79) TÜRKÜLERDE YAŞAMAK

Yayin Tarihi 30 Ekim, 2008 
Kategori KÜLTÜREL

 

TÜRKÜLERDE YAŞAMAK

TÜRK‘ü söyler, TÜRK‘ü anlatır türküler. Biz sussak da onlar bizi en güzel şekilde anlatır.

Hayatımızdaki her duygunun karşılığını türkülerde buluruz: Acıyı, gamı, kederi, hüznü, mutluluğu, memleket özlemini, hasreti, neşeyi… Hepsi türkülerde saklıdır. Türküler bizim dilimizdir. Biz sussak da onlar bizi en güzel şekilde anlatır.

Türküler samimidir, sahicidir. Yüzyıllardır türkülerle anlatılmıştır duygular. Onlar eskimez, değerini yitirmez. Hayatın tüm renkleri türkülerde saklıdır. Türkülerle seviniriz, üzülürüz, kederlenir, coşar, ağlarız. İşte hayatı “türkü tadında yaşamak” budur. Türkülerin farkına varamayanlar aslında hayatın farkına varamamışlardır. Türküler bizim en değerli hazinemizdir. Bu hazine tek başına kimsenin değil; bizimdir, hepimizindir.

Beşikte tanışırız türkülerle. Hamurumuz türkülerle yoğrulur. Mışıl mışıl derin uykulara onun kollarında dalarız. Bizi sakinleştiren, içimize huzur veren bu tılsımlı türkülerdir. Türkülerle olan dostluğumuzun, kader birliğimizin başlangıcıdır bu. İlk türkümüzdür ninemizden duyduğumuz ninniler.

image00220.jpg

Eledim eledim höllük eledim,
Aynalı beşikte balam bebek beledim.


Büyüttüm besledim asker eyledim,
Gitti de gelmedi canan buna ne çare

Kahramanlıklarımız efsaneleşir ve bir türküye dönüşür dilimizde. Bir kahramanlık türküsü bizim millî duygularımızı okşar. Onunla coşar, onunla Türklüğümüzün gururunu, şerefini hissederiz Şairin dediği gibi;

“Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.”

O Allah ki zaferi savaş alanlarında ismini zikredenlere bağışladı. Savaş alanlarında zaferi kazananların torunları, ancak türkülerde hissedebildi zaferin muştusunu.

Bağdadın kapısın Genç Osman açtı
Düşmanın cümlesi önünden kaçtı
Kelle koltuğunda üç gün savaştı
Allah Allah deyip geçer Genç Osman of of

Memleket özlemi içimizde büyüyen bir yangındır. Biz gurbette içimizdeki bu ateşle yaşarız. Gurbetin mavi sularına yaslanan şehir manzaraları, hiçbir zaman belleğimizden silmeye yetmez memleket hayalini. Gözümüzde tüter memleketin taşı, toprağı. Ah! deriz: Bir varsam memleketime. Kavuşsam anama, babama, kardeşlerime ocağıma, toprağıma. Geçmez gurbette günler, uzadıkça uzar zaman.

Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle
Gülüm gülüm, kırıldı kolum
Tutmuyor elim, turnalar ey
Ah gülüm gülüm turnalar ey
Eğer bizi sual eden olursa
Boynu bükük benzi soluk yâr söyle

Hayatın dertleri, sıkıntıları omuzlarımıza çökmüştür. Umutsuzluk esir almıştır bizi. Bir ışık, bir tutunacak dal olsun isteriz. Bizim için yaşam dert yüküdür. Bu yükün altında ezildiğimizi hissederiz. Birisinin bizi dürtmesini “Haydi yılgınlığa kapılma sen üstesinden gelebilirsin.” demesini bekleriz. İşte bu, bizim türkümüzdür o zaman.

