545) OSMANLI HANEDANININ YAPISI

Yayin Tarihi 9 Mart, 2011 
Kategori TÜRK DÜNYASI

OSMANLI HANEDANININ YAPISI

image00126.jpg
Türkler’de Mete’den Osmanlılar’a kadar bütün Türk devletleri olan; başlıca Hunlar, Göktürkler, Uygurlar, Karahanlılar, Gazneliler, Büyükselçuklular, Harizmşahlar, Anadolu Selçukluları, Anadolu Beylikleri ve Osmanlılar da Devlet ve Kağan (Sultan,Padişah) kutsaldır.
Türkler’de Kağan, “ yeryüzünün hükümdarı” olarak düşünülürdü. Türk Kağanı adeta “göğün yerdeki bir temsilcisidir” fakat o. Tanrı değildir. Türkler, sonsuz kudreti olan Tanrı’ya ve onun cihan hakimiyetini kendilerine ihsan ettiğine kesin olarak inanıyorlardı. Yani Türk devletlerinin Kağanı, yeryüzündeki bütün ülkelerin tek bir hükümdarı olarak telakki edilir ve Türk Kağanları “Tanırının Varlığı” ile bütün dünya ülkelerini yönetirdi.
Bilge Kağan; “Tanrı irade ettiği için tahta oturdum, dört yandaki milletleri nizama soktum” derken, hakimiyetinin ilahi menşeini belirtmiştir. Çin esareti zamanında da “ Türk Tanrısı, Türk Milleti yok olmasın diye babam İlteriş Kağan’ı ve anam İl-Bilge Hatun’u gökten tutup yükseltmiştir.” Gibi ifadelerle devlet ve milletin önemini belirtmiştir.
Büyük Selçuklu Devleti’nin meşhur veziri Nizamü’l-Mülk “Siyaset-name” adlı eserinde şöyle der: “Tanrı her asırda ve zamanda halk arasından padişahlık vasıfları ve öğülmeye değer haslatleriyle bezediği birini seçer, dünya işlerini ve re’ayanın sulh ve sükün içinde yaşamalarını ona tevcih eder.” Dolayısıyla Nizamü’l-Mülk ‘e göre hükümdar kudretini doğrudan doğruya Tanrı’dan alır.
Büyük Selçuklu Sultanları da aynı şekilde düşünmektedirler. Mesela; Alp Arslan’ a göre dünya işlerini düzene koyması için, Ademoğulları arasından Tanrı kendisine teveccüh göstererek seçmiştir. “Zamanın çehresini fikirlerinin nuruyla aydınlatmış, dünya yüzünü devletin büyüklüğü ve adaletiyle süslemiş, memleket caddesini kendisine göstermiş, devlet merdivenlerini çıkmasını emretmiştir.” Bu durum Osmanlılar da İslam prensiplerine dayanan şer’i hukukun yanında, bir de örfi hukuk mevcut idi.
Yaklaşık 650 yıla varan uzun bir devlet olmanın espirisini her halde bizimle birlikte tüm dünya mutalaa etmektedir. Bunun sebeplerinden birincisi, Türklerdeki Kağan ve Devlete Tanrı tarafından verilen kutsallık, Türkler’in de bunu aynı şekilde telaki etmeleri ve önem vermeleridir. Bunun yanında Mete’den itibaren Osmnalı’ya kadar yaklaşık 1500 yıllık devlet tecrübesi birikime sahip olmalarıdır. Yani birincisi, Türkler’in Osmanlılar’a kadar elde edilen maddi devlet tecrübesi ile, Tyanrı’nın Devlet’i ve Kağan’ı Türkler’e bahşetmesi olan manevi sebeptir. İkincisi ise, Osmanlı Hanedanın yapısı ve formasyonudur. Yine Türk Devleti telakisi ağır basar ve Türk geleneğine dayanır. Buna göre, Osman Gazi, Oğuz Han’ın büyük oğlu, Kayı Han’dan gelmektedir. O, bu kabilenin irsi reisidir. Kayı Boyu var iken başka boya hanlık yakışmaz.
Tarihte bu kadar uzun süre devam eden nadir devletlerden biri olan Osmanlı Devleti Hanedanı’nın yapısını bilmek herhalde çok önemlidir. Bu bakımdan Osmanlı Hanedanının yapısını her yönüyle araştırmak, en ince ayrıntılarına kadar bilmek, her türlü problemlerine vakıf olmakla, ancak Osmanlı’yı daha iyi düşünür ve bu uzun saltanatı anlayabiliriz.

Bu bakımdan, Osmanlı Hanedanı’nın yapısını bilmenin önemi ortadadır. Osmanlı idari teşkilatı ile ilgili İsmail Hakkı Uzunçarşılı ve Aydın Taneri gibi tarihçilerimizin muazzam eserlerinin yanında İlber Ortaylı’nın idari yapı ile ilgili pek çok kitap ve makalesi olmakla beraber derli toplu müstakil Türkçe yazılmış bir eser yoktur. Bununla birlikte bu konularla ilgili bir çok bilgi, Osmanlı Tarihi ile ilgili eserlerin içinde serpiştirilmiş vaziyette bulunmaktadır.
Bu açıdan Alderson’un eseri bu alanda müstakil bir eser olması ile bir açığı kapatmıştır. Aslında Alderson’un kendisinin de belirttiği gibi eserinde çok fazla orijinal konular olmamakla birlikte bu konuda derli toplu bir çalışma olması açısından önem arz eder.
Alderson Osmanlı Hanedanını incelerken genel olarak yaptığı yorumlarda tarafsız ve objektif olmaya gayret ettiği görülür. Mesela; Kardeş katli ile ilgili yorumunda bunu görmek mümkündür.
Tarihi rivayetleri, akli değerlendirmeye tabi tutarak neticede nakledilen bilgiyi, hadisenin gerçeğine uygun bulmadığı zaman bilginin kaynağı ister Osmanlı olsun isterse batılı kaynak olsun, bunları reddeder ve bunları kabul etmez.
Fakat Alderson’un bütün yorum ve değerlendirmelerinin de doğru olduğunu söylemekte mümkün değildir. Mesela; Farklı ırk evliliklerinin Osmanlı Hanedanı üzerindeki etkileri tartışmasında, Osmanlı Sultanı’nın damarlarında kalan Türk kanını oranı ile ilgili hesaplar yapmasıdır. Yine Sultan Abdulhamid’in annesi ile ilgili naklettikleri gibi.
Giriş bölümünde Alderson, eserini hazırlayış tarzını gayet açık ve detaylı bir şekilde açıklamıştır. Türk tarihi ile ilgilenen her hangi bir batılı yazarın dikkatini özellikle Osmanlı tarihinin ilk yarısı olmak üzere büyük ölçüde Osmanlı Hanedanı’nın yabacılarla evlilik yapmasına çeker. Böylece yazar Padişahların soy kütüklerinin ortaya çıkması için sıkı bir çalışmaya yöneldiklerini belirtir. Osmanlılar da Müslüman ve Hristiyan Hanedanları arasındaki evlilikleri ve bu meseleleri açıklamak için büyük çapta müracaat ettikleri kaynağın bir kısmını belirtmiştir.
Yazar bu eserinin diğer araştırmalar üzerine bine etmiştir. Yani bilinmeyen veya orijinal şeyler ortaya koymamıştır. Eserde, şimdiye kadar düşünülmemiş, birbiri ile ilgili bir çok konu bir araya getirilerek sentez yapılmıştır. Sultanlar, şehzadeler ve soy kütükleri tablolarının bir arada verilmesi okuyucuya kolaylık sağlamaktadır.

I.Bölümde Osmanlılar’ın menşelerinde, kuruluş ve kuruluşa etki eden zümrelerden ve sebeplerden bahsetmiştir.
II. Bölümde tahta geçme sistemi konusunda tahta geçmeyle ilgili genel bilgiler verdikten sonra Osmanlıda başlangıçta bu konuda bir kural konulmadığı hanedan üyelerinin aynı şartlarda hukuka sahip olduğu en güçlü erkek evladın tahta geçtiğinden bahsedilir. 1617 yılında en büyük erkeğin saltanata geçme sisteminin getirilmesine kadar meydana gelen uygulamalarda oğullar arasında Osmanlı imparatorluğunun paylaşılması kimlerin hangi tarihte hakim olduğu anlatılmıştır.
III. Bölüm: Şehzade Yönetimleri: Şehzadelerin genellikle ondört-onbeş yaşlarında idareci olarak gönderilmelerinde ve onların danışmalarından ( Lala ) bahsedilir. Bu vilayet merkezdeki idari yapının bir minyatür idi. Saltanata geçmek için İstanbul’a yakınlığı sebebiyle en çok peşinde koşulan vilayetin Manisa olduğu belirtilir. Yine bu gelen açıklamalardan sonra uygulamalardan bahsedilir. Bu bölümün sonunda ikinci şemaile şehzade valiliklerinin tarihleri ve yerleri verilmiştir. Üçüncü şema şehzadelerin vekil hükümdarlıkları tarih yer ve kimin için yaptıkları belirtilmiştir. Dördüncü şema ise şehzadelerin askerlik komutanlıkları savaş ve sefer ve tarihleri verilmiştir.
IV. Bölüm: Kardeş katili Uygulaması: Bu konuda yazar objektif olarak davrandığı hissini vermiştir. Kardeş katli ile ilgili şu yorum ilginçtir: “ Türkiye hakkında yazı yazan tarihçi ve seyyahların hemen hemen tamamı kardeş katli uygulaması neticesinde kaçınılmaz olarak idam edilmeye maruz kalan şehzadelerin korkunç sonları dehşet verici ifadelerle yorumlamışlardır. Şehzadeler merhametsiz bir meşruiyet kuralı geleneği idam edilmelerinde şaşırmış olan bu yazar, şehzadelerin birbirlerini öldürmelerine daha fazla şaşırmalı değil miydiler? Bu idam cezası kontrol edilmeye başlandığında kardeş katli hukuku sebebiyle 80 den fazla idam olayı olduğu görülebilir. Bu hukukun gerçek haklılığı 650 yıl boyunca beğenilen Osmanlı Hanedanı’nın kesintiye uğramaması ve aynı dönemde Avrupa’daki her ülkede sivil savaşın tekrarlanmasına batılıların acı çekmeleriyle Osmanlı İmparatorluğundaki iç mücadelenin tarafsız bir mukayesesi neticesinde görülebilir. Daha fazla destek istenirse padişahların verdiği bu müşkil kararda yalnız olmadıklarını ve hatta Müslüman hem de Hrıstiyan çağdaşlarına örnek çözümlemelerini takip ettikleri altını çizmek zorunludur.“ Kasilyalı Pedro kardeşi Don Fadrique’yi öldürdü. Trabzon imparatorluğu Andronicus III. Commenus, iki kardeşi Michael ve George’yi öldürdü ve Androcius Paleologus da babası öldüğünde kardeşini suikast ile öldürdü.” Yazar kardeş katli ve Osmanlıdaki uygulamalardan bahsederek doğuda ve batı da bu tür uygulamalara değinmiştir. Bu bölümün sonunda beşinci şemada kardeş katli uygulaması ile ilgili sultanı öldüren şehzade tarihi ve akrabalığı tablosu verilmiştir.
V. Bölüm: Kafes: Yazar kafesle ilgili olarak şunları belirtti: “ Kardeş katli meselesinde olduğu gibi kafesle ilgili olarak tarihçiler ve seyyahlar mümkün olduğu kadar abartma eyleminde oldukları bu müessenin romantik melankolisindeki etkilendiler. I. Mustafa’dan II. Mahmut’a kadar olan 16 padişah hariç ki babasından hemen sonra tahta geçen fakat tahta indirilerek kafese konan IV. Mehmet de buna dahildir. Kafese haps edilen şehzade sayısı sadece 17 olarak görülmektedir. Bunun sebebi de sistemin doğum oranı üzerindeki azaltıcı etkilerinde bulunabilir. Kafes de kalan şehzadelerin erkekliklerinin zayıflaması sebebiyle daha sonra padişah olanlar ya tamamen kısır oluyor yada çocukları çok tahakatsiz olup büyük çoğunluğu da henüz bebekken ölüyordu. Bu açıklamalardan sonra kafes uygulamaları ile ilgili bazı bilgiler verilmiştir. VI. Şema ile kafese kapatılan sultanların ilk giriş yaşı saltanat öncesi, saltanat sonrası ve toplam yılları verilmiştir.
VI. Bölüm: Tahta Çıkış: Burada sultanların tahta çıkışlarından biat töreni bahşişler dağıtılması,kılıç kuşanma merasimi, komşu ülkelere ilan dilmesi ve bazı tahta çıkış ( cülüs ) uygulamalarından bahsedilir. VII. Şema ile fetret devri süreleri sultanın ölüm veya tahtan indirilme tarihleri tahta geçme yeri ve tarihi,fetret süreleri tablosu verilmiştir. VIII. Şema ile kılıç kuşanma, sultan, kılıç kuşatanlar, yerleri verilmiştir.
VII. Bölüm: Sultana Vekalet Meselesi: Sultana vekalet etme hususu burada özetle anlatılmış ve bazı uygulamalar verilmiştir. IX. Şema ile sultan tahta geçme yaşı ve destekleyicileri verilmiştir.
VIII. Bölüm: İsyanlar Ve Saltanatta Hak İddia Edenler:Teb’a nın isyanları ile Osmanlı İmparatorluğunun hem uzak eyaletlerinin hem de merkezinde düzenin bozulduğu çeşitli misallerle anlatılmıştır.
IX. Bölüm: Tahtan Çekilmeler: Bu bölümde Osmanlı İmparatorluğunda ölümler dışında padişahların tahtan çekilmelerinden bahsedilir. Yazar bu sultanların akrabalarının zorlaması memnun olmayan yeniçerilerin planları gibi sebeplerle tahtan inseler de asıl sebebin onların devletin en yüksek menfaatleri için hareket ettiklerini ileri sürmektedir. X. Şemada tahtan çekilmeler tablosundan sultan, tarih ve açıklamalar verilmiştir.
X. Bölüm: Tahtan İndirmeler: Yazar bu konuda şunları belirtir; Umumi tarih kitapları ve tahtan indirme olaylarının tamamen kendi menfaatleri için çalışan küçük fakat etkin grupların işi olduğu izlenimini verir. Fakat detaylı araştırmalar bu olaylar da genellikle devletin esenliğine yönelik bir takım duygularında bulunduğunu da gösterecektir. Tahtan indirilmelerin iki hilafet saltanat kurumunda zımnen mevcut bir demokratik ruhun ifadesi olduğunu ileri sürmek için bu duygu yeterliydi. Padişahların hal edilmelerine neden olan isyanlarda eğer fiili bir destek yoksa popüler tarafsızlığı temin etmek için de öyle tahtan indirme uygulamaları hiç olmazsa padişahların mutlak otoritelerinin aynı dönemdeki diğer Avrupa monarşilerinin her hangi birinden çok daha sınırlı olduğunu ortaya koyar. Her ne kadar daha iyi yönetimlere karşı halk isyanları çok az olsa da her hangi bir politika da çok ileri giderlerse bunun sonuçlarının getireceği korku padişahların üzerinde dikkate değer sınırlayıcı etkiler yapıyordu. “I. Bayezıd’den II. Abdülmecid’e kadar toplam 17 tahtan indirme olayı vukuu bulduğunu, I. Mustafa’nın iki defa olmak üzere padişahların yarısının bu haksız muameleye maruz kaldığını belirtir.
Bazı uygulamalardan bahsettikten sonra konuyu şu şekilde bağlamıştır: “ tarihte hiçbir hanedan Osmanlı Hanedanı’nın 650 yıl süren büyük rekorunu kıramamıştır. Üstelik bu süreklilik oldukça bireysel ayaklanmalara bağlı olarak 37 padişahtan 17 sinin tahtan indirilmesine rağmen sağlanmıştır.” Bu bölümün XI. Şema olan tahtan indirmelerle bitirmiştir. Tabloda sultanları tarihleri ve kimler tarafından hangi sebeplerle indirildiğini açıklamalarıyla verilmiştir.
XI. Bölüm: Harem: Yazar bu bölümde genel olarak haremden bahsetmiş ve özellikle haremi Osmanlı Hanedanı üyelerini etkilediği kadarıyla anlatmıştır. Bu bölümün sonunda XII. Şema ile sultanları, annelerini ve annelerinin aslını ( milliyet olarak) vermiştir.
XII. Bölüm: Evlilikler Ve Boşanmalar: Osmanlı Hanedanında evlilik modelinin oldukça karışık olduğunu belirterek bu karışıklığın sadece çok evliliğin etkisi sebebiyle olmadığı aynı zamanda farklı dört dönemde evlilik şekillerinin beş farklı çeşidinin ortaya çıkmış olması sebebiyle olduğunu ileri sürer. Bu dönemleri de “ilk dönem “ (1280-1451), “Geçiş Dönemi” (1451-1520), “Orta Dönem” (1520-1870) ve “ Son dönem” (1870-1924) olarak belirtir. Evlilik şekillerini de birincisi Hristiyan veya Müslüman fethedilen ülke halkının kadınlarıyla yapılan evlilikler ve bu evlilikler kişisel arzular veya fethe boyun eğdirmenin göstergesi olarak yapılmaktaydı. İkincisi ülkelerinde idareci olan Hriştiyan ailelerin kadınlarıyla ittifakı güçlendirmek için yapılan evlilikler. Üçüncüsü yine ittifakı güçlendirmek için Müslüman idarecilerin kadınları veya erkekleri ile yapılan evlilikler dördüncüsü Osmanlı soyunun erkek ve kadınlarıyla yapılan evlilikler. Beşincisi genellikle menşeleri bilinmeyen ve çeşitli cariyelerle yapılan evlilikler olarak belirtmiştir. Bu çeşit evliliklere misaller vererek Osmanlı Hanedanı ve Osmanlı Devletin’deki etkileri ve fonksiyonları anlatılmıştır.
XIII. Bölüm: Doğumlar Ve Sünnetler: Bu bölümde haremde doğan tüm çocukların ister yabancı prenslerle yapılmış resmi evliliklerden isterse köle kadınlardan olsun İslam’a göre eşit haklara sahip ve meşru olduğunu belirtir. Ancak annenin özellikle bir erkek çocuk doğurması harem hiyeraşisinde ki statüsünü fevkalade etkilediğini belirtir. Daha sonra şehzadelerin sünnet merasimlerinden bahsedilmiştir.
Şema XIII. İle padişahların doğum yerleri ile tarihleri verilmiştir. XIV. Şema ile hanedan da ikiz doğumlar, aileler, ikizler doğum tarihleri olarak verilmiştir.
XIV. Bölüm: Ölümler Ve Cenaze Törenleri: Bu bölümde bazı padişahların ölüm sebeplerinden , intiharlarından bahsedilmiştir. XV. Şema ile padişahların ölüm sebepleri sultan,ölüm tarihi ve yeri, ölüm sebebi verilmiştir.
XV. Bölüm: Osmanlı Hanedanının Kullandığı Unvanlar:Padişahlara verilen kişisel mahiyette padişahın ailesi veya ailesinin karakterine alışkanlıklarına veya ilgilerine işaret eden lakaplardan bahsedilir. Mesela; II. Bayezid için “Veli” veya “ Sofu”, II. Selim için “Mest” veya “Sarhoş”, IV. Mehmet için “Avcı” lakabı gibi. Şahsi başarılarından dolayı verilen lakaplara ise I. Murat’ın Kosova’daki açıklı ölümünden dolayı “Şehit”, II. Mehmet’in İstanbul’u fethinden dolayı “Fatih”, I. Süleyman’ın hukuka karşı ilgisinden ve duyarlılığından dolayı “Kanuni” lakapları örnek teşkil eder. XVI. Tablo ile Osmanlılar’ın kullandığı unvanlar ve anlamları verilir.
XVI. Bölüm: Osmanlı Hanedanlarının Kullandığı İsimler: Osmanoğullarında iki yüz elli erkekten elliden fazlasının ismini Mehmet olduğu ve bunu Ahmet, Süleyman ve Murat isimlerinin takip ettiği belirtilir. Kız çocukları içinde en fazla Fatma, Hatice ve Esma isminin verildiği görülür. XVII. Yüzyıldan itibaren daha çok Türkçe isimler olarak tanımlanabilecek bu isimlerin yerine Arapça isimlerin girdiği yönünde bir eğilimin olduğunu ifade eder.
XVII. Bölüm: Padişahların Sanatları: Bu konuda Osmanlı Sultanları için dünyada en önemli makamları ellerinde bulundurmalarına rağmen kötü günlerinde ortaya koyabilecekleri bir sanat ve iş becerisine sahip olmaları gerektiğindeki eski Türk geleneğine uygun olarak yetiştirildiklerini belirtir. Bu geleneğin Osmanlı Sultanları arasında yerleşmesini İbn. Batuta’yı da kaynak göstererek Osmanlı Sultanları’nın ahilerle olan ilişkilerine bağlamaktadır.
XVIII. Bölüm: Osmanlı Hanedanı Ve “Hacc”: Osmanlı Hanedanı kuruluşundan yıkılışına kadar I. Selim’den itibaren padişahların hilafet makamlarını ellerinde bulundurmalarına rağmen Osmanlı Hanedanı üyelerinden Hacca gidenlerin yarım düzineden daha az olduğunu belirtir. Bazı misaller vererek bu bölümü de bitirir.
XVII. şema ile sultanların soyu, XVIII. Şema sultanların tahta çıkış tarihleri, XIX. Şema ile sultanların saltanatları ve yaşları verilmiştir.
Türk ve Avrupalı tarihçilerin eserlerinden oluşan çok geniş bir seçme bibliyografya ve buna ek bibliyografya ile daha ziyade şahıs isimlerinden meydana gelen karma indeks, daha sonra ise şemalar bölümü gelir.
Sultanların soy kütüğü şemalarına geçmeden önce şemaların kullanım kılavuzu verilmiştir.
XX. Şema, I. Osman’ın ataları; XXI. Şema, I. Osman’ın ailesi, XXII. Şema, I. Orhan ve ailesi, XXIII. Şema, I Murat ve ailesi, XXIV. Şema, Bayezid ve ailesi, XXV. Şema, I. Mehmet ve ailesi, XXVI. Şema, II. Murat ve ailesi, XXVII. Şema, II. Mehmet ve ailesi, XXVIII. Şema, II. Bayezid ve ailesi, XXIX. Şema, I. Selim ve ailesi, XXX. Şema, I. Süleyman ve ailesi, XXXI. Şema, II. Selim ve ailesi, XXXII. Şema, III. Murat ve ailesi, XXXIII. Şema, III. Mehmet ve ailesi, XXXIV. Şema, I. Ahmet ve ailesi, XXXV. Şema, I. Mustafa, II. Osman ve ailesi, XXXVI. Şema, IV. Murat ve ailesi, XXXVII. Şema, İbrahim ve ailesi, XXXVIII. Şema, IV. Mehmet ve ailesi, XXXIX. Şema, II. Süleyman, II. Ahmet ve aileleri. XL. Şema, II. Mustafa ve ailesi, XLI. Şema, III. Ahmet ve ailesi, XLII Şema I. Mahmut III. Osman ve aileleri XLIII. Şema III. Mustafa ve ailesi XLIV. Şema I. Abdülhamit ve ailesi XLV. III. Selim IV. Mustafa ve aileleri XLVI. II. Mahmut ve ailesi XLVII. I. Abdülmecit ve ailesi XLVIII. Şema Abdülaziz ve ailesi XLIX. Şema V Murat ve ailesi L. Şema II. Abdülhamit va ailesi LI. Şema V. Mehmet ve ailesi LII.Şema VI. Mehmet ve ailesi LIII. Şema II. Abdülmecit ve ailesinin tabloları verilmiştir.
LIV. şema ile Candaroğulları ile evlilikler LV. Şema Bizanslılar ile evlilikler LVI. Şema Dulkadirliler ile evlilikler LVII. Şema Karamanoğulları ile evlilikler LX. Şema Memlüklüler ile evlilikler LXI. Şema ilk dönem Bizans’la yapılan evlilikler LXII. Şema Safeviler ile evlilikler LXIII. Şema Sırplar ile yapılan evliliklerin tablosu sunulmuştur.

Netice olarak; Alderson’un bu eseri kendisinin de belirttiği gibi tamamen orijinal bir eser değildir. Büyük bir kısmı diğer araştırmalar üzerine bina edilmiştir. Tabi orijinal bazı konularda vardır. Eserin en önemli özelliği kendi bağlamında şimdiye kadar hiç düşünülmemiş bir biriyle bağlantılı bir çok konuyu araştırarak bir araya getirmek süretiyle bir sentez yapma işidir yukarda belirttiğimiz gibi padişahların soy kütüğü evlilikleri, şehzade valilikleri şehzadeleri askeri komutanlıkları , kafese kapatılan sultanlar vs. konularda topluca bilgi vermesi bakımından önemli bir eserdir bu vesile ile Alderson’un bu kıymetli eserini Türkçe’ye kazandıran Erciyes üniversitesi ilahiyat fakültesi öğretim üyesi Sayın Doç.Dr. Şefaattin Severcan’ı bu çalışmalarından dolayı tebrik ederiz.

Yrd. Doç. Dr. Kayhan ATİK

A.D. Alderson, Osmanlı Hanedanının yapısı ( The Structure of Ottoman Dynasty), Terc: Doç. Dr. Şefaettin Severcan, İstanbul, 1988, İz Yayıncılık, 312 sayfa.

 

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap