı.

    3 Aralık 1956 – İngiltere ve Fransa oluşan baskıyı azaltmak için Kanal bölgesindeki askerlerini çekeceklerini açıkladılar.

    19 Aralık 1956 – İsrail’in Ankara’daki Büyükelçisi Tel-Aviv’e geri çağrıldı.

    10 Ekim 1957 – Türkiye, Suriye sınırına asker yığmaya başladı. Suriye 6 Ağustos’ta SSCB ile “Ekonomik ve Teknik Yardım Antlaşması” imzalamıştı.

    Bu durum Türkiye’de ciddi rahatsızlık meydana getirmişti.

    21 Ekim 1957 – Türkiye ile Suriye arasında baş gösteren bunalımın sona ermesi için Kral Suud arabuluculuk teklif etti.

    Kral Suud’un teklifi iki tarafça da kabul edildi.

    1 Şubat 1958 – Suriye ve Mısır birleşerek Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurdular.

    11 Mart 1958’de Türkiye BAC’ı tanıdı.

    Nisan 1958 – İsrail Başbakanı Ben-Gurion Araplara karşı bölgenin Arap olmayan unsurlarıyla bir “Çevresel Pakt” planı üzerinde çalışıyordu.

    Bu çerçevede İran ve Etiyopya ile müzakerelerde bulunmuştu.

    ABD Dışişleri Bakanı Dulles tarafından bu plandan haberdar edilen Türkiye ile İsrail arasında Çevresel Pakt için görüşmeler başladı.

    Türkiye’nin İsrail’le tekrar görüşmeye başlamasında Suriye ve Mısır’ın birleşme kararı etkili olmuştur.

    28 Ağustos 1958 – İsrail Başbakan’ı Ben-Gurion, Dışişleri Bakanı Golda Meir, Dışişleri Müsteşarı Şimon Peres, Genel Kurmay Başkanı Zvi Zur Ankara’da Başbakan Adnan Menderes ile görüştü.

    İsrail heyetini taşıyan uçağın Ankara’ya iniş sebebi uçağın motorunda meydana gelen ufak çaplı bir arıza sebebiyle zorunlu bir iniş olarak duyuruldu.

    29 Ağustos 1958 – Ortadoğu’da radikalliğe ve Sovyet nüfuzuna karşı Türkiye – İsrail Gizli İşbirliği Antlaşması imzalandı.

    18 Mart 1960 – Türkiye ile İsrail arasında ticaret antlaşması imzalandı.

    27 Mayıs 1960 – Türkiye’de ordu yönetime el koydu. Yeni yönetim Ortadoğu ülkeleri ile ilişkileri ilerletme stratejisi izledi.

    Bu durum ilerleyen yıllarda Türkiye – İsrail ilişkilerinin düşük yoğunlukta devam etmesi ile neticelendi.

    14 Mayıs 1967 – Mısır silahlı kuvvetleri alarm durumuna geçirildi, Sina Yarımadası’na asker sevkiyatı başladı.

    Ürdün’de de seferberlik ilan edildi.

    BM Genel Sekreteri Sithu U Thant durumu “çok vahim” diye niteledi.

    18 Mayıs 1967 – Mısır devlet Başkanı General Cemal Abdülnasır BM Genel Sekreteri’ne bir telgraf göndererek Mısır ve İsrail arasında bulunan ve Mısır’ın isteği üzerine yerleştirilmiş olan BM Barış Gücü birliklerinin çekilmesini istedi.

    22 Mayıs 1967 – Mısır devlet Başkanı Nasır yaptığı açıklamada İsrail’in Akabe Körfezi’nden Kızıldeniz’e çıkışını sağlayan Tiran Boğazı’nı kapadığını ilan etti.

    28 Mayıs 1967 – Ortadoğu’da artan gerilim üzerine Türkiye bölgede görev yapan Büyükelçilerini Ankara’da topladı.

    Toplantı sonrası yapılan açıklamada “Hükümetin komşularıyla iyi dostluk münasebetleri çerçevesinde Türkiye ile Arap memleketleri arasındaki mevcut yakın ilişkileri de göz önünde bulundurduğu” ifade edildi.

    5 Haziran 1967 – İsrail Mısır Havaalanlarını vurdu.

    Bu olay tarihe “Altı Gün Savaşları” diye geçen Arap – İsrail Savaşı’nı başlattı.

    6 Haziran 1967 – Savaşın başlaması üzerine bir açıklama yapan Türkiye Dışişleri Bakanı Zafer Sabri Çağlayangil “Türkiye’nin topraklarındaki üslerin Araplara karşı bir oldubittiyle kullanılmasının söz konusu olamayacağını” söyledi.

    10 Haziran 1967 – Akşam saatlerinde Suriye ile İsrail arasında yapılan bir ateşkesin yürürlüğe girmesi ile savaş sona erdi.

    İsrail Mısır ve Suriye topraklarında ilerleyip, Suriye topraklarında stratejik öneme sahip Golan tepelerini ele geçirdi.

