81) MÜDAFAA-İ MİLLİYE CEMİYETİ

Yayin Tarihi 2 Ocak, 2008 
Kategori TÜRK DÜNYASI

 

MÜDAFAA-İ MİLLİYE

image001

MÜDAFAA-İ MİLLİYE YARDIM MAKBUZU

 

 Varlığını devam ettiren Ulusların Tarihinde devamlılık vardır. Vatan topraklarında egemenlik yeni bir Devlet kurularak devam edebilir.. Ancak olaylar gelişmelere yön veren yönetici ekipler, farklı düşüncede olanlar, sonuçta olumlu yada olumsuz etkileşim ve ilişki içindedirler. Hele söz konusu bizim tarihimizse. 2. Abdülhamit’in, Batılı Devletlerce hasta adam adı takılmış, Osmanlı Devleti’ni, İngiltere’ye yakın durarak usta bir denge politikasıyla ayakta tutmaya çalışması, içerde etnik ayaklanmalar ve taleplerinin artmasını ve özellikle Balkanların elden çıkmasını engelleyemiyordu ve kendi döneminde yetişen ancak ona muhalif genç aydın ve subayları gelişmeler tatmin etmiyordu. Bu şartlarda “darbeyle” iktidarı ele geçiren İttihatçılar, Ulusu örgütleyip, savaşa hazır hale getirecek Teşkilatlar oluşturma çabasına girdiler. Balkan Savaşı ve devamen girilen 1. Dünya Savaşı o şekilde gelişti ki, Orta Asya’yı da, İslam ülkelerini de, içine alan kazanımlar bekleyenler,  Vatan’ın tümden elden çıkması tehlikesini Türk Ulusu’na yaşattılar. Ancak bu şartlar her kesimden Yurdunu, Vatanını seven Milletimizi 7den 77’ye harekete geçirdi. Trablusgarp’ta , Batı Trakya’da milis, gönüllü kuvvetler oluşturan yapılanmalar, savaşılan coğrafyalarda ve devamen Kurtuluş Savaşı’nda mucizeler yaratan  savaşlar,direnişler gerçekleştirdiler. Hem de çoğu zaman yokluk şartlarında.. Bu süreçte bir nesil haline gelen İttihatçılar’ın, Mustafa Kemal’in  Milli Hareketin başına geçmesi ile “maceracı” tavır ve hareketlerine devam edenleri, süreçte tasfiye olmuşlardır. Ancak oluşturdukları kurum ve düşünceleriyle derin izleri devam etmektedir. Mustafa Kemal’e bağlı, Milli Mücadele’ye büyük katkısı olan   M.M. de bu çerçeve ve süreçte oluşmuştur.

MÜDAFAA-İ  MİLLİYE  CEMİYETİ

          “Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, 1918’den itibaren kurulmuş olan Milli Derneklerin temeli ve öncüsüdür”(1)

            31 Ocak 1913 günü, İstanbul Darülfünunu’nda, muvafık- muhalif  büyük bir kalabalığın alkışları ve ünlü kişilerin heyecanlı nutukları  arasında kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne partiler dışı (ve üstü ) bir nitelik verilmek istenmiştir. Müdafaa-i Milliye Heyeti tarafından yayınlanan kararnamede şöyle deniyordu:” Düşmanlarımızın tek umut dayanağı bizi içerden bölmektir.” Toplantı Balkan Harbi’nin şaşkın ve fırtınalı ortamı içinde yapılıyordu. Durum yabancı diplomatların da dikkatini çekmiştir. Fransa Büyükelçisi M.Bompard’a göre bu cemiyetin kuruluşu, İttihatçıların halka yaklaşma politikasının sonucudur. Dışişlerine gönderdiği 3.2.1913 tarihli raporunda; ” Darülfünün konferans salonunu dolduran bin kadar dinleyici karşısında Hürriyet ve İtilaf reisi Fuat Paşa’nın, Celalettin Arif Bey’in hitabelerinden söz etmekte, Osmanlıların partileşme dışında, Vatan duygusunda birleştiklerini belitmektedir…”

