861) Karaim Türkleri
Yayin Tarihi 18 Nisan, 2015
Kategori TÜRK DÜNYASI
KARAİM TÜRKLERİ
Karaim İsmi ve Anlamı
Karaim isminin manaları yoluyla Karaimlerin köklerini açıklamak, Karaim bilmecesini çözmek için yapılan pek çok çalışma vardır. Çünkü, Karaimler var oldukları ilk günlerden beri bu sorun tamamıyla çözülememiştir.
Karaim ismi, Karaim dilinde Karay, çoğulu Karaylar, Arapça`da Kara’im, Rusça ve Lehçe’de Karaim, Fransızca’da Caraime’ dir[1]. Ayrıca, pek çok ansiklopedi ve ilmi eserde bu isim, ‘Karaite’ şeklinde geçmektedir[2]. Bernard Lewis’e göre, Karaim ismi ilk defa 9. yy’da İran ve Irak’ta ortaya çıkan bir Musevi adıdır[3].
Bugün, nerdeyse bütün araştırmacılar, Karaim isminin İbranice’deki ‘kara’ (okumak) kökünden türediğinde fikir birliği etmişlerdir. İbranice’deki ‘karai’ formunun ve çoğulu ‘Karaim’ in edebi olarak kabul edildiğini, yalnızca Eski Ahit’in Kutsal Kitap okuma otoriteleri söylemektedir. Hem de hiçbiri gerçekten Kutsal Kitap’tan başka Karaim dininin varlığını onaylayamaz ve diğer taraftan ‘kara’ kökünün manasının Müslümanların kutsal kitabı Kur’an’da ‘okuma, konferans’ manalarına geldiğine dair bir etimolojiye işaret eder.
Bu açıklama, bize yalnızca Karaim isminin okuma otoriteleri tarafından onaylanan Karaim dinini belirlediğini ve Karaimlerin etnik kökenleri hakkında hiçbir şey söylemediğini belirtmektedir.
Karaim ismiyle ilgili benzer bir açıklama, L. Nemoy’un son çalışması Karaite
Antohology’de[4] ileri sürülmüştür. Bu da, ‘kara’ kelimesinin ‘çağırmak, davet etmek’ teriminden türediğidir. Bunun içindir ki Karaites Müslümanların hareketlerine davet için kullandıkları ( Arapça da’i, çoğulu du’at ) benzeri bir kelime olan Shiite ‘çağırıcılar, misyonerler’ manalarını bildirmektedir. Üçüncü açıklama, ‘Uzman Kitap Okuyucuları’nın Karaimlerin önceki kutsal kitaba ait yorumlarını ima ederek Arapça ‘karra’, çoğulu ‘ karra’un’ ismiyle bağlantı kurmaktadır. Tüm bu türetmeler, az ya da çok tahminidir ve onların kanıtları yoktur.
Simeon Starikov, ‘ Kırımlı Karaimler Hakkında’ isimli yazısında Karaim ismini Türkçe bir kelime olan ‘Karam’ kelimesinden türediğini söylemektedir. Bu, ‘Karam’ kelimesinin Kimmerler’den türediğini göstermektedir. Çünkü, Türkçe ‘Karam’ Kimmerler demektir. Prof. R. A. Vvdensky başkanlığında 1953’te derlenen Sovyetler Ansiklopedisi, Karaimler’in ve Yalta insanının ilkel çağ Kırım yerlilerinin torunları olduklarını da şiddetle reddeder. Çok meşhur bir etnograf ve antopolog olan Prof. A. A. Basmakov, bu azınlık topluluğun üzerinde senelece yapmış olduğu incelemeler sonucunda, Karaimler’in bilinmeyen ve eski dönemlerde Kırım’a gelen bir halk olan Kimmerler’den türediğini söylemiştir. Bir zamanlar, bu halk Karadeniz’in tüm sahillerinde barınmıştır[5]
Bugün bu mezhebe mensup olan topluluğun büyük çoğunluğu Türk asıllı olup bunlar, kelimeyi tekil kalıbı ile ‘Karay’, çoğul kalıbı ile ‘Karaylar’ şeklinde söylemekte, Karai kelimesinin sonundaki ‘i’ sesini, kendi dillerine uygun olarak ‘y’ sesine çevirerek telaffuz etmektedirler. Karaim kelimesindeki ‘-im’ eki, İbranice’de çoğul eki olduğu halde, bazı İngilizce eserlerde ‘Karaims’ şeklinde yazılarak tek bir kelimede, bir İbranice çoğul eki ‘-im’, bir de İngilizce çoğul eki ‘-s’ aynı kelimede kullanılmaktadır. Yine bazı Türkçe eserlerde ‘Karaimler’ ifadesi kullanılarak, İbranice çoğul eki ‘-im’ ile beraber Türkçe çoğul eki ‘-ler’ yan yana getirilmektedir[6].
Karaim Türklerinin Coğrafyası
Karaimler, bugün başta Litvanya olmak üzere, Kırım, Mısır, İsrail, Amerika, İsviçre, Fransa, İngiltere, Belçika, Kuzey Afrika, İspanya, İran, Ermenistan, Kafkasya, Güney Rusya ve İstanbul’da yaşarlar.
Karaim Türklerinin Kökenleri
Karaim ismi, Karaimlerin köklerini açıklamakta yetersiz kaldığından, onların soylarını belirlemek amacıyla haklarındaki diğer kanıtları da dikkate almak gerekmektedir. En önemli delil, Kıpçak-Türk Grubuna ait olan Karaimler tarafından bugüne kadar konuşulan dilde saklıdır. Ayrıca, Karaim folklorü ve Türklerin diğer eski gelenekleri de konuyla ilgilidir[7].
Dilleri, Türkçe ve Eski Ahit’in sözleriyle olağanüstü bir birleşim olan Kırım Karaimlerinin yaşam tarzı, geçmişte Hazarlar ile olan benzerliğiyle de uzun süre dikkati çekmiştir. 1846’da, tanınmış oryantalist V. Grigoriyev, Karaimlerin kökenlerinin Türk Hazarlar olduğuna ilk kez dikkat çekmiştir. Bu görüş, Rusya’daki Karaimlerin kanuni durumlarının hükümleriyle ilgili olarak Rusya Yüksek Komisyonu tarafından da 1862 yılında Rus İmparatorluğu bünyesinde Karaim adı resmen kabul edilmiştir. Bu terim, I. Krachkovski, V. Smirnovet isimli oryantalistler tarafından da kullanılmıştır.
V. Grigoriyev, Kırım Karaimleri ile ilgili olarak çalışan etnografyacıların Polonya, Almanya, Rusya ve diğer ülkelerin sanat eleştirmenlerinin, antropologlarının sonuçlarını çok önceden görmüştür. Hazar ve Kırım dönemi üzerinde, özellikle Karaitic devrede yoğunlaşmış olan V. Alexseev, T. Kowalski, A. Zajaczkowski, Prof. M. Moreiovski, K. Dzini çalışmalarında onları, Sarmatlarla ilgilendirmektedir. Bu görüşü, I. Chekanovski, B. Adler, S. Şapşal, N. Baskakov ve diğer bilim adamları paylaşmaktadır.
Sovyetler Birliğinde yaşayan halklarla ilgili bazı çalışmalarda Karaimlerin Türk kökenli oldukları resmen ifade edilmiştir (Sovyetler Birliğindeki Milliyetlerin Listesi, 1927, Sovyetler Birliğinin Avrupa Bölümündeki Halklar, 1964 gibi).
Araştırmacılar, Karaimlerin Türk Hazarlarla aynı kaynaktan oldukları hususunda hem Fikirdir. Kendileri ve antropolojileri, folklor ve dillerinin özellikleri yoluyla verilen hükümler, Karaimlerin yine Hunlarla Kırım’a ulaşabilen (Kireis, Kereites vb. telaffuzundan farklı) eski Karaimlerin bir kolu olduğu yolundadır. Aşağıda verilen örnekler, bunu kanıtlar niteliktedir.
Karaimlerin Sarıbaş, Cigit gibi eski soy isimleri, Karaitic antropolojiden bugüne kadar ulaşmıştır. Karaim etnolojisine, Türk akraba ve kabilelerinden katılma Bakkal, Birhe, Boryu, Duvan, Kara, Karga, Kırk, Naiman, Sarı, Uzun, Herkes, Hun ve diğer soy isimleri yoluyla bu bağlantı kurulabilmektedir. Onlar, Kırgız, Kazak, Kırım Tatarları ve diğer Türk halklarıyla genel kökleri itibariyle aynıdırlar. Bazen Karaimler, Kırgızlar olarak da adlandırılmıştır[8].
V. Alexseev[9], basit kronikal araştırmalarda, modern Karaimler ve Hazarlar arasında devamlılık kurmuştur. Eğer biz Kırım, Karaim ve Hazar kafataslarını karşılaştırırsak, Hazar ve Kırım bölümleri arasında Karaimleri merkezde görebiliriz[10].
Bazı araştırmacılar, Kırım Goths’un etkisiyle bazı Karaimlerde görülen mavi renkli gözleri açıklamaya çalışırlar[11]
Sonuç olarak, Kırım Karaimleri (Karais), Hazar kabile birliklerinin ve Hunların kalıtımıyla Karaimlerin eski kolunun atalarıdır. Bunlar, Sarmato-Alans ve kısmen Goths içinde asimile olmuşlardır.
Karaimler, kendi etnik kimliklerinin ve Türk halklarıyla olan akrabalıklarının farkındadırlar[12].
Karaim Türklerinin Tarihi
Karaimler olarak bilinen etnik grubun tarihi net olarak bilinmemektedir. Bilinen bunların Türk asıllı olduğu ve 14.y.y.’dan önce Kırım’a yerleşmiş olduklarıdır. Karaimlerin Hazar soyundan olduğu da düşünülmektedir. Çünkü, 10.y.y.’da Hazar İmparatorluğunun çöküşünden sonra haklarında hiçbir şey duyulmamıştır. Genellikle, bunların asi Kıpçak (Kuman ve Polovtsian olarak da bilinmektedir) ordusu tarafından yıkıldığı ve Hazar topraklarının 13.y.y.’ın başlarında gerçekleşen Moğol istilasından önce Kıpçakların eline geçtiği farzedilmektedir.
Linguistik deliller, modern Karaimler ile Kıpçak / Kuman / Polovtsian’lar arasında yakın bağların olduğu, dini deliller de Hazarlarla bağlantılarının olduğunu savunan görüşü desteklemektedir[13]. Fakat, henüz bu hipotezi destekleyecek daha kuvvetli deliller bulunamamıştır. Bununla birlikte bir Rus Türkolog “Hazar Kültürünün Mirasçıları Hakkında” isimli çalışmasında Hazar kültürel çevresinin Karaçay, Balkar, Tat-Kafkasya göçmenlerine bağlı olduğunu ifade etmişlerdir. Bu tez, yazar tarafından haftanın günlerinin ismi ile dil bilgisine ait materyallerin ilişkisi kanıt gösterilerek desteklenmiştir. Karaimce’de gün isimleri, hem AnaTürkçe ve Hrıstiyan dilinde, hem Müslüman ve Musevi dilinde eski şekillerindeki gibi korunmuştur. Hatta, pazar ve pazartesi , Karaimce’de yex-k’un, yex-bask’un, edebiyatta ‘mübarek gün sonrası’ olarak, Türk halk için Hrıstiyan misyonerler tarafından Kumanlar ve Polovtslarda çevrilmiştir.
Kafkas dilinde, Halicz’de ‘ayne’, Troki’de ‘baraski’ olarak adlandırılan Cuma, Greek Byzantin’de ‘paraski, paraskebi’, İrano-Persian’da ‘adne, azne’, Huvashes’te ‘erne-kun’ olarak adlandırıldı. Cumartesinin adlandırılmasında ise, bir Musevi unsuru olan ‘şabat’ kelimesi esas alınmıştır. Karaimlerde ‘şabat-k’un’, benzer olarak Kumanlar ve hemen hemen Kafkasya’daki bütün etnik gruplarda (Kumuklar, Karaçaylar, Balkarlar), ‘şemat, şumat’ olarak adlandırılmıştır[14].
Karaim Türkleri hakkında tartışma götürmeyen tarihi gerçeklerden biri 14.y.y.’da Kırım’da yaşıyor olmalarıdır. İkinci gerçek de (Karaim rivayetlerine göre), yine 14.y.y.’da 483 aileden oluşan bir grubun Kırım’dan Litvanya Grand Dükalığına göç etmiş olmaları ve Dükalık’ta Troki, Vilna (şimdiki Trakay ve Vilnius, her ikisi de Litvanya’da) ile (bugün Ukrayna sınırları içinde bulunan) Lutsk ve Haliç’e yerleşmeleridir.