    Ayrıca Kudüs’ün tamamı da İsrail kontrolüne geçti.

    Türkiye savaş devam ederken ve savaştan sonra Arap ülkelerine yaklaşık 600 bin dolarlık yardımda bulundu.

    21 Ağustos 1969 – Müslümanlarca kutsal kabul edilen el-Aksâ Camii Denis Michael Rohan adlı birisi tarafından kundaklandı.

    Camide çıkan yangın Müslüman dünyasında büyük bir infiale yol açtı.

    22 Ağustos 1969 – Başbakan Süleyman Demirel bir açıklama yaparak Türkiye’nin Mescid-i Aksâ yangın felaketi karşısında bütün Müslüman ülkelerin yanında yer aldığını açıkladı.

    22 Eylül 1969 – Mescid’ü-l Aksa’nın yakılması üzerine 25 İslam ülkesi devlet ve hükümet başkanları Rabat’ta toplanarak bir İslam Konferansı Örgütü kurulması çalışmalarını başlattılar.

    Toplantıya Türkiye adına Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil katıldı. Çağlayangil sonuç bildirisinde Türkiye BM kararları çerçevesinde Filistin meselesinin çözümünden taraf olduğu ve Filistin meselesinin ulusal haklar bağlamında değil insan hakları

    çerçevesinde ele alınması gerektiği ibaresini ekletmiştir.

    Konferansta Arap ülkeleri İsrail’i tanımış olan Türkiye, İran, Mali, Senegal, Nijer gibi ülkelerin İsrail’le diplomatik ilişkileri sonlandırması çağrısında bulunmuş ancak çağrı İsrail’i tanıyan ülkeler tarafından kabul görmemiştir.

    12 Mart 1971 – Türk Silahlı Kuvvetleri hükümete muhtıra verdi.

    Görevdeki Süleyman Demirel hükümeti istifa etti.

    6 Ekim 1973 – Mısır ve Suriye askerî kuvvetleri İsrail’e sürpriz bir saldırı gerçekleştirdiler. Saldırı Yahudilerin Yom Kipur Bayramı’na rastladığı için Yom Kipur Savaşı da denilmiştir. Savaşın başlaması üzerine Türkiye tarafsızlığını ilan etti.

    Ancak Türkiye’nin tarafsızlığı Araplar lehine bir tarafsızlık olmuştur.

    Örneğin SSCB uçakları Türk hava sahasını kullanarak

    Araplara silah taşımış ve Türkiye buna müsaade etmiştir.

    Ancak ABD, Türkiye’deki NATO üslerini kullanarak İsrail’e yardım etmek istemiş, Türkiye buna müsaade etmemiştir.

    27 Ekim 1973 – Yom Kipur Savaşı sağlanan ateşkesle birlikte sona erdi.

    26 – 28 Kasım 1973 – OAPEC (Organization of Arab Petroleum Exporting Countries) üyesi ülkeler Cezayir’de bir araya geldi.

    Toplantıda alınan en önemli karar İsrail’i destekleyen tüm ülkelere petrol ambargosunun uygulanmasının kararlaştırılmasıydı.

    Türkiye hem OAPEC’in aldığı bu karar sebebiyle hem de 1967 savaşından beri İsrail’e karşı sürdürdüğü politika sebebiyle İsrail’le ilişkileri en alt seviyede tutmaya özen gösterdi.

    Öyle ki Mart 1974’te OAPEC ülkeleri ambargo kararını kaldırdıklarında bile Türkiye İsrail’le ilişkileri ilerletmek için bir arayış içerisinde olmadı.

    Ocak 1975 – Türkiye FKÖ’yü ( Filistin Kurtuluş Örgütü) tanıdığını açıkladı. FKÖ 1974 yılında Arap Birliği ve İslam Konferansı Örgütü tarafından Filistin halkının tek meşru temsilcisi olarak tanınmıştı.

    BM Genel Kurulu’nda 22 Kasım 1974 yılında yapılan oylama ile alınan bir kararla FKÖ’nün BM organlarının toplantılarına gözlemci olarak katılması kabul edilmişti.

    10 Kasım 1975 – Türkiye, BM Genel Kurulu’nda görüşülen “Siyonizmin bir tür ırkçılık olduğu” yönündeki karar tasarısına kabul oyu verdi.

    Bu karar 1991 yılına kadar yürürlükte kaldı.

    17 Eylül 1978 – Mısır ile İsrail arasında Camp David Antlaşması imzalandı.

    Türkiye adına açıklama yapan Dışişleri Bakanı Gündüz Ökçün henüz bir değerlendirme yapmak için erken olduğunu, fakat İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmemesi ve FKÖ’nün sürecin dışında bırakılması halinde soruna adil bir çözüm bulunmasının çok zor olduğunu söyledi.

    30 Temmuz 1980 – İsrail Parlamentosu kabul ettiği bir yasayla Kudüs’ü İsrail’in daimi başkenti ilan etti.

    Türkiye yasayı kınadığını açıkladı.