            Nizamnamesinin  1. maddesine göre cemiyet milli terbiyeye, sağlığa, milletin fikri seviyesini geliştirmeye, güçlendirmeye, iş hayatına alıştırmaya çalışacaktı. Bir özelliği daha vardır ve askeri nitelikteydi. Cemiyet savaşlar karşısında bir yandan insanları savaşa hazırlayacaktı ( onlara savaş meydanına koşabilecek gücü, beden terbiyesini verecek eğitimi sağlayacak ), bir yandan da halkı savaşlardan koruyacaktı. ( ıztırapların dinmesine, milletin “refah ve saadetine” elinden geldiğince yardım ederek )

           Bir özellik daha: Cemiyet siyasetle uğraşmayacak, hükümete karışmayacak, “politika ve fıkra hissiyatından tamamiyle azade ( uzak ) kalarak, kanunlara daha saygılı olacaktır.” ( Madde 4 ) Tabii bu ilke İttihat ve Terakki içinde geçerli olmak gerekirdi.

          ….  … Cemiyet kısa süre içinde örgütlenmiştir. Parasal yardımlarla kabarık bir bütçeye sahip olmuştur. Balkan savaşları döneminde çok yoğun çalışmalar yapmıştır. Bu çalışmalar arasında, Orduya ve Teşkilat-ı Mahsusa’nın gönüllü taburlarına yardım başta gelmektedir. -”Müdafaa-i Milliye Mecmuası- 19 Kanunusani 1329 yıllık rapordan: Bunlardan başka ikibine yakın efrad (er) dahi Teşkilat-ı Mahsusa’ya kayıt ve tefrik olunarak Erkan_ı Harbiye binbaşılarından Haili ve yüzbaşı Nail ve Hacı Sami ve Eşref ve Sefer Fevzi Beyler’in kumandasında olarak harbe girmiş…. Teşkilat-ı Mahsusa kıtaatı efradının celp ve sevkleri ile iaşe ve sair masarifi  de cemiyet tarafından karşılanmıştır.” –  (Ayrıca) yabancı gazetecileri – bu arada Pierre Loti’yi – karşılamak ve cepheleri gezdirmek  de çalışmaları içinde yer almıştır. Savaşlar sırasında, “Avrupa aleyhimizdeyken “ Osmanlıları haklı gören Jean Jaures, Edmond Raymond’la  da ilişki kurmuş ve teşekkürlerini iletmiştir.

           Müdafaa-i Milliye Cemiyeti giderek milli bir temsilci niteliği kazanmış, ünü artmıştır. Aslında bir hayır ve sosyal yardım kurumu olan Cemiyet, milliyetçi bir kuruluş özelliği kazanmıştır. Yurt dışında da tanınmıştır. 1914 yılında Şura-yı Devlet’çe “kamuya yararlı” bir dernek olarak kabul edilmiştir. ” Müdafaa-i Milliye Cemiyeti Mecmuası’nda 1913 yılında 41 şubesi görülmektedir.”

          Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin kurucuları : Sultan Mehmet Reşat(Padişah),

Talat Bey (Dahiliye Nazırı), Enver Paşa (Harbiye Nazırı), Hayri Efendi (Şeyhülislam), Mehmet Sait (Halim) Paşa (Sadrazam ve Hariciye Nazırı),  Cavit Bey (Maliye Nazırı), Ahmet Cemal Paşa (Bahriye Nazırı), …. Kısaca Devlet üst yönetimi…

          Cemiyet Mütareke döneminde Vahdettin’in himayesine girmişse de, aleyhte propagandaların artması üzerine Donanma Cemiyeti ile beraber, 2 Mayıs 1335 (1919) tarihinde Damat Ferit Paşa hükümeti tarafından feshedilmiştir. 