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Göklere erişti feryadım ahım
Bu da gelir bu da geçer ağlama

image0039.jpg

Annemizin sevgisine, şefkatine, sıcaklığına, tebessümüne ihtiyacımız vardır. Onun özlemini çeker, yanında, dizinin dibinde olmak isteriz. Başımızı göğsüne yaslayıp huzuru içimize çekmek isteriz. Bizi katıksız seven tek varlıktır annemiz. Bir tarhana çorbasının kokusu bile bazen onu hatırlatır bize, canım annem nerdesin dediğimizde işte bu bizim türkümüzdür o zaman.

Ağlama yar ağlama anam
Mavi yazma bağlama
Mavi yazma tez solar anam
Yüreğimi dağlama
Elma al olanda gel anam
Ayva nar olanda gel
Hasta düştüm gelmedin anam
Bari can verende gel

Düğünler neşeyi, sevinci çağrıştırır. Ancak bu neşenin, coşkunun içinde ayrılık ve bir de hüzün vardır. Gelinin son gecesidir bu ana-baba ocağında. Kardeşlerinden, annesinden babasından ayrılacak, kuş misali yuvadan uçacaktır. İşte bu da o ayrılığın türküsüdür.

Kınayı getir anam
Parmağın batır anam
Bu gece misafirem
Yanında yatır anam

Evleri evlerine benzemez; yolları yollarına; dağları dağlarına benzemez. Gurbete gelin gitmek daha da zordur. Hem ana-baba ocağından ayrılmak hem de memleketten, hasret daha da büyür, ayrılık ateşi daha da yakar insanı. İşte o zaman şu türküyü söyleriz içli içli.

image0045.jpg

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar
Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler
Annesinin bir tanesini hor görmesinler
Uçan da kuşlara malum olsun
Ben annemi özledim
Hem annemi hem babamı
Ben köyümü özledim

Düğün sevinçtir coşkudur dedik. Her ne kadar içinde ayrılık da olsa düğünlerde bu coşkuyu bu sevinci doyasıya yaşarız. Halaylar kurar, horonlar teperiz. Türkülerle yaşarız bu coşkuyu. Onlar neşemizin ve sevinçlerimizin türküleridir.

Halay başı kim çeker
Bir incecik kız çeker
Kız yolunu şaşırmış
İnşallah bize gider
Halaylım yâr halaylım
Maşrabası kalaylım

Bayramlar değerlerimizi hatırladığımız, kısmen de olsa yaşamaya ve yaşatmaya çalıştığımız müstesna günlerdir. Unuttuklarımızı hatırladığımız ve hatırlandığımız günlerdir. Gözlerimizi kapayıp geçmiş bayramları düşünürken, eski bayramların hazzını bir kere daha duyar ve koskoca bir tarihimizi; daha doğrusu kendi ruhumuzu, kendi anlamımızı ve kendi değerlerimizi bir kere daha yaşarız. Bu itibarla da bayram günlerinde âdeta gönüllerin tasalarıyla zevklerinden meydana gelen bir türküyü beraber dinler gibi oluruz. Küslük olmaz artık bu günlerde.

Şu mübarek günde küsmek olur mu
Uzat ellerini bayramlaşalım
Tanrı selamını kesmek olur mu
Uzat ellerini bayramlaşalım


Düşmüşse içine sevda ateşi, canansız hayat olmuşsa senin için ızdırap, gece gündüz terk etmiyorsa hayali sevgilinin seni, kavuşmak senin için yaşamak olmuşsa, hele de gizli sevda çekiyor, söyleyemiyorsan aşkını, işte o zaman seni, ancak sevda türküleri anlar.

image0054.jpg

Karadır kaşların ferman yazdırır
Bu aşk beni diyar diyar gezdirir
Lokman Hekim gelse yaram azdırır
Yaramı sarmaya yâr kendi gelsin

Bir güzel söz bekleriz sevdiğimizden. Onun sevgimizi, sevdamızı anlamasını isteriz. Gözümüzün yaşı onun için akar yüreğimize doğru. Sevgiliyse umursamaz ne bizi ne de sevgimizi. Sitemimiz onadır, duyar da bizi anlar diye söyleriz türkümüzü.