    28 Ağustos 1980 – Türkiye, kamuoyundan gelen tepkiler sebebiyle Kudüs Konsolosluğu’nun kapatıldığını açıkladı.

    12 Eylül 1980 – Türkiye’de ordu yönetime el koydu.

    26 Kasım 1980 – Türkiye – İsrail ilişkileri, diplomatik ilişkilerdeki en alt seviye olan ikinci kâtiplik düzeyine indirildi.

    2 Aralık 1980 – Bülent Ulusu Hükümeti aldığı bir kararla İsrail’le olan diplomatik ilişkileri sekreterlik seviyesine indirdi, İsrail’in de bu kararı takip etmesi çağrısında bulunuldu.

    Ocak 1981 – 61 Amerikalı senatör Türkiye’nin Amerikan Büyükelçiliğine gönderdiği bir mektupla Türkiye’nin İsrail’le ilgili izlediği politikaların Türk – Amerikan ilişkilerine olumsuz yansıyacağı uyarısında bulundu.

    8 Haziran 1981 – İsrail, Irak’ta inşa edilmekte olan Osirak nükleer reaktörünü bir hava saldırısıyla imha etti.

    Türkiye, BM Genel Kurulu’nda İsrail’in saldırısının gündemde olduğu oylamada alınan İsrail’in saldırısının kınanmasını isteyen ülkelerle birlikte hareket etti.

    Aralık 1981 – İsrail, Golan Tepeleri’ni ilhak ettiğini açıkladı.

    Şubat 1982 – BM Güvenlik Konseyi’nin 497 sayılı kararına (İsrail’in Golan Tepeleri’ni ilhakının uluslararası hukuk açısından hükümsüz olduğuna yönelik karar) istinaden BM Genel Kurulu’nda İsrail’in kınanması için yapılan oylamada Türkiye çekimser kaldı.

    14 Şubat 1982 – Kenan Evren Yahudi cemaati lideri David Asseo ile görüştü.

    5 Haziran 1982 – İsrail Lübnan’ı işgal ederek Filistinlilere karşı temizleme harekatı başlattı. Özellikle Lübnanlı Falanjistlerin Sabra ve Şatilla Kamplarına saldırarak 1000 kadar Filistinliyi öldürmesi Türkiye’de halk arasında tepkiye sebep oldu.

    Ancak Lübnan’ın işgali Türk – İsrail ilişkilerinde bir yumuşama evresinin de başlangıcı oldu.

    İsrail, Lübnan’a başlattığı saldırılarda Ermeni terör örgütleri ASALA ve JCGA kamplarına da girileceğini Ankara’ya ileterek Türk görevlilerini de operasyonlara katılmaya davet etmişti.

    Türkiye bu çağrıya olumlu yanıt verdi ve Türk görevlilerin yer aldığı operasyonlarda JCGA ve ASALA kampları tamamen tahrip edilirken, JCGA lideri Agop Ahcıyan’ın öldürüldü.

    27 Mart 1985 – Turgut Özal Amerika gezisinde Yahudi lobisi ile temas kurdu.

    Aralık 1987 – FKÖ lideri Yaser Arafat’ın çağrısıyla Batı Şeria ve Gazze’de “Birinci İntifada” başladı.

    15 Kasım 1988 – Filistin Ulusal Konseyi Cezayir’deki toplantısında Filistin devletinin kurulduğunu ilan etti.

    Türkiye aynı gün Filistin Devleti’ni tanıdığını açıkladı.

    Eylül 1989 – BM Genel Kurulu’nun açılışı sırasında İsrail’in toplantıya alınıp alınmaması kararının tartışıldığı toplantıda Türkiye ret oyu verdi.

    30 Ekim 1991 – Madrid Konferansı toplandı.

    Ortadoğu Barış Süreci başlamış oldu.

    31 Aralık 1991 – Madrid Konferansı’nın olumlu havası içerisinde Türkiye Ankara’daki İsrail ve Filistin temsilciliklerinin Büyükelçilik düzeyine yükseltildiğini duyurdu.

    Haziran 1992 – Turizm Bakanı Abdülkadir Ateş İsrail’i ziyaret etti.

    Bu ziyaret Türkiye’den İsrail’e ilk üst düzey ziyarettir.

    Kasım 1992 – Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin İsrail’i ziyaret etti.

    Bu ziyaret esnasında “Karşılıklı Anlayış ve İşbirliğinin İlkeleri Muhtırası” imzalandı.

    1992 – Oslo Barış Süreci başlatıldı. Türkiye İsrail’le diplomatik ilişkilerini yeniden büyükelçilik düzeyine yükseltti.

    13 Ekim 1993 – Oslo Barış Süreci’ne konu olan antlaşma Beyaz Saray’da imzalanıp yürürlüğe girdi.

    21 Nisan 1993 – Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın cenaze töreni için Ankara’ya gelen İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres, Türk hükümetinden yetkililerle görüştü.

    25 Ocak 1994 – İsrail Cumhurbaşkanı Ezer Weizmann Türkiye’yi ziyaret eden ilk İsrail Cumhurbaşkanı oldu.

    Görüşmelerde masada su alımı, turizm ve askeri işbirliği konuları vardı.

    27 Şubat 1994 – İsrail Savunma Bakanlığı Müsteşarı Ivni Nehum Ankara’yı ziyaret etti. İsrail’in F-4 ve F-5 uçaklarının modernizasyonunu yapmak istediği ve ilişkilerin geliştirileceği açıklandı.

    31 Mart 1994 – İki ülke arasında Güvenlik Antlaşması imzalandı.

    10 Nisan 1994 – Ankara’ya gelen Dışişleri Bakanı Şimon Peres, Türkiye’nin Ortadoğu Barış Süreci’nde daha aktif rol alması gerektiğini açıkladı.

    3 Kasım 1994 – Başbakan Tansu Çiller ve beraberindeki 56 kişilik heyet İsrail’e gitti.

    14 Ağustos 1995 – Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait 54 adet F-4 uçağının modernizasyonunun İsrail’den sağlanacak devlet kredisi ile İsrail IAI kuruluşuna yaptırılması için Milli Savunma Bakanlığı ile İsrail IAI kuruluşu arasında 600 Milyon Dolar baz fiyatla sözleşme imzalandı.

    23 Şubat 1996 – Askerî Alanda Eğitim ve İşbirliği Antlaşması imzalandı.

    11 Mart 1996 – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel İsrail’e gitti.

    14 Mart 1996 – Dışişleri Bakanı Emre Gönensay ve İsrail Dışişleri Bakanı Ehud Barak tarafından imzalanan ve iki ülke arasındaki ilişkileri hızlandıracak Serbest Ticaret Alanı Antlaşması imzalandı.

    Antlaşma kapsamında 1 Ocak 2000 tarihine kadar iki ülke arasındaki gümrüklerin sıfırlanması öngörülüyordu.

    Antlaşma 24 Mayıs 1998’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

    11 Nisan 1996 – İsrail, Lübnan topraklarına “Gazap Üzümleri” adlı bir askeri harekât düzenledi.

    28 Haziran 1996 – Türkiye’de Necmeddin Erbakan başkanlığında Refah- Yol hükümeti kuruldu.

    İsrail Cumhurbaşkanı Weizmann bu gelişme üzerine “Türk ordusunun bir kenarda bekleyeceğini sanmıyorum” açıklamasını yaptı.

    Ağustos 1996 – Türk Hava Kuvvetleri ve İsrail Hava Kuvvetleri ortak bir tatbikat gerçekleştirdiler.

    28 Ağustos 1996 – Türkiye ile İsrail arasında “Savunma Sanayi İşbirliği Antlaşması” imzalandı.

    27 – 28 Kasım 1996 – İsrail Savunma Bakanlığı Genel Direktörü David Ivry Türkiye’ye geldi.

    İki ülke arasındaki askeri anlaşmaların devamı olarak 1997 yılı için bir eylem planı kararlaştırıldı.

    23 Aralık 1996 – Türkiye ile İsrail arasında Serbest Ticaret Antlaşması imzalandı.

    Şubat 1997 – Türkiye Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı İsrail’i ziyaret etti.

    28 Şubat 1997 – Gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısının ardından alınan kararlar Türk siyaset tarihine “28 Şubat” diye geçecek süreci somutlaştırdı.

    İlerleyen dönemde Refah – Yol iktidarı devrildi.

    Ekim 1997- İsrail Genelkurmay Başkanı Şakak Türkiye’yi ziyaret etti.

    Ziyaretler esnasında askerî işbirliğinin kalıcı hâle getirilmesi amacıyla Savunma Sanayii Çalışma Grubu ve Politik-Askerî Çalışma Grubu adıyla iki ortak çalışma grubu oluşturuldu.

    Ocak – Şubat 1998 – Türkiye, İsrail ve ABD donanmasından savaş gemilerinin katılımıyla Akdeniz’de “Güvenilir Denizkızı” adı verilen ortak bir tatbikat düzenlendi.

    Şubat 1998 – Kara Kuvvetleri Komutanı Hüseyin Kıvrıkoğlu İsrail’i ziyaret etti.

    Eylül 1998 – Türkiye Başbakanı Mesut Yılmaz İsrail’i ziyaret etti.

    Ziyaret sırasında Türkiye ve İsrail arasında Ekonomik İşbirliği Antlaşması imzalandı.

    25 Ekim 1999 – 17 Ağustos 1999’da gerçekleşen “Marmara Depremi” mağdurları için İsrail tarafından yaptırılan 320 prefabrik konutlu “İsrail Köyü”nün açılışı için İsrail Başbakanı Ehud Barak Türkiye’ye geldi.

    Ayrıca İsrail’in Kanal 1 televizyonu da Türkiyeli depremzedeler için 1.340.000 dolar tutarında bir yardım topladı.

    Bu durum Türk tarafında memnuniyet doğurdu.

    Nisan 2000 – İsrail Eğitim Bakanı Knesset’te yaptığı konuşmada ders kitaplarına “Ermeni Soykırımı”na ilişkin bilgilerin ekleneceğini söyledi.

    Bu durum Türkiye’de rahatsızlığa sebep oldu.

    Dışişleri Bakanlığı diğer bakanlıklara birer genelge göndererek 10 Mayıs 2000’deki İsrail Milli Günü resepsiyonuna temsilci gönderilmemesini istedi.

    11 – 24 Temmuz 2000 – Camp David Zirvesi gerçekleşti.

    ABD Başkanı Bill Clinton, İsrail Başbakanı Ehud Barak ve Filistin otoritesi lideri Yaser Arafat Barış Süreci’nde nihai çözümü şekillendirmek için bir araya geldi ancak görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı.

    28 Eylül 2000 – 1982’de Lübnan’da girişilen katliamların baş sorumlusu olarak gösterilen Likud Partisi lideri Ariel Şaron’un Mescid-i Aksâ’ya provokatif bir ziyaret gerçekleştirmesi Filistinlileri rahatsız etti.

    Bu olay 2. İntifada’nın başlaması ile neticelendi.

    17 Ekim 2000 – Filistin’deki olayların sona erdirilmesi için Mısır’ın Şarm-el Şeyh kentinde bir toplantı gerçekleştirildi.

    Toplantıda BM bünyesinde faaliyet gösterecek bir Araştırma Komisyonu kurulması kararlaştırıldı.

    Oluşturulan komisyonda Türkiye Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de yer aldı.

    6 Şubat 2001 – İsrail’de Likud iktidara geldi.

    Ariel Şaron Başbakan oldu
    Şaron’un Filistinliler üzerindeki sertlik yanlısı politikaları Ankara’yı huzursuz etmeye başladı.

    8 Ağustos 2001 – Ariel Şaron Başbakan sıfatıyla Ankara’yı ziyaret etti.

    Türkiye İsrail’den Ortadoğu Barış Süreci’ni yeniden başlatacak adımların atılmasını isterken, İsrail Türkiye’den Filistinlileri silah bırakmaya ikna etmesini istedi.

    Şubat 2002 – Suudi Prensi Abdullah, İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesi karşılığında Arap devletlerinin İsrail’i tanımaları garantisi öngören bir plan teklif etti.

    Arap Birliği’nin Mart 2002’de gerçekleştirdiği zirvede prens Abdullah’ın önerisi kabul edildi.

    30 Mart 2002 – TSK’ya ait 170 M-60 tankının modernizasyon projesi bir İsrail firmasına verildi.

    24 Haziran 2002 – İsrail Batı Şeria’yı işgal etmeye başladı.

    3 Kasım 2002 – AK Parti gerçekleştirilen genel seçimler sonunda iktidara geldi.

    28 Ocak 2003 – İsrail’de gerçekleştirilen seçimleri Ariel Şaron büyük farkla kazanarak yeniden Başbakan oldu.

    16 Mart 2003 – Refah’ta bir mültecinin evinin yıkılmasını önlemeye çalışan Uluslararası Dayanışma Hareketi üyesi ABD vatandaşı Rachel Corrie bir İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürüldü.

    Olay uluslararası kamuoyunda rahatsızlığa sebep oldu.

    Eylül 2003 – Dışişleri Bakanı Abdullah Gül AK Parti grup toplantısında “Aralarında İsrail’in de bulunduğu bölge ülkeleri Kuzey Irak’tan toprak alıyorlar” açıklamasında bulundu.

    25 Şubat 2004 – Başbakan Erdoğan’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’ye gelen Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, İsrail’in tüm uyarılara rağmen Batı Şeria’da yapımını sürdürdüğü Güvenlik Duvarı’nın sorunların çözümüne yardımcı olmayacağını ifade etti.

    İsrail Başbakanı Ariel Şaron, Güvenlik Duvarı’nın Uluslararası Adalet Divanı’nın 24 Şubat 2004 tarihli toplantısında ele alınmasından sonra yaptığı açıklamada Mahkeme’yi sirke benzeterek duvarın yapımını her ne pahasına olursa olsun tamamlayacaklarını söyledi.

    4 Mart 2004 – Türkiye ile İsrail arasında yıllardır gündemde olan Manavgat Nehri’nden İsrail’e su satışına ilişkin anlaşma imzalandı.

    Anlaşma, Manavgat Nehri üzerindeki su arıtma ve dolum tesislerinden yılda 50 milyon metreküp arıtılmış suyun İsrail’e satışı hükme bağlandı.

    Anlaşmanın ayrıntılarının ve satışın ne zaman başlayacağının daha sonra yapılacak bir anlaşma ile belirleneceği açıklandı.

    18 Mart 2004 – İsrail, HAMAS’ın liderlerinden Abdülaziz el-Rantisi’yi vurdu.

    Başta AB olmak üzere Türkiye, Fransa, Rusya, Mısır, Çin, Pakistan, İran ve İspanya saldırıyı kanunsuz ve kışkırtıcı olarak niteledi.