           İttihatçılar ayni çerçevede savaş koşullarının baskısı altında Milleti örgütleme ve seferber etme amacıyla “Yarı Askeri Gençlik Kuruluşları” da oluşturmuşlardır. Öğrenci olan ve olmayan gençleri hem izciliğe hem de askerliğe hazırlamak amacıyla üç dernek kurulmuştur. Türk Gücü Cemiyeti, Osmanlı Güç Dernekleri ve Genç Dernekleri.(2) ( Bunlar ayrıca bir çalışma konusudur.)   

     İSTANBUL’DA DİRENİŞ ÖRGÜTLENMESİNİN BAŞLAMASI VE  KARAKOL  CEMİYETİ :

         Mondros Mütarekesi’nin (ateşkes) hemen sonrası, İstanbul’daki azınlıkların taşkın hareketlere başlaması ve özellikle İtilaf gemilerinin İstanbul önlerine gelmesi ile bir kıyıma girişebilecekleri olasılığı, İstanbul’daki askeri kesimin ve esnaf teşkilatlarının hızla örgütlenmesi zorunluluğunu doğurmuştur.Üsküdar, Beylerbeyi, Beykoz, Kavaklar ve Boğaziçi’nde bazı vatanseverler önderliğinde yerel örgütler kurulurken, Kara Vasıf, Galatalı Şevket ve Kara Kemal Beyler tarafından 1918 sonbaharında “Karakol Cemiyeti”nin teşkilatlanması çalışmalarına başlanmıştır. Cemiyetin ilk faaliyeti yerel örgütleri birleştirmek olmuştur.İstanbul’daki Müdafaa-i Hukuk şubelerinin yönetimi de  daha sonra Cemiyete verilmiştir.Yönetim kadrosunu eski Teşkilat-ı Mahsusa(Özel örgüt) elemanlarının oluşturduğu Karakolcular İstanbul’daki haber alma faaliyetlerini de üstlenmişlerdir. Karakol Cemiyetinin Anadolu’yla haberleşmesi kayışlı telgrafhanesi memuru Bahattin Bey kanalıyla yürütülmüştür. Karakolun İstanbul’daki Türk güvenlik güçlerinin büyük bir bölümünü denetiminde tutması bir çok yararlar sağlamış, Anadolu için faydalı olacak subay ve sivillerin İstanbul’dan güvenle çıkmasını sağlamıştır. 

         Cemiyetin çalışmaları çok yönlü olmuş, İstanbul-Anadolu arasında ilişkiyi sağlamak için bir “menzil hattı” kurularak, hat kumandanlığına Yenibahçeli Şükrü Bey getirilmiş, gümrüklerde kadrolaşmaya önem verilmiştir. İstanbul’dan Anadolu’ya geçenlerin ellerine de güvenilir olduklarını göstermek amacıyla cemiyetin tavasut vesikaları (aracılık belgesi) verilmiştir. Cemiyet, menzil hattı ve deniz aracılığıyla faaliyet gösterdiği dönem içinde önemli sayıda subay, sivil uzman, silah, cephane ve askeri malzemeyi Anadolu’ya geçirmiştir.

