83) ATATÜRK’E YÖNELİK, ERMENİ İDDİALARI!
Yayin Tarihi 22 Ekim, 2008
Kategori ATATÜRK, ERMENİ SORUNU
ATATÜRK’E YÖNELİK,
ERMENİ İDDİALARI
——————————————————————–
“Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması’yla en doğru çözüm şeklini buldu. Asırlardan beri dostane yaşayan iki çalışkan halkın dostluk bağları memnuniyetle tekrar kuruldu.”Mustafa Kemal Atatürk
1 Mart 1922
TBMM Üçüncü Toplanma Yılı Açış Konuşması
“Ermenilerce Atatürk’e Atfedilen Sözler ve Divan-ı Harb-i Örfi[1] İle Ermeni Teröristler Tarafından Şehit Edilenlere Atatürk’ün Gösterdiği İlgi” adlı çalışma, Ermeniler ve Ermeni yanlısı birçok kalemin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik olarak ortaya attıkları birtakım iddiaların doğruluğu-yanlışlığı ve bilimsel olup olmadıkları üzerine bir araştırmayı ihtiva etmektedir.
Araştırmada öncelikle Atatürk’e yönelik iddialar tespit edilmiştir. Bu aşamadan sonra tespit edilen iddialara karşı tez olabilecek veya bahsi geçen iddiaları destekleyecek materyallerin araştırma safhasına geçilmiştir.
Yapılan kaynak taramasından sonra konu ile ilgili olabilecek ana kaynakların araştırılmasına geçilmiş bunun için arşiv ve kütüphanelerde çalışmalar yapılmıştır. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi’nde konuyla doğrudan ilgili orijinal belgelere ulaşılmıştır. Ayrıca Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri, ortaya atılan birtakım iddiaların doğru olup olmadıklarını öğrenmek için incelenmiş ve sonuçları çalışmada sunulmuştur.
Araştırmada, Ermeniler tarafından Atatürk’e yönelik iddiaların olduğu, ancak yapılan incelemeden sonra bu iddiaların tutarsız olduğu ortaya çıkmış ve Atatürk’ün Ermeni meselesine son derece sağduyulu yaklaştığı görülmüştür.
Ermeniler tarafından Türkiye’ye yönelik karalama kampanyalarının artık bir siyasi sloganı haline gelmiş olan “Ermeni soykırımı” iddialarına karşı Atatürk, sadece sözleriyle gerçekleri ortaya koymakla kalmamış yetkileri elinde bulundurduğu bir sırada (cumhurbaşkanlığı döneminde) gerek İngiliz baskısıyla oluşturulan Divan-ı Harb-i Örf-i mağdurlarına gerekse İttihat ve Terakki üyeleri olarak ön plana çıkan ve Ermeni teröristlerince katledilenlere yönelik taltif ve yardımlarıyla ortaya konu üzerindeki düşüncesini yansıtmıştır.
ATATÜRK’E ATFEDİLEN ERMENİ İDDİALARI
Atatürk’e Yönelik Birinci İddia
Atatürk’e yönelik iddialar, Ermeniler tarafından değişik platformlarda sık sık dile getirilmiş ve bunlar propaganda amacıyla ortaya atılmıştır. (-maktadır. ) Konu hakkındaki hata veya kasıt, Paul du Véou adlı Fransız yazarın 1938 yılında Paris’te yayınladığı “Lé Désastre d’ Alexandrette, 1934–1938” adlı kitabının 121. ve 122. sayfasının dipnotuna koyduğu ifadeden kaynaklanmıştır.[2] Paul du Véou’ya göre Mustafa Kemal 27 Ocak 1920 tarihinde İstanbul’da Divan-ı Harb-i Örfi de şahitlik yapmış ve bu şahitliğinde Türklerin Ermenileri katlettiğini söylemiştir. [3]
Fransız yazar Paul du Véou, bahsi geçen alıntıyı muhtemelen İstanbul’un işgal altında olduğu yıl olan 1919-1920 yıllarında İtilaf devletlerinin denetiminde Ermeniler tarafından Fransızca olarak çıkartılan ‘Le Bosphore’ ve ‘La Renaissance’ gazetelerinde “Déclaration de Mustafa Kemal” ismiyle yayınlanmış olan haberden etkilenerek ve doğru olup olmadığını tahkik etmeden alarak kitabının dipnotuna koymuştur.
Paul du Véou’nun kullandığı dipnotu daha sonra Ermeni papazı Jean Naslian da kullanmıştır.[4]
“ ‘Hiçbir zaman ellerini kana bulamamakla iftihar eden Mustafa Kemâl, suçu birkaç kişiye yükleyerek 28 Ocak’ta divan-ı harb’de aşağıdaki itirafta bulunmuştur’ diyen Naslian, Mustafa Kemal’i daha sonra kurulacak mahkeme üyesi olan ve gaddarlığından dolayı ‘Nemrud Mustafa’[5] ismiyle veya ‘Nemrud Mustafa Paşa Divan-ı Harbi’ adıyla anılan ‘Süleymaniyeli Mustafa Paşa’yla da karıştırmıştır. Adı geçen Papaz’ın kitabı basılmadan önce durumu öğrenip sözkonusu ifadenin bir hata olduğu, kendisine yine bir Ermeni yazarı, Guerguerian, tarafından ihtar edilmiş ve kitaptan çıkarılması gerektiği bildirilmişse de, bu yapılmamıştır.
“Benzer hatalar, bir yıl farkla yani 27 Şubat 1919 veya 28 Ocak 1920 tarihli olarak daha birçok Ermeni yazar tarafından tekrarlanmıştır.
“. . . Yukarıda zikrettiğimiz Guergian’dan sonra yine bir Ermeni yazar, James Tashjian da, yazdığı makalesinde ‘Nemrud Mustafa’ ile Mustafa Kemal Atatürk’ün Ermeni yazarlarınca karıştırıldığını ve bu hata üzerinde ısrar edildiğini belirtmiştir. Yine New York’ta oturan bir Amerikalı Papaz da 1967’de Beyrut’ta yayınlanmış olan Massis haftalığında bu yanlışı düzeltici bir makale yayınlamıştır.”[6]
İddia edilen İstanbul’daki bu mahkeme şahitliğini çürüten önemli bir diğer nokta ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün, 27 Ocak 1920’de Ankara’da olmasıdır. Yani teknik açıdan dahi Mustafa Kemal’in İstanbul’da bu mahkemede ifade vermesi imkansızdır.[7]
Atatürk’e Yönelik İkinci İddia
Mustafa Kemal’e atfedilen diğer bir iddia ise 1926 yılında Los Angeles Examiner gazetesine verdiği demeçtir. Bu konu Ermeniler tarafından değişik yerlerde, yayınlarında tekrarlanmış, hatta Ermeni lobisi tarafından ABD Kongresine taşınmış ve bir propaganda aracı olarak kullanılmıştır. Örneğin 1985 yılında ABD Temsilciler Meclisi’ndeki konuşmasında T. M. Ü. Lehman, Atatürk’ün soykırımın meydana geldiğini kabul ettiğini, hatta diğer Türklerce de kabul edilmesi gerektiğini söylediğini belirtmiştir.[8] Benzer bir diğer konuşma ise ABD Senatosunda Senatör Levin tarafından 1994 yılında yapılmıştır.[9] Oysa adı geçen röportajın tamamıyla düzmece olduğu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkkaya Ataöv tarafından hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde Another Falsification “Statement” (1926) Wrongly Attributed to M. Kemal Atatürk adlı eserde kanıtlanmıştır.
Prof. Dr. Ataöv’ün eserinde belirttiği gibi, Atatürk böyle bir beyanatı vermemiştir. Zira:
1. Atatürk’ün tüm söylev ve demeçleri birden fazla sayıdaki resmi ve yarı-resmi statüdeki yayınlarca kayıt edilmiştir. Bunlar arasında adı geçen gazetedeki demeç bulunmamaktadır.
2. Atatürk’ün demeç verdiği öne sürülen Hilderband adlı İsviçreli gazetecinin Türkiye’ye geldiğine dair bir kayıt olmadığı gibi, İsviçre resmi makamlarınca verilen belgelerde bu isimde birinin var olduğuna ilişkin herhangi bir ize rastlanmamıştır.
3. Atatürk’ün başka yabancı basın kuruluşlarına verdiği demeçler yukarıda anılan gazetenin iddia ettiklerinin tam tersi bilgiler içermektedir.
4. Adı geçen yayın bahse konu olan olayla ilgili olarak birçok kişi ve yer isimleriyle tarih hataları içermektedir.[10]
Atatürk’e Yönelik Üçüncü İddia
8 Ekim 2000 tarihli “Yeni Bin Yıl” gazetesinde ortaya atılan bir diğer Ermeni iddiasında ise Mustafa Kemal Atatürk’ün 24 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada, Jön Türk liderlerinin soykırım politikalarını kınadığı[11] belirtilmiştir.
TBMM’nin açılışının ertesi, yani 24 Nisan 1924 Cumartesi günü Mecliste beş (5) celseli bir oturum yapılmış ve bu oturumda Mustafa Kemal Paşa beşinci (5.) celse hariç, diğer ilk dört celsede kürsüye çıkarak uzun konuşmalar yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın konuşma yaptığı ilk üç celse açık görüşmeler şeklinde olmuş, dördüncü celse ise gizli olarak yapılmıştır.
Mustafa Kemal Paşa, yaptığı oldukça uzun konuşmalarında Mondros’tan 1920 yılı Nisan ayına kadar gelişen olayların (siyasi, askeri) genel bir değerlendirmesini yapmıştır.
Bu oturumda yapılan açık ve gizli celselerde, Mustafa Kemal Paşa’nın bütün konuşmaları tetkik edilmiş ancak, 8 Ekim 2000 tarihli “Yeni Bin Yıl” gazetesinde bahsedilen şekliyle hiçbir cümleye rastlanmamış, hatta tam aksine Mustafa Kemal Paşa’nın İttihat ve Terakki düşmanlığı yapılmasını doğru görmediğine dair sözler sarf ettiği, Ermeniler ve Ermeni sorunu ile ilgili olarak da aşağıdaki ifadelerde bulunduğu görülmüştür.
Cemal Paşa tarafından kendisine çekilen telgrafı okuduktan sonra bu telgrafa yazdığı cevabı Meclis kürsüsünden okuyan Mustafa Kemal Paşa, İttihatçılık ve İttihatçılar hakkındaki görüşünü şöyle ifade etmiştir:
“Biz anasırı gayrimüslime ile İtilaf Hükümatının makasıdı siyasiye tahtında gördükleri alelitlak İttihatçılık düşmanlığını esas itibariyle doğru görmüyoruz. Sadece devleti, memleketi harabeye çeviren suistimal sahiplerine karşıyız.”[12]
Mantıklı bir yaklaşımla bakıldığı zaman, Birinci TBMM’ni oluşturan milletvekillerinin çoğunun İttihatçılardan oluştuğu fark edilecektir. Böyle olunca da Mustafa Kemal Paşa’nın kürsüye çıkıp yukarıda verdiğimiz “Yeni Bin Yıl” gazetesinde iddia edilen konuşmayı yapmasının imkansız olduğu görülür.
Zaten 24 Nisan 1920 tarihli Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmaları tetkik edildiğinde de iddia edilen konuşmayı yapmadığı, aksine konuyla ilgili dikkat çekici açıklamalar yaptığı tespit edilmiştir. Aşağıda, Mustafa Kemal Paşa’nın 24 Nisan 1920 tarihinde ağzından çıkan “Ermeni-Ermenistan ve Ermeni sorunu” ile ilgili bütün konuşmaları aynen verilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa, Damad Ferid Paşa Hükümeti’nin Ermenistan ile ilgili İngiliz kontrollü tavizkâr politikalarını sert bir şekilde eleştirdikten sonra, Cemal Paşa’nın kendisine telgrafta yazmış olduğu suallere bir cevap niteliği taşıyan şu sözleri söylemiştir:
“Buna bir de Rum ve Ermenilerin Hükümeti tanımamalarını ve İtilaf Devletlerine istinad ederek âdeta hali isyanda ve birtakım teşkilatı mefsedetkâranede bulunduklarını ilâve edersek Payitahtımızın içinde bulunduğu vaziyeti elîme ve hatarnaki tamamen tavsif eylemiş oluruz.”[13]
İkinci celsede Ermenilerin yanı sıra Rumlarla ilgili olarak yukarıdaki konuşmaları yapan Mustafa Kemal Paşa, doğrudan Ermenilerle ilgili olarak aşağıdaki konuşmaları yapmıştır:
“Bunu mütaakıp idi ki, İngilizler zâhiren tatlı, bütün efkârı tatyib edecek bir tebliğde bulundular: İngiliz mümessili siyasisi Londra’daki Hariciye Nezareti tarafından Hükümetimize bir tebliğde bulundu ve dedi ki; Yunanlılar da dâhil olmak üzere İtilâf kuvvetlerine karşı başlamış olan harekâtı tatil ediniz, ikincisi Türkiye’de Ermenilere karşı icra edilmekte bulunan katliamdan sarfınazar ediniz![14] İşte bu iki şeyi yaptığınız halde İstanbul size terk olunacaktır. Fakat bu iki harekette bulunmadığınız takdirde sulh şeraiti fevkalâde fena olacaktır.”[15]
“İkinci teklif ki, memleket dâhilinde katliam yapılmaması, Ermenilere karşı bu, gayrivarit idi. Memleketimiz cümlemizce malûmdur. Hangi kıtasında Ermenilere karşı katliam yapılmıştır. Veya yapılmaktadır. Harbi umuminin bidayeti safahatından bahsetmek istemem ve zaten itilaf devletlerinin de bahsettikleri bittabi mâziye ait fazahat değildir. Bu gün memleketimizde bu gibi fecayiin icra edildiğini iddia ederek, bundan sarfınazar etmenizi taleb ediyorlardı…”[16]
“İşte menfaatlerini, türlü türlü tazyikat ile bütün alemi hariciyi aleyhimize tahris eylemekte gören bâzı mehafil ve anasır lehimizde inkişafa başlıyan bu cereyanı temelinden yıkmak ve bütün âlemi haricinin milletimiz lehine tashihi zehab etmesine meydan vermemek için külliyen kizbi mahz olan en son Ermeni kıtali saniasını tertip ve ilân eylediler. Ve zaten pek mahdut ve basit olan vesaiti teksibiyemizi, gazetelerimizi de kaatilâne bir sansüre tâbi tutarak hiçbir vasıta ile cihan medeniyetine karşı müdafaai hukuk etmemize müsaade eylemediler ve bu suretle hukuku beşerin esasatı mukaddesesinden bulunan ‘Müdafaai nefis, hakkından da milletimizi külliyen mahrum ederek efkâr ve temayülâtı cihanı harap memleketimiz ve mazlum milletimiz aleyhinde yeniden pek müthiş ittihamat ile zehirlediler.
“İngilizler bir taraftan mevkii hariciyemizi yeni katliam bühtanları ile sarsmaya, diğer taraftan da Kabine’yi, Meclisi mebusanımızı mevkii faaliyetten ıskat suretiyle vaziyeti dâhiliyemizde eyledikleri İstanbul’un işgalini sühuletle tatbik edecek bir zemin izhar eyliyorlardı”[17]
“Anandolu’da sâkin Ermenilerin ve Rumların evamiri Hükümete ve âmâli millîyeye muhalefetleri vuku bulmadıkça her türlü tecavüzden masun tamamen mesut ve müreffeh bir hayata mazhariyetleri öteden beri kabul edilmiş bir esas idi. Klikya ve havalisinde ve Şark hududumuz dahilindeki resmî ve gayrîresmi Ermeni kuvvetlerinin dindaş ve ırkdaşlarımıza karşı vuku bulan tecevuzatı cinayet kâraneleri karşısında dahi memleketimizde yaşıyan sâkin Ermenilerin her türlü taaruzdan masuniyetlerini temin eylemeyi pek mühim bir vazifei medeniye telâkki eyledik ve Anadolu’nun âlemi haricî ile temasının münkati olduğu bugünlerde menafii âliyei vataniyeyi istihdaf eyliyen tedabir meyanında Ermeni ahalinin muhafazai selâmeti lüzumunu bütün makamata bildirdik.
“İşte İstanbul’un ecnebi işgalinden bugüne kadar güzaran eden eyyamı ıstırabımız esnasında hiçbir devleti ecnebiyenin himayei fiiliyesine mazhar olmıyan Anadolu Ermenilerinden hiçbir ferdin hattâ en basit bir surette mâruzu tecavüz olmaması bize her vesile ile isnadı cinayet eden ve hasaisi medeniyeyi tahtı inhisara alan entrikacı Avrupa’nın yüzlerini kızartacak ve milletimizin fıtratan mütehalli olduğu şeairi insaniyenin derecei ulviyetini ispat edecek pek mühim bir noktadır.”[18]
Gizli olarak yapılan celsede ise Mustafa Kemal Paşa yine Ermenilerle ilgili aşağıdaki konuşmayı yapmıştır.
“Ermenilere gelince, Ermeniler bütün dünyanın fevkâlde mazharı sahabeti olmuş bir vaziyette bulunuyorlar. Âmali siyasiyelerinin tecellisi için nasıl çalıştıkları malûmdur. Fakat bu günkü vaziyetler bizimle temaslarına dair arzedebileceğim noktalar şunlardır: Ermeniler Erivan Ermeni Hükûmeti mıntakası dahilinde ahalii İslâmiyeyi imha etmekle meşguldür. Biz İngilizleri, Amerikalıları aleyhimizde tahrik etmemek ve her nasılsa harbi umumide yapılmış olan vak’anın tekerrür ve tevalisine dair hiç bir zan ve şüphe vermemek için bu mıntıkai malûme dahilinde bulunan ahalii İslâmiyenin hududumuzu geçmek suretile alenen muavenetlerine dahi şitap etmekte tereddüt ettik. Fakat oradaki ahalii İslâmiye her taraftan hamisiz kalınca bittabi kendi hayat ve namuslarını yine kendiliklerinden muhafaza ve müdafaada tereddüt etmediler. Bu cihetle bidayetten bu güne kadar Erivan Ermeni Hükümeti mıntıkası dahilinde muharebe ve müsademe devam ede gelmektedir ve bütün müsademat neticesinde de bittabi dindaşlarımız fevkalâde mutazarrır olmakla beraber namus ve haysiyetlerini de muhafaza etmekten geri durmuyorlar. ”[19]
Diyerek Mustafa Kemal Paşa bölgedeki Müslüman ahalinin son derece zor şartlar altında olduğunu beyan etmiş ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Müslüman halka karşı yapılmış olan Ermeni tecavüzlerine işgaller yüzünden milletin kendisinin karşılık vermek zorunda kaldığını konuşmasında dile getirmiştir.
Netice itibariyle Mustafa Kemal Paşa’nın bahsi geçen tarihte İttihatçıları suçlayıcı ifadeler kullanmamış ayrıca Ermenilerin iddia ettikleri sözde soykırımı ifade eden veya vurgulayan bir cümle de sarf etmemiştir. Hatta bu gizli celsedeki konuşmasının devamında, Maraş ve Urfa gibi yerlerde Fransızlar tarafından kışkırtılan Ermenilerin Müslüman Türk ahaliye yönelik tecavüz ve katliamlarına göz yummayacaklarını açıkça ifade etmiştir.[20]
Atatürk’e Atfedilen Yeni Bir İddia
Avrupa Parlamentosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nin 22 Kasım 2001 tarihinde açıklamış olduğu tasarısında[21] Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği adaylığı ile ilgili olarak şu açıklama yapılmıştır:
“Türkiye’nin AB üyeliği adaylığı, birliğe bölgede çatışmalar konusunda Türkiye’nin esnekliğini artırmasını garanti eden özellikle Ermenistan açısından özel fırsatlar ve nedenler sunmaktadır. Bu hem sınırın kapanması hem de 1915 soykırımına bakışı açısından böyledir…”[22]
Avrupa Parlamentosu’nun bahsi geçen taslağında yukarıda verilen paragrafına ise şöyle bir dipnot düşülmüştür:
“Soykırımın tanınması talebi, çoğunlukla Ermeni politikacılar tarafından yapılmaktadır. Bildirildiği üzere Kemal Atatürk 10 Nisan 1921’de TBMM’de yaptığı konuşmada Jön Türk rejiminin Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilere karşı soykırım yaptığını söylemiştir…”[23]
Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde böyle bir konuşma yapmış olması imkansızdır.
2. IV. 1337 (2 Nisan 1921) ile 30. IV. 1337 (30 Nisan 1921) tarihleri arasında TBMM’nde on üç (13) oturum yapılmıştır. 1921 yılı Nisan ayı içerisinde TBMM’de yapılan bütün oturumlar TBMM Zabıt Ceridelerinden okunmuş ve bu oturumların hiç birisinde-gizli oturumlar da dahil olmak üzere- TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın bulunmadığı tespit edilmiş, dolayısıyla da konuşma yapmadığı görülmüştür. [24]
Yapılan inceleme sonucunda sadece 21. IV. 1337 tarihli 23. İçtima’ın (oturum) 4. Celsesinde Mustafa Kemal Paşa’nın 5/2685 numaralı 3. XI. 1336 tarihli “Vilâyatı müstahlasa ahalisine verilmiş olan tohumluk zehairin affı” hakkında kanun lâhiyası gıyabında okunmuş[25] ve yine 28. 4. 1337 tarihli 26. İçtima’ın 2. celsesinde Mustafa Kemal Paşa’nın 27. IV. 1337 tarihli “Âzayi Kiramdan bâzılarına mezuniyet itasına dair Divanı Riyaset Kararı”nın okunduğu[26] tespit edilmiş, Ermeni-Ermenistan konularında herhangi bir beyanatın olmadığı görülmüştür.
Mustafa Kemal Paşa, 1921 yılı Nisan ayı içerisinde TBMM’nde hiçbir oturuma başkanlık etmemiş hatta bu tarihte Meclis’e dahi gelmemiştir.
Bahsi geçen Nisan 1921 yılına ait Meclis Zabıt Cerideleri incelendiğinde ortaya çıkan bir diğer önemli nokta da, Avrupa Parlamentosu tasarısında tarih olarak belirtilen 10 Nisan 1921’de TBMM’nde herhangi bir oturumun yapılmamış olmasıdır.
TBMM’de 9 Nisan 1921 tarihinde 18. Oturumun yapıldığı, 10 Nisan 1921 tarihinde herhangi bir oturumun yapılmadığı bir sonraki oturumun 11 Nisan 1921 tarihinde 19. oturum olarak yapıldığı görülmüştür.[27]
Avrupa Parlamentosu rapörtörünün böyle bir yanlış beyanı araştırıp incelemeden her ne kadar taslak rapor dahi olsa resmi kayıtlarına geçirmesi bir bakıma yadırganacak bir hadise de değildir. Aynı durum ABD Parlamentosunda da sık aralıklarla kasıtlı olarak Ermeni Lobisi tarafından yapılmaktadır. Örneğin, gazetede çıkmış yalan bir haber, çok önemli bir vesikaymış gibi Kongreye sunulmakta ve ısrarla kayıtlara geçirilmesi istenmektedir.[28] Sonraki yıllarda ise kayıtlara geçirilen bu yalan yanlış haberler, resmi kongre belgesi olarak Ermeni propagandacıları tarafından “kaynak ‘Kongre Zabıtlarıdır!’” diyerek kullanılmıştır (-maktadır).
Atatürk, Ermenilerin Türk halkına yönelik tedhiş hareketlerini bir çok konuşmasında belirtmekle kalmamış, Cumhurbaşkanı olduğu dönemde de fiiliyatıyla söylemlerini pekiştirici faaliyetler yapmıştır. Şöyle ki, işgal döneminde İngilizlerin baskısıyla Osmanlı Hükümeti tarafından kurulan Divan-ı Harbi Örfi’lerde masum oldukları halde idam edilmiş olanların ve Ermeni teröristlerce şehit edilenlerin geride kalan aile fertlerine Atatürk, Cumhurbaşkanlığı sırasında sahip çıkmış, onlara ev vermiş ve maaş bağlatmıştır.[29]
Dr. Şenol KANTARCI
ERMENİ ARAŞTIRMALARI, Sayı 4, Aralık 2001 – Ocak-Şubat 2002
1] Divan-ı Harb-i Örfi: Sıkıyönetim Mahkemesi.
[2] Azmi Süslü, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara, 1990, s. 154–155.
[3] Paul du Véou, Lé Désastre d’ Alexandrette 1934–1938, Paris, 1938, s. 121–122.
[4] Süslü, Ermeniler ve 1915 . . . . , s. 155–156.
[5] “Nemrud” lakaplı bu kişinin bir diğer lakabı da “Kürd Mustafa Paşa”dır. Bunun için bkz. Osman Selim Kocahanoğlu, İttihat-Terakki’nin Sorgulanması veYargılanması, İstanbul, 1998, s. 41; Altan Deliorman, Türklere Karşı Ermeni Komitecileri, İstanbul, 1973, s. 229.
[6] Süslü, Ermeniler ve 1915 . . . . , s. 155–156.
[7] Bunun için bkz. Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, Çev. Cemal Köprülü, Ankara, 1986, s. 148–156.
[8] U. S. Congressional Record, 12 December, 1985.
[9] U. S. Congressional Record, April19, 1994, s. S4461.
[10] Türkkaya Ataöv, Another Falsification “Statement” (1926) Wrongly Attributed to M. Kemal Atatürk, Ankara, 1988, s. 3–17.
[11] Yeni Bin Yıl, 8 Ekim 2000.
[12] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. , s. 20.
[13] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. , s. 23.
[14] Bu sözler Mustafa Kemal Paşa’nın kendi düşünceleri değildir, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın kendi ifadeleridir.
[15] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. , s. 26.
[16] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. , s. 26–27.
[17] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. , s. 27.
[18] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 1. , s. 29.
[19] TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1. , s. 4.
[20] TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1. , s. 4.
[21] European Parliament, Draft Report, 22 November 2001. (Rapor’un aslı için bkz. Ekler bölümüne)
[22] European Parliament, Draft Report, 22 November 2001.
[23] European Parliament, Draft Report, 22 November 2001. Verilen dipnotun devamı şöyledir: “Cumhurbaşkanı Koçaryan’da Türkiye’nin soykırımı tanımasını talep etmektedir. Bu iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesi açısından olmassa olmaz koşulu değildir” (European Parliament, Draft Report, 22 November 2001. )
[24] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 9-10.
[25] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 10. , s. 60.
[26] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 10. , s. 134.
[27] TBMM Zabıt Ceridesi, C. 9. , s. 442-443.
[28] Bunun çok açık bir örneği için bkz. Şenol Kantarcı, “Ermeni Sorunu: Ezilmiş Millet Kimliğiyle Meselenin Psikolojik Boyutu”, Yeni Türkiye: Ermeni Sorunu Özel Sayısı, I, Sa:37 (Ocak-Şubat 2001), s. 518-519.
[29] Konuyla ilgili Atatürk imzalı arşiv belgeleri aşağıda verilmiştir.
Yorumlar
“83) ATATÜRK’E YÖNELİK, ERMENİ İDDİALARI!” yazisina 7 Yorum yapilmis
Yorum yap
Şu köhne acunda, bu iddia ya maruz kalacak belkide son insandır,Başbuğ Bozkurt Gazi Mustafa Kemal Atatürk…
TTK
*yazmıstım daha önce..son bir aydır, tüm kitapcıların!bilhassa!alkim?gibilerin,kapısından baslıyor, pamugun ve ATATÜRKÜ YAHUDİ GÖSTEREN YAHUDİ YILDIZI SADAY VE İCİNDE ATA’NIN SIK SIK DANISTIGI YAZILAN , SEYHİN MEZARININ RESMİNİN BULUNDUGU KİTAP.AHMET ALMAZ MIYDI?YAZAR..TAM HATIRLIYAMADIM BİR AN.AFEDERSİNİZ.
***AMA MESHUR OLUYORLAR YA!!PARADA KAZANIYORLAR!!OH!NE ALA MEMLEKET DEGİLMİ?
*GSMH.?LİRA?GÖRDÜGÜNÜZ GİBİ KAZANAN KAZANIYOR!
HESAPLAMALARDA BU TİP KAZANANLAR ÜZERİNDEN YAPILIYOR HERHALDE?
OFFFFFFFF!!!!
daha iddaalı şeyler yaza bilirdiniz
acayip saçma olmuş aradığım şeyleri bulamadım
aradığım hiç bir şeyi yazmamışsın
ayrıca doğru siteye girdim
sayın hocam bu tür iftiralar revaşta olmasına ramen bu iftiralar hakkında dış işleri bakanlıgımız ne yapmıştır yada ileriye dönük bu iftiraların önüne geçmek ve dünya önünde tarihimize sürülmeye çalışılan bu korkunç iftiralar için ne gibi önlem almaktadır
biz kendimizi dogru bir üslupla ve belgeler eşliginde savunmuş olak idi bu iftiraların önüne geçmiş olurdk
halbuki şuan sözde aydın ve yazarlarımızda bu iftiralara çanak tutmakta içimizde ki bu çanak yalayıcılara baş tacı muamelesi yapılmakta
okadar toplantı ve imza kampanyası düzenlediler
peki onlar için adalet bakanlıgı ne yaptı
koca bir hiç o yüzden suçu kendimizde aramakta fayda var
SAYGILARIMLA
hocam paylasiminiz harika olmus ellerinize saglik “NE MUTLU TÜRK”ÜM DIYENE”
EMEĞİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK KALEMİNİZ DAİM OLSUN SN HOCAM MÜKEMMEL BİLGİLER TARİHİ KANITLI GERÇEK YAZILAR.KALEMİNİZ DAİM OLSUN SAYGILARIMLA ALLAHA EMANET OLUN.PKK YI DAĞDAN İNDİRTMELER PİŞMANLIK TERİMİNİ KALDIRMALAR ILIMLI İSLAMCILIK TEORİLERİNİ BAŞALATMALAR KİMLERİN NE OLDUĞUNU ORTAYA KOYMAKTADIR.BUNLAR YAPILIP DURURKEN ERMENİLER SATICI HÜKÜMETE ELBETTE İSTEDİKLERİNİ YAPTIRTACAKLAR VE TARİHİ KURCALAYIP GENE ATATÜRK’Ü SUÇLAYACAKLAR.GERÇEK VATAN SEVDALISI DİNİN HERŞEYDEN ÜSTÜN OLDUĞUNU VE TÜRKLÜKLE BİR BÜTÜN OLDUĞUNU YANLIZ MİLLETİ DİNİ DUYGULARIYLA OYNANARAK KENDİ MENFAATLERİNE KULLANANLARIN BU MEMLEKETİN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKAMAYACAKLARINI DEFALARCA DİLE GETİREN ATATÜRK BOŞYERE DEMEMİŞTİR DİN VE DEVLET İŞLERİ BİR BİRİNDEN AYRIDIR DİYE.ŞİMDİKİ ZİHNİYET İŞTE DİNİ DEVLETE SOKTU SİYASİ ALET ETTİ VE VATANI SATIYOR ELBETTEKİ ATATÜRKÜDE KENDİ ÇIKARLARI İÇİN SUÇLAYACAKLAR.BİRİLERİNİN YALAKALIĞINI YAPARAK BAZILARINI MUTLU ETTİLER BU MEMLEKETİ AÇILIMLA SATMAYA BAŞLADILAR DAĞDAN İNENLER SİYASALLAŞTI DİN KARDEŞİMİZ DENİLDİ GENE DİN ORTAYA KONDU ŞEYHLERİNİN HÜRMETİNE NE VATAN NE BAYRAK NEDE ŞEHİTLERİMİZİN DEĞERLERİ DÜŞÜNÜLMEDİ.ŞİMDİYSE ERMENİLER BU BOŞLUĞU GÖRDÜ VE SALDIRDI.YAKINDA PKK PİÇLERİNİN ÖLEN LEŞLERİNEDE SOYKIRIM DAVASI AÇILIRSA HİÇ ŞAŞMAYALIM.