465) LEKE Şiiri (Yusuf İmamoğlu Anısına)
Yayin Tarihi 8 Haziran, 2022
Kategori SİYASİ
LEKE
Namus lekesi değil alnımda gördüğünüz,
Vurulmuşum, vurulmuş düşmüşüm güpegündüz.
Şakağımdaki kansa, o benim gülüşümdür,
Namert sürünmektense, erkekçe ölüşümdür.
Şaşırmayın, korkmayın, ürkmeyin ey yiğitler,
Bakın etrafımızı nasıl sarıyor hain itler!
Zaten faydası yoktur korkaklığın ecele,
Yaşamak hakkın lakin istiklalinle bile.
İhtirama zaman yok, merasime ne hacet?
Size düşen daha çok vazifeler var. Evet…
Evet!. Böyle sürerse bu eşkiya kanunu,
Müebbet felakettir milletimin sonu.
Size selâm gönderdi kırk yiğidiyle Kürşad
Sizden haber bekliyor yüz milyon; imdat! imdat!
Hala tevekkülde mi kararlısın yoksa?
Sükut neyi halleder, yaran oyuk oyuksa?
Tevekkül Allah’adır zillete katlanılmaz!
Ya hayat ya ölüm! Bunun ötesi olmaz.
Namus lekesi değil alnımdaki bu leke,
Asırlardır karşıma çıkmazken tek teke
Önümüzde dalkavukluk, meddahlık edenleri,
Şimdi iyi tanı, gör neymiş hünerleri…
Mütefekkirler echel, realistler yalancı,
Hayret! Dünkü yabancı, bugün bu handa hancı…
Dağdan bağa inenler, yoluma kül döküyor
Benim ayak izlerim taşralı gözüküyor
Farkına yeni vardım, suçluymuşum ben meğer
Otağımda cellatlar… Kaçmak!. Bu neye değer!
Ne papyon kravatlı, ne rugan papuçluyum
Halisane Türk’üm ben, onun için suçluyum.
Suçluyum, hainleri gözlerinden tanırım ben.
Bir intizar dinlerim şu toprağın kalbinden.
O ses der ki: -Ey oğul, yazıklar olsun sana!
Mezarımı kirleten, şu mahluka baksana!
Baktım gafiller düşmüş hainlerin peşine
Dedim bozkurtların yurdunda, çakalların işi ne?
Fırlamışım yayımdan, ok hedefi mutlaka bulur
Son kale, son akında, ancak böyle kurtulur.
Namus lekesi değil, kurşun yarasıdır bu.
Asrın adaletine, bir yüz karasıdır bu!
Adi cinayetlerle küllenir asıl yara
Can yakar, göz yaşarır, alır yürür bu sara
Sokaktan okullara, okuldan minareye
Bu kıvılcım saçarken bekçiler uyur, niye?
Kimdir bu uyanıklar, niçin uyur uyuyan?
Beş kıt’a birbirine dokunur zaman zaman
Bayraklar indirilir, paçavralar sallanır
İşte bu kızıl itler, bu sayede yollanır.
İnsan denmez bir avuç yal için sürünene
İnsan denmez sesimden ürküp, dev görünene
İnsan denmez iltifat, iltizam edenlere
İnsan denmez yenilen ve önde gidenlere
İnsan denmez gözyaşı döküp, ter dökmeyene
İnsan denmez hedefi görüp diz çökmeyene
Ben şüheda nesliyim, başkaya varmaz dilim
Belki mağdurum ama, asla meyus değilim.
Gökbayrak Albayrağa bir gün çizerken ufuk
O büyük kurtuluşa yürürken çoluk çocuk
Bu nefes bu bedeni terkedip de gitsede
Ruhum at koşturacak, o büyük hengamede.
Namus lekesi değil, artık bilinmeli bu!
Asıl leke bellidir, kökten silinmeli bu!
Bu isyan cinnet gibi, bir günkü kâbus gibi
Karşımda tomsonlular, yunan gibi rus gibi
Ey gönüllü bayraktar, ey devşirme dölleri!
İleri, biraz daha, biraz daha ileri.
İhanet oyununda, peşrev çekenler bu kez
Bilsinler ki bu toprak, hainleri hiç sevmez!
Bugün sabreyleyenler, bir gün bezecekler
Tutup başlarını, taşlarla ezecekler.
Atalarımız bize, böyle ferman buyurdu
Ey ecdat sevgisiyle taşan kahraman ordu
Bu hakimler bu hakimler hükmünü veremez bu celsenin
Hazır olun Bozkurtlar! Hüküm sırası sizin
ÖNEMLİ NOT: Giresun Eğitim Yüksekokulunda müdür yardımcısı iken 1991 tarihinde vefat eden Mustafa ÖZTÜRK’tür. Şiir ülkücü şehit Yusuf İMAMOĞLU hatırasına yazılmış, o zamanki “Bizim Anadolu” gazetesi ve Çapa Yüksek öğretmenlilerin yayınladığı “Son Kale” dergisinde yayımlanmıştır.
Mustafa Öztürk’e ve tüm Şehitlerimize rahmetler olsun!