         Karakol Cemiyeti bir yandan Anadolu’nun direktifleri doğrultusunda çalışır görünürken, diğer yandan İttihatçı liderlerden emir almıştır. Halil Paşa’nın İstanbul, Nuri Paşa’nın ise Ardahan Kışlası İngiliz Cezaevinden, 7 Ağustos’ta karakolun planlarıyla kaçırılmaları ve 11 Ocak 1920’de Baha Sait’in Sovyetlerle imzaladığı anlaşma bunu açıkça göstermektedir. Anlaşmada cemiyet kendini “Geçici Türk İhtilal Hükümeti”nin temsilcisi olarak göstermektedir. Cemiyetin örgütlenme biçimi de İttihat Terakki Cemiyetiyle yakın benzerlik içindedir. Karakol Cemiyeti Türkiye çapında düşünülmüş; 5 kişiden oluşan genel merkezin, cemiyet çalışmalarını yürütecek 5 daireye başkanlık etmesi, her daire başkanının diğer üyelerin bilgisi dışında şubeler açmak ve istediği sayıda elaman almak yetkisinin olması kararlaştırılmıştır. Bunlardan 1. dairenin siyaseti, haber alma, dış işleri; 2. nin ordu, silahlanma, seferberlik, harp harekatı, zararlı örgütlerle ilgilenme,3. dairenin sevkıyat, haberleşme; 4. nün cemiyete gerekli parayı sağlama; 5. dairenin ise propaganda, şubeler açılması, özlük işleri ve mahkemelerle uğraşması tasarlanmıştır. İstanbul ve Anadolu’da  çeşitli bölgelerde yönetim kurullarının kurulması, Cemiyet hakkında en ufak bilgi sızdıranın idam edileceği de tüzükte belirtilmiştir. Dairelerin görevleri belirtilirken de; 2. daireye bağlı olduğu hissettirilen bir ulusal ordudan hissettirilerek, bir başkomutanın, genelkurmayın, kolordu ve fırka komutanlarının bulunduğu, bunların kim olduğunun ve görevlerinin gizli tutulduğu belirtilmiştir. Karakol, Anadolu’da örgütlenebilmek amacıyla bütün ordu makamlarına ve sivil makamlara bu tüzüğü dağıtmıştır. Durumun farkına varılır varılmaz, Mustafa Kemal 1919’da bütün kuruluşlara gönderdiği bir genelge ile Cemiyetle bir ilişkisi olmadığını, tüzüğe uyularak ikilik yaratılmamasını, Cemiyeti kimlerin kurduğunu araştırttığını belirtmiştir.

          Cemiyetin organizasyonunu üstlenmeye çalıştığı ulusal hareketi, İttihat Terakki’ye bağlama girişiminin Mustafa Kemal tarafından farkına varılmış, Sivas Kongresi sırasında Kara Vasıf’ın Paşa ile görüşmesi ve Paşa’nın tepkisi bunu açıkça göstermiştir. İstanbul’da çok güçlü olan Cemiyetin tümüyle Mustafa Kemal’e bağlanması veya denetimine alınması gerçekleşememiştir. Cemiyet yöneticilerinin de bu durumun farkında olması, Mustafa Kemal’in izni olmaksızın, kendilerini Sovyetler ile anlaşma yapabilecek kadar güçlü görmelerine yol açmıştır. 16 Mart’tan sonra işgalcilerin, İstanbul’da en büyük güç olarak ortaya çıkmaları Cemiyetin sonu olmuştur. İşgalden sonra Kara Vasıf Malta’ya sürülmüş, yöneticilerin büyük kısmı Anadolu’ya kaçmıştır.(3)

M.M. GURUBU VE YARDIMCI KURULUŞLAR 

            İttihatçılar’ın kurduğu,  1. Dünya Savaşında önemli  görevler gerçekleştiren Teşkilat-ı Mahsusa’nın üst düzeydeki yönetici kadrosundan olan bilahare M.M. Grubu’nun kurucu başkanı olan Hüsamettin ERTÜRK anılarında şöyle demektedir:  “İşte mütareke yıllarında İstanbul’da çalışan ve bilahire M.M. Grubu adı altında müsellah milli kuvvetler teşkilatını kuran bizler ve arkadaşlarımız kurtuluşu, Anadolu’da taazzuva başlayan Milli Hükümete, Mustafa Kemal’e bağlılıkta görüyorduk. Bizce oraya faydası dokunacak her şahıs ve her şey gönderilmeli idi. Bu sebeple Kavak’lı Fevzi ÇAKMAK ile görüşerek bir milli teşkilat kurmağa karar verdim. Teşkilat-ı Mahsusa’da çalışmış, denenmiş, kendilerine güvenilir arkadaşlar elimizde idi.  İstanbul’da mevcut ambarlarımızda silah ve cephane de vardı. Teşkilatımıza, “gümrük memurlarını, deniz kolcularını ve polisleri” sokmak suretiyle işe başladık.      

             Türk Milleti’nin emsalsiz vasıflarından biride milli meselelerde her türlü fedakarlığı yapmağa hazır bulunması idi. Hiç kimse memlekette tealluk eden bu sırrı ifşa etmek tenezzülünde bulunmamıştı. Bu sebeple hammallardan mavnacılara kadar bugün için isimsiz kahraman sayılacak bir çok kimse, halk tabakalarına mensup ahlaklı, temiz vatandaşlar, teşkilatımızda küçümsenmeyecek mühim vazifeler deruhte etmişlerdi… …”(4) 

 

 M.M..Diğer İstanbul Gurupları ve Anadolu’da Bu Gurupların Çalışmalarını Destekleyen    Kuruluşlar :

         1- –M.M.’nin Kurulması ve İkiye Ayrılması :

        Karakol Cemiyeti merkez kurulu üyelerinin Anadolu’ya geçmesinden sonra, İstanbul’da çeşitli gruplar ortaya çıkmış, Karakol tarafından oluşturulmuş semt örgütleri bu grupların kısa zamanda kurulması ve güçlenmesinde en önemli faktör olmuştur. TBMM’nin ulusal hareketin yönetimini ele almasından sonra, İstanbul’da Ankara hükümetinin emrinde çalışacak bir örgütün kurulması zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. 

         Haber alma,  silah- mühimmat sevkıyatı, adam kaçırma, herhangi bir saldırı durumunda İstanbul’un savunulması görevini üstlenecek resmi bir örgütün kurulması yetkisi Fevzi Paşa’ya verilmiştir. İstanbul’da İngilizlerin denetimleri sıklaştırması ve diğer taraftan Fevzi Paşa’nın İstanbul’da iken Hüsamettin Bey 27 Ocak 1921’de İtalyan Şirketine  ait Loyd Vapuru ile Samsun’a geçmiştir. Çeşitli yerlerde ve özellikle İstanbul’da “Teşkilat-ı Mahsusa” benzeri bir örgüt kurmak üzere görevlendirilen Hüsamettin Bey, Samsun’a gelen Topkapılı Mehmet Bey’e, İstanbul’a döner dönmez Müdafaa-i Milliye Teşkilatı’nı (Ulusal Savunma Örgütü) kurmaya başlamasını isteyerek, bir miktar da para vermiştir.Yine bu görüşmede Mehmet Bey’in “Demir” takma adını kullanması, taraflar arasında bu adın şifre olarak kullanılması kararlaştırılmıştır. Mehmet Bey İstanbul’a geldikten sonra, burada “M.M dışında başka bir örgüt bulunmadığını, Polis Müdürü Esat ve Muavin Sadi Beylerle bütün polis memurlarının emrine amade olduklarını” belirterek, bu yönde propagandayı Topkapı teşkilatı üyelerine yaptırıp, tüm ulusal örgütleri bir araya toplamaya çalışmıştır. Fakat bu görevlendirme gizli tutulduğu için ve durum diğer guruplara önceden bildirilmediğinden, Mehmet Bey’in girişimleri diğer guruplara mensup üyelerce tepkiyle karşılanmıştır.

           Meclisin açılmasından hemen sonra Erkan-ı Harbiye’de bir haber alma şubesi kurulmuştur. Bu şubenin ilk başkanı Yzb. İskender Bey’den sonra, Şube Başkanlığı Yzb.Recep (Peker) Bey’e ve onun da Meclis Genel Katibi olmasıyla Bnb. Şükrü Ali  Bey’e  verilmiştir. Hüsamettin Bey ise, Fevzi Paşa’nın şahsına bağlı olarak, M.M. Gurubunu bağımsız olarak yönetmekle görevlendirilmiştir. İlk olarak M.M’e yönetici atanması ve yapılması gereken işlere ilişkin emirler İstanbul’a Hüsamettin  Bey  kanalıyla gönderilmiştir.

