975) 21. Yüzyılda Türk Dünyasının Aydın Problemi
Yayin Tarihi 27 Mayıs, 2019
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
21. yüzyılda Türk Dünyasının Aydın Problemi
‘’Modern tarihte entelektüellerin işin içine karışmadığı ne önemli bir devrim ne de önemli bir karşıdevrim olmuştur. Entelektüeller fikir hareketlerin anne babaları ve tabi ki evlatlardırlar.’’ Edward W.Said, Entelektüel [1]
Yıl 1883 Gaspıralı İsmail Bey’in Çar hükümetine yaptığı müracaatlar sürekli reddedilmektedir. İsmail Bey, Petersburg’da Türkçe yayımlanacak olan gazetenin ancak Rusça tercümesiyle birlikte basılması koşuluyla gerekli izni alabilmiştir. İzin alınmış fakat zorluklar sona ermemiştir. Gazete baskıya verilmeden önce Petersburg’a gönderiliyor, orada Rus sansüründen geçtikten sonra, Türk düşmanlığı ile tanınan Vasiliy D.Smirnov’un izniyle basılabiliyordu. İsmail Bey’in yazdığı makaleler Rusçaya tercüme edilip Kırım ile Petersburg arasında gidip gelmek zorundaydı. Gaspıralı, uzun uğraşları sonunda gazetesinin sansürünün Petersburg’dan Akmescit’e alınmasını ve Akmescit’teki bir Karayim’in eline verilmesini başarmıştır. Bin bir güçlükle çıkarılan bu gazete, devrinde Türk dünyasının sesi ve çığlığı olmuş, uzun yıllar Türkiye, İran, Afgan ve özellikle Doğu Türkistan Türkleri arasında dahi karşılık bulmuştur. Sultan Abdülhamid başlangıçta bu harekete olumlu bakmış, sonraları bu gazete Türkiye’de en çok okunan gazete olunca sultan şüpheye düşerek gazetenin Türkiye’ye girişini yasaklamıştır. [2]
Evet, tahmin ettiğiniz üzere Tercüman gazetesinin hikâyesinden bahsediyorum. Bundan 136 sene evvel Gaspıralı tarafından çıkarılıp hemen hemen bütün Türk dünyasında okunup uyanışı sağlayabilen Tercüman’dan…
Yıl 2019… Türkiye’de pek çok Türk milliyetçisi fikir insanı, akademisyen, yazar bulunmasına, üstelik çağımıza teknoloji çağı denilmesine rağmen 136 yıl evvel çıkarılan Tercüman kadar etkili olan ne bir sitemiz ne de bir basılı yayınımız bulunuyor. Bulunanlar ise kendisi zor ayakta duruyor.
O zaman sorularımı sorayım:
136 yıldır Türk milliyetçilerinin Türk dünyasına ulaşmakta en başarılı olduğu yayın organı nedir? Yoksa halen 136 sene evvel bastırılan Tercüman gazetesi midir?
2000’lerin başından beri bütün Türk Dünyası tarafından tanınan kaç Türk milliyetçisi fikir insanımız bulunmaktadır?
Türk dünyası aydınları deyince aklınıza gelen isimlerden kaçı halen yaşamakta ve Türk dünyası tarafından tanınmaktadır?
Eğer aklınıza gelen isimler çoğunlukla vefat etmiş şahsiyetler ise o halde Türk dünyasının bir entelektüel problemi ortaya çıkmıyor mu?
Evet, maalesef bir entelektüel problemi ortaya çıkıyor. Fikir hareketlerinin anne-babaları ve evlatları olan entelektüeller bir yandan toplumu aydınlatırken bir yandan da gençlere rol model olarak hareketlerin geleceğe aktarılmasına vesile olurlar. Fakat bugün Türk milliyetçisi gençlerin kendine rol-model görecekleri, böylece Türk dünyasına büyük bir heyecanla hizmet etmelerini sağlayacak entelektüeller yoklar ya da çok azlar. Bu durumu biraz inceleyelim…
Rol modeli eksikliği üzerine
Tatar aydını Ayaz İshaki, Gaspıralı’dan bahsederken ”Türk Ocakları ve Türk Dünyası için Gaspıralı adeta Türk dünyasının ortak peygamberidir.” diyerek onun herkese yol gösteren ve model olan biri olduğuna vurgu yapmıştır. Diğer bir aydın olan Ziya Gökalp ise Atatürk tarafından rol model alınmıştır. Atatürk kuşkusuz yalnızca Türk dünyası değil tüm dünya için liderlik bakımından rol modeldir. Böyle daha nice örnekler sayabiliriz. Birbirini etkileyerek bir sonraki nesle fikir önderi yetiştiren örneklerden…
2000’li yıllara kadar pek çok kıymetli isim çıkaran Türk milliyetçiliği, 2000’lerden itibaren hem gençlerin apolitikleşmeye başlaması hem de entelektüellerin siyasete mağlup olması ya da siyaset erbabı olmasıyla kıtlık dönemine girmiştir. Edward Said bu durumu Entelektüel isimli eserinde:
”Yirminci yüzyılda entelektüeller ve entelijansiya – fikirleri karşılığı para alan yöneticiler, profesörler, gazeteciler, bilgisayar ya da hükümet uzmanları, lobiciler, allameler, sendikalı köşe yazarları, danışmanlar- adı verilen genel bir gruba ait olan insanların sayısındaki artışla birlikte insan artık bağımsız bir ses olarak entelektüel var olabilir mi diye sormak zorunda kalıyor.” [3] diyerek sorgulamıştır.
Bu sorgulamayı bizler Türk dünyası için yaptığımızda şu anda yaşayan ve sayacağımız isimler bir elin parmaklarını geçmez! Genel olarak da siyasi yönü ağır basan kişilerdir. Örnek olarak Abdülcemil Kırımoğlu’nu söyleyebiliriz. Siyasi yönü dışında ağır basan bir aydın söyleyecek olursam mutlaka Kazak şairi Muhtar Şahanov’u zikretmeliyim diye düşünüyorum.
Cengiz Dağcı, Cengiz Aytmatov ve Turan Yazgan gibi isimleri yazıyı okuyan herkes aklına getirmiştir diye düşünüyorum. Yaşayan Türk dünyası aydını diye sorduğum için bu isimleri unuttuğum zannedilmesin. Her biri son derece önemli katkıları olan hakiki birer Türk dünyası aydınıdır. Fakat belirttiğim gibi sorumun sınırlılığına dahil değiller.
Türkiye’den okuyup yazan herhangi bir Türk milliyetçisine Türk dünyasına dair fikirlerini sorduğunuzda kuvvetle muhtemel ilk zikredeceği isim Gaspıralı’dır. Bu güzel ama yetersiz bir durumdur. 2019 yılında Türk dünyasına yönelik bir konuyu tartıştığınızda örnekler 136 yıl evvelden veriliyorsa burada ağır bir iç sorgulama yapma mecburiyeti doğmaktadır.
Türk dünyası gençliğini etrafında toplanabilecekleri şahsiyetler olmadan turan idealine inandıramazsınız. Milliyetçi camiada birçok farklı fraksiyonun bulunması entelektüel zenginlikten ziyade entelektüel boşluktan dolayıdır. Kendinizi kitlenize sunacağınız yeterli kalem erbabınız yoksa her kalem oynatan kişi kanaat önderi olur. Böyle kanaat önderleri yarardan çok zarar verirler. Zaten araştırdığınızda bu tarz isimlerin genellikle akademisyen ya da siyasetçi olduklarını ve ekiplerinin de öğrencileri olduklarını göreceksiniz. O zaman bir başka soruya geçiyoruz: Türk dünyası akademisyenleri aydın mıdır?
Akademisyenler ve aydınlar
”Entelektüeller atom silahlarını mükemmelleştirmek için ve atomun parçalanması için uğraş veren kimseler değildir. Bu kişilere bilim adamı denir. Fakat, bu silahların toplum üzerindeki yıkıcı gücünü tartışan kişiler entelektüeldir. Somut araçlara eleştirel olarak yaklaşır, kimse tarafından görevlendirilmemiştir ve bu nedenle toplumda yalnızdır” [4] J.Paul Sartre
Türk dünyasından bahsederken ihtiyacımız olan entelektüel tipi; alanından dolayı değil sevdasından dolayı hizmet eden entelektüeldir. Türk dünyası sevgisi bir gönüllülük esasıdır. Karşılık alamazsınız, size makam ve rütbe vermez. Türk dünyası üzerine çalışma yapan, makaleler yazan akademisyenlerimizin pek çoğu alanları Türk dünyası olduğundan dolayı yazıyorlar. Toplumdaki karşılıkları ise ”Türk dünyası aydını” gibi ağır bir sıfat oluyor. Halbuki o kişiler bu yazıları vesilesiyle teşvik de alıyorlar, unvanları da yükseliyor. Evet, elbette onlar da kıymetli işler yapıyorlar ama Türk dünyası aydını sıfatının akademisyenleri de yorduğunu düşünüyorum.
Atsız Beğ’e baktığımızda makam, mevki ya da rütbesi olmadan samimiyetle inanmış, samimiyetle ülküsünü anlatmış bir şahsiyettir. Onun ”Bozkurtlar” romanı Gökalp’in ”Türkçülüğün Esasları” ile birlikte halen Türkçülüğün ehliyeti gibidir. Gençliği etkilemiş, kendini asla bozmamış, siyaset değil hareket ve fikir insanı olarak kendini ispatlamıştır. Üzüldüğüm ise bugün yaşayan böyle bir ismi örnek gösteremeyişimdir. İhtiyacımız fikirleri, yazıları ve duruşuyla yalnızca Türkiye’ye değil bütün Türk dünyasına ışık saçabilecek bir örneğimizin olmamasıdır.
Elbette entelektüel olan akademisyenlerimiz de bulunuyor. Onlar ise ya halka inmiyor ya da halkı anlamıyorlar. Yalnızca kendi gibi düşünen insanlar anlasın diye yazıyor ve kendilerine sesleniyorlar. Halbuki fikir hareketlerinin anne ve babaları olan şahsiyetler tarihte böyle insanlar olmamışlardır.
Bize düşen
Efendim, bize düşen evvela Türk dünyasına samimiyetle inanmaktır. Ardından Türk dünyasına dair kalem oynatan herkesi dikkatle okuyarak 2019 yılında bu fikirlerin karşılığına bakıp yeniden yorumlamaktır. Türk dünyasının eksikliklerini ve bizim değinmediğimiz her meseleyi analiz ederek çözüm önerileri sunmak, bunları da herkese ulaştırabilecek güce ulaşmaktır. Evet, bugün Türk dünyasının aydın problemi olduğu aşikardır. Aşikar olanı düzeltmek de bize düşmektedir. Bundan 100 yıl sonra Türk dünyasına dair fikirlerden bahsedildiğinde 2119 yılındaki bir Türk milliyetçisi halen ”Türk dünyasında ortak alfabe meselesini” tartışmamalıdır. Bu meseleleri çözüme kavuşturacak, bunları anlatarak Türk dünyasının derdiyle hemhal olması gerekenler bizleriz.
Öykülerimiz, romanlarımız, fikir yazılarımız Türk dünyasını nakış nakış işlemelidir. Türk dünyasının entelektüel probleminin temel çözümü bugünü iyi anlamaktan geçer. Türk dünyası ancak bu şekilde aydınlığa kavuşabilir. Büyük şair Mehmet Akif’in de dediği gibi:
”Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır!”
Biz Türk milliyetçileri, Türk dünyası sevdalıları için vatan mutlaka Turan’dır. Sahip olmak ve ışık saçmak yegâne görevimizdir.
Mahmut Esad Kıraç
Kaynakça
[1] W.Said Edward, Entelektüel ,Ayrıntı Yayınları, sf.27
[2] Kanlıdere Ahmet, Sosyalizmden Türkçülüğe Kazanlı Ayaz İshaki, Ötüken Yayınları, sf.128
[3] W.Said Edward, Entelektüel, Ayrıntı Yayınları, sf.72
[4] Sartre, J.Paul, Aydınlar Üzerine, Can Yayınları
Yorumlar
Yorum yap