413) Türklerin Giyim Kuşamında Kürk

Yayin Tarihi 29 Aralık, 2020 
Kategori KÜLTÜREL, TÜRK DÜNYASI

TÜRKLERİN GİYİM KUŞAMINDA KÜRK

Bir ulusun kültür kimliğinin belirlenmesindeki en önemli unsur sanatsal ve kültürel mirasıdır. Türk milletinin kültür tarihi incelendiğinde Orta Asya’dan Anadolu’ya ve çevresine kadar uzanan zengin bir giyim kuşam biçimine sahip olduğu bilinmektedir.

Bozkır geleneğinden başlayarak yaşadıkları Coğrafyanın, sahip oldukları kültürün etkisiyle zengin bir giyim tarzı ortaya koyan Türklerin giyiminde kültürün önemli bir giysi unsuru olduğu görülmüştür.

Tarihleri boyunca çeşitli ülkelere yerleşip devletler kuran, pek çok yabancı kavimle iç içe yaşayan, uzun yıllar göçebe hayat sürdüren Türklerin Orta Asya dönemindeki yaşayışlarını ayrıntılarıyla gösteren yazılı belgelere sahip değiliz. Bununla birlikte arkeolojik kazılardan elde edilen buluntular, özellikle Uygur sanatını yansıtan eserler ve minyatür eski Türk giyiminin özelliklerinin saptanmasına olanak vermektedir (Turan, 1990). Türk boylarının kıyafetleri, çakşır ve keçe çizme, kaftan, kepenek, kürk hem soğuktan hem de güneşten koruyarak börklerden oluşmaktadır (Esin, 1985).

Bu çalışmada; Türk giyim kuşam kültürü içerisinde önemli bir yeri olduğunu düşündüğüm kürk giyimi, kullanımı çeşitliliğini giysi özelliklerinin gerekliliğini sistematik ile inceleyip tespit ederek ortaya koymaktır.

AYHAN, Fatma

TÜRKİYE/ТУРЦИЯ

https://www.ayk.gov.tr/

 Bir ulusun kültür kimliğinin belirlenmesindeki en önemli unsur sanatsal ve kültürel mirasıdır. Türk milletinin kültür tarihi incelendiğinde Orta Asya’dan Anadolu’ya ve çevresine kadar uzanan zengin bir giyim kuşam kültürüne sahip olduğu bilinmektedir. Bu zenginlik, giyim biçimlerinde olduğu kadar giyim malzemelerinde de kendini gösterir.

Bozkır geleneğinden başlayarak yaşadıkları coğrafyanın sahip oldukları kültürün etkisiyle zengin bir giyim tarzı ortaya koyan Türklerin giyiminde kültürün önemli bir giysi unsuru olduğu görülmüştür. Tarih boyunca çeşitli ülkelere yerleşip devlet kuran, pek çok yabancı kavimlerde iç içe yaşayan uzun yıllar göçebe hayat sürdüren Türklerin Orta Asya etkisi başka kültürlerle teması da çeşitliliği içinde ve zenginliğinde geniş rol oynamıştır.

Göçebe kültürüne sahip at üzerinde hayvan güden toplumlar daha hafif ama bir o kadar da dayanıklı giysileri ihtiyaç duyar. Hayvancılıkla geçimini sağlayan Türkler her türlü doğa koşullarına karşı dayanıklı elbiseler kullanırlardı. Bu nedenle atın sürtünme ve bacaklarda yara açma gibi tehlikelerden korunmak için kalın pantolon ve çizme giymeleri gerekmekteydi. Yine hayvancılıkla geçinen Türklerin yiyecek ve silahlarını asabilmek için kalın deri kemerlere ihtiyaçları vardı. Ayrıca sürekli olarak açık havada gezmeleri nedeniyle kalın palto ve kürklerin kullanılmasını da gerektiriyordu. Soğuğa ve rüzgara karşı kulaklıklı ve esneklikli içi kürklü şapkalar giymek işin ve iklimin gereğiydi (Ögel, 1991)

Kürk bazı hayvanların giyecek yapmak için işlenmiş postu (TDK, 2007). Kürklü hayvanlar daha çok kutuplarda uzun soğuk kışları olan bölgelerde yaşarlardı. Bu bölgenin hayvanlarının kürkleri daha uzun parlak ve canlıdır.

Kürk dokumacılığın icadından çok önce insanın giydiği ilk giysidir. Memeli hayvanlardan elde edilen postların işlenerek kullanılabilir hale getirilmesi sanatına genel olarak “kürkçülük” adı verilir. bu sanat insanların bildiği en eski sanatlardan biridir.

Filadelfiya arkeoloji müzesinde bulunan Sümerler devrine ait bir tablet üzerindeki kaplan ve aslan postları satan bir kürkçü reklamı bunu doğrulayan delillerden biridir. kürk Türklerin en eski giysi araçlarından biridir.

Bilge Kağan yazıtlarında sosyal hayatla ilgili bazı kelime ve ibareler vardır. Bu kelime ve ibareler sayesinde Kök Türklerin sosyal hayatı hakkında bilgiler elde edilmektedir. Kök Türklerin hüküm sürdüğü bu bölgelerde bulunan ticari mallar ile ele geçirdikleri veya boyun eğdirdikleri milletlerin hediye veya vergi şeklindeki sundukları canlı veya cansız ticaret kaynaklarının neler olduğuna yazıtlarla az da olsa değinilmiştir. Bu ticari malların birisi de sincap kürküdür.

Türk runik metinlerinde yanlızca iki yerde Bilge kağan yazıtını kuzey ve güney yüzünün 12. satırlarında geçmektedir. Bilge Kağan ülkesine ve milletine nasıl zengin hale getirdiğinden söz etmiş ve altın, gümüş, ipek atlar, aygırlar, kara samurlar ve kök tegenleri (gri sincapları) milletine kazandırdığını söylemiştir.

Ticaret aracı olan kök tegenler (gri sincap) Türk runik metinlerden edindiğimiz bilgilerin yanında hem Çin hem de Arap kaynaklarında sincap kürklerinden bahsedilmektedir. Çin kaynaklarından öğrendiğimize göre Çin İmparatoru bazı zamanlarda Kök Türklere ticaret yapma imkânı veriyordu. Kök Türklerde ticaret aracı olarak Çin ipeği, kara samur, özlük atlar ve nihayet gri sincap kürkü ticareti yapıyorlardı. Türklerin yaşadığı bölgeleri gezen Arap coğrafyacıları da ticaret araçlarını ve Türk ülkelerindeki hayvan ve değerli eşyaları sayarken bir çok kez kara samur ve gri sincaptan söz ederler.

Hudud-al-alem adlı eser, Issık-göl civarı ile Kırgız kabileleri bahsinde, bölgede bol miktarda misk hayvanın hutüuu boynuzları gri sincap ve samur bulunduğundan söz eder. (Şesen, 1998: 58). Yine Hudud-al-âlem de Toğuzğuz ülkesi bölümünde bu ülkenin misk, siyah, kırmızı ve çizgili tilki kürkleri, gri sincap, samur, kakul, fenek, saciba kürkleri, hutüuu boynuzları yak öküz derileri ile ünlü olduğunu söyler (Şeşen, 1998: 62). Gerdizi, Zeyn-el Ahbar adlı eserinde Macarlardan söz ederken evlilik töreni bahsinde damadın babasına neler verdiğini şu şekilde anlatır. “Samurdan, kakumdan, sincaptan, sansardan, tilki derisinden ipek eşyadan varsa 10 elbise kadarlı kürkü toplar bir yaygıya sarar ve damadın babasının atına yükler, bunları onun evine gönderir” (Şesen, 1998-85).

Gerdizi, Bulgarlarla ilgili bölümde ise onların madeni paraları olmadığını altın ve gümüş yerine sincap derisine verdiklerini söyler (Şesen 1998-84). Bütün bunlar bize çeşitli hayvan kürklerini özellikle de sincap kürkünü para yerine değişik aracı olarak kullandığı anlatır. “Gri boz sincap” olarak tespit ettiğimiz bu sincap türünün Latince adı marmota bobak “Sibirca”dır. Bu türün marmota bobakın bir alt türünün daha çok Moğalistan ve Tuva steplerinde yaşadığı ifade edilmektedir. Moğolların “tarbağan” dediği bu türün Moğallar için önemi büyüktür. bugün Moğalistan da hem etinden hem de derisinden yaralanılmaktadır. Bu sincap türünün kuyrukları kısa ve ilk baharda kürk rengi daha açıktır. Gri (boz-kül rengi) bu kürklerin çok değerli olduğu ve etiyle yağının da yenildiği bilinmektedir. Moğalistan ekonomisinin bu hayvan kürklerine bağlı olduğu ifade edilmektedir. bu türün 3 metrelik tünellerde yaşadığı bilinmekte olup yılda 2 milyon kürk elde edildiği söylenmektedir (Kuru, 1999).