            1921 Şubat veya Mart ayında Ankara’dan gelen direktifler çerçevesinde Müsellah Müdafaa-i Milliye (Silahlı Ulusal Savunma) Gurubu’nun merkez heyeti kurulmuştur. Heyet başkanlığına Süvari Miralayı Esat Bey, yardımcılıklarına Piyade Kaymakamı Hafız Besim ve Süvari Kaymakamı Ferhad Bey’ler, heyet üyeliklerine ise, Topçu Kaymakamı Erzurumlu Kemal(Koçer), Topkapılı İhsan, Yzb. Hüsnü Bey, Enis Bey (Akaygen), Yzb. Fatihli Lütfi Bey (Tuğbay), Hamdi Baba, Topkapılı Mehmet Bey, Avukat Vehbi Bey, İktisatçı Hamdi Bey(Başar), Eyüplü Hafız Kemal, Yzb. Kamil Beyler getirilmiş, gurup toplantı yeri ve merkezi de Taşkasap Mahallesindeki Şeyh Visali  Dergahı olarak belirlenmiştir. Cambaz Mehmet Bey ve Topçu Kaymakamı Kemal Beylerin M.M yönetim kuruluna olması dolayısıyla İstanbul Valiliğine atanan Esat Bey ile Hafız Besim, Yzb. Hüsnü, Yzb. Lütfü ve Hamdi Baba gruptan ayrılarak, ikinci bir grup kurmuşlardır. Bunun üzerine M.M. Grubu’nun başına Harbiye Nezareti Dairesi Başkanı Mirliva İhsan Paşa geçmiş , 3 Mayıs 1921’ de M.M Teşkilatı, TBMM Hükümetince resmen kabul edilmiştir.

           M.M Grubu’nun merkez kurulunun kalabalıklarına karşın haber alma, propaganda ve grubun sorumluluk isteyen hemen bütün işleri Grubun “Nazım-ı Umuru” olan Topkapılı Mehmet Bey’e yüklenmiştir.

           Müsellah M.M. (silahlı) M.M. Grubu, İstanbul’da sivil, polis ve askeri inzibat teşkilatlarını illegal olarak yönlendirip, İstanbul’u bölgelere ayırarak her bölge silahlı örgütünün başına bir subay getirmiştir. İstanbul Kumandanlığı’na Süv.Bnb.Ferhat Bey, Beyoğlu bölgesine Topçu Kaymakamı Kemal Bey, Üsküdar’a Süv.Kaymakamı Nidai Bey, Ayasofya-Eminönü-Unkapanı-Eyüp bölgesine Yzb.Rahmi, Ortaköy-Emirgan-Bebek-Sarıyer bölgesine Bnb.Saffet, Kadıköy-Erenköy-Bağlarbaşı-Göztepe bölgesine Kaymakam Reşat Bey, diğer bölgelere ise Yzb. Neşet, Yzb.Sait, Kaymakam Hulusi, Bnb.Muhittin, Kaymakam Rasim ve Yzb. Faik Beyler atanmış, grup elemanları Müslüman olmayanların herhangi bir saldırı hareketine karşı Müslümanları korumak gerektiğinde, Ankara’dan verilecek emre göre itilaf askeri karargahına baskın yapmak, yiyecek ambarları ve cephaneliklerini ateşlemekle görevlendirilmişlerdir. 

6 Şubat’ta M.M Merkez Heyeti, Grup elemanlarının ordu mensubu sayılmalarına ilişkin Ankara’ya bir yazı yazmıştır.1922 Şubatına kadar İstanbul’a M.M’e yardımcı olmak üzere pek çok örgütçü gelmiştir. M.M’nin İstanbul’daki silahlı kuvvetleri aracılığı ile gerektiği anda çalışmalara başlayabilmeleri için Üsküdar ve Kadıköy civarında cephane depoları hazırlanmış, İstanbul’dakinin benzeri bir örgütte İzmit’te kurulmuş ve İstanbul’da harekete geçildiği anda İzmit ile ilişki kurulması tasarlanmıştır. 

        2.Grubun Örgüt Olarak Yapısı :

        M.M. Merkez Kurulu’nun oluşturulması ve kopmalardan sonra Müsellah Müdafaa-i Milliye (Silahlı Ulusal Savunma)  ve Müdafaa-i Milliye (Ulusal Savunma) Gurupları, görevleri gereği birbirinden ayrılmışlar, Müsellah M.M. Teşkilatı, İstanbul’u   koruma amacıyla bir örgüt kurma görevini üstlenirken, M.M. Grubu haber alma, propaganda ve sevkıyat görevini üzerine almıştır.

        M.M. genelgesine göre, Genel Merkez Ankara’da kurulmuş, İstanbul’daki Merkez Kurulu 13 üyeden oluşmuştur. Merkez Kuruluna Genel Merkezden bir başkan atanarak, yeni üye tayini, Kurulun oy çokluğuyla ve Genel Merkezin onayıyla kararlaştırılmıştır. Merkez Kurulundan bir yazman, bir yazman yardımcısı, bir sayman tayiniyle oluşturulan bir kurul, yazım, hesap, şifre ve haberleşme işlerini yürütmüştür. Merkez Kurulu kararlarında tümüyle bağımsız kalamamıştır.

       Açılacak şube sayısı Merkez Kurulunca saptanarak, görev bölümü de aynı makamdan yapılmış, şube yönetim kurulları Merkez Kurulunca seçilen 5 üyeden oluşup, bu kurul içinden birini oy fazlalığı ile başkan seçmiştir. Örgüte alınacak üyelerin ise, mazbut(derli-toplu) ve iyi ahlak sahibi olması, İngiliz propagandasına kanmayacak kişilerden seçilmelerine özen gösterilmiştir.

       Örgütün güçlenebilmesi ve çalışmalarını sürdürebilmesi için gerekli para genellikle İnebolu İrtibat zabitliği (bağlantı subaylığı) kanalı ile İstanbul’a ulaştırılmıştır.

M.M Grubu’nun 54 şubesi, 10,000 (67) kadar silahlı ve bir o kadar da silahsız üyesi bulunmuştur .

          3- Guruba Yardımcı Esnaf Örgütleri :

          Memur ve Subaylardan oluşan M.M. çalışmaları gereği gibi sürdürebilmek amacıyla, çulhacılar, dokumacılar, mavnacılar, gümrük hamalları, arabacılar, bahçıvanlar, motorcular, sandalcılar, mobilyacılar, tulumbacılar ve sakalar Cemiyetleri ile dayanışma içinde yeni bir örgüt kurmuştur.

         M.M. Grubu içinde İstanbul’un inzibatını sağlayan polis müdür ve şefleri ile memurları, küçük rütbeliden büyük rütbeliye birçok subay görev almıştır. Hariciye Nezareti görevlileri, Rüsumat Muhafaza (Gümrük Koruma) müfettişleri, ihracat müdürleri, Divan-ı Muhasebat (Sayıştay) elemanlarından birçok şahıs bulunmuştur. Ayrıca semtlerin merkez memurlarından bir kısmı ile telgrafçıların ve gazetecilerin Grupla işbirliği yaptığı görülmektedir.

        Ulusal ordunun gereksinimi olan silah, cephane ve malzemeyi deniz taşıtlarına taşıyacak ve indirecek güvenilir insan gücünün sağlanması, işçi örgütlerinin İstanbul ulusal hareketi içinde önemli rol oynamasına neden olmuştur. Kayıtsız şartsız reislerin emrine bağlı olan hamallar esnafı iki bölüme ayrılmış, bunlardan birisinin başına Salih ve Osman Reisler, diğerinin başına ise Hızır ve Osman Kahya gelmiştir. M.M. depoları boşaltma çalışmaları için, emrinde binlerce işçi bulunduran Salih Reis ile anlaşmıştır. Hızır ve Osman Kahya ise Hürriyet- İtlaf  Fırkası ile işbirliğine girmiştir.

         Sandalcılar, mavnacılar ve hamallar cemiyeti üyelerinin güvenilir kişiler olması gerekliliği, yönetim kurullarının ulusal hareket yanlısı kişiler elinde bulundurulması zorunluluğunu doğurmuştur. Bunun gerçekleştirilebilmesi sonucu, dernek üyelerinin büyük bir bölümü Grup emrinde çalışmıştır. İstanbul’da jandarma ve itfaiye örgütleri de M.M. denetiminde görev yapmıştır.

” Kısaca değinirsek, Giresun yöresinde oluşturulan “ALPARSLAN Grubu”‘nun, resmi ve milis komutanları Binbaşı Hüseyin A.Alparslan ve milis Yarbay Topal Osman Ağa bu yapılanmaların merkezindedirler. Binb.H.A.Alparslan, M.M.’in bağlı olduğu Müdafaa-i Milliye Vekili  Fevzi ÇAKMAK Paşanın güvendiği, yakından tanıdığı bir komutandır. Osman AĞA ise Giresun Belediye Başkanlığını, Giresun Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Giresun Şube Başkanlıklarını da yürütüyor ve Müdafaa-i Milliye Reisi sıfatını kullanmaktaydı….”

         4- Diğer  İstanbul Grupları : 

       İşgal altındaki İstanbul’da gizli oluşturulan teşkilatlar Subay, resmi görevliler ve gönüllü her kesimden halkımızca oluşturulurken birden çok grup oluşmuştur. Zaman içinde birbiriyle bağlantı ve Ankara’yla bağlar gelişmiştir. Ancak birden çok grubun olması, deşifre olup, işgal kuvvetlerince yakalanma tehlikesine karşıda bir avantaj olmuştur diyebiliriz.

Diğer grupların başlıcaları, Felah Grubu, Muavenet-i Bahriye Grubu, Yavuz Grubu, İmalat-ı Harbiye Grubu, Berzenci Grubu, Namık Grubu, Ferhat ve Kerimi Grubu’dur

—————————————————————————————————-.

          M.M. ve diğer gruplar Vatan Savunması’nda canla başla çalışan Fedailerle, isimsiz kahramanlarla doludur. M.M. Anadolu’da da örgütlenmiştir. Bu gruplar,  başta depolardaki silahları gizlice alıp Anadolu’ya ulaştırmak, subay ve gönüllüleri Ankara’ya yollamak, propaganda, her türlü istihbarat, haberleşme, işgal altındaki halkı teşkilatlandırarak, silahlandırmak, gerektiğinde silahlı mücadele vermek gibi pek çok görevi gerçekleştirmişlerdir.

          Çok eski tarihlerden beri devlet kurma ve teşkilatlandırma geleneği olan Türk Milleti, Sevr’in dayatıldığı bu zor günlerden, Mustafa Kemal ATATÜRK ün Liderliğinde ve Başkomutanlığında,  Kurtuluş Savaşı vererek, TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni kurarak çıkmıştır.

          Türkiye Düşmanlarının onca senaryo ve oyunlarına karşın,

          Umudumuz artmalıdır. Çünkü, SİS DAĞILMAKTADIR!..

 

MUSTAFA KÖSE – 01.01.2008- SAMSUN

 [email protected]

KAYNAKÇA:

1- BIYIKOĞLU, Tevfik- Trakya’da Milli Mücadele-s.66

2- TUNAYA, T.Zafer- Türkiye’de Siyasal Partiler.

3- ÇUKUROVA, Bülent- Kurtuluş Savaşında Haberalma ve Yeraltı Çalışmaları.Ardıç Yay.

4- ERTÜRK, Hüsamettin- İki Devrin Perde Arkası-Sebil Yay.

Paylaş:

Yorumlar

“81) MÜDAFAA-İ MİLLİYE CEMİYETİ” yazisina 1 Yorum yapilmis

  1. Necdet Sevinç yorum tarihi 10 Temmuz, 2012 06:26

Yorum yap