187) AVRUPA BİRLİĞİ’NİN, YENİ PATRONLARI VE TÜRKİYE
Yayin Tarihi 22 Kasım, 2009
Kategori SİYASİ
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN,
YENİ PATRONLARI VE TÜRKİYE
Avrupa Birliği (AB), 19 Kasım 2009 tarihinde ilk kez “resmi” yöneticilerini seçti. Sanki bu tarih, AB’nin “siyasi birliğe” gidiş yolundaki en önemli aşama. AB’nin başkanlığına Belçika’nın henüz makamında bir yılını doldurmamış Başbakanı Herman Van Rompuy seçildi. AB’nin yeni Dışişleri Bakanı, aynı zamanda bu “Başkan Yardımcısı” ise bir İngiliz ve Bayan Barones Catherine Margaret Ashton’dur.
İsimlere bakıldığında görülen o ki, AB kendisini yönetecek ilk “patronları” eski tabirle “Batılı”lar arasından seçmiş. Bu iki yönetici arasında ne bir “Doğu Avrupalı”, ne bir “Balkanlı”, ne bir “Kuzey Avrupalı”, ne de bir “Akdenizli” mevcut değildir.
Seçim günü geldiğinde özellikle yeni AB Başkanı konusunda anlaşmazlık sebebiyle sorun yaşanacağı, hatta bu sebeple 19 Kasım’da seçimin gerçekleşemeyeceği dahi ileri sürülmekteydi. Daha aylar önce ismi öne çıkanlardan İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, seçim günü yaklaştıkça şansını yitirmişti. Seçimlere doğru öne çıkan isimler arasında Belçika Başbakanı Herman Van Rompuy, Hollanda’nın eski Başbakanı Jan Peter Balkanende, Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker, Estonya Devlet Başkanı Tomas Lives ve Letonya eski Devlet Başkanı Vaira Vike-Frieberga vardı. Seçimler öncesinde van Rompuy hakkında AB’nin iki büyük devleti Fransa ve Almanya anlaştılar. Hatta bu sebeple, bu iki devletin “hegemonyal” tutumuna karşı başka bir adayın seçilebileceği dahi ileri sürüldü. Ancak durum öyle değildi. Zira Avrupa’da son bir yıl içerisinde yapılan seçimlerde ve Avrupa parlamentosu seçimlerinde bir-iki ülke (Portekiz gibi) hariç, Hıristiyan Birlik/Demokrat partileri kazandılar. Bu sebeple de ülke yönetimlerinde ağırlığı olan anılan partiler yine bir “Hristiyan Demokrat” adayı AB’nin ilk patronu seçtiler. Üstelik AB’nin ilk patronunun karizmatik ve üstün özellikleri bulunmamasına dikkat edildiği gözlerden kaçmadı. Belçika’da beş partili koalisyon hükümetinin Başbakanı olan ve Avrupa’nın en sıkıntılı hükümetlerinden birinin başındaki Van Rompuy, belki de bu yeni görevi ile rahatlamaya yelken açtı ya da yeni bir “iğneli fıçı”ya girdi. Bunu zaman gösterecek kuşkusuz… Ancak, yeni bir organizasyonda yeni ve çözülmesi gereken pek çok sıkıntıların olacağı da bir gerçektir.
Van Rompuy’un kuvvetle desteklenen adaylığına karşılık, yeni yardımcısı ve AB Dışişleri Bakanı Ashton’ın başlangıçtaki şansı çok daha azdı. Bu görev için öne çıkan güçlü adaylar İspanya Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos ve İtalya eski Dışişleri Bakanı Massimo D’alema idi. Ancak, Avrupa Birliği Başkanlığına uzun süre en önemli aday olarak gösterilen Tony Blair faktörünü kulak arkası eden AB ülkeleri, en azından bu görevin ikinci adamı ve AB Komisyon Başkan Yardımcılığı da yapacak olan bir göreve bir İngiliz’i getirdiler. Öyle anlaşılıyor ki, bu seçimde Atlantik’in iki yakası arasında bir “denge” gözetilmeye çalışılmış. Merkezi Avrupa’yı temsilen AB Başkanı, Dışişleri ve Yardımcılık için de Anglo-Saxon (İngiliz-ABD) Ortaklığı. AB Komisyonu Başkanlığına da zaten geçen günler içerisinde, bir “denge adamı” olan İspanyol Jose Manuel Barroso yeniden seçilmişti.
Herman Von Rompuy
1947 Etterbeek/Belçika doğumlu ve Flaman asıllı Van Rompuy, Leuven’deki Felsefe eğitimin ardından İşletme Ekonomisi dalında yüksek lisans yaptı. Van Rompuy, Belçika Merkez Bankası’nda çalışmaya başladı. Daha bonra Hükümet Danışmanı ve Eğitim Danışmanlığı grrubuna seçildi. Aslında edebiyata ve şiire düşkünlüğü ile de bilinen van Rompuy, 1993 yılında dönemin Belçika Başbakanı Jean-Luc Dehaene tarafından Maliye Bakanlığı ve Başbakan yardımcılığı görevine getirilmiş, bu görevde 1999 seçimlerinde partisi seçimi kaybedinceye kadar sürmüştü. Maliye Bakanı olarak başarılı bir çizgi sürdüren Van Rompuy, Belçika’nın borç yükünü yüzde yüz otuzlardan yüzde doksanların altına indirmeyi başarmıştı. Daha sonra Batı Avrupa’nın en çalkantılı ülkesi Belçika’da, 2008 Aralık ayında, Meclis Başkanlığı görevinden Başbakanlığa atandı.
