8) DİVANÜ LÜGATİ’T TÜRK’DE AKRABALIK BİLDİREN TERİMLER

Yayin Tarihi 30 Aralık, 2013 
Kategori KAŞGARLI MAHMUD VE DİVANÜ LÜGATİ'T TÜRK

 

Divanü Lügat-it Türk’de Akrabalık Bildiren Terimler

image00144.jpg

Bu makalede Türk milletinin temel yapısını teşkil eden aile kurumu ve buna bağlı olarak akrabalık dereceleri üzerinde durulmaktadır.

Dilimize yabancı menşeili akrabalık adlarının girmeye başladığı bu dönemde, unutulan değerlerimizin hatırlanması bakımından önem arzeden bir çalışmadır.

Prof.Dr. Saadettin GÖMEÇ

Prof. Dr., A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü

 

Hem kan, hem de evlilik yoluyla, çeşitli şekillerde insanların birbirlerine yakın olması durumuna, genel olarak akrabalık denir. Biz Türklerin, sosyal hayatlarının gelişmesinde ise, akrabalığın büyük önemi vardır. İnsanoğlunun yaradılışını şöyle bir düşünecek olursak; bir ana ve babadan tek başımıza dünyaya gelirken, zaman içinde ailemizin büyüdüğünü (kardeş, amca, dayı, hala, teyze vs. gibi çok yakın akrabalar), özellikle evlilikler yolu ile de akrabalarımızın sayısının arttığını görürüz (kayın-ata, kayın-ana, baldız, kayın-birader vs. gibi). Sosyal bir cemiyet olan aileler ve akrabalar arasında da kurulmuş olan bağlar, Türk toplum hayatının çok güçlü olmasının en önemli sebeplerindendir. Tarih bize göstermiştir ki, aile yapısı ve ahlakl meziyetleri üstün olan milletlerin tarihten silinip atılması mümkün değildir. Birer birer ele aldığımızda sağlam temellerle kurulmuş Türk ailesinin, Türk devlet yapısına da tesir ettiği muhakkaktır.

Sosyologlar tarafından devletin en küçük modeli olarak kabul edilen aile ve buna bağlı olarak akrabalık ilişkilerinin Türklerde son derece önemli olması itibarıyla, bu sosyal müessesenin fertlerinin yakınlığı derecesinde de isimlendirmeler çok zengin görülmektedir. Eski Türkçede “aile, kabile, hısım, akraba” manasına oguş kelimesinin kullanıldığı söylenmektedirı. Üç değişik kitabede “oguş” kelimesine tesadüf etmekteyiz. Bunlar Uyuk-Orzak ID Yazıtı, Köl Tigin ve Bilge Kagan yazıtlarıdır. Bilinen ilk yazılı belgelerimizden olan Kök Türkçe yazılı kaynaklardan başlamak üzere, akrabalık adları hususunda çeşitli eserlerde pekçok kelime tesbit edebiliyoruz. Türk kültürünün vazgeçilmez bu eserlerinden biri de Divanü Lfigat-it-Türk’dür. Bu şaheserde, biz aşağı-yukarı altmışa yakın kelime tesbit ettik. Bunların pekçoğu da şu veya bu Türk lehçesinde çok az değişikliklere uğrayarak yaşamaktadır. Aşağıda bu akrabalık terimlerini göstermeye çalışacağız:

Aba ..Apa: “Ana” manasına gelmekte olup, aşağı-yukarı bütün Türk lehçelerinde görülür. Bununla beraber “abla” manası da vardır. Kaşgarlı’dan daha eskiye, yani Uygur ve Kök Türk çağlarına gittiğimizde karşımıza çıkan bu kelime genellikle hem askeri, hem de idari bir unvan şeklinde kullanılmıştır ki [mesela; Apa Tarkan (Tunyukuk Yazıtı, Köl İç Çor Yazıtı), Beçe Apa İçreki (Miran Metinleri), Çor Apa (Çakul VI Yazıtı), Inançu Apa Yargan Tarkan (Köl Tigin Yazıtı), Kul Apa Urungu (Miran Metinleri), Külüg Apa (Çakul VIII Yazıtı), Laçin Apa (Ottuktaş ID Yazıtı), on Apa (Gümüş Tabak Yazıtı), Öz Apa (Tepsey II Yazıtı), Öz Apa Tutuk (Çigşi Bagatur Yazıtı), Tör Apa İçreki (Begre Yazıtı), Yol Apa (Kemçik-Kaya Başı Yazıtı)], “büyüklük, yaşlılık ve saygı” gibi anlamları ihtiva etmektedir. Buna en güzel örnek olarak MÖ-Kar Kagan’ın oğluna tahta çıkmaması üzerine “Apa” unvanının verilmesini gösterebiliriz (Dipnot: Bakınız, S. Gömeç, Kök Türk Tarihi, 2. Baskı Ankara 1999, s. 23).

 

Aba: Divanü Lfigat-it-Türk’de yine karşımıza çıkan bu kelime hususunda Kaşgarlı Mahmud; Tibetçe olduğunu ve “baba” manasına geldiğini söylüyor. Ayrıca açıklama yaparken de; “bu kelime onlara arapçadan kalmış olmalıdır, çünkü onlar Sabit-oğullarındandır. Yemen’ den bir adam Türk ülkesine kaçıp-gelmiş ve Tibettiler bu adamdan türemiştir” demektedir.

Aç~Açı-Eçe–Eçi-Eçü-Eke-Eze: “Yaşlı kadın, hanım nine, büyük kız kardeş” gibi manalara gelen bu kelimeyi, eski Türk çağının metinlerinde de görmemiz mümkündür. Mesela, Köl Tigin ve Bilge Kagan yazıtlarında, dünyanın yaradılışından sonra, Tanrı tarafından Bumın ve istemi’nin insanoglunu yönetmek üzere vazifelendirilmesi, sebebiyle eçü ve apa kelimelerini birlikte görmekteyiz. Yine buna benzer ifadelerde “eçü-apa”, il-teriş Kagan ile il-bilge Katun’un Tanrı tarafından, halkın içerisinden çekilip, yükseltilmesi ile Türk milletinin ilini ve töresini düzenlemek! üzere tayin edildikleri sırada geçer. 699 tarihindeki Türgiş ayaklanması yüzünden On Oklara bir darbe vurulmuş, ancak yüksek bir dünya görüşüne sahip olan Kök Türkler, buraların da ata toprakları olduğunu bildiklerinden kargaşa içinde kalmasını istememişler ve bu topraklara “eçümizin-apamızın kazandığı, hüküm sürdüğü topraklar” demişlerdir.

Genelde bu eski metinlerde eçü-apa şeklinde birlikte görülen bu deyim için “ata, ced” denmektedir. Fakat “eçi” veya “eçü”nün, “eçe” yahut da “ece” ile aynılığını kabul edecek olursak, burada bir dişilik anlamının olması söz konusudur. O zaman “ata, ced” olarak manalandırılan eçü-apa deyimi, bütün ölmüş erkek ve kadın ataları ifade ediyor olmalıdır.

Açık: “Büyük kardeş. Kara-Hanlılar büyük kardeşi “açıkım” diye çağırırlar” demektedir, Kaşgarlı Mahmud.

Ana: “Ana, anne”

Aştal: Kaşgarlı Mahmud, “insanın en son çocuğuna aştal oğul denir” diyor. Mesela Kırgız Türkçesinde “astalamak” fıili var ve “yavaşlık, ahestelik, ihtiyat” manalarına gelmektedir. Belki bununla bir irtibatı olabilir. Çünkü insanın son çocuğu, genellikle yaşının olgunlaştığı, hal ve hareketlerinin yavaşladığı zamana denk gelir.

Ata: “Baba, ata”

Avurta: Kaşgarlı Mahmud bu kelimeyi “süt nine” manasına kullanmıştır. Clauson da bu hususta; “ebe, süt nine” demektedir ve bu kelimenin yabancı menşeili (farsça) olabileceği görüşündedir.

Baldır: “Üveyoğul ve üvey kız” demektir . Çok ender kullanılan bir kelimedir.

Baldız: “Bir adamın karısının küçük kız kardeşi” için böyle denir.

Beg: “Karının kocası”. Kaşgarlı Mahmud bu terim hususun da bildiğimiz unvan olan beg ile bir benzeştirme yapmıştır ki, “evinde bege benzediği için böyle denmiştir”, diyor.

Çıkan: “Yigen, hala veya teyze oğlu” Şeyh Süleyman Efendi, çıkan için “haıazade” manasını kullanmaktadır. Çıkan kelimesini de Kök Türkçe belgelerde görmekteyiz. Bilindiği üzere Köl Tigin, 731 yılında öldükten sonra ona büyük bir yog merasimi yapılmıştır. Bu törene katılanlar arasında pekçok halktan temsilci olduğu gibi, “türbe, resim ve yazılı taş yapıcı olarak Çin imparatorunun yeğeni Çang Sengün gelmiştir”. Bundan başka büyük devlet adamı Köl İç Çor’un da, vezir Tunyukuk ile akrabalığı bizzat onun kitabesindeki, “Apa Tarkan çıkan Tunyukuk atıg berrniş” cümlesinden anlaşılmaktadır.

Dede: “Baba” manasına kullanllmıştır. Abil Hayyan “ced, büyük baba” derken; Clauson Kaşgarlı’ya dayanarak, kelimenin orijinalinin baba olduğunu, daha sonra “büyük baba” manasını aldığını söyler.

Emikdeş: “Bir memeden emen iki çocuğa derler. Emmekte arkadaş Anlamındadır”. Kazak Türkçesinde “emşektes” ismi vardır ki, “bir anneden doğmuş, bir meme emmiş kimsedir” Belki bunu süt kardeş olarak alabiliriz.

İçi: Kaşgarlı Mahmud bu hususta, “yaşça büyük olan erkek kardeş” demektedir. Kelimeyi pekçok Kök Türkçe metinde de görmekteyiz. Bunun yanısıra Abfı Hayyan sözlüğünde “amca” manası da vardır.

İkkiz: “İkkiz oğlan=ikiz çocuk,m. Aşağı-yukarı bütün Türk lehçelerinde kullanılan terimi, bazan “ekiz” şeklinde de görmekteyiz.

İni: Divanü Lfıgat-it-Türk’ün ı. cildinde “yaşça küçük kardeş” III. cildinde “kocanın küçük erkek kardaşı” şeklinde geçmektedir. Kazak Türkçesinde “aynı ana babadan olan kardeş” manasında açıklanan ini kelimesi, Saha Türkçesinde “amca-zade, yeğen” şeklinde ifade edilmektedir. Yine bu akrabalık adı da Türkçenin en eski kelimelerinden biri olup, yirmi civarında kitabede geçer. İni aynı zamanda, Kapgan Kagan’ın küçük oğlu ini İl Kagan’ın unvanında da görülür. Bilindiği gibi İni İl Kaganlık sonradan ihdas edilmiş bir idari unvandır. Kapgan Kagan da küçük oğlu Fu-chü’yü ini İl Kagan ilan ederek, kendinden sonra yeğeni Bilge’nin tahta geçmesini engellemeyi planlamış, fakat o öldükten sonra Köl Tigin ve Bilge, İni İl Kagan’ı ortadan kaldırarak (716) onun bu düşüncesinin gerçekleşmesini önlemişlerdi. Hoytu-Tamır i ve Hoytu Tamır VU Yazıtlarında da İni ÖZ Inançu adında bir Türk beginin adı zikredilmektedir.

Kadaş~kadhaş~kadaşlık: “kardeşlik, hısımlık, akraba, kardeş gibi yakın olan” demektir. Kök Türkçe yazıtlarda karşımıza ençok çıkan akrabalık terimlerinden birisi de kadaştır. Sanırız “arkadaş” kelimesi de bu tenmIe bağlantılı olmalıdır.

Kadın: “Kayın, dünür, hısım. Kıpçaklar bunu -z ile söylerler. Şu ata sözünde de geçer: “Kadaş temiş kaymaduk, kadhm temiş kaymış” (Kardeş demiş tınmamış, kayın demiş iltifat etmiş). Bu ata sözü hısımlar içerisinde kayınlara saygı ile emrolunduğu zaman söylenir” diyor, Kaşgarlı Mahmud Genel olarak günümüz Türkçesinde “kayın” olarak karşımıza çıkan bu kelime, “koca yahut karı tarafından akraba” manasına gelmekle beraber; kayınata, kayınana, kayınbirader, kayınbike (baldız), kayınsinli (görümce), kayıcurt (hanımın sülalesi) gibi söyleyişleri vardır.

Kadnagun: “Kadın kadnagun= kayın, kayınbabalar; güveyiler ıçın söylenir. Ardarda, kadın kadnagun denir”. Belki kayın mayın gibi.

Kangdaş: Bunun için Kaşgarlı, “kangdaş kadaş= babaları bir olan kardeşler. Şu ata sözü de söylenir: “Kangdaş kuma urur, igdiş örü tartar” (Baba bir olanlar birbirlerini çekemedikleri için çok döğüşürler. Ana bir kardeşler aralarında sevgi olduğundan birbirine yardım eder)”, diyor. Bu terimde de görüleceği üzere, belki Hakani’ Türkçesinde kang, yani “baba, ata” sözü kaybolmuş olmasına rağmen (çünkü Kaşgarlı’nın sözlüğünde kang sözü geçmez), “kang”tan türeyen kangdaş kelimesi yaşamaktadır.

Kangsık: “Kangsık ata (üvey baba), kangsık ogul (üvey oğul)” Görüleceği üzere kangsık kelimesi üveyliği göstermektedir.

Kap: Bu kelime için Kaşgarlı Mahmud; “eğreti olarak hısım” derken, bu konuda şöyle bir örnek de vermektedir: “Ol mening birle uya kap ol (O benimle bir karından doğmuş gibi hısımdır)”. Türkçedeki “aynı kaptan yemek yemek” ata sözüyle bağlantısı olabilir.

Karındaş: Kaşgarlı Mahmud, “bir anadan doğmuş iki çocuğa karındaş denir. Çünkü karın kelimesine -daş edatı eklenince, ‘bir karında beraber bulunmuş’ demek olur”, diyor SI • Bu terim günümüz Kazak Türkçesinde “kız kardeş” yerine kullanılmaktadır. Bunun yanısıra Kırgız Türkçesinde “erkek kardeş tarafından yeğen”e de bu ad verilmektedir.

Kelin: “Gelin”. Divanü Lugat-it-Türk’de gelinle alakalı olan birkaç ata sözü mevcuttur. Bu ata sözlerinden bazıları şunlardır: “Yüfüşlüg kelin küdegü yafaş bulur (Armağanlı gelin, güveyi yumuşak bulur)”; “kizlençü kelinde (gizli şey gelinde bulunur, çünkü o iyi şeyleri kocasına saklar)”. Gelin ve güveyi kelimelerine tam 8. yüzyıldaki metinlerde rastlamaktayız. Uyuk-Turan Yazıtında, adına kitabe yazdırılan şahıs, “hanına, milletine, akrabalarına, arkadaşlarına, genç damatlanna ve gelinlik kızlarına doymadığını” üzüntü içerisinde belirtmektedir. Oguzlarla olan savaşta Köl Tigin’in kahramanlıkları anlatıldıktan sonra, “o olmasaydı gelinler de dahilolmak üzere bütün kadınların esir olacağından” söz edilmektedir.

Kis: “Karı”. Erkeğin eşi manasına gelen “kis” veya kişi” terimi tıpkı yukarıdaki bazı kelimeler gibi, Kök Türkçe metinlerde de görülür. Mesela; Suglug-Adır, Ça-kol VI, Tele, Irk Bitig.

Küdegü: “Güveyi”. Kaşgarlı Mahmud, “tayak” kelimesini açıklarken güveyi sözünü de kullanmaktadır. “Küdegü tayak verdi (Güveyi dayak verdi)”. Bugün bu kelimenin yerini “damat” kelimesi almış gibidir.

Kükü: Divanü Lııgat-it-Türk’de, “Küküy de denir, doğrusu da budur” şeklinde açıklanan bu terimin yerini, bugün genellikle hala almıştır.

Namıca: “Kadının kız kardeşinin kocası. Bacanak”. Bu terim Türkçe olmasa gerek.

Ogul: “Çocuk. Çoğulu oglan”. Bu kelimeleri Kök Türk ve Uygur dönemlerinde şahıs adı olarak da görmemiz mümkündür. Mesela; “Oglan Çor, Otuz Oglan”,”Ogul Bars”, “Ogul Tarkan”

Ögey: “Ögey ata (üvey baba). Bunun gibi ögey ogul, ögey kız da denir”

Öz: “Öz kişi (hısım olan kişi)”. Kaşgarlı Mahmud bunu açıklarken şöyle bir cümle de kurmuştur: “Bu bizning öz kişi ol (Bu bizim hısımdır)” Çok daha geniş ve değişik manalarının yanısıra, öz kelimesini Kök Türkçe belgelerde şahıs adlannda da görmemiz mümkündür: ÖZ Apa Tutuk, <:lı Inançu

Singil: “Erkeğin (kocanın) küçük kız kardeşi”, şeklinde Kaşgarlı Mahmud tarafından izah edilen bu terim eski Türkçede genellikle küçük kız kardeş yerine kullanılır. 7. yüzyılın sonlarında (699) Kök Türk Kaganlığına isyan etmiş bulunan Kırgız kaganı ortadan kaldrıldıktan sonra, Kök Türkler buraların kargaşa içerisinde kalmasını istemediklerinden Bars Beg, Kırgızların kaganı ilan edilmiş ve Bilge’nin singili, yani kız kardeşi ile de evlendirilerek bir yakınlaşma tesis edilmiştir. Ama bilindiği gibi Bars Beg’in de Kök Türk Kaganlığına karşı ayaklandığı ve öldürüldüğü bizzat kitabelerden anlaşılmaktadır.

Tagay: “Dayı”. Kırgız Türkleri dayıya “taga” demektedirler.

Tugsak: “Dul kadın”. çoğu kere “tul tugsak” diye kullanılır.

Tul: “Dul. Tul uragut (dul kadın)”. Bu hususta Kaşgarlı Mahmud şöyle bir örnek de vermektedir: “Yavlak tıllıg begden kerü yalıngus tul yeg (Kötü dilli kocadan yalnız dul daha iyidir)” Bu terime Kök Türkçe yazılı belgelerde de rastlıyoruz. Mesela; ” …kuyda kunçuyum tul yıta esizime”n. Dul kelimesini Yudahin “kadının ölen kocasının tasviri olup, yatağının üzerine asılırdı” diye açıklamaktadır. Bu İslamiyet öncesi gelenek Kazak Türkleri arasında da yaygındi. Eskiden evin bir köşesinde ölünün sembolik olarak bir kuklası bulunurdu. Ölünün ayakkabılarından, silah ve börküne kadar bütün elbiseleri kullanılır ve bir eyerin üzerine oturtulurdu. Kışlaktan yaylaya veya yayladan kışlağa göç ederken bu kukla için bir at yedeklenirdi. Bu kuklaya Kazak Türklerinde “tuI” adı verildiği söylenmektedir.

Tutuncu: “Tutuncu ogul (evlatlığa alınmış çocuk)”  Kırgız Türkçesinde <‘kendi çocuğu gibi tutmak” manasına gelmektedir. Kelimenin kökünden de anlaşılacağı üzere, tutmak fiilinden türemiş olmalıdır.

Tüngür: “Dünür. Karının hısımları. Bunlar karının anası, babası ve kardaşı gibi kimselerdir” Çagatayca lügatte de bir tüngür kelimesi geçmekte ve “peri, umacı, cin” şeklinde manalandırılmaktadır ki, evlilik. Yoluyla meydana gelen bu akrabalık terimiyle alakası olup, olmadığını bilemiyoruz.

Bununla beraber bugün, sadece karının akrabalan ıçın değil, erkeğin akrabaları için de bu terim kullanılmaktadır.

Uya: “Kardeş, hısım”. Kaşgarlı Mahmud uya kelimesini şöyle güzel bir beyitle de açıklamaktadır:

“Tavar uçun Tengri odlamadıp

Uya kadaş oglını çınla bogar.

(Mal için Tanrı’yı aklına getirmeyip, kardeşinin oğlunu gerçekten boğar)”. Uya kelimesi de çok eski tarihlerden beri Türklerin kullandığı bir akrabalık adıdır. Mesela Çakul III Yazıtında ” …elig uyamga adırıltım …”;

Esik Kurgan’da bulunan bir yazıda ise, ” …kan uya üç otuzda yok boltı…” şeklinde okunabilecek bir kelime grubu görmekteyiz.

Türkün: “Oymakların, hısımların toplandığı yer. Ana, baba evi”.Divanü Lugat-it-Türk’de şöyle bir cümlede geçer: “Kız türküni geldi (Kız babasının evine geldi)”. Kırgız Türkçesinde Türkün, “çeşitli, muhtelif’ demektir.

Uma: “Ana (Tibet dilinde)”. Kaşgarlı, “bu kelime onlara Araplardangeçmişe benziyor” diyor. Eski Türkler gerçekten bu kelimeyi kullanmışlar mı bilemiyoruz, fakat Kazak ve Kırgız Türkçesinde uma, “erkek hayvanın yumurtası” manasına kullanılıyor.

Uraguı: “Avrat, kadın”

Un: “Erkek evlat. Un oglan (erkek çocuk)” Bunun yanısıra un adına pekçok eski kitabede rastlanılmaktadır. Mesela Köl Tigin ve Bilge Kagan Yazıtlarında devlet parçalandıktan sonra, halkın durumu anlatılırken “beg olacak erkek çocukların kulolduğu” zikredilmektedir.

Urug: “Tane. Tohuma da urug denir”. Kaşgarlı Mahmut, “Buna benzetilerek hısımlara da urug-turug denir” şeklinde bir açıklama” yapmaktadır. Bu terim Kırgızlar arasında bugün de kullanılmaktadır.

Yufga: “Ogulluk, oğulluğa alınmış”.

Yurç: “Karının küçük erkek kardeşi, küçük kayın. Kocanın küçük kardeşiyle, karının küçük kardeşi ayırt edilir. Kocanın küçük kardeşine ini, yaşça büyük olursa içi denir. Kocanın kendinden küçük kız kardeşine singil, büyük olursa kız kardeşine eke derler. Karının kendinden küçük olan kız kardeşine baldız, büyük olan kız ,kardeşine eke denir”  

Türk tarihinin en önemli kaynakları arasında yer alan Köl Tigin ve Bilge Kagan Yazıtlannda; Çin ile yapılan savaş sebebiyle; “701 yılında Altı-Çub Sogdak’a doğru ordu sevkedilmiş ve Çinlilerin Ong-Tutuk kumandasındaki beş tümen askerleri perişan edilmiştir”. Bu savaşta “Ong- Tutuk’un kayın biraderini Köl Tigin’in yakaladığı” söylenmektedir. Herhalde Çakul V Yazıtının ikinci satırında da bu terim geçiyor olmalı.

İşiler: “Kadın, hanım demektir. Aslı işilerdir. Bu kelime çoğuldur, tekil olarak da kullanılır” Yine bu kelime Kök Türkçe yazılı kitabelerin pek çoğunda geçer.

Makalenin aslı (pdf) halinde sunulmuştur:divan-i-lugatit-turkte-akrabalik.pdf

Paylaş:

Yorumlar

Yorum yap