5) KAHVEHANE KÜLTÜRÜ

Yayin Tarihi 9 Temmuz, 2007 
Kategori SOSYAL

 

 

KAHVEHANE KÜLTÜRÜ 

image00115.jpg

“Aylak Asker, Fesada Düşer!” 

(Timur Han) 

 

Ülkemizde internet kafelerle birlikte 600 bin civarında kahvehane bulunmaktadır. 500 yıl önce sosyal hayatımıza giren bu Arabi mekanlar, artık Türk Toplumunun vazgeçilmez uğrak yerlerinden biri olmuştur. Genelde erkek vatandaşlarımıza hizmet vermektedir. İlk kahvehaneler, çay, kahve, meşrubat içilip kültürel sohbet yapılan “kıraathane” tarzındaydı…

Son zamanlarda, bilhassa liberal ekonomi ile kucaklaştığımızdan (24 Ocak 1980) tarihinden, yani özelleştirme devrinin başlaması ile büyük çaplı işsizlik başlamış ve kahvehaneler mantar gibi türemiştir. 

Kahvehanelerin çoğalması müşteriyi de değiştirmiş, sohbet konularını da, kahvehanenin içeriğini de… Bir zamanlar “Mektebi İrfan” veya “Hayat Okulu” olarak anılan bu yerlerde artık:

1- İkinci bir iş yapmayan veya yapamayan emeklilerin zaman geçirdiği, kendi deyimleriyle “zaman öldürdükleri” yerdir.

2-  İşsizlerin belirli bir adreste toplanıp, umutla bir iş bekledikleri yerdir.

3-  Küçük çaplı şans oyunlarını oynayanların yeridir. (at yarışları-kağıt-okey vs.)

4-  Maçların para karşılığında izlettirildiği yerlerdir.

5-  Bütün kahvehanelerde olmasa bile, magazin-spor-bulmaca ağırlıklı gazetelerin mevcudiyeti ile müdavimlerin oyalandığı yerlerdir.

6-  İnternet kafeler, çocuklarımızın ve gençlerimizin Amerikan oyunları ile Türk Kültürüne yabancılaştırıldığı yerlerdir… 

Her kahvehanenin ortalama 15 müdavimi veya müşterisi olduğu varsayılırsa, 9 milyon vatandaşımız hergün kahvehanelerde oyalanmaktadır (!) Her müşterinin ortalama 4 saat oyalandığını varsayarsak, bunun kaç iş gününe tekabül ettiğini ve bu iş gücünün dörtte birinin bile neler yapabileceğini düşünmek gerekir… 

Hayatta telafisi olmayan tek şeydir. ZAMAN

Zaman, sağlıktır.

Zaman, kazançtır.

Zaman, sevgidir.

Zaman, ilaçtır.

Zaman, kültürdür. 

 

Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül bir sohbet ister kahve bahane” anlayışı ile kahvehanelere gidenler artık kalmadı…

Belki var da, sohbet için kahvehaneye gitmiyorlar.

Artık kahvehaneler zamanın, zamansızca öldürüldüğü ve umutların yaşatılmaya çalıştığı mekanlar haline dönüşmüştür. 

Dedikodunun ve fiskosun etkili olduğu kahvehanelerde her zaman hayal ve umut tacirleri bulunur. Seçim öncelerinde kahvehanelerin önemli bir fonksiyonu vardır. Burada yapılan propagandalar halk arasında her zaman etkili olmuştur…  

Çünkü;

Zamanına önem vermeyenleri, önemseyen birilerinin olması   etkilidir. 

YILMAZ KARAHAN

 

Paylaş:

Yorumlar

“5) KAHVEHANE KÜLTÜRÜ” yazisina 5 Yorum yapilmis

  1. oruç yıldırım yorum tarihi 21 Kasım, 2007 01:22

    Teşekkürler bu değerli yazınız için.
    Saygılarımla…

  2. Samet Acar yorum tarihi 21 Kasım, 2007 16:29

    Bence kahve kültürü,insanların zayıf düşüncelerin bir versiyonudur.Çok güzel örnekler vermişsiniz.Bir kaç tane de ben ekliyeyim.Arkadaşı ile oyun oynar ,biri o parayla evine ekmek alır gider,değeri de evine eliboş gider.Kahve kültürü ,kumar demektir,tembellik demektir,başkasının zayıflığ etkisinde kalmaktır.Gününü değerlendirememek demektir.Zamanı boşa harcamışlığın kültürüdür kahve kültürü.Daha çok şeyler ilave edile bilir.Acaroğlu

  3. Metin YILMAZ yorum tarihi 3 Aralık, 2007 12:42

    Özellikle son yıllarda şu veya bu dernek adı altında ruhsat alan kahvehaneler alenen kumar oynatıyor. Sadece zaman değildir kahvehanelerde ölüdülen; belki de bir ailenin ya da aile bireyinin istikbalidir!

  4. Ertuğrul Kapusuzoğlu yorum tarihi 9 Mart, 2009 11:22

    Sanırım Reşat Nuri.
    Bir hikayesindeki kahraman; kahvehane düşmanıdır.
    Ancak, kahvehaninin ne derece önemli olduğunu ancak emekli olduktan sonra anlar.
    Kahvehane, eski ve doğru tabiriyle kıraathane, emekli ve yaşlıların sığınağıdır.

    Kahvehaneler bugün, Sayın Karahan’ın kıymetli yazısında sunulandan daha acımasız ve tehlikeli durumlar arzetmektedir.
    Ve kafe denilen yerler.
    Aradaki fark; kafede 20 yaş altı, kahvehanede yirmi yaş üstü insanlar insafsızca zaman öldürüyorlar.

    Çevremdekiler her ne kadar zeki ve bilgili olduğum konusunda kelamlar etseler de, bedeniz ne kadar bilgisiz ve özellikle de saf olduğum kanaatindeyim.
    Mesela?
    Okullardaki ve her yerdeki uyuşturucu belasının bir türlü kesilememesini bir türlü anlayamam.
    Oysa çok kolay.
    Trafik kazalarının bir türlü sona erdirilememesini bir türlü anlayamam, oysa çok kolay.
    Hakkaniyetli, adaletli, namuslu bir seçim ve sayım yapılamamasını bir türlü anlayamam, oysa çok kolay.
    Anadolu gibi bir coğrafyada, halkın aç, işsiz ve perişan olmasını bir türlü anlayamam, oysa çok kolay.
    Halkın cahil kalmasını bir türlü anlayamam, oysa çok kolay.
    Ve bendenizin, problem gördüğü ve çözümünün de çok kolay olarak ifade edildiği yüzlerce belki binlerce problem.
    Galiba, kendi iddiamla ters düştüm.
    Hem; saf ve bilgisizim diyorum, hem de derin yaralara şifa bulmak çok kolay diyorum.
    AK parti, bu problemlerimizin hepsine, bir kalemde şifa bulabilir.
    Her türlü kanunu, bir kalemde çıkaracak bir güç.
    KAldı ki AK parti değil de bu güne kadar gelen bütün hükümetler.
    Aklın yolu bir ise, ki öyledir.
    Bu yaraları gündeme getiren bir iktidara, hangi muhalefet engel olur ki, bir türlü yaralarımız iyi olmaz.
    Eksik olan acaba iyi niyet midir?
    Haşa!
    Sümme haşa!
    Gelmiş geçmiş ve bugünkü hükümetlerimizi iyi niyetsizlikle mi suçluyorum?
    Ben suçlamıyorum; amma dedim ya biraz safım.
    Peki, iyi niyet varsa bu meselelerin hakkından gelmek o kadar zor değil ki.
    Bekara karı boşamak kolay öyle mi?
    Hadi canım sende.
    Evet, hepsi o kadar kolay.
    Peki, sizin dediğiniz olsun.
    Anlayamadığım bir şey daha var.
    Bakın buna hiç bir tenkit kabul etmem.

    Şu, yavrum Hadise.
    Gelişi hadise olan Hadise.
    Bomba gibi.
    Bedeninin bütün hatları meydanda.
    İnsanın, seyrederken bile içi gidiyor.
    Sakın beni ayıplamayın, umum kanaati söylüyorum.
    Ben de umumun içinde yaşayan bir vatandaşım.
    Diyeceğim o değil.
    TRT bu hatun kişiyi nasıl seçti.
    Doğrusu her fırsatta çocukların bile başına bir bez geçiren anlayış, nasıl oldu da “Erkeğin başını döndüren” bu yavruyu erovizyon yarışmalarında temsil için seçti.
    Ve bir etek para verdi.
    Okullara bile mecsit isteyen.
    Kadınların baş örtüsünü bayrak yapan.
    Her fırsatta İslami şeyler isteyen ve tavsiye eden zihniyet.
    Nasıl oldu da Hadise yavrusunu seçti.
    Bakın bunu anlayabilmiş değilim.
    Doğrusu, elhamdülillah bir Türk ve Müslüman olarak, müziğin notalarla değil, kadın bedeniyle teşhir edilmesinden son derece rahatsız oldum.

    Galiba yazımızla, bizim yorumumuz farklı mecralara gitti.
    Hemen başa dönelim.
    Kahvehane ve kafeler toplumun derin bir yarası.
    Bu yara bir kalemde halledilebilir.
    Zaman israfı gibi bir felaket, bir kalemde düzeltilebilir. Zararlarından korunulabilir.
    Niçin yapılmıyor.

    Bu millet, ramazanlarda özellikle okullarda zorla oruç bozduran zihniyetten çok çekmiştir.
    Bu millet okullarında; “Hadi Allah’tan şeker isteyin” diyebilen zihniyetten çok çekmiştir.
    Bu milletin, inançlı yöneticilere hasreti büyüktür.
    Bir iddiaya göre, bu hasret sona ermiştir.
    Umum kanaate ve kendi iddialarına göre,bütünüyle inançlı bir kadro iş başındadır.
    O halde, bu inançlı kadrodan, kangren olmuş yaralara çare beklemek vatandaş olarak bizim hakkımızdır.
    Vatandaş, Hadise bombasını erovizyonda temsilini değil, aş ve iş bekliyor.
    Dedim ya yine saflığım üzerimde.
    Taktım bu Hadise’ye.
    Biri bana Hadise’yi izah etmeli.
    Acaba takiyye mi.
    Takiyye ise, takiyye kelimesinin cuk oturduğu bundan daha güzel bir Hadise olamaz.
    ..
    Bizim hoca kürsüde açık saçık giyinen kadın ve kızlara almış vermiş.
    Cehennemlere sokup sokup çıkarmış.
    Cemaatten, bizim gibi münasebetsiz biri çıkıp demiş ki; “Amma Hocam, sizin torunlar da mini etek giyiyor.”
    Hoca yüzsüz; “Amma haspalara da pek yakışıyor canım” buyurmuş.
    Böyle işte.
    Pek safım vesselam.

  5. Ümit Emel yorum tarihi 5 Haziran, 2009 12:13

    Teşekkürler.Ben daha çok KIRAATHANE kısmıyla ilgilenmekteyim.Elbette günümüzde artık bu anlamda kahvehaneler kalmamış ,olumsuz örnekler olarak gözümüze çarpmaktalar.Keşke eski işlevleriyle yeniden canlandırılabilse kıraathane kültürümüz..Selam ve saygılar…

    Beşir Ayvazoğlu Beğ’in şiirindeki gibi yani..Sivas’ın simgelerinden biri haline gelmiş Çerkesin Kahve gibi….

    http://www.imeem.com/people/0GHYr6n/music/R6omJWHD/erkesin-kahvemp3/

    Çerkez’in Kahvede Bir Kış Gecesi

    Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
    Zehir zemberek bir zemheri
    İpini koparmış itler gibi
    Saldırır açık kalmış kapılardan
    Patır patır dökülür donuk yıldızlar
    Ay gök sofrasında bir tabak buz

    Ortada nar gibi kızarmış ördek soba
    Çerkes emmi’den evvela
    Sıcacık bir ‘buyrunuz’
    Çaylar mı? tavşan kanı, şâhâne
    Çerkes’in bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Ha tepede sallanan kırk mumluk ampul
    Ha duvarda isli bir gaz lambası
    Farkedilmez sedirin yağlıkara muşambası
    Masanın bacakları çarpıksa ne gam
    Varsın endam aynaları
    Çevirsin suratları cin çarpmışa
    Çerkes emmi çıkarıp gümüş tabakayı
    Kalın bir cigara sarsın yeter

    Tütün değil tütün altın mübarek
    Cigara cigara değil yaprak sarması
    Ve okkalı bir fincan orta kahve
    Yahut tavşan kanı çay ooh keyf kekâ
    Koy o parayı cebine be hey divâne
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Ah o kırmızı kuşaklı bardaklar
    Kuşaklarda ‘hoşgeldiniz’
    Ocakta sıra sıra çaydanlıklar
    Kimi çin işidir kimi capon
    Çerkes zevk sahibi patron
    Dilli mi dilli
    Dizi dizi nargileler
    Marpuçları allı yeşilli
    Ve yukarda gülümseyen adnan menderes
    ‘Kahpe felek sana nettim neyledim’
    Uan recep yenir miydi bu nane
    Çerkes’in bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Yatsıyı kıldı mı damlarlar birer birer
    İnce kar kuşanmış eski adamlar
    Evvela buzlu selamlar
    Çözülür aynalarda ‘aleykümselam’
    Halhatır sorulur hoşbeş edilir
    Derken lakırdılar dumanaltı
    Aşık Hulusi’yi gördü ya aşık helâli
    Bir acayiptir hâli
    Haydi helâli dokun sazın tellerine
    Gidelim yâr illerine
    Suspus olmuş helâli
    Gözleri duvardaki levhada
    ‘Ah minel aşkı ve hâlâtihî’

    Ve pattadak düşer iri yarı bir nükte
    Geçer hulusi’nin eline helâlinin yuları
    Sinsi sinsi güler bir hin oğlu hin
    Kahkahalar yükselirken, köşesinde
    Keyif tazeleyen müslüm efendinin
    Arada kaynar nargile fokurtuları

    Gitgide koyulaşır muhabbet
    Çerkesin üstüste çaylarıyla
    Ve sonra mapusane gediklisi
    Üç beş adam doğramış
    Kasabın oğlu bıçakkesmez hulusi
    Aşık Hulusi
    Ayaklarında yumurta topuk kundura
    Kalın kara bıyıklarını bura bura
    Bir köroğlu tutturur tane tane
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Hulusi, canın çıksın e mi
    Sen köroğlu kırat dedin
    Bitti tepemizde bu kör beygir
    Aklına turp sıktığı şaban ağa
    Dilinde çoktan eskittiğ yeni küfürler
    Yüklenir kapıya körkütük sarhoş
    Ört kapıyı lan godoş
    Burası meyhane mi
    Rakı şarap ne gezer burası kıraathane
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Açar bayramlık ağzını şaban ağa
    Sessizlik yalın kılıç dolaşır
    Aynalar ayna değil iri birer kulak
    Müslüm efendi ya sabır çeker
    Kaşgöz oynatır çerkes emmi
    Acans geldi sami
    Çek radyonon kulağını

    Bir köşede sami elinde kör kerpeten
    Hababam tepeler kelle şekerleri
    Nerde o eski tiryakiler
    Kıtlama çay içen mi kalmış tek tük
    Gönül ahbab ister kahve bahane
    Çerkesin bir kahvesi var
    Altı kaval üstü şeşâne

    Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini
    Zehir zemberek bir zemheri
    İpini koparmış itler gibi
    Saldırır açık kalmış kapılardan

    Beşir Ayvazoğlu

Yorum yap