370) Türk Dili İsyanı: Wagon Lits Olayları
Yayin Tarihi 25 Nisan, 2016
Kategori SOSYAL
Wagon-Lits Olayları
25 Şubat 1933’te İstanbul’da gençler, “Türkiye’de Türkçe konuşulur” sloganlarıyla Taksim ve Karaköy’de protesto gösterileri düzenlemişlerdi.
Cumhuriyet’in ilanından sonraki ilk büyük gençlik hareketi, 25 Şubat 1933 günü İstanbul’da meydana gelir. Darülfünun (Üniversite) gençliği, Wagon-Lits (Yataklı Vagonlar) Şirketi’nin Beyoğlu ve Galata’daki acentalarını basarak, “Türkiye’de Türkçe konuşulur” sloganlarıyla protesto gösterileri düzenler.
Acenta müdürü işyerinde Türkçe konuşmayı yasaklayınca
İstanbul’da büyük heyecan yaratan bu olayın nedeni, acenta müdürünün işyerinde çalışanlara Türkçe konuşmayı yasaklaması, bu yasağa aykırı hareket eden bir Türk görevliye de hakaret edip onu işten uzaklaştırmasıdır.
Gençlerin büyük tepkisine yol açan olay, 23 Şubat 1933 günü şirketin Beyoğlu’nda, Tokatlıyan Oteli’nin altında bulunan acentasında gerçekleşir.
Memur Naci Bey telefonda Türkçe konuşunca
O gün, acentaya gelen bir müşteri, memurlardan Naci Bey’e başvurarak akşam kalkacak Ankara treninde, yataklı vagonda yer olup olmadığını sorar; yer bulunmadığını öğrenince ısrar eder. Naci Bey de müşterinin ısrarı üzerine, belki yer bulunur umuduyla, telefona sarılıp şirketin Galata’daki acentasını arar. Naci Bey, doğal olarak, Türkçe konuşmaktadır.
Yeni müdür bay Jannoni: “Burada resmi lisan Fransızca”
Ancak bu konuşma, acenta müdürlüğüne yeni atanmış olan Bay Jannoni’nin dikkatini çeker. Önce diğer memurlara, Naci Bey’in hangi dili konuştuğunu sorar. Onlardan, “Türkçe” yanıtını alınca, sinirlenerek Naci Bey’i yanına çağırır ve
“Burada resmi lisanın Fransızca olduğunu bilmiyor musunuz? Size sopa ile mi davranmalı!” diye bağırır.
Naci Bey’in yanıtı da şöyle olur:
“Ben Türk’üm. Ülkemde resmi lisan Türkçe’dir. Hatta siz bile Türkçe öğrenmelisiniz.”
Olayın gelişimini o günlerin gazetelerinden okuyalım:
“… Bu cevap müdür efendiyi büsbütün hiddetlendirmiştir. Önce kabahatsiz memura 10 lira nakdi ceza vereceğini, gene aynı hakaretâmiz tavırlarla bildirmiş, Naci Bey’in, ‘Niye ceza veriliyor, kabahatim nedir? Memleketimde Türkçe konuşmak hakkımdır’ şeklindeki sözlerine karşılık, cezayı daha da arttırmış, ‘Sizi 15 gün için kovuyorum’ diye bağırmıştır. Naci Bey de şapkasını alıp bir tek kelime bile söylemeden çekip gitmiştir. Hadise, hazır bulunan diğer memurları da müteessir ettiği için, müdüre gitmişler ve yaptıkları hareketin doğru olmadığını, arkadaşları hakkında verilen kararın geri alınmasını istemişlerse de aldıkları cevap şu olmuştur: ‘Ya ben giderim, yahut da o!’ Olay, yataklı vagonlar şirketinin temsilciliğine de aksetmiş, fakat bu küstahlıkla alakadar olabilecek hiçbir hareket görülmemiştir.”
Olay gazetelerde…
Kapitülasyonlar döneminin geride kaldığı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Onuncu Yılı’nı kutlama hazırlıklarının başladığı günlerde meydana gelen bu olay, gazetelerde geniş yer bulunca, kamuoyunda da büyük bir tepki doğar.
Üniversite gençliğinin temsilcileri, “Memleketin mukaddesatına hakaret eden Şirket Müdürü Jannoni’nin bu tutumunu protesto amacıyla” büyük bir miting düzenleme kararı alırlar.
Gençler tramvay ve otobüslerle akın akın Taksim de
25 Şubat günü, öğleden sonra, gençler tramvay ve otobüslerle akın akın Taksim’e, oradan da Beyoğlu’na gelirler. Kısa sürede toplanan kalabalık binlerle ifade edilebilecek rakamlara ulaşır.
Gençler, atlı polis barikatını aşarak Beyoğlu’nda, acentanın bulunduğu bölgeye doğru yürüyüşe geçerler. Gençlerin bir öfke seli halinde geldiğini öğrenen Bay Jannoni, memurlara izin verir, kepenkleri alelacele indirttikten sonra ortadan kaybolur.
İstiklal Caddesi’ni hınca hınç dolduran kalabalık nedeniyle tramvaylar hareket edemez hale gelir. Bir genç, bu tramvaylardan birinin üstüne çıkarak hareketlerinin amacını açıklar: Türkiye bir sömürge değildir, Türkiye’de Türkçe’den başka bir dilin hakimiyeti söz konusu olamaz…
İndirilmiş kepenkler, taş yağmuruna uğrar
Bu sözler üzerine büsbütün coşan gençler, ellerine geçirdikleri taşlarla acentayı taşlamaya başlar. İndirilmiş kepenkler, taş yağmuruna uğrar. Kepenklerin gürültüsünü de gençlerin “Türkiye’de Türkçe konuşulur” bağırışları bastırır.
Daha sonra gençler kapalı kepenkleri kaldırarak içeri girerler; şirkete ait eşyalardan bazıları tahrip edilir; duvarda asılı duran Cumhurbaşkanı ‘Gazi Hazretleri’nin fotoğrafı, “Bu müessese, bu resmi asmaya layık değildir” sözleriyle duvardan indirilir ve dışarı çıkarılır.
Heyecan içinde olmalarına rağmen, yine aynı binada bulunan iki başka yabancı şirketin bürosuna zarar vermemeye özen gösteren gençler, dışarı çıktıklarında karşılarında polis ve itfaiyeyi buldular. Ancak polisin çabaları sonuç vermez. Polis barikatını aşan gençler, itfaiyenin üzerlerine sürekli su sıkmasına rağmen, “Türkiye’de Türk dili hakimdir” diye bağırarak Karaköy’e inerler.
Karaköy’den Cağaloğlu’na yürüyen gençler gazetelere gidiyorlar
Karaköy’de, Wagon-Lits Şirketi’nin merkez binası taşlanır. Daha sonra gençler Cağaloğlu’na yönelirler. Burada, ellerindeki ‘Gazi’ fotoğrafını Halkevi’ne teslim eden gençler, gazeteleri ziyarete başlarlar.
Cumhuriyet gazetesinin önüne gelindiğinde, yazarlardan Peyami Safa’nın “Türk diline dil uzatanların dilleri kurusun” diye bağırması, gençleri iyice coşturur. Bu arada gençler, olaya o günlerde yapılan güzellik yarışması kadar yer ayırmayan kimi gazeteleri kınayıcı sloganlar da atarlar.
Olaylardan sonra, polis tarafından yakalanan 20 genç, ilk sorgularının ardından serbest bırakılırlar. Şirketin Karaköy merkezinde 1.500, Beyoğlu acentasında ise 3 bin liralık bir zararın meydana geldiği yetkililerce saptanır.
Üniversite gençlerinin bu protestosu, yurt çapında ses getirir
Diğer illerdeki gençler de çektikleri telgraflarla bu hareketi desteklediklerini bildirirlerken, “Türkiye’de Türkçe’yi mutlak hakim kılmak için” bir ‘Dil Mücadele Cemiyeti’ kurulması kararlaştırılır.
Bay Jannoni, gazetelere yaptığı açıklama
Olaylar yatıştıktan sonra ortaya çıkan Bay Jannoni, gazetelere yaptığı açıklamada, işyerinde Türkçe konuşmayı yasaklamadığını öne sürerek kendisi şu sözlerle savunur:
“Mevzubahis memuru bir müşteri ile sert bir tavırla konuşurken gördüm. Müşteri hoşnutsuzluğunu izhar ediyordu. O zaman meseleyi bana anlatmasını söyledim. Memur şu cevabı verdi: ‘Burası Türkiye’dir; ben Türkiye’de başka lisanla konuşmam’. Bunun üzerine, memura 10 lira ceza verdim. Bana bu cezayı vermeyeceğini söyledi. Bunun üzerine kendisine 15 gün muvakkat mezuniyet (geçici izin) verdim. Fakat çalışkan bir memur olduğu için, cezayı bir haftaya indirdim. Memur şapkasını giydi ve gitti. Hadise bundan ibarettir. Benim Türkleri sevmediğimi söylüyorlar. Tamamen asılsızdır. Nitekim şimdi Türkçe öğreniyorum.”
Ancak Müdür Bay Jannoni’ye Türkçe’yi öğrenmek, nasip olmaz! Hakkında adli bir takibat sürerken, Wagon-Lits Şirketi’nin Paris’teki merkezinden gelen müfettişler, yaptıkları soruşturma sonucu davranışlarını hatalı buldukları Müdür Jannoni’ye işten el çektirirler. Memur Naci Bey de görevine iade edilir.
Yunus Nadi’nin yorumu
Cumhuriyet gazetesi başyazarı Yunus Nadi, 26 Şubat 1933’te ‘Yataklı Vagonlar İdaresindeki Hadise’ başlığı altında yayımlanan makalesinde, olayı aktardıktan sonra özetle şunları dile getiriyordu:
“Türkiye’de çalışan hiçbir müessese burada illa filan dil konuşulur diye iddia edemez. Bu, kapitülasyonları ilga eden (yürürlükten kaldıran) Türkiye’ye mahsus bir hal değildir. Bütün dünyanın medeni ve müstakil her memleketinde cari olan ve öyle cereyanı da pek tabii bulunan bir haldir. Medeni ve müstakil her memlekette yabancı dillere sadece müsamaha olunur. O kadar. Yoksa herhangi yabancı dilin herhangi medeni ve müstakil bir memlekette, değil böyle yataklı vagonlar idaresi gibi umuma mahsus bir merkezinde, hatta yataklı vagonun birkaç kompartımanında dahi, kendisine mahsus bir hakimiyet iddia edilmesine asla ve kat’a müsamaha olunamaz. Yataklı vagonlar Şirketi’nde Fransızca da konuşulabilir. Fakat orada Türkçe konuşmanın memnuiyetini (yasaklanmasını) farz etmek sadece mecnunluk veya ahmaklıktır…”
Wagon-Lits’nin Türkiye’deki 48 yıllık hizmeti
Uluslararası bir şirket olan Wagon-Lits, ilk kez 1924 yılının Ağustos ayında, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’nın izniyle, İstanbul-Ankara arasında yataklı ve yemekli vagonlarını servise koydu İstanbul’da bulunan birçok elçilik, Ankara’nın başkent ilan edilmesine rağmen, henüz Ankara’ya taşınmadığından, sık sık başkente gidip gelmekte, bu yolculuklarında da treni tercih etmekteydi.
Karayolları da henüz gelişmediğinden, bu dönemde devletin ileri gelenleri, politikacılar da trenin yolcuları arasındaydılar. Yolcular özellikle ‘yürüyen lokanta’ Wagon-Restaurant’ın gedikli müşterileriydi. Başlangıçta, İstanbul-Ankara arası haftada iki gün (salı ve cumartesi) bir yataklı ve bir yemekli vagonu servis koyan şirket, daha sonra bu sayıyı haftada üçe çıkardı. 1926’da Mustafa Kemal’in isteğiyle, şirkete 40 yıl boyunca yeni kurulan TCDD’nin yataklı ve yemekli vagonlarını işletme ayrıcalığı tanındı. Bu tarihte şirketin filosunda, her biri 16 ranzalı tik ağacından yapılma 5 ahşap yataklı vagon bulunmaktaydı. Anadolu Ekspresi ve daha sonra servise konulan Ankara Ekspresi’ne takılan bu vagonlarda, ancak günler öncesinden rezervasyon yaptırmak koşuluyla yer bulunabiliyordu. Şirket daha sonra 14 ranzalı bir yataklı ile bir lokanta vagonunu Toros Ekspresi’ne ekleyerek İstanbul-Adana arasında da hizmet vermeye başladı. 1959’da şirketin filosu 60 çelik yataklı, 20 yemekli ve uluslararası posta taşımacılığı için de 8 bagaj vagonuna ulaşmış bulunuyordu. 1 Nisan 1972 tarihinde de Wagon-Lits’nin imtiyazı sona erdi. Vagonlardaki şirket arması törenle sökülerek TCDD’nin ay-yıldızlı arması takıldı.
Ertan Ünal
Popüler TARİH
Yorumlar
Yorum yap