Grand Dükalık ve Kırım’daki Karaimler içine kapanık, biribirine sıkı sıkıya bağlı olan bir topluluk oluşturdular. Kendi aralarında evlendiler ve günümüze kadar din, dil, örf ve adetlerini korumayı başardılar. 20.y.y.’da, Karaimlerde dağılmalar başladı. Bir kısmı Moskova’ya, bir kısmı St. Petesburg ve Varşova’ya göç etmiştir. Sayılarındaki eksilme, dillerinin durumunda da bir zayıflığı beraberinde getirmiştir. Çünkü, Karaimler günden güne Rusça, Lehçe ve hatta Kırım Türkçesini ana dil olarak kabul etmeye başlamışlardır. Ancak Kırımçakların aksine Karaimler (1941-1944) Alman işgalini çok az kayıpla atlatmışlardır.
Çünkü, Litvanya’da bulunan Karaim Din Kurulu Başkanı Haham Hacı Saray Şapşal, Nazi yetkililerine, Karaimlerin Yahudilikle sadece dini bağlantılarının olduğuna ve etnik olarak tamamen ayrı bir ırka mensup bulunduklarına inandırmayı başarmıştır. Savaş sonrasında da Karaimler şanslıydı. Kırım Tatarlarının hemen hepsi sürgün edilirken, Karaimler Kırım, Moskova, Leningrat gibi bulundukları yerlerde kaldılar[15].
Bugün biyolojik nüfusları, Karaimleri endişelendirmektedir. Bu problemin çözümü insani ve milli bir çaba istemektedir[16].
Karaim Türklerinin Hayat Tarzları
Karaimler eskiden; çiftçilik, sığır üreticiliği, askerlik, gemi sürücülüğü, el becerileri, diğer küçük mesleklerle uğraşmışlardır.
Karaimler, Hazarların mevsime dayalı hayat şartlarını devam ettirmektedirler. İlkbaharda üzüm bağlarına ve bahçelere doğru yola çıkan Karaimler, sonbaharda sürekli oturdukları yerlere dönmektedirler. Kışın farklı mesleklerle uğraşırlar. Karaimlerin meslekleri soy isimlerine yansımıştır; çoban, avcı, yabani hayvan avcısı, çiftçi, ağaç kesici, arıcı, sütçü, biracı, aşçı, arabacı, … vb.
Karaimler, iyi çiftçi olarak bilinmektedir. Bahçeler ve üzüm bağları, nehir kenarlarındaki vadilerdedir: Al’ma, Kaha, Salgir, Karasu.
Atlara son derece düşkün olan Karaimlerin askeri mesleklerde itibar sahibi oldukları bilinmektedir.
Karaimlerin yaşantısıyla, diğer Türk boylarının yaşantısı arasında benzerlikler vardır.
Onların aile büyüklerine ve akrabalarına karşı boyun eğmeleri, saygıda kusur etmemeleri dikkate değer bir özelliktir[17].
Karaimlerde Din
Karaizm, Irak’ta Ebu Cafere’el Mansur’un halifeliğinde, 754-775 yılları arasında, Talmud’a karşı bir hareketle kurulmuştur[18]. Arthur Koestler, “On Üçüncü Kabile” adlı eserinde ise, Karaizm’in önce İran’da ortaya çıkıp sonra dünya Yahudileri arasında yayılmış, özellikle Küçük Hazarya (Kırım)’da rağbet görmüş bir temel ilke Yahudiliği olduğunu belirtmektedir[19].
İlk Karaim öğreticisi ve yazıcısı Basralı Anan Ben Davut’tur. Başlangıçta Anan’ın yandaşlarına “Ananniler”[20] denilmiştir. Ancak, 9.y.y.’da Karaim adını almışlardır. Bu ad, onların ilimlerinin temelini teşkil etmektdir. Karaim sözü, İbrani dilinden alınmadır. Aynı zamanda Sami “qara” telaffuzu, Arapça “Karaim” sözünün anlamını ifade etmektedir. Ayrıca dini meselelerde yalnızca Kitab-ı Mukaddes (Eski Ahit)’te “okuyan” karşılığında kullanılmaktadır. Karaim dini, duygu dünyasında gelişen felsefe ile tabiat ilimlerine yönelmiştir. Bu açıdan Karaim inancı, yeni dönemlerde Reformun oynadığı rolü yüklenmiştir.
Karaim dininin kuruluşu ve gelişiminde İslam’ın büyük tesiri olmuştur. Özellikle 8. y.y.’da, İslam dünyasında kurulan dogmatik-felsefe-mütekellimlerle ve ritüel-kanuni Hanefilerin/Hanefi mezhebi tesiri altındaki Karaim dini, ritüel-kanuni alanda kendi yapısını kabullenerek Analojinin kuruluşunda kıyas, sonuçlama kurallarını bulmuştur. Aynı zamanda tüm insanlığın onayladığı, Tevratla çatışmayan bazı gelenekleri de içine almıştır. Bu prensip, İslam dininin ritüel-kanuni iki temel unsuru, hadis ve icma’ı andırmaktadır.
Karaim ritüellerinde, İslam’ı andıran yönler bulunmaktadır. İnsanların ayakkabısız bir şekilde kutsal yerlere girmesi ve ibadet etmesi, dua yerlerinin çok temiz tutulmaya çalışılması, gibi. Ayrıca, İslamiyet’in tesiriyle “hutbe” alınmış ve bunda halifenin adı anılarak mukaddes yerler olan Mekke-Medine ve Kudüs’e hayır dua yerleştirilmiştir.
Karaim dininin bir başka yönü de,Hz. İsa’yı ve Hz. Muhammet’i peygamber olarak kabul etmiş olmasıdır[21].
Karaylar tarafından kabul edilen inancın kuralları şunlardır:
1.Yaratan Tanrı / Tenri Yaratuvçu / sonsuzdur.
2.Tanrı’nın tekliği ve gücü, hiçbir yaratık tarafından eşitlenmez ve insanlığın aklına sığmaz.
3.Var olmuş olan her şey, meleklerden başlayıp en alt düzeydeki yaratığa kadar bütün varlıkların hepsi Tanrı tarafından yaratılmıştır.
4.Tanrı’nın koruması, her varlığın üstündedir.
5.Tanrı, Musa’nın peygamber ruhuyla birleşti ve onunla buyruklarını gönderdi.
6.Tevrat-ı Şerif ve ondaki Tur-ı Sina’da verdiği Evamir-i Aşere ekmeldir. Ne değiştirilebilir, ne de bütünlenebilir.
7.Peygamberler, daima Tanrı ruhuyla esinlenmişlerdir.
8.Tanrı, her insan için iyiliklerine ve kötülüklerine göre armağan veya ceza vermeyi ve onu suçlamayı buyurmuştur.
9.Ölüleri suçlama Kıyamet Günü olacaktır.
10.Davut’un soyundan Tanrı’nın gönderdiği Mesih ile dünya kurtulacaktır[22].
Karaizm, altın çağını 7. Ve 12. y.y.’larda yaşamıştır. İranlılar, Araplar, Yahudiler, Iraklılar ve Türkler arasında kabul edilen Karaizm, 8.y.y.’dan önce Kırım’a ulaşmıştır. Daha sonra ise Hazarlar arasında yayılmıştır.
Rusya’da, sadece Kırımlı Karaim Türkleri ve Astrahan kenti ve Kuzey Kafkasların Geniş Kazak köylerinin yerlileri olan Ruslar tarafından kabul edilmiştir.
Karaizm’in esas prensibi, Kutsal Kitap’ın özgürce çalışılmasının gerekliliği ve başkalarının düşüncelerine dayanmadan kişilerin kendi akıl gücüyle yaratıcıyı anlamaya çalışmasıdır.
Karaim tapınakları –kenesas- (Altar) Mihrap ile birlikte güneye yöneltilmiştir. Binaların kuzey kısımlarındaki balkonlarda setler vardır ve bunlar kadınlar için ayrı girişler oluşturur.
Halk, Tanrı’yı eski kutsal Türk ismi olan ‘tengri’ olarak adlandırır.
Tatiller, Eski Ahit’te gerçekleşir; Easter (Paskalya), Trinity (Baba-oğul- kutsal ruh) pazar günleri kutlanır. Değer verdikleri İncil’e göre, bugünü düzenlerler. Tanrı’nın emirlerini saygılı bir biçimde yerine getirmek için cumartesiyi seçmişlerdir. Karaim Türkleri, düzenli olarak oruç tutarak, orucun son günü kurban keserler[23].
Karaimler, günde iki defa ibadet eder. Sabah ve akşam yapılan bu ibadetlerde, Zebur’dan dualar okunmaktadır [24].
Karaimlerde, çocuğun doğduktan sekiz gün içerisinde sünnet edilmesi ve sünnetin Musevi bir mümin tarafından yapılması gerekliliği vardır[25]. Karaim mezhebinde, zekat ibadeti vardır. Talmudist Yahudilikte sadece hayvanlardan ve yetiştirilen mahsulden zekat alınırken Karailik’te madenler hariç, her türlü malın ve hayvanın onda bir nispetinde zekatı vardır[26].
Karailik’te, Siyon’un önemi çok büyüktür. İlk devir Karaimlerinde en büyük amaç, İsrail’in kurtarılması, Siyon Dağı’ndaki Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi ve İsrail Devleti’nin yeniden kurulması idi. Daha sonraları bu amaç onlarda giderek zayıflarken, Talmudist Yahudilerde güçlenmiştir. Dolayısıyla Karaimler, Kudüs’e gitmek ve Süleyman Mabedi’ni ziyaret etmek istemektedir. Anan ben Davut’un sonunda Kudüs’e giderek oraya yerleşmesi, Karailere hedef olarak Kudüs’ü göstermiş olmaktadır. Bu arzularını gerçekleştirmek isteyen birçok Karaim; Avrupa, Amerika, Kırım, İstanbul vb. yerlerden İsrail’e gitmekte ve Kudüs’teki kutsal yerleri ziyaret etmektedir[27].
İslamiyet’te olduğu gibi Karailik’te de kısas vardır. Karaimler, insanın işlemiş olduğu suçun cezasını aynen çekmesini istemektedir[28].
Karailik’te “Çoğu yasak olan şeylerin azı da yasaktır.”, hükmü vardır[29].
Karaimler, ölülerini defnederken onların yüzlerini Kudüs’e doğru çevirirler[30].
Rusya’da devrimden önce 20 tane kenesa bulunmaktaydı. Bunların 11 tanesi son faal tapınağın 1959’da Evpatoria’da kapatıldığı Kırım’daydı. Çuft Kale ve Evpatoria’daki ana kenesalar şimdi çok kötü bir durumdadır. Kenesa binaları Kiev, Kharkov, Simferopol, Sevastopol ve Backhisarai’de korunmuştur. Fakat, onlar kendi amaçlarında kullanılmamışlardır. Bugün, sadece Litvanya’daki kenesalar gerçek işlevlerini yerine getirmektedir[31].
Karaim Türklerinin Edebiyat ve Folkloru
Karaimlerin şarkı, türkü, şiir, atasözü, masal, bilmece, hikaye, gelenek ve görenek gibi bütün kültür ürünleri incelendiğinde, bu kültürün diğer Türk boylarının kültürlerinden farklı olmadığı açıkça görülmektedir.
Karaim türkü, şarkı, ninni ve atasözleri, Türk motifleri ile doludur[32].
Karaim halk yaratıcılığının başka ürünlerinden biri ‘sekirme yoraları’ adıyla tanınan, yord….. uygun olarak bedenin değişik aza ve bölümlerini titretme temeline dayanmaktadır. Bunlarda, halka ait karakterde birçok uygulama ve inançlar saklanmaktadır.
Düşlerin yol gösterici anlamı, değişik halklarda olduğu gibi ‘tabirname’nin yaygınlaştığı Yakın Doğulular arasında da bulunmaktadır. Karaimce’de bunlar ‘tüş yoraları’ adını taşımaktadır.
Karaim folklorunda Türk tekerlemesinin karşılığı olan ‘yomak başı’ adlı alaycı masal girişleri görülmektedir.
Karaimlerde, ayrıca ‘tapmaca’ denilen bilmeceler de bulunmaktadır. Troki Karaimleri buna ‘tabuşturma’ demektedir.
Karaim folklorunda birçok göreneklere bağlı biçimler ve deyişler, günümüze kadar ulaşmıştır. Örnek olarak doğal kayıplar (ölüm) için ‘baş üçün’ dendiğini gösteren Karaim görenekleri gösterilebilir. Bu genel insanlık düşüncesini belirten mali yitirmeleri sağlığın ve insan hayatının bedelidir, anlayışındaki görenek diğer Türk halkları arasında da bilinmektedir. “Başımıza gelecek, malımıza gelsin.”, Türk anlatımı buna bağlanmaktadır.
Karaimler arasında geniş alanlara yayılmış bir başka görenek de, çocuğun doğumundan önce ona isim verme yasağıdır. Bu yasak, sıkı bir şekilde uygulanmaktadır. Aileye yakın akrabalar, dünyaya gelecek olan çocukla ilgili olarak sadece kendi aralarında konuşurlar. Bu gelenek, Türk halkları arasında da bilinmektedir. Buna en güzel örnek, “Doğmadan oğlana ad verilmez.”, atasözüdür.
Karaim folklorundan örnekler
Yomakbaşı’ndan:
Zaman zaman ekende, pire ber ekende
Deve dellal ekende, suv-sığır katır ekende
Men on beş yaşında ekende, babam eşikte bala ekende
Men babamın beşiğini tıngır mıngır tebretkende
Kaplu kaplu bakalar kanatlandı uçmağa
Denizde bir ateş tüşti
Balıkların sırtı pişti
Seğirname’den:
1. Adam alının sağ yanı sekirse – istedigin bula ve muradına ere.
2. Dili sekirse – cenk ede, duşmanlar duşmanlık ede, cefa çeke.
3. Sol eli sekirse – ululık ve devlet bula.
4. Eki dizi birden sekirse – hareket ede ya bir yerde otura.
5. Sağ omuzı sekirse – beglik ve rahatlık bula.
Tabirname’den:
1. Eger tişlari tüşadir – hem yuvahlarından hem süvarlarından ölarlar.
2. Yuvunsa köz suvlarda hem tengizda – biyanç.
3. Körsa tüşünda balıhlar hem kiçi börülar – köp yamgurlar anlatadır.
4. Yamğurnu körsa tüşünda – yahşı habar kelir.
Atasözleri ve Deyimlerden Örnekler:
1. Ah ahça kara künga kerak.
2. Balıh başından sasıyt.
3. Keziniz yarıh.
4. Tenri korusun betardan.
5. Teva boynuy kıngır ne menda tüz.
6. Yahşı ana sıy kıza.
Bilmecelerden Örnekler:
1. Bir eşik bir teşik. “baş”
2. Sandıçığım açıldı al yipegi saçıldı. “yuku”
3. Yapusu sudan gendisi nurdan. “göz”
4. Yeşil yaprak sallanır sallandıkça allanır
Kızarmış al al olmuş cümle ona hoşlanır. “alma”
Türkülerden bir örnek:
Düğün Türküsü
Ağlama kelin ağlama Hocağa çıkkan kızlarnın
Toyun bolur yar yar Sert kaynadı bolur yar yar
Ak balçıktan sılanğan Ana babanı ansa
Üyin bolur yar yar Faydası bolur mı yar yar
Karaimlerde saklanan maddi kültürden en dikkate değer olanı, bayram günlerinde hamur yapmaya yarayan “talkı” adlı malzemedir. Mişerlerde Tomboy çevresinde “talka filariz”, Kazan Tatarlarında “talkı” kenevir filarizleyen malzemeler, Kafkas Karaçaylarında “talki” deri tabaklamaya yarayan madde demektir.
Karaim yemekleri de, hiç şüphesiz Türk kökenlidir. Etimolojide bunlar açıkça görülmektedir. Mesela, “katlama” birkaç yufkadan oluşan peynirli hamur (börek) dur, kat-dan, katla- katlamak. “Yayma” (pide), yay- dan, dahi yaymaç. “Kıyma” (patatesle doldurulmuş sucuk) kıy- dan. “Umaç” (suda sütle pişirilen avuçta ovularak ufalanmış hamur parçaları) uv / oğ- dan.
Karaim yemeklerinde “katmağ” denilen helvanın da mühim bir rolü vardır. Bu helva, önemli günlerde, aile toplantılarında, neşeli ya da yas tutulan merasim günlerinde yenilmektedir. Ama, yas günlerinde “kara helva” yenilmektedir[33].
Karaim halk sanatında, işleme ve örme sanatları dikkate değer özellikler taşımaktadır. Dokuma ve işlemelerde Türk halklarının karakteristiğini taşıyan geometrik süslerin Turan sanatının hususiyetinde İran’da yayılmış hayvan ve bitki motiflerinin ağır bastığı stilin karşıtlığında olduğu bilinmektedir[34].
Karaim Türkçesi
Bugün konuşulan veya 20. y.y. başından itibaren yazı dili olarak kullanılan Türk lehçelerini sınıflandırmak üzere, genellikle kabul edilmiş üçlü etnik tasnifte (Oğuz, Karluk, Kıpçak), Kıpçak lehçelerini geniş bir grup teşkil eder. Coğrafi tasnifte, Kuzey-Batı Türkçesi veya bazen sadece Batı Türkçesi, fakat çoğunlukla da Kuzey-Batı Türkçesi şeklinde adlandırılan bu grup, tarihi ve kavmi adlandırmalarda hep Kıpçak grubu olarak kabul edilmiştir. İşte bu Kıpçak grubuna dahil olan Türk lehçeleri şunlardır:
I. Karadeniz-Hazar bölgesi II. İdil-Ural bölgesi III. Aral-Hazar bölgesi
1. Karaim (Karay) 1. Tatar 1. Kazak
2. Kırım-Tatar 2. Başkurt 2. Karakalpak
3. Karaçay-Balkar 3- 3. Nogay
4. Kumuk 4. Kırgız
Bugün Litvanya’da Troki (Trakai), Vilnius (Vilno) ve Ponevezis (Ponevej) şehirlerinde; Ukrayna’da Luck (Lutska) ve Halicz (Galiç) şehirlerinde; Kırım’da Gözleve (Yevpatoriya) ve Bahçesaray civarında; Polonya’da Gdonsk, Varşova, Wroclaw, Opole bölgelerinde dağınık bir cemaat halinde yaşayan Musevi Karaim Türklerinin konuştukları ve edebi bir dil olarak kullandıkları bu lehçeyi, bugün daha ziyade sözlü edebiyat ürünleriyle izlemek mümkündür.
Tarihleri bakımından Hazarlarla bağlı oldukları iddia edilse dahi Hazar dili için elimizde, bazı şahıs adları, yer adları, unvanlar ve Köktürk benzeri üç harfle yazılmış tek bir yazıt dışında, pek bir şey olmadığı için bu birleştirme dil bakımından şimdilik yetersiz kalmaktadır. Buna rağmen Karaimce, tipik bir Kıpçak lehçesidir. Sadece, cümle kuruluşunda, tıpkı Gagauz lehçesinde olduğu gibi Slav tesirleri göze çarpmaktadır[35]. Fakat, Nikolay Baskakov, “Nekotorie Nablyudeniya Nad Sintoksisam Karaimske Yazıka” (Karaim Dili Sözdizimi Üzerinde Bazı Müşahadeler) adlı eserinde, Karaim dilinin gramerinin zayıf olduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte, Karaimlerin köklü bir edebiyata sahip olduğunu ve pratikte Karaimce’de öğe sıralaması serbestliğinin olduğundan bahsetmiştir[36].
Bu öğe sıralama serbestliğinin iyi bir konuşma için kullanıldığını söyleyen Baskakov, bu özelliğinden dolayı, Karaimce’de Slovyan dillerin etkisi olmadığını belirtir. Ayrıca, öğe sıralama serbestliğine, genelde Türk konuşma dilinde rastlandığını belirtir[37].
Başlangıçta Karaimce, İbrani alfabesiyle yazılmaktaydı. Fakat, 20.y.y.’dan bu yana Latin ve Kiril harfleri de kullanılmaya başlanmıştır. Latin harflerinin iki versiyonu bulunmaktaydı: Litvanya dilinde kullanılan Panivij / Panaveyiş, Lehçe’de kullanılan Lutsk, Haliç ve Vilna / Vilnius. Allworth bir 1927 öncesi ve bir de 1927 sonrası için iki Latin alfabesi hazırlamıştır (Nationalities of the Soviet East). 1930’larda Lutsk’ta Latin harfleriyle birkaç yayın yapılmış, fakat o tarihten itibaren hiçbir şey basılmamıştır. Bu Sovyet yayınlarında Kiril harflerine dayalı bir transkripsiyon sistemi kullanılmıştır. Polonya’da hala Latin transkripsiyonu kullanılmaktadır[38].
Bugün, Kumanca’nın en yakın halefi ve devamı, eski Lehistan-Rusya hudutlarında oturan Karaimlerin dili olan Karaimcedir. Özellikle eski Lehistan’ın Vilna, Troki, Ponevezis’te oturan Karaimlerin dili, Lehistan’ın güneyinde oturanlardan daha fazla eski Kumanca’ya yakındır. Kırım Karaimlerinin dili de, eskiden 14.y.y. sıralarında, herhalde Lehistan’a göç etmiş olanlar ile müşterek bir lehçe olmuştur. Fakat, bugün Kırım Karaimlerinin dili, bir taraftan Kırım Tatarcasına, diğer taraftan da Kırım’ın Osmanlı unsurlarına benzediğinden, kendi özelliklerini, böylelikle eski Kuman lehçesi izlerini de aşağı yukarı kaybetmiştir[39].
Kafkasya’da oturan Balkar ve Karaçayların lisanı, Karaimlerin diline çok benzemektedir. Fakat, bugün hiç değişmemiş eski lisanı ancak Lehistan ve Litvanya’da yaşayan Karaimler muhafaza etmektedir[40].
Karaimce, Moğol öncesi dönemde (13.y.y. öncesinde), şekillenmiştir. Codex Cumanicus ile önemli benzerlikler arz etmektedir. Karaimlerin ibadet dili İbranicedir. Fakat, Tevrat’ın Karaimce’ye çevirisi (muhtemelen 10.y.y.’da) yapılmıştır. Dini terimlerin birçoğu Arapça ve Farsça’dır. Bu, yapılanma döneminde, İslam’ın etkinliğini göstermektedir (cemaat, kudret ve din gibi). Ayrıca Karaimce’de önemli ölçüde, İbranice unsurlar da bulunmaktadır[41].
Karaimlerin kaynaklarına ait en önemli delili, dilleri teşkil etmektedir. Karay dilinin verilerinden anlaşıldığına göre Karaimler, Eski Devir ve sırasıyla Bulgar, Hazar, Uz-Peçenek ve Kıpçak-Kumanlar’dan kaynaklanıp yeni bir nitelikle karşılıklı alışverişler sonucu ortaya çıkmıştır[42].
12. y.y.’da Haham Petahia’nın Karadeniz’in kuzeyinde kalan Karaim topraklarına kadar Kedar ülkesi dediği gibi, Karaimlerin eski diyalektlerine de “Kedar dili” denilmektedir[43].
1917 yılında, Rusya’nın tümünde yapılan ilk nüfus sayımında, Çar ülkesinde 12.894 Karaim’in yaşadığı tespit edilmiştir (bu sayıya Polonya topraklarında yaşayanlar da dahildir). Bunların arasından 9666’sı ana dilleri sorulduğunda “Türkçe” demiştir (her halde kendi değişik Hazar diyalektleri olmalı). 2632’si Rusça konuştuklarını ifade etmiş ve yalnızca 383’ü Yiddish’i kullandıklarını söylemiştir[44].
Karaim ulusunun dilinin dünyadaki diğer diller arasında önemsiz sayıldığına şüphe yoktur. Onun bu durumu üzüntü vericidir. Şimdi Karaimce çok kullanılmamakta ve konuşulmamaktadır. Sürekli olarak aynı yerde oturmamak ve ayrı birlikler halinde yaşamak, onların birbirinden uzak yerlerde oturmasına yol açmıştır[45].
Litvanya’da hala Karaimce’yi anlayabilen ve günlük konuşmalarında kullanabilen yaklaşık olarak elli kişi vardır. Ukrayna’da sayı sekizdir. Polonya’da ise Karaimce günlük hayatta kullanılmaz. Fakat, halen bu dili hatırlayabilen birkaç kişi vardır. Kırım’da bir zamanlar önemsenen Karaimce’nin günümüzde kullanımı azalmış olsa bile, birkaç genç, kitaplardan öğrenerek yaşatmaya çalışmaktadır[46].
Karaim dili, belirli yapısal özelliklerini ve diğer diller içinde mevcut olmayan pek çok eski Türkçe kelimeleri, bugüne kadar korumuştur. Tanınmış Polonyalı dilci Tadeusz Kowalski, Karaimce’nin Türk dilleri için önemini, amberin içindeki sineğin taşlaşmasına benzeterek renkli bir şekilde anlatmıştır. Karaimce’nin Türk dillerinin eski özelliklerini yansıtan yönleri saklanmıştır. İşte bunlar, amber içinde saklanan sineklerdir. Bu, dillerin çalışması için vazgeçilmez bir özelliktir[47].
Yrd.Doç.Dr.İsmail Doğan
BİBLİYOGRAFYA
1.Akıner, S., 1995, Sovyetler Birliği’ndeki Türkler, İstanbul (Türkçesi, Tufan Bozpınar Ahmet Mutu), 364-367.
2.Baskakov, N. A., 1964, “Nekotorie Nablyudeniya Nad Sintoksisam Karaimske Yazıka” (Karaim Dili Söz Dizimi Üzerine Bazı Müşahadeler), Ural-altaishe Jahrbücher, 36, 273.
3.Bernard, L., 1956, A Karaite Itinerary Through Turkey In 1641-2, Vakıflar Dergisi, Ankara, S. 3, 315-325.
4.Çağatay, S., 1994, Codex Cumanicus Sözlüğünün Basılışı Dolayısıyla, T.T.K. Basımevi, 770-771.
5.Firkoviçius, M., 1996, Mien Karayçe Uriniam, Vilnius, (Türkçesi, Mehmet Arif Sarıbaş, Basılmamış Bitirme Çalışması, K.T.Ü., 1999-Trabzon).
6.Koestler, A., 1993, On Üçüncü Kabile, İstanbul.
7.Kuzgun, Ş.,1985, Hazar ve Karay Türkleri, Türklerde Yahudilik ve Doğu Avrupa Yahudilerinin Menşei Meselesi, Kayseri, Se-Da.
8.Öner, M., 1998, Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Ankara, 22-23.
9.Polkanov, Y.U.A., 1997, Karais-The Crimean Karaites Turks, Simferopol.
10.Spoken Karaim: the Karaim language ~djn/ karaim/ Kcdlang.html.
11.Starikov, S., 1999 Kırımlı Karaimler Hakkında, Kalgay, Bursa, S. 14, 16-17.
12.Zajaczkowski, A., 1961, Karaims in Poland, 1/9, 6/8, 6/9.
13.Zajaczkowski, W., 1979/1983, Karaylar ve Onların Folkloru, Türk Kültürü Araştırmaları, 17/21 (1/2), 312-362.
——————————————————————————–
** G.Ü. Kırşehir Fen-Edb. Fak. Öğretim Üyesi-Kırşehir
[1] Zajaczkowski, A. , Karaims in Poland, 1961, s.6/8, 6/9
[2] Kuzgun Ş., Hazar ve Karay Türkleri, Türklerde Yahudilik ve Doğu Avrupa Yahudilerinin Menşei Meselesi, Kayseri, Se-Da, 1985, s.194
[3] Bernard, L., A Karaite Itinerary Through Turkey In 1641-2, s.315
[4] Zajaczkowski, A.,a.g.e. (Nemoy L., Karaite Antohology, Excerpts from the Early Literature, Translated from Arabic, Aramaic and Hebrew Sources, New Haven, Yale University Press, 1952, ‘Introduction’, p. XVII.) s. 6/8, 6/9.
[5] Starikov, Simeon, Kırımlı Karaimler Hakkında, Kalgay Dergisi, S. 14, s. 16, 17
[6] Kuzgun, Ş., a.g.e., s. 195
[7] Zajaczkowski, A., a.g.e., (Cf. Philologie Turcicae Fundamenta, vol.1.1959 ‘Turkic Languages’ ) p.1/9
[8] Polkanov, A.Y.U., Karais-The Crimean Karaites- Turks, Simferopol, 1997,s.19,21
[9] Polkanov, A.Y.U., a.g.e., ( Alexseev B.P., Oçerk Proishosdeniya Turkisih Narodov Vostoçnoy Evropı V
Svete Dannıh Kronilogiya // Vorp. Etnogeneza Turkoyazıçnıh Narodov Sredno Povolcya, Kazan, 1971, -C232-255) s.21
[10] Polkanov, A.Y.U., a.g.e., s., 21, 22
[11] Polkanov, A.Y.U., a.g.e., ( Steinigier, F. Bieder von Karaimen und Tataren in Ostlande // Natur und Volk,1944, -N10, S, 39, 48) s. 23
[12] Polkanov, A.Y.U., a.g.e., s. 23
[13] Akıner, S., Sovyetler Birliğindeki Türkler, Ocak, 1995 (Türkçesi, Tufan Bozpınar-Ahmet Mutu), s. 364
[14] Zajaczkowski, A., a.g.e., s. 1/9
[15] Akıner, S., a.g.e., s. 364,365
[16] Zajaczkowski, A., a.g.e., s. 1/9
[17] Polkanov, A.Y.U., a.g.e., s. 61,63,65
[18] Zajaczkowski, W., Karaylar ve Onların Folkloru, Türk Kültürü Araştırmaları, 17/21 (1/2), (1979-1983), s. 312
[19] Koestler, A., On Üçüncü Kabile, İstanbul, 1993, s. 8
[20] Akıner, S., a.g.e., s. 364
[21] Zajaczkowski, A., s. 312
[22] Zajaczkowski, A., a.g.e., s. 313
[23] Polkanov, Y.U.A., a.g.e., s. 43-45
[24] Kuzgun, Ş., a.g.e., (Nemoy, L., Karaites, E.İ., V. VI., 1975, p. 607), s. 280
[25] Kuzgun, Ş., a.g.e., (Kutluay, Y., İslam ve Yahudi Mezhepleri, 1967, Ankara), s. 282
[26] Kuzgun, Ş., a.g.e., (Kohler, K., Karaites and Karaism, J. E., V VI., P. 447), s. 282
[27] Kuzgun, Ş., a.g.e., (Ankori, Z., Karaites in Byzantiun, 1959, New York- Jarusalem, p.277), s. 282
[28] Kuzgun, Ş., a.g.e., (Kohler, K., a.g.e., p. 447), s.288
[29] Kuzgun, Ş., a.g.e., (Kohler, K., a.g.e., p. 447), s. 288
[30] Kuzgun, Ş., a.g.e., s. 288
[31] Polkanov. Y.U., A., a.g.e.,s. 47
[32] Kuzgun, Ş., e.g.e., s. 311-312
[33] Zajaczkowski, A., a.g.e., s. 321-340-342-349-355
[34] Zajaczkowski, A., a.g.e., s. 316- 352- 353- 354- 355
[35] Öner, M., Bugünkü Kıpçak Türkçesi, Ankara, 1998,s. 22-23
[36] Baskakov, N., “Nekotorie Nablyudeniya Nad Sintoksisam Karaimske Yazıka (Karaim Dili Sözdizimi Üzerinde Bazı Müşahadeler), Ural-altaishe Jahrbücher, 36, 1964, s. 273
[37] Baskakov, N., a.g.e., s. 273
[38] Akıner, S., a.g.e., s. 367
[39] Çağatay, S., Codex Cumanicus Sözlüğünün Basılışı Dolayısıyla, A.Ü., Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Cilt II., Sayı 5’ten ayrı basım, T.T.K. Basımevi, Ankara, 1944, s. 770-771
[40] Kowalski, T., Lehistan’da Türkler, Ulus Gazatesi, Ankara, 6.6., 1935, No: 4977
[41] Akıner, S., a.g.e., s. 366
[42] Zajaczkowski, W., a.g.e., s. 315
[43] Koestler, A., a.g.e., s. 183
[44] Koestler, A., a.g.e., s. 216
[45] Firkoviçius, M., Mien Karayçe Uriniam, Vilnius, 1996 (Türkçesi, Mehmet Arif Sarıbaş, Basılmamış Bitirme Tezi, K.T.Ü., Trabzon, 1999), s. 2
[46] Spoken Karaim: the Karaim language (htp: // www3. aa.tufs. ac. jp/djn / karaim / kCDlang. htm/).
[47] Firkoviçius, M., a.g.e., s. 3
Türkiye’de Karaylar
Karaköy-Galata Kulesi
Bizans ile Hazar Türkleri arasındaki yakın ilişki sebebiyle Anadolu’da Karaylar uzun bir tarihi dönemden beri yaşamaktadırlar. Bu ilişki Osmanlı döneminde de devam etmiş ve Anadolu’da 80’e yakın Karay cemaati yaşamaya başlamıştır. Fatih’in İstanbul’u fethinden sonra önde gelen Karay cemaatlerinin merkezi İstanbul haline gelmiştir. İstanbul’daki en uzun ömürlü Karay cemaati Hasköy’de yaşamıştır. İstanbul’daki “Karaköy” semtinin adının bile “Karay köy”den geldiği ifade edilmektedir. Çıksalın’da Seferad mezarlığının yanında bir duvarla ayrılmış Karay mezarlığı bulunmaktadır. İstanbulda hala Hasköy semtinde faaliyette olan Karay Sinagogunun 1000 yıla yakın bir tarihi vardır. İstanbuldaki Karaylar genelde kendi aralarında Bizans-Rumcası(Antik Yunanca), Latince, Kırım Karaycası ve İbranice karışık Karaitika adını verdikleri Judeo-Yevanit bir dilde konuşurlar.
Bugün, A.B.D. Avrupa’nın çeşitli ülkeleri, Türkiye, İsrail ve eski Sovyet coğrafyasında olmak üzere bütün dünyada 50.000’in üzerinde Karaylı Türk yaşamaktadır. Kırım’ın Kezlev(Gözleve-Yevpatoriya) kasabasında 700 kadar yaşayan Karaylar çoğunluktadırlar. Kırım’ın Bağçasaray, Simferopol(Aqmescit), Sivastopol(Aqyar), Kefe(Feodosiya), Aqerman(Odessa) şehirlerinde de aktif Karay Cemaatleri bulunmaktadır. Kırım’ın Bağçasaray Şehrinde Karaylara ait Kültürel bir yaz kampı da mevcuttur. Kırım’ın Bahçesaray şehrinde Karaylara ait Hazarlar dönemine ait bir kale bulunur adı Mangup Qale-ÇufutQaledir. Kırım Karaycasında Çufut çift manasına gelir. Kırım’ın Bağçasaray Şehirinde Karaylara ait bin yıllık bir mezarlık bulunmaktadır bu mezarlığın adı Balta Tiymez’dir. Bu mezarlık tüm Avrupa’nın en eski Türk ve Musevi Mezarlığı olarak kabul edilmektedir. Mezarlıkta Baştaşları genel olarak Kırım Karaycasında yazılmıştır. Kırım’da çok anıtları bulunan Karaylar Polonya’da Litvanya yakınlarında 50, Krakovi’de 65 Karay yaşamaktadırlar. Litvanya’da ise Vilinius’ta 138, Trakay’da 65 ve Diğerki bölgelerde 50 karay yaşar. Rusya’da Dağıstan’da ise azınlıkta olan Karay milleti, İsrail’de ise 25000 civarındadır. İsrail’in çoğunlukla Ramle, Ofakim, Aşdod, Beer Şeva, Yeruşalayim, Holon şehirlerinde yaşamaktadırlar. Ramle şehrinde Karaylar’a ait büyük bir merkezi mevcuttur. İsrail Karay Hahambaşılığı ise Ofakim şehirindedir. Karaylar yıllardır Kırımçaklarla yaşamışlardır, Kırımçaklar köken olarak Karaydırlar ama zamanında Sefarad Rabbanların etkisiyle Rabbani Mezhebine geçiş yapmışlardır ve sonradan savaşlar nedeniyle çoğu Karay Kırımçaklarla ayrılmıştır. Arthur Koestler, ”Onüçüncü Kabile” kitabında Hitler’in Yahudi katliamında yok ettiği Avrupa Yahudilerinin Hazar Türkleri (dolayısıyla da Karay) oldukları iddiası çeşitli çevrelerde benimsenmeye devam etmektedir. Koestler’e göre Hitler bir Yahudi katliamı değil Kafkasya’dan gelen bir ırkı yok etmiştir. Hitler’in Katliam kamplarından olan Avusturya’da Theresienstadt ve Mauthausen’da Almanya’da Dacheau’da ölüm kayıtları arşivlerinde Yahudi ve Müslüman Türkler de vardır. (Vikipedi)
Yorumlar
“861) Karaim Türkleri” yazisina 1 Yorum yapilmis
Yorum yap
İstanbul da çok az aile kalmış.