    BM Genel Sekreteri Kofi Annan İsrail’i kınayarak uluslararası hukukla bağdaşmayan yargısız infazlarını sonlandırması çağrısında bulundu.

    15 Nisan 2004 – ABD Başkanı George W. Bush ve İsrail Başbakanı Ariel Şaron Washington’da bir araya geldiler.

    İsrail’in Gazze’den ve Batı Şeria’nın bir bölümünden çekilme kararını “tarihî ve cesur bir adım” diye niteleyen Bush, İsrail’in Batı Şeria’nın bir bölümünün ilhakı anlamına gelen politikasını onaylaması Arap kamuoyunda büyük tepki doğurdu.

    9 Temmuz 2004 – Uluslararası Adalet Divanı İsrail’in ördüğü Güvenlik Duvarı’nın hukuka aykırı olduğuna karar verdi.

    11 Kasım 2004 – Filistin Ulusal Yönetimi Devlet Başkanı Yaser Arafat Fransa’da öldü.

    16 Aralık 2004 – İsrail Refah ve Han Yunus Mülteci Kampları’na “Demir Portakal” adını verdiği askeri bir operasyon başlattı.

    Operasyonun başlatılması üzerine Türkiye Başbakanı R. Tayyip Erdoğan “Ortadoğu’daki bu gelişmeler (…) her şeyden önce insan hakları açısından, insanlık açısından gidişin ne derece bir fecaat olduğunu ortaya koymaktadır. (…)

    Bunun her şeyden önce affedilir, bağışlanır bir yanı yok.

    Ben (…) bütün sorumluluk sahibi devlet başkanlarını ortak dayanışmaya davet ediyorum ve bu konuda tavır almaya davet ediyorum” dedi.

    Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ise İsrail’in son günlerdeki hareketlerinin tedirgin edici olduğunu açıkladı.

    Türk tarafından yapılan açıklamalar kendisine sorulan İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Shalom yapılan açıklamaların Türk – İsrail ilişkilerinin doğasını etkileyebileceğini, bunun olmaması için ellerinden geleni yapacaklarını açıkladı.

    Ocak 2005 – Dışişleri Bakanı Abdullah Gül İsrail’i ziyaret etti.

    11 Mart 2005 – Uluslararası Terör ve Güvenlik Zirvesi için Madrid’e giden Başbakan Erdoğan burada İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres ile görüştü.

    Peres bu görüşmede Başbakan Erdoğan’a Gazze Şeridi’nin Türk firmalarının işbirliği ile geliştirilip bir turizm merkezi haline getirilmesi önerisinde bulundu.

    27 – 28 Nisan 2005 – TOBB, Filistin Ticaret ve Sanayi Odaları Federasyonu ile İsrail İmalatçılar Birliği heyetleri Ankara’da bir araya gelerek Ankara Forumu’nu kurdular.

    TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu Ankara Forumu başkanlığına seçildi.

    TOBB’un Eretz Sanayi Bölgesi’nde bir kalkınma projesi hazırlaması kararlaştırıldı.

    29 Haziran’da TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu arayan İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres projeden duyduğu memnuniyeti ve desteğini ifade etti.

    2 – 3 Mayıs 2005 – Başbakan Erdoğan Filistin ve İsrail’i ziyaret etti.

    4 Ocak 2006 – Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Eretz Sanayi Bölgesi’nin geliştirilmesi projesi kapsamında bölgenin TOBB tarafından kurulacak bir şirkete 49 yıllığına kiralanmasına ilişkin mutabakat zaptını Ramallah’ta imzaladı.

    5 Ocak 2006 – Türkiye Dışişleri Bakanı ile İsrail Dışişleri Bakanı arasında Eretz sanayi Bölgesi’ne TOBB tarafından kurulacak şirkete kolaylık gösterilmesine ilişkin ortak bir açıklama imzalandı.

    Ocak 2006 – HAMAS Filistin seçimlerinden zaferle ayrıldı.

    HAMAS Siyasi Büro Şefi Halit Meşal Türkiye’yi ziyaret ederek AK Parti yetkilileriyle görüştü. Bu durum İsrail’de huzursuzluk yarattı.

    İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ra’anan Gissin “Biz Abdullah Öcalan ile görüşseydik ne hissederdiniz?” diyerek İsrail’in tepkisini dile getirmiş oldu.

    12 Temmuz – 14 Ağustos 2006 – İsrail ağır silahlarla ve hava araçlarıyla Lübnan’a girdi.

    12 Temmuz 2006 tarihinde Lübnan’da üslenmiş olan Hizbullah’ın 2 İsrail askerini kaçırması ve İsrail’e Katyuşa Füzeleri fırlatması İsrail tarafından bir “savaş sebebi” olarak yorumlanmıştır.

    İsrail’in Lübnan müdahalesi BM Güvenlik Konseyi’nin 14 Ağustos 2006 tarihinde aldığı 1701 sayılı karar uyarınca durdurulmuştur.

    Saldırı esnasında 1000’den fazla sivil hayatını kaybetmiş çok sayıda insan yaralanmıştır. Türkiye Lübnan saldırısına çok sert tepki vermiştir.

    Mart 2007 – Türkiye’nin İsrail ile Suriye arasındaki görüşmelerde kolaylaştırıcı rolü İsrail tarafından kabul edildi.

    22 Aralık 2008 – İsrail Başbakanı Ehud Olmert Türkiye’ye bir çalışma ziyaretinde bulundu. Medya organları Olmert’in Başbakan Erdoğan’la Suriye ile yapılacak görüşmeler hakkında fikir alışverişinde bulunmak üzere geldiğini yazdı.

    27 Aralık 2008 – İsrail, Gazze Şeridi’ne yönelik “Dökme Kurşun” operasyonunu başlattı.

    Türkiye saldırıya her düzeyde çok sert tepki verdi.

    29 Ocak 2009 – Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda “Gazze: Ortadoğu’da Barış Modeli” başlıklı panelde Türkiye Başbakanı R. Tayyip Erdoğan İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e sert çıktı.

    Başbakan Erdoğan’la Şimon Peres arasındaki tartışma siyasi tarihe “one minute çıkışı” olarak geçti.

    14 Şubat 2009 – İsrail Kara Kuvvetleri Komutanı Avi Mizrahi’nin Başbakan Erdoğan’ın Gazze’deki tepkisine karşılık söylediği “Erdoğan önce aynaya baksın” sözleri için Türkiye İsrail’e nota verdi.

    15 Ekim 2009 – TRT’de yayınlanan Ayrılık dizisinde İsrail düşmanlığı yapıldığı gerekçesiyle İsrail Türkiye’ye nota verdi.

    Dışişleri Bakanlığı’na çağrılan Türk Büyükelçisi ile İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı arasında yaşanan ve daha sonra “alçak koltuk krizi” diye adlandırılacak diyalog yaşandı.

    Mart 2010 – İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH), İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargoyu delmek ve Gazze halkının temel ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla biri üç bin tonluk yük gemisi, diğeri de 1000 kişilik yolcu gemisi satın aldı.

    İHH İnsani Yardım Vakfı başkanı Fehmi Bülent Yıldırım, Mayıs ayında Gazze’ye doğru yola çıkacaklarını açıkladı.

    27 Mayıs 2010 – 27 Mayıs 2010 günü yolcuların gümrükteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Mavi Marmara gemisi yardım gönüllüsü 560 kişi ile birlikte yola çıktı.

    31 Mayıs 2010 -Yardım gemileri İsrail silahlı kuvvetlerince durduruldu.

    İsrail askerlerinin gemiye çıkması esnasında aktivistlerin mukavemet etmesi üzerine, İsrail güçleri sivillere ateş açtı.

    Açılan ateş sonucunda biri ABD vatandaşı olmak üzere 9 aktivist öldü, 23’ü ağır 54 kişi yaralandı.

    Gemiler İsrail’in Aşdod Limanı’na çekildi.

    Aktivistler gözaltına alındı.

    Türkiye Başbakanı R. Tayyip Erdoğan Dışişleri Bakanı ile birlikte Latin Amerika ziyaretinde bulunuyordu. Haber alınır alınmaz program iptal edildi.

    Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu BM Güvenlik Konseyi’ni acil toplantıya çağırmak üzere New York’a geçti.

    1 Haziran 2010 – BM Güvenlik Konseyi İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı silahlı saldırıyı görüşmek üzere acil toplandı.

    Toplantı neticesinde İsrail Devletinin yaptığı operasyon esnasındaki ölümlere yol açan davranışları kınayan ve özellikle Gazze’ye uygulanan abluka’nın kaldırılmasıyla ilgili 1850 ve 1860 nolu konsey kararlarına uyması gerektiğini belirten bir bildiri yayınlandı.

    Türkiye İsrail’den öncelikli olarak yardım malzemesinin Gazze’ye ulaştırılması, tutukluların derhal serbest bırakılması, gemilerin serbest bırakılması, özür, mağdurlara ve ailelerine tazminat taleplerinde bulundu.

    1 Haziran 2010 – Türkiye NATO Kuzey Atlantik Konseyi’nin acil koduyla toplanmasını istedi. Açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen İsrail’den “sivilleri ve gemileri derhal bırakmasını” istedi.

    2 Haziran 2010 – İsrail’in Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırı Türkiye’de büyük bir infial meydana getirdi.

    Ankara’daki İsrail Büyükelçiliği’ne çıkan yollar ölçüsüz gösteriler olabilir endişesiyle kapatıldı.

    İstanbul’daki İsrail Başkonsolosluğu önünde de yoğun gösteriler oldu.

    2 Haziran 2010 – Başbakan Erdoğan AK Parti grubunu topladı.

    “İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren gemilere yaptığı kanlı katliamın her türlü laneti hak etmiş bir katliam” olduğunu söyleyen Erdoğan “zorbalar, haydutlar, korsanlar bile belli ahlâk kurallarına uyarlar.

    Hiçbir hassasiyete uymayanlara bu sıfatı yakıştırmak bile iltifat olur” cümleleriyle açıkça İsrail’i hedef aldı.

    2 Haziran 2010 – İsrail adına açıklama yapan İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman “Askerlerimize el kaldıran herkes, yasaların gerektirdiği şekilde cezalandırılacak” dedi.

    Lieberman ayrıca Tayland, Afganistan, Pakistan, Irak ve Hindistan gibi ülkelerde son bir ay içinde 500’den fazla kişinin öldüğünü hatırlatarak uluslararası toplumun buralardaki ölümler karşısında sessiz ve pasif kalmasına rağmen sadece İsrail’i, “hem de savunma eyleminden dolayı kınadığını” savundu ve uluslararası toplumu iki yüzlülükle suçladı.

    2 Haziran 2010 – Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in emriyle Refah Sınır Kapısı açıldı. Gazze’ye uygulanan ambargo hafifletilmeye çalışıldı.

    1 Temmuz 2010 – Mavi Marmara Saldırısı sonrası taraflar arasındaki ilk temas Brüksel’de gerçekleşti.

    Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile İsrail hükümetinin güvercin kanadından Sanayi Bakanı Eliazer Brüksel’de gizlice görüştü.

    2 Ağustos 2010 – BM Genel Sekreteri Ban-ki Moon tarafından BM bünyesinde faaliyet gösterecek olan ve Mavi Marmara saldırısını uluslararası hukuk açısından inceleyip BM’yi bilgilendirmeyi amaçlayan bir komisyon kuruldu. Komisyonda Türkiye’yi emekli Büyükelçi Özdem Sanberk Temsil etti.

    Komisyonun başkanlığını ise Yeni Zelanda eski Başbakanı Sir Geoffrey Palmer üstlendi.

    27 Eylül 2010 – BM İnsan Hakları Komisyonu İsrail’in Mavi Marmara saldırısı ile ilgili raporunu yayınladı.

    Raporda İsrail suçlu bulundu, uluslararası hukuku ihlal ettiği ifade edildi.

    Komisyonun hazırladığı rapora göre 8 Türk vatandaşı ile Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı Furkan Doğan İsrail Komandoları tarafından “infaz” yöntemiyle öldürüldü.

    Raporda, 19 yaşındaki Furkan Doğan’ın elindeki küçük kamera ile çekim yaparken

    2 kere kafasından olmak üzere defalarca vurulduğu ifade edildi.

    Adli tıp raporundan yola çıkarak Furkan Doğan’ın güvertede bilinci açık ya da yarı bilinç kaybıyla bir zaman yattığı ve daha sonra yüzünden vurulduğu tespit edildi.

    Bu tespitler üzerine İnsani Yardım Vakfı temsilcileri, aktivistler ve Filoda bulunan bütün Türkleri temsil eden 3 avukattan oluşan bir heyet 14 Ekim 2010 tarihinde Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuruda bulundu.

    3 Aralık 2010 – Haifa yakınlarında Karmel Dağı’nda yangın çıktı.

    İsrail yangını söndürmede yetersiz kalınca Türkiye, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla yangın söndürme uçakları gönderdi.

    Bu gelişme sonrası İsrail Başbakanı Netanyahu Başbakan Erdoğan’ı arayarak teşekkür etti.

    17 Aralık 2010 – İsrail ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması imzaladı.

    Ankara antlaşmaya sert tepki gösterdi.

    Eylül 2011 – Palmer Raporu henüz açıklanmamışken bazı uluslararası yayın organlarına sızdırıldı.

    İsrail’in Gazze ablukasını meşru gören rapor Türkiye tarafından kabul edilmedi.

    İsrail ise raporu kabul ettiğini açıkladı.

    Türkiye Palmer Raporu’nun sonucu doğrultusunda İsrail’le ilişkilerin düzeltilmesi için beş ana başlık altında toplanabilecek bir yaptırım kararı açıkladı.

    Karara göre;

    1- Türk İsrail diplomatik ilişkileri ikinci kâtip düzeyine indirilecektir.

    İkinci katip düzeyi üzerindeki tüm görevliler, başta büyükelçi olmak üzere üç gün içinde ülkelerine geri döneceklerdir.

    2- Türkiye ile İsrail arasındaki askeri anlaşmaların tümü askıya alınmıştır.

    3- Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı bulunan sahildar devlet olarak Türkiye, Doğu Akdeniz’de seyrü-sefer serbestîsi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır.

    4- Türkiye İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır.

    İsrail’in 31 Mayıs 2010 tarihi itibariyle Gazze’ye
    https://abdullahabdurrahman.wordpress.com/2016/02/22/turkiye-israil-iliskilerinin-kronolojisi-alintidir/?relatedposts_hit=1&relatedposts_origin=4516&relatedposts_position=1

  8. Abdullah Kıran yorum tarihi 22 Mart, 2017 15:02

Yorum yap