938) Turan Yolunda Aral’ın Sırları (Kitap tanıtımı)
Yayin Tarihi 21 Temmuz, 2016
Kategori TÜRK DÜNYASI
Turan Yolunda Aral’ın Sırları
Erzurum Atatürk Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Tahsin Parlak, halı ve kilim motiflerini araştırmak için gittiği Kazakistan’da, Orta Asya’da yaşayan Türkler’in Kıpçaklar aracılığıyla Avrupaya taşıdıkları kültürün izlerini buldu.
Yrd. Doç. Dr. Parlak, 6 yıllık çalışmanın sonunda yazdığı `Tur-an yolunda Aral’ın sırları’ kitabıyla Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı’nın (TÜRKSAV) 2007 yılı `Türk Dünyası’na hizmet ödülü’nü aldı. Yrd. Doç. Dr. Parlak, “Orta Asya’daki kaya resimlerinden yola çıkarak, tarihi İpek Yolu’nu kuran Kıpçak Türkleri’nin ticaret yoluyla kültürlerini Roma’ya oradan da Avrupa’ya yaydıklarını tespit ettim. Bugün Hıristiyan aleminin dini sembolü olan haç, Almanya’da ve birçok Avrupa ülkesinde bereket Tanrıçası sembolü olarak kullanılan Simurg kuşu gibi bir çok ögenin, binlerce yıl önce Türkler tarafından kullanıldığı ortaya çıktı” dedi.
Atatük Üniversitesi ile Türk İşbirliği Kalkındırma İdaresi Başkanlığı’nın (TİKA) Kazakistan’da 1999 yılında başlattığı `Aral Bölgesi El Halıcılığını Geliştirme Projesi’ni yürütmek üzere bu ülkeye giden Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı, Geleneksel Türk El Sanatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tahsin Parlak, halı, kilim motiflerini incelerken Türk tarihiyle ilgili saha çalışması yapma imkanı buldu. Yaklaşık 4 yıl bölgede kalan Yrd. Doç. Dr. Parlak, halı ve kilimlerde kullanılan motiflerin her birinin birer damga olduğunu, bunların kökünün Orta Asya’daki kaya resimlerinde olduğunu öğrenince araştırmalarını bu yönde genişletti. Kazakistan’da araştırma yaparken, kimliği belirsiz kişilerin bıçaklı saldırısından pencereden atlayarak kurtulduğunu anlatan Yrd. Doç. Dr. Parlak, üç omurgası kırıldığı için bir süre hastanede tedavi görmek zorunda kaldığını söyledi.
“TURAN YOLU, İPEK YOLU OLDU”
Son buzul döneminden sonra insanların Orta Asya’daki Turan ovası civarında yeniden hayata başladıklarını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Tahsin Parlak, “Bu bölgede yaşayan insanlar, Kıpçak Türkçesi’nde `an’ olarak nitelendirilen hayvanları, yine hayvanların şahı olan Şahan’ı, kartalı ve diğer kuşları evcilleştirerek, günlük hayatta yararlandılar. `Turan yolu’nu daha sonra `İpek Yolu’, `Baharat Yolu’ ve günümüzde de `Enerji yolu’ adını aldı” diye konuştu.
“`HAÇ’ VE `SİMURG KUŞU’ TÜRKLER’DEN AVRUPA’YA GEÇTİ”
Halı ve kilimlerdeki motiflerde özellikle Dış Oğuz’u temsilen Ok damgası, İç Oğuz’u temsilen Oğ damgasını ve ikisinin karışımından meydana gelen Oğuz damgasını saptadığını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Parlak şunları söyledi:
“İç Oğuz’un kullandığı Oğ damgası, çadır evlerin (keçe- Kiyüz evler) tepe penceresinin formunu teşkil eden motiftir. Söz konusu motif günümüz Kırgızistan’ının bayrağında da karşımıza çıkmaktadır. Dış Oğuz’lar ise dünyanın dört bir tarafına turlanıp gittikleri için Ok damgasını kullanıyorlardı. Dış oğuzların bilinen diğer ismi de Kıpçaklar’dır. İpek Yolu’na hakim olan Kıpçaklar, gittikleri yerlere bu motifleri götürdüler. Bu motifler içerisinde özellikle güneşi temsil eden `Oz’ damgası yani çarkıfelek, Avrupa’da gamalı haç olarak karşımıza çıkıyor. Dış Oğuz’un Ok damgası ise, Kıpçakların bir kısmının Hristiyan olmasıyla birlikte 3’üncü yüzyılda Avrupa’ya taşınıyor. Oğuzlar’ın güneş damgası Tunç devrinde Azerbaycan’daki kaplarda, Erzurum’un Oltu İlçesi’ndeki koç ve koyun heykellerinde bulunurken, `Ok’ damgası ise Kıpçaklar Hristiyan olduktan sonra Avrupa’da haç olarak kullanılmaya başlanıyor. Hristiyan aleminin simgesi olan haçı Türk dünyasının halı ve kilim dokumalarında, yine Ahmet Yesevi Türbesi’nin tuğla dekorasyonu arasında görebilirsiniz. Yine yarısı kartal, yarısı pars olan Dış Oğuz’un ongunu Simurg kuşu figürü, İpek Yolu’nun her yerinde karşımıza çıkıyor. Tataristan ve Hakas Devletleri’nin arması, Kazakistan’ın milli simgesi olan Simurg, Hunlar’dan itibaren bir çok Türk Devleti’nin yanı sıra Roma’nın kurucusu Tursakalardan meydana gelen Etrüksler aracılığıyla İtalya’da ve Almanya’da kullanılmaktadır. Türkistan’da bulunan Bayındır’dan İzmir’deki Bayındır’a getirilerek gemilere yüklenen mallar, Kıpçaklar tarafından deniz yoluyla İtalya’ya taşınıyordu. Böylece Kıpçaklar, kültürlerini de Avrupa’ya aktarıyordu. Orta Asya’daki Turan Denizi’nin Ege’de Tiran Denizi olarak karşımıza çıkması da bunlara örnek teşkil ediyor. Orta Asya’daki kaya resimleriyle İtalya ve bu bölgedeki amblemlerin sırrı budur.”
`KURUYAN ARAL GÖLÜ’NDE TÜRK İZLERİ’
Orta Asya’da araştırma yaparken Aral Gölü’nün kuruması sürecini yaşadığını aktaran Yrd. Doç. Dr. Parlak çalışmalarının sonucuyla ilgili şu bilgileri verdi:
“Küresel ısınmanın had safhada olduğu bölgedeki kuruyan gölün tabanında Türk kültür tarihinin izleri çıktı. Özellikle Aral’ın 25 metre derinliklerinde, Korkut Ata Devlet Üniversitesi’nin yürüttüğü kazılar sonucu ortaya çıkarılan Kerderi Bölgesi’ndeki Kerderi kümbetleri ve arkeolojik kalıntılar Anadolu’dakilerle aynı. Turan yolunda yaptığım gezilerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki kiliselerin de Kıpçak Türkleri’nin menzil kiliseleri olduğunu tespit ettim. Çünkü Kazakistan’daki Akiler’in, bu günkü ismiyle Ahi teşkilatının ilk kuruluş yeri buradır. Bu teşkilatı incelediğim zaman Osmanlı Devleti’ni 600 sene ayakta tutan etkenin bu ahilik teşkilatı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu Ahilik merkezi incelendiğinde, Kıpçaklar’ın Aral’daki Akkurgan’dan başlayıp Selçuklu’nun başkenti Cankent’ten, o bölgeden hareket ederek Anadolu’ya iki koldan geldiklerini görüyoruz. Müslüman olan Oğuzlar Türi-İlkmen/Türkmen adını alarak Selçuklular’ı oluşturup Anadoluya ilerlerken, Hristiyan olan Oğuz ve Kıpçaklar ise Gürcistan üzerinden ilerleyişlerine devam ediyorlar. Bu arkeolojik ve etnografik bulgular biraraya geldiği zaman, Türkler’in dünya medeniyetine hangi katkıları olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Fakat bu Ahilik yolu dediğimiz İpek Yolu zamanla gözden kaçmış. Oysa ki Kıpçak boyları olan Çıldır Atabekleri, 1576’ya kadar Hristiyan olarak yaşamış, Lala Mustafa Paşa’nın Erzurum’a vali olmasından sonra Müslümanlığı seçmişlerdir. Çıldır Atabekleri, müslüman olduktan sonra Ahilik sistemiyle yaptıkları menzil kiliselerinin yerine menzil külliyelerini oluşturuyorlar. Böylece kültürün devam etmesini sağlıyorlar.”
`3 HİLAL, 3 KÜLTÜRÜ TEMSİL EDİYOR’
Türklerin üç kültürün mensubu olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Tahsin Parlak, bu konuda da şunları söyledi:
“Osmanlı Devleti’nin bayrağında yer alan üç hilal, bozkırdaki yarı göçebe hayatı temsil eden Akkır’ı, İpek Yolu’nu anlatan Akyol’u ve ince şehir hayatını gösteren Akkurgan’ı simgeliyor. Ve bu ince şehir hayatıyla kültür ve medeniyetin beşiği durumundayız. Ancak bugün Batı, bizi yalnızca bozkır hayatıyla ön plana çıkarıyor. Orta Asya’daki kaya resimleri incelenirse, Türkler’in binlerce yıl önce Bering Boğazı’nı nasıl aştığını, dünyaya nasıl ulaştığı görülür. Yaptığım çalışmalar bir başlangıç, bu konu daha geniş bir şekilde araştırılmalı ve Türkler’in dünya medeniyetine olan katkıları gün yüzüne çıkarılmalıdır.”
Orta Asya’daki Tur-an yolundan, Akdeniz’de, Avrupa’da hatta Amerika yerlilerine kadar giden araştırmalar sonrası, bölgedeki etnografik malzemeleri birleştiren Yrd. Doç. Dr. Parlak, yazdığı 528 sayfalık `Turan yolunda Aral’ın sırları’ kitabıyla TÜRKSAV’ın Türk Dünyası’na hizmet ödülünü aldı.
http://www.genelturktarihi.net/turan-yolunda-aralin-sirlari
Yorumlar
“938) Turan Yolunda Aral’ın Sırları (Kitap tanıtımı)” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
[…] LİNK : http://www.yenidenergenekon.com/938-turan-yolunda-aralin-sirlari-kitap-tanitimi/ […]