100) TÜRBAN AFORİZMALARI
Yayin Tarihi 25 Ocak, 2008
Kategori KATEGORİLENMEMİŞ
TÜRBAN AFORİZMALARI
Toplumun bir bölümünü ‘ahlaklı’, bir bölümünü ‘dindar’ olarak tanımlayanlar acaba bu yetkilerini nereden alıyor? Bunu yapabilmek için yeterli sağgörüleri, hayal güçleri yeterli deneyimleri var mıdır? Eğer yüzde 46’ya güvenerek yelteniyorlarsa bu hem felsefi açıdan bir skandal hem de olağanüstü büyük bir tarihi yanılgıdır
Olması beklendiği ve sürpriz olmadığı halde, türban meselesinin Türk siyasi yaşamında bu şekilde patlaması bizler için yine de şaşırtıcı oldu.
Türban meselesi üzerine net tavır almayı, ‘Karşı olanlar’, ‘Tamamen yandaş olanlar’ şeklindeki ikilikten (duality) çıkarmak gerekiyor. Çünkü o karşıtlıkta yer alanların dedikleri belki de yüzyıldır filan değişmiyor.
Bu karşıtlık dışına çıkıp türban hakkında tavır geliştirmek önemlidir.
Türban sonuçta ahlaki bir hüküm içeriyor, bu tür bir simge.
Bu nedenle, kesin hükümler içeren tavırlarla yaklaşmak doğru olmayabilir. Çünkü sonuçta birey için değil toplum için bir ahlaki tavır alınması söz konusu ve bu nedenle ister istemez toplumun büyük kesimini kapsayabilmek için gri alanda olacaksınız.
Friedrich Wilhelm Nietzsche, ‘Aforizmalar’ adlı kitabında şöyle der; ‘Ben her türlü ahlaki hüküm vermeye, övmeye ve mahkum etmeye karşı derin bir tepki duyarım. Alışılagelen ahlaki hükümlere karşı şunu sorarım: Hüküm veren hüküm vermeye esas itibariyle haklı mıdır? O, onun yeterli derecede üstünde midir? Onun sağgörüsü, hayal gücü, yeterli deneyimi var mıdır, bir bütünü tasarlaması için’.
Okuyacaklarından pek umudum yok ya, gene de AKP’nin önde gelenlerine bu konularda ciddi bir okuma yapmalarını tavsiye ederim.
Toplumun bir bölümünü ‘ahlaklı’, bir bölümünü ‘dindar’ olarak tanımlayanlar acaba bu yetkilerini nereden alıyor? Bunu yapabilmek için yeterli sağgörüleri, hayal güçleri yeterli deneyimleri var mıdır? Bir bütünü nelerine güvenerek tasarlamaya yelteniyorlar?
Eğer yüzde 46’ya güvenerek yelteniyorlarsa bu hem felsefi açıdan bir skandal hem de olağanüstü büyük bir tarihi yanılgıdır. Aslında bunu istediğini sanan o yüzde 46 bile istemiyor. Bir de tabii ki geride kalan yüzde 54’ün ne yapacağı sorunu da ortada bırakılıyor.
Bu oranlar ortadayken, meseledeki ağır felsefi tartışmaların hiçbiriyle uğraşılmadan çözümü bir de anayasa değişikliği ile halletmeye çalışıyorlar. Olabilecek en genel en belirleyici yasa ile işi bitirmek istiyorlar. Yani esas itibarıyla ‘ben haklıyım ve hüküm verebilirim. Her şeyin üstünde ben varım ve siz de buna uyacaksınız’ diyorlar.
Aslında kamusal alan kavramı burjuvaya özgü bir kavramdır ve esas itibarıyla Kant tarafından formüle edilmiş, daha sonra da Hegel ve Marx tarafından devralınıp geliştirilmiştir
Siz burjuvanın bulunmadığı bir ülkede, felsefe okumanın olmadığı bir yerde kamusal alanı yine burjuvaya ait olan anayasa değişikliği ile yeniden radikal biçimde tanımlamaya çalışırsanız bunun sonundan hayır gelmesi mümkün değildir.
Başbakan durmadan Hegel’in, Kant’ın kavramlarıyla konuşup duruyor. Ben bunu ilk gördüğümde ‘belki okuyup sindirmiştir’ diyerek çok da umutlanmıştım. Fakat daha sonra kavramlarla varılmak istenilen yanlış sonucu görünce umudum tamamen kayboldu. O kavramların yanlış kullanılmasıyla türban meselesi ile varılmaya çalışılan sonuç modern devleti ve toplumu yok edecek potansiyele de sahiptir.
Amaç toplumu rahatlatmak olmasına rağmen aksine büyük rahatsızlık yaratılacaktır.
Nitekim öyle de oldu. Tanım gereği hüküm verenlerin en üstünde bulunan devlet Hegelyen bir şekilde tepkisini koymaya başladı. Bu tepkinin daha da sertleşeceği anlaşılıyor. Hatta absürd bir şekilde AKP’nin kapatılması bile tartışılıyor.
‘Bu demokraside nasıl olabilir’ diye sorarsanız soru tamamen anlamsız olur. Çünkü ‘demokraside’ tespiti yanlıştır. Nasıl olabileceğinin derin analizi çok öncelerde Thomas Hobbes tarafından Leviethan’da yapılmıştır.
Leviethan’da her yurttaşın güvenliğini koruma garantisini veren ve bunu hayata geçiren her yönden güçlü devlet anlatılıyor ve bu da savunuluyor.
Ne yazık ki AKP son adımları ile devlet tarafından tehdit olarak algılanmaya başlanmıştır. Bunun sonuçları çok ağır olabilir.
Bu noktaya hiç gelinmeyebilinirdi ancak AKP son derece zamansız ve gereksiz bir manevra ile bu yüzleşmeyi zorladı.
Sonuç itibarıyla, koruma duygularıyla hareket etmeye başlayan devlet mekanizmasının AKP hakkında rasyonel olmayan tavırlar alması, kararlar vermesi şaşırtıcı olmayacaktır. Üstelik devletin bu tavrına destek verecek sivil toplum kesimleri de mevcuttur.
Öyle görülüyor ki; Türkiye’nin çok acil bir sosyal kontrata ihtiyacı vardır. Buna en çok AKP ihtiyaç duymalıdır.
Yüzde 46’nın sosyal kontrat yerine geçeceğini sanıyorlarsa Jean-Jacques Rousseau’nun ‘Sosyal Kontrat’ eserine bir göz atmalarında yarar var.
Serdar TURGUT
Akşam,19.01.2008
Yorumlar
“100) TÜRBAN AFORİZMALARI” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
[…] http://www.yenidenergenekon.com/100-turban-aforizmalari/ […]