YUSUF İMAMOĞLU KİMDİR
Yusuf İmamoğlu dar gelirli bir ailenin çocuğuydu Ailesi Bulgaristan’da gelmişti, Moskof destekli komünist maskeli ırkcı-şovenist Bulgar zulmünü yaşamışlar, milli ve manevi değerlerini özgürce yaşamak, evlatlarının kimliklerini kaybetmemeleri amacıyla asırlardır vatanlaştırdıkları ocaklarını terk ederek anavatana gelmişlerdi.
Yusuf ailesinden edindiği hasletleri fikren ve ahlakın yaşıyordu. Doğuştan liderlik hasletlerine sahipti Sadece Edebiyat Fakültesi’nin değil öğrencilerin yoğun olarak bulundukları Bayazıt havalesinin ülkücü gençlerin saygı ve güven duydukları en önemli isimlerden biriydi. Artık fakültesini bitirme aksamasına gelmişti Öğretmen olarak hem fikriyatına hizmet etmek hem de ailesinin zorlukla taşıdığı yükü paylaşmak istiyordu.
1968- 70’li yıllarda Türkiye bir yol ağzına gelmişti 61 Anayasası’nın her görüşün serbestçe ifade edilmesinden yararlanan Marksist-Leninist radikal solcular bir anda legale çıkmışlar, bir yandan YÖN dergisi ve D. Avcıoğlu, Mihri Belli, Aziz Nesin gibi basındaki kalemleriyle, gençlik ve ordu içerisinde geniş bir propaganda kampanyası yürütürken, diğer yandan M.Ali Aybar başkanlığında TİP’ni kurarak siyasi alana yönelmişlerdi.
68’lerde Fransa ‘da başlayan öğrenci hareketleri, kısa zamanda ideolojik kulvara kaymış, önce FKF’nu ve hemen ardından Dev-Genç çatısı altında silah zoruyla “Devrim” yapmayı amaçlayan, Kastro ve Che Guevera’yı model alan ‘gerillacı’lığa dönüşmüştü D. Gezmiş ve grubu kır gerillacılığını, Mahir Kaynak ve ekibi şehir gerillacılığını seçmişler, El Fetih ile bağlantı kurmuşlar, gruplar halinde Filistin’e gidip eğitim almaya, tepeden tırnağa silahlanıp ülkeye girmeye başlamışlardı. Bazıları yakalansalar da ciddi bir takibat yürütülmediğinden daha da pervasızlaşıyorlardı Ankara’da ODTÜ ile Siyasal Bilgiler, İstanbul üniversitesi ile İTÜ bu grupların kontrolündeydi İdeolojik eylemlerine katılmayan öğrencilere silahlı saldırılar ve baskılar yapılıyor okula gelmeleri engelleniyordu.
Sol faaliyetler Silahlı Kuvvetlerin içerisine sızmış, cuntacılık komutana kademesinden Harp Okulları’na kadar salgın bir hastalık gibi her yeri kaplamıştı.
Ülkücü gençliğin basında, üniversitelerde ve iş çevrelerinde desteği yoktu.Türkeş ve MHP‘nin imkanları ise son derece sınırlıydı. Türkeş Beğ, 68 kışında yakıt alınamadığından Genel Merkez’de çoğu günler paltosuyla oturmuştu. Bazı gençler Kızılay’a kan vererek topladıkları parayı bağış olarak Genel Merkez’e verecek kadar ideallerine bağlıydı Özetle şartlar ne kadar elverişsiz olursa olsun Genel Başkan’ın çevresindeki parti yöneticileri, milliyetçi camia ve canları pahasına okumaya çalışan, çoğu Anadolu’nun dar gelirli ailelerinden gelen ülkücü gençler lideri seviyorlar güveniyorlar tam bir tevekkül halinde direniyorlardı
Bu durum iktidarı silahla ele geçirmekte kararlı olan birçok stratejik kurumda kontrol sağlayan, ordu-gençlik -solcu aydınlar = iktidar formülünü uygulama aşmasına geldiklerine inanan “devrimcileri” çok rahatsız ediyordu. Çünkü Demirel hükümeti yasaları uygulama becerisini kaybetmiş önleri açılmıştı Tek engel konumundaki ülkücüler bertaraf etmeleri gerekiyordu.
Üniversite’ deki başlıca hedeflerinden biri de doğal olarak Yusuf İmamoğlu idi. Karakterlerine yaraşır şekilde alçakça pusu kurdular. Bazı işlemleri için fakülteye gelen Yusuf’un üzerine topluca saldırıp şehit ettiler.
İmamoğlu, Türk milleti payidar olsun, Türkiye’de komünistler egemen olmasın, vatan toprağımızda değerlerimizi yaşayalım diyerek canlarını veren şüheda kervanımıza katılmış oldu İnanıp ima ederiz ki O’nun mekanı diğer şehitlerimizle birlikte cennettir; ruhu şad olsun, bir kere rahmetle, sevgiyle ve saygıyla anıyoruz.
NURİ GÜRGÜR
TÜRK OCAĞI GENEL BAŞKANI
Yorumlar
Yorum yap