Hristiyan Demokrat Van Rompuy’un Türkiye’de tanınmasını sağlayan en önemli olay, 2004 yılında Belçika Meclisi’nde yaptığı bir konuşmada, Türkiye’nin Avrupa’nın parçası olmadığı ve kesinlikle de olamayacağı yönündeki çıkışıydı. O günlerde Van Rompuy, AB’nin, Türkiye’yi içine alarak genişlemesinin önceki genişlemelerle kıyaslanamayacağını ifadeyle, “Avrupa’da aynı zamanda Hıristiyanlığın temel değerleri de olan mevcut evrensel değerler, Türkiye gibi büyük bir İslam ülkesinin girişiyle kuvvetini yitirir!” şeklinde, Türkiye’nin AB üyeliğine kesin hatlar çizen bir dil kullanmıştı. Aslında bu dil, o dönemde neredeyse tüm Avrupa’daki Hristiyan Demokrat-Birlik partilerinin ortak bir düşüncesiydi. En başta da Almanya, Fransa ve Avusturya’da…
Barones Catherine Margaret Ashton
1956 doğumlu Ashton, Londra Üniversitesi Bedford Kolejinde ekonomi öğrenimi gördü. 1977’de sosyoloji alanında yüksek lisans öğrenimini tamamladı. 1977-1979 arasında Nükleer Silahlanmaya Karşı Kampanya’da görev aldı. Daha sonra Milli Hazine Dairesi’ne seçildi. 1983’te Sosyal İşler Eğitim Konsey’inde çalıştı. 2001 yılına kadar sağlık ve çocuk eğitimleriyle ilgili pek çok görevin ardından, Meclis’te müsteşar yardımcılığı görevine getirildi.
Birleşik Krallık Lordlar Kamarası’nda İşçi Partisi üyeliği, Lordlar Kamarası’nda İşçi Partisi Liderliği ve Gordon Brown’ın Haziran 2007’deki ilk kabinesinde Danışma Meclisi Başkanlığı görevlerinde bulundu. Aslında iktisatçı olan Ashton, daha sonra Eğitim ve Becerilerden sorumlu Bakan, Anayasal İşlerden sorumlu Bakan ve Adalet Bakanı olarak da görev yaptı. AB’nin adalet ve içişleri politikaları üzerinde yoğun şekilde çalıştı ve Lisbon Antlaşması’nın mimarları arasında yer aldı. Ashton, Peter Mandelson’un Birleşik Krallık’ta Sanayii, İşletmeler ve Düzenleyici Reform Bakanlığını üstlenmek üzere görevinden ayrılmasının ardından, AB’nin Dış Ticaretten Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyeliği’ne aday gösterildi. Ekim 2008 başlarında da AB Bakanlar Konseyi tarafından görevlendirildi. Ashton, Avrupa politikaları konusunda deneyim sahibi biri olarak bilinmektedir.
Sonuç: Türkiye İçin Bir Olumsuz, Bir Olumlu Gelişme!
Herman Van Rompuy’un geçmişteki “Türkiye karnesi”ne bakıldığında, hele de AB’nin güçlü ülkelerinden Fransa ve Almanya’daki hükümetlerin Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki karşıt tutumları dikkate alındığında, bu ilk AB patronunun Türkiye için “hayırlı” olabileceğini söyleyebilmek mümkün değildir. Zira AB ülkelerinde, Avrupa’nın doğusunda adeta Müslümanlara karşı yeni bir “Hristiyan Duvarı” inşa etme heveslisi Hıristiyan Demokrat/Birlik partileri yönetimdedirler. Bu tutum, Türkiye karşıtlığı “tescilli” Van Rompuy’un hareket kabiliyetini kısıtlamak bir yana, destekleyecektir.
Öte yandan, AB Dışişleri Bakanı ve AB Komisyon Başkan Yardımcısı seçilen İngiliz İşçi partili Catherine Margaret Ashton’un ise, Van Rompuy’u bir çok açıdan “frenleyebileceği” beklentisi mevcuttur. Çünkü hem Hristiyan Demokrat/Birlik partilerinin karşıtı bir partiden, hem de İngiliz-Amerikan görüşleri doğrultusundaki bir çizgiden gelmektedir. Ancak, AB’de tek başına da Türkiye lehinde kararlar çıkartabilecek bir güce de sahip değildir. Yani mevcut “status quo” (çözümsüzlük hali) devam edecek demektir. Bir taraftan Türkiye AB üyeliği için ümitlenmeye devam edecek, bir taraftan da AB’nin Hristiyan Demokratları Türkiye’yi “AB’nin imtiyazlı ortağı” olarak görmeye devam edeceklerdir.
Doç. Dr. Celalettin Yavuz
TÜRKSAM Başkan Yardımcısı
http://www.turksam.org/tr/a1865.html
Yorumlar
“187) AVRUPA BİRLİĞİ’NİN, YENİ PATRONLARI VE TÜRKİYE” yazisina 2 Yorum yapilmis
Yorum yap
böyle düşmanlara can kurban.Allah c.c biz Türkleri koruyor.
YAA BEN BU GAVURLARDAN NEFRET EDİYORUM bizi avrupa birliğine falan almayacaklar çünkü biz müslümanız aradaki fark bu onlar bizi kullanıyor devletin başındakiler hala bunu anlayamadımı? soruyorumm size allah onların belasını versin hem bizim onlarla işimiz falan olmaz onlar bizi ayıracaklar zaten ne geldiyse başımıza AMERİKADAN GELDİ BU NEYAAA ha aldılar ha alacaklar nedense kaç yıldır bununla uğraşıyoruz KÜRT AÇILIMI DEĞİLDE AMERİKA AÇILIMI YAPSINLARRRRRRR