Bilge Kağan yazıtında, “Kök Teğen” olarak geçen bu sincap türünü “tarbağan” ile aynı hayvan olduğunu düşünmekteyiz. Yalnız tarbağanın tarifi konusunda bir sorun bulunmaktadır. Çünkü “tarbağan torvayan” kelimesi yayınlarda değişik şekillerde ifade edilmiştir. “Dağ sıçanı” (Lesing, 2003-1204). Bu türün ülkemizde ve Avrupa’da yaşamıyor olması hayan adlandırmada sorun çıkarmaktadır. burada önemil olan “tarbağan=kök” teğen “gri boz sincap” eşleştirmesi Türklerin kelime yapımını nasıl gerçekleştirdiği konusunda ip ucu vermektedir (Ramstedt, 1976: 381).

Arkeolojik kazılardan elde edilen buluntular özellikle de Uygur sanatını yansıtan eserler ve minyatürler eski Türk giyiminin özelliklerinin saptanmasına olanak vermektedir (turan, 1990). Türk boylarının kıyafetleri çakışır keçe çizme, kaftan uzun pantolon kepenek, kürk hem soğuk hem de güneşten koruyan börklerden oluşmaktadır (Esin, 1985)

Türkler genelde, samur, sincap, rakun, vaşak, tilki gibi hayvanların kürkünü yapar ve giyerlerdi. bozkır giysilerin malzemeleri ise koyun, keçi ve deve yünü kullanılırdı. Hakan çadırları da kürkle kaplanırdı. Miladi 551 yılında bir eser yazmış olan Jordanes, Doğu Asya’da Uygurlar’ın kürk ticareti ile uğraştıkların kaydetmektedir. Daha sonra Istahri de eserinde şu bilgiyi vermektedir: “Bulgarlar’ın (Volga Bulgar Türkleri) servetlerinin en büyük kısmı kürktür (bunlar kıymetli hayvan postlarıdır). bir kürkün değeri yarım dirhem (gümüş akça)’dır. Bunların ülkesine yuvarlak gümüş dirhemler ancak İslam diyarından gelmektedir.” M. Ö. III. yüzyılda Uygurların batısında oturan ve Çin kaynaklarında adı “Ting-Ling” olan ulus, hayvan yetiştirmekle uğraşır ve beyaz, gök renkli kürkler ihraç ederdi Macar Profesörü G. Németh “Ting” kelimesinin Türkçedeki sincap anlamı olan “tin”, “tiyn” sözü ile bir olduğunu, kürk ticareti ile uğraştıkları içinde ulusun bu adı aldığını yazar.

Çok eski devirlerde para yerine değer olarak kürk kullanırlardı. Türkler kürke “ten/tın/tın” derlerdi. En değerli kürklerdi güneş kızıllığının (al) renginde olanlardı. Güneş kızıllığı renginde olan en değerli kürkler içinde yine güneşin rengi olan al “sözü ilaveli” “altın” “al kürk”, “kızıl kürk” diyorlardı ki kıymetin değer birimiydi. Bugün kıymet değeri olarak kullandığımız madene verilen altın (al-tın) adının anlamının kaynağı anılan eski Türk anlayış ve kavrayışına dayanır.

Türkistan Türklerinde küçük bir gümüş sikke olup genellikle sikkeye denilen asrımızın ilk çeyreğine kadar Türkistan’da para birimi olarak “tenge” sözü de aynı (al-kürk) “ten/tın” kökenlidir. Bugünkü Kazakistan Cumhuriyeti’nin resmî para birimi adı da anılan kürk adından türemiş “tenge”dir. Rusçada para karşılığı olarak kullanılan “dengi” sözü de Türkçede Rusça söylenişidir.