Coşkun çaylar gibi çağlamayan yâr
Gönlünü gönlüme bağlamayan yâr
Benim bu halime ağlamayan yâr
Daha ağlamasın öldükten sonra

Bir haber bir mektup bekleriz sevdiğimizden. Bekleyişimiz yâr ile bizi ayıran yollar kadar uzundur. Ama bizim sabredecek gücümüz yoktur. Bir an önce gelsin isteriz yârdan bir haber bir mektup. Sevdiğimiz gelemezse de razıyızdır. Yeter ki yıkılmasın isteriz umutlarımız.

Kara tren gelmez m’ola
Düdüğünü çalmaz m’ola
Gurbet ele yâr yolladım
Mektubunu salmaz m’ola

Bizi ayakta tutan, adım atmamızı, hayata tutunmamızı sağlayan ve her şeye rağmen dayanmalısın diyen umutlarımızdır. Kaybettiğimiz her şeyin yerine yenisini koyabiliriz. Yeter ki umut olmasın kaybedilen. Yitirirsek umudumuzu, hayatın rengi solar, güzellikler yok olur gider gelmemek üzere içimizden. İçimizdeki umudu beslemeli, yeşertmeliyiz. Kendimizi güçsüz, neşesiz, yalnız daha da önemlisi tatsız tuzsuz hissettiğimizde, işte içimizdeki umudu yeşertecek türküler dinleme zamanıdır.

Ağlama gözlerim Mevla kerimdir
Her daim rüzigar böyle de kalmaz
Dermansız dert olmaz sabreyle gönül
Geçer bu ahuzar böyle de kalmaz.

Aslında türkülerimizin en güzel türküsünü: “zifiri karanlıkta ayak sesinden şiirin hasını tanıyacak kadar” şairliğinden emin olan, ancak bir köy türküsü duyduğunda şairliğinden utanan Bedri Rahmi EYÜBOĞLU şu mısralarla söylemiştir.

Şairim; zifiri karanlıkta gelse şiirin hası, ayak seslerinden tanırım!
Ne zaman bir köy türküsü duysam, şairliğimden utanırım…
Ah bu türküler, türkülerimiz, ana sütü gibi candan, ana sütü gibi temiz
Türkülerde tüter dağ dağ, yayla yayla, köyümüz köylümüz memleketimiz…
Ah bu türküler köy türküleri,
Dilimizin tuzu biberi…
Memleket ahvalini onlardan sor; kitaplarda değil, türkülerde ara Yemen’i!
Öleni, kalanı, gidip de dönmeyeni…
Ben türkülerden aldım haberi!
Ah bu türküler, köy türküleri;
Mis gibi insan kokar, mis gibi toprak, hiledir hurdasız, çırılçıplak…
Dişisi dişi, erkeği erkek!
Kaşı kaş, gözü göz, yarası yara, bıçağı bıçak!
Ah bu köy türküleri, karanlık kuyularda açılmış çiçekler gibi…
Kiminin reyhasından geçilmez, kimi zehir gibi, kimi zemberek gibi…
Ah bu türküler, köy türküleri…
Ne düzeni belli, ne de yazanı…
Altlarında imza yok ama, içlerinde yürek var!

Türküler sevda kokar, türküler hasret kokar, türküler Anadolu kokar, türkülerde memleketimin hüznü, sevinci, üzüntüsü, neşesi vardır. Y.Bülent Bakiler’in dediği gibi; ” Bizim türkümüzde gurbet var artık, hasret var, yürek var, toprak var balam .” Türküler bize bizi anlatır olduğumuz gibi, katıksız samimi.

Velhasıl aslında: TÜRK‘ü söyler, TÜRK‘ü anlatır türküler.

Tuba BENLİ
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni

Paylaş:

Yorumlar

“79) TÜRKÜLERDE YAŞAMAK” yazisina 7 Yorum yapilmis

  1. ZÜHAL ASMA yorum tarihi 30 Ekim, 2008 07:26

    COK, COOK DUYGUYU BİRARADA YAZMIS!ADETA C,ZM,S BİZE HAYATI..SN.ÖGRETMENİMİZ.ÖYLESİNE COK SEY ANLATIVERDİKİ..BİR CIRPIDA BURADAN.TEKRAR TEKRAR OKUNSADA YETMİYOR.”SANKİ HEP DAHA İLERİYE GİTMEK GİBİ”hemde tüm dünyadan İLERİ!!!!İSTE BUNLARI ANLATMALIYDI!sizi yönetiyoruz???diye BUNCA GELİP GİDEN;(..COK YAZIK OLMUS;( BUNCA DEGERİMİZE…
    BU DEGERLİ SATIRLARI BİZE İLETEN GERCEK İNSAN Y.KHAN.VAROLUNUZ.SOLUDUGUNUZ ZAMAN SİZLERE ‘YARADANDAN ÖZEL’ VERİLMİS GİBİ.NASIL DESEM!SİZLERLE OLMAK ÖYLESİNE ÖZELKİ;)SN.T.BENLİ BEYNİNİZE SAGLIK.İSTE ”BU SATIR ARALARINDA GİZLİ NE KADAR ÖZEL BİR MİLLET OLDUGUMUZ”.
    *ASLINDA AYNI ANDA HER TARAFINDA YASAMAK GEREKİRKİ, ANCAK YÜREKLERE SİNDİRİLEBİLSİN*
    GECMİSDEKİ İNSANLARIMIZ GERCEKTEN COK YÜCEYMİS.KESKE ONLARLA BİRLİKTE BUGÜNKÜ BERBAT HALLARIMIZI GÖRMEDEN;( CEKİP GİTSEYMİSİSİZ..BU NE BÜYÜK ÖDÜL OLURMUS.BUGÜNLERİ GÖRMEKTENSE..

  2. mehmet şentürk yorum tarihi 1 Kasım, 2008 01:35

    SAYIN HOCAM,TÜRKÜN TÜRKÜSÜNÜ BİR EDEBİYAT ÖĞRETMENİNDEN YADA USTA BİR KALEMDEN OKUMAK ÇOK GÜZEL.
    ZATEN TÜRKÜ SÖYLEMEK”TÜRKÜ ANLATMAK”DEĞİLMİDİR.
    YÜREĞİNİZE YAZILARINIZA SAĞLIK.

  3. akın ozan yorum tarihi 18 Ocak, 2009 13:28

    sayın hocam ellerinize saglık çok güzel olmuş ne diyebilirimki bizim türkülrimiz için sadece hayat türküdür türkü hayatttır…

  4. akın ozan yorum tarihi 18 Ocak, 2009 13:52

    Bir bebeğin ilk çığlığıdır türkü…
    Annenin dilinde ninni,yarin yüreğinde sevdadır..
    Kerbela da hüseyindir zalime boyun eğmeyen.
    Sarıkamışta,yemende mehmettir…
    Bozkırın ortasında bacası dumanlı bir köy evidir.
    Gazozlarımıza leblebi doldurduğumuz açık hava da tahta sıralarda oturduğumuz siyah beyaz filmlerdir…
    Bayram sabahları anne babanın elinin öpme yarışıdır..
    Otobüs kuyruklarıdır..fabrika ziline duyulan özlemdir…
    Şu rumelihisarına oturmaktır..
    Hakka yürürken gözdeki yar dildeki aşktır…
    Kısacası.
    Hayat türküdür.
    Türkü hayattIr.

  5. zeynep canpolat yorum tarihi 25 Ocak, 2009 19:58

    sayın hocam cidden cok keyif verici bi calısma olmus.sınıf hocam oldugunuz için cok sanslı oldugumu düsünüyorum

  6. Zeynep BAŞLI yorum tarihi 31 Ocak, 2010 18:20

    Değerli hocam yüreğinize kaleminize sağlık. Son zamanlarda bu denli edebi değeri ve yüreğe hitabı yüksek yazılara hasret kalmıştık. Bu hasretimizi giderdiğniz için size minnettarız. Devamını bekliyoruz

  7. zehra erdoğan yorum tarihi 25 Mart, 2014 21:21

    ah çok üzüldüm

Yorum yap