Bilindiği üzere Türkler Anadolu’ya göç etmeden önce ve Anadolu’ya yerleştikten sonra kürkü giyim ve kuşamda kullanmışlardır. Orta Asya’da elbise eteğine kürk dikilirdi. Bazı Türk ağızlarında ise bu etek “kunduzlama sözü ile ifade edilirdi. Bu söz: Elbisenin kenarına kunduz kürkü dikmek” anlamına geliyordu.

Kaftanlar çeşitli renk ve biçimlerde hazırlanır önleri açık olup, diz kapaklarına veya topuklarına kadar inerler. yakasız düz arkalı kaftan en basit kaftan tipidir. eski Türklerde Göktürk heykellerinde ve Uygurlarda dize veya yere kadar uzanan beli kuşaklı dik veya devrik yakalı kaftanlar görülür. (Ayhan, 2000) Göktürk heykellerinin giyimi Anadolu Selçukluların giyimine kaynak olmuştur (Süslü, 1989). Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleri Batı’ya yönelip İran üzerinden Anadolu’ya yerleşmeleri ve çeşitli kültür çevreleri ile iç içe yaşama dönemine geçişleri ile birlikte bu durum giyim kuşamda da büyük değişimlere yol açmıştır (Turan, 1990)

Anadolu Selçuklu erkeklerinde dış giysi olarak kaftan kullanımı yaygındır. Kadınların giysileri ise kaftan ferace, cepken, hırka, şalvar, üç etek entariye benzer giysilerden oluşmaktadır (Önder, 1995). Anadolu Selçukluları döneminde kurt ve tilki postları şalvar, gömlek, hırka, sarık, çizme ve ayakkabı giyilirdi. Kadınlar kürklü giysiler kullanırlardı.

Türk giyim tarihinde kürkün ayrı bir önemi vardır. Kürk II. Mehmet döneminden sonra kullanılmaya başlamıştır. Rusya’dan getirilen kürkler, Osmanlı ülkelerinde pek çok alıcı bulunmuştur. II. Abdülhamit döneminde kadınlar çoğunlukla samur, vaşak ve zerdevce kürklerini kullanmışlardır. Toplumun alt kesimlerinde ise sansar, yaban kedisi ve nafi kürkü giymişlerdi. O dönemlerde kürkler bugünkü gibi giysinin dış yüzüne değil giysinin iç yüzeyine konulurdu.

Kürk, Türklerin Orta Asya’dan beri kullanılan geleneksel giyim tarzı olan kaftanla birleşmiş diğer milletlerin sahip olamayacağı mükemmel örnekler oluşturmuştur. Eskiden halkın giyim biçimden ve yaşayışından tamamen farklı durumda olan padişah, hanedan ile saray mensupları için özel hazırlanan kaftanlar, giysiler kürklerle zenginleştirilmiştir. Osmanlı saraylarında kürkler ve postların ayrı bir yeri ve önemi vardı. Devlet görevlerine atamalarda ve ödüllendirmelerde içine kürk kaplı hilat verme çok eski zamanlara giden bir Türk geleneğidir. Atanan mevkinin yüksekliğine yapılan işinin önemine göre kürkün kaplandığı kumaş ve kullanılan kürkün cinsi değişir (Tezcan, 2003).

Orta Asya Türk devletlerinde, Hindistan’daki, Türk İmparatorluğu’nda, Horasan (İran), Anadolu Selçuklular’ında, Mısır Sultanları’nda, Altınordu Devleti’nde bu arada Osmanlı Türklerinde kürkün pek makbul bir kaftan, yani bir üst elbisesi (Arapçası “hil’at”tır.) olduğunu ticaretinde büyük önem taşıdığını biliyoruz.

Şu kısa tarihî bilgiler bize kürkün daha çok bir şark libası oluğunu göstermektedir:  

(…)

Makalenin tamamı pdf dosyası olarak sunulmuştur:

AYHAN-Fatma-TÜRKLERİN-GİYİM-KUŞAMINDA-KÜRK

Kağan Kaftanı Desenleri. Högnö-Tarni Külliyesi Heykeli. Moğolistan

Ayaz Ata kaftanı, börkü, çizmesi
—————-

Düzenleyen: Yılmaz Karahan 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap